Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çanakkale, yönüyle

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale



Her Yönüyle Çanakkale

İşte Dünyaya Tarih Yazan Savaş



Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupayı ikiye bölüyordu Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu 28 Haziran 1914te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinandın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu

Avusturyanın 28 Temmuz 1914te Sırbistana seferberlik ilanının ardından 1 Dünya Savaşı başlamış oluyordu Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalyadan oluşan üçlü İttifak Devletleri, bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusyadan oluşan Üçlü İtilaf Devletleri sonunda Avrupayı ikiye bölmüşlerdi

Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletlerine katıldı

Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlara sahip olmuş, her çeşit milleti ve inanışı içinde barındırmış ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20 Yüzyılın başında kaybediyordu Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devletini çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu Son olarak Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Doğu Trakya dışında Avrupadaki bütün topraklarını kaybetmiş, saygınlığını ve gücünü yitirmişti Artık Osmanlı Devletinin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu

Rusya boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi hedeflerken, İngiltere Süveyş Kanalı ve Hint yolunun güvenliği için Filistini ele geçirmeyi tasarlıyor, Fransa; Lübnan, Suriye ve Kilikyanın kontrolünü düşlüyor; Almanlar doğuya yayılma politikası güdüyor, İtalyanlar ise Antalyaya sahip olmayı istiyorlardı

Birinci Dünya Savaşının patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusyanın bu duruma soğuk bakması Osmanlıyı Almanyaya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti

Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır

GOEBEN ve BRESLAUın boğazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bu iki gemiyi, daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanmasına katılmış olur

27 Eylül 1914te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadenizde Ruslara ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914te Ruslar Kafkasyada sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur

Osmanlı Devletinin elinde bulunan boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taşıyorlardı Tarih boyunca uğurlarında nice savaşlar verilen boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler Bugün bile bakıldığında değerlerini korumaya devam ettikleri açıktır

İtilaf Devletlerinin Boğazları açma nedenlerinin başında, elbette ki boğazların sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu Rusyaya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düşünce ; aynı zamanda Almanyadan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlıyı tek başına ve planlanmış bir barışa mahkum etmeyi planlıyordu Ayrıca boğazları kazanmak demek, İstanbulu ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti Tarafsız kalan pek çok ülke bu başarıya kayıtsız kalamayacak ve İtilaf Devletlerine katıldıklarını açıklayacaklardı

Boğazlardan geçilebilirse, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı
Bu düşünceyle İngiltere 28 Ocak 1915te Osmanlıya savaş kararı aldı ve bu karara Fransa da katıldı

Savaş Öncesi Durumu Gösteren Harita



Goeben



Savaş Öncesi Durumu Gösteren Harita

Alıntı Yaparak Cevapla

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale







“ Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur” düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı Bahriye Nazırı Churchillin planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisherın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı Dünyanın yenilmez donanması, Fransanın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi

İtilaf Devletlerinin deniz harekatı 19 Şubat 1915te başladı 13 Mart 1915e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti

18 Marta kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmişti Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi

Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu

17 Mart 1915te Amiral Cardenin yerine Amiral De Robeckin atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulamaya konuluyordu

Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1 Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluşan 1 Tümen, saat 10:30da boğazdan içeri girdi Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabethin hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelsonun hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi “A Savaş Hattı” olarak adlandırılan bu plan 1130da uygulanmaya başlandı ve 1130da merkez tabyalarına ateş başladı

Bu arada düşman gemileri Kumkaleden gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu Saat 1200 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3 Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki İngiliz muharebe gemisinden oluşuyordu Plana göre bu tümen 1 Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında B hattına vardılar Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu 3 Tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi

Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı Rumeli Mecidiye tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı

Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2 Tümen devreye girecekti Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majesticten oluşan 2 Tümen, 3 Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı Fakat 3 Tümenin yerini alacak 2 Tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu Saat 14:00e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvetde onu izlemekteydi A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvetde bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü Bu arada 1230 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu 1530 sularında mayına çarpan Inflexibleın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaadaya ulaştı 2 Tümen İngiliz gemileri, 3 Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı Saat 1430da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu Saat 1500te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışına kalmıştı

Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemişti ve İrrisistiblea ateş ediyordu Saat 1514de İrrisistibleın yanında korkunç bir patlama duyuldu Saat 1615te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı Bu bölgede bir gece önce Nusretin döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2 Tümenin geri çekilmesi için emir verdi 1805te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıştı Güçlü top ateşine rağmen Oceanın personeli muhripler tarafından boşaltıldı

18 Martta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbula çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu


18 Mart Genel Harekatı Gösteren Kroki




18 Mart Deniz Hârekatında batırılan HMS Ocean


Fransız Savaş Gemisi Bouvet




Türk Mevzilerini Bombalayan HMS Inflexible


Swiftsure Savaş Gemisi Seddülbahir'de


İngiliz Queen Elizabet Zırhlısı




Savaşta batırılan İngiliz zırhlısı Irresistable

Alıntı Yaparak Cevapla

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale







Kara Savaşları

Çanakkale Savaşlarında Deniz Harekâtının başarısızlığı umutları Kara Harekâtına çevirmiştiDaha 1 Martta Yunanistan, Gelibolu yarımadasını işgal etmek, mümkün olduğu takdirde İstanbul üzerine yürümek üzere İngiltereye üç tümenlik bir kuvvet önermişti İngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilirdi Ancak Rus Çarı, İngiliz Büyükelçisine, hiçbir şart altında Yunan askerinin İstanbula girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi
Londrada ise, harekâtı Donanma yalnız mı yapsın, yoksa Kara Ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartışması yapılmakta idi Bir Kara Ordusuna ihtiyaç olduğunu savunanların arasında Lord Fisher geliyordu Bununla beraber son karar, Savaş Bakanı (Harbiye Nazırı) Lord Kitchenerindi O ise, ısrarla elinde birlik olmadığını söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve İngilterede bulunan 29ncu Tümene hiçbir görev verilmemişti

Nihayet Martta Kitchener Çanakkalecilerin tarafına kayarak 29ncu Tümenin Egeye sevk edileceğini, Çanakkalede bulunan Deniz Piyadelerine Gelibolu Yarımadasının temizlenmesinde yardım edeceğini açıkladı Bu haber Fransa cephesinde buluna İngiliz Generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtı ki, Mareşal sözünü geri alarak 18 Şubatta bu birliğin yerine o sırada Mısırda bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Tümenlerinin gideceğini bildirmek zorunda kaldı
Askeri durumu tetkik için Çanakkaleye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Martta Kitchenera gönderdiği raporda, Donanmanın tek başına Bağazdan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu Bu rapor Kitchenerin bütün tereddütlerini giderdi 10 Martda 29ncu Tümenin Egeye gönderileceğini açıkladı Ayrıca bir Tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu
Böylece Mısırdaki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu
Birdwoodun raporuna rağmen, hala donanmanın tek başına Boğazı geçebileceğini düşünenler vardı Bu karışıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakmasını, bu suretle Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek harekata başlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu
O sıralarda Londraya hakim olan bu kargaşalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan Sefer Kuvvetinin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür Bu komutan, Kitchenerin Güney Afrika savaşlarından eski bir arkadaşı General Sir Ian Hamiltondu
Donanma asıl saldırısını yapana kadar, Hamiltonun birlikleri işe karışmayacaktı Eğer deneme başarıya ulaşmazsa Hamilton Gelibolu yarımadasına çıkarma yapacak, başarıya ulaşırsa yarımadaya zayıf bir kuvvet bırakıp doğrudan doğruya İstanbul üzerine yürüyecekti Oradan İstanbul Boğazına çıkarılmış bir Rus Birliği ile birleşmesi umuluyordu
Türk tarafı ise, 18 Martta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiş, Çanakkalenin Boğazlardan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karşı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara başlamıştı Çanakkale de 5 Ordu oluşturulmuş başına da Mareşal Liman von Sanders getirilmişti Kıyılara dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyor, müttefiklerin her hareketi gözleniyordu Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19 İhtiyat Tümeninin başında bulunan yarbay Mustafa Kemaldi

