|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
halk, hikayelerianamur, oyunlarının, yolları |
![]() |
Halk Oyunlarının Hikayeleri-Anamur Yolları |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Halk Oyunlarının Hikayeleri-Anamur YollarıHalk Oyunlarının Hikayeleri-Anamur Yolları Dudu gelin elindeki tokucakla Kızılca köyünün 2 km uzağındaki bük'lere giden akarsuda yıkamakta olduğu çamaşırlara son vuruşunu yaparken karnında büyük bir ağrı hissetti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıkadığı çamaşırlar, su ısıtmak için getirdiği kazan, deterjan yerine kullandığı pelit külü'nün arta kalanlarının bulunduğu kıl torba, çamaşır döğmek için getirdiği tokucakın eşeğe yüklenmesi gerekiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() "Doğum sancısı" bu muydu ? Kocası Sadık Anamura çalışmaya gideli aylar olmuştu ![]() ![]() ![]() İki büklüm bir halde zorla eşeğin palanını üzerine koydu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O gün ayın 14'ü idi ![]() ![]() Keçileri otlatan kayınbiraderi Salih ile oğlakları otlatan kaynanası Durdane Ana çoktan uyumuşlardı ![]() ![]() Durdane Ananın uykusu çok hafifti ![]() ![]() Dışardan duyduğu tıkırtı ile uyanan Durdane Ana Dudunun yardımına koşmuş, birlikte eşeğin yükünü indirmişler, ilerdeki ardıç ağacına eşeği bağlayıp içeri girmişti ![]() ![]() Durdane Ana vaktin geldiğini hissetmiş ve önceden hazırladığı koyun yünü ve pamuk ipliğinden yapılmış ala kilimi, keçi kılından yapılmış çulun üzerine atmış, Dudu gelini üzerine yatırmıştı ![]() ![]() Durdane Ana; Dereköy'e gelin olarak gönderdiği kızı Gülsüm ile komşusu Bekir Koca'nın oğlu Aptil'e verdiği Şaziye ve oğlu Salih'i doğurmuş fakat hiç çocuk doğumunda ebe olarak bulunmamıştı ![]() ![]() Dudu gelin de hiç doğum yapmamıştı ![]() ![]() ![]() Kaynana gelin doğumun gerçekleşmesinden sonra göbek bağını da iki taşın arasında kesmişler, Dudu gelin derin bir uykuya dalmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı günlerde Kızılca köyünün kuzeyinde bulunan bir Sayfant'ta gece yarısı yine bir hareketlilik gürünüyordu ![]() ![]() Sayfant'ta dede Ese Dayı, karısı Sabahat, gelini Fatma, damat Sadık, Ese dayının üç torunu birlikte yaşıyorlardı ![]() ![]() ![]() Zehra'nın yardımı ile bir kız çocuğu dünyaya getiren Fatma; dördüncü çocuklarının da kız olduğunu duyunca kocası Sadıkın kendisine kızacağını hissetmiş ve saatlerce onun kapıdan görünmesini beklemişti ![]() Fatma'nın Sadık'ı beklediği saatlerde Sadık eşinin bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini duyunca onu tebrik bile etmeden, çocuğunun yüzünü bile görmeden yaya olarak çalışmaya gitmek üzere kayrak çakıllı yollardan Bozyazı kasabasına yönelmişti ![]() "Adını Gülizar koyun" diyen dede Ese Dayı gelini Fatma'nın bir erkek çocuk dünyaya getirmemesine hayıflanıyor, karısı Sabahat'a dert yanıyordu : " Biz yaşlandık Bük'te kim çalışacak? Gompil'leri kim çapalayacak ? Değirmene kim gidecek? Anamur'a, Bozyazı'ya kim gidip şeker, pirinç, tütün getirecek? Diğer torunlar gibi buda kız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeni doğan bebeğe Gülizar adını