Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
intiharın, tanımı

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



İNTİHARIN TANIMI

Tarihsel sürece baktığımızda, insanla ilgili bilimlerin çok eski bir geçmişi olmadıklarını görürüz İnsan, düşünen bir varlık niteliğini kazandığından bu yana kendiyle ilgili birçok soruya yanıt aramaya başlamıştır Fakat, bunu sistemli bir biçimde ele alışı ancak günümüze yakın tarihlerde gerçekleşmiştir
Bunun yanında, insanın bir anlam veremediği, anormal olarak değerlendirdiği insanın kendi canına kıyması eylemi o derece karmaşık ve acı verici bir olaydır Bundan dolayı intiharın herkes tarafından kabul edilebilir bir tanımını yapmak da son derece güçtür Çünkü, intihar olgusu ile ilgili bir konuyu açıklayabilmek için sağlam temellere dayanan bir tanım gerekmektedir
Suicide (intihar) kavramının ortaya çıkışı oldukça yeni sayılır Latin kökenli kelimelerden oluşmasına rağmen, Latince değildir İngilizcede suicide olarak ilk kullanım tarihi 1662dir
Ortaçağda Latincede sui homicido ya da sui ipisus homicidum deyimleri kullanılırdı İntihar kavramı dilimize Tanzimat döneminde girmiştir Bu dönemde Türkçeye çevrilen eserlerde kendini katletmenin yerine intihar kelimesi kullanılmaya başlanmıştır Bu kelime Arapçada kurban anlamına gelen nahr kelimesinden meydana gelmiştir Günümüzde bazı eserlerde ise intihar yerine öz-kıyım ya da öze-kıyım gibi kavramlar kullanılmaya başlanmıştır
İntihar olgusu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilenen herkes, kendi bakış açısından hareket ederek bir tanım yapmaya çalışmıştır Yani konuyla ilgilenen kişi sayısı kadar çeşitli intihar tanımları vardır Fakat bu tanımların çoğu, dikkatlice bakıldığında, ya dar kapsamlı ya da tanım olamayacak kadar geniştir
Genel geçerliliği olabilecek bir tanıma ulaşabilmek için, olgunun çeşitli niteliklerine anlam kazandıracak noktalara temas etmek gerekir Bu nedenle geçmişte yapılan tanımları inceleyerek ve bunların eksikliklerini vurgulayarak bir tanıma ulaşmak mümkündür
Belçikalı bir astronom ve istatistikçi olan L A Quetelet, topladığı istatistiksel bulgulardaki sonuçlara bakarak, intiharı değişmez bir fenomen olarak, insan istem ve iradesi ile ilgili olmayan, adeta insanlığın ödemek zorunda olduğu bir borç olarak ele alır Konuya bu şekilde soyut olarak yaklaşılırsa, felsefi anlamda bu tanımın doğruluğu savunulabilir Çünkü intiharın nedenleri bütünü ile ortaya konulmazsa, sayıları gün geçtikçe hızla artan kurbanların bu borcu ödemeye devam edecekleri kaçınılmaz bir gerçektir Fakat, Queteletin yaptığı gibi, istatistiksel sonuçlardan böylesi yargılara ulaşmak bilimin uğraş alanı dışında kalır Bu nedenle yukarıdaki gibi bir tanımda insanla ilgili bir konu olan intihar tanımlamasında insan öğesinin tanım dışı bırakılması, tanımın geçersizliğini ortaya koymaktadır
İntiharı tanımlarken en temel öğe olan insanı ele almak gereklidir Fakat insan öğesini dikkate alan her tanımlama da doğrudur demek anlamına gelmez bu Belirli bir bakış açısından yapılan tanımlar, o yaklaşımın temelinde yatan anlayışı sergiler
Altavillanın “intihar, kendini isteyerek öldürmektir” tanımını Faruk Erem de kabul etmiştir Bu tanıma göre içki, sigara, uyuşturucu madde vb kullanan kişi de intihar etmiş sayılmaktadır Fakat bu gibi maddeleri kullananların hemen hepsinin intihar etmek gibi bir niyetlerinin olmaması tanımın eksik olduğunu göstermektedir
Malapert ise; “intihar hemen daima egoizmin ürünüdür” demektedir Bu görüş oldukça fazla taraftar toplamasına rağmen, tanım olmaktan uzak ve eleştiriye açıktır Kimi intihar olayının temelinde vatan sevgisi, ideoloji, başkasının durumuna üzülme gibi nedenler yatmaktadır
“Bir kimsenin yakın ve kaçınılmaz olan veya öyle zannedilen bir acıyı (******** bir durum, mahkumiyet, sefalet, çok sevilen bir kişiyi kaybetme vb) bertaraf etmek niyetiyle hayatına son vermesi intihardır” tanımı ise Ferriye aittir
Kriminoloji alanının uzmanları olan bu kişiler intihar olgusuna suç kavramı açısından yaklaşan düşünürlerdir Fakat intihar ne sadece egoizmin ürünü, ne de sadece yaklaşan bir acıdan kurtulmaktır Çünkü, ölümün kendisi acı ve korku veren bir olaydır
T G Masaryk ise intiharı tanımlamadan önce doğal ve doğal olmayan ölüm ayrımını yapar Kişinin organizmasının herhangi bir nedenle fonksiyon göremedigi durumda yaşamı ölümle noktalanır, ki bu doğal ölümdür Savaş, cinayet, kürtaj, kaza ve intihar ise doğal olmayan ölümlerdir
Masaryka göre geniş anlamda intihar hayatın tehlikelerine karşı gerek pozitif ve gerek bir katılma veya negatif ve pasif bir tutumla kişinin hayatına kasıtsız bir müdahalesi sonucu ortaya çıkan anormal tip ölümlerdir Dar anlamda intihar ise kişinin kasıtlı olarak hayatına son vermesidir Masaryka göre intiharda ölümün hemen gerçekleşmesi gerekmez; kişi ölümü yavaş yavaş da arayabilir Ayrıca, davranışa aktif olarak da katılmayabilir Günümüz modern toplumlarında intiharın daha yaygın olduğunu savunan Masaryka göre, temizlik ve sağlık şartlarına gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanan birçok ölüm de geniş anlamda intihardır
Littreye göre; “intihar kendisini öldüren insanın eylemidir” Bu tanıma göreyse, kaza ile zehir içen bir kişinin ölümünü de intihar olarak değerlendirmek gerekir
İntihar konusunda uzmanlığı tartışılmaz kişilerden biri olan Durkheim ise Littrenin tanımını eleştirerek belirli sınırlar çizer Durkheima göre; “intihar, bir insanın, doğuracağı sonucu bilerek olumlu veya olumsuz bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendini ölüme sürüklemesidir” Böylece kaza sonucu olan ölümler tanım dışı bırakılmıştır
Durkheim da, Masaryk gibi, aktif bir eylemin intiharla sonuçlanması yanında, pasif ve dolaylı bazı eylemlerle de aynı sonuca ulaşılabileceğini vurgulamaktadır Örneğin, din korkusu ile intihar edemeyen kişiler, ölüm cezası verilen bir davranışta bulunarak da aynı sonuca ulaşabilirler
Halbwachs, Durkheimin tanımını geniş bulur Çünkü, Durkheim tanımında intihar edenin ölüm niyetinden, ölüm kararından sözetmez Halbwachs, onun tanımına “fedakârlık olmayan” ve “kasıtlı ölüm” kaydını koyar ve intiharı şöyle tanımlar: “Kendisini öldürmek niyetiyle olay kurbanı tarafından yapılan bir aksiyonun sonucu olan her tür ölüm intihardır”
Durkheimın tanımı aynı şekilde Delmas tarafından da geniş bulunmuştur Delmasa göre, o halde tehlikeli işlere atılan kişileri de intihara kalkışmış saymamız gerekir Gözüpek canbazların, kendi üzerinde deney yapan doktorların, tehlikeli inişler yapan pilotların az veya çok muhakkak bir yoldan ölüme götürecek davranışta bulundukları sık sık görülür Ancak bunları intihar olarak isimlendiremeyiz Delmas, tanımında kişinin aklı başında olduğunu ve ölümle yaşamak arasında tam ve iradeli bir seçme yaptığını belirtir Delmasa göre “intihar, aklı başında bir insanın yaşamakla ölmek arasında bir seçme yapabileceği halde, her türlü ahlak baskısı dışında ölümü seçip kendini öldürmesidir”
Daha sonra Dynes, Clarke, Dinitz gibi araştırmacılarla birlikte, intihar tanımında saldırganlık kavramını görmekteyiz Bu araştırmacılar intiharı kişinin saldırganlığını kendine yöneltmesi sonucu meydana gelen bir olay olarak ele almışlardır
Psikoloji alanında söz sahibi olan Sigmund Freud saldırganlık kavramını daha detaylı olarak incelemiştir Teorilerini bu kavram üzerinde yoğunlaştıran Freud, “intiharı önceleri özdeştirilmiş bir sevgi nesnesine yöneltilmiş saldırganlık neticesi meydana gelen bir depresyonun sonucu olarak yorumlamış; daha sonraları ise ölüm içgüdüsünün etkinlik kazanarak kişinin kendi üzerine çevrilmesi olarak tanımlamıştır
Schilder, Freudun tanımını eksik bularak şöyle bir tanım yapar: “İntihar, bir diğer insana yöneltilmek istenen kızgınlığın kişinin kendi üzerine çevrilmesinin yanısıra, sevgisini esirgeyen bir insanı cezalandırma veya onunla bir tür barış yapma isteğinin ve de aynı zamanda, başedilemeyen güçlüklerden kaçışın anlatımıdır
Freud ve Schilderin tanımlarını belli ölçüde kabul eden Bernfeld, saldırganlığın kişinin kendine yönelmesini ele alarak daha katı bir tanım yapar Bernfelde göre, intihar eden kişi gerçekte başka birini öldürmek ister Bu eylemi kendisine yöneltmesi için karşısındaki o kişiyi güçlü bir biçimde özdeştirmiş olması gerekir Ancak o zaman kişi, önceleri sevdiği ve sonradan nefret ettiği bu ikinci kişiyi de kendi ölümü ile ortadan kaldıracağına inanır Ayrıca, öldürme isteğinden ötürü duyduğu suçluluğun karşılığını da ödemiş olur
Bu tanımların da gösterdiği gibi, psikoloji alanındaki bilim adamları intiharın içsel faktörlerinde odaklaşmış görüşleri benimsemektedirler Oysa, sadece içsel faktörlerin ele alındığı, toplumsal faktörlere hiç değinmeyen bir tanım, toplumsal bir varlık olan insanın intihar eylemini açıklayabilmekten uzak olacaktır
Değişik bir tanım ise Richman tarafından yapılmıştır Richmana göre, intihar bir iletişimdir; yardım için ağlamaktır; başkalarından yardım istemektir; tehdit veya intikam metodudur; pişmanlık ve bir itiraftır İntihar anlamında kullanılan iletişim sözlü veya sözsüz olsun, dolaylı veya dolaysız bir mesajdır Yapılan birçok araştırmanın ortak sonucuna göre, intihar edenlerin büyük bir çoğunluğu (% 75i) bu niyetlerini eylemlerinden çok az bir zaman önce birçok şahsa tekrar tekrar anlatmışlardır Bu sonuçlar Richmanı destekler görünmektedir Fakat getirdiği tanım bir çok yönden eksik ve hatta tanım olmaktan bile uzaktır
Yukarıdaki tanımların hemen hepsinde, insanın ölmek istemek niyetiyle kasten bu eyleme girişmesinin intihar olmak kabul edilmesine karşılık, insanın başkası için böyle bir eyleme girişmesinin gerçekten intihar olarak kabul edilip edilemiyeceği üzerinde bir anlaşma sağlanamamıştır Örneğin; bazı bilim adamları, Hindistanın bazı yörelerinde uygulanmakta olan “suttee” (Kocası ölen kadının, kocasının cenaze töreninde kocasının cesedi ile beraber kendini yakması)nin gerçek bir intihar olarak ele alınamayacağını savunurken, bazıları bunun da intihar olduğunu, böyle ele alınması gerektiğini savunmaktadırlar
Suttee ve benzeri eylemleri intihar olarak ele almak gereklidir Çünkü, her toplumun kendine özgü değerlerini, normlarını ele alırsak görürüz ki, bu değerler ve normlar bireyi öylesine sarmıştır ki, birey bunu kabullenmiştir Suttee yapan bir kadın, kocası ölünce kendinin de ölmesi gerektiğine öylesine inandırılmıştır ki, belki de yaşaması gerektiğini hiç düşünmemiştir ve ölüme isteyerek atılabilmektedir
Hangi tür eylemlerin intihar olarak ele alınabileceği konusunda bazı kriterleri şöylece sıralayabiliriz:

