Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gidilir, içilir, niğde, tanıtım, yenir

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Genel Bilgi


İç Anadolu Bölgesinde, Orta Kızılırmak Bölümünde yer alan Niğde, kuzeyinde Kırşehir ve Nevşehir, doğusunda Kayseri, güneydoğusunda Adana, güneyinde Mersin, güneybatı ve batısında Konya, kuzeybatısında da Ankara ili ile çevrilidir Niğdenin batı kesimi dalgalı düzlükler, kuzey, orta, doğu ve güney kesimleri dağlık alanlardan oluşmuştur İlin kuzeyini Ekecek (Ekecik) Dağı (2137 m), orta kesimini Melendiz-Hasan Dağları, güneyini ve doğusunu Orta Torosların uzantısı olan Bolkar Dağları ile Aladağlar engebelendirmektedir Niğdenin en yüksek noktası Aladağlar üzerindeki Demirkazık Doruğudur (3756 m) Onun dışında Lorut Dağı Kol Tepesinde (3588 m), Aladağ Huş Tepesinde (3333 m), Hasan Dağı (3268 m) ve Pozantı Dağı (2703 m) ilin diğer yükseltileridir İlin doğu kesimindeki Obruk Platosu, Aksaray Ovasının uzantısı ve Ereğli Ovasının kuzeydoğusu düzlük alanlardır


İlin kuzeyindeki Ekecek Dağından kaynaklanan sular, Kızılırmak vasıtası ile Karadenize dökülürKuzey ve kuzeybatıdaki küçük akarsuların bazıları Tuz Gölüne dökülürken, bazıları da bataklıklarda sona erer İlin en önemli akarsuyu Melendiz Dağının yamaçlarından kaynaklanan, Ihlara Vadisinden akan Melendiz Suyudur Bunların yanı sıra Niğdenin orta kesimlerinden kaynaklanan küçük dereler il içerisindeki kapalı havzalarda sona erer, bazıları da Ereğli Ovasına kadar uzanır

Niğdede Obruk ismi verilen küçük göller bulunmaktadır Bunların yanında Gebere, Mamasın, Akkaya ve Gümüşler Barajlarından ötürü küçük yapay göller de vardır Ayrıca Tuz Gölünün güneydoğu kesimi il sınırları içerisinde kalmaktadır Yüzölçümü 7795 olan ilin toplam nüfusu 348081'dir


Orman açısından yoksul olan ilin bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir İlde, İç Anadolu Bölgesinin özelliğini taşıyan Karasal İklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve genellikle kar yağışlıdır

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık ve sanayie dayalıdır Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; buğday, arpa, çavdar, patates, ayçiçeği, şeker pancarı, soğan, nohut, mahluttur Meyvecilikte ise, elma başta olmak üzere, kavun, karpuz, üzüm yetiştirilir Ayrıca domates, lahana gibi sebzeler de yetiştirilmektedir Hayvancılıkta küçük ve büyükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, özellikle sığır, koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi yetiştirilir Hayvansal ürünler sucuk ve pastırma yapımında, süt ürünleri fabrikasında değerlendirilmektedir İlde halıcılık ve düz yaygı dokumacılığı oldukça yaygındır


Niğde kalkınmada öncelikli iller kapsamında olup, ilde un, nişasta, şeker, meyve suyu, şarap, yem, yün ipliği, halı, çimento, beton direk, tuğla, kiremit, makine yedek parça fabrikaları ile tuz üretim ve ambalaj tesisleri bulunmaktadır

Niğde yer altı kaynakları bakımından oldukça zengindir Antimon, civa, volframit, tuğla ve kiremit hammaddesi, kurşun, çinko, demir, jips, altın ve gümüş içeren yataklar vardır

Niğdenin en eski adının Nahita veya Nekide olduğu sanılıyor Bu addan ilk önce ünlü tarihçi İbn Bibi bahsetmiştir XIV yüzyılda Nakide kelimesi Nikde, Nigde okunacak şekilde yazılmış, bu sözcük Cumhuriyet döneminde de Niğde şekline dönüşmüştür


Niğde tarihinin Neolitik Döneme (MÖ 7250-5500) kadar indiği, Bor Bahçeli Kasabası Roma Havuzu yakınındaki Köşk Höyükten ve Bor Pınarbaşı Höyüğünden çıkartılan eserlerden anlaşılmaktadır Ayrıca Hitit Dönemine (MÖ 2000-7000) ait eserler ise Kömürcü Köyü Göllüdağ Örenyerinden çıkartılmıştır Helenistik Dönemde (MÖ330-30) Niğde bölgesi Büyük İskenderin komutanlarından Eumenesin kurduğu Pergamon Krallığı sınırları içerisinde kalmıştır Tepe Bağları ve Ulukışla Porsuk Höyük kazılarından bu döneme ait eserler ortaya çıkarılmıştır MÖ 30 - MS 395 yıllarını kapsayan Roma Döneminde Niğde bölgesi tarihinin en önemli dönemlerinden birini yaşamıştır Bu dönemde Tyana (Kemerhisar Kasabası) çevresinde yoğun bir yapılaşma görülmektedir Saraylar, mabetler, su kemerleri ve yerleşim birimleriyle oldukça büyük bir kent konumuna getirilmiştir MS 395 yılında ise Bizans egemenliği altına girmiştir Bizanslılar zamanında yöre, Sasani, Pers ve Arapların istilalarına uğramıştır Tyana kenti 931 yılındaki Arap İstilası sonucu büyük ölçüde yıkılmıştır


Malazgirt Savaşından (1071) sonra Niğde yöresine Türkmen boyları yerleşmiştir Anadolu Selçuklu Hükümdarı IAlaeddin Keykubat zamanında Niğde ve yöresi parlak bir dönem yaşamıştır Anadolu Selçukluları Kösedağ Savaşında (1243) Moğollara yenilence bölge Moğolların uç beyliği olan İlhanlıların idaresine geçmiştir 1357 yılında da yöreye Karamanoğulları egemen olmuştur Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1471de Niğde Osmanlı topraklarına dahil olmuştur

XIXyüzyıl sonlarında Konya Vilayetine bağlı Niğde Sancağı konumunda idi Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924te il yapılmıştır


Niğdede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Köşk Höyük, Göltepe-Kestel , Porsuk Höyük, Güllüdağ Hitit Kalıntıları, Tyana Örenyeri, Gümüşler Örenyeri ve Manastırı, Kavlaktepe Yeraltı Şehri, Tyana Kalıntıları, Tyana (Kemerhisar) Su Kemerleri, Bahçelide Roma Havuzu, Niğde Kalesi (XIIIyüzyıl), Alaaddin Camisi (1223), Sungur Bey Cami ve Türbesi (1335), Paşa Cami (XVyüzyıl), Şah Mescidi (1413), Hanım Camisi (1452), Dış Cami (XIVyüzyıl), Bor Ulu Camisi (1410), Rahmaniye Camisi (1717), Ak Medrese (1409), Hüdâvend Hatun Kümbeti (1312), Gündoğdu Türbesi (1344), Şeref Ali Türbesi (1276), Borda Sokollu Mehmet Paşa Bedesteni, Sungurbey Kütüphanesi (1335), Saat Kulesi (1866), Başhanı, Sarı Han, Misli Han, Paşa Hanı, Hatıroğlu Çeşmesi, Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır
Ayrıca, Demirkazık Tepesi, Köşk, Keten Çimeni, Kayardı Bağları, Fertek Fatih Parkı, Bahçeli Gezi, Gebere Barajı Mesire Yeri, Gümüşler Barajı, Kenetçimen Mesire Yeri, Darboğaz Gezi ve Mesire Yerleri ilin başlıca doğal güzellikleridir Ayrıca ilde Kocapınar Suyu ve Çamuru, Kemerhisar İçmesi, Çiftehan Kaplıcaları bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)







YAZI: BUKET COŞKUNERKonstantin ve Helena Kilisesi yaklaşık 1400 yıldır ayakta; 1977'de dinamitlenmesine ragmen Bizans sanatının Kapadokya' daki eşsiz ogelerini hala taşıyor ve yeni koruyucu örtüsünün altında keşfedilmeyi bekliyor
SAHİPSİZ MiRAS Konstantin ve Helena Kilisesi, Kudüs'e uzanan "Kutsal Hac Yolu" Üzerinde, Nigde'de On dört asırı aşıp 1977'de dinamitlenen kiliseden kalanlar kurtanlmayı bekliyor

Eleni'yi kurtarmak
Kapadokya, Perslerin soyleyişiyle "Guzel Atların Ülkesi" yani "Katpa*
tuka"ydı bir zamanlar Artık güzel atları yok Kapadokya'ın ama dagları ve kaya*Iarı binlerce yıllık efsaneleri anlatmaya devam eder okumasını bilenlere Bugün Kapadokya Avanos-Urgup-Goreme uçge*ninde sıkışsa da ilk ve ortaçaglarda sınırları surekli genişleyip daralan ama her zaman jeopolitik önemini korumuş bir bölge oldu Volkanik kayalardan başka Kapadokya'ya kimligini kazandıran ikin*ci unsur ise, birçogumuzun reddettigi bir miras olan Bizans'ın dini yapılarıdır Bi*zans Kapadokyası Küçük Asya'nın göbe*ginde, kara ticaret yollarının kilit nokta*sında, yüzlerce yıl kutsal bir merkezdir Dogunun çin, Hint gibi uygarlıkları bir yana bırakılırsa, bin yüz Yıllık tarihiyle dünyanın en uzun omurlu imparatorluk*larından biridir ve Anadolu toprakların*da sayısız sanat eseri bırakmıştır Bizans uygarlıgında sanat, ortaçag Avrupa'sında oldugu gibi yalnızca dinin hizmetindey*di Bizim Bizans, kendilerinin ise Roma dedikleri imparatorlukta, Hıristiyanlıgın devlet dini kabul edildigi 4 yüzyıldan iti*baren, daha çok da 5 ve 6 yüzyıllarda, imparatorlugun her bölgesinde oldugu gibi, Kapadokya'da da yogun bir imar et*kinligine girişilir Bu yüzyıllar, istan*bul'da Hagia lrini, Hagia Sofia ve adları daha az bilinen mimari harikaların inşa edildikleri yüzyıllardır

NİĞDEDEKİ TARİHİ ESERLER VE TURİSTİK YERLERİ
Niğde ili târihî eserleri ve tabiî güzellikleri bakımından zengin iller arasında yer alır Selçuklu devri Türk eserleri bakımından Konya, Kayseri ve Sivastan sonra gelir Bakımsızlık yüzünden birçoğu yıkılmıştır





Niğde Kalesi: Kalenin temeli MÖ 8yy da Geç Hitit Döneminde yapılmış, Roma-Bizans Selçuklu, Osmanlı Döneminde onarım görmüştür

