Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allahın, nelerdir, selbi, sübûtî, sıfatlar, sıfatları, zati

Allahın Sıfatları Nelerdir? Zati (Selbi) Ve Sübuti Sıfatlar Nelerdir?

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allahın Sıfatları Nelerdir? Zati (Selbi) Ve Sübuti Sıfatlar Nelerdir?



Allah’ın (cc) Sıfatları

1Allah’ın (cc) Zati Sıfatları:

Allah’ın (c:c) zati sıfatları şunlardır:

a Vücut: Var olmak demektir Allah (cc) vardır Ama O bizim gibi bir bedene muhtaç değildir O’nun varlığı zihinde herhangi bir kalıba sokulamaz Zihne Allah (cc) ile ilgili gelen her şekilden dolayı Allah’ı (cc) tenzih etmek (sübhânallah demek) gerekir

b Kıdem: Allah (cc) ezelidir Allah’ın (cc) varlığının bir başlangıcı yoktur Allah (cc) ezelde (geçmiş bütün zamanlardan önce de) vardı Allah (cc) zaman kaydından uzaktır

c Beka: Allah (cc) ebedidir Allah (cc) biz fani varlıklar gibi ölümlü değildir Aslında Allah’ın (cc) zaman kaydından uzak olduğunu belirtmiştik

d Muhalefetü’n-Lil-havadis: Allah (cc) yarattığı hiçbir varlığa benzemez

e Kıyam Bi-nefsihi: Allah (cc) Kendi zatıyla vardır Varlığı için kimseye muhtaç olmamıştır

f Vahdaniyet: Allah (cc) birdir

Bu sıfatlar, Allah’ın (cc) zatı ile ilgilidir Allah’ın (cc) zatı ise bilinemez, tasarlanamaz, nitelenemez, ölçülemez, yer ve zaman kayıtlarına bağlanamaz Bu özelliklerinden dolayı Allah’ın (cc) zati sıfatları sübuti sıfatlarından farklıdır Çünkü bu sıfatları sübuti (olumlu, gerçekle bağdaşır) sıfatlar gibi varlık dünyasında, özellikle insan üzerinde görmek olanaksızdır Bu nedenle bu sıfatların bazılarını tam anlamıyla kavramak da çok zordur Çünkü insan zihni bu dünyadaki doğa yasalarıyla biçimlenmiştir Bu yüzden mantık kuralları Allah’ın (cc) zatını, dolayısıyla zati sıfatlarını anlamakta ve kavramakta bir acziyet içerisinde bulunur Yalnız vahdaniyet zati sıfatı ahirette ceza yada ödül almada en önemli sınav konusu olması dolayısıyla değerlerinden farklı olarak evrende, yeryüzünde, canlı ve cansız varlıklarda değişik ayetlerle gözler önüne serilmiştir

Allah’ın zati sıfatlarını varlıklara ilişkin benzerliklerden tenzih etmek gerekir Bu sıfatları sadece Allah’a (cc) has kılmak gerekir Bu nedenle bu sıfatlara tenzihi veya selbi sıfatlar da denir

a Vücut: Zati sıfatlardan vücut ile zihinde Allah (cc) ile ilgili hiçbir şey tasarlanamaz Allah’ın (cc) vücudu vardır, ama bu hiçbir biçimde yaratılmışların vücuduna benzemez Ayrıca Allah’ın (cc) vücudu ile ilgili bir nitelik ve nicelik tasarlamak da doğru değildir

Görünüşte insanın da bir vücudu vardır Bu vücut, Kuran’ın Kerim’in ifadesiyle topraktan yaratılmıştır Toprak da bütün evren ve içerisindeki her şeyle birlikte Allah’ın (cc) “Ol!” emri ile birlikte yoktan var edilmiştir Allah (cc) evreni ve içerisindekileri yaratırken kendisinden hiçbir şey eklememiştir O bunları yoktan yaratmıştır ve yaratmaktadır Bilim, evrenin bir şişirilen balon gibi genişlemeye devam ettiğini belirttiğine göre bu yaratma süreci şu anda da sürüyor demektir Allah’ın (cc) yaratma işini sadece bu evrenle de sınırlamak doğru değildir Kuşkusuz Allah (cc) mahiyetlerini bilemeyeceğimiz, hayal bile edemeyeceğimiz nice evrenlerin de yoktan yaratıcısıdır Bu yüzden yoktan yaratılmış bir şeyi, hele insan gibi son derece aciz bir varlığı vücut yönü ile evrenleri yaratan Allah (cc) ile karşılaştırmak, Allah (cc) karşısında insanın bir varlığının olduğunu düşünmek son derece küstahça bir tavırdır Bu yüzden İslam bilginleri vücut sıfatını, varlık dünyasında, özelikle insan üzerinde Allah’ın (cc) nitelik ve nicelik kaydıyla etkileri yada yansımaları görülen sübuti sıfatlarından saymamışlardır, zati sıfatları arasında kabul etmişleridir