Alıntı Yaparak Cevapla

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale







İlk motorlu uçağın uçuşundan yedi yıl gibi kısa bir süre geçtikten sonra, 1910 yılında uçaklardan askeri amaçlarla yararlanma düşüncesi ortaya çıkmış ve takip eden yıllarda uçak, yeryüzünde etkin bir taarruz silahı olarak kullanılmaya başlanmıştır
Dünyadaki bu gelişmeyi yakından izleyen ve önemini değerlendiren zamanın Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşanın direktifiyle, 1911 yılında, Genelkurmay başkanlığı bünyesinde askeri havacılıkla ilgili bir şube oluşturulmuş ve Türk Askeri havacılığının temeli olan teşkilat kurulmuştur

Bu yeni silahın edinilmesine büyük önem veren Mahmut Şevket Paşa maaşının bir kısmını bağışlayarak uçak alımı için kampanya başlatmış ve bu kampanyaya başta padişah Sultan Reşat olmak üzere Donanma Cemiyeti, subaylar ve bazı zenginler iştirak etmiştir İki uçaklık para, kısa zamanda toplanmış ve Fransadan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak satın almıştır

Müteakiben, Yeşilköy Safra düzlüğünde Kara tayyare Mektebi, Yeşilköy Feneri yakınlarında da deniz tayyare Mektebi kurulmuş ve havacı personel yetiştirilmek üzere ordu ve donanmadan istekli subaylar seçilmiştir

Çanakkale Muharebeleri başladığı zaman dünya ve Türk askeri havacılığı mütevazı ve geliştirilmeye muhtaç bir durumda idi

Çanakkale Muharebeleri havacılık yönünden, yeni silahın gerçek değerinin anlaşıldığı ve bugünkü modern hava kuvvetlerinin temelini atan kahramanları kavramaya çalışırken, icra edilen hava harekatının sadece o günkü müşterek harekata katkısı değil aynı zamanda bugünkü havacılığımıza olan katkısı da düşünülmekte ve hava kuvvetlerinin temelinin atılarak, hava stratejisi ve taktiklerinin oluşturulmaya başlandığı bir harekat noktası olarak değerlendirilmektedir

Havacılık açısından işte böyle bir ortam içinde, 2 Ağustos 1914 günü seferberlik ilan edilmiş ve buna paralel olarak Yeşilköyde bulunan deniz uçaklarından 2si İzmir, birisi de Çanakkale Müstahkem Mevzi Komutanlığı emrine verilmiştir

25 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Nara Meydanına konuşlandırılan Nievport tipi deniz uçağı ile, Deniz Yzb Savmi, Ütğm Fazıl ve Ütğm Cemalin yaptığı keşif uçuşları sayesinde, bölgedeki İngiliz ve Fransız gemilerinin faaliyetleri izlenmeye başlanmıştır

18 Mart 1915 tarihine kadar olan dönemde yapılan başarılı hava keşif görevleri hem düşmanın elindeki gemi tip ve miktarını tespit, hem de taarruz hazırlıklarını devamlı takip imkanı sağlamıştır

18 Mart 1915 günü, havacılarımız erken saatlerde yaptıkları keşif raporunu vermişlerdir
“ Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı Bunlardan; 19u ağır, 3ü hafif olmak üzere 22si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve uçak gemisidir Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür 6 adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve Fransız gemileri de demir almaktadır

Bir süre sonra, boğaza giren ve kıyı bataryalarını şiddetle bombardıman eden düşman donanma topçusuna, Ark Royal uçak gemisinden havalanan İngiliz uçakları da ateş tanziminde geniş çapta yardım etmiştir

18 Mart günü öğleden sonra, havacılarımıza; Limni Adası civarındaki düşman kuvvetlerinin durumunu keşfetmeleri emredilmiştir