1) Kişinin akli dengesinin yerinde olması gereklidir Böylece kaza, bunama, akli dengesizlik sonucu kişilerin kendilerini öldürmelerini intihar olarak değerlendiremeyiz

2) Kişi doğrudan veya dolaylı olarak ölümü istemelidir Bu istek kişisel menfaatler sonucu olabileceği gibi, ahlâki değer yargıları sonucu da olabilir Burada, toplumun kuralları dikkate alınmalıdır Örneğin; bir Japon kamikazesi ölmeyi kişisel olarak düşünmediği halde, kendi ölümü ile ülkesinin savaşı kazanacağına inandığı için düşmanın üzerine uçağı ile pike yaparak ölmektedir Burada birey yüce bir amaç için kendi ölümünü isteyerek kabüllenmiştir

3) İntihar için seçilen yöntem doğrudan ve ani olabileceği gibi, dolaylı ve uzun zaman sonucunda da gerçekleşebilir
Bu noktaları dikkate alarak diyebiliriz ki, intihar, aklı başında bir bireyin, toplumsal değerlerin desteklediği veya karşısında olduğu bir eylemle doğrudan veya dolaylı olarak kendi yaşamına isteyerek son vermesidir


Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



İNTİHARIN TARİHÇESİ

İntihar kelimesi yeni olmasına rağmen, gerçekte anlatmak istediği eylem tarihin ilk çağlarına kadar uzanmaktadır Yapılan birçok antropolojik araştırma, ilkel kabilelerde intihar olgusunun olduğunu doğrulamaktadır Burada görülen intihar daha çok yenmesi tabu olan yiyeceklerden olmaktadır Tabuyu çiğnemesi halinde doğacak sonucu bildiği halde, birey bu tabuyu çiğnemekte; yani ölümü göze almaktadır Tabuyu çiğneyen birey hastalanır ve ölür Hatta bazı durumlarda fiziksel bir dış etki olmaksızın, tabunun çiğnenmesi halinde yine ölümle sonuçlanan olaylara rastlanmıştır Örneğin; Yeni Kurneilerde bir genç sağlam ve güçlü olduğu halde, yenmesi yasak olan opussumu yediği ve ihtiyarlar da bunu farkettiği için derhal hastalanır ve üç hafta içinde ölür

Eski yazıtların çoğunda intihar konusu ele alındığı halde, 19 yüzyıl sonuna kadar ilkel kabilelerde intihar fenomeninin bulunmadığı iddia edilmiştir; hatta günümüzde bile bu görüşü savunanlar vardır Bu görüşün ortaya atılması ve savunulmasında herhalde 18 yüzyıl düşünür ve yazarlarının tanımlamaya çalıştıkları Happy Savage (Mutlu İlkel) imajı yatmaktadır İlkel toplumlardaki intihar olgusu daha çok kahramanlık türünden olan intiharlardır İleride değinileceği gibi, Durkheim ilkellerde “elcil” (altruistic) intiharların daha sık olduğunu belirtir İntiharla ilgili en eski yazıt olan Oedipus Mitolojisindeki Epikastein intiharı da bu türden bir intihardır