koymuşlardı ![]() Ahmet yedi yaşına gelince elinde azık torbası, belinde keser, önünde 30 - 40 oğlakla o dağ senin bu dağ benim dercesine Kızılca köyünün doğusundan batısına güneyinden kuzeyine basmadık yer bırakmamış; 15 yaşına gelinceye kadar hep keçileri ve oğlakları gütmek, anasına yardım etmekle günlerini geçirmişti ![]() ![]() ![]() Musa Anamur'dan geleli aylar olmuştu ![]() ![]() ![]() Bir sonbahar sahahı Musa oğlu Ahmet ile birlikte kayrak çakıllı yollardan Bozyazı'ya, oradan da Anamur'a gelmiş Akcami'nin karşısındaki han'a yerleşmişti ![]() Ahmet babasıyla birlikte tam üç yıl Anamur ve Bozyazı ovasında ne iş bulduysa çalışmıştı ![]() ![]() Babası haklıydı ![]() ![]() ![]() ![]() 19 yaşına gelen Ahmet için Kızılca köyünde çobanlık yapmaktan başka yapacak bir iş de yoktu ![]() ![]() Çocukluk arkadaşı Gülizar bük'te gompilleri sularken Ahmet birkaç defa keçileri sulamak için tarlanın önünden geçmiş ve bir defasında Gülizar'la göz göze gelmişlerdi ![]() ![]() Gülizar'a göre Ahmet köydeki gençlerin hiçbirine benzemiyor, daha alımlı bir görünüm sergiliyordu ![]() ![]() Bir defasında yeni doğan bir oğlak Ahmet'in kucağında iken Gülizar oğlağın başını okşamış, gözgöze gelmişler, Gülizarın yanakları al a1 olmuş koşarak Ahmet'in yanından uzaklaşmış, Ahmet ise heyecandan oracığa yığılıp kalmıştı ![]() Bir defasında da Ahmet Kocacevizden kopardığı cevizlerden birkaç tanesini Gülizar'ın yanına bırakmış, Gülizar'ın bu cevizleri aldığını görünce o gün sabaha kadar sevincinden uyuyamamıştı ![]() Yine bir defasında dağdan topladığı alıçları azık çıkısına koymuş, Gülizar'a vermiş onun közde pişirip aynı azık çıkısına koyduğu Gompilleri almıştı ![]() Bu basit ve safça alışverişler, bakışlar iki genci birbirine iyice yaklaştırmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() Durdane Ana'da yatalak olmasına rağmen Ahmet'teki bu değişikliği fark etmiş Ese Dayı gibi o da genç kızlığını hatırlamış, gençliğinde sevdalandığı gencin bir başkası ile evlendiğini düşünmüş, Gülizar'ı kendisine Ahmet'i sevdalandığı gence benzetmişti ![]() Acaba birbirine kavuşamayan bu iki sevdalı Ese Dayı ile Durdane Ana'mı idi? Gülizar bir gün özene bezene gompil ekmeyi yapmış, babasının Bozyazı'dan getirdiği pirinçten pilav hazırlamış sevdalısı Ahmet ile birlikte koca taşın arkasındaki piynar ağacının gölgesinde birlikte yemek yiyeceklerdi ![]() ![]() Nedendir bilinmez ![]() ![]() Genç sevdalılar koca taşın arkasındaki piynar ağacının dibinde piknik yaparken sol taraftaki ardıç ağacının dibinden Ese Dayı, sağ taraftaki andız ağacının dibinden Durdane Ana yaşlı gözlerle onları izlemekte idi ![]() ![]() Ahmet'le Gülizar'ın dillere destan gizli sevdası masum bir şekilde yıllar yılı devam etmiş derken her Türk genci gibi Ahmet'de askere çağrılmıştı ![]() Ahmet yavuklusuyla hüzünlü bir ayrılık yaşamış, Gülizar'ın kendisine verdiği işlemeli beyaz mendili itina ile iç cebine yerleştirmiş, kendisini uğurlayan komşuları ile vedalaşmış tek başına kayrak çakıllı yollardan geçerek 60 km uzaklıktaki Anamur'a gelmişti ![]() ![]() Konya'da sıkı bir askeri eğitimden geçen Ahmet, Çavuş rütbesi almış ve