Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
camileri, osmanlı

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



Osmanlı Camileri

-A-

Abdurrahman Ağa Camii

Abdurrahman Paşa Camii

Ahi Evren Camii

Ahi Çelebi Camii

Ahırardı Camii

Alaca Cami, Kalkandelen

Altunizade Camii

Ayazma Camii

Abdurrahman Ağa Camii

Abdurrahman Ağa Camii, Silahtar Abdurrahman Ağa Camii ya da Paşalimanı Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Sultantepe Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir camidir Sultan III Mustafa'nın silahtarı Abdurrahman Ağa tarafından yaptırılmıştır Yapımına 1765 yılında başlanan cami, 1 yıllık inşaat sürecinden sonra 1766 yılında ibadete açılmıştır Cami mimari olarak Osmanlı esintilerini yansıtmaktadır

Zamanla harap olan cami, 1832 yılında II Mahmut tarafından onarılmıştır 1995 yılında tekrar onarılmıştır

Özgün planda bir cami olarak inşa edilmiştir Daha sonra tekkesi yapılmıştır Cami, cadde üstü bir konumdadır Caminin bulunduğu bölge 2008 yılındaki düzenlemelere değin Hacı Hesna Hatun Mahallesi olarak anılıyordu

Abdurrahman Paşa Camii

Abdurrahman Paşa Camii, Osmanlı klasik dönem mimari eserlerinden biridir Kastamonu iline bağlı Tosya ilçesinde 1582 yılında inşa edilmiştir Mimarlığını Mimar Sinan İstanbul'dan üstlenmiş, inşaatı talebeleri yerinde yürütmüştür Caminin yapımında adı geçen Abdurrahman Paşa'nın kimliği tam olarak net değildir Maraşlıdır ve bir devlet görevlisi olduğu sanılmaktadır

Cami, ilçenin merkezinde Hanönü meydanının yukarı kısmında yer alır 1943 Tosya depreminde ciddi zararlar görmesine karşın gerekli onarımları tamamlanarak orijinalliği korunmuştur Caminin vakfına ait çok sayıda dükkân, bir hamam ve günümüze ulaşamamış bir kapalı çarşısı bulunmaktadır Günümüzde, ilçenin en büyük camisi olarak hizmet vermeye devam etmektedir

Ahi Evren Camii

Ahi Evran Kabiri, Kırşehir'in merkezinde bulunan tarihi kabir, adını Alevi Bektaşi Dedesi Ahi Evren Dede'den alır Halk arasında evliyaullah olarak anılan bir esnaf locası ve ahilik (esnaf, üretim erbabı) örgütünün kurucusu Ahi Evren adına yapılmıştırAslen zaviye olarak yapılan bina sonraki yıllarda camii olarak kullanılmaya başlanmıştır

1 Nisan 1261 yılında kılıçlarla parçalanarak öldürülen Ahi Evran'den sonra eşi ve çocukları Hacıbektaş Veliye sığınmışlardır Ahi mensupları Anadoluyu terk etmeyerek direnişlerini devam ettirmişler Anadolu ve Rumelinin Türkleşmesinde çok önemli rol oynamıştır

Ahi Evran, Hacı Bektaşi Veli'nin tavsiyesiyle zamanın Rum, Ermeni ve Yahudi esnaflarına karşı Anadoluya yeni gelen Türk esnafların birlik ve dayanışması için sonradan Ahilik denen esnaf dayanışma loncalarını kurmuştur

Günümüzdeki esnaf odalarının temeli Ahi Evran dede tarafından atılmıştır

Ahi Çelebi Camii

Ahi Çelebi Camii Fatih ilçesinin Eminönü semtindeki bir camidir İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin arkasında, Yoğurtçular sokağındadır Banisi Ahi Çelebi'dir Yangın ve depremlerden hasar görüp tamir edilmiştir

Bu cami Evliya Çelebi'nin "şefaat ya Rasulullah" yerine "seyahat ya Rasulullah" rüyasını gördüğü camidir Basık kubbeli, taş-tuğla yapımı olup, kubbe kasnağı demirden bir çemberle çevrilidir Kapısına merdivenlerden çıkılır İnşaat halindedir Minaresi yenilenmiştir

Ahırardı Camii

Ahırardı Camii veya Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii, Kütahya'da bir camidir 1876 yılından önce Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırıldı 1965 yılında onarım gördü Bu onarım sırasında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrap duvarı Kütahya çinileriyle bezendi

Alaca Cami, Kalkandelen

Alaca Cami (Makedonca: Шарена Џамија; Arnavutça: Xhamia e Pashës) MS 1438 yılında Makedonya’da bulunan Osmanlı-Türk dinî eserlerinden biridir Kalkandelen’in simge mimari yapılarındandır

Alaca Cami, Makedonya’nın Kalkandelen şehrinde, bu şehirde akan Pena Nehri yakınında yer alır Cami, 1438 yılında yapılmış, 1833 yılında Abdürrahman Paşa tarafından onartılmıştır İnce işlemeli, görüntüsüyle de ihtişamı olan bir cami örneğidir Adı da mimari yapısındaki alacalıktan, renklilikten kaynaklanır

Tarih

Alaca Cami, 1438 yılında yapılmıştır Caminin mimarı İshak Bey’dir Dönem camilerinin çoğu bir sultan, bey, paşa veya bir makam sahibi kişinin mali desteği ile yapılırken, Alaca Cami Kalkandelenli iki kız kardeşin mali desteği ile yapılmıştır

Recep Paşa’nın mimariye düşkün oğlu Abdürrahman Paşa tarafından 1833 yılında cami büyük oranımdan geçirilmiştir 1991 yılında Kalkandelen İslam Cemiyeti, caminin etrafına Osmanlı tarzında duvar yaptırmıştır

2010 yılının Temmuz ayında Alaca Cami için yeni bir bakım çalışması bitirilmiştir Özel boyalarla camide yapılan bu yenileme çalışmasında 120000 Denar dolayında bir para harcanmıştır

Mimari

Alaca Cami’de genel seramik süslemelerin aksine çiçek desenleri görülür Camideki boya düzenini kurmak için 30000’den fazla yumurta kullanılmıştır

Türbe

Caminin avlusu birbirinden güzel çiçeklerle süslenmiştir Duvarlarla çevrelenmiş olan avluda caminin yapımını sağlayan iki kız kardeş Hurşide ve Mensure hanımların türbeleri bulunmaktadır

Altunizade Camii

Altunizade Camii ya da İsmail Zühtü Paşa Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Altunizade Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir camidir İsmail Zühtü Paşa tarafından yaptırılmıştır Yapımına 1865 yılında başlanan cami, 1 yıllık inşaat sürecinden sonra 1866 yılında ibadete açılmıştır Cami mimari olarak Osmanlı esintilerini yansıtmaktadır

Zamanla harap olan cami, 2005 yılında kapsamlı bir onarım sürecinden geçmiştir

Özgün planda bir cami olarak inşa edilmiştir Daha sonra haziresi, akaretleri, rüştiyesi, muvakkithanesi, çeşmesi ve sıra sıra dükkanları yapılmıştır Cami, anayolda kalmıştır Caminin bulunduğu bölge Altunizade Mahallesi olarak anılmaktadır Caminin banisi İsmail Zühtü Paşa, caminin haziresinde medfundur

Ayazma Camii

Ayazma Camii İstanbul'un Üsküdar ilçesinde bulunan cami 1760-1761 yıllarında Sultan III Mustafa tarafından annesi Mihrişah Sultan ile kardeşi Şehzade Süleyman adlarına Mimarbaşı Mehmed Tahir Ağa’ya yaptırılmıştır

Caminin bulunduğu yerde daha önce Ayazma Sarayı ve bahçesi olduğundan bu ismi almıştır Mimari stil olarak batı etkilerinin görüldüğü bir camidir Üç kapılı avludan camiye merdivenle çıkılır Minaresi tek şerefeli merkezi kubbeli, kubbe de dört taşıyıcı payandaya oturtulmuş ve tabanı mermerlerle döşenmiştir Güney cephesinde III Mustafa Türbesi'nde olduğu gibi bir kuş evi dikkat çeker Minberinde oymalı renkli mermerden, mihrabın içi kırmızı somakidendir Binanın doğusundaki hünkar mahfilinin duvarlarında İtalyan çinileri yer almıştır Cami içinde Hattat Seyyid Abdullah ve Hattat Seyyid Mustafa`nın yazıları vardır Haziresinde birçok mezar bulunmaktadır Sol köşedeki çeşme Şair Zihni'nin kitabesi ile süslüdür

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



-B-

Banyabaşı Camii

Bayezid Camii

Bayraklı Camii (Samokov)

Bayraklı Camii, Belgrad

Bağdat Numan Paşa Camii

Beylerbeyi Camii

Boşnak Ahmed Paşa Mescidi

Bulgaristan'daki Camiler

Bursa Ulu Camii



Banyabaşı Camii

Banyabaşı Camii, Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edilen cami

Avrupa'nın en eski camilerinden biridirKuruluş tarihi hakkında çeşitli tarihler varsada 1566 yılını kabul etmek daha uygundur Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır En dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliğidir Bulgar makamlarının ve ırkçı partilerin faaliyetlerine rağmen cami bugün Sofya'da ibadete açık kalabilen tek camidir

Sofya’nın göbeğinde, şehrin en büyük caddesi olan Mariya Luiza Caddesi’nde, Sofya Merkez Hamamı ile hali arasında, Tsum diye bilinen en büyük ticaret mağzasının alt tarafında bulunan Banyabaşı Cami’ni Molla Efendi Kadı Seyfullah adında bir hayırsever kurduğu için bazı kaynaklarda onun adıyla da anılmaktadır Seyfullah Efendi Cami de denir Çeşitli kaynaklar kuruluş tarihini de farklı göstermektedir Evliya Çelebi'nin “Sofya’da en güzel minaresi olan cami” olarak vasıflandırdığı cami dört adet köşe kubbesinin ortasında yükselen büyük kubbesi ve tek minaresiyle bugün adeta Bulgar başkentinin simgesi durumunda bulunmaktadır Önünda üç kubbeli bir tetimmesi (ekleyip, tamamlama) vardır Bu, Kadı Seyfullah’ın ölen karısı ruhuna yapılmıştır

