Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.Osman
Meleklerin bile hayâ ettiği halîfe:
Hz OSMAN
Hz Osman, Müslüman olmadan önce ticâretle uğraşırdı Zengin bir tüccârdı Cemiyette, sevilen, sayılan bir kimseydi İ’tibârı yüksek idi Hz Ebû Bekir’in de arkadaşı, yakın dostu idi Önemli işlerinde ona danışır, onun fikrini alırdı Câhiliye devrinin pisliklerine bulaşmadı
Peygamber kızı olsa gerek
Müslüman olmasını şöyle anlatır:
Benim firâset sahibi olan bir teyzem vardı Hastalandığında ziyâretine gitmiştim Bana dedi ki:
- Yâ Osman! Sen öyle biri ile evleneceksin ki, ne o senden önce bir erkek görmüş olacak, ne de sen ondan önce bir kadın görmüş olacaksın Bu kız çok güzel olup, sâliha biridir Ayrıca bu kız, Peygamber kızı olsa gerek
Ben teyzemin bu sözüne çok hayret ettim Çünkü, peygamber olarak bildiğim kimse yoktu Hiç ortada böyle bir şey yok iken, teyzem bunları nereden çıkartmıştı Şunu da biliyordum ki, teyzem pek çok lâf etmezdi Benim hayretler içinde kendisine baktığımı görünce konuşmasına şöyle devam etti:
- Merak etme, O kimseye cenâb-ı Haktan vahiy gelmeye başladı Sen O’nu bulmakta güçlük çekmiyeceksin!
- Ey teyzem, hep sır olan şeyler söylüyorsun Beni meraklandırıyorsun Sözlerini biraz açarak beni meraktan kurtar
- Muhammed bin Abdullah’a peygamberliği bildirildi Artık halkı hak dîne da’vete başladı Çok zaman geçmez ki, sen O’nun dînine girer kurtulursun O’nun dîni, bütün âlemi aydınlatacaktır
Bu mes’ele benim zihnimi çok meşgûl etmeye başladı Her önemli mes’elede fikrini aldığım, Hz Ebû Bekir’e koştum Teyzemin söylediklerini kendisine aynen bildirdim Bana dedi ki:
- Teyzen doğru söylemiş Yâ Osman, sen akıllı adamsın Hiç görmiyen, işitmiyen, fayda veya zarar veremiyen şeye nasıl tapınılır? O nasıl ilâh olarak kabûl edilir?
- Yâ Ebâ Bekir, doğru söylüyorsun Ben de bu mantıksızlığın farkındayım Fakat çâre bulamamıştım
- Merak etme, artık bize hak yolu gösteren zât geldi Ben kendisinin peygamber olduğuna inandım, îmân ettim Gel seni de huzûruna götüreyim, sen de îmân et!