Alâaddin Câmii: Birinci Alâaddin Keykubâd zamânında Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başara tarafından 1233te yaptırılmıştır Selçuklu sanatının günümüze kadar en iyi korunmuş eserlerinden olup, mihrap ve minberi çok güzel bir sanat âbidesidir Niğdenin en eski câmisi olup Mîmar Sıddık bin Mahmûd ve kardeşi Gâzi yapmıştır Sarı ve kül renkli kesme taştan yapılan câminin doğu kapısı son derece güzel geometrik motiflerle süslüdür Câmi süslemeleri bakımından Selçuklu devrinin en kıymetli eserlerinden biridir Damalı minâresi câmiye ayrı bir güzellik katmaktadır

Sungur Bey Câmii ve Türbesi: Moğol asıllı Sungur Bey tarafından 1335te yaptırılmıştır On sekizinci asırda geçirdiği yangından sonra yeniden yapılmıştır Mîmârî özelliği ve taş işçiliği şahâne olan câminin süslemeleri çok zengindir İlk yapıldığında iki minâreliydi Câminin yanında Sungur Beye âit sekiz köşeli bir türbe vardır

Paşa Câmii: On beşinci asra âit Osmanlı eseridir Ali Paşa tarafından yaptırılan câmiyi oğlu Murâd Paşa genişletmiştir 1909da tâmir gören câminin yanında türbe ve çeşme vardır

Şah Mescidi: Sungur Bey Câmii yakınında olup 1413te yaptırılmıştır Kare plânlı bir câmidir

Hanım Câmii: Alâaddin Tepesinin doğusunda olup 1452de yapılmıştır Arife Hanım tarafından tâmir ettirildiği için Hanım Câmii olarak bilinir Karamanoğulları devri eseridir

Dışarı Câmii: On altıncı asır Osmanlı eseridir Tek kubbelidir İnce işçilikli ve sedef kakmalı minber Sungur Bey Câmiinden getirilmiştir

Ulu Câmi: Bor ilçesindedir Karamanoğlu Alâaddin Bey tarafından 1410da yaptırılmıştır Câmi dikdörtgen biçimindedir

Ak Medrese: Karamanoğlu AlâaddinAli Bey tarafından 1409da yaptırılmıştır Adını kapısındaki beyaz mermerden alır Selçuklu mîmârî tarzının çok güzel bir örneğidir Ali Bey Medresesi de denir 1936da restore edildikten sonra arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır Geometrik motiflerle süslü giriş kapısı çok güzeldir



Saat Kulesi: Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir

Hüdâvend Hâtun Kümbeti: Moğol İlhanlı vâlisi Sungur Bey zamânında, Dördüncü Kılıç Arslanın kızı Hüdâvend Hâtun tarafından 1312 senesinde yaptırılmıştır Sekizgen plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür Doğusunda bulunan taçkapı yıldız geçmeler ve çeşitli motiflerle süslenmiştir

Gündoğdu Türbesi: Hüdâvend Hâtun Kümbetinin yanındadır 1344te ölen Hakkı Besvap için yaptırılmıştır Kare plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür Türbenin kapısı geometrik, bitki ve örgü motiflerinden meydana gelen kuşaklarla çevrilidir

Sungurbey Kütüphânesi: Emîr-ül-ümerâ Seyfeddîn Sungur Ağa tarafından 1335 senesinde yaptırılmıştır Günümüzde İl Halk Kütüphânesi olarak kullanılmaktadır



Eski Eserler:

Niğde Kalesi: Selçuklu Sultânı Birinci Alâaddin Keykubat yaptırmıştır Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde onarım gördüğü kitâbe ve motiflerden anlaşılmaktadır En son Fâtih devrinde İshak Paşanın emriyle tâmir ettirilmiştir Safevî ve Akkoyunlu tehlikesi sona erince kale tâmir ettirilmemiştir Bugün kale ve onu çevreleyen üç sıra hâlindeki surlardan pek azı kalmıştır

Niğde Müzesi: 1976da yapılmıştır Antik Çağa âit eserlerle, Selçuk ve Osmanlı devrine âit 12 bin eser sergilenir Akmedrese de müze olarak kullanılmaktadır

Tyna Harâbeleri: Bor ilçesinin Kemerhisar bucağı yakınındaki şehir kalıntıları, Hititlere âit ve MÖ 2000 yılında önemli bir merkez olan Tuvana şehrine aittir



Güllüdağ Harâbeleri: Niğdenin 40 km kuzeyinde Bozköy ve Kömürcü köyleri arasında Güllüdağda bir Hitit şehridir Şehir kalıntıları 3 km2dir ve surlarla çevrilidir MÖ 8 asırda yangın neticesi yıkılmış ve bir daha yapılmamıştır Savaş ve tapınak kalıntıları vardır

Kaya Kilise ve Manastırlar: Roma ve Bizans devrinde Ihlara Vâdisinde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlar olup, bâzısı bir saatte gezilecek kadar büyüktür

Su Kemerleri: Kemerhisar-Bahçeli kasabaları arasında Roma devrinden kalma su kemerleridir

Roma Havuzu: Bahçeli kasabasındadır Etrâfı mermerle çevrili Roma devrine âit bir havuzdur

Gümüşler Manastırı: Niğdeye 8 km mesâfede Gümüşler kasabasındadır Roma devrinde yapılmıştır

Demirkazık Tepesi: Çok güzel manzaraları olan bu dağ yaz ve kış ayrı güzelliklere sâhiptir Kayakevinin bulunduğu bu dağ, kış sporlarına müsâittir Dağcılık tesisleri ve alabalık üretme çiftliği vardır

Hasan Dağı: Çok güzel manzaralı bir dağdır Konik biçimde krater gölü vardır Kış sporlarına müsâittir

Köşk: Bor ilçesinin Bahçeli köyü yakınında yeşillik ve sulak bir mesire yeridir

Keten Çimeni: Suyu bol, manzarası güzel ve yeşil bir yayladır

Kaplıca ve İçmeler:

İl toprakları şifâlı su kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer alır Başlıca kaplıcaları şunlardır

Kocapınar Suyu ve Çamuru: İl merkezine 2 km uzaklıkta Niğde-Bor yolu üzerindedir Suyu mîde, barsak ve romatizmal rahatsızlıklara iyi gelmektedir Tesisi yoktur

Kemerhisar İçmesi: Bor ilçesine 10 km mesâfede Kemerhisar köyü yakınındadır Suyu içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında faydalıdır

Çiftehan Kaplıcaları: Ulukışla ilçesine 35 km uzaklıkta Çiftehan köyünde olup, Ankara-Adana kara ve demiryolu üzerindedir Konaklama tesisleri mevcuttur Kaplıcanın suyu içme olarak, böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut hastalığına, banyo ile romatizma, nefrit, nevralji, kadın ve cilt hastalıklarına, eklem kireçlenmesine, bâzı bel fıtıkları ile siyatik ağrılarına, kalça ve eklem kireçlenmelerine iyi gelmektedir

Kayardı Bağları Mesire Alanı: İl merkezinin 2km batısında, Ha*mamlı Köyüne kadar devam eden, Uzandı Deresi kenarındaki yeşillik alandır ve gezi-mesire için çok elverişli bir bölgedir

Fertek Fatih Parkı (Mandilmos): İl merkezine 10 km mesafedeki Fertek Kasabasındadır Belediye tarafından yapılan çevre düzenlemeleriyle, mesire için uygundur

Bahçeli Gezi ve Mesire Alanı: Bor îlçesi sınırları içindeki Bahçeli Kasabasına çok yakın bir alandır Niğdenin çok önemli tarihi değerlerinden biri olan Roma Havuzu etrafındaki yeşil alan, mesire yeri olarak kullanılmaktadır Bu bölge yakın bir zamanda çevre düzenlemesi yapılarak, geniş halk kitlelerinin kullanımına açılacaktır Ayrıca bölgeye 2 km uzaklıktaki Kemerhisar Kasabasında bulunan MS II yüzyıl Roma Dönemi eserleri olan Su Kemerleri ile birlikte Roma Havuzu çok önemli bir gezi bölgesidir



Gebere Barajı Mesire Alanı: İl Merkezinin 12 km kuzeyindeki ba*raj göletinin çevresindeki bölgedir

Gümüşler Barajı Mesire Alanı: İl merkezine 9 km uzaklıktaki Gümüşler Kasabasına yakın baraj göletinin çevresindeki bölgedir

Ketençimen Mesire Alanı: Niğde ve Çiftlik İlçesi sınırları arasında, Tepeköye yakın konumdaki bölgedir

Demirkazık Gezi ve Mesire Alanı: Dağçılık ve Kış Turizmi açısından önem taşıyan Aladağların eteklerinden geçen Ecemiş Çayı ve Demirkazık Dağevi çevresindeki bölge, mesire alanı olarak kullanılmaktadır Dağevinden başlayıp Kayseri-Yahyalı Kapuzbaşı Şelalelerinde son bulan trekking ve gezi rotası, Niğde turizmi açısından büyük önem taşır Çamardı İlçesindedir



Darboğaz-Meydan Gezi ve Mesire Alanı: Yine dağçılık ve kış turizmi açısından önem taşıyan bir bölgedir Ulukışla İlçesi sınırları içinde bulunan Bolkarlar da trekking için oldukça elverişlidir Darboğaz Kasabası çevresin ve kasabaya 8 km uzaklıktaki Meydan Yaylası mesire alanı olarak kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Sözlü Tarih

Güllü Baba Söylencesi

Selçuklu Sultanı bir doğu seferine çıkarMevsim kış olduğuğndan yollar kapanır,ordu küllüce köyü adı verilen yerde kalırAskerler soğuktan ve açlıktan kırılmak üzeredirtip biraz azalınca Sultan,karşıda bir kulube görürAtını sürer,kapıyı çalarİçeride ak sakallı ,nur yüzlü bir Türkmen kocası,Ocakta çorba kaynatmaktadırSultan daha kendini tanıtmadan yaşlı adam konuşmaya başlar"Ogeldin mi? Bende seni bekliyordumüşümüşsündür geç söyle ocağın başınaAskerlerinde üşümüştürOnlara bir çıra gönderelimde ısınsınlar

Sultan şaşırırOcağın başına geçerYaşlı adam ocaktan bir çıra alıp nöbetçilerden birine verir"al bunu askerlere götürısınsınlar,az sonra çorba da hazır"derSultan dayanamaz"bu çırayla tümü ısınacak,bu tencereyle de tümü doyacak,Öyle mi?"derYaşlı adam talı bir gülümsemeyle başını sallar

Bir süre sonra ordu çadır kurar,küçücük çıra koca bir meydan ateşi olurKaynayan çorba karavanalara kepçe kepçe dağıtılır,ama bir türlü bitmez