İntihar, geçmişte bazı toplumlarda benimsenmiş ve hatta bazı durumlarda başvurulması zorunlu bir davranış biçimi olarak kabul edilmiştir Eski İskandinavlarda doğal ölüm utanç verici kabul edilir ve yaşlanan kişiler, daha onurlu bir ölüm biçimi olarak kabul edildiği için kendilerini uçurumdan atarlardı Bugün bile bazı Güney Pasifik adalarında intihar onurlu bir davranış olarak değerlendirilir

Bazı antropolojik incelemeler ilkel kabilelerin bazılarında intihar olaylarına hiç rastlanılmadığını bildirirler Bu gibi sonuçlar ilkel insanlarda intihar olaylarının hiç olmadığını değil; modern toplumlarda neden daha fazla görüldüğünü düşündürmelidir

İlkel insan, uygar insanla kıyaslandığında kendi içindeki intihar eğilimin farkında değildir İlkel insanlar yüksek uygarlıktan haberdar olunca intihar oranları artmaya başlamıştır Örneğin; Eski Yunanlılar Roma Uygarlığına katıldıklarında intihar oranı en yüksek seviyesine ulaşmıştır
Tarihsel süreç içinde intihar oranları genellikle nisbi bir artış göstererek günümüzde önemli toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir Farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda intihar oranlarının artması veya azalması genellikle, toplumsal normların bireyleri etkileme derecesiyle belirlenmiştir Bu türden toplumsal engelleme veya desteklemeler intihar olgusunun hukuksal boyutunu oluşturmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



İNTİHAR DÜŞÜNCESİ, İNTİHAR GİRİŞİMİ ve GERÇEK İNTİHAR

Yakın bir geçmişe kadar intihar girişimleri, yani ölümle sonuçlanmayan intihar olayları, ölümle sonuçlanan intiharların bir alt-kategorisi olarak ele alınmış ve girişimde bulunup, bunu başaramamış olanlar ise sadece ölüme ulaşamamış kişiler olarak değerlendirilmiştir

Son zamanlarda yapılan birçok araştırma intihar girişimleri ve gerçek intiharların farklı dinamiklere sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır Bundan dolayı, intihar olgusunu temel boyutları bakımından farklı davranışlardaki kategorilere ayırmak gerekmektedir Bu kategoriler:

İntihar düşüncesi: İnsanların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının belli dönemlerinde intihar etmeyi düşünmüşlerdir Çünkü insan, her zaman ölümü ve ölümden sonrasını merak etmiştir Bundan dolayı, kendi hayatına kendisi son vererek bu merakını tatmin edebileceğini düşünür Böyle bir düşünce, insanın zihinsel faaliyetlerinin bir sonucudur; anormal birşey değildir Bu tür düşünceleri kafalarından geçirenlerin büyük bir bölümü bunu uygulamaya geçirmeyerek, sadece düşünsel alanda bu eylemi gerçekleştirerek ölümlerinden sonra nelerin olabileceğini tahmin etmeye çalışırlar

İntihar tehditleri: Bazı kimseler, istedikleri bir şeyi elde etmek için intihar tehditleri savururlar Böyle bir davranışla istediklerini elde edenlerde bu davranış biçimi adeta alışkanlık haline gelebilir Bu tür tehditler savuranlar diğerlerinin ilgisini, yardımlarını sağlama amacı güderler Çevredeki kişiler bu tehditleri ciddiye almazlarsa, bazen göstermelik ve hatta gerçek intihar girişimleri ortaya çıkabilir

Göstermelik intihar girişimi: Şaka yapmadığını, kendisini gerçekten öldürebileceğini göstermek amacıyla, tehditlerine cevap alamayan kişiler göstermelik intihar girişiminde bulunurlar Fakat eyleme girişmeden önce, diğerlerinin kendisini kurtarmaları için birçok açık kapı bırakır Örneğin; kişi ilaç içtiğini ve intihar edeceğini bir yakınına telefonla bildirir Böylece, onun gelip kendisini kurtarmasını sağlar Artık, istediği şeyi elde etmesinde diğerleri daha tavizkar davranacaklardır Bazen de, özellikle sanatçılar, halkın kendilerine karşı azalan ilgilerini tekrar kazanmak amacıyla göstermelik intihar girişiminde bulunurlar veya bu yolda haberler yayarlar Böylece basın ve kamuoyu günlerce bu kişiden sözeder

Gerçek intihar girişimi: Göstermelik intihar girişimlerinin yanısıra, gerçek intihar girişimleri de vardır Böyle bir eylemde bulunan kişi, ölmeyi gerçekten istemekte, fakat seçtiği yöntem ve zamanlama nedeniyle amacına ulaşamamakta ve diğerlerince kurtarılmaktadır

Önceden bir intihar düşüncesi olmaksızın meydana gelen intihar: Bazı durumlarda ise, kişide önceden bir intihar düşüncesi olmadığı halde ortaya çıkan intihar olayları vardır Ölmek niyeti olmaksızın, örneğin; bir kişi, ölürken insanın neler hissettiğini merak ederek kurtulma niyetiyle kendini asabilir, ama kurtulamayarak ölür Gazetelerde bazen bu tür olaylara rastlanılmaktadır Bunun yanısıra, değişik amaçlarda bu tür olaylar olabilir Örneğin; Stearnın bir arştırmasına göre, 13-19 yaşları arasındaki erkeklerin intihar niyetleri olmadan, sadece orgazm olmak için kendilerini astıkları ve ölü bulundukları görülmüştür

Gerçek intihar: Gerçek intihar olarak adlandırılan davranışta en temel koşul eylemin ölümle sonuçlanmasıdır Fakat, yukarıda da bahsedildiği gibi, bazı olaylarda kişinin amacı ölmek olmadığı halde, eylemi ölümle sonıçlanmaktadır Bunlar bir istisna olarak kalıp, fazla bir oran teşkil etmezler Niyeti gerçekten ölmek olan girişimciler ise, bu eylemlerini tekrarlayarak amçlarına ulaşmayı başarabilirler Tabii, eylemlerini tekrarladıklarında daha öldürücü metotları seçerler
İntihar girişimleri ve gerçek intiharlar arasındaki farkları ortaya çıkarmak amacıyla yapılan araştırmalardan bazılarına kısaca değinmekte yarar vardır
1957 yılında Los Angelesta yapılan bir araştırmaya göre, intihar girişimlerinin % 69u kadınlar, % 31i erkekler tarafından yapılmıştır Gerçek intiharlarda ise % 70i erkekler, % 30u kadınlar tarafından gerçekleştirilmiştir Yaş bakımından, girişimlerde en yüksek oranlar erkeklerde 32, kadınlarda ise 27; gerçek intiharlarda 42 yaş her iki cinsiyet için de en yüksek oranı teşkil etmektedir

Ülkemizde de araştırma sonuçları benzer durumları yansıtmaktadır Kadınlarda girişimler, erkeklerde gerçek intiharlar daha çok görülmektedir Her iki cinsiyette de yaşın ilerlemesi ile birlikte intihar girişimleri azalmakta, gerçek intiharlar ise artmaktadır Stengele göre, “intihar girişimleri ile gerçek intiharlar bazı noktalarda çakışan, aslında birbirinden büyük ayrılıkları olan iki grup insana has davranışlardır” Farberow ve Shneideman da aynı kanıyı desteklerler Yaptıkları araştırmalara göre, gerçek intiharlarda insan, kendi içindeki yıkıcılık içgüdülerinin etkisiyle ölümü aramaktadır Girişimlerde ise, insanlararası faktörler önemlidir; yani, kişilerarası çatışma ve geçimsizlikler Gençlerdeki girişim oranının fazla olmasını bu sonuca bağlayabiliriz Çünkü araştırmaların ortak sonuçlarına göre, 17-35 yaşları arasında intihar girişimleri tüm intihar girişimlerinin %65 ile % 77sini oluşturmaktadır Yaşlılıkta ise insan kendisi ile çatışma halinde ve hayata küsmüş durumdadır Böylece, saldırganlığının hedefi kendisi olmaktadır
Kadınlarda girişimlerin fazla olmasının nedeni seçilen yöntemden de büyük ölçüde kaynaklanmaktadır İntihar girişimleri, gerçek intiharlardan ortalama on kat fazladır Buna göre, yılda İngilterede 60000, ABDnde 200000 intihar girişimi olayı görülür

