Prof. Dr. Sinsi
|
Kızılcık Dalları Özeti Reşat Nuri Güntekin
1 KİTABIN KONUSU
Nadide Hanımın yetim olarak konağa aldığı Gülsüm ve onun konak hayatı boyunca başından geçenleri,maruz kaldığı haksızlıkları anlatan bir kitap
3 KİTABIN ANA FİKRİ
İnsanoğlunun ne kadar iki yüzlü olabileceğini,ne yaparsanız yapın yaranamayacağınızı,menfaatlerin daima kişiliğin önüne geçtiğini,vurdumduymazlığın,edepsizliğin,fit ne ve dedikoduculuğun oluşturduğu sağlıksız ilişkilerin topluma verdiği zararları anlatıyor
2 KİTABIN ÖZETİ
İnterneti daha hızlı dolaşın Google Araç Çubuğuyla birlikte Firefoxu da alın
Nadide Hanım,Pendik istasyonunda Boludan gelecek ortanca kızını bekliyordu Nihayet Adapazarı postası gelmiş,Nadide Hanımın misafirlerinden başka orta yaşlı bir köylü ile iki çocuk inmişti Belli ki adamım yola devam edecek parası yoktu O gün akşam Nadide Hanımın evinin karşısında kamp kurmuşlar,geceyi orada geçirmeyi planlamışlardı Nadide Hanım onları görünce dayanamamış eve almıştı NadideHanımın büyük kızı,yani Ğülsümün yanında evlatlık olarak kalabileceğini ifade etmiş ve bu teklif de yaşlı adam tarafından kabul görmüştü Fakat Gülsüm,küçük kardeşi İsmaile inanılmayacak kadar bağlıydı Onu İsmailden ayırmak imkansız gibi gözüküyorsa da Gülsümayrılığa katlanmış,acısını bir iki gün içinde hazmetmişti
Gülsüm evlatlık olarak alındığı bu evde ,evin en küçüğünden en büyüğüne kadar herkes tarafından horlanıyor,her zaman suçlu bulunuyor,azarlanıyor,dövülüyordu Gülsüm ü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarına rağmen o herkesin yardımına koşuyordu Her olayda her konuşmada İsmaili anar bu da ev halkını sıkardı İsmaile mektup yazabilmek için okula gitmişse de okuma yazma öğrenememiş;evdeki eskileri ona göndermek için toplamış,onunla görüşmek için para biriktirmeye çalışmış;fakat her defasında başarısız olmuştu Aslında Nadide Hanım,Gülsümü evin en küçük çocuğu Bülente bakması için evlatlık edinmişse de Gülsüm İsmailden başka birşey düşünmüyordu Ona İsmaili unutturmak için Bülentin süt ninesinin aklına bir fikir geldi Gülsüme İsmailin öldüğünü söyledi Gülsüm birkaç gün ağlayıp sızladıktan sonra onun acısını da gömmüştü yüreğine Gercekten bu olaydan sonra Bülente ilgi göstermeye başlamış,onun etrafında pervane olmuştu Çocuk Gülsümü o kadar çok seviyordu ki ne derse yapıyordu Seneler geçtikçe Bülent Gülsüme ters davranmaya başladı ve bir kaza sonucu Bülentin kolunun kırılmasıyla Gülsümden ayırdılar
Gülsümün hayatı ev işi yapmakla ve evdekilere yardım etmekle geçtiği için belli bir iş öğrenememişti Büyüyüp genç kız olan Gülsümün konakta geçirdiği yedi senelik hayatı ona anlatmıştı ki:ne kadar koşsa yeterli görülmeyecek ,daha fazla koşsun diye dövülmeye devam edilecekti Yenecek kızılcık dallarının yekunu degişmeyecekse niye kendini boşuna yormalıydı
Bu yaz yine Pendikteydiler Orada merhum Paşanın oğlu süt biraderi Cafer Beyin oğlu Murat ile karşılaştılar Muratın karısı verem olmuş onu temiz hava alması için Pendike sahil kenarına getirmişlerdi Ama kadının durumu ciddiydi ve yakında ölecekti Yani iki çocuklu Muratın hali perişandı Hasta ziyaretine giden Nadide Hanım Gülsümün hastanın yanında kalmasını uygun buldu Bu Gülsüm için kaçırılmaz bir fırsattı Çünkü kafasını dinleyebilecekti Hastanın durumu ağırlaştıkça Murat Bey süt nine ile iş birliği yapıp Saniyeyi almak istiyordu Kadın ölürken Gülsüme :”Eğer ölürsem ve Saniyeyi Murat ile evlendirirlerse ölüm döşeğine düşsünler,evlatlarını görmesinler,benim gibi onlar da gözünün önünde ölsünler”dedi
