Prof. Dr. Sinsi
|
Uçan Sınıf Kitabının Özeti
Uçan Sınıf Kitabının Özeti
Kitap adı : UÇAN SINIF
Çeviren : Şebnem Sunar
Yazar : Erich Kästner
Dizi : Can Çocuk
Özgün dili : Almanca
Özgün adı : Das fliegende Klassenzimmer
Kitap türü : Çocuk Romanı
Sayfa sayısı : 176
Kitabın Özeti : Rıfat İlgazın “Hababam Sınıfı”na çok benzeyen bir sınıf anlatılmaktadır Çocuklar, tüm yaramazlıklarına rağmen, temiz ve dürüsttürler Onları da ancak, aynı sıralardan geçmiş olanlar anlayabilirler
Yer yatılı bir lisedir Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları… Kahramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti… Her an bir şamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoğunlukta olduğundan, gülmek ve kendine gül-dürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiğinin bilincinde (!) olan öğrencilerin çokluğundan; kavgasız, şamatasız, gürültüsüz nerede ise bir dakika bile geçtiği görülmemiştir Hemen her okulda olduğu gibi, üst sınıflar İle alt sınıflar arasındaki çekişmelerden doğan kavgalar ve hır-gürler de İşin cabası…
Kavgalar, sadece alt ve üst sınıflar arasında olarak sınırlı değildi Ayrıca, diğer okulların öğrencileri ile de sık sık yapılırdı
Kısacası diyebiliriz ki, “Uçan Sınıf, Almanyada bir okulun
“Hababam Sımfı”dır
Kahramanlarımız, Noel kutlamaları için spor salonunda sergilenecek olan, Johnnynin yazdığı “Uçan Sınıf İsimli oyun için hazırlanıyorlardı Oyun, beş perdeden oluşuyor ve deyim yerindeyse ileriye yönelik bir kehanete dayanıyordu Belki de ileride uygulanacak bir Öğretim yöntemini vurguluyordu İlk perdede, bir lise öğretmeni coğrafya dersini yerinde işlemek için bütün sınıfla birlikte uçakla yola çıkıyordu… İkinci perdede uçak Vezüv Yanardağlarındaki kraterlerin kenarına iniyordu… Üçüncü perdede sınıf, Gizedeki piramitlerin yakınına iniyordu… Dördüncü perdede “Uçan Sınıf Kuzey Kutbuna iniyordu Öğretmenlerinin yaptığı bir yanlışlık sonucu uçağın irtifa dümeni bozulduğu için, beşinci ve son perdede göğe çıkıyorlardı Gökte Petrus
onları bekliyordu… Petrus büyülü formülü söylüyor ve yere iniyorlardı…
Tabiî her perdede, yapılan gösteriler bununla sınırlı değildi Örneğin, üçüncü perdede, kahramanlarımız gazetelere uydudan fotoğraflar gönderiyorlardı
J
Kahramanlarımızın sık sık ziyaret ettikleri “Sigara İçmez” ismini taktıkları bir adam vardı Sigarayı da fosur fosur içerdi Alman Demiryollarından satın aldığı bir vagonda yaşıyordu Vagonun kapısında “Sigara İçilmez” levhası olduğu gibi durduğu için, bu ismi takmışlardı Çocuklar bu adamı en az öğretmenleri kadar seviyorlardı
Bir gün rakip okulun öğrencileri, bir öğretmenin oğlunu rehin almışlar, ayrıca birçok öğrencinin defterlerine de el koymuşlardı Yine bir savaş zamanı gelmişti Savaş sloganları “Çelik Birlik” idi Önce bir elçi göndermeyi kararlaştırdılar Elçi Sebastian, rakip okulun elebaşının evine gitti Arkadaşlarının serbest bırakılması ve defterlerinin geri verilmesi taleplerini iletti Kabul e-dilmedi Gruplar savaş düzeni aldılar Tam kavga başlayacaktı ki “Sigara İçmez” ortaya çıktı ve böyle kavga ederlerse polisin ve okul idarelerinin her şeyden haberdar olacağını ve başlarının belaya gireceğini söyledi Önerisi, her okuldan birer kişinin yumruklu düello etmesi, yenilenin yenenin şartlarına uyması İdi İki taraf da bunu kabul etti