İNTİHAR HAKKINDA NELER BİLİYORUZ

Eninde sonunda herkesin kendini öldürmek için geçerli bir sebebi vardır Fakat intihar eden kişi diğerleri ile uzun süre iletişim kurmuş, onlardan yardım beklemiştir; intihar ise kişi için genellikle son çare olmaktadır İntihar edenlerin büyük bir çoğunluğu bu niyetlerini eylemlerinden önce doğrudan veya dolaylı olarak arkadaşlarına veya yakınlarına anlatmışlardır
Halk arasında yaygın olan bazı yanlış kanılar vardır ki, bunlar intihara eğilimi olanlar için tehlikeli ve teşvık edicidir Bu tür yanlış kanılar yerine doğru olanları bilinirse, intihar niyetleri olan birçok kişinin bu niyetleri çok önceden anlaşılmıs ve yardım edilmiş olabilecektir

İNTİHAR YÖNTEMLERİ

İntihar olgusu incelendiğinde, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri de kuşkusuz intihar yöntemleridir Fakat, günümüze kadar yapılan intihar araştırmalarında bu konuyla yeterince ilgilenilmemiş veya kısaca ele alınmıştır İntihar yöntemleri, özellikle toplumsal açıdan belirli özellikler göstermektedir Bir kişinin kendi canına kıymasının intihar olarak adlandırabilmesi için herşeyden önce kişinin “aklı başında olması” gereklidir; yani, eylemin biliçli olarak yapılmalıdır
Toplum içinde yaşayan bir bireyin yaşamı, onun anlamlı eylemlerinden oluşur Birey toplumda eylemleri ile vardır İntihar eden aklı başında bir bireyin bu eylemi ise yaşamının son ve belki de en önemli eylemidir İntihar eyleminin yöntem biçimi de bu açıdan önemlidir
Bireyler intihar ederken rastgele yöntemler seçmemektedirler Kendi yapılarına, anlatmak istedikleri şeye ve daha da önemlisi toplumsal yapının özelliklerine uygun olan yöntemleri tercih etmektedirler Örneğin; kentin en yüksek binasından atlayan, kalabalık bir seyirci kitlesinin önünde hayatlarına kıyan kişilerin belki de tüm dünyaya olan kızgınlıklarını ilanettikleri ve o güne kadar önemsiz kalmış varlıklarına bir an için herkesin dikkatini çekmeyi umut etmiş oldukları düşünülebilir
İntihar istatistiklerine bakıldığında, zamandan zamana ve topkumdan topluma intihar yöntemlerinin belirgin bir biçimde farklılık gösterdiği görülür Belirli yöntemlerin belirli toplumlarda özellikle tercih edilmesi yöntemlerin rastgele seçilmediğini gösterir İntihar yönteminin toplumlardaki bu farklı biçimleri, toplumsal güçlerin intiharın yönteminde belirleyici bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır Bu nedenle konu toplumsal açıdan ele alınmalı ve incelenmelidir
İntihar yöntemleri üzerinde özellikle durulması gerektiren nedenlerin en önemlilerinden biri de, bir toplum içinde görülen farklı durumdur Cinsiyetler arsında olsun, yaş grupları arasında olsun seçilen yöntemlerdeki farklılıklar belirgin özellikler gösterir
Tüm bunları dikkate alarak bu bölümde belirli sınırlar içinde, toplumsal güçlerin intihar yöntemlerinin seçiminde nasıl bir rol oynadıkları ve yöntem seçiminde nelerin etkili oldukları gibi konular üzerinde durulacaktır Daha sonra ülkemizdeki intihar yöntemleri incelenecek ve genel bir sonuca varılacaktır
Bu konuları açıklamaya girişmeden önce, başlıca intihar yöntemleri nelerdir, nasıl uygulanırlar; bunların belirlenmesi gerekir

BAŞLICA İNTİHAR YÖNTEMLERİ

Kendi canlarına kıyan kişiler akla gelmeyecek kadar ilginç yöntemler seçebilmektedirler Fakat, bu ilginç yöntemlere oldukça az rastlanmaktadır Günümüzde belirli intihar yöntemleri adeta klasikleşmiştir Bu çalışmada en çok tercih edilen başlıca intihar yöntemlerinin açıklanması yapılacaktır
Her intihar yöntemi aynı etkinlikte ölümcül değildir Bazı yöntemler ölüm çok kısa bir sürede gerçekleşirken bazısında belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir Ayrıca, kimi yöntemde kişinin pasif kalması yeterliyken kimisinde eylemi aktif bir biçimde gerçekleştirmesi gerekir İleride değinilecek konularda faydalı olması bakımından bu yöntemler hakkında kısa bir bilgi verilecektir

Kendini asmak: Bir kimsenin, boynundan iple yüksekçe bir yere kendini asması, kendi ağırlığı ile ipin çekilmesidir İntihar için kişinin çok yüksek bir yer saçmesi gerekmez Yerden 40-50 cm yukarda bir noktaya bile ası yapılabilir Örneğin; bir kapı koluna bağlanan ipin boyundan geçirilerek, vücut ağırlığının yere verilmesiyle de intihar gerçekleştirilebilir

Asılma sonuçunda, kısa bir süre içinde bilinç kaybolur Ölüme ise aşağıdaki sebeplerden biri veya birkaçı birlikte yolaçar:

1) Solunum yolunun kapanması sonucu “asfiksi”

2) Boyundaki damarların sıkışmasıyla “beynin kansız kalması”

3) Omurilik halkalarından birinin çıkması veya kırılmasıyla “medulla spinalinin kopması”

4) Boyundaki ipin deriye ansızın dış bir darbe yapması sonucu “inhibisyon”
Kendini boğmak: Bir kimsenin ip, eşarp, kravat, kemer vb şeylerle kendi boynunu sıkmasıdır Çoğu kimse boynunu direk olarak sıkmak yerine, boyunlarına bağladıkları şeyin arasına bir çubuk geçirerek sıkışana kadar çevirmekte veya bağladıkları düğümlü şeyin diğer ucunu ayaklarına bağlayarak gerdirmektedirler Bu yöntemde de kısa sürede bilinç kaybı meydana gelmekte ve asfiksiden ölüm olmaktadır

Kendini yüksekten atmak: Kişinin yüksek bir yerden atlaması sonucu ölüm olabilir Pencere ve balkon gibi yerlerden atlanmasıyla, şiddetli bir şekilde yere çarpma sonucu beyin kanaması veya organların parçalanmasıyla travma ölüme sebep olur

Kendini suya atmak: Bu yöntemde kişiler kurtulma ihtimalini azaltmak amacıyla el ve ayaklarını bağlarlar veya boyunlarına ağır bir cisim bağlayarak suya atlarlar

Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



HAYVANLAR İNTİHAR EDER Mİ?

