10-29-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gaia Hipotezi, Gaia Kuramı Ya Da Gaia Prensibi
Gaia Hipotezi, Gaia Kuramı ya da Gaia Prensibi
Gaia Hipotezi, Gaia Kuramı ya da Gaia Prensibi, biyosferin ve yerkürenin fiziki bileşenleri sayılan atmosferin, kriyosferin (buzullar), hidrosferin ve litfosferin, karmaşık bir karşılıklı etkileşim sistemi içinde bir araya gelerek bir bütünlük oluşturduğunu ileri süren ekolojik bir kuram ya da hipotezdir Bu hipotezde, yeryüzündeki iklimsel ve biyojeokimyasal koşulların ve süreçlerin bu karşılıklı etkileşim sistemi çerçevesinde aynı yönde gelişme ve değişme eğilimi içinde oldukları öngörülmektedir Hipotez başlarda James Lovelock tarafından yerküreyi konu alan bir geri besleme hipotezi olarak ortaya atılmıştır Lovelock'un hipotezi için seçtiği adlandırma Yunan mitolojisi'nde yeryüzünü simgeleyen tanrıça Gaia'ya dayandırılmaktadır Hipotez sıklıkla, yerkürenin tek bir organizma gibi göründüğü / davrandığı (olduğu değil) olarak anlaşılmaktadır
Gaia Hipotezi ilk olarak, James Lovelock'un, Mars'taki yaşamı saptama yöntemleri üzerine NASA adına yaptığı bağımsız bir araştırmanın yan ürünü olarak formüle edildi Hipotezi ilk olarak 1970'li yılların başlarında makaleler olarak yazmıştır Daha sonra hipotezin göze batması üzerine 1979 yılında "Gaia: Dünya'daki Yaşama Yeni Bir Bakış" adıyla kitap olarak yayınlandı
Lovelock'a göre hipotez başlangıçta, oksijen içeren kimyasalların bir aradalığını ve Dünya atmosferinde metan konsantrasyonunun sabit kalmasını açıklamaya yönelmişti Lovelock, başka gezegenlerdeki atmosferde bu gibi durumları araştırmanın, yaşam tespit etmek yönündeki çalışmalar için görece güvenli ve pratik bir yöntem olduğunu ileri sürmüştür Lovelock, birçok farklı sürecin, kendi kendini düzenleyen bu sistem içinde aynı yönde işlemeye yöneldiğini ve tüm dengeleri şekillediğini formüle etmiştir Bu şekilde formüle edilen hipotez, birçok bilimsel deneyle de desteklenmiş ve bir dizi yararlı öngörü sağlamıştır Dolayısıyla hipotez, Gaia Kuramı olarak tanındı
Mikrobiyolojist Dr Lynn Margulis, 1971 yılından itibaren Gaia Hipotezi'nin, bir kuram olamasını sağlayabilecek kavram ve tasarımlarrı geliştirmekte Lovelock'un en önemli yardımcısı olmuştur Hipotez 1975 yılına kadar görmemezlikten gelindi Bir popüler bilimsel dergi olan New Scientist'de 15 Şubat 1975 tarihinde bir makale yayınlandı Hipotezin ayrıntılı bir anlatımı da 1979 yılında The Quest for Gaia adında bir kitap piyasaya çıkmıştır Bu yayınların ardından hipotez, bilimsel ve eleştirel dikkati üzerine çekmeye başlamıştır Hemen ardından birçok geleneksel biyolojistin eleştirileri başladı Diğer taraftan belirli çevreci gruplar ve iklim bilimciler tarafından desteklendi, savunuldu
Lovelock'un hipotezi
James Lovelock Gaia'yı şu şekilde tanımlamaktadır Dünya'nın biyosferini, atmosferini, okyanuslarını ve toprağını içine alan karmaşık bir varlık: bu gezegende yaşam için en uygun fiziksel ve kimyasal ortamı oluşturmaya yönelmiş bir geri besleme ya da sibernetik bir sistem oluşturan bütünlük
Lovelock'un başlangıç hipotezi, biyokütlenin gezegendeki koşulları daha "konuksever" koşullara dönüştürmeye yöneldiğini ifade etmektedir Gaia Hipotezi bu "konukseverliği", tam bir homostasis durumu olarak ifade etmektedir Eleştirmenleri tarafından teleolojik olmakla suçlanan hipotez atmosferin, biyokütle için ve biyokütle tarafından homostatis durumunda tutulduğunu kabul etmektedir
Lovelock, Dünya'daki yaşamın bir sibernetik kontrol sağladını, homostatik geri besleme sisteminin biota tarafından kendiliğinden ve bilinçli olmayan bir şekilde işletildiğini ve böylelikle küresel ısı ve kimyasal yapıyı istikrarlı tuttuğunu ileri sürmektedir
Ilk hipoteziyle Lovelock, okyanus tuzluluğunda, atmosfer bileşiminde ve yüzey sıcaklığında küresel bir kontrol sisteminin varlığını ortaya koymuştur
Hipotezin dayandığı savlar şunlardır
Dünyanın küresel anlamda yüzey ısısı, Güneş tarafından sağlanan enerji arttığı halde sabit kalmıştır
Atmosferin bileşimi, değişken olması gerekirken sabit kalmıştır
Okyanusların tuzluluk oranı sabittir
Yeryüzünde yaşam başladığından bu yana Güneş'in sağladığı enerji %25 - %30 artmıştır Buna karşın gezegenin yüzey ısısı küresel düzeyde, olağan sayılamayacak şekilde sabit kalmıştır Dahası, Dünya'da atmosferin bileşiminin de fiilen sabit kaldığına dikkat çekmektedir
|
|
|