Cennete da'vet eder
Beraberce Resûlullahın huzûruna vardık Bana buyurdu ki:
- Yâ Osman, Hak teâlâ seni Cennete misâfirliğe da’vet eder Sen de bu da’veti kabûl et! Ben bütün insanlara hidâyet rehberi olarak gönderildim
Resûlullahın, güleryüzle gâyet samîmî bir şekilde yaptığı bu da’vet üzerine, hemen büyük bir şevkle kelime-i şehâdet getirip, Müslüman oldum
Daha sonra Resûlullaha, Şam’a gittiğimde gördüğüm rü’yâyı anlattım Rü’yâmda, “Ey insanlar, uyanın! Ahmed Mekke’de zuhûr etti” diye nidâ işitmiştim Sonra da Mekke’ye gelince de, teyzem bana Resûlullah efendimizden haber vermişti
Hz Osman, çok cömert idi İyilik yapmayı, muhtaç kimselerin ihtiyaçlarını görmeyi çok severdi Güzel hâllerinden dolayı, Resûlullah efendimiz kendisini çok severdi
Peygamber efendimiz, Eshâbının ileri gelenlerinden çoğunun bulunduğu bir toplantıda, sohbet buyururken:
- Herkes dostunun yanına varsın, buyurdu
Sen benim sevdiğimsin
Herkes sevdiği arkadaşının yanına gitti Peygamber efendimiz de, Hz Osman’ı yanına alıp buyurdu ki:
- Sen, dünyada ve âhırette benim sevdiğimsin
Hz Âişe anlatır:
Resûlullah efendimiz, bir gün istirahat ediyordu Bu sırada Hz Ebû Bekir içeri girmek için izin istedi
İzin verilip içeri girdi Resûlullah hiç hâlini değiştirmedi Sonra, Hz Ömer izin alıp içeri girdi Yine hâlini değiştirmedi Uzanmış vaziyette iken onlarla sohbet ettiler
Daha sonra, Hz Osman kapıya gelip içeri girmek için izin istedi Peygamber efendimiz oturdular Hz Osman’ı bu şekilde kabûl ettiler
Hepsi gittikten sonra sordum:
- Babam Ebû Bekir ve Hz Ömer içeri girdiklerinde hiç hâlinizi bozmadınız Fakat Hz Osman içeri girince, oturdunuz Bunun sebebi nedir?
- Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasıl hayâ etmem
İbni Mes’ûd hazretleri anlatır:
Bir gün gazâda, Resûlullah ile beraberdim Yiyecek bitti, asker sıkıntı içerisindeydi Resûl-i ekrem bu hâle vâkıf olunca buyurdu ki:
- Allahü teâlâ size, güneş batmadan rızık gönderecektir
Hz Osman bu sözü işitince, “Resûl-i ekremin her sözü muhakkak doğru çıkar” diye düşünüp, yiyecek bulmaya çalıştı Bu rızkın gelmesine sebep olmak ve Resûlullahı memnûn etmek istiyordu
Bunlar nedir?
Bir yerde dört deve yükü yiyecek buldu Bunu yüksek fiyatla satın alıp, Resûlullahın huzûruna getirdi Peygamber efendimiz Hz Osman’a sordu:
- Yâ Osman! Bunlar, nedir?
- Osman’dan Allahü teâlânın Resûlüne hediyedir
Seyyid-i Kâinatın buyurdukları, gecikmeden yerine gelince, mü’minler sevindiler, münâfıklar mahzûn oldular Server-i âlem hazretleri mübârek ellerini açıp, şöyle duâ ettiler:
- Yâ Rabbî! Osman’a çok ecir ver
Hz Osman muhtaç olanlara bol bol yemek yedirirdi Fakat kendisi evde sirke ve zeytinyağı yerdi Yola giderken, devesinin arkasına kölesini de alırdı Peygamber efendimiz şöyle duâ buyurmuştur:
- Yâ Rabbî! Osman’ın geçmiş ve gelecek gizli, âşikâr bütün günâhlarını affet
Müslümanlar, Medîne’ye hicret ettikleri zaman, su sıkıntısı vardı Rûme kuyusundan başka içilecek su yoktu Bu kuyu da bir Yahûdîye âit idi
Yahûdî, Müslümanları zor durumda bırakmak için, kuyudan her zaman su vermiyordu
Verdiği günlerde de çok yüksek fiyatla sattığı için herkes alamıyor, fakir Müslümanlar çok sıkıntı çekiyorlardı
Cenneti müjdeliyordu
