|
|
Konu Araçları |
amasya, gümüşhacıköy, köseler, köyü, tanıtımı |
Köseler Köyü Gümüşhacıköy Amasya Tanıtımı |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Köseler Köyü Gümüşhacıköy Amasya TanıtımıKöseler Köyü Gümüşhacıköy Amasya Tarihi Köseler: Bu sözcük "köse"den gelir Sözcüğün sonundaki"-ler" eki, topluluk, aile, sülale anlamı vermektedir Yani Köseler diye bilinen bir sülalenin kurduğundan köy bu adı almış Sözcükle ilgili olarak aşağıdaki bilgileri de verebiliriz Köseli Yörük Türklerinde bir oymak adı olarak geçer Köseli sözcüğünün Köselilerden Köselere dönüşme olasılığı Köselerin söyleyiş kolaylığından oldukça yüksektir Köyde “Yör Abbas” lakabında bir kişi köyün nüfusuna kayıtlı ve bu sülale eskiden beri köyde oturmaktadır “yör” takma adı, “Yörük”ten bozulmuş olma olasılığı da göz önünde bulundurulduğunda Köseler Köyünün Yörük Türkleri ile bir bağı olduğu kanaati güçlenmektedir; böylelikle Köselerin kökenlerinde Amasya bölgesine gelen Ulu Yörüklerin olma olasılığı da güçlenmektedir En azından köydekilerin bir kısmının kökeni yörüktür, savı ileri sürülebilir[1] Köyün, Osmanlı döneminden kalma 500 yıllık kayıtları da bulunmaktadır Siyakat yazı tarzı ile yazılmış ve okunması oldukça zor olan bu beş yüz yıllık Osmanlı kaydında şöyle yazıya göre: Köseler Köyünün tamamının vakıf olduğu, bu vakıf olan köyün gelirlerinin Ahi Burak Tekkesine ve Haliliye Medresesine verdiği anlaşılır Devletin başı olan sultanca tekkelere ayrılan köylere, ya da araziye “vakıf tımar” adı takılır Tımardan elde edilen gelirin tekkeyle ve medreseyle ilgili vakfa gelir sağladığı anlaşılmaktadır Hasıl: Gelirin tamamı, 2584 imiş (Akçe olarak olmalı) Nefer: Köyde bulunan erkek nüfusu anlatır Demek ki 1530da 42 erkek nüfus varmış(Askerlik çağındaki erkek nüfus olmalı) Kadın ve çocuklarla birlikte köyün nüfusunun 200den fazla olduğunu ileri sürülebilir Hane: Köydeki ev sayısını belirtir Köyde o tarihlerde 37 ev varmış Her evde o devirlerde en az 5 ile 10 nüfus bulunsa köyün toplam nüfusu 200ü geçer Evlerin değişik bölgelerde olduğunu ileri sürebiliriz Gaffar Dede, Dereciköy, Atavlun, Samanlığın Dere, Çatmamezer, Hanımın Yayla, Gurşen Dede, Karaağaç Dede ve bugünkü Sazak Deresinin başlangıç noktaları ile Ağca Dedenin altlarında üçer beşer evden köyün 1530lu yıllardaki 37 hanesini oluşturma olasılığı yüksektir Bu yerleşim yerlerinin her biri ayrı bir boya veya aynı boyların emmi çocuklarına işaret ettiğini söyleyebiliriz Bu dağılım ailelerin üretim alanlarını da belirler durumdadır Daha sonra ailelerin birbirlerinden evlilikleri veya Osmanlının yönetsel baskıları ile doğanın zorlayıcı koşulları bir yerde sülaleleri toplamış olmalı Gümüşteki Ağca Dede Mahallesiyle Köselerdeki Ağca Dedenin bir bağlantısı var mıdır? Yoksa bu bir isim benzerliğinden öte götürülmemeli midir? Fakat Köselerin toprakları en başta Gümüşteki Ahi Burak tekkesinin gözetimi altında Ağca Dede de: Ahi Burakın Köselerdeki bir temsilcisi, vakıf topraklarının köydeki bir yöneticisi olabilir Mahmül: Her halde köyün geliri ile ilgili bir ölçü olmalı Yani yük demektir 5 yük gidecek veya elde edilen bir gelir vardır Hasıl-ı mülkane: Mülkhaneye düşen gelirin miktarıdır O köyün sahibine malikane denir Bu kayıttaki zaviye yani tekke Ahi Buraka aittir Bu tespitin yapıldığı tarihte Ahi Burak yaşamıyordu Yukarıdaki belgenin tahlili sonucu şu bilgilere ulaşılır Zaviyeyi Ahi Burak(Barak) ve