Cami mimari bakımından ilginçtir Tuğla taş sıraları ile yapılmış, Razgrad’taki İbrahim Paşa Camii’nde olduğu gibi, dört köşeden geçirilmiş kulecikler 16 dilimli kasnağın köşelerine çift göğüslemeler konmuştur Son Cemaat yeri ve kemer aynaları kesme taştan olup, sütünlar yekpare ve koyu renktedir Başlıklar çift ıstalaktitlidir Tek kapı ufak bir taçla biten kesme taştan yapılmıştır Kemer aynasında taş üstüne boya ile yazılmış, okunmayan kara bir yazı ve altında 974 (1566-1567) tarihi vardır

Doğaldır ki, 500 yıla yakın tarihi olan cami bugünkü durumuna aslı ile değil, yapılan birçok onarımlar ile getirilmiştir Son temel onarımı Türkiye Büyükelçisi Fethi Bey tarafından finansa edilerek 1920’li yıllarda yapılmıştır Depremlerden çatlamış olan mermer minber o zaman değiştirilmiştir Gerek totalitarizm zamanında, gerekse de demokrasi geldikten sonra yapılan sıva, boya, tabandan ısıtma sistemi tesisleri ise, daha fazla çeşitli Arap, Türk vakıflarının, ayrı ayrı hayırseverlerin himmetiyle gerçekleştirilmiştir Bugünkü haliyle Cami cuma günleri 700, bayramlarda ise 1200’ün üzerinde cemaat toplamaktadır

2006 mayısında Bulgaristan'da ırkçı görüşleriyle tanınan ATAKA partisinin üyeleri, başkent Sofya'daki Banyabaşı camisinin yanına bir çadır kurarak, camilerde ezan okunmasının yasaklanması için imza kampanyası başlatmıştı



Bayezid Camii

Bayezid Camii (Beyazıt Camii ve Beyazıd Camii olarak da bilinir) İstanbul'un Bayezid semtinde Sultan II Bayezid tarafından yaptırılmış ünlü bir cami

Osmanlı klasik dönem mimarisinin erken dönem eserleri arasında bir yapıdır Semte dağınık bir şekilde inşa edilmiş olan külliyenin ana elemanı durumundaki parçasıdır Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmez; Mimar Hayrettin, Mimar Kemaleddin veya Yakupşah bin Sultanşah tarafından yapıldığına dair görüşler vardır İstanbul’da orijinalliğini koruyan en eski selatin camii olarak kabul edilir II Bayezid’in mezarı, caminin haziresinde bulunur

Tarihçe

Bizans devrinde Theodosius Forumu olarak adlandırılan ve şehrin en büyük meydanı olan meydanında Sultan Bayezid Veli tarafından yaptırıldı İstanbul’un fethinden sonra şehre kurulan ikinci büyük selatin camii idi Şehirdeki ilk selatin camii olan Fatih Camii orijinalliğini kaybettiğinden İstanbul’da orijinalliğini koruyan en eski selatin camii olarak kabul edilir Cümle kapısında Şeyh Hamdullah'ın yazdığı kitabeye göre 1501-1506 yılları arasında beş yılda tamamlanmıştır Evliya Çelebi’nin aktardığında göre caminin açılış günü ilk namazı padişahın kendisi kıldırmıştı

İstanbul’da 1509’da meydana gelen ve “Küçük Kıyamet” diye anılan depremden zarar gördü Depremden sonra kısmen onarılan camiinin onarımını daha sonraki yıllarda tamamlayıp güçlendiren Mimar Sinan oldu Onun, 1573’de caminin içinde bir kemer inşa ederek yapıyı güçlendirdiği bilinir

1683 yılındaki bir yangında minare külahları tutuşarak zarar gördü; 1743’te ise minarelerden birisine yıldırım isabet etmesi sonucu külahı yandı
Mimari

Dört ayak üstüne oturulmuş 16,78m çapında bir ana kubbesi kuzey ve güneyde iki yarım kubbe ile desteklenir Ana kubbesinde yirmi, yarım kubbelerde yedişer pencere bulunur

Caminin 24 kubbeli revaklarla çevrilmiş kare biçiminde bir son cemaat avlusu bulunmaktadır Avlu zemini mermer döşelidir ve ortasında şadırvan bulunur Aslında üstü açık olan şadırvan, IV Murat zamanında etrafına dikilen sekiz sütun üzerine oturtulmuş bir kubbe ile örtülmüştür Avlu döşemesi ve şadırvanın sütunları Bizans`tan kalma malzemenin yeniden işlenmesiyle elde edilmiştirAvlu mermerleri arasında geniş kırmızı porfir taşı levhalar vardır

Doğusu ve batısında beşer kubbe ile örtülü iki tabhanesi (kanat) olan camii, tabhaneli (kanatlı) yapıların son örneği kabul edilir Baştan tabhane olarak tasarlanmış bu bölümler ile cami arasındaki duvar sonradan kaldırılmış; böylece tabhaneler namaz alanına dahil edilmiştir

Birer şerefeli iki taş minaresi olan caminin minareleri camiye değil; caminin iki yanındaki tabhanelere bitişiktir; bu nedenle arada 79m mesafe vardır Renkli taşlar ve kufi yazılarla bezeli minarelerden sağ tarafta olanı özgün süslemelerini büyük ölçüde korur ancak diğeri birkaç kez onarım geçirmiş ve bezemelerini yitirerek daha sade kalmıştır Bu nedenle sağdaki minare, “Selçukludan Osmanlı- 'ya geçişin İstanbul'daki tek numunesi” olarak kabul edilir

Harimin sağ köşesinde hünkar mahfili yer alır 10 sütun üzerinde duran mahfile, dışarıdan bir merdiven ve kapı ile girilir Caminin mihrab tarafında, sağda ve pencere hizasında oğlu Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmış Sultan Bayezid türbesi bulunur Yine Yavuz Sultan Selim’in yaptırdığı solundaki türbede Kızı Selçuk Hatun da yatar; Koca Mustafa Reşit Paşa'nın mezarı da burada bulunmaktadır



Bayraklı Camii (Samokov)

Bayraklı Camii (Samokov); Bulgaristanın Sofya iline bağlı Samokov ilçesinde bulunan Bayraklı Camii 19 yüzyıl ortalarında inşa edilmiştir 14 metreye 1480 metre boyutlarındadır, orta kubbeyi 4 bağımsız sütun taşımaktadır Asma katta kadın ibadet bölümü de mevcuttur

Camii’nin minaresi sırlı tuğladan desenli olarak inşa edilmiştir Camii içi duvarlarında zengin kalem işi bezeme dikkat çeker

Camii yapısı 1960 – 1966 yılları arasında mimar Nikola Muşanov ve Ressam Georgi Bestoynev tarafından restore edildikten sonra ibadete kapatılmış ve müze yapısı olarak günümüze kadar kullanılmaya devam edilmiştir

Bayraklı Camii, Belgrad



Bayraklı Camii[1] (Sırpça: Бајракли џамија / Bajrakli džamija), Osmanlı devrinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da inşa edilen cami

Bayraklı Camiinin kim tarafından ve hangi tarihte inşa edildiği tam olarak bilinmemektedir Bu konuda araştırmacıların çeşitli görüşleri bulunmaktadır

Kare planlı olarak inşa edilen cami 10,2 m'lik bir kubbe ile örtülüdür Caminin kesme taştan inşa edilen sade bir minaresi vardır

Belgrad'ın Pasarofça Antlaşması ile Avusturya'ya bırakılmasından sonra Bayraklı Camii 22 yıl kilise olarak kullanıldı Belgrad'ın Osmanlılar tarafından geri alınmasından sonra tamir edilerek yeniden ibadete açılan cami, daha sonraki Osmanlı-Avusturya savaşlarında da büyük zarar gördü 1867'de Belgrad'ın Osmanlıların elinden çıkmasından sonra Sırp Hükümeti tarafından resmi olarak Müslüman cemaate tahsis edilen cami 1893-94 tarihinde II Abdülhamit tarafından tamir ettirildi

Osmanlılar zamanında 250 kadar caminin bulunduğu Belgrad'da ibadete açık tek cami olarak kalan Bayraklı Camii, Kosova'da meydana gelen olaylardan sonra 18 Mart 2004'te yakıldı Fakat daha sonra yeniden tamir edildi

Bağdat Numan Paşa Camii

Numan Paşa Camii, Bağdat'da Irak Emniyet Genel Müdürlüğü karşısındadır

1780 yılında Seyid Bektaş kızı Hace Fatma Hatun adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır Adını Fatma Hatun’un eşi ve caminin mütevellisi Hacı Numan Ağa’dan almıştır Bugün caminin minaresi ile bitişiğindeki türbe ayakta olup, diğer kısımlar yıkılmıştır

Beylerbeyi Camii

Beylerbeyi Cami ya da diğer bilinen adıyla Hamid-i Evvel Camii İstanbul'un Beylerbeyi semtinde bir camidir İnşaatına 3 Nisan 1777 tarihinde başlanmış 15 Ağustos 1778 (1192) tarihinde de tamamlanmıştır cami I Abdülhamit tarafından annesi Rabia Sermi Sultan’ın anısına dönemin Baş Mimarı Mehmed Tahir Ağa’ya yaptırılmış, bina emini ise Şehremini Hafız el - Hac Mustafa efendidir Cami Barok üslüpta olup taşıyıcı duvarları kesme taştan inşa edilmiştir Merkezi tek kubbeli mihrab üstü yarım bir kubbe ile vurgulanmış sekizgen tabana oturan bir yapıdır 55 pencereli ve iç mekânda kalem işleriyle süslü duvarlarda hem Osmanlı hem de Avrupa çinileri göze çarpar