Ahmet Çavuş olarak İstanbul'a gönderilmişti ![]() Ahmet'in İstanbul'da Selimiye kışlasında askerlik yapmaya başlamasından iki ay sonra Balkan Savaşı çıkmış, Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karabağ hükümetleri Türklere karşı topyekün savaş ilan etmişlerdi ![]() ![]() 29 Ekim 1912'de Bulgarlara yenilen Türkler Çatalcaya çekilmişlerdi ![]() ![]() Lüleburbaz Savaşları denilen ve Çatalca'ya çekilmek zorunda kalınan 29 Ekim yenilgisinde Türkler sadece Bulgarlara yenilmemiş açlık ve çamur'a da mağlup olmuştu ![]() Ahmet Çavuş haftalarca potinini bile çıkarmamış diğer askerlerle birlikte gece gündüz aç susuz kahramanca mücadele etmişti ![]() Balkan Devletlerinden Bulgarların hedefi İstanbul'u ele geçirip boğazlara hakim olmaktı ![]() 17 Kasım 1912'de Bulgarlar İstanbul'u almak için yeni bir taarruz başlatmışlardı ![]() Her türlü zor şartlara, açlığa susuzluğa rağmen Türk ordusu hazırlıklıydı ![]() ![]() Top - tüfek sesleri, Allah Allah nidaları arasında Ahmet Çavuş bir oraya,bir buraya koşuşturmaktaydı ![]() ![]() ![]() ![]() Görülmemiş bir direnişle karşılaşan Bulgarlar geride 10 ![]() ![]() ![]() Hastane geçici olarak kurulan bir sahra hastanesiydi ![]() ![]() ![]() Sahra hastanesinde aylarca tedavi gören Ahmet Çavuşun tek tesellisi Gülizar'ın verdiği ve avucunun içinden hiç ayırmadığı kana bürünmüş işlemeli beyaz mendil idi ![]() ![]() ![]() Balkan Savaşları sona ermiş, Ahmet Çavuş terhis olmuş, memleketine gitmek üzere Haydarpaşa istasyonundan trene bindirilmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anne Dudu Gelin yıllar yılı Ahmet'ten haber alamamanın üzüntüsü ile yanıp tutuşmaktaydı ![]() ![]() ![]() Dudu Gelinin saçları ağarmış neredeyse beli bükülecek hale gelmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hüzün ve sevinç birbirine karışmıştı ![]() ![]() Ahmet annesine yavuklusu Gülizar'ı sormuş, annesinin Gülizar ile ilgili anlattıklarını duyunca yıkılmış, sabaha kadar kendine gelememişti ![]() Gülizar Ahmet'in askere gidişinden sonra iki gözü iki çeşme her akşam üzeri biteviye sayfantlarının önündeki ardıç ağacının dibinde güneşin batışını izlemekte idi ![]() Geyik avlama mevsiminde günlerden bir gün Anamur'dan gelen avcıların yolu Kızılca köyüne düşmüştü ![]() Avcılar ardıç ağacının dibinde tek başına oturan gözü yaşlı Gülizar'ı görmüşler, güzelliğine hayran kalmışlardı ![]() ![]() 0 dönemde uzak köylerden kız istemek pek alışılmış bir durum değildi ![]() ![]() ![]() ![]() Yine o dönemde bedelli askerlik sebebiyle bazı gençler bedel parasını ödeyip askere gitmiyordu ![]() ![]() Uzaktan Gülizar'ı gören bey oğlu ona aşık olmuş ve av dönüşü durumu ailesine anlatmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gece yarısı eve gelen Ahmet Çavuş sabah şafakla birlikte elinde asası, takma bacaklarını sürüye sürüye Kocataş'ın arkasındaki Piynar ağacının dibine gitmiş, Gülizar'ın verdiği lime lime olmuş kanlı işlemeli mendili yere sermiş öylece kalakalmıştı ![]() Musa, Dudu, Salih, Komşu köyün gençleri Ahmet'i aramışlar bulamamışlardı ![]() ![]() Ahmet Çavuş günlerce ağzına bir lokma ekmek almadan, bir tas su içmeden