Sultan yaşlı adama teşekkür eder,izin isterOnu sınamak içinde bri kese altın uzatırYaşlı adam "o bize değil size gerekbizim Dünya malında gözümüz yokbiz gönül adamıyız" derSonra da koynundan kış olmasına rağmen dalından yeni koparılmış gibi canlı bir gül dalı sultana uzatırSultan yaşlı adamın ellerini bir kez daha öperek "bundan sonra senin adın Güllü Baba olsun" derO günden sonra gülü Baba nın kulübesi yakınında bir köy kurulurAdına da güllüce denilir
Bora ilişkin söylence

Zamanın birinde ,bir ülkede güzeller güzeli bir prenses yaşamakta ,halk bu prensesi çok sevmektedirGünün birinde prenses hastalanırHekimler derdine çare bulamaz ve işe periler karışır,ama onlar daçaresiz kalırPrenses hergün birazdaha erimekte herkes bu duruma çok üzülmektedir

Günün birinde saraya bir gezgin gelirPrensesin hastalığını duymuşturOdaya girip prensesi gördüğünde gözleri dalar bir süre düşünür,sonra memnun bir yüzle "Buldum" derÇevresindekiler merakla açıklama beklemektedirGezgin şöyle der"Ben çok yer gezdim,gördüm ,gezdiğim beldeler içinde bir yer varki sözle anlatılamazDört bucağı çöl,bozkır,kıraç toprak,yalçın kayadırBuların arasında yemyeşil bir beldedir orasıHer yanı elma,Kayısı bahçeleri ,üzüm bağlarıyla donanmıştırHavası,tüm dertlere şifadırDallarından asma kızları billur taneleri gibidirGüneş eşsiz harikalar yaratır,bülbül sesleri çevreyi çinlatırHele o tülün sessizce kayması gibi fısıldarBu diyar bu eşsiz diyar BordurEğer Prensesi buraya buraya getirirseniz birkaç güne kalmaz eskisinden daha sağlıklı olur der ve yitip gider

Prenses buraay getirilir bir çadır kurulur üçgünde prenses iyilerşirHerkes sevinç içindedirÜlkenin her yanınıdan hastalar buraya akın etmektedir

Bir zaman sonra prenses burada sıkılmıştırNiğde ye geçer Bor da bu özelliğini yitirmiştirHalk karasında "Geçti Borun pazarı sür eşşeği Niğdeye" deyişinin buradan kaynaklandığı sanılmaktadır
Hasan Dedeyle Ali Baba

Hasan Dede günümüzde Hasan Dağı denilen yerde tek başına yaşamaktadırAksaraylı Ali Baba adlı dervişle arkadaş olmuşturAli Baba bir hamamda külhancılık yapmaktadır

Bir gün Ali Baba Hasan Dedeyi ziyarete giderMendilinde bir avuç kor vardırSohbetleri süresince kor için için yanarMendile bir şey olmazBaşka bir gün de Hasan Dede,Ali Baba yı ziyarete giderMendiline bir avuç kar koymuşturKülhanda oturup söyleşirlerDuvara astığı mendildeki kar,erimeden öylece dururBir ara Hasan Dedenin gözü hamamdan çıkan kadınlara takılırMendildeki kar şıp şıp damlamaya başlarAli Baba Hasan Dede ye bakar ve "Dağ başında ermişlik hüner değildir,burada ak topuklu kadınlar arasında ermiş kalmaktır"derZamanla Ali Babanın sözleri halk arasında da söylenip ders alınması için anlatılır

Hasan Dede aslında Danişmendlilerin Başkomutanu Sultan TorasandırHaçlı seferleri sırasında llKılıçarslan ile birlikte yararlılıklar göstermiş ölünce vasiyeti gereği Hasan Dağının toruğuna gömülmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Cami ve Mescitleri

Alâeddin Camisi (Merkez)


Niğde Kalesi içerisinde bulunan Alâeddin Camisi üç satırlık mermer kapı kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan IAlâeddin Keykubat döneminde, Onun adına Beşare Bin Abdullah (İmrahor Zeyneddin Beşare Bey) tarafından h620 (1223) yılında yaptırılmıştır Giriş kapısının üzerine yerleştirilen bir başka kitabeden de caminin mimarlarının Mahmutun oğulları Sıdık ve Gazi ustalar olduğu öğrenilmektedir

Giriş kapısı üzerinde beyaz mermerden üç satırlık kitabesi bulunmaktadır

Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Keyhüsrev” in oğlu, Sultanların Sultanı Büyük Sultan Keykubatın ki her tarafa övüle hükümdarlığı devrinde Allahın şefaatine muhtaç olan aciz bendesi Abdullah oğlu Beşare bu caminin inşasına emretti Mustafiran günahlarına tövbe edilmiş Alâaeddin tarafından 620 tarihinde inşa edildi

Bu kitabenin dışındaki üçüncü bir kitabede de Kurandan alınma ayetler yazılıdır

Selçuklu mimarisi Ulu Cami plan tipinde olan bu yapı sarı ve gri renkli düzgün kesme taştan yapılmıştır Böylece caminin kütlevi görünümü hafifletilmek istenmiştir Kareye yakın, 2090x2590 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İbadet mekânı iki sıra halinde dörder paye ile üç sahna ayrılmıştır Bunlardan orta sahın diğerlerinden daha geniş olup, orta sahnın ortasına mukarnaslı bir kubbe yerleştirilmiştir Bu kubbe üzerinde de aydınlık feneri bulunmaktadır


Caminin doğu yönündeki anıtsal cümle kapısı yan tarafa doğru kaydırılmıştır Dikdörtgen olan bu portal, caminin yüksekliğini aşmaktadır Tamamen geometrik bezemeyle süslenmiştir Bu bezemelerde yarım yıldızlar, yarım daireler, yıldızlar ve sekiz kollu yıldız motifleri görülmektedir Ayrıca kitabenin iki yanındaki kabartma motiflerin arslan başı veya kadın başı oldukları da bazı araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir Giriş kapısı basık kemerlidir ve kemer taşlarının uçları testere biçimindedir Bu kapının yanı sıra minarenin alt köşesinde Selçuklu nişi şeklinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır Bu kapı ahşap hatıllı özel bir mahfile açılmaktadır Anadoluda yapılmış olan Beylikler ve Selçuklular döneminde görülen özel mahfillerin erken örneklerinden birisi de burada karşımıza çıkmaktadır Caminin ön bölümü mihrap duvarı boyunca yükseklikleri ve görünümleri birbirlerinden farklı yan yana üç kubbe ile örtülmüştür Kubbeli olan bu bölüm kademeli silmelerle, üç geniş kemerle kuzeydeki bölümlerden ayrılmakta ve aynı zamanda da mihrap önünde enine gelişen bir mekânı oluşturmaktadır Bunun dışında kalan bölümler caminin ortasındaki küçük bir iç avlu etrafında sıralanmış, mihrap duvarına dik tonozlu üç sahın halindedir Büyük Selçuklu mimarisinin izlerini yansıtan bu planlama şekli enine gelişen mihrap önü kubbeli cami planlarının farklı bir uygulamasıdır

Caminin mihrap ve minberi taştandır Cephenin kenarında, kuzey yönünde minareye yer verilmiştir Bu minarenin kaidesi köşeleri pahlanmış, sekizgen kütlevi bir şekilde olup, caminin beden duvarları hizasından itibaren kesme taştan yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır Minare gövdesi sarı ve gri renklerde taşlardan yapılmıştır

Caminin ahşap işçiliği yönünden son derece önemli olan kapısı bugün Niğde Müzesinde bulunmaktadır

Sungur Bey Camisi (Merkez)


Niğde Alâeddin Tepesinin güneybatı eteğinde bulunan bu camiyi, İlhanlılar döneminde Niğde Valisi olan Seyfeddin Sungur Bey 1335 yılında yaptırılmıştır Bu cami XVIIIyüzyılda yanmış, üst örtüsü tamamen yıkılmıştır Bu nedenle sonradan ağaç sütunlar üzerine bir tavan oturtulmuş ve kırma çatı ile de üstü örtülmüştür Cami orijinal konumundan kısmen uzaklaşmıştır

Cami bu yangından önce çeşitli kaynaklardan öğrenildiğine göre, kuzey-güney doğrultusunda sıralanmış iki dizi halinde altı sütun ile üç sahna ayrılmıştı Bunlardan orta sahın daha geniş olup, üzeri kubbe ile örtülü idi Yan sahınlar ise çapraz tonozla örtülü idi

Caminin doğu cephesinin solunda türbe, ortasında portali, sağ ve solunda da iki ayrı minare bulunmaktadır Ayrıca her iki yana köşelere sağır kemerler ortasına da birer pencere açılmıştır Caminin bu cephe görünümü Erzurum Çifte Minare ve Sivas Medresesi portallerini andırmaktadır Ancak yangın sırasında duvarlar çatı hizasına kadar yıkılmış olduğundan eski minarelerin gövdelerinden hiçbir iz günümüze gelememiştir Yalnızca portaldeki revağın yanında bulunan temeller ve minarenin merdivenleri günümüze gelebilmiştir

Caminin doğu ve güney portalleri Selçuklu devri özelliklerini yansıtan bir bezemeye sahiptir Bezemelerde kıvrık dallar arasında arslan, grifon başları, yırtıcı kuşlar, at, ceylan tasvirlerine yer verilmiştir Ayrıca güney portalinde, kapı kemerinin üzerinde çift başlı kartal arması dikkati çekmektedir

Caminin ibadet mekânı 3288x2445 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Yapının yangın sırasında çökmesinden sonra, kuzey-güney doğrultusunda sıralanan ve her sırada altı adet ağaç sütunun bulunduğu dört sıra halindeki mekânı beş sahna ayıran bölüm 24 ahşap sütun üzerine oturan bir tavanla kapatılmıştır Caminin güney duvarının ortasında zengin bezemeli mihrap bulunmaktadır Orijinal minberi ise Niğde Dışarı Camisine götürülmüştür Bu minber sedef kakmalı olup, üzerinde Seyfeddin Sungur Beyin emriyle, usta Hoca Ebubekir tarafından yapıldığı yazılıdır


Caminin kuzeydoğu köşesinde kare planlı kaide üzerinde silindirik gövdeli minaresi bulunmaktadır Caminin ilk yapılışındaki iki minare yıkılmış ve sonradan tek şerefeli yuvarlak gövdeli bir minare yapılmıştır Bu minarenin üzerindeki kitabeden 1452 tarihinde yapıldığı yazılıdır Sonraki dönemde Afife Hatun tarafından onarılmıştır