Yapı 1810 – 1811 yıllarında IIMahmut’un isteği üzerine son cemaat yeri değiştirilmiş ve minaresi yıkılarak iki yeni minare eklenmiştir

Beylerbeyi Camisi 1969 yılında ciddi bir restorasyondan geçmiştir

Beylerbeyi Camisi 13 Mart 1983 tarihinde bitişiğinde bulunan İsmail Paşa yalısında çıkan yangında kubbesinin ahşap bölümü zarar görerek çökmüştür Vakıflar Genel Müdürlüğü tarfından hızlı bir şekilde restore edilerek 29 Mayıs 1983 tarihinde tekrar ibadete açılmıştır

Boşnak Ahmed Paşa Mescidi

Boşnak Ahmed Paşa Mescidi Bağdat, Şorca'da bulunurdu Hamam-ı Mâlih adıyla da anılırdı

Boşnak Ahmed Paşa tarafından 1686 yılında yaptırılmıştır 1911'de tamir edilen mescid, Irak hükûmetince yıktırılarak yerine ilkokul yaptırılmıştır

Bulgaristan'daki Camiler

Bulgaristan toprakları üzerinde inşa edilen en eski camii 1363-1364 yılında Filibe’de inşa edilmiş Cuma Camii’dir Osmanlı döneminde sadece Sofya’da camii sayısı 50 ile 84 arasında dır Bulgaristan da Osmanlı hakimiyetinin sona ermesiyle camilerin büyük bir kısmı tahrip edilmiş Türklerin de büyük bir bölümü Türkiye’ye göçe zorlanmasıyla camiler bakımsız kalmıştır 1955 –1989 yılları arasında sistemli dini baskılar sonucu sayı iyice düşmüştür

2007 yılına geldiğimizde ayakta kalan camii ve mescit sayısı 1300 civarındadır Günümüzde ise ibadethane fonksiyonun yerine getirebilecek din görevlisine sahip ibadethane sayısı 1000 civarındadır

Bulgaristan’daki Camii tipolojisi klasik Osmanlı mimarisi özelliklerini taşır Bu camiler periyodik olarak bakımı yapılmaktadır Buradaki camiler belli cemaatlerin bir araya gelerek toplanan para veya ortaklaşa çalışarak inşa edilmiştir Veya bazı vakıfların ayırdıkları fonlarla inşa edilmişlerdir

Bayraklı Camii -Samokov 19 yy ortalarında inşa edilmiştir

Banya Başı Camii -Sofya 1566-1567 yıllarında inşa edilmiştir

Büyük Camii -Sofya Müze olarak kullanılmaktadır

Cuma Camii - Filibe Avrupanın en eski camisi 1363-1364 yıllarında inşa edilmiştir

Maktul ibrahim Pasa Camii -Razgrad UNESCO Kataloglarında kayıtları vardır 1616 yıllarında inşa edilmiştir

Osman Pazvantoğlu Camii -Vidin 1801-1802 yıllarında inşa edilmiştir İbadete kapalıdır kütüphane olarak kullanılmaktadır

Tombul Camii -Şumnu Bulgaristan’ın en büyük camisidir 1740 - 1744 yıllarında inşa edilmiştir

Şahabettin İmaret Camii -Filibe 1444 - 1445 yıllarında inşa edilmiştir

Hasköy Camii -Hasköy 1393 yılında inşa edilmiştir

Sultan Bayezit Camii -Koçan 1545 yılında inşa edilmiştir Blogoevgrad’iline bağlı Satovça ilçesi Koçan köyündedir

Madan Camii -Madan Paşmaklı ilinde

Karagözler Camii - Kırcaali

Peştera - Pazarcık ilinde dir

Satovça Camii -Satovça Blagoevgrad ilinde dir

Tuhovişta Camii -Tuhovişta Blagoevgrad ilinde dir

Çepintsi Camii -Çepintsi Bulgaristan’da ten çifte minareli Camii dir Paşmaklı ilinde

Dolno Dranovo -Dolno Dranovo Blagoevgrad’ilinde dir

Altın Örtülü Camii -Gövren Paşmaklı ilinde

Görven Camii -Gövren Paşmaklı ilinde



Bursa Ulu Camii

Bursa Ulu Camii, aslen zaviye olarak yapılan, sonradan cami olarak kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen çok ayaklı cami şemasının en klasik ve anıtsal örneği sayılır I Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmıştır Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 5000 metrekare boyutlarında olup 20 kubbe ile örtülüdür Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmiştir Kasnaklar mihrap ekseni üzerindekiler en yüksek olmak üzere yanlara doğru gidildikçe her sırada daha alçak düzenlenmiştir

Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş kalın beden duvarlarının masif etkisini hafifletmek için cephelerde her kubbe sırası hizasına gelmek üzere sağır sivri kemerler yapılmıştır Her kemerin içinde iki sıra halinde ikişer pencere yer alır Bunların gerek biçimleri gerek boyutları her cephede farklıdır Son cemaat yeri bulunmayan yapının kuzey cephesinde köşelerde sonradan yapılan iki minare vardır Minarelerin ikisi de beden duvarına oturmaz, yerden başlar Batı köşesindeki minare I Bayezid tarafından yaptırılmıştır Sekizgen biçimli kürsüsü bütünüyle mermerden, gövdesi tuğladandır I Mehmet'in yaptırdığı söylenen doğu köşesindeki kare kürsülü minare, caminin beden duvarından da 1 m kadar ayrıktır

Şerefeler her iki minarede de aynı olup tuğlalı mukarnaslarla bezelidir Kurşun kaplı külahlar 1889'daki yangında ortadan kalkınca, bugünkü boğumlu taş külahlar yapılmıştırTürk islam dünyasının en eski camilerinden birisi ulu camiidir Minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede altın yaldızla Osmanlıca olarak, 'Yıldırım Beyazıt Han tarafından hicri 804 (miladı 1399) yılında yaptırılmıştır' ibaresi yer alıyor Bursa kent merkezinde, Atatürk Caddesi üzerindedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



C

Cuma Camii, Filibe

D

Darülhadis Camii

Dolmabahçe Camii

Draman Yunus Camii

E

Ebulfazl Camii

Edhem Bey Camii

Emir Buhari Camii

Eski Valide Camii

Esma Hanım Camii

Eyüp Sultan Camii



Cuma Camii, Filibe

Cuma Camii (Bulgarca: Джумая джамия) Bulgaristan'ın Filibe ilinde bulunur Hüdavendigâr Camii olarak da bilinir Sultan I Murad (1369-1389) dönemi yapısıdır

Cami Filibe, şehir merkezine Osmanlı İmparatorluğu'nun sembolü olacak şekilde 1363-1364 yılları arasında şehir meydanına inşa edilmiştir

Literetüre "Hüdavendigâr Camii" olarak geçmiştir
Mimari

Cami 40 metreye 30 metre zemin oturumuna sahip Bugün şehir meydanında ve Filibe tarihi yerleşiminin kuzeyinde bulunur Yapı tipi itibarıyla erken Osmanlı mimari özellikleri ve dış cephesinin taşlar arasına yatay döşenmiş tuğlalar ile yapılmasıyla Bizans etkilerinin görüldüğü bir camidir Mimari benzerlik olarak yakın dönemlerde inşa edilmiş Bursa Yeşil Cami ve İznik Hüdavendigâr Camii'dir

Darülhadis Camii

Darülhadis Camii, Edirne, Türkiye'de bir cami

1435 yılında II Murat tarafından Tunca nehri kıyısında yaptırılmıştır Yapının bir cami olarak mı yoksa bir medrese olarak mı yaptırıldığı tartışma konusu olmuştur ve muhtelif fikirler mevcuttur Balkan Savaşı sırasında Bulgarlar tarafından topçu ateşi ile minaresi yıkılmıştır Caminin yanındaki türbelerde II Murat'ın iki oğlu ile III Mustafa ve III Ahmet'in çocuklarının kabirleri vardır



Dolmabahçe Camii

Dolmabahçe Camii, Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılıp ölümü üzerine Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanan ve tasarımı Garabet Balyan'a ait olan bir yapıdır

Asıl adı Bezmialem Valide Sultan Camii olan ama konumu nedeniyle Dolmabahçe Sarayı bütünü içinde düşünülüp birlikte anılan Dolmabahçe Camii, iki yılı aşkın bir yapım süreci sonunda 23 Mart 1855’te bir cuma töreniyle ibadete açılmıştır

Caminin en belirgin biçimsel özelliği net bir kurgu ve geometriye sahip olmasıdır Cami ve hünkar bölümleri, işlevlerine de bağlı olarak ayrı ayrı tasarlanmış ve sonra birleştirilmiş gibidir Cami, kare planlı alt yapı üzerine kubbeli ve yüksek bir kitledir Hünkar bölümü ise, dikdörtgen planlı prizmatik ve daha alçak bir kitledir Bu iki kitle, caminin kuzey cephesi yönünde bitiştirilirler Bu yapıdaki geometri egemen tasarım, ampir üslubunun veya yeni klasikçiliğin 19 yüzyılın ortasındaki son fakat en bütüncül örneklerindendir

27 Eylül 1948 gününden itibaren Deniz Müzesi olarak hizmet veren ibadethane, 27 Mayıs Darbesi sonrasında askerî yönetim tarafından Yassıada İrtibat Kurulu'na verilmiş, kurul da müzenin camiyi derhal boşaltmasını istemiştir

Draman Yunus Camii

Draman Yunus Camii ya da Tercüman Yunus Camii İstanbul'da Fatih ilçesinde Draman'da Derviş Ali mahallesinde bir camidir Caminin mimarı Mimar Sinan'dır Eskiden külliye olan cami imaretinden geriye sadece cami kalmıştır Kanuni Sultan Süleyman'ın tercümanlarından Drağman Yunus Bey tarafından yaptırılmıştır Tekke ve medreseli ilk cami Sünbüli tekkesi merkezlerindendi

Cümle kapısı Draman caddesindedir Karşıt iki yönden merdivenlidir Duvarları taş, dörder pencerelidir Cami, dikdörtgen planlıdır Harimin kuzeyinde iki katlı mahfiller vardır, kadınlar kısmı üst kattadır