Bir saat içinde görev bölgesine ulaşan pilotlar Mondros Koyunda 13 harp, 4 nakliye, 29 kömür gemisi olmak üzere toplam 46 geminin bulunduğunu, ayrıca Fransızların Gaulois gemisinin sahil topçumuzun ateşi ile Çanakkale ağzında yara aldığını rapor etmiştir

Çanakkale Muharebeleri süresince, karşılıklı keşif harekatı devam ederken; Türk havacıları, o tarihler için başarılı sayılabilecek diğer hava görevlerini de icra etmişledir Bu görevlerden biri 18 Nisan 1915de yapılmıştır

O gün Çanakkale Boğazı bölgesinde gittikçe kuvvetlenen ve hava üstünlüğü kurmasından endişe edilen düşman hava gücünü tesirsiz hale getirmek maksadıyla, Bozcaadada 18 düşman uçağının konuşlandığı meydana hava taarruzu planlamıştır Ancak bu meydandaki uçaklar, keşif görevi için daha önceden kalktığından, havada karşılaşılmış, kısa bir hava muharebesinden sonra zayiatsız olarak meydana dönülmüştür Bu görev amacına ulaşmadıysa da, asli taktik hava görevlerinden olan “mukabil hava harekatı” nın ilk ve tipik bir uygulaması olması açısından önem taşımaktadır

Türk uçaklarının meydan taarruzu planlamasından esinlenen İngilizler aynı gün üçer uçaklık iki kol ile meydanımıza taarruz etmişler, ancak uçaklarımız daha önceden meydan içinde dağıtılarak gizlenmiş olduğundan, atılan bombalar hasar meydana getirememiştir Bu da, ufki dağılma ve gizleme yapılarak, beka tedbirlerinin alınışına güzel bir örnek teşkil etmiştir

14-19 Mayıs 1915 günleri, güney cephemizdeki karşı taarruzumuzu desteklemek amacıyla; düşman çıkarma gemileri ve ordugahı bombalanmış Mayıs ayı başından itibaren sabit balon ile boğaz gözetlemesi ve topçu atış tanzimi ve birliklerimizi taciz eden manika balon gemisine taarruzlar yapılmış, her hava hücumunda gemi, balonunu toplayıp yer değiştirmek zorunda bırakılmıştır Böylece bugün “yakın hava desteği” olarak bilinen görev tipinin basit bir uygulaması yapılmıştır

25 Haziranda; Arıburnu bölgesindeki düşman karargahı üzerine propaganda amacıyla 300 adet ingilizce yazılı bildiri atılmıştır Bu görev, hava gücünün psikolojik harpte kullanılmasına ilişkin güzel bir örnektir

30 Kasım 1915te ise, Üsteğmen Ali Rıza, Teğmen Orhanla beraber, Çanakkale girişinde karaya oturmuş bulunan bir düşman kruvazörüne taarruz etmek için görevlendirilmiştir Tam bu esnada bir düşman uçağının yaklaştığı görülmüş ve yapılan hava muharebesinde Üsteğmen Ali Rıza fransız uçağını makinalı tüfek ateşiyle düşürmeyi başararak Türk havacılık tarihine ilk düşman uçağını düşüren pilot olarak geçmiştir

Sonuç olarak;

Çanakkale Muharebelerinde, kahraman kara ve deniz kuvvetlerimiz gibi havacılarımız da, üstün silah ve teknik olanaklara sahip düşmanları karşısında, kendilerine düşen görevleri cesaret ve üstün görev bilinici içinde başarıyla icra etmişler ve resmi İngiliz harp tarihi kitaplarında:

“Harikulade müdafaasında yılmadan mücadele eden ve sonunda başaran düşmanımıza hayran kaldık” dedirtmişlerdir

Çanakkale Muharebelerinin ileri görüşlü askeri önderleri yeni silahın gereksinimi olan strateji ve taktiklerin oluşturulmasına öncülük etmiştir Bu kapsamda ulu önder Atatürk şöyle buyurmuştur:

“ GÖKLERDE BİZİ BEKLEYEN YERİMİZİ ALMAK ZORUNDAYIZ YOKSA O YERİ BAŞKALARI İSTİLA EDER VE İŞTE O ZAMAN BU ÜLKE VE MİLLET ELDEN GİDER HALBUKİ BİZ TÜRKLER, BÜTÜN TARİHİMİZ BOYUNCA HÜRRİYET VE İSTİKLALE ÖRNEK OLMUŞ BİR MİLLETİZ

TAYYARECİLER! ŞUNU UNUTMAYIN Kİ YARININ EN BÜYÜK TEHLİKELERİ SEMALARDAN GELECEKTİR BU SEBEPLE SİZLER DAİMA HAZIR BULUNMAYA VE O ŞEKİLDE YETİŞMEYE GAYRET EDECEKSİNİZ


İskenderiye Limanı'nda keşif uçakları gemilere yükleniyor (1915)


Alıntı Yaparak Cevapla

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale







ÇANAKKALE ZAFERİNİN ÖNEMİ VE SONUÇLARI

Çanakkale Cephesinin deniz harekatı (Boğazın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişte taşıdıkları ve çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve edilmektedir
Her iki boğaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdenizi Karadenize, Avrupayı Asyaya bağlayan su geçitleri ya da köprüler değil, Akdenizin öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş kanalı ile de bütünleşerek, dünyanın büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan, daha geniş anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatı üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadır Bu nedenlerledir ki, Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede daima odak noktası olmuşlardır
Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur
Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, Çanakkale Muharebelerinin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir
Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanyanın, “Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası”, Rusyanın ılık denizlere ulaşma emelleri; İngilterenin, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX yüzyıldan bu yana güttüğü Rusyanın Akdenize çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir
Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon “İstanbul bir anahtardır Istanbula egemen olan dünyaya hükmedecektir Eğer Rusya, Çanakkale Boğazını ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır” [431) demekle, Fransanın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır
Rusyanın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatkinin bir raporunda; XX yüzyılda Rusyanın en önemli işinin, Istanbul Boğazını ele geçirmek olduğuna işaretle, Osmanlı Devletini, Boğazı Rusyaya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır” şeklinde ifadesini bulmaktadır
Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir
Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da onaylanan bir raporunda; “Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusyanın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir” demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbulun alınmasını önermektedir
Öte yandan Kasım 1911de Rusyanın, Osmanlı Hükümetine Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir
Keza Rusyanın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşında Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu
Işte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, Ingiliz ve Fransızları Istanbulu almaya ve Ruslardan önce Karadeniz Boğazına el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesinin açılmasında başlıca etken olmuşturRuslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur
Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingilterenin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olurNitekim Ingiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuşturGerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece “sınırlı bir cezalandırma hareketi” olarak görmüştü En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğazda görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı
Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı Ingilizler, Çanakkaledeki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılarBöylece onlar, zaferi Boğazda, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler
Anlaşma Devletlerinin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Her Yönüyle Çanakkale

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Her Yönüyle Çanakkale







Alınamayan Gemiler: Sultan Osman I ve Reşadiye

Osmanlı Donanmayı Hümayunu, II: Abdülhamitin kararıyla, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşından beri çürümeye terkedilmiş bir durumdaydı Bunda, Sultan Abdülazizin çok önem vererek kurduğu donanmanın tehdidiyle tahttan indirilmesi ve Abdülhamitin benim de başıma gelirse düşüncesi büyük etken olmuştur 1903 yılında İngiltereye bu konuda bilgi veren Kraliyet Armadası Birinci Lordu Earl Selbourne, Türk donanması için “Mevcut bile değil” demişti
Osmanlı Devletinin donanma açısından güçlenmesi gerekiyordu Yunanistan da donanmasını güçlendirmeye çalışan bir başka devletti 1900lerin başında denizlerde üstün olmak her şeyden önemliydi Çünkü kara yolları henüz o kadar gelişmiş değildi