İntihar olgusu ele alındığında ister istemez hayvanlarda da davranışa rastlanıp rastlanmadığı sorusu akla gelmektedir Eğer hayvanlarda da intihar olayları varsa, konu insanın düşünsel alanından çıkıp, sadece içgüdülerden etkileniyor diyebiliriz Bu durumda ise insanın psikolojik yapısının ve tolumsal faktörlerin etkisiniyok saymak gerekecektir
Eskiden beri anlatılan hikayelerde, sahibi ölen atların geri dönmeyerek ölmeleri; küçük sahipleri yatılı okula giden köpeklerin yemek yememeleri; karnı acıkan pelıkan yavrularına annelerinin, kendi kalbinden kan vererek onları beslemeleri vb olaylar anlatılagelmektedir
Günümüzde birçok gazete haberinde kıyıya vurarak ölen balina sürüleri, denize giderek boğulan geyik sürüleri gibi konular işlenmektedir Hatta, E Deweye göre “Norveç kır fareleri her 39 yılda bir, düzenli olarak denize üşüşür ve kendilerini yokederler” Fakat bu tür haberler veya iddialar bu olayların nedenine hiç değinmezler
H Schaefer, “Bir Fare İntihar Edebilir mi?” adlı makalesinde hayvanların gerçekten intihar edip edemeyeceğini araştırmış ve bazı sonuçlar elde etmiştir
Schaefer, deney kutusunda yaptığı gözlemlerde fareleri kullanmıştır Üzerinde durduğu ilk konu, bir hayvanın ölümcül ve ölümcül olmayan ortamları ayırıp ayıramadığıdır Eğer bir hayvan, kendine ölüm getirecek ve getirmeyecek iki ortama sahipse, ölüm getirenini seçmez Bu da, iki ortamı ayırabildiğini gösterir Gerçekten de, ördek yavruları uçarken yanlarından geçen yabankazına aldırış bile etmezler, oysa bir şahin gördüklerinde hemen önlem almaya çalışırlar Tüm bunlar içgüdüsel davranışlardır Oysa ölüme ilişkin hiçbir bilgisi olmaksızın, ölümün anlamını bilmeksizin hiçbir organizma intihar girişimde bulunmaz Bir hayvan ölümcül olan çevreyi sezebilmesine rağmen ölüm hakkında hiçbir bilgisi yoktur Ölüme bir anlam veremez Bu, sadece insana özgü düşünsel bir faaliyettir
Schaefer sonuçta, insanlar tarafından gerçekleştirilen intiharın dahi bir kapsamlı tanımı olmadığından, hayvanlarda da böyle bir şeyin olup olamayacağı konusunda birşey söylenemeyeceğini vurgulamaktadır
Hayvanların intihar etmesi konusunda peşin hükümler vererek gerçeği saptırmak yerine, gelecekte bu konuda daha kapsamlı araştırmaların yapılmasını dilemek daha doğru olacaktır Şunu da belirtmelidir ki, insanlardaki intiharların açıklanması, hayvanlarda da bu konuya belirli bir açıklık kazandıracaktır

PSİKO-SOSYAL GELİŞİM DÖNEMLERİ ve İNTİHAR

İntihar belirli bir yaşla sınırlandırılabilecek bir olgu değildir İnsan yaşamının her evresinde, farklı oranlarda da olsa kendini gösterir
İlkel insandan günümüze değin intihar olaylarının süregeldiğini belirtmemize rağmen, günümüz çağdaş toplumlarında büyük artışlar göstererek başlıca toplumsal sorunlardan büyük artışlar göstererek başlıca toplumsal sorunlardan biri haline gelmiştir Toplumsal farklılıkları bir an dikkate almasak bile, genellikle çağdaş dünyada intihar olayları belirli ortak özellikler göstermektedir; erkeklerde kadınlara oranla fazla olması, teşebbüslerde ise kadınların fazlalığı gibi Bu nedenle intihar olgusunu çağdaş toplumdaki insanın psiko-sosyal gelişim dönemleri içinde de incelemek gereklidir
İnsan ancak mutluluk için verdiği savaşta yenik düştükten sonra trajik bir son arar Aranılan bu mutluluk ise, her yaş döneminde farklılıklar gösterir Bu nedenle doğaldır ki, her dönemde karşılaşılan sorunlarda da farklılıklar olacaktır İntihar nedenlerini ortaya çıkarma yolunda yapılan her çalışmada öncelikle, bu yaş dönemlerindeki farklı sorunları ortaya çıkarmak zorunludur
Ayrıca sorunun bu boyutu üzerinde özellikle durmak öyle sanıyorum ki, psikolojik ve sosyolojik açıklamalar arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak için gerekli olan en temel noktadır Durum böyle olunca, intihar olgusunun toplumsal boyutu yanında kişisel boyutuna da değinmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır
Konuyu açıklamada bakış açısını bu şekilde genişletmek, sosyolojik alandan çıkarak sosyal psikolojik bir platforma kaydığımız kanısını uyandırıyorsa da, yarattıkları insan modeliyle çağdaş toplumsal güçlerin intiharlar üzerindeki etki derecelerini açığa çıkarmakta ve dolayısıyla sosyolojik açıklamaların ne denli önemli olduğunu vurgulamaktadır
İnsanın psiko-sosyal gelişimini pratikte kesin çizgilerle ayırmak hemen hemen imkansız gibidir Çünkü, gelişim dönemleri her insanda aynı değildir ve her dönem geçmiş dönemler üzerinde gelişir Fakat, teorik olarak kolaylık sağlaması bakımından böyle bir yaş sınırının çizilmesi de gereklidir
Burada çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak ayırdığımız psiko-sosyal gelişim dönemlerin hangi yaşlarla sınırlandırıldığını açıklayacağız
Çocukluk dönemi, doğumdan itibaren bebeklik olarak adlandırılan dönemi de kapsayan, fiziksel ve özellikle cinsel değişmeye kadar olan devredir Bu dönemin 0-11 yaşları arasında olduğu kabul edilir; fakat, kız çocuklarda cinsel gelişim erkek çocuklara oranla daha önce olmakta ve erkek çocuklarda bu dönem 12-13 yaşlarına kadar uzayabilmektedir
Ergenlik ve gençlik dönemleri uzun zaman aynı şey olarak kabul edilmiştir Yeni yeni bu iki dönemin farklı olduğu, ayrı karakteristik özellikler gösterdiği ortaya çıkarıldı Ergenlik döneminin 11-15 yaşları arasını kapsadığı; gençlik döneminin ise, UNESCOnun da kabul ettiği gibi, 15-25 yaşları arasını kapsadığı söylenebilir Fakat burada her iki dönem birleştirilerek tek bir başlık altında toplanmıştır
Yetişkinlik dönemi, 25-55 yaşları arasını oluşturur Fakat bu sınırlar içinde farklı özellikler gösteren iki alt grup görülmektedir Bu nedenle, 25-35 yaşları arasındakileri genç yetişkin, 35-55 yaşları arasındakileri ise orta yaşlı ya da olgun olarak adlandırmak mümkündür
Yaşlılık döneminin, yaşdönümü ya da adet kesilmesi diye adlandırılan devreyle başladığı söylenirse de, bu, herkeste ortak olan bir devre değildir Bu nedenle özellikle çağdaş toplumlarda objektif bir ölçüt olabilen emeklilik, yaşlılık devresinin başlangıcı olarak ele alınmalıdır Bu ise genellikle 55 yaş civarıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