Allah (cc) Vacibü’l-vücuttur (yani varlığı gerekli, olmaması düşünülemez) Diğer varlıklar ise, birer mümkündür ( yani Allah’ın (cc) yaratıp yaratmamada ilahi iradesine bağlı)

b Kıdem: Allah’ın (cc) kıdem sıfatını da mantık kavramakta zorlanır Çünkü doğada her canlı varlığın bir başlangıcı vardır Hatta cansız varlıklar için de bu durum geçerlidir Binlerce, milyonlarca yılda oluşan fosillere belli bir yaş tespit edilebilmektedir Hatta çağımızda bilim, dünyamızın ve içerisinde bulunduğumuz evrenin bile bir başlangıcı olduğunu kabul etmiştir Ama Allah (cc) ezelidir Allah’ın (cc) ezeli oluşunu yaratılmış herhangi bir varlıkla karşılaştırmak olanaksızdır Çünkü Allah (cc) dışında herhangi bir ezeli varlık yoktur Bu yüzden Allah’ın kıdem sıfatını kavramak gerçekten çok güçtür

Çağımıza gelinceye kadar pek çok filozof, dünyanın ve evrenin ezeli olduğunu düşünmüştür Bu yüzden Allah’ın (cc) da dünya ve evrenle aynı zamanda varolduklarını sanmışlardır Çağımızda geçerliği yüksek oranda kabul gören “Büyük patlama kuramı (Bingbang)” ile bu anlayış bilim dışı kabul edilmiş, Allah’ın (cc) ezeli olduğu, yarattığı varlıkların da sonradan meydana geldiği doğrulanmıştır

c Beka: Allah’ın (cc) kıdem (ezeli) oluşu mantıkla kavranamayacak bir zati sıfatı iken beka (ebedi) zati sıfatı, insanın doğası ile onaylanabilecek bir özellik taşır İnsan, hiçbir zaman ölümü içine sindirememiştir Her ne kadar her birimizin sınırlı bir ömre sahip olduğunu zihnen düşünsek de hiçbir insan ölümün kendi başına gelebileceğine ihtimal bile vermek istemez İnsan bu dünyaya adeta ebedi yaşamak için gelmiştir Bu onun iç dünyasında bir inançtan da öte bir şeydir İnsan, ruhsal dünyasından gelen bir güdüyle yani ebedi yaşam arzusuyla adeta hiç ölmeyecekmiş gibi bir ömür için programlanmıştır Bundan dolayı inançlı birisi de olsa pek çok insan gafletle ahiret hesabını düşünmeden günah denizine dalmaktadır, Allah’ın (cc) emir ve yasakları karşısında gereken saygıyı ve titizliği göstermemektedir Kuşkusuz iç dünyasındaki bu ebedi yaşam arzusu ile kişi, Allah’ın (cc) beka sıfatını da rahatlıkla kavrayabilir İnsana böyle bir ebedi yaşam arzusu yüklediğine göre Allah’ın (cc) beka zati sıfatı ile ahirette ebedi bir yaşamla insana ömür vereceğine inanabilir

d Muhalefetü’n-Lil-havadis: Allah’ın (cc) diğer bir kısım zati sıfatlarını anlamakta zihin aslında pek o kadar önemli bir sıkıntı yaşamaz Çünkü bunlar az çok mantık kuralları ile rahatlıkla anlaşılabilir Örneğin muhalefetü’n-lil-havadis (Allah’ın [cc] yarattığı hiçbir varlığa benzememesi) zati sıfatını mantıkla kavrayabilmekteyiz Şöyle ki, bir ressam ile yaptığı tablodaki şekiller arasında bir ilişki kurmak, ressamın tablosundaki şekillerle kendi fiziksel görüntüsünü çizdiğini iddia etmek ne kadar saçma ise Allah’ı (cc) yarattığı varlıklara benzetmek, O’nu yarattığı varlıklar biçiminde tasarlamak da o kadar mantık dışı bir çabadır Ressam kendi resmini çizmeksizin kendi dışındaki varlıkların resmini çizmede sınırsız bir olanağa sahiptir Yüce Allah (cc) da mutlak ve özgür iradesiyle böyle bir olanağa bir ressamdan daha çok hak sahibidir Bu yüzden yüce Allah’ı (cc) yarattığı varlıklara benzetmekten tenzih ederiz