Ebulfazl Camii

Ebulfazl Camii, Beyoğlu Kılıç Ali Paşa mahallesindedir Defterdar yokuşunda İtalyan hastanesi karşısındaki meyilli zeminde inşa edilmiştir 1553'de yapılmış caminin mimarı Mimar Sinan'dır 1993'de yenilenmiştir Dikdörtgen planlı, küfeki taş-tuğla duvarlı, iki sıra pencerelidir Son cemaat yeri ahşap direklidir Caminin çeşmesi ön tarafta, şadırvanı avlu ortasında bulunmaktadır



Edhem Bey Camii

Edhem Bey Camii, Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü Arnavutluk Cumhuriyetinin başkenti Tiran'da inşa edilen cami

Edhem Bey Camii, Tiran'ın merkezindeki meydanda ve saat kulesinin yanında bulunmaktadır Cami tek kubbeli ve kare planlıdır Caminin giriş kısmında revaklar bulunmaktadır Caminin ve revakların iç yüzeyi kalem işi nakışlarla süslüdür

Edhem Bey Camii, Arnavutlukta Enver Hoca'nın başlattığı Çin benzeri komünist uygulama sonucu 1966'da ibadete kapatıldı ve müze haline getirildi Cami 1990'larda Arnavutluktaki komünist rejim ortadan kalktıktan ve demokrasiye geçildikten sonra yeniden ibadete açıldı
Emir Buhari Camii

Emir Buhari Camii, İstanbul'da Edirnekapı'daki cami Cami ve tekkenin vakfiyesi 1530'dur Emir Buhari adına Kanuni Süleyman inşa ettirmiştir Halveti tekkesi idi Kagir yapının mimarı Mimar Sinan'dır 1853'de cami yenilenmiş, 1942'de yıkılmıştı Tuğla minaresi, ahşap iki katlı harimi ve mezarlığı vardır
Eski Valide Camii

Eski Valide Camii ve Külliyesi (müftülük kayıtlarına göre Atik Valide Camii) İstanbul'un Üsküdar ilçesinde II Selim'in eşi, III Murat'ın ise annesi Afife Nur-Bânû Valide Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış olan camii ve külliye Yapılış tarihi 1583'tür Külliye, cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, kervansaray, hamam, darülkurra, darüşşifa'dan oluşur

Caminin kubbesi altı dayanak üstündedir İki yanından ikişer yarım kubbeyle çevrelenmiştir Dışarı doğru çıkıntılı mihrab tarafında beşinci yarım kubbe bulunmaktadır Mihrab tarafındaki çiniler, İznik çinilerinin en güzel örneklerindendir
Esma Hanım Camii

Esma Hanım Camii; Bağdat, Meydan Mahallesi'nde eski İtfaiye Caddesi üzerinde bulunan cami, Vezir-i Azam Koca Yusuf Paşa'nın kızı ve Bağdad Valisi Ali Paşa'nın eşi Esma Hanım tarafından 1831 yılında yaptırılmıştır

Küçük bir yapı olup, bugün Bağdad Belediyesi karşısında bulunmaktadır



Eyüp Sultan Camii

Eyüp Sultan Camii, İstanbul'da Eyüp semtinde Haliç kıyısında bulunan cami Cami olmasının ötesinde kutsal bir ziyaret yeridir

Eyüp Sultan Camii dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılıdır Merkez kubbe altı sütun ve iki filayağına müstenit kemerlere yaslanır, etrafında yarım kubbe, ortasında Eyüp Sultan türbesi, sandukasının ayak ucunda bir pınar, avlu ortasında asırlık bir çınar bulunmaktadır

1458'den sonra çeşitli defalar tamir gören caminin minarelerinin boyu önceleri kısaydı, 1733'de yeni uzun minareler yapıldı 1823'de deniz tarafındaki minare, yıldırımla hasar gördügü için yeniden inşa edildi

Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa kasrı 1798'de yıktırılmıştır Yerinde ulu bir çınar ağacı gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set ve çimen sofa vardır Parmaklığın dört köşesinde dört çeşmecik bulunur Bunlara hacat çeşmeleri, kısmet çeşmeleri denir Tamir edildikten sonra camiyi açıp namaz kılan Sultan III Selim Mevlevi olduğu için parmaklıkların üzerinde mevlevi sikkeleri vardır

Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı vardır İç avlu 12 sütuna müstenit 13 kubbelidirAvlunun ortası şadırvandır Türbe tek kubbeli, 8 köşelidir Türbe methalinde nakşı kademi saadet, sağında sebil bulunur

Mihrab eyvandır, minber mermerdir Mihrab tarafı hariç üç tarafı galerilidir Son cemaat yeri önünde 6 sütunlu ve 7 kubbeli bir revak vardır Mermer cümle kapısı üzerinde 9 sıralık kitabenin ilk sırası:

Zehi münkadı emri gerdgar zılli Rabbani

Serefrazı cihandaranı asrın şahı devranı

Menarı nurfeşan sultan selim hanı bülend ikbal

Bilin gülbank dahi iyledi pür cümle azani

Bu kadar çok kabir, türbe, lahit başka bir camide iç içe geçmemiştir Serviler ve mezarlıklar cami çevresini uhrevi bir mekân yapar Necip Fazıl, Fevzi Çakmak, Ferhat Paşa, Mehmet Paşa, Siyavuş Paşa, Beşir Fuad, Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Sokullu Mehmet Paşa burada yatmaktadır

Fatih'ten sonra asırlarca padişahlar Eyüp Sultan Camii'nde kılıç kuşanmışlardır Bunu Fatih başlatmış, ilk kılıcı Fatih'e Akşemseddin kuşatmıştır Padişahlar Sinan Paşa Köşkü'nden kayıkla Bostan iskelesine gelir, camide iki rekat namaz kılar, şeyhülislam kılıcı kuşatırdı

Caminin dış avlusunda sebil bulunmaktadır Üç pencerelidir Bayramlarda ve özel günlerde şerbet dağıtıldığı için şerbethane denilmiştir

Eyüp Sultan Türbesi



Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin mezarı (türbe), Eyüp Sultan Camii, İstanbul/Türkiye

İmaret

Eyüp Camii civarında Fatih Sultan Mehmed'in yaptırdığı imarette günde iki kere yemek pişirilirdi Normal günlerde pirinçli, buğdaylı yemek çıkarken Ramazan ayında etli yemek dağıtılırdı Özel günlerde, cuma ve kandillerde, zerde ve zerbaç, pilav çıkarılıp yoksullara verilirdi

Evliya Çelebi ve Eyüp

Evliya Çelebi'nin Eyüp anlatımı: "Eyüp şehri, İstanbul'un batı tarafındadır İstanbul'a denizden dokuz mil ve karadan iki saattir Ama yine istanbul'a bitişik olup arasında asla boş arazi yoktur Baştanbaşa mamurdur Fakat başka hükümettir Fatih kanununa göre beşyüz akça mevleviyettir

… karşı tarafı deniz karşısında Sütlüce kasabasıdır Arası bir ok atımı yerdir
Eyüb Sultan Camii: Bu, Fatih Sultan Mehmed Han'ın yapısıdır ki sevabını Eba Eyüb'e hediye eylemiştir Deniz kıyısına yakın ensari yerinde düz bir yerde yapılmıştır Bir kubbelidir Mihrab tarafında yarım kubbesi daha vardır Lakin o kadar yüksek değildir Caminin içinde sütun yoktur Orta kubbe etrafında sağlam kemerler vardır Mihrabı ve minberi sanatlı değildir Hünkar mahfili sağ taraftadır İki kapılıdır Biri sağ tarafta yan kapısı, diğeri kıble kapısıdır Kıble kapısı üzerinde bir mermer üzerinde celi yazı ile şu tarih yazılmıştır: hamden lillah beyti mamur oldu bu Sağ ve solda iki minaresi vardır Avlusunun üç tarafı odalarla süslüdür Ortasında cemaat maksuresi vardır Bu maksure ile Eba Eyüp mezarı arasında göklere baş uzatmış iki çınar vardır ki, cemaat gölgesinde ibadet eder Bu avlunun da iki kapısı vardır Batı kapısının dışında büyük bir avlu daha vardır İçinde dut ve diğer ağaçlarla yedi tane büyük çınar vardır Bu avlunun iki tarafında abdest muslukları vardır Bu camiden başka şehir içinde seksen kadar mescid vardır ki dördü Mimar Sinan yapısıdır"

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



G
Gazi Hüsrev Bey Camii
H
Hadım İbrahim Paşa Camii
Has Odabaşı Camii
Haseki Camii, İstanbul
Hatuniye Camii, Kahramanmaraş
K
Kahire Mehmet Ali Paşa Camii
Kara Camii
Karacabey Camii
Kazancı Camii
Kazasker İvaz Efendi Camii
Kılıç Ali Paşa Camii
Konak Yalı Camii

Gazi Hüsrev Bey Camii

Gazi Hüsrev Bey Camii, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın kalbi sayılan Başçarşı'da yer almaktadır Bey Camii olarak da bilinir Osmanlı mimarisinin en göze çarpan eserlerinden biri olup, Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından 1531 yılında Mimar Sinan'a inşa ettirilmiştir
Bosna Savaşı sırasında Saraybosna'da yer alan tüm kültürel ve dinî eserleri ortadan kaldırmayı amaçlamış bulunan Sırp ordusunun başlıca hedeflerinden haline gelmiştir 1996 yılında dış yardımlarla tamir edilmiş olmakla beraber, Suudi Arabistan tarafından sağlanan malî desteğin etkisiyle aslına sadık bir şekilde Osmanlı mimarisine uygun biçimde restore edilmiştir
Gazi Hüsrev Bey, 1531 ve 1534 yılları arasında aynı camiden Suriye'nin Halep şehrinde de yaptırmıştır

