Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alabandada, balıkçısı, halikarnas

Halikarnas Balıkçısı - Alabandada

Eski 11-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Halikarnas Balıkçısı - Alabandada



Halikarnas Balıkçısı - ALABANDADA

Saç maşası satan adam, güverte yolcularına ait sancak kıç omuzluğunun alabandasında dinelmiş, bağıra bağıra mallarını övüyorduGünün son turuncu ışığı sönmek üzereydi

Denizin mavisi koyulaşmıştı Dalga başlarında; çakmak çakılıyormuş gibi, turuncu kıvılcımlar uçuyordu Ufkun üzerinde parıldayan akşam yıldızı; gökte bir gülüştü Saç maşası satıcısının yüzünün yarısı turuncu, yarısı açık menekşeydi Adam doğrusu, söz gücüyle satıyordu

Sözler burgaçlanarak ve köpürerek, ağızdan çağlayan halinde akıyordu Çevresinde halka olmuş çoğu erkekler, ağızlarını açmış dinliyorlardı Satıcının anlattığına göre, gözü karda değildi

"Kar" mı? Ne gezer efendim! Hatta zararına satıyordu Kadınların en güzellerine saç maşası sağlamak üzere, işte, vapura binip diyar diyar gurbette geziyordu Onları satmayacak, hediye edecekti

Kendisi, abur cubur satan bir işportacı değildi Haşa efendim! Ona, yüksekten gelen bir ses, "Yürü ya kulum! Git de maşaları bu güzellere sat!" diye seslenmişti O da bu emir üzerine yola çıkmıştı Maşaları, her birinde on kuruş zararla yirmi kuruşa hediye ediyordu Zaten her isteyene hediye etmeyecekti Çünkü elinde topu topu on beş tane kalmıştı İsteyen alır, istemeyen almazdı Yapacağı iş, sadece onlara almak fırsatını vermekti

Satıcının dört yanında kalabalık halinde halka olmuş erkekler arasında, yalnız iki dişsiz ihtiyar kadın vardı Adam konuştukça ara sıra birbirlerinin yüzüne bakıp gülümsüyorlardı Erkeklerin bazıları alaylı alaylı bakıyordu, bazıları kaşları çatık, ciddiyetle dinliyorlardı

Yalnız, halka dışında, gemi alabandasında, şiltelerini sererek bağdaş kurmuş kadınlar tepeden tırnağa göz kulak olmuşlardı Adamın yanında toparlak yüzlü bir kadın oturuyordu Oradan geçen bir Laz gemicinin deyimiyle, "kadının sancak tarafının saçları maşalarla kıvırcık kıvırcık edildiği için dalgalı; iskele tarafının saçları bonazza, yani dümdüz"dü

Gezgin satıcı maşaların bu marifetine işaret ediyordu Permanat için gidip boşu boşuna bir sürü para vermemelerini, çünkü o maşalarla saçların istenildiği gibi kıvırcık ve bukle edilebileceklerini söylüyordu

Alabandada oturanlar arasında iki çift de vardı Sabahtan beri birbirlerine "mahsullerinin" nasıl olduğunu, havayı, yağmuru, kurağı tekrar tekrar sorup cevaplandırdıktan sonra, artık söyleyecekleri sözleri kalmamıştı

"Bukle" sözünü duyunca, bu sözcüğün "u"sunu "o" çevirerek gevrek gevrek gülüşüyorlardı

Saçlarının yarısı kıvırcık, yarısı düz olan kadın, sözümona utanıyormuş gibi, başını bir eğiyor, bir de sağa sola çeviriyordu Amacı saçlarını dört yana göstermekti

Tezkere alarak köylerine dönmekte olan iki er, yavukluları için birer maşa aldılar

Satıcı oradan ayrılınca, dört beş kadın da teker teker giderek birer maşa aldılar

Alabandada şiltelerin üzerine bağdaş kurmuş da maşayla ilgilenmemiş olanlar arasında otuz beş yaşlarında, köy öğretmeni bir kadın vardı Biraz önce annesinden fena halde dayak yemiş olan sekiz yaşlarında bir yaramaz oğlanı avutmaya uğraşıyordu Çocuk, "Bu vapur on para etmez, babamın upuzun direkli yelkenli bir gemisi var," dedi Bu sözlerinin öğretmen kadında ne etki yaptığını anlamak için, ona dikkatli dikkatli baktı

Öğretmen, elinden geldiği kadar hayret ve hayranlıkla, "Ah, ne güzel," dedi

Oğlan, "Onun sahici direği, beyaz yelkeni var; bu kara kara tüten pis baca gibi değil," diye ekledi

Çocuk devamla, "Biz babamla Amerika'ya giderken balık tutarız Bu vapur kadar balıklar!"