Karşı tarafın kavgacısı Wawerka, bu tarafınki ise Matthias i-di Kısa bir kavgadan sonra, Matthias rakibini yenmişti Ancak, karşı tarafın öğrencileri sözlerinde durmadılar Yeniden savaş düzeni alındı Kar topu stoklan arttırıldı Herkes “Hücum!” emrini bekliyordu Nitekim birdenbire kartopu yağmuru başladı Bu arada Martin, Johnny ve Sebastian rehineyi kurtarmanın peşindeydiler Nitekim rakip okulun elebaşısının apartmanlarının kömürlüğünde, başında iki nöbetçi olan arkadaşlarını kurtardılar Ancak defterler yanıp, kül olmuştu İki nöbetçiyi bağlayıp, hızla savaş alanına döndüler
Günlerdir yağan kar durmuş, Noele ise sadece bir iki gün kalmıştı Okul müdürünün odasında, hesap veriyorlardı Bay Bökh, öğrencilerini çok seviyordu Onlara geçmişte yaşanmış bir hikâye anlattı:
“Bundan yirmi yıl önceydi, Dokuzuncu sınıfta cesur ve çalışkan bir öğrenci vardı Haksızlıklar karşısında tıpkı Martin Thaler gibi öfkelenirdi Gerekirse Matthias gibi dövüşürdü Uli gibi evini özlerdi Sebastian gibi aklı başında kitaplar okur, Janathan gibi bahçede saklanırdı Bir gün bu çocuğun annesi çok hastalandı Okuldan kaçarak annesini görmeye gitti Dönüşte yakalandı Dışarı çıkmama cezası aldı Yine kaçtı, yine annesini görmeye gitti Yine yakalandı Bu sefer sınıf öğretmeni dört hafta dışarı çıkmama cezası verdi Yine kaçtı, annesini görmek için Yakalandı, bu sefer müdür tarafından oda hapsi ile cezalandırıldı Yine kaçtı, nasıl mı, bir arkadaşı onun yerine hapis yatmayı kabul ettiği için Arkadaşıyla arası çok iyiydi Okul bittikten sonra da görüşmeye devam ettiler; ama arkadaşının bir kaza sonucu ailesini kaybetmesiyle ortadan kaybolması bir oldu O gün bugündür de onu görmedi ”
Hikâyeye dönersek; “müdür, çok öfkelenmişti Diğer çocuk her şeyi anlatınca, olayı anladı ve iş tatlıya bağlandı Bu öğrencinin kim olduğunu biliyor musunuz!” diye sorunca, hepsi birden “Sizsiniz ” diye cevap verdiler “Sizi gidi haylazlar, toz olun gözümün önünden1 ” diyerek hepsini gönderdi
Çocukların hepsinin sınıf öğretmenlerine olan saygı ve sevgileri bir kat daha artmıştı Aralarında, arkadaşı için oda hapsini kabul eden kişinin kim olduğunu konuştular ve buldular: “Sigara İçmez ”
Profesör Kreuzkama defterlerin yakıldığını anlatmak zorunda kaldılar Bu arada, bazı yaramazlar, küçük Uliyi, sınıfın çöp sepetinin içine koyup, duvara asmışlardı Profesör, hepsine cezayı verdi: “İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur ” cümlesini beşer kez yazacaklardı
Uli, kendisine korkak ve çelimsiz denmesine sürekli kızıyordu Son olay, iyice kafasını bozmuştu Sepet olayından bir gün sonra, elinde şemsiye ile ikinci kattan, bahçenin karlı zeminine atladı Herkes şok olmuştu UH, ne kadar cesur olduğunun mesajını böyle vermişti Neyse ki, sadece sol ayağı kırılmış, biraz da kabarga kemikleri ezilmişti o kadar Ama, Noelde ailesinin yanına gidemeyecekti
Bu arada çocuklar yaptıkları bir planla Justus lakabını taktıkları öğretmenleriyle Sigara İçmezi buluşturdular Tahminleri doğruydu Öğretmenin bahsettiği kayıp arkadaş, Sigara Içmezin ta kendisiydi