Hadım İbrahim Paşa Camii
İstanbul'da Silivrikapı'da Cambaziye mahallesinde bir camidir Caminin dış duvarları Silivrikapı caddesi boyunca uzanır Avluya üç giriş kapısı vardır
Hadım İbrahim Paşa tarafından 1551'de Mimar Sinan'a yaptırılmıştır Minare bitişiktir Açık türbede banisi yatmaktadır Burası aslında külliye olarak yaptırılmış, günümüze camisi kalmıştır Kesmetaş-tuğla yapıdır Son cemaat yeri 5 kubbeli, 6 sütunludur Revaklar arası alüminyum kapatmalıdır Mavi beyaz çinileriyle mihrabı özeldir Minber ve müezzin mahfili mermerdir
Kare planlı kübik yapının çeşmesi duvara bitişiktir Kubbe trompları payanda duvarlarına dayanmaktadır Kasnak petek pencerelidir 2007'de cami tamir ve bakım görmüştür Şu anda ibadete açıktır

Has Odabaşı Camii
Has Odabaşı Behruz Ağa Cami, bir Mimar Sinan camisidir Etrafındaki yerleşim bölgesi de Odabaşı semti olarak adlandırılır Çapa'ya çıkan Başvekil caddesi ile Mevlanakapı caddesi ve Ahmet Vefik Paşa caddeleri kavşağındaki Odabaşı semtindedir Mevlanakapı caddesindeki anakapısından avluya girildiğinde Has Odabaşı Behruz Ağa'nın mezarı soldadır Sağda şadırvan, tuvalet,imam odaları vardır İkinci avlu kapısı kıble yönündeki caddededir
Mimari
Behruz Ağa camii ahşap ve tek minarelidir Çatısı kırma çatıdır Dikdörtgen planlıdır ve tahta kapıdan girdikten sonraki sağlı sollu yüksek platform son cemaat yeri olarak cami içindedir İkinci kapıdan sahına girilir
Tarih
Kanuni Sultan Süleyman'ın odabaşısı Behruz Ağa tarafından 1562 tarihinde sıbyan mektebi çeşmesi ve günümüze ulaşmayan hamamıyla birlikte inşa ettirilmiştir Mimar Sinan eseri olan Cami 1782 yılında yanmış , 1836'da IIMahmud tarafından tamir ettirilmiştir 1983 yılında geniş bir tadilat çalışmasından sonra son şeklini almıştır

Haseki Camii, İstanbul
Haseki Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Haseki ile Cerrahpaşa semtleri arasında Avratpazarı'nda bulunan Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından Kanuni Süleyman'ın eşi Haseki Sultan için 1538-1551 arasında tamamlanmıştır (Kuban, 1998:106) Mimarı Sinan'dır
Haseki Külliyesi cami, medrese, darüşşifa, imaret, medrese, mektep, sebil ve aşevinden meydana gelir 1539'da tek kubbeli olarak yapılan caminin I Ahmet zamanında (1612) giriş duvarı kaldırıldı ve iki sütunla bir kubbe daha eklenerek bina genişletildi Ayrıca son cemaat yeri de yapıldı Cami, tek minarelidir Medresenin pencereleri üstünde kalmış olan iki çini pano Topkapı Sarayı müzesinde Türk Çinileri dairesinde sergilenmektedir
Sinan'ın özgün tek kubbeli camii 1538'de yapılmış, 1603-17'de Hasan Bey tarafından ikinci bir kubbe yapılmış, üç kemerli revak eklenmiştir İki kubbe arasında yeni bir mihrap yapılmıştır Depremde hasar görmüş ve tamir edilmiştir Son cemaat yeri özgün kubbe tarafındadır

Kahramanmaraş Hatuniye Camii
Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan camiinin Dulkadirli Beyinin kızı, Yavuz Sultan Selim'in annesi tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır Camiinin orijinal halinden bugüne bir tek minaresi gelebilmiştir Camii şehir merkezinde Kurtuluş Mahallesi sınırları içerisindedir

Kahire Mehmet Ali Paşa Camii
Kahire Kalesi'nin de üzerine kurulduğu tepelerden birinde tüm Kahire'ye hakim bir konumda bulunur Yapımına 1830 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde başlanmış, 1848 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa döneminde tamamlanmıştır Mimarı Boşnak Yusuf'tur
Mehmet Ali Paşa'nın Kahire'de yaptırdığı diğer eserler gibi camii, 18 yüzyılda İstanbul'da uygulanan barok ve rokoko üslubundadır

Kara Camii
Sofya’da 1528 yılında Kanunî Sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından yapılan, 1903 yılında kiliseye çevrilen cami Bulgaristan'da bügünkü kilise Sveti Sedmochislenitsi Kilisesi olarak bililniyor
İlk önce Koca Mehmet Paşa Camii, sonra İmaret Camii olarak bilinir, sonra minaresinin kara taşlarından dolayı Kara Camii olarak bilinir
Mabed bugünkü Bulgaristan İçişleri Bakanlığı’nın yanındaki küçük bahçede bulunur ve kilise olarak kullanılır Osmanlı döneminde camiinin hemen yanına defnedilen cami hocaları ve imamlarının bulunduğu kabristan ise bugün otopark olarak kullanılmaktadır
Kilisesi’nin kapısının yanıbaşındaki kitabede özetle şunlar yazılıdır;

"Kara Cami ISultan Süleyman’ın havalesi üzerine Şiroka Likalı (Bulgaristan’ın Rodoplar havalisinde bir köy) bir yeniçeri olan Koca Sinan tarafından kurulmuştur Kuruluştan sonra Başbakan Petro Karavelov burasını, etrafta yaşayan Hristiyanların isteği üzerine kiliseye çevirmiştir Kilise planlarını “Aleksandır Nevski” (Sofya’nın ortasında Osmanlı-Rus Savaşı şerefine yapılan anıt kilise) kilisenin mimarı Rus ANPomerantsev hazırlamıştır Restore işleri Bulgar mimarları Yordan Milinov ile Petko Momçilov tarafından yürütülmüştür Üç yıl hummalı bir çalışmadan sonra kilise 27 Temmuz 1903 yılında açılmıştır Kilise mimarî bakımından Balkan yarımadasında tek mabettir İvan Vazov’un daediği gibi “sırrını zamanımızın çözemediği bir kuruculuk mucizesidir"

Karacabey Camii
Ankara'da, 1427'de inşa edildiği sanılan bir camidir Anadolu Beylerbeyi Celaleddin Karacabey bin Abdullah'ın türbesi, cami bahçesindedir Türbesi, çeşmesi ve bitişiğindeki Karacabey Hamamı ile beraber bu cami bir külliye oluşturur Külliyede bir imaret de bulunmasından dolayı cami İmaret Camii olarak da bilinir Cami, bugün Hacettepe Hastanesi arazisisinde yer alır Mimar Ebubekiroğlu Ahmet tarafından tasarlanmış olan yapı, Bursa camileri tarzındadır, bu tipin Ankara'daki tek örneğidir
Caminin "T tipi" bir planı vardır Beş kubbesi vardır, minaresi kuzey batıdadır, taş ve tuğla karışımı malzemeden yapılmıştır Ahşap minber ince oymalarla kaplıdır
Cami tarihi boyunca pekçok kere onarımdan geçmiştir İlk III Selim zamanında tamir edilmiştir 1895 depreminde zarar gördükten sonra 1938'de, 1943'te ve en son 2005'te onarılmıştır 2005 restorasyonu sırasında caminin şeklinin yüzyıllar boyunca değişmiş olduğu, ilk projesinin İzmir`in Tire ilçesindeki Yahşi Bey Camii`yle aynı olduğu tesbit edilmiş ve o projeye göre onarılmıştır Bu restorasyonda eski halinde olmayan bir kule, kubbenin tepesine eklenmiştir
Celaleddin Karacabey Çelebi Sultan Mehmet'in damadı ve II Murad'ın eniştesiydi Varna Muharebesi'nde şehit olmasının ardından cesedi, görev yaptığı Ankara’ya nakledilerek bugünkü türbesine defnedilmiştir Vakfiye 1484 tarihlidir

Kazancı Camii
Taksim'de Kazancı Yokuşu'nda 17 yüzyılda Osmanlı üslubuna göre yapılmış olan bir camiidir Tuğladan bir minaresi olup kare planlı, kargir ve çatılıdır Fevkani olan caminin bodrumu namaz sahnı olarak kullanılmaktadır

Kazasker İvaz Efendi Camii
İstanbul'da Eğrikapı'daki cami 1585 tarihlidir ve giriş kapısı üzerindeki levhada Mimar Sinan camisi olduğu yazılıdır Bahçesinde geniş çukur ve tüneller vardır Anemas zindanları kalıntıları çevresindedir Caminin klasik ana kapısı yoktur
Ön cephede sağlı sollu iki kapı vardır Cami taş-tuğla halinde inşa edilmiştir Minaresi kıble duvarı köşesindedir Zamanında külliye halinde olan camiden sadece cami ve çeşme kalmıştır İvaz Efendi bahçedeki hazirede medfundur
Kanuni Sultan Süleyman'ın kazaskerlerinden biridir Manavgatlı olması sebebiyle Manav İvazağa diye de anılır Cami tek kubbeli ve beş tane yarım kubbe ana kubbeye destek olmuştur Huzur veren bir bahçesi bulunmaktadır Tarihi yarım ada kapsamındadır İvazağa Anadolu ve Rumeli kazaskerliği yapmıştır
Camide 1998 yılına kadar Muhammed Mustafa (SAV) sakal-ı şerifi bulunmaktaydı Ancak bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmuştur ve ne olduğu bilinmemektedir
Avlu girişinin karşısında bulunan Mimar Mustafa Ağa çeşmesi yeni olarak restore edildi ve halan kullanılmaktadır

Kılıç Ali Paşa Camii
Kaptan-ı Derya Kılıç Ali'nin Mimar Sinan'a yaptırdığı İstanbul'un Tophane semtinde bulunan camidir 1580 yılında yapılmıştır Türbe, medrese ve hamamdan oluşan bir de külliyesi vardır

