Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlının Büyüklüğünü Bir Daha Görün Diye
Osmanlının Büyüklüğünü Bir Daha Görün Diye İsrailin yaklaşık 1 aydır dünyanın gözü önünde başlattığı saldırı hız kesmeden devam ediyor Lübnan, Filistin kan ağlıyor Acı üzerine acı yaşanıyor Bize gelince… Dua ve yardım eli uzatmanın dışında bir şey yapamıyoruz
Osmanlının bölgedeki etkinliğini kaybetmesinin ardından Ortadoğuda kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı Bölge, Osmanlının kuşatıcılığını ve emniyetini arıyor…
Size burada anlatacağım yaşanmış gerçek bir hikaye Devleti Aliyenin büyüklüğünü bir kez daha görün diye
2004 yılında Frankfurtta hayatını kaybeden Merhum İlhan Bardakçının Kudüste yaşadığı bir hatıra hakikaten ilginç ve bir o kadar da ibret verici Okurken çok etkilendim Ve bu satırlarda sizlerle paylaşmak istedim
Mevki Kudüs Mekân Mescid ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz
Kudüs Kapalı Çarşısında rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksanın önüne kavuşturur Mirac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıblemize yani  Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır “12 bin şamdanlı avlu” derler oraya Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüsü devlete katmıştır da, ortalık kararmıştır Yatsı namazını o avluda kılar Kendisi ve bütün ordu beraber Şamdanları yakarlar Tam 12 bin şamdan  O isim oradan kalmadır Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescidin bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız
Onu o merdivenin başında gördüm İki metreye yakın bir boy  İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi  Palto? Hayır, kaput, pardösü veya kaftan? Değil Öyle bir şey, işte
Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbsirisi değil Oraya dimdik, dikilmiş Yüzüne baktım da, ürktüm Hasadı yeni kaldırılmış kıraç toprak gibi Yüz binlerce çizgi, kırışık ve kavruk bir deri kalıntısı
Yanımda İsrail Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanı Yusuf var Bizim eski vatandaşımız İstanbullu “Kim bu adam?” dedim
Lâkaydi ile omuz silkti “Bilmem ” diye cevap verdi “Bir meczup işte Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş Çakılı gibi, hâlâ duruyor ya  Kimseye bir şey sormaz Kimseye bakmaz, kimseyi görmez ”
Kan mı çekti nedir?
Nasıl, neden, niçin hâlâ bilmiyorum Yanına vardım Türkçe “Selâmünaleyküm baba ” dedim
Torbalanmış göz kapaklarının ardında sütrelenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı Yüzü gerildi Bana, bizim o canım Anadolu Türkçemizle cevap verdi:
- Aleykümüsselâm oğul 
Donakaldım Ellerine sarıldım, öptüm öptüm 
- Kimsin sen, baba? dedim
Anlattı ki, ben de size anlatacağım
Ama evvelâ biliniz O canım Devlet (Osmanlı) çökerken, biz Kudüsü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür Tutmaya imkân yok Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakırız Âdet odur ki kenti zapteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz
Anlattı, dedim ya Gerisini tamamlayayım
- Ben, dedi, Kudüsü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden 
Sustu Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı:
- Ben, o gün buraya bırakılmış 20 Kolordu, 36 Tabur, 8 Bölük, 11 Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasanım 
Yarabbi Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi 
Ellerine bir kerre daha uzandım Gürler gibi mırıldandı:
- Sana, bir emanetim var oğul Nice yıldır saklarım Emaneti yerine teslim eden mi?
- Elbette, dedim, buyur hele 
Konuştu:
- Memlekete avdetinde (dönüşünde) yolun Tokat Sancağına düşerse  Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendiyi bul Ellerinden benim için bus et (öp) Ona de ki 
Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:
- Ona de ki, gönül komasın Ona de ki, “11 Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır Tekmilim tamamdır kumandanım dedi” dersin 
Öleyazdım
Sonra yine dineldi Taş kesildi Bir kez daha baktım Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi Ufukları gözlüyordu Nöbetinin başında idi Tam 55 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti Kaynak: Zafer Dergisi (Sayı: 345)
Fazla söze gerek yok…
|