Peygamber efendimiz, bu durumu gördükçe üzülüyordu Kuyuyu satın alıp, Müslümanlara sebil edecek kimsenin, Cennette karşılığını kat kat alacağını müjdeliyor, açıkça Cenneti va’dediyorlardı Bu müjdeyi işiten Hz Osman, hemen Yahûdînin yanına varıp, pazarlığa başladı
Yahûdî, Müslümanların mecbûren bu kuyuyu satın alacaklarını bildiği için, ödenmesi mümkün olmayan bir fiyat istedi Bu duruma Hz Osman çok üzüldü Fakat ne yapıp yapıp bu kuyuyu satın alarak Resûlullahı memnun etmek istiyordu Yahûdîye dedi ki:
- Senin dediğin fiyatla bu kuyuyu ben satın alamam Sana bir teklîfim var Gel seninle beraber ortaklaşa bu kuyuyu işletelim Böylece kuyu elinden çıkmamış olur Kuyunun yarı hissesini bana sat Birgün sen, birgün ben kuyuyu işletelim
Yahûdî, işin neticesinin nereye varacağını anlayamadı Teklîf çok hoşuna gitti On iki bin dirheme kuyunun yarı hissesini verdi Kuyunun başında bir gün Yahûdî, diğer gün Hz Osman durup, su veriyorlardı Yahûdî yine yüksek fiyatla suyu satıyor, Hz Osman ise bedava olarak veriyordu Müslümanlar, sıra Hz Osman’a geldiği vakit, o günün ihtiyaçlarını aldıkları gibi, ertesi günün ihtiyaçlarını da doldurup gidiyorlardı
Dolayısıyla ertesi gün Yahûdîye gelen olmuyordu Yahûdî oyuna geldiğini anladı Fakat iş işten geçmiş oldu Sonra gelip, kuyunun diğer yarısını da aynı fiyatla Hz Osman’a satmak istedi Fakat Hz Osman kabûl etmedi Bir müddet sonra tekrar gelip, daha aşağı bir fiyat teklîf etti Hz Osman yine kabûl etmedi Biliyordu ki, Yahûdî mecbûren bu kuyuyu satacaktı Çünkü başka çâresi yoktu Daha sonra Yahûdinin ısrârına dayanamıyarak, ucuz bir fiyatla diğer yarısını da satın aldı Böylece kuyunun tamamı Müslümanların ihtiyaçları için sebil edildi Peygamber efendimiz, bu habere çok sevinip Hz Osman’a hayır duâ ettiler
Her adımına bir köle
Hz Osman, her fırsatta, Peygamber efendimizi memnûn etmek, O’nun mübârek duâsına mazhâr olmak için fırsat kollardı
Bir gün Hz Osman, Resûlullah efendimizi evine da’vet etti Resûlullah buyurdu ki:
- Yalnız beni mi da’vet ediyorsun?
- Eshâb-ı kirâm da da’vetlidir
Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî hazretlerini, bütün Eshâbına haber vermesi için yolladı Kendisi de Hz Ali ile, Hz Osman’ın evine doğru yürümeye başladı
Hz Osman geriden, Peygamber efendimizin adımlarını sayıyordu Resûlullah bunu fark edip, sebebini sorduğunda, şu cevâbı verdi:
- Yâ Resûlallah! Her adımınıza bir köle azâd edeceğim
Da’vetten sonra da, saydığı adım kadar köle azâd etti
Hz Ömer’den sonra üstünlük sırası, Hz Osman-ı Zinnûreyn’e gelir Bunun hilâfeti de ümmetin icmâ’ı ile sâbittir
Müslüman olduktan sonra, Peygamberimizin kızı Rukayye ile evlendi Peygamberimizin kızları Rukayye ve Ümmü Gülsüm daha önce Ebû Leheb’in oğulları Utbe ve Uteybe ile nişanlanmışlardı Peygamberimiz, insanları Müslüman olmaya da’vete başlayınca, Ebû Leheb düşmanlık etmeye başladı Oğulları da düşmanlık edip, Resûlullahın kızlarını almaktan vazgeçtiler Böylece Resûlullahı sıkıntıya düşürmek istediler
Osman'a verirdim
Bunun üzerine vahiy gelerek Rukayye Hz Osman’a nikâh edildi Rukayye, Bedir savaşından sonra vefât edince, Peygamberimizin diğer kızı Ümmü Gülsüm de Hz Osman’a nikâh edildi Bu bakımdan ona, Peygamberimizin iki kızıyla evlenme ni’metine kavuşmuş olduğu için, iki nûr sahibi ma’nâsına “Zinnûreyn” denilmiştir