Kubbenin iki yanındaki yarım kubbeler, diğer iki yanındaki kemerler ve destek duvarlarıyla cami Ayasofya'nın küçük boyutta bir kopyasıdır Mihrap tarafındaki çiniler İznik'in parlak döneminin ürünüdür Ayasofya'nın model alınmasının ardındaki sebep bilinmemektedir

2011 yılında ciddi anlamda resterasyon geçiren Cami, Türbe ve hamamı ile İstanbul'un çok değerli hazinelerinden biri olan Mimar Sinanın yapıları yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir Tophane Tramvay durağında bulunan Kılıç Ali Paşa cami ve külliyesinin minyatürüde bulunmaktadır Külleyinin bir kısmı resterasyona dahil edilmemiş olup bakımsız durumdadır Cami hemen karşısında bulunan oldukça büyük Osmanlı çeşmesi ile de uyumlu olup içinde bir çok levent kabristanı barındırmaktadır

Konak Yalı Camii
(Konak Camii, Yalı Camii, İngiliz Ayşe Camii), İzmir, Konak merkez ilçesinde Konak meydanında, Hükümet Konağı önünde yer alan cami
18 yüzyılda klasik Osmanlı mimarisi tarzında inşa edilmiş olan firüze çinilerle süslü cami, Konak Meydanı ile özdeşleşmiş bir yapıdır Yanında İzmir Saat Kulesi ve 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından şehit edilen Hasan Tahsin için dikilen İlk Kurşun Anıtı bulunur

Tarihçe
Caminin hangi tarihte kimin tarafından yaptırıldığına dair kesin bir bilgi yoktur Yapıldığı dönemde deniz kenarında bulunduğu için “Yalı” ismini aldığı söylenir Kimi kaynaklarda caminin inşa tarihi 1755 olarak verilir Kimi kaynaklarda ise[2] camiyi İzmir ayanı Katipzade Mehmet Paşa’nın eşi Ayşe Hanım'ın yanında bir medrese ile birlikte 1774 yılında yaptırdığı bilgisi yer alır Katipzadeler ailesinin yabancılarla sıkı ilişkiler içinde olduğu bilindiğinden, “İngiliz Ayşe Camii” adııyla da anılır Caminin yanında olduğu düşünülen medrese yapısı günümüze gelememiştir

I Dünya Savaşı sırasında Vali Rahmi Bey’in camiyi onarttığı bilinir Bu onarımı belirten bir kitabe giriş kapısı üzerinde bulunmaktadır Caminin kapısı üzerinde bulunan mermer süslemelerin Mimar Tahsin Sermet'in yapıtı olan İzmir Milli Kütüphane ve İzmir Milli Sineması'ndaki mermer süslemelere benzerliği nedeniyle bu onarımın Mimar Tahsin Sermet tarafından yapılmış olduğu düşünülür

Cami 1964 yılında bir kez daha onarımdan geçmiştir Bu onarım sırasında caminin cephesinde bulunan Kütahya çinilerinin büyük bir bölümü sökülmüş, yalnızca pencere ve kapı sövelerindeki bırakılmıştır Son düzenlemelerden önce dışı tamamıyla Kütahya çinileriyle kaplı olan yapının, bugün pencere etrafları ve alınlıkları 19yy’ın en iyi Kütahya çinileriyle süslüdür

Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda yapılmış olan cami sekizgen planlıdır Pencerelerin etrafını çeviren çinilerle dikkati çekmektedir Yapımında taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır Caminin içerisi çinilerle bezenmiştir Kesme taş kaide üzerine tek şerefeli, yuvarlak gövdeli minaresi bulunmaktadır

Caminin avizesi, seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın eseridirMihrap cami duvarından dışarıya taşırılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



L

Lala Mustafa Paşa Camii

Laleli Camii

M

Malatyalı İsmail Ağa Camii

Mecidiye Camii

Mesih Mehmed Paşa Camii

Mihrimah Sultan Camii (Edirnekapı)

Mihrimah Sultan Külliyesi (Üsküdar)

Molla Çelebi Camii

Muradiye Camii (Manisa)

Muğla Kurşunlu Camii



Lala Mustafa Paşa Camii

Orijinal ismi Saint Nicolas Katedrali olan eski bir Katolik mabedidir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nin en büyük iki camisinden biridir 1328'de katedral olarak açılmış ve 1571'de Osmanlı Devleti tarafından bölgenin ihtiyacını karşılamak için camiye çevirilmiştir Kıbrıs Fatihi olarak anılan Lala Mustafa Paşa'nın adını almıştır



Laleli Camii

1760-1763 yılları arasında Osmanlı padişahı III Mustafa tarafından inşa ettirilmiş ve bulunduğu semte adını vermiş olan bir camidir Caminin adı 3 Mustafa'nın velisi saydığı Laleli Baba'nın ismini bu ibadethaneye vermesinden gelir
Tarih

Cami kompleksi 1783 yılındaki bir yangında tahrip oldu ve kısa bir süre sonra onun tamamlanmasıyla cami yeniden derhal inşa edildi 1911 yılındaki yangın medreseyi ve onu takip eden yol yapım çalışmaları ise caminin diğer pekçok ek yapılarını tahrip etti Caminin hamamı yıkılmıştır

Caminin mimarı Mehmed Tahir Ağa'dır Ancak dönemin baş mimarı Hacı Ahmed Ağa'nın da inşasına katkısı olmuş olabileceği sanılmaktadır Cami adını o zamanlar yakınında bulunan (1950'li yıllarda yıkılmış) Laleli Baba türbesinden almıştır Padişahlar tarafından inşa edilmiş son külliye olan Laleli Külliyesi içinde yer alır

Caminin elemanları bir bodrum üzerindedir Barok üslupta, kare ve mihrap çıkıntılıdır Ana kubbe 8 sütuna oturur Çevresi 6 yarım kubbeden oluşmuştur Kubbenin dış çapı 12,5 metre ve kubbenin dış yüksekliği ise 24,5 metredir Caminin hünkar mahfeli solda yer alır İç avlu 14 sütuna dayalı olup 18 kubbenin altındadır Caddeden iki kapıyla avluya girilir Tek şerefeli iki minaresi vardır Şadırvanı 8 sütunludur Caddedeki kapı 1950'lerde yol sebebiyle geri çekilmiştir Caminin girişi merdivenlidir Sebili bronzdan yapılmıştır Hamamı yıktırılmış, caddedeki cephesine ek dükkânlar yapılmıştırCaminin kapısının üst başında(1826/27)tarihli bir yazıt bulunmaktadır

Caminin yanındaki IIIMustafa Türbesinde padişah III Mustafa ve oğlu III Selim'in mezarları bulunur Türbenin arkasındaki Laleli Camii'nin banisidir

Malatyalı İsmail Ağa Camii ya da Ağa Camii

İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Ahmediye Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir camidir Dönemin Kızlar Ağası olan Malatyalı İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır Yapımına 1608 yılında başlanan cami, 1 yıllık inşaat sürecinden sonra 1609 yılında ibadete açılmıştır Cami mimari olarak Osmanlı esintilerini yansıtmaktadır

Zamanla harap olan cami, 1902 yılında Mahmut Şevket Paşa tarafından onarılmıştır

Özgün planda bir cami olarak inşa edilmiştir Daha sonra hamamı ve çeşmesi yapılmıştır Cami, apartmanların arasında kalmıştır Caminin bulunduğu bölge 2008 yılındaki düzenlemelere değin Kefçe Dede Mahallesi olarak anılıyordu Cami, Tavaşi Hasan Ağa Cami'ye çok yakındır Caminin banisi Malatyalı İsmail Ağa Ağa Rodos'ta, Murat Reis Türbesi Haziresi'nde medfundur

Mecidiye Camii

İstanbul'da Yıldız Parkı'nın deniz tarafındaki girişinde bulunan camidir Abdülmecit tarafından Garabet Balyan'a yaptırılmıştır

Mesih Mehmet Paşa Camii

Mimar Davud Ağa'nın III Murad'ın sadrazamlarından Hadim Mehmed Mesih Paşa adına yaptığı, Karagümrük'te bulunan bir camidir

Kıble yönüne göre Hırkai Şerif Camii'nin solundadır 1585'da yapılmıştır Tek kubbeli, tek minareli, üç kapılı, çinilidir Mihrabı çıkıntılıdır

İstanbul'un Fatih ilçesinde Muhtesip İskender mahallesinde, Yavuz Selim kavşağından aşağıya inerken sağda Eski Ali Paşa caddesi üzerindedir Camide kabri bulunan Hadim Mesih Mehmed Paşa'nın türbesinde Cami'nin mimarının Mimar Sinan olduğu yazar Fakat Ahmet Refik caminin Davut Ağa'ya "mal edildiğini" söyler[2] Caminin yakınında Hırkai Şerif Camii bulunmaktadır

Dikdörtgen planlı caminin mihrabı çıkıktır, sekiz kemerlidir Son cemaat yeri beş kubbelidir Mihrap ve minberindeki sanatkarlık açısından değerlidir Cami yan galerileri de bu yapıya mahsustur



Mihr-î-Mâh Sultan Camii

İstanbul'un Karagümrük semtinin Edirnekapı bölümünde surların hemen yanında bulunan cami Banisi(Kurucusu) Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'dır 1562-1565 yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapıldı

Dikdörtgen planlı caminin etrafında medrese, mektep, türbe, hamamları vardır 37 m yükseklikteki kubbe üçer kemere yaslanır, yanlarda ikişer sütun, sağ ve solda 3 kubbe ve mahfelleri bulunur Mihrap ve minber taş işçiliğiyle yapılmıştır

Caminin büyük avlu kapısından dik merdivenlerle cami içine çıkıldığında sağ tarafta medreseler ve karşısında 7 kubbeli 8 mermer granit sütunlu son cemaat yeri vardır Şadırvan bunların arasında bahçede, minaresi sağdadır Hamam cadde kenarındadır 1999 depreminde hasar gören cami, hala restorasyondadır ve ibadete açıktır