e Kıyam Bi-nefsihi: Allah’ın (cc) kıyam bi-nefsihi (Allah, [cc] Kendi zatı ile vardır Varlığı için kimseye muhtaç olmamıştır) zati sıfatını da mantık kavramakta zorluk çekmesine karşın varlık dünyasında verilecek bazı somut örneklerle de bu sıfat mantık için anlaşılır kılınabilir Örneğin bir trenin vagonlarını düşünelim En sonuncusu için “Bunu hareket ettiren şey nedir?” diye düşündüğümüzde ilk vagona kadar onu nedenlere bağlayabiliriz İlk vagondan da makine bölümüne geçebiliriz Artık “Makine bölümünü hareket ettiren nedir?” diye sormak saçma olur Zira o kendinden hareketlidir Onun önünde hareket eden, ettiren bir cisim aramak doğru değildir Yüce Allah (cc) da varlık dünyasını yoktan var etmiştir Bütün doğa yasaları sonunda O’nun gücüne ve kudretine bakar Gerek varlık dünyasında gerekse doğa yasalarında ilk neden Allah’a (cc) dayanır Allah’ın (cc) varlığı ve sıfatları için Kendi’sinden başka bir dayanak, güç ve kudret aramak tıpkı tren vagonlarının önündeki makine bölümünün önünde başka bir çekici güç aramak gibi saçma bir şeydir

f Vahdaniyet: Allah’ın (cc) vahdaniyeti (bir oluşu) mantıkla, evrendeki, yeryüzündeki, canlı ve cansız varlıklardaki pek çok ayetle kavranabilecek bir gerçekliğe sahiptir Bu açıdan diğer zati sıfatlarından ayrılır Allah (cc) vahdaniyetini insanlar doğru yolu bulsunlar, hak dine girsinler diye adeta gözler önüne sermiştir

Her birimizin yüzünde aynı organlar bulunmaktadır Allah (cc) bununla her yüze yaratıcılarının tek olduğu (el-Vahid) imzasını vurmuştur Ayrıca her yüzde diğer yüzden ayrılan özellikler bulunmaktadır Bu küçük farklılıklar nedeniyle tıpkı aynısı iki yüze dünyada rastlanamaz İkizlerde bile durum böyledir Allah (cc) bu küçük nüanslarla da eşsiz ve benzersiz olma (el-Ahad) mührünü insanın yüzüne vurmuştur Aslında bu durum tüm canlı varlıklar için de geçerlidir

Allah’ın (cc) tek oluşuna her varlık kendi hal diliyle tanıklık etmektedir Evrendeki düzen, varlıkların biçimlerindeki uyum, yaratıcının tek olduğunu kanıtlamaktadır Çünkü pek çok ilahın olduğu bir yerde mutlaka mücadele ve rekabet de olacaktır Bunun sonucu olarak pek çok ilahın evrendeki düzeni anarşiye, varlılardaki uyumu da kaosa sürüklemesi gerekirdi Böyle olumsuz şeyler söz konusu olmadığına, yani evrende herkesin tanıklık ettiği bir düzen, varlıklarda gözle görülür bir uyum olduğuna göre Allah’ın (cc) tek olduğu gün gibi açıktır

Allah’ın (cc) vahdaniyetinin, diğer zati sıfatlarına göre insanın ölümden sonraki ahiret yurdunda ebedi ödül yada ceza görmesinde önemli bir sınav konusu olması da dikkati çeker Allah (cc) insanın Kendi’sinin bir oluşunu kavramasını istemiştir Kendi’sine başka bir varlığı şirk koşmasını kesinlikle yasaklamıştır Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de şirk dışında kalan diğer günahları affedebileceğini de belirtmiştir Şirki en büyük günah olarak kabul etmiştir Allah’a (cc) şirk koşanlar ebedi cehennemle uyarılmıştır

Allah’ın (cc) vahdaniyeti (tek oluşu) insanların aynı ebeveynin evlatları gibi toplumsal yaşamda ve kanun önünde bir ve eşit oluşu anlamına gelmektedir Şirk ise toplumsal yaşamda ve kanun önünde eşitsizliği ve ayrımcılığı temsil eder

2 Allah’ın (cc) Sübuti Sıfatları:

Allah’ın (cc) sübuti sıfatları şunlardır:

a Hayat: Allah’ın (cc) diri olmasıdır

b İlim: Allah’ın (cc) her şeyi ezelde bilmesidir

c İrade: Allah’ın (cc) yapmak istediği her şeyde özgür ve bağımsız olmasıdır

d Kudret: Allah’ın (cc) her şeye gücünün yetmesidir

e Semi: Allah (cc) her şeyi işitir

f Basar: Allah (cc) her şeyi görür

g Kelam: Allah (cc) organa, sese ihtiyaç duymaksızın konuşur

h Tekvin: Allah (cc) yoktan yaratır

Allah’ın (cc) sübuti sıfatları zati sıfatları gibi gerçekliğin ötesinde değildir Mantıkla rahatlıkla kavranabilmenin yanında duyu organları yoluyla gerçeklikle de karşılaştırılabilir

