Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
emanet, emanetin, islamda, önemi

Emanet Nedir - İslam'da Emanetin Önemi

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Emanet Nedir - İslam'da Emanetin Önemi



Emanet Nedir - İslam'da Emanetin Önemi

Emanet; korumak ve saklamak için insana verilen maddi ve mânevi şeyler demektir

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

“Bir kısmınız diğerlerine bir şey emanet ederse, güvenilen kimse kendisine emanet edileni yerine versin ve bu hususta Rabbi olan Allah’tan korksun” buyuruyor (Bakara: 283)

Hadis-i şerif’te ise:

“Emanet izzettir” buyuruluyor (Münavî)

Diğer Hadis-i şerif’lerde ise şöyle buyuruluyor:

“Nezdinde emânet bırakılan eşyayı sahibine iade et Sana hıyânet eden kimseye de hıyânet etme!” (Tirmizî)

“Güvene lâyık olmak bir bakıma zenginliktir” (Camius-sağir)

Yani başkalarının güvenine lâyık olan zât, itibarın sağladığı bir zenginliğe sahiptir

“Halkın malında ve ırzında emanete mâlik olmak rızık bolluğunu, hiyânet ise bil’akis fakr ve ihtiyacı celbeder” (Camius-sağir)

Emanete riayet imânın kemâline işarettir Allah-u Teâlâ emaneti müslümanların sıfatı olarak beyan buyurmuştur:

“Onlar o kimselerdir ki, emanetlerine ve ahidlerine riâyet ederler” (Müminun: 8)



Allah-u Teâlâ emaneti insana yüklediğini ve bunun çok büyük bir şey olduğunu Âyet-i kerime’sinde beyan buyuruyor:

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler Onu insan yüklendi Çünkü insan çok zalim ve çok cahildir” (Ahzab: 72)

Binaenaleyh emanet sahibi olan Allah-u Teâlâ’nın hakkını eda etmek insanlar üzerine farzdır

Emanetin çok geniş manası vardır Dinî, dünyevî, ahlâkî her şey emanet dairesine girer

İslâm dini emirleri ve yasakları ile bütün olarak ilâhî bir emanettir Hükümlerine kâmil bir şekilde uymak farzdır, uymayanlar emanete hıyanet etmiş olurlar

Kişiye bütün vücudu ve azâları, her şeyi birer emanettir Maddî ve manevî sıhhat ve afiyetini koruması, emanete hıyanet etmemesi, aklını iyiye ve doğruya kullanması, mesuliyetini idrak etmesi gerekir

Anne baba, evlât kardeş, karı koca, akrabalar hısımlar, komşular arkadaşlar, yoksul dul ve yetimler, her çeşit insan sınıfları ile her hususta ahkâm ölçüleri çerçevesinde adaletle ve iyilikle hareket etmek vazifesi bir emanettir

Birinin diğerine geri almak üzere bıraktığı mal veya ödünç bir şey emanet olduğu gibi, bir toplulukta konuşulup da dışarıya sızmaması icabeden sözleri ve sırları saklamak da emanettir

Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyurulmaktadır:

“Toplantılarda cereyan eden sözler gizli tutulmalıdır” (Tirmizî)

İstişare yapıldığında, konuşulanların sağa sola yayılmaması emanettir Akıl danışan kimseye doğru bilgi vermek, hakikatı anlatmak da emaneti yerine getirmektir

Ücret veya maaş karşılığında çalışan kimsenin yapacağı işi hakkıyla yapması, mesuliyetini bilmesi emanettir Yanında çalıştığı kimsenin izni olmaksızın işi gevşek tutarsa, işe geç gelir veya erken paydos ederse, emanetin hilâfına hareket etmiş olur

Aynı şekilde çalışanlar da çalıştıranlara bir emanettir Bütün bu hak ve hukuklara riâyet edilmesi zaruridir

Hatta insanların faydalanmasına sunulan hayvanların haklarını gözetmek de emanettir

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:

“Hepiniz muhafızsınız ve hepiniz maiyyetinizde bulunanların hukukundan mesulsünüz

Amirler maiyyetindekilerin, erkek âile efradının muhafızı durumundadır Kadın da kocasının evi ve çocukları üzerinde muhafızdır

Hülasa, hepiniz muhafızsınız ve hepiniz emriniz altında bulunanların hukukundan mesulsünüz” (Buharî-Müslim)

Gerek dini ve gerekse dünyevî vazifeler de birer emanettir Bu vazifelerin ehil olan kimselere, lâyık olanlara verilmesi lâzımdır

Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:

“Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” (Nisâ: 58)

Bu Âyet-i kerime Mekke’nin fethinde nazil olmuştur

Kâbe-i muazzama’nın bakım ve temizlik işleri Osman bin Talha ailesinin elinde bulunuyordu Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Mekke’yi fethettiğinde henüz müslüman olmamış olan Osman, kapısını kilitleyip Kâbe’nin üstüne çıkmıştı Anahtarı vermeyi redderek “Senin peygamber olduğunu bilseydim, onu verirdim” demişti Bunun üzerine Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Osman’ın kolunu bükerek anahtarı elinden zorla aldı ve Kâbe’yi açtı

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz içeri girdi, iki rekât namaz kılıp dışarı çıkınca amcası Hazret-i Abbas -radiyallahu anh- anahtarın ve şerefli bir vazife olan bakıcılığın kendisine verilmesini istedi Bunun üzerine Âyet-i kerime nâzil oldu Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazret-i Ali -radiyallahu anh-e anahtarı yine eski vazifeliye vermesini ve ondan özür dilemesini emir buyurdu

Anahtar kendisine teslim edildiğinde, Osman bunun sebebini sordu Hazret-i Ali -radiyallahu anh-: “Bu bize âit bir mesele değildir, emr-i ilâhî’dir” buyurdu ve Âyet-i kerime’yi okudu Bundan fevkâlade duygulanan Osman bin Talha, müslümanlığın adalet ve emanet üzerindeki titizliğini görüce: “Ben artık Muhammed’in, Allah’ın Resulü olduğuna şehadet ediyorum” diyerek müslüman oldu

“Kıyamet ne zamandır?” diye soran bir zâta Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular:

“Emanet yitirildiği zaman kıyameti bekle! İşler ehil olmayanlara verilince kıyameti bekle!” (Buhârî Tecrid-i sarîh: 54)

Ebu Zerr-i Gıfârî -radiyallahu anh-: “Yâ Resulellah! Beni bir göreve tayin etmez misin?” diye sorduğunda, mübarek ellerini omuzuna koyarak şöyle buyurdular:

“Yâ Ebu Zerr! Sen zayıfsın, vazife ise emanettir ve kıyamet gününde rüsvaylıktır ve pişmanlıktır Ancak bu emaneti hakkıyla alıp yürütenler müstesnâ” (Müslim)

Ehliyet ve salâhiyeti olmayan, yapacağı işe hakkıyla vakıf olamayan bir kimse, bir işi üzerine alıp da lâyıkıyla yapamazsa, bu da emanete hıyanettir



Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kıyamete kadar olmuş ve olacak siyasî, içtimâî birçok hadiseleri hususiyetle Huzeyfe -radiyallahu anh- Hazretlerine haber vermiştir

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı arasında Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin mahrem-i esrârı olarak bilinen Huzeyfe -radiyallahu anh- der ki:

“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana iki hadise haber verdi Bunlardan birini gözümle gördüm, öbürünü görmeyi de gözlüyorum

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana emanetin nasıl indiğini şöyle haber verdi:

‘Emanet (yani din duyguları, adalet ve emniyet umdeleri) bir takım yiğitlerin kalplerinin derinliklerine indi Sonra onlar Kur’an’dan bilgiler öğrendiler, daha sonra Peygamber’in sünnetinden öğrendiler

(Yani hainliğin zıddı olan emanet veya;

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler Korkup endişeye düştüler Onu insan yüklendi Çünkü insan çok zâlim ve çok cahildir” (Ahzab: 72)

Âyet-i kerime’sinde işaret edilen iman, tevhid ve diğer emirler o insanın kalbine yerleşti Sonra Kur’an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye’den buyruk ve yasakları öğrenip yerli yerince yaptılar)’

Sonra Resulullah Aleyhiselâm bu emanetin yok olacağını şöyle haber verdi:

‘Bir kişi azıcık uyur O uyurken kalbinden emanet hissi çekilip alınır da; emanetin eseri (izi ve yeri), rengi uçuk bir nokta halinde yanık yeri gibi kalır Sonra o yine uyur, bu defa emanetin izi (geri kalan kısmı da) alınır Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki bere kabarcığı gibi kalır

Şu halde (o mübarek) emanet, senin ayağına düşürdüğün bir kıvılcımın düştüğü yeri şişirtip, senin onu bir kabarcık halinde görmen gibidir Halbuki bu kabarcıkta (vücudun hayatî açısından) bir önemi yoktur Bu eser, siyahlıktan daha kötüdür