Osmanlı İmparatorluğu'nun Camîyi inşa etmesi yaklaşık 3 yıl sürmüştür 11 yıl süren restore çalışmaları tamamlanmış olup, Camii hizmete açılmıştır



Mihrimah Camii, veya İskele Camii

İstanbul'un Üsküdar ilçesinde meydanda bulunan Mimar Sinan'ın Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan kızı Mihrimah Sultan için yaptığı camidir Sinan'ın erken dönem eserlerindendir Kubbesi üç yanından yarım kubbelerle desteklenmiştir, ama ön cephede yarım kubbe yokturve aynı zamanda rivayetlere göre mimar sinan mihrimah hanımefendi sulta'a aşkından böyle yapmış

Nisan ve Mayıs aylarında Bayezid yangın kulesinden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan İskele Camii'sine doğru bakıldığında; sabah gündoğumunda İskele Camii'nin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise (Hicrî takvime göre her ayın 14'ünde) ayın doğuşu izlenebilmektedir Aynı kuleden batı ufkuna Edirnekapı istikâmetine doğru bakılır ise; Mihr-î Mah Sultan Edirnekapı Külliyesi'nde de, sabah ayın akşam da güneşin batışı izlenebilmektedir

Mihr-î Mah Güneş ve Ay manasına gelmektedir


Molla Çelebi Camii

İstanbul'un Fındıklı semtinde bulunan cami Fındıklı Camii olarak da bilinir Banisi kadı Molla Mehmet Çelebi'dir Mimar Sinan, 1589'da yapmıştır Deniz kenarındadır

Kubbesi altıgen bir destek sistemine oturur Anakubbe 4 sütun üzerindedir, çevresinde beş yarım kubbe vardır Yarım kubbeler köşelerde yeralır ve birbirlerine bitişiktir Beşinci yarım kubbe ise mihrap çıkıntısının üstündedir Cami, duvarla çevrilidir Kubbeye destek olan ayaklar duvarlara gömülüdür Külliyesinden bugüne bir şey kalmamıştır

Muradiye Camii

Manisa'da bir cami Sultaniye semtinde bulunur III Murat adına bir külliye olarak 1583-1585 yıllarında yapılmış camii Mimar Sinan tasarlamıştır İki minaresi vardır Klasik Osmanlı mimarisinde, kesme taştan yapılmış camide çiniler bulunmaktadır Yanında medrese ve imarethane de bulunur Sıbyanı ise yıkılmıştır

Muğla Kurşunlu Camii

Muğla'da Balıbey mahallesi'nde bulunan Osmanlı dönemi camisi

İnşasına 1493 yılında Menteşe beylerinden Şucaeddin Bey tarafından başlanmış ve iki yılda tamamlanmıştır Mimarisi klasik Osmanlı mimarisi özelliklerini taşır Kubbesinin kurşun plakalarla kaplı olması nedeniyle bu ad verilmiştir Bahçesinde 2 adet şadırvan bulunur

Camii ilk inşa edildiğinde bahçesinde 30 derslikli bir medrese varmış Fakat daha sonraki yıllarda yapılan tadilatlarda bu medrese kaldırılmış Caminin içinde bulunan Kâbe ve yelkenli gemi resimleri görülmeye değerdir Evliya Çelebi'nin Muğla seyahatinde de sözünü ettiği eser bugün Muğla'nın merkez camii konumundadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



N

Naile Hatun Camii

Nişancı Mehmet Paşa Camii

Nusretiye Camii

O

Osman Ağa Camii

P

Peristerona Camii

Pertevniyal Valide Sultan Camii

Piyale Paşa Camii

R

Ramazan Efendi Camii

Rüstem Paşa Camii

Naile Hatun Camii

Bağdat, Reşid Caddesinde, Haydarhane Camii karşısında bulunan cami 1874'de Mektupcu Murad Efendi'nin eşi Naile Hatun tarafından yaptırılmıştır 1934'de tamir edilen yapıya bir de medrese eklenmiştir Ancak 1965 yılında Reşid Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıkılmıştır

Nişancı Mehmet Paşa Camii

İstanbul'un Fatih ilçesinde Karagümrük semtinde Nişanca caddesindeki cami 1584-1588 arasında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır Tezkiretülbünyanda adı geçmeyen caminin Mimar Sinan'a ait olduğunu Evliya Çelebi yazar Kuzeydoğu tarafında Keskin Dede yatmaktadır Zamanında bir külliye olarak tasarlanan imaretten sadece cami ve türbe kalmıştır Caminin içinde bir hazire bulunmaktadır

Deprem ve yangınlarda harap olmuş, tamir görmüştür Sekizgen kubbeli baldaken köşelerde yarım kubbelerle desteklidir, taşıyıcı ayaklar duvarlarla birleşir Kıble duvarı bir çıkıntıyla ve yan sahınlara bindirmeyle revaklar ve ayakların yalınlığı, eyvanlı sadelik bu camiye has bir özelliktedir İki vaiz kürsüsü, galeri katları, tabhane odaları, harem girişi vardır

Avluda onikigen şadırvan bulunmaktadır,kubbeli çatısı ve 8 sütunu vardır Doğan Kuban, bu caminin Sinan'ın son yapıtı olduğunu söylemektedir Nişancı Mehmet Paşa türbesi, cadde girişinin solunda camiye diktir

Nusretiye Camii

İstanbul'un Tophane semtinde bulunan 19 yüzyılda inşa edilmiş selatin camidir Halk arasında daha çok “Tophane Camii” olarak anılır

1823’teki Firuzağa yangınında yanmış olan “Arabacılar Kışlası Camii”’nin yerinde II Mahmut tarafından yaptırılan ve “Nusretiye” adı verilen camii, 1826’da ibadete açıldı Mimarı Krikor Balyan'dır Yapı, tarihi İstanbul’un sınırları dışında inşa edilmiş en büyük camilerden birisidir

Yapıldığı yıllarda İstanbul'da etkin olan ampir ve barok üslup etkisindeki caminin sebil, muvakkithane ve şadırvanı da Tophane'yi süsler

18 yüzyılın sonlarında Tophane yakınlarında Sultan III Selim'in yaptırdığı “Arabacılar Kışlası Camisi” bulunmaktaydı Ahşap cami, 24 Şubat 1823'teki Firuzağa yangınında yanıp kül oldu Sultan II Mahmut 1823'te yanan caminin yerine yeni bir caminin inşaatını başlattı Yeni bir askeri teşkilat kurmakta olan II Mahmut, caminin yapımını askeri binalarla birlikte başlamıştı Bu nedenle vakıf binalarla değil, top dökümhanesinin önüne inşa edilen çeşitli askeri yapılarla çevrilendi Vakıf yapıları yerine etrafındaki Tophane-i Amire ve Tophane Kışlası ile bir bir bütünlük gösteren camii, bu özelliği ile eski külliyelerden ayrılır Caminin adının yangın yerindekilere yapılan yardımlardan ötürü “Nusretiye” olduğu düşünülür

Caminin mimarlığını Osmanlı'ya sonradan saraylar, köşkler inşa edecek Balyan ailesinin ilk kuşağından Meremetçi Bali Kalfa 'nın oğlu Krikor Amira Balyan üstlenmişti İnşaat üç yıl sürdü ve 8 Nisan 1826'da Sultan II Mahmut, saltanat kayığı ile Tophane İskelesi'ne çıkıp yere serilmiş değerli kumaşların üzerinde at sırtında ilerleyerek camiye gelerek, açılışı yaptı[2] Açılış töreninde topçu birliklerini selamlayıp yeniçerileri selamlamadığı görülen II Mahmut’un birkaç ay sonra yeniçeri ocağını kaldırması üzerine yeniçerilere karşı kazandığı zaferin anısına camiye “Nusretiye” denilmeye başlandığı da söylenir

Caminin açılışı nedeniyle bir madalya yaptırılmıştır Madalyanın ön yüzünde tuğra, ay içinde Nişanı Iftihar, arka yüzünde Camii Nusret, 1247 yazısı bulunmaktadır

Minarelerin yeniden yapılması ve diğer onarımlar

Nusretiye Camii’nin açıldığı 8 Nisan 1826 günü gerçekleşen törene II Mahmud deniz yoluyla gelmiş, kubbenin mahyaları örttüğünü fark etmişti Bunun üzerine 14 Mayıs 1826’da minareler alt şereflere kadar yıktırıldı ve üst şerefeler daha yükseğe aldırılarak baştan yapıldı Hacı Mıgırdiç Çarkyan (1799-1899) ikinci kalfa ve resimcibaşı olarak çalıştı 1960’lara doğru minarelerden birinin petek kısmı tehlikeli bir biçimde eğrilmiş olduğundan bütünüyle sökülerek tekrar yapılmıştır

Camii, 1955-1958 arasında tamir gördü 1956'da yol çalışması sırasında caddenin karşısında kalan sebil ve muvakkithane sökülerek caminin yanına taşınmıştır Camii, 1980-1982 arasında kısmen restore edildi[

Mimari Özelikleri

Yüksek bir kaide üzerine kurulmuş, 7,50x7,50m ölçülerinde kare plan üzerine inşa edilmiş bir camidir

Camiye barok üslupta inşa edilmiş 4 m yüksekliğinde ve 2,10 m genişliğinde görkemli bir kapıdan girilir Giriş kapısı üstündeki yazı Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'ye aittir

Tek kubbelidir Kubbesinin yerden yüksekliği 33 metre, çapı 75 metredir

İkişer şerefeli iki minaresi vardır; minareler çok ince ve yüzeyi olukludur

Doğu ve batı yakasındaki çıkıntılı yapı, hünkâr kasrıdır Hünkâr mahfili bütünüyle mermerdir ve kafesi pirinç dökme ve altın yaldızlıdır Hünkâr Kasrına son cemaat bölümündeki odalardan ve dış yan revaklardan da girişler verilmiştir Sultan girişi ise, denize bakan güney cephededir Hünkâr Kasrının duvarları renkli bitki motifleriyle süslenmiş ve kemerli kapısında Hattat Mustafa Rakım’ın yazıtı yer alır Caminin içini çevreleyen Amme suresi de Mustafa Rakım Efendi’ye aittir Camide Recai Şakir Efendi’ye ait hat eserleri de görülür