Bu sıfatların önemli bir kısmı belli bir nitelikte ve nicelikte olmak üzere insanda da bulunmaktadır Oysa zati sıfatlar sadece Allah’a (cc) özgüydü Sübuti sıfatların bazılarının belli bir nitelikte ve nicelikte insan üzerinde bulunmasını yanlış anlamamak gerekir Zira bu konuda ufacık bir hata insanın itikadını (inançla ilgili ilkelerini) bozmaya yeterlidir Allah (cc), bu sübuti sıfatlara bizim mahiyetini anlayamayacağımız, nitelikten ve nicelikten yoksun bir biçimde sahiptir

a Hayat: Allah (cc), hayat sahibidir Diridir Hayat sahibi yani diri olmak, bütün canlı varlıklar için de geçerli bir durumdur Ama biz canlı varlıklar için hayat sahibi olmak demek, uyumak, hastalanmak, yaşlanmak ve ölmek anlamlarına da gelir Daha doğrusu hayatın içinde yada sonunda uyku, hastalanma, yaşlanma ve ölme gibi dönemler yada aşamalar da vardır Oysa Allah (cc) böyle şeylerden uzaktır O değişim, dönem ve aşama gibi evrelerden münezzeh (uzak) olarak hayat sahibidir O’nun hayatının başlangıcı (kıdem) düşünülemeyeceği gibi sonu (beka) da tasarlanamaz Allah (cc) ezeli ve ebedi olarak diridir Ayrıca O canlı varlıklarda olduğu gibi uyku, hastalık, yaşlanma, ölüm gibi zafiyet ve eksiklerden de uzaktır O, hiçbir değişim, dönem, aşama ve zayıflık geçirmeden diridir

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) diriliği nerede, topraktan yaratılan insanın diriliği nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

b İlim: Allah (cc), ilim (bilgi) sahibidir Daha henüz evren ve insan yaratılmadan önce de O her şeyi biliyordu O’nun ilmi ezel ve ebedi kuşatıcıdır Her insanın kaderi ezelde O’nun ilminde vardı Hatta bir insanın nefeslerinin sayısını, yaşamındaki hadiselerini, ahirettte nasıl bir muameleye tabi olacağını ve nereye gideceğini de biliyordu Yaşamındaki en ufacık ayrıntı bile O’nun ilmi dahilindeydi Ama Allah (cc) bu ilmini insanın kısmi (cüzi) iradesiyle doğru yada yanlış yolu seçmesinde mecbur (zorunlu) tutmamıştı İnsanı da doğru ile yanlışı ayırabilecek bir ilim sıfatı ile donattıktan sonra kısmi irade ile özgür bırakmıştı, fakat bu bedele karşılık her seçiminde sorumlu tutmuştu

Allah’ın (cc) ilim sıfatı her türlü eksiklikten ve kusurdan uzaktır İnsan sınırlı olanakları ile bazen yanlış şeyler öğrenir Bazen de öğrendiği doğru şeyleri unutur Her zaman da bilmediği pek çok şey vardır Allah (cc) insana özgü olan bu kusurlardan ve eksiklerden uzak olduğu gibi mutlak anlamda da ilim sahibidir O’nun ilminde ne bir eksiklik ne de bir kusur vardır Her şeyi ilmine göre yarattığı gibi ilmiyle de her şeye her an tasarruf etmektedir Onları egemenliği ve kontrolü altında bulundurmaktadır Ağacından düşen bir yaprak bile O’nun ilminde yer aldığı gibi O’nun izni ve yaratması ile de bu eylemini gerçekleştirmektedir

Allah (cc) ilim sıfatı ile insana varlık âleminde büyük bir üstünlük vermiştir Hayvanlardan ilim öğrenme yönümüzle ayrılırız Hatta Allah’a (cc) yakın olan melekler bile insana tanınan bu manevi makama gıpta ile bakmışlardır Çünkü melekler akıl sahibi varlıklar olmasına karşın onların tüm bilgileri Allah’ın (cc) kendilerine öğrettiği şeylerden ibarettir Onlar yeni şeyleri kendi yetenekleri ile öğrenemezler Oysa insan öğrendiği bilgiye bilgi katacak, bilgisini sürekli geliştirecek özelliklere uygun olarak yaratılmıştır