Resûlullah efendimiz, ona, birbiri ardınca, iki kızını vermiştir İkinci kızı vefât edince;
- Bir kızım daha olsaydı, onu da Osman’a verirdim, buyurmuştur
İkinci kızını verdiğinde, Hz Osman’ı gâyet medhetmişti Düğünden sonra kızı dedi ki:
- Ey benim gözümün nûru babam! Hz Osman’ı gâyet medheylediniz Buyurduğunuz kadar değil
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz kızına buyurdu ki:
- Ey benim kızım! Osman’dan gökteki melekler hayâ ederler Ey canım kızım, Osman’a çok saygı göster Çünkü, Eshâbım arasında, ahlâkı bana en çok benzeyen odur
Başka bir zaman da:
- Ben Allahü teâlânın huzûrunda, Osman’ın düşmanlarının hasmıyım, onlara karşıyım, buyurdu
Bir başka zaman da:
- Bütün peygamberler, hayatlarında bir kimse ile iftihâr etmiştir Ben de Osman bin Affân ile iftihar ederim, buyurdu
Resûlullah, Hz Osman’a buğzeden bir kimsenin cenâze namazını kılmamıştır
Hakkında âyet nâzil oldu
İslâmiyet yayılmaya başlayınca, her taraftan Müslümanlar çoğalıp Medîne’ye geliyordu Peygamberimizin mescidi dar gelmeye başlamıştı Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Bizim mescidimizi bir zrâ genişleten Cennete gider
Hz Osman dedi ki:
- Yâ Resûlallah, malım mülküm sana fedâ olsun! Mescidi genişletme işini üzerime alıyorum
Mescidi 40 zrâ ya’nî 20 metre genişletti ve bütün masraflarını karşıladı Bunun üzerine, “Allahın mescidlerini ancak, Allaha, âhiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allahtan korkan kimseler ta’mîr eder İşte hidâyet üzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır” meâlindeki Tevbe sûresi 18 âyeti nâzil oldu
Hz Osman, Peygamber efendimizin vahiy kâtiplerinden idi Güzel yazar, güzel konuşurdu Hitâbeti kuvvetli idi Kur’ân-ı kerîmi çok okurdu Ezberi çok ileri derecede idi Namazda, bir rek’atte bütün Kur’ân-ı kerîmi okuyan dört kişiden biri de Hz Osman’dır Çok okuduğu için elinde iki mushaf eskimiştir
12 sene hilâfet makâmında kalan Hz Osman, çok cesûr idi Hiçbir felâket karşısında sarsılmamıştı Bunun için halîfeliği çok başarılı geçmiştir Bilhassa halîfeliğinin ilk yılları, İslâm târihinin altın yılları olmuştur Devrinde birçok yerler fethedilmiştir Horasan, Hindistan, Mâverâünnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve Kuzey Afrika’nın birçok yerleri, O’nun devrinde İslâm topraklarına katılmıştır
Resûlullah efendimiz haber verdi
Hz Osman, herkese lâyık olduğu vazîfeyi verirdi Onun ta’yîn ettiği vâliler, askerlikte ve memleketleri fethetmekte, en seçme kimselerdi İslâm memleketleri batıda İspanya’ya, doğuda, Kâbil ve Belh’e kadar genişledi
Birgün Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâma, meydana gelecek fitneleri zikrediyordu O sırada kendini örtmüş bir kişi geçiyordu Server-i âlem buyurdu ki:
- O fitne günü bu şahıs, hidâyet üzere olacaktır
Kalkıp o şahsa baktılar Osman bin Affân idi
O şahsı Resûl-i ekreme göstererek dediler ki:
- Yâ Resûlallah Bu mudur?
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Evet
Yine aynı husûsta Hz Âişe-i Sıddîka’dan rivâyet edilen hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki:
(Yâ Osman! Allahü teâlâ sana hilâfet denen bir gömlek giydirecek Eğer münâfıklar onu soymak isterlerse, bana kavuşuncaya kadar sakın onu çıkarma!)
