11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerdeki Vampir İnanışları
Türklerdeki Vampir İnanışLarı
Türk folklorunda sık karşılaşılmasa da Batının literatürlerine girmiş kayıtlar mevcuttur (Vampir-cadı bağlantısı ve kriminoloji kayıtlarına girmiş olan 1970li yıllarda Cihangir vampiri gibi olaylar da yaşanmıştır)
1884te Budapeşte Üniversitesi öğretim üyelerinden ve şarkiyat akademisinin kurucusu Profesör Arminius Vambery, özyaşamsal kitabı “Arminius Vambery : Yaşamı ve Maceraları”nda Türkler'deki bazı vampir inanışlarına da değinmektedir Macar dilinin köklerini araştırmak amacı ile Orta Asyaya kadar derviş kılığında yolculuk eden Vamberye göre: “ Osmanlılarda yaygın bir inanışa göre vampirler ağaç kovuklarında gizlenirler ve oralarda avlanırlarmış Ele geçirilen vampirler kelleleri kesildikten sonra bir çuvala konup denize atılırmış ”
“Cadılar hortlayan ölülerdir” diye açıklar Prof Pertev Naili Boratav ve ekler “Çokluk kadınların cadı olduğuna inanılır , ama erkeklerden de cadılaşanların bulunduğuna tanıt belgeler vardır Türk geleneğindeki cadı aşağı yukarı Batı inanışlarındaki vampiri karşılar Cadılar mezardaki taze ölüleri çıkartıp ciğerlerini yerlermiş Bir Rumeli anlatmasından öğrendiğimize göre eskiden cadıları zararsız hale sokan uzman cadıcılar olurmuş ”
Borotavın vurguladığı cadı vampir ilişkisini ve cadıcıları kanıtlayan ilginç bir belgeyi Mehmet Seyda sunmaktadır: Aşağıdaki yazı 1833 yılında Tırnava kadısı Ahmet Şükrü Efendi tarafından hükümet merkezine gönderilmiş ve Takvim-i Vekayi gazetesinin 69 sayısında yayınlanmıştır:
“Tırnavada cadılar türedi Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı Zahireye dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış Bunlar çağırıldı, soruldu: “Üzerimize sanki manda çökmüş sandık“ dediler Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu Mezarlar açıldı Cesetler yarım misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder uzamış bulundu Gözlerini kan bürümüş, gayet korkunç idi Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü Bu adamlar sağlıklarında her türlü pis çirkin işi yapmış, ırza, namusa, mala saldırmış, adam öldürmüş Yeniçeri ocakları kaldırıldığı zaman her nasılsa yaşlarına bakılarak cellada verilmemiş ecelleri ile ölmüş kişilerdi Sağlıklarında yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de halka habis ruh olarak tebelleş olmuşlardı Cadıcı Nikolanın tanımına göre , bu gibi habis ruhları defetmek için cesetlerin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar su ile haşlanırmış Ali Alemdar ile Apti Alemdarın cesetleri mezardan çıkarıldı Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekleri bir kazan kaynar su ile haşlandı Fakat hiç tesir etmedi Cadıcı “bu cesetleri yakmak gerek” dedi Bu hususda şeran da izin verildi ve iki yeniçerinin mezardan çıkarılan cesetleri mezarlıkta yakıldı Çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu”
Tırnava valisinin naklettiği olay türün literatürüne uygun bir vampir olayıdır Arada küçük farkları olsa da klasik cadıcılık yöntemlerini izlemektedir Örneğin kazık göbeğe değilde kalbin hizasına çakılır yürekleri kaynatmak kadar cesetlerin kellelerini uçurmak da geleneğe göre etkin bir çaredir
1965 tarihli Fate (Yazgı) adlı Amerikan dergisi; İstanbul'da yaşadığı, özel bir kan bankasını işlettiği ve Kont Drakulanın soyundan geldiği iddia edilen Kont Alexander Cepesi ile yapılan bir röportajı yayımlamdı Olayı kaleme alan ve Capesi'yi İstanbulda ziyaret eden Leo Heiman adlı bir yazardır Yazıya göre, vampir araştırmacıları tarafından güvenilir bir kaynak olarak kabul edilen ve Kazıklı Voyvodanın soyundan olan Kont Alexander Cepesi Romanyalı olup 1947 yılında eşi Olga ile birlikte İstanbula yerleşir Bir özel kan bankası kurar Kişilerden kan ve plazma satın alıyor ve Türk hastaneleri ile Kızılaya pazarlamaktadır Yazar Heiman Kont Cepesi ile İstanbul Hiltonun barında buluşur ve söyleyişiyi Konta ait bir yelkenlinin de barındığı İstanbul Yat Kulübünde sürdürür Kont bir vampir uzmanıdır Boğaziçine bakan beş odalı bir dairede eşi , iki kızı, iki kedisi ve bir papağanı ile birlikte yaşamaktadır Kızlarından biri Fransız bir cerrahla diğeri Türk bir bankacıyla evlidir Sohbet boyunca Yassıada şarabını yudumlayan kont Kazıklı Voyvoda'nın hikayesini uzun uzun anlatır ve Vlad Drakulun soyunun tek vampiri olduğunu söyler Leo Heimanın yazısı 1980 yılında tekrar gündeme geldiğinde Amerikalı araştırmacı Fern S Miller yazarın kimliğini çözmeye çalışsa da onunla ilgili bir iz bulamaz Yazıyı yayınlamış olan Fate dergisi Heimanın adresine sahip olmadığını söyler İsrail Hayfada bir Leo Heiman adresi bulunur ama adrese gönderilen mektup cevapsız kalır Sonuçta 1980den bu yana ne yazar Heiman ne de ropörtaj yaptığı kişi hakkında bilgi alınamadığından kaynak düzmece olarak kabul edilebilir
1960lı yıllarda İstanbul basınını meşgul eden, Yeni Akşam gazetesinde manşet olan vampir haberi ise tümden uydurmadır ve Edouvard Roditinin kara mizah türündeki “İstanbul vampirleri : Çağdaş iletişim yöntemleri konusunda inceleme” (The vampires of İstanbul: a study in modern communication methods) adlı öyküsünün kahramanlarından esinlenmiştir
|
|
|