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) ilmi nerede, topraktan yaratılan insanın ilmi nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

c İrade: Allah (cc), mutlak anlamda irade sahibidir O dilediği şeyi yaratmada özgür ve bağımsızdır Kimse O’nu yargılayamayacağı gibi O’nun mutlak iradesi karşısında itiraz etmeye de güç ve takat bulamaz Her şey ister istemez Allah’ın (cc) mutlak iradesine boyun eğmiştir Yalnız Allah (cc) cin ve insan sınıfına verdiği kısmi irade ile yaşam biçimini seçme özgürlüğü tanımıştır Dileyen kişi Allah’ın (cc) dinini seçer, onu yaşam biçimi edinir; dileyen kişi de ona karşı gelir, nefsinin, arzularının yolunu tutar, onları ilahlaştırır, sadece onlara doyum sağlama gibi kısır, yaratılış amacından uzak bir yaşam biçimini sergiler Tabii Allah (cc) cin ve insan sınıfına verdiği bu kısmi irade ile onları sorumlu da tutmuştur, ebedi ahiret yurdunda seçtikleri yaşam tarzından dolayı onları hesaba çekecektir Allah (cc) Kendi iradesine uygun bir hayat biçimini yaşayanlardan ahirette razı olarak onları cennetle ödüllendirecek, peygamberleri aracılığı ile gönderdiği dinlerin emir ve yasaklarına aykırı bir yaşam biçimine sapanları da gazaba gelerek cezalandıracaktır

Allah (cc) bir şeyi irade ettiği (dilediği) zaman o şeye “Ol!” der, o da hemen oluverir İnsanın dilemesi ise sınırlıdır Allah (cc) dilemedikçe de insan dileyemez Ama yine de Allah (cc) insana bizim mahiyetini (içeriğini, özelliklerini) pek kavrayamadığımız bir özgürlük de vermiştir İnsan kendisine tanınan bu özgürlükten ötürü yaptıklarından sorumlu tutulmaktadır Aslında yaşamımızdaki tüm olaylara kuşbakışı baktığımızda bunlarda bize tanınan kısmi iradenin ne kadar küçük bir rol oynadığını (yani sadece belli belirsiz bir niyet olduğunu,) görürüz Örneğin bir arkadaşımız bizden biraz borç para istedi Ama bizim niyetimiz arkadaşımıza borç para vermemek yönündedir Bunu da bir irade olarak göstermek istiyoruz Böyle basit bir olayı enine boyuna incelediğimizde kısmi irademizin boyutunu da daha yakından kavramış olabiliriz Arkadaşımızın bizden borç para istemesini arzulamadığımızı belirtmiştik Ama bir zamanlar biz ondan borç para almıştık Bu durumda bizim de ona borç para vermemiz gerekmektedir Çünkü vicdanımızda bu yönde bir baskı hissettiğimiz gibi arkadaşımız imalarıyla bize bu konuda manevi bir yaptırım da uygulamaktadır Ayrıca yakın çevremiz de bizi borç para verme yönünde zorlamaktadır Elimizde de yeterli para varsa borç para vermek dışında başka bir seçeneğimiz kalmayabilir Hele hele o arkadaşımız bizim yeterli paraya sahip olduğumuzu da biliyorsa bu konuda elimiz kolumuz bağlanabilir İstemediğimiz halde, yani irademiz dışında kalarak arkadaşımıza borç para verebiliriz Oysa gönlümüz bu işi hiç onaylamamıştı ve arkadaşımıza borç parayı uygun görmemişti İşte yaşamımızdaki her olayı böyle inceden inceye irdelediğimizde gerçekte insanın çoğu kez iradesi dışında kalan güçlere yenik düşerek hareket ettiğini görürüz Oysa yüce Allah’ın (cc) iradesi böyle bir zayıflık ve kusur içermez Allah (cc) mutlak anlamda bir irade sahibidir

Allah’ın (cc) insana kısmi irade vermesi de O’nun kudretinin büyüklüğüne ve yüceliğine bir işarettir İnsan bilgisayar yapabilmekte, bu yolla zihnin bilgiyi hafızada tutma işlemini maddeye, tekniğe en mükemmel şekilde yansıtmaktadır Hatta bu özellik bilgisayarda insandan daha ileri bir derecede bulunmaktadır Zira insanlar unutkanlık ile genellikle bilgiyi yitirme, değiştirme gibi olumsuz bir durumla karşılaşırken teknik bir arıza olmadan bilgisayarda bilgi yitirilmeden, değişmeden kalmaktadır Robotlarla da günlük bazı işler giderilmeye çalışılmaktadır Ama robotlar bilgisayarlar kadar geliştirilmiş ve yaygınlaştırılmış değillerdir Bilim kurgu filmlerinde insanın robotlarla ilgili bir kaygısı çokça konu olarak işlenmiştir: Gerçi henüz insanda olduğu gibi irade sahibi bir robot icat edilmiş değildir Robotlar bilgisayarların bir uzantısı olarak işlem görmekteler, kendilerine yüklenen program dahilinde iş yapmaktadırlar Bağımsız karar alma, aldığı kararı özgürce uygulama gibi yeteneklere sahip bulunmamaktadırlar Buna karşın bu bilim kurgu filmlerinde böyle insan gibi irade sahibi robotlar tasarlanmıştır Bu filmlerde değişmeyen çatışma, bu robotların bazılarının imalat hatası olarak insan için bir tehlikeli silaha dönüşmeleridir Bunları yok etme de filmin baş kahramanına düşen bir görev olmaktadır Şimdi bizler de kendimizi bu robotların yerine koyarak yüce yaratıcımız katında nasıl bir rol oynadığımızı, yaratılış amacına hizmet edip etmediğimizi bir düşünelim Görürüz ki yüce Allah (cc) mutlak iradesiyle bizlere tam olarak hakimken, bizi her an öldürebilecekken kısmi irademizi kullanmamıza izin vermiştir Kendisine itaat edip etmeme konusunda bizlere seçenek sunmuştur Kısmi irademize aleyhine de olsa saygı göstermiştir Günah işlediğimizde sabır gösterip tövbe etmemiz için imkan tanımıştır