Caminin güneydoğu köşesindeki türbe 1335 yılında cami ile birlikte Sungur Bey için yaptırılmıştır Ancak günümüzde türbenin içerisinde sanduka bulunmamaktadır Türbe sekizgen planlı olup, üzeri piramidal bir külah ile örtülüdür Türbenin cephe duvarları çift kemerli sağır nişlerle hareketlendirilmiştir

Caminin doğusuna çeşme, kuzeydoğusuna da XVII Yüzyılda bir bedesten yapılmıştır

Paşa (Murat Paşa) Camisi (Merkez)

Niğdenin kuzeyinde bulunan bu camiyi XVyüzyılda Murat Paşa ve oğlu Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır Daha sonra buraya türbe, hamam ve çeşme eklenmiştir

Cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Caminin dış cepheleri tuğla hatıllarla hareketli bir görünüm kazanmıştırÖnünde son cemaat yeri bulunan caminin minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Caminin yanında Murat Paşa ile Ali Paşanın mezarları bulunmaktadır Cami 1909 yılında onarım görmüştür

Dışarı (Hüsamettin Çelebi) Camisi (Merkez)

Niğde Alaeddin Tepesinin batı eteklerinde bulunan bu camiyi XVIyüzyılda Hüsameddin Çelebi yaptırmıştır Cami bir süre, 1941-1948 yıllarında Akmedreseden taşınan arkeolojik eserlerin bulunduğu müze deposu ve sonra da Müze Müdürlüğü olarak kullanılmıştır

Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Mermer mihrabı dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış stalaktitli bir niş görünümündedir Çevresi çeşitli motiflerle bezenmiştir Minberi ise XIVyüzyıl eseri olup, Sungur Bey Camisinden buraya getirilmiştir Bu minber Hacı Ebubekir Ustanın eseridir Abanoz ağacından olup, kündekâri tekniğinde, sedef kakmalıdır Caminin yanındaki minaresi kare kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Hanım Camisi (Merkez)

Niğde Alâeddin Tepesinin doğusunda bulunan bu cami, 1452 yılında yaptırılmıştır Banisinin ismi bilinmemektedir Arife Hatun tarafından onarıldığından ötürü de Hanım Camisi ismiyle tanınmaktadır

Cami kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış olup, üzeri toprak damla örtülüdür İbadet mekânı sütunlarla iki sahna ayrılmıştır Mihrap ve minberi özellik göstermemektedir Büyük olasılıkla da sonraki dönemlerde her ikisi de yenilenmiştir Caminin kuzeydoğusunda kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Paşa Camisi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesi merkezinde bulunan Paşa Camisini Sokullu Mehmet Paşa 1573 yılında yaptırmıştır Bu caminin bulunduğu yerde daha önce bedesten olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir

Yoldan bir merdivenle çıkılan caminin ön kısmındaki altı sütunlu son cemaat yeri sonraki yıllarda kapatılmış ve burası enine dikdörtgen bir mekâna dönüştürülmüştür Cami Bordaki enine dikdörtgen planlı camiler grubundan olup, plan olarak Selçuklu Ulu Cami planlarını yansıtmaktadır

İbadet mekânının üzeri çatı ile örtülmüştür İçerisi mihrap yanındaki ikişer, sol yandaki duvarında iki, sağ yandaki duvarında da bir pencere ile aydınlatılmıştır Minareye mihrap duvarının köşesinden çıkılmakta olup, taş kaideli, yuvarlak tuğla gövdeli ve tek şerefelidir İbadet mekânındaki mihrap ve minber bir özellik göstermemektedir Geç devirlerde caminin yanına çatılı bir ek yapılmıştır Duvarları kesme taş ve kerpiçten örülmüş, yer yer de tuğla ve briket kullanılmıştır

Alâeddin Bey (Ulu Cami) Camisi (Bor)

Niğde Bor ilçesinde, çay kenarında bulunan bu cami değişik dönemlerde yapılan onarımlarla kısmen özelliğinden uzaklaşmıştır Selçuklu Ulu Cami plan tipini yansıtan bu caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden, Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey tarafından 1410 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir

Cami kesme taştan, dikdörtgen planlı olup, ibadet mekânı beşer ahşap direkle dikine beş sahna ayrılmıştır Üzeri ahşap bir tavanla örtülmüştür Caminin üst örtüsü ilk yapımında yöre mimarisine uygun düz damlı iken, son restorasyon sırasında kırma çatıya dönüştürülmüştür Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon sırasında cephe özgünlüğünü tamamen yitirmiştir

Caminin giriş kapısı diğer yapılardan toplanmış bitkisel bezemeli mermer parçalarından yapılmıştır Bu kapı dikdörtgen bir çerçeve içerisinde basık kemerlidir Giriş kapısı üzerinde de kitabeye yer verilmiştir İbadet mekânı mihrabın sal yanında iki, sol yanında bir, iki uzun kenardan sol yanda altı, diğer kenarda da dört pencere ile aydınlatılmıştır Minber niş şeklinde olup, herhangi bir özellik göstermemektedir Caminin son cemaat yeri yoktur Son cemaat yeri olarak düşünülen mekâna merdivenle çıkılmakta ve burada geniş bir balkon yer almaktadır Caminin kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır

Kale (Şeyh İlyas) Camisi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinin en yüksek yerinde bulunan kalede yapılmış olan bu caminin kaynaklarda ve Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ismi Gözlüzade Camisi olarak geçmektedir Caminin bitişiğinde Şeyh İlyas Türbesi bulunmaktadır

Kale Camisi kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri pandantifli, kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülüdür Dış cephe görünümünde silme ile beden duvarlarının ikiye bölündüğü görülmektedir Caminin önünde dört sütunun oluşturduğu, üzeri kubbeli, üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirleri ile ve caminin duvarları ile yuvarlak kemerlerle bağlantılıdır İbadet mekânı mihrabın iki yanında birer, iki yan kenarda ve son cemaat yerinde de iki pencereyle aydınlatılmıştır Mihrap bir niş şeklindedir Mihrap ve minber herhangi bir özellik taşımamaktadır

Son cemaat yeri ile caminin ibadet mekânının birleştiği noktada, camiden ayrı olarak minareye yer verilmiştir Minare, kare taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir

Sarı Cami (Bor)

Niğde, Bor ilçe merkezinin dışında ve güney yönünde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Mimari üslubundan XVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Cami kesme taştan ve yer yer de moloz taş ile tuğladan yapılmıştır Dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür İbadet mekânı sütunlarla üç sahna ayrılmıştır Mihrap ve minberi bir özellik taşımamaktadır Son cemaat yerinin olduğu yere bir revak yapılmış, batı yönüne de taş kaide üzerinde tek şerefeli yivli bir minare yerleştirilmiştir

Sarı Ali Camisi (Bor)

Niğde Bor ilçesi, Hacı Muhsin Mahallesinde bulunan bu cami değişik zamanlarda yapılan onarımlarla orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Günümüze gelen bu caminin yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yalnızca kuzey cephesindeki bir kitabede 1205 tarihi okunmaktadır Bu kitabenin daha eski bir yapıya ait olduğu sanılmaktadır

Cami kesme taştan yapılmış olup, plan olarak Sarı Camiye benzemektedir Dikdörtgen planlı yapının üzeri ahşap çatı ile örtülüdür Mihrap güneyde öne çıkıntı yapan bir yapının ekseni içerisine yerleştirilmiştir Minber ve mihrabı bir özellik taşımamaktadır

Çayırlı Mescit (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinin merkezinde bulunan bu mescidin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir Mimari üslubundan geç dönemde yapıldığı sanılmaktadır

Moloz taştan yapılan mescit kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür İç kısmında bezeme bulunmamaktadır Yanındaki minare taş kaideli, oldukça kalın yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir Osmanlı mimarisinde güdük minare olarak isimlendirilen gruptandır Ayrıca mescidin minaresinin yanındaki sokak üzerine kesme taştan yuvarlak kemerli bir çeşme yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Külliyeleri

Öküz Mehmet Paşa Külliyesi (Ulukışla)


Niğde ili Ulukışla ilçesinde bulunan Öküz Mehmet Paşa Külliyesi, cami, çarşı, hamam ve handan meydana gelmiştir Yapı topluluğunu Sultan IAhmet ve Genç Osmanın hükümdarlığı sırasında Sadrazam olan Öküz Mehmet Paşa haç ve sefer yolu üzerinde bulunan Ulukışlada yaptırmıştır Külliyenin yapımı 1610-1622 yılları arasında tamamlanmıştır Yapı topluluğu aynı zamanda doğuya yönelik seferler sırasında askerin barındırılması amacına yönelik olarak kurulmuştur Bu yapı topluluğu ile ilgili Evliya Çelebinin gözlemleri bulunmaktadır:

“Karaman Ereğlisinden yine kıble tarafına giderek 9 saatte Ulukışlak kasabasına menzil aldık Bu kasaba Karaman eyaletinin Niğde sancağında, Koca Mehmet vakfıdır En meşhur camii Koca Mehmet Paşa Camiidir Kubbeli ve minareli, avlusu mermer döşeli şirin bir camidir Yanında bir zaviyesi, latif bir hamamı, büyücek bir hanı vardır Güya bu han bu şehrin kalesidir 170 ocaktır Başka bir harem odalığı, develiği, 300 tavla at alır ahırı, avlusu, ortasında büyük bir havuz, bir kileri ve yemek yedirilen bir imareti var Her akşam ocak başına birer bakır sini ile beşer tas buğday çorbası beşer ekmek, birer yağ kandili ve her at başına birer torba yem verilir Nimeti bol, vakfı sağlam bir hayrattır 300 kadar dükkânları vardır Bu binaların hepsi kâgir ve baştanbaşa kurşunla örtülü olup, Mehmet Paşa vakfıdır

Cami:


Külliyenin güneydoğusunda yer alan cami, halk arasında Mehmet Paşa Camisi veya Kışla Camisi olarak da anılmaktadır Mermer döşeli avlu içerisindeki cami arazi konumundan ötürü kısmen meyilli olarak yapılmıştır Caminin 1960lı yıllara kadar yalnızca beden duvarları ile mihrabın üst kısmına kadar olan bölümleri ayakta bulunuyordu Vakıflar Genel Müdürlüğü 1969-1970 ve 1977 yıllarında camiyi yeni baştan yapılırcasına onarmıştır

Günümüzde bu yapı kesme taştan 1220x1400 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır İbadet mekânının üzeri pandantifli, kasnaklı bir kubbe ile betonarme olarak örtülmüştür İçten sıvalı olan kubbe dıştan da kurşun kaplıdır Ön kısmında üzeri kubbelerle örtülü üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır Caminin doğu, batı ve güney dış cephe duvarları ile mihrap arkası 050 m kalınlığında payandalarla desteklenmiştir Cephe görünümünde duvarlar zemine yakın kesimden itibaren merdiven şeklinde kademelendirilmiştir