bitkin bir şekilde Durdane Ana'nın yanı başında gözünü avucunun içindeki kanlı beyaz işlemeli mendile dikmiş vaziyette yatmaktaydı ![]() Haftalar haftaları aylar ayları kovalamış ve bir ara Ahmet Çavuş başını Durdane Ana'nın göğsüne yaslamış, gözlerini Durdane Ana'ya dikmiş ve "bunun için mi Balkan savaşına katıldım, bunun için mi bacaklarımı kaybettim ![]() ![]() Bu sözler belki de aylardır ağzından çıkan ilk sözlerdi ![]() Ahmet Çavuş'un ağzından çıkan ikinci şiirimsi sözler şunlar olmuştu; "Anamur yolları gayrak çakıllı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durdane Ana bu sözleri adeta ezberlemiş Ahmet'in sözlerini gelen gidene söyler olmuştu ![]() Yıllar yılları kovalamış Ahmet çavuş kendini toparlamış kaderine razı olmuştu ![]() ![]() Ahmet Çavuş artık insanların arasına karışır olmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Anamur yolları yar yar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sözler Kızılca köyünde artık yediden yetmişe herkesin dilinde söylenir olmuştu ![]() Ahmet Çavuş'un dilinden dökülen şiirler daha da genişlemiş her sözün sonuna "aman" kelimesi eklenmişti ![]() Nedendir bilinmez Kızılca Köylüleri Ahmet Çavuşa "Kanuni Ahmet Çavuş" demeye başlamışlardı ![]() Gençler Ahmet Çavuş'un isteği ile hem söyleyip hem oynamaya başlamışlardı ![]() ![]() ![]() Ahmet Çavuş'un türküsü kısa zamanda civar köylerde, Bozyazı kasabasında, Anamur ilçesinde dilden dile söylenir olmuştu ![]() ![]() ![]() Kanuni Ahmet Çavuş'un "Anamur yolları Gayrak çakıllı ![]() ![]() ![]() ![]() Halk oyunları olarak bütün Türk halkına mal olan bu türkü ; canlı ve kıvrak bir şekilde kaşıkla çalgı eşliğinde söylenmeye, kızlı erkekli oynandığı gibi sadece erkekler tarafından da oynanmaya başlanmıştı ![]() Oyunlarda erkekler; keçe külah, kıl haba, şalvar, göğnek, çorap, bel kuşağı, bağcık, yörük çarığı giymektedir ![]() Kızlar ise; fes, alınlık, pullu veya ala yazma, göğnek, üç etek, salta-cepken, darabulus kuşak, çorap, don, çarık giymektedir ![]() Bugün Türk halkına mal olan "Anamur yolları gayrak çakıllı ![]() ![]() ![]() Anamur yolları yar yar aman Gayrak da çakıllı a canım sürmelim ben yandım aman Bende bir yar sevdim yar, yar, yar, yar aman edalım aman Uyar da akıllı a canım sürmelim ben yandım aman Anamur üstüne yar, yar, yar yandım aman Dumanda bürümüş edalım sürmelim bir tanem aman Benim sevdiceğim yar, yar, yar aman Bu diyarda bir idi a canım sürmelim aman ![]() HİKAYEDE ADI GEÇEN İSİM VE SÖZCÜKLER Durdane Ana : Kanuni Ahmet Çavuş'un babaannesi ![]() Dudu Gelin : Kanuni Ahmet Çavuşun annesi Sadık : Gülizar'ın babası Salih : Kanuni Ahmet Çavuş'un amcası Şaziye : Komşu kızı Rahime Kadın : Komşu köyden Musa : Kanuni Ahmet Çavuş'un babası Ahmet : Kanuni Ahmet Çavuş Gülizar : Kanuni Ahmet Çavuş'un yavuklusu Ese Dayı : Gülizar'ın dedesi Sabahat : Gülizar'ın anneannesi Fatma : Gülizar'ın annesi Nadire : Komşu kadın Gülsüm : Kanuni Ahmet Çavuş'un halası Bekir Koca : Kanuni Ahmet Çavuş'un halasının beyi Abdil : Kanuni Ahmet Çavuş'un halasının beyi Şaziye : Kanuni Ahmet Çavuş'un halası Zehra : Gülizar'ın doğumunu sağlayan ebe Tokucak : Çamaşır