Virginia Woolf'un Bütün Öyküleri Kitap Tavsiyesi |
11-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Virginia Woolf'un Bütün Öyküleri Kitap TavsiyesiVirginia Woolf'un bütün öyküleri Kitap Tavsiyesi Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Virginia Woolf'un Bütün Öyküleri, 1906'dan 1941'e kadar yazarın kaleme aldığı bütün kurgusal kısa metinleri kapsıyor Toplu öykülerde Woolf'un sadece öykü serüveni değil, bazı romanlarının oluşumunun ipuçları da var VIRGINIA WOOLF'UN BÜTÜN ÖYKÜLERİ, ÇEV: DENİZ ARSLAN, TİMAŞ YAYINLARI, 437 SAYFA, 20 TL Modernist hareket, pek çok alanda olduğu gibi kültürel alanda da on dokuzuncu yüzyılın bitişini haber verir Bilimsel, teknolojik gelişmeler, felsefecilerin yeni görüşleri, toplumsal hayattaki değişimler, modernist sanatçıların estetik tavırları birbirini besleyerek modernist hareketi doğurdu Eskiler miatlarını doldurmuşlardı; sanatta, edebiyatta artık yeni şeyler yapmanın zamanıydı Her şey yıkılmalı, yeniden yapılmalıydı Bunu da yeni çağın dayattığı, gerekli gördüğü yeni bir dille, biçimle, anlayışla yapmak gerekirdi Her şey yeniden şekillenirken, sanat ve edebiyatın bunun dışında kalması düşünülemezdi Bütün bu nedenlerle sanatsal algıyı yeniden tanımlamak kaçınılmazdı Nesnelere artık daha öncekilerin hiç bakmadığı bir biçimde bakmak gerekiyordu Bu düşüncelerin edebiyattaki ilk yansıması, biçimsel yaratıcılık, seçkincilik ve gerçeğin algılanışındaki değişim oldu Bireyin iç dünyasına eğilme, iç zenginliğini yansıtma temel tercihti Yaşanan gerçeklikler, görünürdeki yanıltıcı, kaba olaylardan/olgulardan değil, bireyin iç dünyasında olup bitenlerden çıkarılabilirdi Çünkü görünen gerçek her zaman yanıltıcı olabilirdi Yaşanan “hız”la birlikte zaman algısının değişmesi, krizler, şoklar, bölünmüş benlikler, huzursuzluk ve tutarsızlık, insanın birey olarak önemini ortaya çıkarmıştı Modernist hareketin öncüsü Bu anlamda modernist hareketin düzyazıda bilinç akışı ile dışlaştığını söylemek mümkündür Bu, iki düzlemde cereyan etmiştir: Bilinç akışı hem biçimsel anlamda gelenekle hesaplaşmanın adıdır hem de modern insanın yeni konumunu yansıtmada bir araçtır Bilinç akışının doğuşu, biçimin, tekniğin bizzat amaç olduğu bir zaman dilimine denk düşer Bu yüzden bilinç akışı romanlarında ve öykülerinde geleneksel düzyazı biçimleri eleştirilir Biçimsel arayışların altı çizilirken, kendilerinden önceki düzyazı teknikleriyle, roman anlayışlarıyla hesaplaşılır Bilinç akışı yazarları, bedene değil insan ruhuna eğildiklerinde modern insanın yaşadığı pek çok sorunla karşı karşıya kaldılar Bunlar, modernizmin doğurduğu; gerçeğin çift anlamlılığı, tanımlanamaz, anlatılamaz insan kişilikleri, hayattaki anlam boşlukları, dağılmalar, çözülmeler, savrulmalar, bireyin kaçınılmaz yenilgisi gibi sorunlardı Evet, yaşananlar dışsal değil içsel bir savaş alanıydı Her şey orada olup bitmekteydi Bu yazarlar, kendileri de modernist olmalarına karşın, modernizmin insani düzlemdeki olumsuz etkilerini en ağır biçimde eleştirmekten çekinmediler Bu anlamda bilinç akışı, modern insanın içe dönük suskunluğunun güçlü bir sesi oldu Daha açık bir deyişle, modernizmin yeni, eleştirel dili Bu, modern insanın yaşadığı kaotik ortamın, modernizmin bilinçte yarattığı gelgitlerin bir anlamda dışavurumuydu Hız çağının, zaman algısının yarattığı tahribatın ifadesi Bilinçaltının, psikolojik derinliklerin yansıması Hiç kuşkusuz, kültürel, yazınsal alanda modernist hareketin temellerini atan yazarların başında Virginia Woolf gelir Özellikle Mrs Dalloway, Dalgalar, Deniz Feneri romanlarıyla bilinç akışı tekniğinin başarılı örneklerini verir Bu anlamda geçtiğimiz günlerde yayımlanan Virginia Woolf'un Bütün Öyküleri, modernist hareketin edebiyattaki