İNTİHARIN FELSEFİ NEDENLERİ

Çağlar boyunca toplumlar intihara farklı tepkiler göstermişlerdir Kimi toplumlarda desteklenen ve doğru bir davranış olarak kabul edilen intihar, diğer bazı toplumlarda ise olumsuz bir davranış olarak değerlendirilmiştir Bu tür tepkilerin yönünü belirleyen en önemli faktörlerden biri de kuşkusuz toplumların düşünce biçimleri ve dolayısıyla düşünürleridir Hata bazı düşünürlerin eserleri, o dönemdeki intihar olaylarından sorumlu tutulmuşlardır
Düşünürler daha çok insanın kendi yaşamına son verme hakkına sahip olup olmadıkları ve bu davranışın onurlu bir davranış olup olmadığı üzerinde durmuşlardır
Eski Yunanistandaki ilk filozoflar intihara karşı çıkmışlardır Pisagor ve takipçileri ruhun ölümsüzlüğüne inandıkları için intiharı yasaklarlar Platon ve Aristo da intihara karşıdır Fakat bazı durumlarda intiharı onaylarlar Platon, yasalarında, en yakınını, en iyi dostunu yani kendini öldürenin ********ce gömülmesini ister Eğer kişi bu işi kamu yargısıyla, kaderin başına getirdiği önlenmez, çekilmez bir dert, katlanılmaz bir utanç yüzünden yapmışsa anlayış gösterilmesi gerektiğini belirtir (Montaigne 1984) Aristo ise, savaşta onur için olan intiharları destekler Oysa, aşk vb gibi nedenlerden olan intiharlar cesur insanın yapacağı şeyler değildir (Choron 1972) Bu düşünürlere göre, bizim hayattan nefret edip, yüz çevirmemiz doğaya aykırıdır
İntihara karşı olan bir diğer düşünür de Epikürdür O da, öncekiler gibi, erdeme önem vermiş ve amacımızın bilgeliğe ulaşmak olduğunu savunmuştur İnsan ihtiraslarını tatmin yoluyla mutluluğa ulaşamaz Çünkü, hazzın tatminini doğal olarak bir sıkıntı ve isteksizlik takip edecektir Bu, bizi, gerçek amacımız olan acıdan kaçmak hedefinden saptıracaktır (Fromm 1982) Hatta, ölümü aramaya kadar götürecektir
Eski Yunanda intiharın kabul edilebilir bir eylem olduğuna doğru yapılan kararlı ilk değişim, Epikürün en büyük rakibi Kitionlu Zenon tarafından olmuştur Zenon, kişinin intihar etme hakkına sahip olduğunu savunur Kendisi de yaşlandığında intihar etmiştir
Stuacılara göre, akıllı adamın intiharı sorunu ahlâki bir doğru veya yanlış değildir Fakat karşılaşılan bir durumda yaşamayı veya ölmeyi tercih kararıdır
Stuacılar intiharı savunmakla kalmamış, şu durumlarda yapılması gereken bir davranış olarak kabul etmişlerdir (Gibbs 1968)

1) Bu hareket diğer kişiler veya vatana bir hizmet taşıdığı zaman,
2) Kişi yasa dışı bir işe zorlandığı zaman,
3) Kronik hastalıklarda; ölümün yaşama tercih edileceği durumlarda,

Hegesias, işi daha ileri götürerek, bilgi olmayan kimselerin kendilerini öldürmeleri gerektiğini savunur Ona göre mutluluk erdemdir Günlük olayların nazzını arayan kimse bu mutluluğu hiçbir zaman elde edemez; o halde bilge olmayan kişi erdemsizdir, kendini öldürmelidir Onun felsefesinin temelini ise, şu sözü çok iyi bir biçimde yansıtır: “Yaşamın yolunu olduğu gibi, ölmenin yolunu da kendimiz seçmeliyiz” (Montaigne 1984)
Seneka; “iyi insan yaşaması gerektiği kadar yaşar, yaşayabildiği kadar değil” demektedir (Choron 1972) İnsan kendi ölümüne istediği zaman karar verebilir Yaşamı ile felsefesi birbiriyle çeliştiği için, Roma Kralı Neron tarafından damarını keserek intihar etme cezasına çarptırılmıştır
Eski Yunanda son zamanlarda intiharın bu şekilde kabul edilebilir bir eylem olması, o devirde intiharların artmasına neden olan faktörlerden biri olabilir Özellikle Yunan sitelerinin Romaya katılmasıyla bu oranlarda bir artış görülmüştür
Hristiyanlığın batı dünyasında egemen olmasıyla beraber, kilise öğretileri felsefe alanında da etkin duruma gelmiş ve Rönesans dönemine kadar bu etkinliğini sürdürebilmiştir Bu dönem filozoflarında, insan hayatının Tanrıya ait olduğu fikri egemen durumdaydı Dinle felsefenin bu dönemde içiçe oluşu intihar olaylarının düşük bir oranda kalmasına neden olmuş; fakat tamamen engelleyememiştir Rönesans ile birlikte kilise felsefesi etkinliğini yitirmiş ve intihar konusunda da daha tavizkâr bir tutum takınılmaya başlanmıştır
Montaigne, insanın kendi iradesiyle yaşamına son verebileceğini savunmuştur “hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz Daha yaşayıp da ne yapacaksınız” diyen Montaignee göre, ölümle bütün dertler bitecektir (Montaigne 1984) Bunun için ölümden korkmamalı ve dertlerden kurtulmanın bir yolu olarak da intiharı düşünmelidir
18 yüzyıl felsefesinde ençok işlenen konulardan biri özgürlük olduğu için, bu dönemdeki filozofların hemen hepsi intihara da izin verir bir tavır takınmışlardır Montesquieu intihara karşı uygulanan kanunları eleştirmiştir Hume, intiharın bir suç olduğu fikrini çürütmeye çelışıyor Ona göre intihar, ilahi yasaya karşı gelme değildir; çünkü bu yasa doğa yasasıyla birlikte işler ve insanın doğadaki yerini bulmasına yardımcı olur Rousseau, başkasına zarar vermedikce intiharı destekler Söylentilere göre, mutsuz bir yaşamı olan Rousseau da intihar etmiştir Aynı dönemlerde yaşamış olan Diderot ise, doğal olmadığı ve kilisenin öğretilerine karşı geldiği için anti-sosyal bir davranış olarak görür ve karşı çıkar
19 yüzyılda Kant, intihara karşı çıkmaktadır Humeun görüşünü eleştirir Kanta göre, doğal olarak insanın ilk amacı kendini korumaktır Bunun için intihar bir kusurdur ve lanetlenmelidir
Schopenhauer, Kanta göre daha çok taviz verir Ona göre, kişi intihar etme hakkına sahiptir; ama bu, boş ve aptalca bir şeydir İntihar, kişinin doğaya sorduğu bir sorudur: Ölümün ötesinde ne var? Kendilerini öldürenler sadece acı çeken bedenlerinin acısına son verebilirler; sonsuz sürekliliklerine engel olamazlar
“Bazıları çok erken, bazıları çok geç hayattan ayrılıyorlar, asıl iş tam zamanında ölmektir” (Arkun 1963) diyen Nietzsche, intihara karşı değildir İntihar kişinin hakkı ve ona verilen bir armağandır Üst-insanın yaratılması için felsefesini yönlendiren Nietzsche, bu üstün amaca katkıda bulunamayacak kişinin intihar etmesini ve bundan da mutluluk duymasını söyler
Hartmann ise, insanın sahip olduğu tek şeyin bu dünya olduğunu belirterek, en iyi olmamakla beraber elimizdeki bu dünyadan vazgeçmememiz gerektiğini savunur Yaşamak, temelde arzu edilmeyen bir şeydir; hayal kırıklığı ile doludur Fakat yine de, elimizdekinin en iyisi olan bu yaşamdan kaçmamalıdır
Camus, “acaba hayat yaşamaya değer mi, değmez mi?” sorusuna cevap vermeye çalışır (Hübscher 1980) Camus için bu soru felsefenin temel sorusudur; bundan başka da temel felsefe sorusu yoktur Bu sorunun cevabını Camus şöyle verir: İnsan intihar edebilir, ancak bu dürüstlük olmaz Ölüm insanı huzura kavuşturur, fakat insanın gerçek çabası dünya üzerinde mümkün olduğu kadar çok kalmaya, onu incelemeye çalışmak olmalıdır
Batıdaki bu çok farklı görüşlere karşılık, doğu dünyasında egemen olan mistik felsefenin görüşüne göre, intihar etmek kişinin istemine bağlıdır Yani kişi, yaşam ile ölüm arasında karar verme hakkına sahiptir
Jainizm ve Budizme göre, yüreklerimizden yaşama isteklerini çıkarmalıyız İnsan ancak yokolarak acıdan kurtulur ve mutlu olabilir Hatta, Jainizmin kurucusu olan Mahavira, insanın aç kalarak kendini öldürmesini büyük bir erdem olarak nitelendirir Konfüçyus ise intihara karşı çıkar Ona göre, insanın amacı iyi ve uzun yaşamaktır İnsan ölümden sonrasını merak etmemelidir Çünkü, ölümden sonra hayat olduğu bilinirse, kimileri canlarına kıyarak oraya gitmeyi isteyebilirler (Hançerlioğlu 1976)
Belirli bir tarihsel sırayla değindiğimiz bu düşünürlerin görüşleriyle, yaşadıkları dönemlerdeki intihar oranları arasında doğrudan bir ilişki göze çarpmaktadır Konumuz açısından önemli olan nokta da budur Fakat bu ilişkiye bakarak, intiharın sorumluluğunu sadece düşünürlere bağlamak da yanlış olur Çünkü, genelde, toplumsal düşünce toplumu oluşturan öğelerden sadece bir tanesidir
Konuya felsefi açıdan baktığımızda sonuç olarak şunu söylemek mümkündür: İnsan yaşamak için doğar, yaşaması gereklidir; olumsuz toplumsal koşullar karşısında çaresiz kaldığını hissettiği anda kişinin, yaşamına son verme hakkı vardır Çünkü insan yaşamı, insanın yaptığı eylemlerden oluşur Şöyle veya böyle intihar da bir eylemdir ve kişi istediği takdirde bu eylemi gerçekleştirebilir


Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



Kendini yakma

Kendini yakarak öldürmek, genelde bir hükümete ya da bir rejime tepki amaçlı yapılır Bu süreç birkaç dakikadan birkaç güne kadar uzayabilir, oldukça acı dolu bir yöntemdir Eğer birey kendini diğer insanların da bulunduğu bir ortamda yakarsa diğerleri ona yardım etmeye çalışırken kendilerini de yakabilir Boğulmaya, şoka ve yanıklara bağlı olarak ölüm gerçekleşebilir Bu intihar yönteminde başarısız olan kişi ömür boyunca yanıklarla yaşayabilir

Arabayla uçma/çarpma

Arabayı süren kişi hızla sert bir yere çarpar yahut yüksek bir uçurumdan atlar Arabayı başkası sürüyor da intihar etmeyi düşünen kişi ona müdahale ediyorsa yanındakini de öldürebilir Bazı durumlarda arabayı süren kişi bilerek içinde insan olan başka araca da çarpabilir Araba kazası ve intihar arasındaki farkı çözmek zor olduğundan yanlış sonuca göre kişi intihar etmemiş kaza yapmış da sayılabilir

Elektrik akımıyla ölmek

Kişinin kendine elektrik şoku vererek öldürmesidir Yeterli düzeyde voltaj deriyi aşacak ve iç organlara ulaşacaktır Bu intihar yönteminde genellikle su kullanılır, çünkü su iyi bir iletkendir kesin bir çözüm değildir

Atlamak

* Köprüden ya da yüksek bir binanın üstünden atlamak: Çarpmanın etkisiyle deri ve iç organlar parçalanır Eğer kişi alçak bir köprüden suya atlıyorsa boğularak ölme ihtimali daha fazladır Yüksek sayılan bir binanın tepesinden atlamak kesin bir çözüm olarak gözükür, fakat havada bulunan sürede insanın hissedeceği duygular acı verici olabilir

* Geminin arkasından atlamak: Açık denizlerde gezen gemilerin kıç tarafından atlanması da boğulmalara ve ani vücut sıcaklığını değiştireceğinden ölüme sebebiyet verebilir Aynı şekilde ön taraftan atlayanın geminin altına girme ihtimali de olduğundan ölmesi mümkündür

* Bir otomobilin, trenin arkasından ya da önüne atlamak: Hızla ilerleyen bir trenin veya otomobilin önüne ani biçimde atlayan kişiler çarpmanın etkisiyle hayatını kaybedilir Aynı şekilde hızla ilerleyen bir trenden atlayan kişiler de yere çarpmanın etkisiyle ölme ihtimalleri vardır, fakat genellikle sakat kalmazlar

Asmak

Boyun kırılması veya boğularak ölümle sonuçlanır Boyun kırığında omuriliğin kesilmesi yüzünden ani ölüm gerçekleşme olasılığı çok yüksektir Omurilik kesilmese bile kişinin kurtarılması çok zordur, kişinin kurtulması durumunda bile sinirlerin zarar görmesi sebebiyle ömür boyu felç riski çok yüksektir

Enjeksiyon

Uyuşturucu gibi zararlı maddelerin vücuda aşırı dozda iğneyle enjekte edilmesi de çoğu zaman kalp krizine bağlı olarak ölüme yol açar Kullanılan maddenin kalitesine ve enjekte edilen yere göre bu süre uzayabilir ya da kısalabilir

Aşırı dozda ilaç almak

Uyku haplarının, antidepresanların veya ağrı kesicilerin de fazla oranda alınması insanı öldürebilir Zamanında müdahale edilirse mide yıkama gibi çeşitli yöntemlerle insan kurtarılabilir fakat iç organlarda kalıcı hasar oluşabilir

Zehirlemek

Zehir kullanarak insan kendini öldürebilir Yüksek dozda ilaç alımına bağlı ölümle benzerlik gösterir, zehrin etkisi kalitesine ve kullanılacağı kişiye göre değişir Tarihte liderleri öldürmek için ajanların çok sık kullandığı bu yöntem aynı zamanda iyi bir suikast silahıdır Tarihte Yıldırım Bayezidin esir düşünce parmağındaki yüzükte bulunan zehiri içerek intihar ettiği düşünülür

Silahla vurmak

Bu yöntem insanın bir silahla kendini vurmasıyla gerçekleşir Silah elde etmenin kolay olduğu ülkelerde daha yaygın bir intihar çeşitidir Fakat bu yöntemin artması illa ki silahın yaygınlaştığı anlamına gelmemektedir, insanlar bu yöntemi seçmeye eskisine oranla daha fazla eğilim göstermiş olabilirler Polis ve asker gibi ellerinin altında sürekli silah bulunan meslek gruplarında da bu intihar şekli yaygındır

Bu yöntemin kesinliği silahın nereye nişan alındığına bağlıdır, eğer alna veya ağızdan beyne doğru nişan alınırsa ölümden kurtulmak olanaksız gibidir (Kurt Cobain,Ernest Hemingway) Kalbe nişan alınması da bir yöntemdir fakat kalbi tam olarak tutturmak sanıldığından zordur Kurşunun mideye sıkılması ise nispeten yavaş bir ölüm gerçekleştirir Kalbe ve beyne verilen zarar daha ölümcüldür

Bu yöntem daha çok erkekler tarafından tercih edilmekte olup beyne nişan alınma oranı fazladır Boğazdan da vurulduğunda kesin dönüşümü olmayan bir yöntemdir hilal

Seppuku

Harakiri olarak da bilinir Ortaçağ Japonya'sına ait bir ritüel intihar yöntemidir Bazı durumlarda modern çağda da görülebilir Batı ülkelerinde de karnın deşilmesi Seppukuyu andırsa da Seppuku çok daha komplike bir intihar yöntemidir Seremonik elbiseler giyilir ve kişinin önündeki özel bezlere sarılı bir kılıç yerleştirilir Seppukuyu yapacak kişi (genellikle bir savaşçıdır) kısa bir ölüm şiiri yazar Kısa kılıcını (vakizaşi), fan'ı veya tanto (bıçak) alır ve karnına sokar ve soldan sağa doğru keser daha sonra ikinci bir hareket olarak kılıcı yukarı çeker

Boğazını kesmek

İnsanın kendi boğazını kesmesi de başka bir intihar yoludur Bu yöntemde kısa sürede güçlü kan kaybına bağlı olarak insan ölür Japonyada asil kadınların kullandığı yaygın bir intihar çeşitidir Güçlü kesilirse kısa sürede öldürdüğünden kurtarılmak çok zordur ve yüksek oranda kesin sonuç verir