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) iradesi nerede, topraktan yaratılan insanın kısmi iradesi nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

d Kudret: Allah (cc), sınırsız kudret (güç) sahibidir Allah’ın (cc) kudret sübuti sıfatı gözler önünde olan şeylerde bile insana büyük bir dehşet duygusu verir Oysa cennet ve cehennem gibi gerçekleri ile de biliyoruz ki, aslında bütün yaratılmış olan şeyler henüz gözlerimizin önünde değildir

Allah (cc) yoktan evreni ve içerisindeki yıldızları, gezegenleri yaratmıştır Koyduğu kanunlarla bu yıldız ve gezegenler evren boşluğunda kendilerine özgü hareketleri yaparak dengede durmaktadırlar Bunları hayal dünyamızda canlandırmamız bile Allah’ın (cc) sınırsız kudreti hakkında bir fikir verebilir sanırım İnsanın kendi yaratılışı üzerinde düşünmesi de Allah’ın (cc) kudretini anlamayı sağlayabilir İki ayağı üzerinde dimdik duran insanoğlu bu ayırıcı özelliğiyle diğer memelilere göre daha üstün bir biçimde yaratıldığını adeta kanıtlamaktadır Zekası ile doğayı anlaması, ona hakim olması, teknik araçlarla ondan en azami bir biçimde yararlanması görünüşte insana ait bir kudret olsa da gerçekte Allah’ın (cc) kudretine işaret eden birer ayetleridir Çünkü nihayetinde insana verilen kudreti de yaratan yüce Allah’tır Öyle ise asıl kudret sahibi olan ancak Allah’tır

İnsandaki kudret, Allah’ın (cc) iradesiyle kendisine verilmiş ödünç bir enerjidir Örneğin elimizi havaya kaldırmamız bize verilen bir kudretle gerçekleşmektedir İrademiz elimizi havaya kaldırma yönünde bir karar aldığında Allah (cc) verdiği kudretle bu eylemi gerçekleştirmektedir Bu işte bize ait olan kısım, sadece elimizi kaldırma isteğidir Yani bir niyettir Bu isteğin gerçekleşmesi için gerekli olan enerji ve eylem Allah (cc) tarafından yaratılmaktadır Çünkü Allah (cc) mutlak anlamda irade sahibi olduğu gibi mutlak anlamda güç sahibidir de Allah (cc) bu konuda öz olarak şöyle demektedir: “Sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı (Saffat suresi, ayet 96)”

Allah (cc) sadece henüz yıldızlarının ışığı dünya yaratılalı beri bize ulaşamamış bu büyük evrenin değil başka, mahiyetlerini bilemeyeceğimiz, hayallerini bile kuramayacağımız evrenlerin de yaratıcısıdır O’nun gücüne bir kayıt ve son düşünülemez

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) kudreti nerede, topraktan yaratılan ve üstelik Allah’tan (cc) ödünç olarak alınan insanın gücü nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

e Semi: Allah (cc), her şeyi işitendir O’nun işitmesi için kulaklara ve sese ihtiyacı yoktur Bir fısıltının bile anlamı ona gizli kalmaz Hatta O kalplerde geçen niyetleri bildiği gibi zihinlerde geçen ve henüz sese dönüşmemiş düşünceleri de anlar Oysa insanın işitebilmesi için konuşmanın anlaşılır bir dille ve belli bir frekans aralığında yapılması gerekir

Allah’ın (cc) gönlündeki niyetleri ve zihnindeki düşünceleri bilmesine karşın insanın O’nun hoşuna gitmeyecek şeyleri yapmak istemesi, O’nun razı olmadığı ve öfkelendiği düşünceleri kafasında geçirmesi ne büyük bir bahtsızlıktır

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) işitmesi nerede, topraktan yaratılan insanın Allah’ın (cc) gücü ve yaratmasıyla işitmesi nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

f Basar: Allah (cc) her şeyi görendir O’nun görmesi için gözlere ve ışığa ihtiyacı yoktur Karanlık bir gecede siyah taşın üzerindeki siyah karıncanın ayaklarını da görür Hatta insanın göremediği kapalı şeylerin içerisindekiler de O’nun için apaçıktır Oysa insanın görebilmesi için yeterli ışık miktarı ile nesnenin gözler önünde bulunması gereklidir