Martin, annesinden gelen mektubu okul postasından aldı Annesi, mektupta yol parası olan sekiz lirayı gönderemediğini, babasının işsiz olduğunu, ne olursa olsun cesur ve dayanıklı olmasını, asla ağlamaması gerektiğini yazıyordu Beş liralık da posta pulu göndermişti
Oysa kî Martin mektubu okuduktan sonra “Benim Güzel Anneciğim” diyerek ağlıyordu
Ulinin bu atlayışı, Noelde oynayacakları piyesi tehlikeye sokmuştu Sekizinci sınıftan bir öğrenci buldular
Akşam, Justus bütün öğrencileri toplayarak, onlara Ulinin yaptığı şekilde cesaretin ispati an amayacağım söyledi Ayrıca, öğrencilerden, bir akşam için kendisine izin vermelerini, bu süre zarfında da uslu olmalarını rica etti Sigara Içmezin piyano çaldığı barda bir bira içecekti
Kent uzaktaydı Yine de yürüdü Tabelasında “Son Damlasına Kadar” yazan lokantadan İçeri girdi “Sigara İçilmez” bil masada oturmuş kendisini bekliyordu Kucaklaştılar Konuşmalarının büyük bölümünü kahramanlarımız oluşturuyordu İkisi de bu çocuklar okuldan mezun olmadan, yerlerinden ayrılmamakta kararlı olduklarını birbirlerine söylediler
Gece yarısından sonra, kenti bir baştan geçerek döndüler Yanlarında, yirmi yıllık hatıraları da beraber yürüyordu
Okulun son günü idi Çoğu öğrenci, noel İzni için bavullarını bile toplamıştı Martin, Noelde gidemeyeceğini hiç kimseye
söylememişti Okulda kalmak (sadece Johnnye serbestti, o da ailesi olmadığı için) yasaktı Bakalım ne olacaktı?
Yine, bu akşam piyes de oynanacaktı, önceden iki prova daha yapıp iyice hazırlandılar Sonra, hep birlikte Uliyi ziyaret edip, ona moral verdiler
Nihayet piyes vakti geldi Çok güzel oynadılar “Sigara içmez” de seyirciler arasındaydı Sonra Justus, asıl mesleği doktorluk olan “Sigara İçmez” in, bundan böyle okul doktoru olarak görev yapacağını söyleyince, çocuklar “Hurra” diye havaya fırladılar Çok güzel bir akşam geçirmişlerdi
Gece, Justus ve Sigara İçmez, beraber yatakhaneleri gezerken, Martinin bir şeyler mırıldandığını fark edip, biraz eğildiler Uykusunda, “Ağlamak kesinlikle yasaktır ” diye sayıklıyordu
24 Aralık günü, ortalık tam bir ana baba günü İdi İnenler, çıkanlar, koşturanlar… Matthias, Uliye veda etti Johnny, UU ile beraber kalacak diye seviniyordu Martin ise hiç gözükmemişti
Bütün el ayak çekilmiş, Justus son kontrol gezintisini yapıyordu Martini gördü Sıkıştırınca, Martin hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Olup biteni öğrenince, zorla ona para verip evine gitmesini söyledi Martinin eski keyfi yerine gelmişti Ulinin yanına çıkınca, anne ve babasının ziyarete gelmiş olduklarını gördü Hepsi ile vedalaştı
Noel akşamı, her tarafta koyu bir kış hüküm sürüyordu Martinin anne ve babası, camın önünden hem dışarıya bakıyor, hem de sohbet ediyorlardı “Martın ne yapıyor acaba?” dedi, annesi Babası da “Umarım ağlamıyor dur ” deyince, “Bana söz vermişti, ağlamayacaktı, gerçi ben de hep ağladım ya…”
Kapı çalar gibi oldu Bir daha… Kim olabilirdi acaba? Kadın kapıyı açtı, Martin karşısındaydı Sevinçleri görülmeye değerdi
Martinin kendi eliyle, öğretmenine yaptığı kartpostalın arkasına babası şunları yazdı: “Sayın Bökh, bize verdiğiniz bu canlı Noel armağanı için size sonsuz teşekkürler…”
|