Sultan Osman I

Yine aynı dönemde İngilizler tarafından “drednot” tipi gemiler geliştirilmişti Bu tip gemiler daha hızlı hareket edebiliyorlardı, yüzen bir filo gibiydiler, fakat yeni deneniyorlardı
1911 yılı baharında, Arjantin ile yaşanan amansız deniz çekişmesi yaşanırken, Brezilyalılar dünyanın en büyük savaş gemisine sahip olmak istiyorlardı Bu amaçla Brezilya; İngiltere, Newcastledaki Armstrong şirketine bir drednot siparişinde bulundu ve adını Rio de Jenerio koydu 1913e gelindiğinde Brezilya ile Arjantin arasındaki sorunlar giderilmiş, 1913 Temmuzuna kadar Brezilyanın yaptığı düzenli ödemeler bu tarihten sonra kesilmiştir Brezilya gemiyi almaktan vazgeçmişti Armstrong Şirketi çok fazla telaşlanmamıştı çünkü gemiyi alacak biri mutlaka bulunacaktı
Osmanlı Devleti İngiltereye kırka yakın irili ufaklı gemi siparişinde bulunmuştu Başlangıç için o günün parasal karşılığı dört milyon Sterline iki drednot ısmarlanmıştı Biri Reşadiye olacak drednotlardan diğeri ise Sultan Osman I adıyla alınacaktı Sultan Osman gemisi, Yunanlıların da katıldığı ihalede Osmanlı Devleti tarafından alınan Rio adlı gemiydi Süvarisinin kimliği bile saptanmıştı: Hamidiyenin efsanevi kahramanı Rauf Bey



"Sultan Osman I" postakartı

Bu gemilerin alınabilmesi için yeterli bütçe olmadığından geniş çapta bir bağış kampanyası düzenlenmiş, o zamanın olanaklarıyla kahvelerde, halkın toplu olarak bulunduğu yerlerde, müsamere ve eğlencelerde sürekli olarak para toplanıyordu Bayram gibi vesilelerle öğrencilerin ellerine kumbaralar veriliyor ve bu kumbaralarla para topluyorlardı Önemli para yardımlarında bulunanlara “Donanma İane Madalyası” adı altında bir de madalya veriliyordu
Fakat işler umulduğu gibi gitmiyordu Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşına Almanya ile sürüklendiği bu günlerde İngiltere gemileri verip vermemekte tereddüt ediyordu

27 Temmuz 1914te Reşit Paşa vapuru ile Sultan Osmanı teslim almak üzere, Bahriye Nazırlığını ve Osmanlı Devletini temsilen Rauf Bey Newcastle a varmıştır Churchill Sultan Osmana el koymanın çok büyük bir diplomatik karmaşaya neden olacağını bilmektedir ama İngiliz Armadasının önüne çıkabilecek böylesi bir gemiyi teslim etmek de istememektedir Ve 3 Ağustos 1914te Churchillin açıklaması ile Sultan Osman ve Reşadiyeye el konduğu resmi olarak açıklanmıştı Rauf Bey anılarında şöyle diyordu:



Sultan Reşat'ın Erin'e dönüşünü gösteren çizimler

Geminin son taksiti olan yedi yüz bin Lira da ödenmişti İşleri bir an önce bitirmek için denemelerin bir kısmından vazgeçerek fabrika ile 2 Ağustos 1914 günü geminin, bize teslimi konusunda anlaşmıştık Fakat parayı verişimizin ertesi günü için kararlaştırılan sancağımızı çekme töreni zamanından yarım saat önce İngilizler Sultan Osmana el koydular
Gerektiği şekilde şiddetle protesto edildiyse de kimse oralı olmadı
Bu gemiler paraları ödendiği halde teslim edilmemiş, paraları ise iade edilmemiştir Sultan Osman gemisi derhal İngilizleştirildi ve ismi “Agincourt” olarak değiştirildi Reşadiye ise Erin ismini aldı Fakat kaderi oldukça hazin oldu 22 Ağustosta seyre hazır olan geminin denenmesinde görülür ki silahları iyi çalışmamaktadır 26 Ağustos 1914te onarım için çekilir Başarısız bir gemi olarak bir daha kimseye satılamaz ve 1922 yılında gemi sökücüler tarafından parçalanmaktan kendisini kurtaramaz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.