Sözlerinin öğretmeni etkilediğini görünce heyecanlandı

Öğretmen, çocuğun her söylediğine inanıyor gibi yapıyordu

Oğlanın gözlerinde, şanlı işler görenlere özgü bir gurur parladı ve konuşmasını sürdürdü: "Gemi giderken biz hep rakı içeriz Bardakla değil, doğrudan doğruya şişelerden içeriz Şişeleri bir mil uzağa atarız Şişeler batar, hiç çıkmaz"

Öğretmen, "Aman ne güzel!" diyerek ellerini çırptı

Bu kez çocuk, "Bu peri midir, melek mi?" diye düşünerek, öğretmene hayranlıkla baktı

Kadın, cebinden bir avuç antepfıstığı çıkararak çocuğa verdi, "Rakım yok ama, bak, bunları ben tuzladım Belki hoşuna gider," dedi

Küçük, yarı çekingen yarı hayran, fıstıkları yemeye koyuldu

Oğlan, doğrusu pek erken yaşında, kadın kısmının entrika ve tuzaklarına uğruyordu Fıstıkları çiğnerken göz ucuyla kadına baktı İşte bu kadın, o akşamın pembeleşen ışığında gül gibiydi; gülümsüyordu Annesi gibi çatık kaşlı ve yaygaracı değildi

Oğlan kadına, "Sen evli misin?" diye sordu

Öğretmen, "Hayır," karşılığını verdi

Oğlan memnun oldu, "Ben büyüdüğüm zaman," dedi

Kadın elini sallayarak, "Ona daha çok vakit var," dedi

Çocuk, "İyi ya! Ben büyüdüğüm zaman seninle evleneceğim," dedi

Öğretmen, güle güle çocuğa sarılarak öptü

"Aman çok hoş olur Aman seni sözüne bağlı tutmayayım bari Belki o zamana kadar fikir değiştirirsin," dedi

Çocuk, "Ben büyüdüğüm zaman çok param olacak Bir beygirim olacak, bir de tüfeğim Aslan kaplan avlayacağım Sabahtan akşama kadar dondurma, elmaşekeri ve kurabiye yiyeceğim," dedi

Öğretmen, "Hiç korkma, onları ben yaparım," diye cevapladı

Öteki, "Elbette yaparsın, birlikte yiyeceğiz Kırk tane oğlum olacak Onlarla birlikte oynayacağım Ama bak kız çocuk istemem!"

Bunlar böyle konuşurken, iki üç adım ötelerinde Denizci Davut alabandaya dayanmış, bir denize bakıyor ve sonra gözlerini yukarıda, birinci mevki güvertesinin parmaklığına göğsünü yaslayarak ihtiyar ikinci kaptanla görüşen genç kıza çeviriyordu Delikanlı öylesine hayranlıkla bakıyordu ki; kızı dönüp kendisine bakmaya zorluyordu

Kız ona bakınca göz göze geliyorlardı

Davut, gözbağıymış gibi, kızın bakışını tutuyordu

Gözler birbirine bağlanıyordu

İkinci kaptan, önemli bir şeyin olmakta olduğunu anladı

Denizcinin gözünde ne merhamet, ne de arzu vardı Fakat bunlardan çok daha derin ve engin bir şey vardı Davut kızı, kendisini kabul etmeye zorluyordu Bir güverte yolcusu, bir fukara olduğu için değil, fakat o kız gibi bir insan olduğu için, denizcinin bakışının kızın en önemli tellerini titretmekte olduğunu yaşlı kaptan sezdi ve bir bahane ile kızın yanından ayrıldı Kısa bir an için de olsa, bu iki insan, aynı türden iki yaratık olduklarını anladılar İki kuş gibi, ayrı dallarda oturup birbirlerine bakıyorlardı

Deniz seyahati her insanı az çok, görenek zincirinden ve her günkü hayat çemberinden dışarı fırlatır ve insan gönülleri arasında sempati akıntısı dolaştırır

İnsanlar gemiye, birbirlerinin yabancısı olarak binerler Aradan bir iki gün geçince, yabancılık duygusunun çoğu ortadan kaybolur Şehirde ise birkaç es dost dışında insanlar yabancı olarak doğdukları gibi, yabancı olarak yaşar ve yabancı olarak da ölürler

Birdenbire Davut gülümsedi Kız da gülümsedi

Bu, yabancılığı bir kenara atmak, tanışmak ve birbirini kabul etmekti

Belki de, aralarında geçen şeyde cinsellik farkının -yani birisinin erkek ve ötekinin dişi olmasının- payı vardı

Aralarında, gözle görülmez kudretli bir bağ oluşmuştu Bu bağ sınıf, zenginlik, fukaralık gibi yeryüzünün bir sürü engellerini aşıyordu

Bir an için Davut'un gözü kızın dudaklarına ve göğsüne indi

Kadının, farkına varmadan göğsünü kabartışı, bir "kendini veriş"ti

Yaşlı ikinci kaptan, salonun merdivenlerinden inerken, gemi katibine rastgeldi Nedenini bilmeden ona, "İnsan ne anlaşılmaz şey yahu!" deyip geçti

Katip, "Acaba bizim moruk aklını mı oynattı?" diye düşünerek başını sallayıp işine gitti

Tezkere alıp köye dönerken yavuklularına saç maşası almış olan erler, çocuğa bir avuç antepfıstığı vermiş olan köy öğretmeni kadın, Denizci Davut ve birinci mevkideki kız, artık ölünceye kadar, gelip geçen o kısacık anı unutamayacaklardı

Ciddi ve önemli saydıkları bir anıyla dolu olan varlıklarına, bu ufak tefek şeyler, sanki cennetteki meleklerin geçer ayak gönüllerine düşürmüş olduğu gülümsemelerdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.