Kalplerden emanet böyle silindikten sonra insanlar alış-verişe devam ederler, fakat içlerinde emaneti doğruca yerine getirecek kişi zor bulunur ‘Filân oğullarından emin bir kişi varmış, ne akıllı, ne tedbirli, ne zarif, ne kahraman adamdır, Allah’tan çekinir’ derler HALBUKİ ONUN KALBİNDE ZERRE KADAR İMAN YOKTUR

Huzeyfe -radiyallahu anh- der ki:

Ben o güzel günleri görüp geçirdim Kiminle olursa olsun düşünmeden alış-veriş ederdim

O müslümansa dini, başka dinden ise âmiri, valisi onu bana hâinlik etmekten menederdi

Bugün emanet ve emniyet kalmadığından, falandan başkasıyla alış-veriş etmiyorum” (Buhârî Tecrid-i sarih: 2039)

Huzeyfe -radiyallahu anh- Hazretleri emanetin yani din duygularının, adalet ve emniyet umdelerinin Allah-u Teâlâ tarafından insan gönüllerine nasıl ilham olunup sonra birer birer nasıl silinip gittiğini en beliğ bir üslup ile Resulullah Aleyhisselâm’ın nübüvvet lisanından nakletmiştir Bir kelime ile İslâm nurunun nasıl doğduğunu, nasıl söndüğünü bildirmiştir

İslâm nuru doğduğu ve yaşadığı müddetçe, ziyasını saçtığı yerlerde bütün fertler arasında umumi bir emniyet ve itimat teessüs edip; o nur-u mübin’in sönmesiyle de bütün gönüllere umumi bir emniyetsizlik ve zulmet kaplayacağı tasvir olunmuştur

Bu Hadis-i şerif’e çok dikkat etmek, işaret edilen ince mânâlardan ibret almak lâzımdır



Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz emanete hıyaneti nifak âlameti saymıştır

Buyururlar ki:

“Münafıklığın alâmeti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz Kendisine bir şey emanet edilirse hıyanet eder” (Buharî)

Diğer bir rivayette: “Her ne kadar oruç tutsa da, namaz kılsa da ve kendini müslüman zannetse de” buyurulmuştur (Müslim)

Bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyuruyorlar:

“Vaad borçtur Yazık şu kimseye ki vaad eyler de sonra meşrû bir engel bulunmaksızın vaadini yerine getirmez” (Münâvî)



Hadis-i şerif’lerde emanete hıyanet etmenin kıyamet alâmetlerinden olduğu haber verilmektedir Diğer bir Hadis-i şerif’te ise kıyamet alâmeti olarak “Emanetin ganimet bilineceği” beyan edilmektedir



Bugün mücahid kesilerek din namına halktan para toplayıp, gayesi haricinde harcayanlar da emanete hıyanet ederek büyük bir mesuliyet altına girmektedirler

Halbuki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Müslümanların işine harcanmak üzere ayrılan maldan birçok haksız harcamalar yapan kimseler için kıyamet gününde cehennem vardır” (Buharî Tecrid-i sarih: 1294)

“Emanete hıyanet edenler, olgun imandan mahrumdur” (C Sağir)

Âliye kabilesinden bir zat gelerek: “Yâ Resulellah! Bu dinde en zor ve en kolay şeyi bana haber ver!” dedi Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:

“Bu dinde en kolay şey ‘Lâ ilahe illallah, Muhammed’ün abduhu ve Rasulühu’ şehadetidir En zor olanı ise emanettir Zira emanete riayet etmeyenin dini de, namazı da, zekâtı da yoktur” (Bezzar)



İslâm dini Allah-u Teâlâ’nın insanlığa gönderdiği en aziz emanettir Bu emanet Mekke vâdisine indirildi Asr-ı saâdet müslümanları bu emanete hakkıyla layık oldular Kısa zamanda İslâmiyet’i yaydılar, Allah’ın yüce adını yücelttiler

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den sonra Araplar uzun süre bu emanete ehil oldular Memleketler genişleyip mal ve servetler çoğalınca, müslümanlar dünyaya daldılar ve ehliyete halel getirdiler Allah-u Teâlâ Türkleri ehil kıldı ve emaneti onlara verdi

Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir milleti getirir” (En’am: 133)



İnsan-ı kâmil’e emanet edilen ilâhi emanetullah ise ehline malumdur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.