Prof. Dr. Sinsi
|
Tarikat Nedir ?

Tarikat nedir ?
Tarikat; Aynı din içinde, farklı ilkeler, yorumlar ve uygulamalarla birbirinden ayrılan, din felsefesi ve Tanrı'ya ulaşma yollarından her biri Tarikatlardaki düşünce sisteminin temeli, tasavvuf düşüncesinden kaynaklanır Şeriat çerçevesinde, Tanrı bilgisini elde etmenin ve ona ulaşmanın tek yolu, Kur 'an ve hadis'tir Bu yolun adı ise Tarikat-ı Muhammediye'dir (Hz Muhammed'in Yolu) Bir anlamda bu yol, tek tarik-i hidayet 'tir (Doğru Yol), yani İslamm bütün şart ve kurallarına uygun olarak yaşama yoludur
Bununla birlikte, kimi yorumculara göre Tanrı kavramı, Tanrı'ya ulaşma olgusu, din felsefesi ve benzeri kavramlar yalnız akılla çözümlenemez ve anlaşılamaz
O zaman hem Kur'an'ın, hem hadis' lerin, hem de uygulamaların ayrı bir yorumu gereklidir Çünkü İslamm zahir ve bâtm olmak üzere iki aşamalı anlamı ve niteliği vardır Zahir (açık, herkesin anlayabileceği) anlam çoğunluk içindir; bâtın (gizli, örtülü) anlam, ancak bilginlerin ve bilgelerin yorumlarıyla ve yalnız akim değil, duygu ve sezgilerin de yardımıyla açığa çıkabilir İşte, sofilerin (mutasavvıflar, yani tasavvuf inancına bağlı olanlar) böylece yorum kapılarını açması, İslam inanç ve felsefesine çeşitli yorumların ve açıklamaların girmesine yol açtı, tarikat kavramı ve çeşitli tarikatlar ortaya çıktı Sofilerin deyişiyle, "şeriaf'tan "hakikaf'e, hakikatten de "marifef'e geçilme yolları açıldı
Önce ana tarikatlar, sonra bu tarikatlar içindeki ilke ve uygulama farklılıklarından çeşitli kollar oluştu Sofiler, önceleri kurucuları, inanç ilkeleri, zikir (Tanrı'nın adlarından birini art arda anarak yapılan ibadet) ve ibadet biçimleri gibi uygulama farklılıklarından doğan dört ana tarikat kabul etmişlerdi:
Halife Ebubekir'in kurduğu Sıddıkiye (Ebubekir, Sıddık adıyla anılırdı);
halife Ömer'in kurduğu Ömeriye;
Hz Osman'm kurduğu Osmaniye;
halife Ali'nin kurduğu Aleviye
Bununla birlikte bu ayırımın, tarikatları belli bir sıraya bağlamak ve başlangıcını Hz Muhammed'e ulaştırmak amacıyla yapıldığı açıklanmıştır Sofiler, tarikatların, Hz Muhammed' in sahabeye (Hz Muhammed'in ilk yandaşları) önerdiği ve öğrettiği zikir biçimlerinden kaynaklandığını da belirtmişlerdir Onlara göre Hz Muhammed, Ebubekir'e gizli zikir (zikr-i hafi) yöntemlerini, Ali'ye ise açık zikir (zikr-i celi) yöntemlerini öğretti Bu iki yöntem, tarikatların özünü oluşturdu; böylece açık zikri kabul eden tarikatlar Ali'ye, gizli zikri kabul edenler Ebubekir'e bağlandı Aslında, İslamın ilk yıllarında tekkesi, şeyhi, müritleri, belirlenmiş uygulamaları, vb ile gelişmiş bir tarikat olgusu yoktu Günümüzdeki anlamı ve niteliğiyle tarikatlar yaklaşık XI yy'dan sonra ortaya çıktı
Her tarikat, kurucusunun adına göre, Tayfuriye, Güney diye, Nuriye gibi adlar alıyordu İlk tarikatlar, sonrakiler gibi etkin, yaygın ve uzun ömürlü olmadı
Ama bunların arasında Ahmet Yesevi'nin kurduğu Yeseviye,
Abdülkadir Geylani'nin kurduğu Kadiriye,
Ahmet Rifai'nin kurduğu Rifaiye gibi, varlıklarım yüzlerce yıl sürdüren tarikatlar doğdu
Bu temel tarikatlar ve onların kollan daha sonra Türk ve Müslüman niteliklerini kazanan Anadolu'ya yayıldı Ama Anadolu'da asıl etkili olan iki büyük tarikat, ikisi de burada doğan Bektaşilik ve Mevleviliktir Bektaşiliği Hacı Bektaş Veli Mevleviliği ise Mevlana Celalettin Rumi kurdu
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu ve örgütlenmesi, geleneklerde Bektaşiliğe bağlandı Hacı Bektaş Veli, Yeniçeri ocağının manevi kurucusu olarak kabul edildi, böylece Bektaşilik, Yeniçeri ocağında büyük bir önem ve etkinlik kazandı