Caminin yanında taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır

Han:
Yapı topluluğunun bölümlerinden olan han, askeri amaçlı olarak yapılmıştır Kesme taş ve tuğladan iki katlı hanın üzeri içten tonoz, dıştan düz toprak bir damla örtülüdür Yuvarlak kemerli bir kapı ile dikdörtgen avluya girilmektedir Burada revakların arkasında odalar sıralanmıştır Odaların içerisinde ocak ve dolap nişlerine yer verilmiştir Girişin karşısında yuvarlak kemerli bir eyvan bulunmaktadır Ayrıca iki yan kenarda da giriş kapısı bulunmaktadır

Günümüzde bu hanın bir bölümü Ulukışla İtfaiyesi tarafından kullanılmaktadır

Hamam:


Külliyenin bir bölümünü oluşturan hamam moloz taş ve tuğladan yapılmıştır
Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir Sıcaklığın üzerini merkezi bir kubbe örtmektedir Günümüzde hamam harap bir durumdadır

Evliya Çelebi külliyeyi oluşturan birimler içinde birde zaviyeden söz etmişse de bu yapı günümüze ulaşamamıştır

Kervansaray:
Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan kervansaray kesme taştan yapılmıştır Duvarlarda tuğla sıraları ile frizler meydana getirilmiştir Dikdörtgen planlı kervansarayın içerisini yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış payeler üç bölüme ayırmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Türbe ve Kümbetleri

Hüdavent Hatun Türbesi (Merkez)


Niğde il merkezinin kuzeydoğusunda yan yana bulunan üç kümbetten en büyüğü olan Hüdavent Hatun Türbesi, Selçuklu Sultanı IVRüknettin Kılıçarslanın kızı Hüdavent Hatun tarafından 1332 yılındaki ölümünden önce, 1312 yılında yaptırılmıştır Türbe 1962 yılında onarılmıştır

Niğdede Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan bu türbe, kesme sarı volkanik trakit taşından sekizgen planlı olarak yapılmıştır Türbenin gövdesi ve üzerini örten piramidal külahı sekiz köşelidir Doğuya açılan giriş kapısı geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiş olup, üzerinde üç satırlı kitabesi bulunmaktadır

Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Allah esirgeyici ve bağışlayıcıdır Bu mübarek türbenin yapılmasını Allahın merhamet ve affını rica eden aciz mahlûk emretti Keyhüsrevin oğlu şehit Nükreddin ve Allah onları affetsin Kızı Hüdavent Hatun 712 yılının aylarında Allaha hamd, Peygamberine ve eshabına selâm ve salâvat

Türbe gövdesinde üç pencere bulunmaktadır Bu pencerelerin kenarlarında aslan ve insan başlı kuş kabartmaları bulunmaktadır Böylece pencerelerde zengin bir görünüm sağlanmıştır Pencere alınlıklarından birinde çift başlı kartal kabartması da dikkati çekmektedir Pencereler yaprak ve çiçek bezeli sütunçelerle birbirlerinden ayrılmıştır Türbe içten kubbelidir Türbenin girişi yıldızlı geçmeler, palmetler ve Rumilerle bezenmiştir Bu motifler pencere çevrelerinde de uygulanmıştır

Türbenin mihrabı bezemeli olup, üzerinde Besmele ve Ayetel Kürsi yazılıdır Türbe içerisinde Hüdavent Hatun, Emir Sücaeddin Kızı Paşa Hatun (ölm1340), Niğde Sancak Beyin kızı Belkıs Hatunun (ölm1563) sandukaları bulunmaktadır Hüdavet Hatunun sandukası üzerinde ayetler, dualar ve ölüm tarihi olan h732 (1332) yazılıdır

Gündoğdu Türbesi (Merkez)


Niğde il merkezinin kuzeydoğusunda Hüdavent Hatun Türbesinin yanında bulunan bu türbe, 1344 yılında ölen Gündoğduoğlu Hakkı Besvapa aittir

Türbe kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri içten kubbe dıştan da piramidal bir külahla örtülmüştür Gövdeden üçgenlerle onikigene, oradan da piramit şeklindeki külaha geçiş sağlanmıştır Türbenin giriş kapısı geometrik süslemelerle bezenmiş burada bitkisel motifler ile örgü motiflerine kuşaklar halinde yer verilmiştir Giriş kapısının kemeri iki renkli taşlardan yapılmış ve böylece gösterişli bir görünüm sağlanmıştır Giriş kapısı üzerinde örgü motifleri ile bezeli bir kemer daha bulunmaktadır Bu kemerin üst yanlarında da iki güçle ile üzerine de kitabesi yerleştirilmiştir Kapı çevresi girift geometrik bir bezeme ile çerçeve içerisine alınmıştır

Türbenin içerisi, kuzey ve batı duvarlarında bulunan iki dikdörtgen söveli mermer pencere ile aydınlatılmıştır Güney duvarında silmeli bir pervaz içerisine alınmış çokgen mihrabı bulunmaktadır Türbe içerisinde iki sanduka bulunmaktadır

Şerif Ali Türbesi (Merkez)


Niğde Erkek Sanat Enstitüsünün yanında bulunan bu türbe, 1865 yılında Şerif Ali adına yaptırılmıştır Sonraki dönemlerde Niğde Mutasarrıfı Hacı Sait Paşa tarafından onarılmıştır

Türbe, XIXyüzyılda yapılmış olmasına rağmen Selçuklu türbe mimarisinin özelliklerini taşımaktadır Sekizgen planlı, kesme taştan yapılmış olan türbenin üzeri kesme taştan sekizgen konik bir çatı ile örtülmüştür Türbenin yuvarlak kemerli sade bir giriş kapısı bulunmakta olup, bunun üzerine kitabesi yerleştirilmiştir Türbenin yanına geç devirlerde kesme taştan dikdörtgen planlı bir bölüm eklenmiştir Türbenin içerisi oldukça sade olup bezemesizdir

Şeyh İbrahim Kümbeti (Merkez)

Niğde Merkez ilçeye 14 km uzaklıkta Güllüce Köyünde bulunan bu türbenin yapım tarihi bilinmemektedir Koyunlu Halil Ağa tarafından onarılmıştır Türbenin kitabesi günümüze gelemediği gibi kaynaklarda da bununla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır Yalnızca Hurafat defterlerinde Güllüce Köyünde Şeyh İbrahim Dergâhından söz edilmektedir Ancak bu dergâh günümüze gelememiştir

Şeyh İbrahim Kümbeti kare planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri de dıştan basık bir kubbe ile örtülmüştür Yapının güney duvarına kare planlı ikinci bir yapı eklenmiştir Kuzey yönünde yuvarlak kemerli bir kapısı bulunmaktadır Türbe içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamaktadır

Güllüce Köyündeki Türbe (Merkez)

Niğde Bor ilçesi, Güllüce Köyüdeki Şeyh İbrahim Kümbetinin 24 m batısında bulunan bu türbenin kime ait olduğu bilinmediği gibi yaptıran da belli değildir

Kesme taştan, kare planlı küçük bir yapıdır Üzeri sivri beşik bir tonozla örtülmüştür Duvarları sağır olan bu türbe içerisinde iki mezar bulunmaktadır

Bu yapının türbe olarak mı yapıldığı veya günümüze gelemeyen Şeyh İbrahim Dergâhından mı arta kalan bir bölüm olduğu konusu kesinlik kazanamamıştır

Sarı Saltuk Türbesi (Bor)


Niğde ili Bor ilçesinde Anadolunun Türkleşmesinde büyük rol oynayan Yesevi tarikatından Baba-i Sarı Saltuk Türbesinin yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamaktadır XIIIyüzyıla ait olan bu türbe değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğinden uzaklaşmıştır

Türbe bahçe içerisinde moloz taştan yapılmış olup, kare planlıdır Üzeri kiremitli bir kubbe ile örtülmüştür Türbe içerisinde Sarı Saltuka ait sanduka bulunmaktadır Son derece basit olan türbede bezeme unsuru bulunmamaktadır

Sarı Saltukun Anadolunun yedi ayrı yerinde türbesi bulunmaktadır Bu türbenin makam veya mezar olup olmadığı tartışmalıdır

Şeyh Kuddusi Türbesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde bulunan bu türbe, Şeyh Kuddusiye aittir Kadiri şeyhi Şeyh Kuddusi 1760-1848 yılları arasında Borda yaşamıştır Şeyh Kuddusinin mezarı üzerine XIXyüzyılın sonunda yeni bir türbe yapılmıştır

Sekizgen planlı kesme taştan yapılan türbenin üzeri içten düz tavanlı, dıştan kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür Türbenin yapısı Bordaki diğer yapılarla uyum sağlamayan bir formda olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Medreseleri

Akmedrese (Merkez)


Niğde il merkezindeki tepe üzerinde, kalenin yanında bulunan Akmedreseyi Karamanoğulları döneminde, kitabesinden öğrenildiğine göre Karaman Beyi Alâeddinin oğlu Alâeddin Ali Bey tarafından 1409-1410 yılında yaptırılmıştır Giriş kapısı üzerinde h812 (1409) tarihli üç satırlı kitabesi bulunmaktadır

Kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Allahın adıyla öğünmek Allaha yakışır Selâvat ve selâm Allahın resûlü Muhammed üzerindedir Bu mübarek medresenin inşasını emretti Büyük sultanın hükümdarlığı zamanında, milletlerin kaderini elinde tutan hükümdarların büyük hükümdarı Alâaddin oğlu Mehmedin Allah imparatorluğunu ebedileştirsin Din ve dünyanın yükseği olan kardeşi Karamanoğlu, Mehmet oğlu, Halil oğlu, Alâaddin oğlu Ali 812 Hicri yılında yaptırdı

Alaeddin Ali Bey uzun yıllar Bursada dedesi Sultan IMuradın yanında yaşamış, bu nedenle de bu medreseyi Bursadaki Hüdavendigâr Camisine benzetmek istemiştir Medrese portalinde beyaz mermerlerin kullanılmış oluşundan ötürü de yapı Akmedrese ismi ile tanınmıştır

Medresenin vakfiyesi bugün Topkapı Sarayı Müzeside olup, Rebiülevvel 818 (Mayıs 1415) tarihinde düzenlenmiştir Bu vakfiyeden öğrenildiğine göre de medrese o zamanki Yuğutaş Mahallesinde yapılmıştır Medrese Hanefi ve Şafii mezhebine göre eğitim verilmek üzere yapılmıştır Vakfiyeden öğrenildiğine göre de Niğde bedesteni ve ona bitişik olan han Meydan Mahallesindeki çifte hamam, dükkânlar, araziler, değirmen ve bağlar da bu medresenin vakıfları arasındadır