yıkamak için ağaçtan yapılan alet Bük : Patates ekilen tarla Pelit : Meşe ağacı Palan : Eşeğin üzerine çekilen binek aracı Kolan : Palanın tutması için kullanılan kıldan yapılan kalın ip Heybe : İki gözü bulunan, at ve eşek üzerine atılan kıl ve yünden yapılan bir araç Gompil : Patates Ala yazma : Bir tür baş örtüsü Ala kilim : Beyaz, yeşil, sarı renklerden yapılan içleri eşkenar dörtgen ile dokunan bir kilim türü Çul : Keçi kılından yapılan yer sergisi Kıl çuval : Keçi kılından yapılan çuval Evcik : Yayla köylerinde yapılan içinde ocak, yatak odası, oturma odası, misafir odası, erzak deposu bulunan üstü sık yapraklı ağaç dallarıyla kaplı ev Kuzlamak : Küçük baş hayvanların yavrulaması Sayfant : Yaylalarda yapılan iki katlı, alt katta ahır bulunan ev Bozyazı : 1988 yılında ilçe olan Kızılca Köyü'nün bağlı bulunduğu ilçe Anamur : 1859 yılında Osmanlı İdare şeklinde Müdürlük, 1869 yılında kaymakamlık olan Mersin iline bağlı ilçe Akcami : Karamanoğulları devrinde yapılan yivli minareli şu anda hizmete açık bir cami Han: İnsan ve hayvanların barındığı yer Mamure kalesi : Geç Roma Döneminde yapılmış Anamur'un 6 km güneydoğusunda bulunan kale Anamurium Antik Kenti : Türkiyenin en güney ucunda bulunan Anamur burnunun kıyısında yer alan ören yeri Molla Mehmet Evi : Saray mahallesinde koruma altına alınmış eski bir ev ![]() Şevki Efendi Evi ![]() Hakkı Efendi Evi : Göktaş mahallesinde korumaya alınmış, tescili yapılmış sanat değeri olan bir ev Kilise : Rumların Anamur'u terk etmesinden sonra hükümet konağı yapılan daha sonra yüksek okul olarak kullanılan, korumaya alınmış sanat değeri bulunan iki katlı bina Keçe Külah : Eğrilmemiş kuzu yününden yapılan ve başa giyilen külah Kıl haba : Kuzuların güz yününden dokunan yakasız, kol altı kol yenine kadar yırtık, yenleri kıl iplikle bağlanan ceket Şalvar : Kıl habanın kumaşından dikilen, kalça kısmı geniş, paçalara doğru daralan, beli uçkurla bağlanan pantolon Göynek ![]() Çorap : Deve yününden ağaç millerle örülen ağız kısmı özel örülmüş iple bağlı, şalvarın içine katıldığı giysi Bel kuşağı : Beyaz kuzu yününden beyaz iplikten veya ibrişimden dokunan uçları püsküllü kuşak Bağcık : Koyun veya kuzu yününden dokunan uçları tokalı ip Çarık : Sığır veya manda derisinden yapılan ayakkabı Fes : Kadife veya renkli keçeden yapılan başa giyilen kadın giysisi Alınlık : Fes'in alt kısmına bağlanan süslü veya altınlı giysi ![]() Pullu yazma : Fesin üzerine atılan başörtüsü Ala yazma ![]() Göynek : Erkeklerin giydiklerinden ayrı olarak yapılan boyun kısmı göğüse kadar, düğmeleri ağaçtan çiğ iplikten yapılan bir giysi Üç etek ![]() Salta-Cepken : Üç eteğin üzerine giyilen kolsuz veya yakasız, dokumadan veya alacadan yapılan kıyafet Don : Göklü dokuma veya alacadan dokunan paça kısmı işlemeli, paça ve bel kırnapla büzülerek giyilen kıyafet Darabulus kuşak : İpekten dokunan renkli ve uçları püsküllü,üç etek üzerine bele bağlanan kuşak Kızılca: Başbakanlık arşiv belgelerine göre, Osmanlı İmparatorluğunda İçel Sancağı Anamur kazasına bağlı Yörükan taifesi topluluğunun yaşadığı halen Bozyazı ilçesine bağlı bir köy ![]() |
![]() |
![]() |
|