Allah’ın (cc) her şeyi gördüğünü bildiği halde insanın O’nun hoşlanmadığı ve öfkelendiği şeyleri yapması ne büyük bir bahtsızlıktır

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) görmesi nerede, topraktan yaratılan insanın Allah’ın (cc) gücü ve yaratmasıyla görmesi nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

g Kelam: Allah (cc), konuşur Ama O’nun konuşmasının hiçbir organa, dile, sese ihtiyacı yoktur Allah (cc) mahiyetini bilemeyeceğimiz bir biçimde konuşur

İnsanlara doğru yolu göstermesi için indirilen kutsal kitaplarında bizim anlayabileceğimiz ses ve harfleri kullanmıştır Kuran-ı Kerim O’nun ezeli sözüdür Kuran-ı Kerim bizler gibi mahluk (yaratılmış) değildir

Allah (cc) Hz Musa Aleyhisselâm ile mahiyetini anlayamadığımız bir tarzda konuşmuştur Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Miraç gecesi hem Allah’la (cc) konuşmuş hem de O’nu görme şerefine erişmiştir

Kuran-ı Kerim’i okuyan Allah’la (cc) sohbet etme nimetine erer Kuran-ı Kerim anlamını bilmeden okunduğunda da manevi feyizlerini verir

Kuran-ı Kerim Levh-i Mahfuz’dan indirildiği için onda her şey temsil yoluyla, yada bir prototip (küçük örnek, model) olarak mevcuttur Kuran-ı Kerim bütün yaratılmışları, olgu ve olayları kapsayan mucizevi bir kitaptır Allah’ın (cc) ezeli ilim, irade, kelam sıfatlarının tecellisidir

Evrendeki, yeryüzündeki, insandaki her şey Allah’ın (cc) birer ayetidir Allah (cc) bunlarla insanlara çeşitli mesajlar verir Allah’ın (cc) evrendeki ve insan üzerindeki en büyük ayetlerinden birisi uyuma, uyanma; gece, gündüzdür Allah (cc) bu ayetleri ile ölüme benzeyen gece ve uykuyla bu dünyaya bir gün veda edeceğimizi; tekrar dirilme (haşir) gibi olan uyanma, gündüz ile de ahiret hayatımızın başlayacağını bizlere yaşatarak her gün anımsatmaktadır Aynı mesajı mevsimler yılda bir kez görsel ve tensel duyularımıza seslenerek bizlere bir başka açıdan yine sunmaktadırlar Allah (cc) tekrar dirilme olayını sadece kutsal kitaplarındaki ayetleriyle bizlere vermekle yetinmemiş, ayrıca evren ve insan gerçekliğine de sözünü ettiğimiz, anlaşılır bir dille ilgili olgu ve olayları yaşatarak işlemiştir

İnsanoğlu Allah’ın (cc) varlığını inkar etmeye pek güç yetiremese de Allah’ın (cc) kendisi ile kutsal kitapları aracılığıyla iletişim kurduğunu, emir ve yasaklarını bildirerek onun yaşamını biçimlendirmek istediğini görmek, tanımak istemez Kuran-ı Kerim’e yaşamında hak ettiği yeri vermez Oysa eşinden, dostundan gelen bir mektubu defalarca kez okur, onu iyi bir yerde de saklar Kendisini yoktan var eden ve öldürdükten sonra da diriltip ödül ve ceza için hesaba çekecek olan Allah’ın (cc) mektubuna (yani Kuran-ı Kerim’e) düşman kesilir yada ilgisizlik gösterir Onun -haşa- çağ dışı olduğunu/eskidiğini düşünür, söyler

Evrenleri yoktan yaratan Allah’ın (cc) konuşması nerede, topraktan yaratılan insanın Allah’ın (cc) gücü ve yaratması ile konuşması nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

h Tekvin: Allah (cc) her şeyi yaratır Allah (cc) bütün evreni yoktan var etmiştir Yaratırken de maddeye ihtiyacı olmamıştır Kendisinden de hiçbir şey eksilmemiştir O yokluğa “Ol!” emrini vermiş ve iradesi ile yaratmak istediği her şey zahmet çekmeden meydana gelmiştir Allah’ın (cc) sınırsız gücü her şeyi yaratmaya kadirdir O’nun için yoktan yaratmada hiçbir zorluk ve sıkıntı yoktur

Ehl-i sünnetin itikadi (inançla ilgili ilkeler) mezheplerinden birisi olan Maturidiler, Allah’ın (cc) sübuti sıfatlarından birisi olan tekvini ayrı ve bağımsız bir sıfat olarak kabul ederken; yine Ehl-i sünnetin itikadi mezheplerinden birisi olan Eş’ariler ise, Allah’ın (cc) kudret sıfatının bir parçası olarak alırlar ve müstakil bir sıfat olarak düşünmezler