Akmedrese, ortası avlulu iki katlı medrese plan düzenine göre yapılmıştır Kesme taştan yapılan medrese 2250x2400 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Medresenin en görkemli yanı kuzeyde 555x325 m ölçüsündeki mermerden portalidir Bu portalin son derece zengin bezemeli olmasına karşılık, yapının diğer bölümlerinde büyük bir sadelik görülmektedir Portaldeki taş işçiliği, oyma süslemeler son derece dikkat çekicidir Giriş kapısı üzerindeki geometrik bezemelere öğle saatlerindeki güneş ışınları yansıdığında bu bezemelerin yerini bir insan görünümü almaktadır Bu tür bir uygulama Anadolu taş işçiliğinde karşılaşılmayan bir olaydır


Medresenin ikinci katı da bu cephede kaş kemerli ikiz pencereler halinde dışarıya açılmıştır Geç devirlerde yapılan onarımlar sırasında devrini yansıtan bu son derece görkemli pencereler bozulmuş ve yerlerine düz lentolu pencereler yapılmıştır Ayrıca dışarıdan üst kata çıkışı sağlayan merdivenler eklenerek de cephenin orijinal görünümü bozulmuştur

Medrese avlusu revaklarla çevrili olup, avlunun bir tarafına yazlık olarak kullanılan mescit eyvanı yerleştirilmiştir Bu mekânlardan birinin kışlık dershane-mescit olduğu, diğerinin de Karamanoğulları döneminde bazı örneklerde görüldüğü gibi medrese banisinin türbesi olarak düşünüldüğü sanılmaktadır Avlunun alt katında üzerleri tonozlu her iki yanda dörderden sekiz hücre ile büyük eyvanın iki yanına kubbeli mekânlar bulunmaktadır Medresenin ikinci katına alt kattan duvarların içerisindeki iki merdivenle ulaşılmış ve cephedeki ikiz pencerelerin yardımıyla da burası bir cihannüma görünümüne ulaşmıştır Medresenin üzeri taş döşeli bir teras şeklindedir

Akmedrese 1936 yılında restore edilmiş ve Arkeoloji Müzesi olarak açılmıştır Müze olarak 1948 yılına kadar kullanılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Bedestenleri

Kanuni Sultan Süleymanın ölümünden sonra Şehzade Beyazıt ile Şehzade Selim arasında Konya yakınında, 1559 yılında bir savaş olmuş, Sokullu Mehmet Paşa da Şehzade Selimin yanında yer almıştı Bu savaş sırasında, bugün Niğdenin ilçesi olan Borda yapılan kara barut, zamanında Şehzade Selime yetiştirilmiş ve savaşın onun lehine sonuçlanmasında büyük payı olmuştur Bu yüzden Sokullu Mehmet Paşa şükran borcu olarak yaptırmış olduğu camiye gelir sağlamak amacı ile biri Niğdede, diğeri de Borda olmak üzere iki bedesten yaptırmıştır Sultan IVMurat İran seferi sırasında, 1638 yılında konakladığı Niğdedeki bedesteni onarmıştır Diğer Bordaki bedesten yıkılmış ve günümüze gelememiştir

Niğdede merkezde bulunan bedesten dikdörtgen planlı olup, uzun bir koridorun iki yanına dükkânlar sıralanmıştır Bedesten trakit taşından yapılmış, iç bölümlerin duvarları tuğladan örülmüştür Bedestenin kuzey ve güney yönlerine yuvarlak kemerli beşik tonozlu üç kapı açılmıştır Cephe görünümünde dışarıya açılan pencereleri bulunmaktadır

Bedesten günümüzde iyi bir durumda olup, halen kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Manastır ve Kiliseleri

Gümüşler Manastırı (Merkez)


Niğde ilinin 8 km kuzeydoğusundaki Eski Gümüşler Köyünde günümüze iyi bir durumda gelebilen Gümüşler Manastırı tüf kayalıklar içerisine oyularak yapılmıştır Bu manastır içerisindeki fresklerin Ihlara ve Göreme Kaya Kiliseleri ile karşılaştırılması sonucunda, bu manastırın XIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Manastırın içerisine 7 m uzunluğunda, üzeri tonoz şeklinde oyulmuş bir geçit ile girilmektedir Bu geçidin iki yanında açılmış birer kapı ile kayalara oyulmuş iki odaya girilmektedir Bu geçitten 1400x1400 m ölçüsünde kare şeklinde ve çevresi dik kaya duvarları ile çevrili bir avluya geçilmektedir Avlunun kuzey duvarında kayalara oyularak yapılmış ve birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış 9 sütun dikkati çekmektedir Bu sütunların kemerlere yakın yerlerine de spiral ve geometrik motifler işlenmiştir Kuzeydoğudaki kemerlerin içerisine de bir niş şeklinde Malta haçı işlenmiştir


Avlunun batı ve doğu duvarlarına güvercinlikler oyulmuştur Buradaki kapılar ise, manastırda yaşayanların günlük yaşamlarında yapılan işlere ayrılan odalara açılmaktadır Avlunun kuzey duvarı üzerinde de kemer dizilerinin ortasındaki bir kapıdan başka bir odaya geçilmektedir Manastırın asıl kilisesine kuzeybatıdaki kapı boşluğundan girilmektedir

Haç planlı olan kilisenin 550x350 m ölçüsünde tonozlu bir narteksi vardır Toprak zeminli ön narteksin olduğu yerde, yere gömülmüş birkaç büyük küp dikkati çekmektedir Buradan bir kapı boşluğu ile asıl nartekse geçilir Burası yuvarlak tonozla örtülmüş, duvarlar birbirlerine kemerlerle bağlanmış yalancı sütunların üzerine oturtulmuştur Bezeme olarak kırmızı ve siyah çizgiler alternatifli olarak sıralanmıştır Bunlar yer yer yılankavi şekilde olup, değişik bir görünüm ortaya koymuştur Kilisenin naos kısmı yaklaşık 500x500 m ölçüsünde olup, burası da kayalara oyularak oluşturulmuştur Naosta dört kalın sütun üst örtüyü taşımaktadır Üzerine sembolik bir kubbe yapılmıştır Kilisenin doğusunda büyük, yanlarında da küçük birer apsisi vardır Kilisenin kuzey duvarındaki bir kapı boşluğundan ise içerisinde iki mezarın bulunduğu bir odaya geçilir Bu odaya bitişik ikinci odada da yine bir mezar bulunmaktadır Bu odanın doğu duvarına da küçük bir apsis oyulmuştur Batı duvarının iki yanında da küçük bölümler halinde mezarlara yer verilmiştir


Kilise duvarları, kapı boşluklarının çevreleri zengin fresklerle bezenmiştir Buradaki kırmızı ve koyu yeşil renkteki koyu zeminlere yapılan figürlerde çeşitli renkler uygulanmıştır Kuzey duvarında oturur durumda Meryem tasvir edilmiştir Kucağında ise Çocuk İsa görülmektedir Bu kompozisyonun altında StJoseph, Mea ve Salome yeni doğmuş olan İsayı yıkamaktadır Bu kompozisyonların üzerinde Hzİsanın doğuşunu müjdeleyen melekler, kaya üzerinde Çoban Sator, ihtiyar biri, genç Arepo resmedilmiştir

Kilisenin ortadaki büyük apsisinde HzMeryem kilisenin önde gelen kişileri arasında dua eder şekilde görülmektedir StGeorge, StGregory, StBasil, StJason, StAthenogenes ve StNicolas ayakta ellerinde İncil tutarak tasvir edilmiştir Bu tasvirlerin üzerinde de 12 havarinin belden yukarı tasvirleri bulunmaktadır Apsid yarım kubbesinde Hzİsa, HzMeryem, Başmelek Michael, StJohn ve Gabriel resmedilmiştir Kuzeydeki nişte ise Hzİsayı kucağında tutan Meryem görülmektedir


Avlunun kuzey duvarından girilen üstteki odanın duvarları da fresklerle bezenmiştir Buradaki fresklerin konusu diğerlerinden farklıdır Bu bölümde Eshoposun hayvanlarını konu alan hikâyelere yer verilmiştir

Manastırın duvarları çıra ve yağ kandillerinin islerinden ötürü siyah bir tabaka ile kaplanmış, Kültür Bakanlığı, Niğde Müze Müdürlüğü tarafından 1962 yılından sonra başlayan çalışmalarla fresklerin temizliği, dökülen kısımların restorasyonu yapılmıştır Fresklerin konservasyonunun büyük bir bölümü Michael Gough başkanlığında bir İngiliz heyeti tarafından 1964-1965 yıllarında yapılmıştır

Sokubaşı Rum Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesinde bulunan Sokubaşı Rum Kilisesi XIXyüzyılın sonlarında yapılmıştır Burada yaşayan Rumların göç etmesinden sonra da kendi haline terk edilmiştir

Kesme taş ve moloz taştan yapılan kilisenin önünde bir narteks bölümü vardır Bu narteksi sekiz taş ayak taşımaktadır Dışarıya yarı açık olan bu narteks günümüzde duvarlarla bölünmüş ve dükkân haline getirilmiştir Kilisenin içerisi iki sıra halinde üçer sütunla üç nefe ayrılmıştır Bu neflerin üzeri içten tonoz, dıştan da kırma çatı ile örtülmüştür Ayrıca çatının üzerine taş plaklar halinde kaplamalar yapılmıştır İbadet mekânının ortasında dışarıdan belli olmayan küçük bir kubbe bulunmaktadır

Ermeni Kilisesi (Bor)

Niğde ili Bor ilçesi Orta Mahallede bulunan bu kilise XIXyüzyılın sonlarına doğru yapılmıştır İlk yapılışında tek katlı ve üzeri çatılı olan bu kilise yöredeki Ermenilerin göç etmesinden sonra özel bir kişinin mülkiyetine geçmiştir Üst örtüsü kaldırılarak üzerine Cıgızlar Evi denilen bir kat eklenmiştir Kilisenin cephe görünümü orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiş, ancak ahşap kapısı, içerisindeki bazı bezemeleri günümüze kadar gelebilmiştir Bu bezemelerde barok üslubun özellikleri açıkça görülmektedir

Kilisenin ibadet mekânının ortasında dört sütun bulunmaktadır Apsisi dışarıya taşkın olmayan biri büyük, ikisi küçük yuvarlak niş şeklindedir Kilisenin ahşap orijinal kapısı kartuşlara ayrılmış ve bunların içerisine bitkisel, girift motifler yerleştirilmiştir

Constantinus ve Helena Kilisesi (Merkez)

Niğde il merkezinde, Niğde-Kayseri karayolunun üzerinde, çukur bir arazide bulunan kilise kalıntısının Constantinus ve annesi Helena adına yaptırıldığı sanılmaktadır