Haliliye Medresesi: çünkü Köseler 1530 tarihli kayıtta, Ahi Burak Tekkesi ve Haliliye Medresesine gelir sağlayan bir vakıf köyü olarak karşımıza çıkıyor Ahi Burak ve Haliliye Medresesi tabi ki hemen 1530da kurulmuş ve o devirlerde kamu hizmeti vermeye başlamış kurumlar değildi Bu kurumların kuruluşu veya bu kişilerin yaşadığı tarihler, bu kayıttan önce ve farklı zamanlarda olmalı İşte bu kişilerin yaşadığı tarihleri tespit ettiğimizde, en azından Köselerin kuruluşunu 1530lardan birkaç yüzyıl öncelere götürmek mümkün olacaktır Çünkü Köseler karyesi Ahi Burak(Barak) Tekkesinin vakfı olduğu bağı herhalde Ahi Burakın yaşadığı yüzyılda ve zamanında başlamalı Sonuç olarak: Köyün en azından 600 yıllık bir tarihi vardır ve köyün adının kaynağının da Yörük Türklerinin bir boyu olan "Köseli" boyundan "Köseliler"e sonra da Köseler'e dönüştüğünü ileri sürebilirKöyün tarihinde Türkçe'den başka dil de kullanılmamıştır Bunu köydeki yer isimleri kanıtlıyor Şöyle ki: Atavlun,Dereciköy, Kozakçı, Çobançıralıset, Ekinalağı, Gürleyik,Şarlayuk, Evkaya, Doruk, Suçıkan,Kelçal, Kayabaşı, Dolayyol Tümü Türkçe kurallara uygun daha yüzlercesi Kültür Kendilerine özgü yemekleri vardır Keşkek , Kara Baklalı Yaprak Dolması, Erişte ,Haşhaşlı Taşfırın Çöreği ve bayram sabahlarının vazgeçilmezi haşhaşlı çörek Bayram sabahları misafir götürme geleneği vardır Misafir ağırlamayı çok seven köy içilerinde herkesi barındırabilir Ekmekler Ekmeğin tarihi uygarlığın tarihidir Kaynaklardan yararlanarak Köselerdeki ekmek çeşitlerini ve ekmekle gelen kültürü dile getireceğim Önce tanımına bakalım ekmeğin Ekmek, türlü tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda ya da tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyeceğe denir Bu yiyecek, mısır unundan ve çavdar unundan da yapılır Köyde mısır ekmeği de çavdar ekmeği de tüketilmez Fırında bu tür unların ekmeği şimdilerde pişirilmez Rahmetli ebem, “Seferberlikte arpadan ekmek edip yedik oğul” derdi Arkasından da “Allah o günleri bir daha göstermesin, arpa ekmeği tok tutmaz, hemen acıktırır adamı” derdi :Ekmek nimettir Ayakaltına, yere ekmeği koymak, düşürmek düşmüş ekmeği almamak günahtır :Köyde bir de “ekmeğini yedin mi “ deyimi vardır “ekmek” bu deyimde yemek anlamında kullanılır “Hadi gelin de akşam ekmeğini yiyelim” cümlesinde “ekmek” yemek anlamında kullanılmıştır Köselerde, saçta ve fırında yapılanı yaygındır, ekmeğin Somun: Yunanca bir sözcük “yuvarlak ve şişkin bir ekmek” Türkçe sözlükler böyle diyor Bir, bir buçuk kilo ağırlığında, herhangi bir katkı maddesi bulunmayan bir ekmek çeşidi Köselerde evlerin vazgeçilmez, sofralara sürekli sunulan ekmeği fırında yapılır On on beş gün bayatlamaz Sertçe ve lezzetli bir ekmektir Somun pişirilirken yüzüne dürtü sürülür Bu dürtü somunun alaf çalmasını ve içinin iyi pişmesini sağlar Dürtü: kavrulmuş ve sulandırılmış undur Somun dilimlenerek sofraya konulur Somunun dilimlenebilmesi için ekmek bıçağının keskin olması gerekir Aç bir kişi, üç dört dilim ekmek ancak yiyebilir Doyurucu bir ekmektir Sobada gevretilip yağ sürüp yemesi ayrı bir tattır Yumurtalı ekmek kızartması da yaygındır Somun hamurunun hazırlanması ve pişirilmesi: Una tuz atılır, sulandırılıp yoğrulur Hamurun mayası katılıp, beklemeye bırakılır Bekleme anında hamurun üstü birlenir Hamurun mayası gelince, yani hamur kabarınca fırının önüne götürülür Fırın Çöreği: Az yağlı, kimi de şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir hamur işi Türkçe sözlük böyle diyor; fakat Köselerin çöreği bu tanıma sığmıyor Haşhaşlı ve haşhaşsız yapılır Çörek deyince aklıma haşhaşlı çörek gelir Haşhaşsız olanına külcük derler Bir çörek 200–250 gram gelir Ana ekmek somundur Çörek de arada bir yapılır Düğünlerde, adak günlerinde, cemlerde, helva bayramında ve bayramlarda mutlaka çörekler edilir Çöreğin yapılışı şöyle anlatılır: “Hamuru yoğurup mayasını kat Hamurun mayası gelince bir tahta sofra üzerinde aç Açılan hamura karerince yağını ve dibekte dövülmüş haşhaşı sür Malzemesi sürülmüş bu hamuru istediğin büyüklükte kes Burmalı veya yuvarlak şekilde kesilen hamuru elinle şekillendir Şekillendirdiğin hamurun yüzüne süt ve yumurta karışımını sür, pişir Pişirme işi, güzüne sobasında veya fırında olabilir Burmalı çörekleri kış mevsiminde genelde güzünelerde pişiririz Çörek taze yenilmelidir; yenilmezse iki günde bayatlar Çok edilmiş ve çörek bayatlamışsa buharda veya fırında ısıtılarak tazeleştirilebilir” Pideler: Peynirli pide, soğanlı pide, yumurtalı, kıymalı, çökelekli, haşhaşlı pide, kavurmalı ve patatesli pideler yapılır Pideler taze yenir Bir iki günde tüketilmelidir Sac Ekmekleri: Saçta pişirilen ekmek çeşitlerine geçmeden önce ekmek sacını, sacayağını ve süngüyü, oklavayı, ersünü, ekmek tahtasını kısaca tanıyalım :Sac: Sacdan yapılmış dış bükey pişirme aracı :Sacı Küllemek: Ekmek edilecek günden önce külle sıvamak :Sacayağı : Ateş üzerine oturtulan, üç ayaklı çember ya da üçgen biçiminde demir destek :Süngü: Ekmek çevirmek için yassı demir :Oklava: Hamur açmak için silindir biçiminde uzunca değnek Dimdik duranlara “oklava yutmuş” gibi derler :Ersün: Hamur teknesini kazımak, hamuru yumaklık kadar kesmek için kullanılan çok keskince olan üçgen biçiminde olan saplı demir Yukarıda sayılan aletler her evde bulunur Bunlar, ekmek evinin araç-gereçleridir Hamur teknesi hem fırın ekmeklerinde hem de sac ekmeklerinde kullanılır Yufka: Köyde yufka sözcüğü pek kullanılmaz Bunun yerine “sac ekmeği, yazma ekmeği” kullanılır Yufka son zamanların lafıdır Yokadan gelir İnce ekmek demektir Köselerin sac ekmeği iyi olur Gater gater yaparlar Gater de katmer demektir Sac ekmeği yapılacağı gün kadınlar komşuluk veya akrabalık durumlarına göre imece usulüne göre çalışırlar, yardımlaşırlar O gün bir telaşa, bir karmaşa ekmek evini kaplar Sacüstü: Haşhaşlı, birkaç katlı, yüzü al al kızarmış tadına doyum olmaz bir ekmek “Çörek” de denilir Hamuru mayasız da olur Yanuç: Sac ekmeği hamurundan çökelek konularak yapılır Yüzüne bir şey sürülmez Pıtıl, pezü, bazlama, cızlama… saçta yapılan ekmeklerdendir Saçta yapılan ekmekler, saç ekmeği hariç, taze yenilir Hemen hepsi yağlanır Bu ekmeklerin hemen hepsi lezzetlidir Burmalı Çörek: Kuzine sobaları çıkınca, kış günleri sıkça yapılır Lezzetli bir çörektir İsim isim Yiyecek ve İçecekler Turşular: Domates, biber, elma, armut, fasulye, havuç, salatalık, … gibi turşular yapılır Yemekler: Bir kısmının tarifleri yazıldı Ekmekler: Tarifleri yazıldı Pilavlar: Bulgur, pirinç pilavı Erişte: Mantı, kaypak, kesme aş Salatalar: Çoban salatası, zeytinyağlı salata, piyaz, Çorbalar: Kitabın yemekler bölümünde bazı çorba tarifleri verilmiştir Burada bilinen çorbaların isimlerini sayacağım Kesme aş, çatal çorba, yavan aş, toyga çorbası, mercimek çorbası, katıklı çorba, sütlü çorba, tarhana çorbası, orak çorbası Kavurmalar: Etlik, kesilip kavrulur ve teker haline getirilerek torbalarda saklanırmış, Bu eskiden bir kış hazırlığıymış Pideler: Peynirli, çökelekli, ıspanaklı, kıymalı, kuşbaşılı, sebzeli, yumurtalı, soğanlı pideler yapılır Evde Hazırlanan Kuru Yemişler: Çetene, mısır, bulgur kavurması, erik kurusu, ceviz, iğde, ayçiçeğinden çekirdek, kiren kurusu… İçecekler: Çalkama, ayran, ekşi, hoşaf suyu, çay, ıhlamur Köyde çay ve ıhlamur yetişmez Kurutulmuş Meyve ve Sebzeler: Bamya, bakla, fasulye, patlıcan, kabak, pancar, biber, soğan, kaklanmış meyveler, ayva, armut, elma, erik, kiren kurusu Meyvelerin kurutulmuşuna hoşaf denir Dil ve Yaşam, Hitaplar, Yaklaşımlar Köy sözlüğü Avayit: Hediye Bir avayit, bir para, karşılığı kına tası oğlan annesine verilir Daha çok düğünlerde verilen, takılan, atılan hediyedir Bu sözcük “avutmak“ tan gelmiş olabilir Çünkü avayit verilende bir avuntu, bir teselli olur Avayit de avutacak şey: hediye demektir Saçı da düğünlerde davetlilerce verilen atılan hediyedir Fakat “avayit” saçı anlamını vermemektedir Avayit, düğünlerde genellikle bir şeyi almak için, düğünde gerçekleştirilecek veya gerçekleştirilen bir iş, eylem karşılığı verilir Bunun için işi, eylemi yapan veya yapılmasına engel durumu ortadan kıldırana avayit verilir Örneğin gelin almaya giden taksi, minibüs ve traktörlere avayit bağlanır Gelinin önüne durana avayit verilir Dünürşülere kapıyı açmayana avayit verilir Yanuççulara getirdikleri bavulu vermeleri için avayit verilir Okuyuntulu düğünlerde odalardan avyitleri bir tepsiyle toplanır Gelinin beline kuşağı bağlayan kardeşe küçük akrabaya avayit veriler Gelin alma ve ceyizin getirilmesinde yastığı getirene avayit verilir Kına tasını kız evinden almak için avayit verilir Kınayı yiğitbaşı damada yakmak için avayit ister Davulculara avayit verilir Davulcu avayiti: bir pöşkür, bir basma, bir mendil, bir rakı … olabilir Damadı donaltan hocaya avayit verilir Görüldüğü gibi avayitlerin listesi genellikle düğünlerdeki bir takım iş ve eylemlere yönelik bir ödül, bir teselli, bir avuntu amacını taşır Hediye, armağan içeriği de vardır “Bu falancanın düğünden avayittir” gibi ifadeler de dile girmiştir Acuk: Dağlarda kendiliğinden biten ekşimtırak, elmaya benzer bir meyve Acumuk: En çok buğdayların içinde bulunan ve delice, karamuk da denilen acı tohum Coğrafya Amasya iline 90 km, Gümüşhacıköy ilçesine 20 km uzaklıktadır İklim Köyün iklimi, Karadeniz iklimi etki alanı içerisindedir Nüfus Yıllara göre köy nüfus verileri 2009 414 2007 436 2000 631 1997 2526 Ekonomi Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır Tütün ekilir Muhtarlık Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:Köseler Köyünde Gelmiş Geçmiş Muhtarlar: Halil Akbaş, 1924 yılında köyün ilk mazbatalı muhtarı olmuştur 1924–1928, 1931–1932, 1935–1939 ve 1943–1945 yıllarında tam dört devre muhtarlık yapmıştır Hüseyin Türnüklü, 1929–1930 yıllarında muhtarlık yapmıştır Veli Şahin, 1939 yılında 1 yıl muhtarlık yapmıştır Bayram Aydın, 1940–1943 yıllarında muhtarlık yapmıştır Mehmet Kurt, 1945–1948 yılları arasında muhtarlık yapar Sadık Uygur, 1933–1934 ve 1949–1950 yılları arasında iki devre muhtarlık yapmıştır Halil Türnüklü, 1950–1954 yılları arasında muhtarlık yapar Aşur Cin, 1954–1963 yılları arasında muhtarlık yapar Kemal Ceylan, 1963–1967 ve 1984–1989 yılları arasında iki dönem muhtarlık yapmıştır İsmail Turan, 1968–1974 yılları