Bileğini kesmek

Atar damarlarından birini kesene kadar bileğini kesmek de başka bir intihar çeşididir Kan kaybına bağlı olarak ölüm gerçekleşir Çabuk ve kesin bir sonuç vermediğinden, kurtarılma ihtimali fazla olduğundan dolayı gerçekten intihar etmek istemeyen kişilerin kullandığı yöntemlerden biri olarak kabul edilirAma en çok tercih edilen intihar yöntemidir

Kesiş sertliğine ve derinliğine bağlı olarak süresi uzayabilir Kilo, vücuttaki kan oranına da bağlı olarak saatleri alabilir Ölmeden kurtarılırsa kan nakli yapılır fakat tendonlar kesildiyse kişi elini kontrol etme kabiliyetini yitirebilir

Yüksek dozda alkol almak

Ergin bir insanın kanındaki alkol oranı eğer %0,3'e çıkarsa bu kişi ilk önce komaya girer daha sonra tedavi imkanı bulamazsa ölür


Alıntı Yaparak Cevapla

İntiharın Tanımı

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İntiharın Tanımı



Aile faktörü çok önemli

Ankara Üniversitesi (AÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr Veli Duyan, ''İntiharları önlemek için ruh sağlığı sorunu yaşayan bireylerin kolayca ulaşabileceği üniteler açılmalı, intihar eğilimlerini artırdığı tespit edilen toplumsal sorunlar belirlenmeli ve çözümlenmelidir'' dedi

AA muhabirine 10 Eylül Dünya İntihar Önleme Günü dolayısıyla açıklama yapan Duyan, ''intiharın, pek çok ülkede ve özellikle genç nüfus arasında tırmanma eğiliminde olduğunu'' belirterek, bunun günümüzde global bir sorun olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi

İstatistiklere göre, ''son 45 yılda dünyada intiharların yüzde 60 civarında arttığını, Türkiye'de ise özellikle İstanbul ve Ankara gibi metropollerde intihar girişimlerinin hızla yükseldiğini'' ifade eden Duyan, konunun gelecekte daha çok kaygı ve sıkıntı yaratabileceği için, intiharları önlemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti

-''İNTİHARLARIN ÇOĞU ÖNLENEBİLİR''-

Duyan, tüm intiharların olmasa bile çoğunluğunun önlenebileceğini ancak bunun için toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi, tehlikeye karşı duyarlılığının artması ve profesyonellerin, intihar düşünceleri, tehditleri ve girişimlerine gereken müdahaleyi yerinde ve zamanında yapması gerektiğini söyledi

İntiharların tamamının önlenebilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Duyan, şunları söyledi:

''Kimin intihar edeceği, kimin bu riski taşıdığı tahmin edilebilir ancak kesin bilinemez İntiharın, şizofreni, alkol ve madde kötüye kullanımı, dürtü kontrol bozukluğu gibi tedavisi güç ruhsal bozuklukların yanı sıra çözümlenmesi kişinin algı ve düşünce biçimine bağlı varoluşsal/ontolojik sorunlarla ilişkisi bulunmaktadır

Öte yandan, aile, okul, iş yeri gibi toplumsal ortamların baskı/bunalım ve karmaşa dönemlerinde intiharın bireyin başkaldırı/tepki cinsinden karşı tarafa ileteceği mesaj özelliği taşıması, toplumun intihar eğiliminde olan kişilere bilinçsiz ve umursamaz tavrı, yaşamı üzerindeki tek kontrol duygusunun intiharda yoğunlaşması, intiharı önlememizin önündeki engellerden bazılarıdır

İntiharları önlemek için ruh sağlığı sorunu yaşayan bireylerin kolayca ulaşabileceği üniteler açılmalı, işsizlik, yoksulluk, baskı, şiddet gibi intihar eğilimlerini artırdığı tespit edilen veya düşünülen toplumsal sorunlar belirlenmeli ve çözümlenmelidir''

Depresyon başta olmak üzere intiharla ilişkili ruhsal bozuklukların tedavisinde önemli mesafe alındığını da belirten Duyan, ''Çeşitli duygusal zorlanmalar nedeniyle intihar davranışına yönelebilen kişilerin, yerinde ve zamanında tedavi/yardım almasıyla yaşadıkları krizi intihara yönelmeden atlatabileceklerini'' ifade etti

-''İNTİHARI ÖNLEMEK İÇİN AİLE GÜÇLÜ KILINMALI''-

Düzce Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sosyal Hizmet Bölümü Yrd Doç Dr Kamil Alptekin de intiharı önleme konusunda şu bilgileri verdi:

''İntiharı önlemenin gerekliliği konusunda pek çok neden öne sürülebilir Örneğin bu gerekçelerden birini, toplumu intiharın neden olacağı zararlardan koruma düşüncesi oluşturabilir Çünkü intihar, toplumda yaygınlaşabilmekte, toplum düzenini tehdit etmekte, geride kalanlara acı vermekte, önemli ve verimli olabilecek insan kaynağının yitirilmesine neden olmaktadır Diğer bir gerekçe ise yaşamın, her türden katlanılması zor, sıkıntı ve acıya karşın yine de değerli olduğuna inanmak gibi insancıl kaygılara dayandırılabilir

İntihar olaylarının belirlenmesi, izlenmesi ve araştırılması gerektiğini ifade eden Alptekin, ''Bunun yanı sıra intihara eğilimli kişinin sorunlarına çözüm üretmede yardımcı olma, empatik yaklaşım sergileyebilme, kişiyi ve aileyi güçlü kılma, bu kişilerin toplumsal sorumlulukları yerine getirmelerinde destek olma ve toplumu intiharın neden olacağı zararlardan koruma, intiharı önlemede ilk yapılacak işlerin başlıcalarıdır'' dedi

İntihar girişiminde bulunan kişilerin ilgi ve bakıma gereksinimlerinin, normal kişilerden daha fazla olduğunu belirten Alptekin, ''Dolayısıyla onun yanında olma, onu anlamaya çalışma, onu bırakmama, onun için emek harcama, ona değer verme ve ilgi gösterme, yapılacak işlerin en değerlileridir'' diye konuştu

İntihara eğilimli bireylerle karşılaşma olasılığı yüksek olan öğretmen, polis, jandarma gibi meslek grubunda çalışanların da eğitimine önem verilmesi gerektiğine dikkat çeken Alptekin, intiharı önleme çalışmalarına medyanın da destek vermesini istedi

-''İSLAM DİNİNİN AĞIRLIKLI OLDUĞU ÜLKELERDE DAHA DÜŞÜK''

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd Doç Dr Aslıhan Sayın, batılı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'deki intihar oranlarının oldukça düşük olduğunu belirterek, ''İntihar oranları daha az gelişmiş ülkelerde ve İslam dininin ağırlıklı olduğu ülkelerde daha düşüktür'' diye konuştu

İntihar mektubu analizinin, intihara meyilli bir zihni anlamanın en doğrudan yolu olduğunu dile getiren Sayın, Türkiye'de intihar eden kişilerin intihar notlarıyla ilgili yapılmış iki ayrı analizin sonuçları hakkında bilgi verdi

Çalışmayla, hem sadece Türk mektuplarıyla yapılmış sınıflama analizi, hem de Türkiye ve ABD'deki intihar mektuplarını karşılaştıran teorik-kavramsal analiz yapıldığını anlatan Sayın, şunları söyledi:

''İntihar mektubu bırakanlarda, psikiyatrik bozukluk oranı bırakmayanlara göre anlamlı ölçüde düşüktür İntihar nedeni açısından bakıldığında, mektup bırakmayanlarda en sık görülen neden bozulmuş sağlık durumu iken, mektup bırakanlarda en sık görülen neden ekonomik-mesleki sıkıntılardır

Mektup bırakanlar, 40 yaş altındakiler ve üstündekiler olarak iki gruba ayrılmış ve bu iki grubun yazdıkları mektuplar sınıflandırma analizi ile karşılaştırılmıştır Daha yaşlı kişilerin anlamlı düzeyde daha uzun mektuplar yazdıkları, daha çok sayıda kişiye hitap ettikleri belirlenmiştir''

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.