Kilisenin temel ve apsid kalıntıları günümüze gelebilmiştir Moloz taştan ve tuğla hatılı olarak yapılan kilise üç nefli bir bazilika planındadır Naos iki sıra paye ile üç nefe ayrılmıştır Üst örtüsünü belirleyecek bir kalıntıya rastlanmamakla beraber, kırma çatılı olduğu sanılmaktadır Apsis dışarıya taşkın yuvarlak bir niş şeklinde olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır Apsis üzerinde bozulmuş olmalarına rağmen fresk izleri

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Kaleleri

Niğde Kalesi (Merkez)


Niğde Kalesi, Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepenin en yüksek noktasında, bugünkü şehrin doğusunda, Alâeddin Tepesinin de kuzeyindedir Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber Selçuklular döneminde, IAlâeddin Keykubat tarafından onarıldığı bilinmektedir Osmanlı döneminde Sadrazam İshak Paşa 1740 yılında bu kaleyi onarmıştır Kalenin sur duvarlarının altındaki temellerinde Arap ve Bizans dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır Bu da kalenin MÖVIIIyüzyıla kadar indiğine işaret etmektedir

Kale 1955 yılında onarılmış olup, günümüzde Niğde Belediyesi kalenin bulunduğu tepenin etrafını duvarla çevirmiş ve burasını bir park haline getirmiştir

Niğde Kalesinin kitabesi günümüze gelememiştir Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış ve üç ayrı surla çevrelenmiştir Ancak kalenin günümüzde birçok bölümü yıkılmış, beden duvarlarının bir kısmı da çevresindeki yapılanmalarda duvar olarak kullanılmıştır Kaleden günümüze yalnızca tepenin kuzeydoğusundaki bölüm iyi durumda gelebilmiştir


Yakın tarihlerde Sungurbey Camisinin karşısındaki surların bir bölümü restore edilmiştir Bunun yanı sıra batı yönündeki sur ve burçları tamamen yıkılmıştır Kalenin güneyinde Rahmaniye Camisi ile Alaeddin Camisi ile parkı bulunmaktadır Tepenin kuzeyindeki kule Cumhuriyet dönemine kadar cezaevi olarak kullanılmıştır

Kaleden günümüze iyi bir durumda gelen burçlarından biri üzerine de Niğde Saat Kulesi yapılmıştır Bu burç, Ziya Paşa tarafından 1866 yılında saat kulesine dönüştürülmüştür

Keçi Kalesi (Bor)


Niğde Bor ilçesinde Hasan Dağının uzantıları üzerinde bulunan kalenin ismi bilinmemektedir Anadolunun birçok yerinde ismi bilinmeyen kalelere Keçi Kalesi ismi verilmiş, aynı şekilde bu kalenin de kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı anlaşılamamıştır Bu nedenle bu kaleye Keçi Kalesi ismi verilmiştir

Yüksek bir tepe üzerinde bulunan bu kalenin temellerinde iri kayalar üzerine kaba yontma taş ve moloz taşlardan duvarlar örülmüştür Yapı üslubundan kalenin Helenistik dönemde, Büyük İskenderin bu bölgeye geldiği yıllardan önce yapıldığı sanılmaktadır Toros Dağlarının güney bölümlerindeki boğazlardan gelecek saldırıları önlemek ve gözetleme amaçlı olan bu kale Roma ve Bizans dönemlerinde onarılarak kullanılmıştır

Günümüze kalıntıları gelebilen kalenin sur duvarlarının büyük bir kısmı ayakta olup, bu duvarlar yuvarlak kulelerle desteklenmiştir

Kepez Kalesi (Ulukışla)

Niğde Ulukışla ilçesinde bulunan Kepezde ilk yerleşimin MÖ2000 yıllarında başladığı sanılmaktadır Çevrede Hitit, Frig ve Roma dönemine ait kalıntılarla karşılaşılmıştır Burada bulunan kalenin hangi döneme ait olduğu kesinlik kazanamamıştır Günümüze kale ile ilgili yeterli kalıntı gelememiş, yalnızca kaynaklarda ismine rastlanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Müzesi


Niğde Müzesi, Niğde ve çevresinde ortaya çıkan eserlerin 1933 yılında Halil Nuri Yurdakul isimli bir kişinin topladığı eserlerle ilk kurulma adımı atılmıştır Toplanan eserlere önce bir yer aranmış 1936 yılında Karamanoğullarına ait bir yapı olan Akmedresede bir araya getirilmiştir

Akmedrese, Karamanoğlu Alâeddin Beyin oğlu Ali Bey tarafından 1409 yılında yaptırılmış ve giriş cephesindeki mermerlerinden ötürü de Akmedrese ismini almıştır

Akmedresede toplanan bu eserleri korumak ve depolamakla,1937 yılında Niğde Lisesi öğretmeni Kemal Kiper fahri bir müze memuru olarak görevlendirilmiştir Bundan sonra Akmedresenin restorasyonuna devam edilmiş ve eserlerin kabaca tasnifi yapılmıştır II Dünya Savaşının başlaması nedeniyle medrese, İstanbul müzelerinden özellikle Topkapı Sarayı Müzesinden getirilen eserlerin korunduğu bir depo olmuştur Savaşın bitmesinden bir süre sonra bu eserler İstanbula gönderilmiştir


Niğde Müzesi 1957 yılında Müdürlük haline dönüştürülmüş, müdürlüğüne de müzenin kurucularından Mehmet Zeki Oral atanmıştır Niğde ve çevresinde yapılan araştırma ve kazılar sonucunda ele geçen eserlerin artması, yeni bir müze binasına ihtiyaç göstermiştir Niğde Kız Enstitüsü için ayrılan arazinin bir kısmına yeni bir müze yapılmasına karar verilmiş ve müzenin yapımına 1971de başlanmıştır Yeni müze binasının yapımı 1977 yılında tamamlanmış, teşhir ve tanzim düzenlemeleri yapıldıktan sonra 19 Kasım 1982de ziyarete açılmıştır

Niğde Müzesi arkeoloji ve etnoğrafya bölümlerinden meydana gelmiştir Müzenin arkeoloji bölümünde Pınarbaşı Höyük, Köşk Höyük, Tepecik Höyük ve Kaletepe opsidiyen atölyeleri kazılarından ele geçen buluntular sergilenmektedir Bunların yanı sıra Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemine ait örneklerin bulunduğu Göltepe Höyüğü, Antik Kastel Kalay Ocağı, Acemhöyük, Darboğaz kasabası mezar kalıntıları, Hitit Tanrılarından fırtına ve bereket tanrılarının siteleri, Hitit hiyeroglif yazılı kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig Çağına tarihlenen keramikler, Porsuk Höyük ve Helenistik ile Bizans Çağı buluntuları onları tamamlamaktadır


Arkeoloji bölümünde Roma Çağına tarihlenen pişmiş toprak ve cam eserler, mühür baskıları, çeşitli heykelcikler, Tyana antik kentine ait Roma İmparatorluk Dönemi kabartma eserleri, Roma çağının mezar stelleri de bulunmaktadır Aksaray Ihlara Vadisinde bulunan ve Xyüzyıla tarihlenen rahibe mumyası, Aksaray Çanlı Kilisede bulunan ve Xyüzyıla ait dört adet çocuk mumyası da bu bölümde sergilenmektedir

Müzenin bir de zengin bir sikke koleksiyonu bulunmaktadır Bu bölümde Yunan, Roma, Bizans, İslam ve Osmanlı sikkeleri sergilenmektedir Ayrıca bu bölümde Kapadokya yöresine ait çeşitli sikkeler, Gümüşköy ve Tepebağları definelerinde ortaya çıkan sikkelere de yer verilmiştir

Müzenin etnoğrafya bölümünde, yöresel giysilerin yanı sıra çeşitli dönemlerde kullanılmış kesici ve ateşleyici silahlar, el yazmaları, İlhanlı döneminde yapılmış olan Sungur Bey Camisine ait ahşap kapı ve pencere kanatları, mihraplar, çeşitli şamdanlar, alemler, kapı kilitleri, takılar bulunmaktadır Halı ve kilim yönünden önemli bir merkez olan Niğdede dokunmuş düz yaygılara, halı ve kilimlere de etnoğrafya bölümünde yer verilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Müzesi


Niğde Müzesi, Niğde ve çevresinde ortaya çıkan eserlerin 1933 yılında Halil Nuri Yurdakul isimli bir kişinin topladığı eserlerle ilk kurulma adımı atılmıştır Toplanan eserlere önce bir yer aranmış 1936 yılında Karamanoğullarına ait bir yapı olan Akmedresede bir araya getirilmiştir

Akmedrese, Karamanoğlu Alâeddin Beyin oğlu Ali Bey tarafından 1409 yılında yaptırılmış ve giriş cephesindeki mermerlerinden ötürü de Akmedrese ismini almıştır

Akmedresede toplanan bu eserleri korumak ve depolamakla,1937 yılında Niğde Lisesi öğretmeni Kemal Kiper fahri bir müze memuru olarak görevlendirilmiştir Bundan sonra Akmedresenin restorasyonuna devam edilmiş ve eserlerin kabaca tasnifi yapılmıştır II Dünya Savaşının başlaması nedeniyle medrese, İstanbul müzelerinden özellikle Topkapı Sarayı Müzesinden getirilen eserlerin korunduğu bir depo olmuştur Savaşın bitmesinden bir süre sonra bu eserler İstanbula gönderilmiştir


Niğde Müzesi 1957 yılında Müdürlük haline dönüştürülmüş, müdürlüğüne de müzenin kurucularından Mehmet Zeki Oral atanmıştır Niğde ve çevresinde yapılan araştırma ve kazılar sonucunda ele geçen eserlerin artması, yeni bir müze binasına ihtiyaç göstermiştir Niğde Kız Enstitüsü için ayrılan arazinin bir kısmına yeni bir müze yapılmasına karar verilmiş ve müzenin yapımına 1971de başlanmıştır Yeni müze binasının yapımı 1977 yılında tamamlanmış, teşhir ve tanzim düzenlemeleri yapıldıktan sonra 19 Kasım 1982de ziyarete açılmıştır

Niğde Müzesi arkeoloji ve etnoğrafya bölümlerinden meydana gelmiştir Müzenin arkeoloji bölümünde Pınarbaşı Höyük, Köşk Höyük, Tepecik Höyük ve Kaletepe opsidiyen atölyeleri kazılarından ele geçen buluntular sergilenmektedir Bunların yanı sıra Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemine ait örneklerin bulunduğu Göltepe Höyüğü, Antik Kastel Kalay Ocağı, Acemhöyük, Darboğaz kasabası mezar kalıntıları, Hitit Tanrılarından fırtına ve bereket tanrılarının siteleri, Hitit hiyeroglif yazılı kitabeler, Göllüdağ arslanı, Kaynarca Tümülüsü buluntuları, Frig Çağına tarihlenen keramikler, Porsuk Höyük ve Helenistik ile Bizans Çağı buluntuları onları tamamlamaktadır


