![]() |
Mehmetçikten Ölümsüz Mektuplar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmetçikten Ölümsüz MektuplarTanpınar, “Mazisiz bir hâl tasavvur edilebilir fakat mazisiz bir gelecek tasavvuru imkânsızdır” derken istikbalimizin köklerde olduğunu ne güzel vurguluyor ![]() ![]() ![]() Bu düşünceden hareketle, bundan tam 82 yıl önce Çanakkalede inanılmazı inanılır yaparak “vatan” adını verdiğimiz bu topraklan kanlarıyla tapulayıp bize devreden “Mehmetçik” adlı namsız yiğitleri hayırla yâdetmek en azından bir vefa borcu olduğu kanaatini taşıyoruz ![]() Hele hele, “moda” “demode” “in” “out” “yükselen değerler” gibi batı düşünce ve değer normlarıyla kalbini ve zihnini uyuşturarak bir “kültür Çernobili” yaşayan “geleceğimizin emanetçileri” gençliğimizi bir nebze olsun şuura uyarabilirsek ne bahtiyarlıktır bize ![]() ![]() ![]() 1915 yılı Türk tarihinin alnına şeref ve şehamet damgası vuracak bir mucizeye gebedir ![]() 18 büyük zırhlı, 14 torpido, korvet ve 6 denizaltıdan oluşan dünyanın bu en kudretli deniz canavarları üç saf halinde Marmaradan Çanakkale Boğazına doğru ateş kusmaya başlarlar ![]() Tarih 18 Mart 1915 Perşembeyi gösterdiğinde, gururları ve kibirleri silahlarından daha güçlü olan bu İngiliz ve Fransız donanması kendilerinden o kadar emindi ki, boğazdan bir turistik seyahat yaparcasına geçeceklerini sanmışlar, hatta mağrur Londra, İstanbuldaki Amerikan büyükelçisine üç gün sonrası için randevu bile vermişti ![]() Fakat gelin görün ki, Abdülhak Hamidin: Bildin mi bugün haddini ey düşmen-i mağrur Ey düşmen-i hayretzede ey düşmen-i makhûr Gördün mü ki Türk ordusu isterse, edermiş Alçakları bir kat daha alçaltmaya mecbur dediği gibi, mukaddeslerin, mazinin, harsın, hürriyetin ve emniyetin en emin muhafızı olan Mehmetçik tarifi imkânsız bir cenk hırsı ile unutulmaz destanlarından birini daha yazar ve “Gökten ecdad inerek o pak alınları bir kez daha öper ![]() “Tek dişi kalmış canavarın” bu ölüm kusan makineleri karşısında vatanın bir karış toprağını kâfir postalına çiğnetmemek için harman gibi savrulmayı göze alan Anadolunun bu gözü pek yiğitleri, akıttıkları oluk misal kanlar ile şehadet şerbetiyle nasiplenip “Peygamberimizin ağuşuyla” şereflenirler ve o kan seylâpları da, ileride gelecek Cennet-asâ bir baharın habercisi olan tohumları sulayıp filizlendirirler ![]() Köleliğe alışmamış bu bağrı yanık Mehmetçiklerin pervasızca ateş ile sarmaş dolaş olmaları akıl alacak şey değildir ![]() ![]() “Çanakkaleyi bir asker olarak anlatmak imkânsızdır ![]() ![]() ![]() ![]() Evet Çanakkale geçilemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peki “o dağ cesametiyle türkülere mevzu olan, destanlara renk katan ve milletinin gönlünde, yüce burçlarda dalgalanan bayraklar gibi huzurun ve emniyetin remzi haline gelen bu Mehmetçik” kimdir ve nasıl bir ruh taşımaktadır? Bunu biraz olsun anlayabilmek için zaman makinesini geriye doğru çalıştırıp o kan ve barut kokulu günlerin içine dalmak icab edecektir ![]() Öncelikle bu adsız ve namsız Mehmetçikler, o zamanki neslimizin en güzide evlatlarıdırlar ve anaları onları cepheye gönderirken “vatanına, milletine ve mukaddesatına kurban olsun” diye ellerini kınalayıp cepheye uğurlamış, ardından da “bak haa, arkandan vurulursan sana hakkımı helal etmem” diye tembihlemeyi de ihmal etmemiştir ![]() Şuurları şehadete şartlanmış bu isimsiz kahramanlar başkalarının hayata koşmalarına bedel, ölüme koşan bir ruh uyanıklığına sahiptirler ![]() ![]() ![]() Gelin tablomuzu biraz daha müşahhaslaştıralım ve Kerevizdede Çanakkalenin son şehitleri olarak tarihe geçen 62 ![]() “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birincisi, benim için katiyen ağlama ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, Üsteğmen Zahidin elbisesinden çıkan ve içinde mini mini yavrusunun başından kesilmiş saç demeti de bulunan mektubunda bunlar yazıyor ![]() Ya İstanbul Hukuk Fakültesinin son sınıfında iken gönüllü olarak Çanakkaleye koşan ve orada şehitlikle müjdelenen yedek subay namzedi Ethemin üzerinden çıkan ve anasına gönderemediği şu mektuba ne demeli: “Valideciğim, Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dzilmişler ![]() ![]() Ey Allahım, bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() —Ey Ulu Allahım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ey benim Rabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celâlini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır ![]() ![]() Yazmakla bitmeyecek bu asil ruhlular zincirinden son bir halkayı daha nazarınıza getirip bahsimizi nihayetlendirelim: Çile Şairinin “Onu zafer arabasına bindirmek gerekseydi eline kamçı yerine yıldırım vermek, arabasına at diye kasırgayı koşmak, başına da taç diye en parlak yıldızı oturtmak icab ederdi” dediği bu aziz Mehmetçiklerden Bombacı Mehmet Çavuşun tabur komutanına yazdığı şu mektubun satırlarında ibretle ve hürmetle seyahat edelim dilerseniz ![]() Mehmet Çavuş, “Bombacı” lâkabını düşman cenahından gelen el bombalarının üzerlerine korkusuzca pike yapıp karşı tarafa yollamakla almış bir er oğlu er ![]() ![]() ![]() Yatağa bağlanıp kalmanın verdiği ızdırapla şöyle yazıyor Mehmet Çavuş komutanına: “Komutanım, sağ kolumu kaybettim zararı yok, sol kolum var ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Çavuş, o asillerden asil ruhuyla yılların ötesinden size nasıl sesleniyor bilemiyorum ama yıldan yıla bile olsa, hatırlayıp ruhlarına bir Fatiha göndermeyi aklımıza getirmediğimiz, Çanakkale toprağının altında ter ü taze yatan bu vatan coğrafyasının asıl sahipleri olan Üsteğmen Zahitlerin, yedek subay namzedi Ethemlerin, Bombacı Mehmet Çavuşların ve daha nice isimsiz, namsız ve nişansız kahramanların, gafletimize, hissizliğimize ve vefasızlığımıza bakıp da: “Sizi gidi mirasyediler, biz kanlarımızı, köklerine ve değerlerine sırt çevirip, kurtuluşu Hakka esarette aramayı unutmuş dünyaperest bir nesil yetişsin diye mi akıttık” demesinden ürperiyor ve bütün bu satırları okuyanları Fatihaya davet edip, içimden geçenleri Enis Behiçin şu dörtlüğü içinde terennüm ediyorum: “Ne alçak görünür şu fâni hayat, Baktıkça samimi uzletinize Bir anda coşarak ağlarım; heyhat ![]() ![]() ![]() Günahkar gözyaşım layık mı size? ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|