Bu hadîs-i şerîf sebebiyle Hz Osman, muhâsara edildiği zaman halîfelikten çekilmemiştir
Halîfeliği sırasında adâlet ile davranmaya çok dikkat ederdi Birgün bir gencin kulağını çekti Gencin kulağı acıyıp şöyle dedi:
- Efendim, herkesin birbirinden hakkını alacağı kıyâmet gününü düşününüz
Benim kulağımı çek
Bu söz Hz Osman’a çok te’sîr etti Buyurdu ki:
- Ey genç, sen de benim kulağımı çek, ödeşelim
Genç, Hz Osman’ın kulağını çekti Hz Osman;
- Biraz daha çek, buyurunca, genç dedi ki:
- Siz Kıyâmet gününü düşünerek korktunuz Ben de o günkü hesaptan korkuyorum
Hz Osman buyurdu ki:
- On şey çok zâyi olmuştur: Suâl sorulmayan âlim, amel edilmeyen ilim, kabûl edilmeyen doğru görüş, kullanılmayan silâh, içinde namaz kılınmayan mescid, okunmayan mushaf, Allah yolunda dağıtılmayan mal, binilmeyen vâsıta, dünyayı isteyenin içindeki zühd ilmi, içinde âhiret yolculuğu için azık edinilmeyen uzun ömür
Hz Osman zamanında İslâm dünyası çok genişledi Bütün Arabistan, Afrika’nın büyük bir kısmı, Irak, Hindistan, Çin, Buhara, Türkistan, İran İslâmın idâresi altına girdi İslâm sancağı İstanbul surları önüne kadar götürüldü
Fethedilen yerlerdeki halk seve seve Müslüman oluyordu Böylece Müslümanların sayısı milyonları buldu Müslümanların bu kadar çoğalması, her milletten insanın bulunması sebebiyle, karışıklıklar da baş göstermeye başladı Münâfıklar, Müslümanların arasına fitne tohumları ekmeye başladılar
İbni Sebe yapıyordu
Yahûdîler ve diğer İslâm düşmanları, Müslümanları birbirine düşürmek için el birliği ederek gece gündüz çalışıyordu Bunların elebaşılığını da Yemenli bir Yahûdî olan, Abdullah bin Sebe yapıyordu
Mısır’da fitneci kimseleri başına topladı Kurduğu bir teşkilâtla, câhil ve başıboş Mısır kıptîlerini dünyalık şeylerle kandırarak, çapulcu alayı meydana getirdi
Onüç bin kişilik bu çapulcu takımı, Medîne’ye kadar yürüyüp Halîfeyi indirmek istediler Hz Osman’ın evini kuşattılar Hz Hasan, Hz Hüseyin, Hz Talhâ, Hz Osman’ın kapısında nöbet tutuyorlardı
Hz Osman, evini saran âsîlere seslenip dedi ki:
- Elebaşlarınızdan iki kişi benim yanıma gelsin!
İstediği iki kişi gelince onlara sordu:
- Resûl-i ekrem efendimiz, Medîne’ye teşrîf ettiği vakit, Müslümanlar susuzluktan kırılıyordu Peygamber efendimiz, Rûme kuyusunu satın alıp, Müslümanlara bedava su veren kimseye Cenneti va’detti Bu va’d üzerine kuyuyu satın alıp, Müslümanlara vakfeden ben değil miyim?
- Evet sen idin?
- Darda kalan, İslâm ordusunun tamamını donatan, ben değil miyim?
- Evet sendin?
- Mescid dar geldiği vakit, Resûl-i ekrem efendimiz, “Cennette daha hayırlısını almak üzere, falancanın arsasını kim alıp mescide ilâve eder” buyurduğu vakit onu satın alıp, mescide katan ben değil miyim?