Mevlevilik, imparatorluğun sanat, müzik ve kültür yaşamında ağırlığını duyurdu Nakşüik ise ulema smıfmın düşünce yapısını biçimlendirdi Öteki tarikatlarsa halk arasında yayılan öğreti merkezleri olarak etkin oldular Bu yüzden çağının gerçeklerini simgeleyen kendi türünde birer akademi kimlikleriyle tarikatlar, sarayın tuttuğu, desteklediği merkezlerdi Kimi mutasavvıflar tarikatları genel olarak üç kümede toplarlar:
1 Tarik-i ahyar (zahitlerin yolu): Zahitlerin seçtiği bu yol, çok namaz kılarak, çok Kur'an okuyarak, çok oruç tutarak Hakk'a kavuşmak isteyenlerin yoludur;
2 Tarik-i ebrar (mücahede ve riyazet yolu): Riyazet ve mücahedeyle Hakk'a varmak isteyenlerin yoludur; ancak bunlar için zikrin ve riyazetin zevkine kapılıp manevi zevk ve kerametlerle oyalanarak öze ulaşamamak tehlikesi vardır;
3 Tarik-i şuttar (aşk ve cezbe yolu): Aşk ve cezbe yolu, tevbe, kanaat, tevekkül, devamlı kalp zikri ve rızayla Hakk'a ulaşmak isteyenlerin yoludur
Hakk'a ulaşmak için en tehlikeli, ama en kısa yol budur Tehlikesi, insanın her an yoldan çıkabileceği düşüncesinden kaynaklanır Tarikatlar, önce birer düşünce ve din felsefesi olarak doğdular, sonra birer öğreti merkezi olarak yaygınlaştılar
Bu merkezlerin ortak bazı özellikleri vardı:
Tekke ya da dergâh
Tarikat mensuplarının birlikte yaşadıkları, çalışıp öğrenim yaptıkları, ayin düzenledikleri, zikir ve ibadet ettikleri, kimi zaman da orada yatıp kalktıkları, kendine özgü yapı özellikleri ve üslubu bulunan br binaydı
Kıyafet ya da tarikat cihazı
Hemen her tarikatın, kendi inanç biçimini simgeleyen tacı, külahı, kemeri, hırkası vardı Bazı tarikatlarda, Mevlevile-rin giydiği tennure gibi, zikir ve ayin biçimine göre kesilmiş özel entari ve benzeri giyecekler giyildi Zikir biçimleri ve yöntemleri Her tarikatın kendine özgü zikir biçimi ve yöntemi vardı
Vird biçimleri ve yöntemleri
Her tarikattaki, çeşitli ayet ve hadislerden derlenerek oluşturulan ve belli bir ahenkle birlikte okunan dualar bütünüydü
Murakabe biçim ve yöntemleri
Kişinin yalnız basma,yalnızca mürşidini düşünerek kendi nefsiyle konuşması ve hesaplaşmasıydı Riyazet ve çile Genellikle kırkar gün süreyle uygulanan, perhiz dönemleri ve tek basma kalma (çile) yöntemleriydi (çile yalnızca Mevlevilikte bin gündür)
Seyahat
Bir tarikata bağlı olan dervişe uygulanan seyahat ya cezalandırma niteliğindeydi ya da tarikat yolunda yücelmesi, deneyim kazanması için verilirdi
Mukabele
Demişlerin semahane ya da tevhithane denen toplantı salonlarında birlikte zikretmeleriydi Bütün bu uygulamalar, hemen her tarikatta, küçük farklılıklarla görüldü Bir tarikata girmenin çeşitli yolları vardı Tarikata girmek isteyenlere talip adı verilir, isteği kabul edilen, dergâha alınır, acemiler arasına girerdi Kendisine, mürşit tarafından bazı zikir ve ibadet görevleri verilir ve dergâh düzenine uyacağına söz alınırsa ona mürit denirdi: "Sevr ü sülük" denen manevi terbiye yöntemlerine alınırsa mürit'm adı silik olurdu Sülükun (sâlikin tuttuğu yol) çeşitli aşamaları vardı Her aşamada daha güç yöntemler uygulanır, daha ağır zikirler edilir, daha büyük sorumluluklar alınırdı Derviş bu süre içinde verilen her öğreti buyruğunu tartışmasız yerine getirmek zorundaydı Bu aşamaları başarıyla tamamlayan derviş, vâsıl adını alır, yani artık belli sınavları geçmiş ve belli bir dereceye ulaşmış olurdu
Tekkeler ve dergâhlar 30 Kasım 1925'te çıkarılan bir yasayla kapatılınca, tarikatlar da işlevlerini yitirdiler
|