serüvenini izahta önemli bir belge niteliği taşımaktadır Kitap, 1906'dan 1941'e kadar Virginia Woolf'un kaleme aldığı tüm kurgusal kısa metinleri kapsamakta İlk öykülerinden olan ve 1906'da yayımlanan “Phyllis ve Rasamond” ile son öyküsü olarak bilinen ve 1941'de yayımlanan “Kaplıca” öyküsü arasındaki öykü serüvenini bir araya getiren kitap, eşsiz bir koleksiyon Toplu öykülerde onun sadece öykü serüvenini değil, bazı romanlarının oluşumunun ipuçlarını da görürüz Çünkü Woolf'un kimi öyküleriyle, pek çok romanının biçimsel yapısını örneklediğini söylemek mümkündür Bu anlamda Woolf, kimi önemli romanlarını bu öykülere borçludur Ama buradan kısa öykünün bir eskiz, ısınma çalışması değil, aksine sanatçının yapmak istediklerine uygun bir yapı arz ettiği sonucu çıkarılmalıdır Virginia Woolf “Duvardaki İz” isimli öyküsünü, sanki bilinç akışı tekniğinin diğer anlatı yöntemlerinden farklılığını sergilemek için yazmıştır Öyküde, konu son derece basittir Anlatıcı duvardaki bir lekeye bakmakta, onun ne lekesi olduğunu çıkarmaya çalışmaktadır Eylem bu kadardır Bu arada bilinç devreye girer, anlatıcı, hayatı, insanlığı, tarihi, edebiyatı, bilimsel gelişmeleri yorumlayarak âdeta bir yaşam felsefesi, hatta giderek bir anlatı kuramı oluşturur Kahraman, bilincin derinliklerinde dolaşırken insanın muhayyile gücünün çiğ gerçeklikten üstünlüğünün çarpıcı örneklerini verir Woolf'un bu öyküsü, hiçbir kuramsal tartışmaya gerek bırakmayacak yetkinlikte kurgulanmış, emsalsiz bir bilinç akışı tanımıdır Öyküde bilinç akışı tekniğinin hem örneği verilmiş hem de geleneksel anlatı türleriyle farklılığı ortaya konulmuştur Öyküde hiçbir olay yoktur Öykü, küçücük bir lekenin insan bilincinde uyandırdığı karmaşık duygularla oluşturulmuştur Yazar aradan çekilmiş, okurla anlatıcı dolaysız olarak karşı karşıya getirilmiştir Kısa öykülerinin ilk kez tümüyle bir kitapta toplanması, kuşkusuz Woolf'un bütün bir öykü serüvenini yansıtması açısından çok önemli Ne var ki, yazarın yaşarken kitap haline getirmediği, sağda solda yayımlanmış, dergiler arasında kalmış çalışmalarının, edebiyat araştırmacıları için bir anlamı olmakla birlikte, yazarının son kont- rolünden geçmediği için onu tam olarak temsil etmediği de bir gerçek Bu nedenle yazarın sağlığında kitaplaştırmadığı bu metinlere kuşkuyla yaklaşmak gerekir Kitaptaki kimi metinlerin bu anlamda onun dehasını yansıtmadığı görülür Kimbilir belki de Woolf, bu metinleri hiçbir zaman kitabına almayacak, belki de üzerinde çalışacaktı Belki de bu nedenle, kitabın en güzel öyküleri, sağlığında yayımlamış olduğu Pazartesi ya da Salı kitabında yer alan “Duvardaki İz”, “Kew Parkı”, “Pazartesi ya da Salı”, “Somut Cisimler” gibi öykülerdir Deneme türünün sınırlarında Virginia Woolf'un kitaplarına almadığı ilk öykülerinde daha çok yazı, edebiyat, estetik gibi disiplinleri tartıştığını, bunun yanında dönemin kadınlarının toplumsal hayattaki yerini, aile kurumunu gündeme getirdiğini görürüz Anlatıcı, bu öykülerde yazının, edebiyatın hayatı, acıları, hüznü ve tüm duyguları yansıtıp yansıtamadığı sorusunun peşine düşer Bunun Woolf'un modernist tutumunun, arayışlarının ve geleneksel anlatıya başkaldırısının bir yansıması olduğu açıktır Pek çoğu deneme türünün sınırlarında gezinen bu metinler, yazma halinin, yazarın yazma nedenlerinin irdelenmesidir Ama yine de Woolf'un yıllar sonra bir cümlesiyle karşılaşmak bile heyecan verici Bu arada daha önce başka çevirilerde (İmge Kitabevi Yayınları'ndan çıkan Pazartesi ya da Salı kitabında ve dergilerde yayımlanan öykülerde) gördüğümüz, zihnimize, belleğimize kazınan cümlelerin, şiirsel bölümlerin, yeni, farklı halleriyle karşılaşmanın insanda tuhaf bir duygu yarattığını da belirtmek gerekir |
|