- Evet sensin
- Resûl-i ekrem, Ebû Bekir ve Ömer ve ben, Sebir dağında otururken, dağ sallanmaya başladığında, “Ey Sebir dağı dur! Zîrâ senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başka kimse yoktur!” buyurmadı mı?
- Vallahi doğru söylüyorsun Aynen öyle oldu
Fitneden koru
Hz Osman, “Allahü ekber” diye tekbîr aldı Sonra:
- Şâhid olun ki, ben şehîdim, buyurdu
Bu sırada, âsîler duvarı atlayarak içeri girdiler Hz Osman Kur’ân-ı kerîm okurken, saldırıp şehîd ettiler Son nefesini verirken şöyle duâ etti:
- Yâ Rabbî, Ümmet-i Muhammedi, tefrikadan, fitneden koru!
Bunu üç defa tekrarladı
Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Abdullah bin Selâm hazretleri anlatır:
“Muhâsara esnâsında, Hz Osman’ın yanına gittim Bana şunu anlattı:
Bu gece rü’yâmda, şu pencereden Resûl-i ekrem efendimizi gördüm Aramızda şu konuşma geçti:
- Osman seni muhâsara ettiler öyle mi?
- Evet yâ Resûlallah!
- Seni susuz bıraktılar öyle mi?
- Evet yâ Resûlallah!
İftârı bizimle yap
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz bana bir bardak su verdi Ve ben bu suyu içtim Göğsümde soğukluğunu hâlâ duyuyorum Bana buyurdu ki:
- İstersen seni onlara galip getirelim veya istersen iftârı bizim yanımızda yap!
- Yâ Resûlallah, ben sizin yanınızda iftâr etmeyi tercîh ederim ”
Abdullah bin Selâm hazretleri, Hz Osman’ın yanından çıktıktan sonra isyâncılara dedi ki:
- Tarihte öldürülen her peygamber için yetmiş bin asker öldürülmüştür Öldürülen her halîfe için de onbeş bin kişi öldürülmüştür Gelin bu işten vazgeçin! Yoksa âhirette bunun cezâsını çok şiddetli olarak çekeceksiniz! Ayrıca Hz Osman’ın üzerinizde çok hakkı vardır
Fakat âsîler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakâret ettiler
Hz Osman, bir çocuğu doğduğu zaman, onu yedinci günü kucağına alırdı
Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi
- Kalbime onun sevgisinin düşmesini istiyorum Eğer ölürse göstereceğim sabır ve metânetten dolayı alacağım sevâb daha büyük olur
Bire yediyüz verene verdik
Bir defasında Medîne’de kıtlık vardı O sırada Hz Osman’ın Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti Eshâb-ı kirâm satın almak için yanına gittiler Hz Osman dedi ki:
- Sizden daha iyi alıcım var ve sizden daha fazla veren var, ona vereceğim
Eshâb-ı kirâm durumu Hz Ebû Bekir’e bildirip dediler ki:
- Kıtlık zamanında böyle yapması uygun olur mu?
Hz Ebû Bekir buyurdu ki:
- Hz Osman Resûlullahın dâmâdı olmakla şeref kazanmıştır ve Cennette onun arkadaşıdır Siz onun sözünü yanlış anladınız, beraber gidelim
Hz Ebû Bekir, Hz Osman’ın yanına gidip durumu anlatarak buyurdu ki:
- Yâ Osman, Eshâb-ı kirâm senin bir sözüne üzülmüşler
Hz Osman şu cevabı verdi:
- Evet ey Resûlullahın halîfesi, onlardan iyi alıcı olan, bire yediyüz veriyor Onlar bire yedi veriyor Biz bu buğdayı bire yediyüz verip alana verdik
Bundan sonra yüz deve yükü buğdayı Medîne’de bulunan fakîrlere, Eshâb-ı kirâma bedava dağıttı Yüz deveyi de kesip fakîrlere yedirdi Hz Ebû Bekir bu işe çok sevinip, Hz Osman’ın alnından öptü
|