arasında muhtarlık yapmıştır Sadık Akbaş, 1974–1977 yılları arasında muhtarlık yapmıştır İsmail İncekar, 1977 yılında muhtar seçilir 1978'in temmuzunda vefat eder Sekiz ay kadar muhtarlık yapmıştır Sadık Türnüklü, 1978–1984 yılları arası muhtarlık yapmıştır Kemal Ceylan,1984-1989 ikinci kez muhtar olur(merhum) Rıfat Karaman, 1989–1999 yılları arası kesintisiz iki dönem muhtarlık yapmıştır(merhum) Selman Aslan, 1999-2009 yılları arası kesintisiz iki dönem muhtarlık yapmıştır Bahattin Semiz 29 Mart 2009'da muhtarlığa seçilir Altyapı bilgileri Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır Ptt şubesi yoktur ancak ptt acentesi vardır Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır Okul, köye doğru gelirken köy mezarlığının yanında yolun sağında kalır Okulun yeri tarladan alınmadır Bu tarlayı, Seneğin Halilin annesinin bağışladığı söyleniyor Bu yapı, tek katlıdır ve 1961-1962 yılında Aşur Cinin muhtarlığında yapılmıştır Okul zamanla yıprandığından eski binanın arka tarafına yeni bir okul 1996 yılında Rıfat(Ülfet) Karamanın muhtarlık döneminde yapılır Yapının her tarafında pencereler vardır Bahçenin yola cephe tarafında taş duvar bulunur Bu eğitim kurumunun bahçesi dönemin öğretmeni Elvan Çelebi Köyünden Halil Biçer tarafından kavak ağaçları ve değişik türdeki meyve ağaçları ile ağaçlandırılmış Bu ağaçlardan bazıları hala oralarda akşam poyrazlarında salınıp durur Okulun ana binasının arkasında odunluk ve tuvaletler bulunur Son zamanlarda da 1989da Ülfet Karamanın muhtarlığında okulun yanına bir konut yaptırılmış Bu konutta köyün öğretmenleri kalmaktadır Okulun tarihi, ilk bina dönemin muhtarı Hüseyin Türnüklü zamanında 1929 yılında Çalınbaşına yapılır Açılışından 1939a kadar üç yıllık bir ilköğretim eğitimini köyün çocuklarına verir İlk öğrenciler Kemal Ceylanın dönemini kapsar 1939dan sonra beş yıllık bir eğitim ve öğretim süresi uygulanmaya başlanır ve 1997 yılında da sekiz yıllık zorunlu eğitim süresine geçilir Köyde iki okuldan söz edilir İlk yapılan okul binası Çalınbaşında Sıhhıyenin evine yakın bir yerdedir Bu okul 1960lı yılların sonuna kadar yeni okulla birlikte bazı sınıflara hizmet vermiştir Bu tarihlerden sonra da bu bina kullanım dışı kalarak köyün öğrencileri tamamen yeni okul binasında eğitim ve öğretimlerine devam etmiş Okulun eğitim öğretime başlama yılı 1929dur Bu yıldan itibaren hizmet vermeye başlar Bu, kesintisiz yetmiş sekiz yıllık bir eğitim hizmetidir Köye Atanan İlk Öğretmen; Antalyalı Remzi Bey olduğu söyleniyor Öğrenci mevcudu ve derslik durumuna göre tek öğretmenli yıllardan, iki, üç ve beş öğretmenli yıllara ve sekiz yıllık temel eğitim uygulaması ve öğrenci sayısının azalması nedeni ile de bir, iki öğretmenli yıllara tekrar dönmüştür 1970li yıllarda okula devam eden öğrenci sayısı 180–200 arasıdır Okulun eğitim ve öğretime başladığı yıllarda Musa İncekar muhtar olduğu sanılıyor Bu muhtar köyün aynı zamanda ilk muhtarıdır Köy toprakları içinde bir zamanlar okula ait iki tarla olduğu söylenir Bu tarlaların gelirinin okul ihtiyaçlarında kullanıldığı söylenmektedir Bir zamanlar okulun ihtiyaçları için ayrılan bu tarlaların birinin Çalınardında birinin de Sazak Deresinde olduğu bilinir Bu tarlalar daha sonra şahıslara satılmıştır Kaynakça Köseler köyünün adı ve tarihinin kaynağı, Türk dili ve Edebiyetı öğretmeni, Milli Eğitim Şube Müdürü Seyfettin Ceylan'ın araştırmasından özetlenmiştir |
|