Allah’ın (cc) yaratma sübuti sıfatı insanın her eylemini de kapsamaktadır Öyle ki insanı ve yaptıklarını yaratan Allah’tır (bk Saffat suresi, ayet 96) Görünüşte insana ait olan bütün eylemleri aslında Allah (cc) yaratmaktadır İnsanın yürümesi, ellerini kaldırması, konuşması, yemek yemesi, düşünmesi, görmesi, işitmesi… hep Allah’ın (cc) yaratması ile meydana gelmektedir Kuşkusuz bu düşünce ile insanın kısmi iradesini ortadan kaldırmak da doğru değildir Allah (cc) insanın niyetlendiği kötü eylemleri de yaratır, ama bunlardan razı olmaz Yaratma eylemi Allah’a (cc) ait olduğu için çoğu kez insanın niyetlendiği kötü şeyleri merhametinden gerçekleştirmez Böylelikle insana bir çeşit ihsanda bulunur İnsan her ne kadar bu eylemleri kendisi yaratmasa da gönlünden geçirdiği bir niyetle sahiplenmektedir Ayrıca bu niyetle de bu eylemlerden sorumlu tutulmaktadır Ahirette bunun için de hesaba çekilecektir

İnsanda ne güç ne de yaratma işi vardır Güç ve yaratma işi Allah’a (cc) özgü şeylerdir Ama insan Allah’ın (cc) gücü ve yaratmasıyla bir şeyler yapabilir Örneğin uçak yapmayı düşünebilir Ama ne uçağın maddesini kendisi yoktan yaratmıştır ne de uçağın uçmasını sağlayan doğa yasalarını Bunlar Allah’a (cc) ait şeyler olduğu gibi o kişinin uçak tasarısını eyleme geçirmek için gerekli tüm insan ve araç enerjisini ve eylemlerini de Allah (cc) yaratmıştır Böyle birinin uçağı kendisinin yaptığını söylemesi örfi (geleneksel) bir durumdur Günlük dilde fiillerin insana nispet edilmesi yaratma yönüyle değil kazanç/sorumluluk (kesb) yönüyle doğru kabul edilir Bu nedenle doğal karşılanır Ayrıca insanın böyle konuşmasında da dini açıdan bir sakınca görülmez Örneğin “Yürüdüm, ellerimi kaldırdım, konuştum, resim yaptım…” gibi ifadeler, gayet doğal ve dini açıdan herhangi bir sakıncası olmayan sözlerdir

Bir insanın başarısını Allah’a (cc), kötü ve çirkin fillerini de kendisine yada şeytana bağlaması edep gereğidir Örneğin Allah’ın (cc) izni ile birinci oldum, Allah’ın (cc) yardımı ile sınıfımı taktirle geçtim; nefsimin esiri olarak o günahı işledim, nefsimin gafletiyle ihmal ettim, şeytana uyarak yaptım gibi Bazı kişilerin yaptıkları suçları kadere havale etmeleri Allah’a (cc) bir hakaret anlamı taşımaktadır Bu yüzden “kader mahkumu” gibi ifadeleri kullanmamak gerekir

Allah (cc) ile sanatçı arasında yaratma ile meydana getirme yönü ile bir koşutluk kurulabilir Allah (cc) yarattığı evren ve varlıklarla kendi isim ve sıfatlarını göstermiştir Sanatçı da eseriyle kendi öz yaşamını ve iç dünyasını ölümsüz kılmak ister Ama Allah (cc) eserlerini bir örnek olmaksızın yoktan var ederken sanatçı her zaman bir örneğe ve çeşitli malzemelere muhtaçtır Bazen sanatçılar için yaratıcı, eserleri için de yaratma sıfatları kullanılmaktadır Bu elbette büyük bir yanlışlıktır Zira sanatçı ancak öz yaşamını ve iç dünyasını eserine yansıttığında büyük olma onuruna erişmektedir Meydana getirdiği şeyler de önceden yaşanmış yada oluşmuş şeylerdir, esere yansımaları ile yeniden yaratılmış değillerdir Zaten bu büyüklüğe ermemiş kişilere de sanatçı denmeyeceği açıktır Sanatçının eserlerine bir yaratma eylemi olarak bakmamalıdır Bunun için sanatçı ve eseri için yaratıcı ve yaratma gibi sıfatlar yerine oluşturma ve meydana getirme gibi daha yerinde sözcükler kullanmak gerekir

Evrenleri yoktan yaratan Allah (cc) nerede, topraktan yaratılan insanın Allah’ın (cc) gücü ve yaratması ile bir şeyler oluşturması yada meydana getirmesi nerede? Bunları birbiri ile karşılaştırmak bile bir küstahlıktır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.