Arkeoloji bölümünde Roma Çağına tarihlenen pişmiş toprak ve cam eserler, mühür baskıları, çeşitli heykelcikler, Tyana antik kentine ait Roma İmparatorluk Dönemi kabartma eserleri, Roma çağının mezar stelleri de bulunmaktadır Aksaray Ihlara Vadisinde bulunan ve Xyüzyıla tarihlenen rahibe mumyası, Aksaray Çanlı Kilisede bulunan ve Xyüzyıla ait dört adet çocuk mumyası da bu bölümde sergilenmektedir

Müzenin bir de zengin bir sikke koleksiyonu bulunmaktadır Bu bölümde Yunan, Roma, Bizans, İslam ve Osmanlı sikkeleri sergilenmektedir Ayrıca bu bölümde Kapadokya yöresine ait çeşitli sikkeler, Gümüşköy ve Tepebağları definelerinde ortaya çıkan sikkelere de yer verilmiştir

Müzenin etnoğrafya bölümünde, yöresel giysilerin yanı sıra çeşitli dönemlerde kullanılmış kesici ve ateşleyici silahlar, el yazmaları, İlhanlı döneminde yapılmış olan Sungur Bey Camisine ait ahşap kapı ve pencere kanatları, mihraplar, çeşitli şamdanlar, alemler, kapı kilitleri, takılar bulunmaktadır Halı ve kilim yönünden önemli bir merkez olan Niğdede dokunmuş düz yaygılara, halı ve kilimlere de etnoğrafya bölümünde yer verilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Sivil Mimari Örnekleri


Niğde sivil mimarisinin meydana gelmesinde yörenin ikliminin ve burada yaşamış olan toplumların büyük etkisi olmuştur Niğde sivil mimarisini oluşturan yapıların büyük çoğunluğu yöreye özgü sarı trakit taşından yapılmıştır Niğde ve yöresinde yapılmış olan bütün dini, sivil ve remi yapılarda aynı taş kullanılmıştır Bunların büyük çoğunluğu da cephelerde yer almıştır Ayrıca siyah renkli bazalt taşı sağlamlığından ötürü zemin katların köşelerinde, kapı, pencere sövelerinde ve çıkmaları taşıyan konsollarda uygulanmıştır Bunun yanı sıra duvarların arasındaki hatıllarda, kapı lentolarında, balkon ve çıkmalarda, kapı ve pencerelerde, dolaplarda, yüklüklerde de ahşaptan yararlanılmıştır Evlerin balkon ve pencere parmaklıklarında, kafeslerinde, tokmaklarında ve kilitlerinde demir ve pirinçten yararlanılmıştır

Niğde sivil mimarisinde kerpice hemen hiç yer verilmemiştir Bu yöredeki evler Kayseri ve Nevşehir evleri ile yakın benzerlikler göstermektedir Yalnızca Niğdeye 13 km uzaklıkta bulunan Borda taşın yanı sıra kerpiç de kullanılmıştır


Niğde sivil mimarisinde, temellerde moloz taşa yer verilmiştir Cephede olmayan yan duvarlarda ve avlu duvarlarında ise moloz taş yoğun biçimde kullanılmıştır Üst örtülerde hasır ve toprak, en üstte de Çorak ismi verilen sıkıştırılmış killi toprak kullanılmıştır Kiremitli çatı kullanımı ise bu yörede çok azdır Üst örtüde bazen Hezen Örme ismi verilen ağaçlarla kapatıldığı, üzerlerine tahta, hasır ve saz örtüldüğü de görülmektedir

Niğde evlerinde yüksek duvarlarla çevrili avluya anıtsal görünümü olan bir kapıdan girilmektedir Bu avluda yemek pişirmeye özgü kemerli bir ocak, mutfak ve helâlara yer verilmiştir Bazı evlerde ise bu avludaki bölümler evin arkasındaki bir diğer avluya konulmuştur Evlerin zemin katına kemerli bir kapıdan, ikinci kata ise merdivenlerle çıkılmaktadır Arazi yapısından ötürü bazı evler ise Tol ismi verilen kemerli taş tonozlar üzerinde teraslar halinde yapılmıştır Bu tonozların bulunduğu yere de ahır, depo, samanlık yerleştirilmiştir Ayrıca tüf kayaların oyulması ile oluşturulan depo ve kilerler evin dışında yer almıştır Bazı evlerde zemin katlarda büyük kemerli ocağın bulunduğu mutfak ve hizmet birimleri bulunmaktadır İkinci katlarda çoğunlukla sokağa bakan sofalar ve bunların çevresinde de geniş ve yüksek tavanlı odalar sıralanmıştır


Eski Niğde evleri plan tipini iç sofalar oluşturmaktadır Tek katlı evlerde doğrudan doğruya sofaya geçilmektedir Evin merkezini oluşturan bu sofaya da bütün odalar açılmaktadır Azınlıklardan kalan bazı evlerin sofaları ise haç biçimindedir

Sokağa yönelik evlerin cepheleri çıkmalarla hareketlendirilmiştir Niğde evlerinde değişik biçimlerde çıkmalarla karşılaşılmaktadır Bu çıkmalar dikdörtgen, üçgen ve yarım daire şeklindedir Bazı örneklerde ise taş konsollar üzerine binen çıkmalara da rastlanmaktadır Cephedeki pencereler demir parmaklıklarla ve kafeslerle kapatılmıştır Buradaki demir kafesler S harfi şeklinde kıvrımlar meydana getirmiş, ayrıca damın üzerine yerleştirilen değişik formlardaki çörtenler de cephenin zengin bir görünüm kazanmasına neden olmuştur


Niğde evlerinde bezeme olarak taş süslemeler ön plandadır Katları birbirinden ayıran mukarnaslı profilli silmeler, pencere aralarındaki mukarnas ve iyon başlıklı sütuncuklar pencereleri çevreleyen silme ve kemerler de görülmektedir Çıkmaların üzerine oturduğu konsollar stilize edilmiş arslan, ejder, at gibi şekillerde yapılmıştır Bazı çörtenler de bunlara benzer şekilde arslan başlarını andırmaktadır İç mekânlarda dolap ve yüklükler ile tavan göbekleri ahşap bezemelerle kaplanmıştır

Niğdede yeni yapılanmanın yoğunlaşmasından ötürü eski evlerden çok az örnek günümüze gelebilmiştir Bu evlerin başında Kadıoğlu Konağı, Resul Özkul Evi gelmektedir Bununla beraber Kültür Bakanlığı ildeki 55 evi tescil ederek koruma altına almıştır Niğdenin Aşağı Kayabaşı Mahallesindeki Kadıoğlu Sokağı ile Sungur Mahallesindeki Cullas Sokağı evleri koruma altında olup, Niğde evlerinin tipik örnekleri burada bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Kaplıcaları

Kocapınar Suyu ve Çamuru (Merkez)

Niğde il merkezine 2 km uzaklıkta, Bor yolu kenarında bulunan Kocapınar suyu arazinin değişik noktalarından kaynamaktadır Bu kaynak açıkta akmaktadır Bu sudan deri, mide ve bağırsak hastalıkları tedavisinde yararlanılmaktadır

Kemerhisar İçmeleri (Bor)

Niğde ili Bor ilçesine 10 km uzaklıkta bulunan Kemerhisar İçmesi, Kemerhisar Köyünün 3 km güneyindedir Ovanın ortasından kaynayan bu su, 1970li yıllarda bir beton depo içerisinde toplanmıştır Toprak yüzeyinden birkaç basamakla inilen çeşmesinden su sağlanmaktadır Kaynağın 200 m ötesindeki bir bölüm çevreden sızan sularla bir gölcük halindedir Bor Belediyesi bu kaynağın yanına bir tesis yaptırmıştır

Ferhenk Müshil Maden Suyu (Merkez)

Niğde il merkezinin 30 km doğusunda, Dikilitaş Köyü ile Hüyük demiryolu istasyonu yakınında bulunan bu maden suyu köy yakınındaki yüksek sırtın birçok noktasından kaynamaktadır Bu suyun müshil etkisi yaptığı bilinmektedir

Çiftehan Kaplıcaları (Ulukışla)

Niğdeye 75 km uzaklıkta, Ulukışla-Adana yolu üzerinde bulunan Çiftehan Kaplıcası çeşitli kaynaklardan toplanan sulardan meydana gelmiştir Suyun sıcaklığı 53 C, 49 C, 52 C ve 22 C arasında değişmektedir Kaplıcadan saniyede toplam 20 lt su çıkmaktadır H değeri 73-78 arasında olup toplum mineralizasyon 2066 MGK/ltd civarındadır borik asit 129mg/ltd , silikat asim 189 MGK/ltd Termal sular 56 MGK/ltd flüorür içermektedir

Çok geniş bir beslenme alanca sahip Çiftehane termal alanındaki termal kaynak Çiftehan fayına dik olarak kuzey, kuzeybatı yönlü faydan çıkmaktadır
Önceki yıllarda 3 adet termal su kaynağı bulunan kaplıcanın günümüzde doğal boşalım 2 noktadan oluşmakta ve ancak sondaj kuyusunda üretim olmadığı zamanlarda akis görülmektedir Toplam debi 3lt/sn civarındadır

1969 yılında İstanbul Tip Fakültesinin incelemelerinde termal kaynak sularının sıcaklarının 52 derece olarak ölçülmüş olup, daha sonraki ölçümlerde MTA tarafından 44,5 derece olarak belirlenmiştir

Bu kaplıcadan romatizma, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, deri hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde faydalanılmaktadır Kaplıca çevresinde tesisler kurulmuştur Suyu acı olup, tuz miktarı azdır Bu yüzden de böbreklerin çalışmasında etkili olmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)

Eski 11-04-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Niğde Tanıtım (Nasıl Gidilir Ne Yenir Ne İçilir)



Niğde Saat Kulesi

Niğde il merkezinde kale burcu üzerinde bulunan saat kulesini Ziya Paşa 1866 yılında yaptırmıştır

Saat Kulesi kesme taştan, sekizgen kaide üzerinde ve sekizgen gövdeli olarak yapılmıştır Kulenin kaidesi gövdeden daha kalındır Bu gövdenin üzeri iki silme ile üç bölüme ayrılmıştır Bunun üzerinde demir parmaklıklı bir şerefeye yer verilmiştir Şerefe üzerinde ise köşeleri içeriye doğru kavisli kübik görünümlü bir gövde eklenmiş, bunun üzerine de birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış dört sütunun taşıdığı bir köşk yerleştirilmiştir Bu küçük köşkün üzeri de sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür

Saat kadranı şerefe üzerindeki kübik gövdenin şehre bakan tarafına yerleştirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.