Kadının ölmesiyle konağa dönen Gülsüm,evlenme hazırlığı yapan ev halkına durumu anlatmış ve olacakları beklemeden evi terk etmişti
Aradan seneler geçmiş Dürdane karaciğerinden,Saniye apandisten,Şakir Bey kalp hastalığından ölmüş çocukların herbiri bir tarafa dağıtılmıştı Nadide Hanım Ankarada akrabalarının yanında kalıyordu O gece eğlenmek için dışarı çıkmışlar,herkes tarafından sevilen ve herkesin hayranı olduğu ,güzel kanto söyleyen küçük Gülsümü gördüler Evet kanağın en üst katındaki çocuk tiyatrosunun,yatak çarşafından perdeler arasında,sıvanmış kolları,ağlamaktan boyaları birbirine karışmış yüzü ile kanto söyleyen küçük Gülsümdü bu
4 KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Nadide Hanım:İyi niyetli,en olmadık zamanda hiç olmayacak şekilde birşeyler çıkarıp üzülen,kederli,vefasız,korkak bir karaktere sahip
Gülsüm:Yalancı,edepsiz ve şirret,nihayetsiz derecede yüzsüz ve haysiyetsiz,gayet fitne ve dedikoducudur
Karamusallalı sütnine:Dinine bağlı,kendini sevdirmek ve saydırmak ilmini iyi bilen,ağırbaşlı,orta yaşlı bir kadın
Saniye:Güzel,alımlı fakat hırçındır
Lala Tahir Ağa:Yalancı,azardan utanmaz,nasihatlere aldırmaz,menfaat düşkünü bir kişiliğe sahiptir
Murat:Zengin,duygulu,boş konuşan,geveze bir kişiliğe sahiptir
5 KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitapta tek bir olay ve tek bir kişi üzerinde durulması,olayların değişmeden aynı boyutta devam etmesi,sade bir dilin kullanılması,ilerleyen bölümlerde ne olabileceğinin önceden tahmin edilebilmesi,olay örgüsünün geniş tutulmaması,beklenen duyguları yeterince karşılıyamaması okuyucuyu sıkmakta ve ilgiyi azaltmaktadır
6 YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ
25 Kasım 1889 tarihinde İstanbulda doğdu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ni bitirdi (1912) Bursa da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra da öldü İstanbul da Karacaahmet Mezarlığında gömülü Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917 de basılan Reşat Nuri, 1918 de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu Çalıkuşu nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı Reşat Nuri nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da ekledi
Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar 7 Aralık 1956da İstanbulda öldü
ESERLERİ:
Hikaye kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930), vb
Gezi yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
Oyunları içinde en ünlüleri Balıkesir Muhasebecisi (1953) ve Tanrıdağı Ziyafeti (1955) dir Bütün eserleri ölümünden sonra, eşi tarafından, bir külliyat halinde yeniden bastırıldı
Romanları: Gizli El (1922), Çalıkuşu (1922), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928),Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953), Kavak Yelleri (1950), Son Sığınak (1961),Kan Davası (1955),
Hikaye Kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930)
Gezi Yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
Oyunları:Balıkesir Muhasebecisi (1953), Tanrıdağı Ziyafeti (1955)
HAKKINDA YAZILANLAR
Reşat Nuri Güntekin Türkan Poyraz – Muazzez Albek (Ankara, 1957)
Reşat Nuri Güntekin Hayatı, sanatı ve eserleri Muzaffer Uyguner (Varlık Yay;1967)
Romanıyla Reşat Nuri Güntekin İbrahim Zeki Burdurlu (İzmir Eğitim Ens Yay , 1971)
Reşat Nurinin Tiyatro ile İlgili Makaleleri Prof Dr Kemal Yavuz Kültür Bakanlığı Y
Reşat Nuri Güntekin in Romanlarında Şahıslar Dünyası Birol Emil (1984) adlı doçentlik tezi
|