Şadırvan avlusu caminin sol yanında bulunur 10 sütun üzerine oturan kubbeli bir şadırvanı vardır Değişik üslûba sahip bu şadırvan külâhının tepesinde güneş ışınları biçiminde başka hiçbir şadırvanda olmayan bir alem bulunuyordu 1855-1860 yıllarına doğru çekilen bir fotoğrafta görülen bu alem bugün yerinde yoktur Çok zengin iç ve dış süslemeleri olan camide, yazılar dışındaki süslemeler, Türk motifleri içermez Avrupa’nın barok ve ampir üslûplarının karma bir şekilde uygulandığı görülür

Avluda muvakkithane ve sebil olmak üzere iki yapı daha bulunur Eskiden caddenin karşısında, kışla kapısı yanında bulunan yapılar, bugünkü yerlerine sonradan taşınmıştır Caminin mimarisi ve dış süslemesine uygun biçimde tam önüne II Abdülhamid tarafından 1901’de İtalyan mimarı Raimondo D'Aronco’ya çeşme yaptırılmıştır Sözkonusu çeşme, 1956’da yerinden sökülerek Maçka’da İstanbul Teknik Üniversitesi binasının karşısında kurulmuştur

Osman Ağa Camii

İstanbul, Kadıköy İlçesi'nde, çarşı içinde, Söğütlüçeşme Caddesi üzerinde yer alan cami Banisi I Ahmed döneminin (1603-1617) Bâbüssaâde ağası olan Osman Ağa'dır Bu zat, Mekke ve Medine ahalisine gönderilen hediyeler arasında yer alan ve kendi icadı olan emsalsiz buhurdan dolayı Buhuri Osman Ağa olarak da anılmaktadır

Cami, Fatih Sultan Mehmet dönemine (1451-1481) ait Kadı Mehmed Efendi Mescidi'nin yerine 1612 tarihinde yaptırılmıştır Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabesi bugün silinmiş olmasına rağmen, Hadikatü'l-Cevami ve Mecmua-i Tevarih'ten Hüseyin Seyid Efendi'nin 1612 tarihli kitabesinin metni öğrenilebilmektedir

Peristerona Camii

Kıbrıs'ın Peristerona köyünde yer alan bir cami 18 yüzyılda yapılan camiye 19 yüzyıl başlarında eklemeler yapılmıştır Diğer Osmanlı camilerinde olduğu gibi kesme taştan yapılmıştır Minaresi iki balkonludur Ayrıca camiin yanında bir de medrese bulunmaktadır

Pertevniyal Valide Sultan Camii

Sultan II Mahmut'un eşi ve Sultan Abdülaziz'in annesi olan Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır

Cami 1869-1871 yılları arasında inşa edildi

Planlarını Sarkis Balyan 'ın çizdiği, hazırlanmasına Hagop Balyan`ın katıldığı da bilinmektedir Mimarı Montani'dir Çizim işlerinde, desinatör Osep çalışmıştır Uygulama ve şantiye yönetimi için Bedros Kalfa ve duvarcı Ohannes ile dülger kolbaşısı Dimitri görevlendirilmiştir

Camii`nin, neogotik tasarımıyla klasik camilerden oldukça farklı bir mimarisi vardır

Devlet ileri gelenlerinin, din bilginlerinin, hocaların katılımıyla düzenlenen büyük bir törenle temeli atıldı Pertevniyal Sultan temel atma töreninini meydanı görebilen bir evin penceresinden izledi

Tek şerefeli iki minaresi, Dolmabahçe Camii'nin minarelerinden daha geniş tutulmuştu İç mekân bakımından da bu camiden daha genişti Tek kubbesi yüksek, fakat küçüktür Neogotik yüzey bezemeleri bu camiye ayrı bir güzellik kazandırır Aynı bezeme zenginliği ve güzellik caminin iç kısımları için de geçerlidir Altın yaldızla parlatılan mavi rengin egemen olduğu kalem işi süslemeler, iç mekanı baştan sona süslemektedir Caminin Aksaray Meydanı`na bakan avlu kapısı, İstanbul`daki camiler için pek alışılmadık ve aynı zamanda da göz kamaştırıcıdır Bu kapı Osmanlı taş oyma sanatının nadide ürünlerindendir

1956-59 arasındaki Aksaray Meydanı düzenlenmesi esnasında sebil gibi camiye ait bazı unsurlar kaldırılmış veya yeri değiştirilmiştir
Caminin çevresindeki eserler : Bir çeşme, bir kütüphane, Pertevniyal Sultan'ın kendisi için yaptırdığı türbeden oluşmaktadır Kütüphanesi, Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşınmıştır Trafikten en çok etkilenen cami bu camidir Caminin kahyası Hüseyin Bey cami masrafı olarak 7961 kese 396 kuruş 10 para harcamış; üç ayrı temel çukuruna olmakla 3225 lira temele gömülmüştür

Piyale Paşa Camii

İstanbul'un Kasımpaşa semtinde bir camidir Bu çoksütunlu Mimar Sinan anıtı, 6 kubbeli ve dikdörtgen plandadır Caminin ortasındaki iki büyük sütuna dayanan kubbelerin ağırlığı duvarlardaki yan direklerle temele iner Caminin üç tarafı kemer ve tonozludur, minaresi bunların üzerindedir

Ramazan Efendi Camii

İstanbul'un Kocamustafapaşa semtinde bir camidir 1585'de Mimar Sinan tarafından yapılan cami, Kuvayı Milliye caddesinin otobüs duraklarında biten yönündedir Tek minareli, kırma çatılıdır Çeşitli tamirler görmüştür Dede Efendi bu caminin tamirine destek vermiştir Hüsrev Çelebi Camii, Bezirganbaşı Camii adıyla da bilinir Ramazan Efendi denmesinin sebebi buradaki tekke şeyhinin adının Ramazan Efendi oluşundandır Ramazan Efendi, cami giriş kapısının solunda yapıya bitişik türbesinde yatmaktadır

Caminin avlu girişi iki kapıdan, aynı caddedendir Avluda geniş bir bahçe ve etrafı duvarla çevrilmiş yaşlı ağaçlar, solda imam odası, sağda şadırvandan ayrı bir abdestlik ve arka tarafta mezarlık bulunmaktadır Avlu ortasında, küp dikdörtgen bir şadırvan dört sütunlu bir çatıyla örtülüdür Şadırvanın karşısında kadınlar yeri ve giriş kapısı sundurmasının solunda türbe bulunmaktadır Küçük sundurmadan camiye girdikten sonra son cemaat yeri sağlı ve sollu bir platformda yükselir

Eşiktaşını geçerek camiye girdikten sonra mermer mihrap ve minberi çevreleyen çiniler göze çarpar Altlı üstlü pencereler sağ ve solda ikişer, ön ve arka duvarda dörder sırayla yer alır Kürsü solda ve ahşaptır Bu caminin döşeme ve tavanı ahşaptır Tavan, kare desenli ve boyalıdır Kapıdan girişte sağda müezzin yeri ve minare kapısı bulunmaktadır Girişten soldaki duvardan bir kapıyla sol tarafta bir odaya geçilir Son cemaat yerinden üst kata giriş vardır Duvarlarda çatlamalar meydana gelmiştir Mihrabın iki yanında dev mumlar ve harimin ortasına inen topaç avizesi vardır Cami içi değerli çinilerle süslenmiş, tavana yakın duvarlara Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin levhaları asılmıştır Bu caminin yakınında Sümbül Efendi Camii bulunmaktadır

Banisi Piyale Paşa türbesi mihrap tarafındadır Mihrap çinileri sanat eseri olan camilerdendir

Rüstem Paşa Cami

İstanbul, Tahtakale semtinde Hasırcılar Çarşısı içinde yer alan cami
Tarihçe

Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamlarından ve aynı zamanda kızı Mihrimah Sultan'ın kocası olan Damat Rüstem Paşa için Mimar Sinan'a yaptırıldı (1561) Caminin yerinde önce Halil Efendi Mescidi vardı Bu mescidin yeri çukurda kaldığı için Mimar Sinan, mescidin altına dükkânlar yaparak bir subasman meydana getirdi Rüstem Paşa Camii, mescidin yerinde kuruldu

Mimari

Camiye iki yandan merdivenle çıkılır Planı dikdörtgendir, merkezi kubbe kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturur Son cemaat yeri altı sütunlu ve beş kubbelidir Önüne sonradan kemerler, sütunlar ve ahşap çatılı, saçaklı bir kısım eklendi Rüstem Paşa Camii'nin kubbe eteklerine kadar her tarafı çinilerle kaplıdır Özellikle lale motifli çiniler, Osmanlı çini sanatının en başarılı örneklerinden sayılır Caminin şadırvanı sol taraftadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



S

Saburhane Camii

Selimiye Camii

Seyit Mehmet Ağa Camii

Sinan Paşa Camii

Sinan Paşa Camii, Prizren

Sofya Büyük Camii

Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi (Kadırga)

Sokollu Mehmet Paşa Camii (Azapkapı)

Sokullu Mehmet Paşa Camii (Büyükçekmece)

Sultan Ahmet Camii

Sultan Mustafa Camii

Süleymaniye Camii

Saburhane Camii

Saburhane Camii, Muğla'nın Saburhane semtinde bulunan Osmanlı dönemine ait eser

Camiden daha çok mescid özellikleri taşıyan eser, 1829 yılında burada bulunan Saburhane Dergâhı'nın yerine Hacı Osman Ağa tarafından inşa edilmiştir 1863 yılında ise Hacı Zorbaz Mehmet Ağa tarafından yapının ilk aslı yıktırılarak yerine bugünkü küçük camii yaptırılmıştır

Selimiye Camii

Selimiye Camii Edirne'de bulunan, Osmanlı padişahı II Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı camidir Sinan'ın 90 (bazı kitaplarda 80 olarak geçer) yaşında yaptığı ve "en iyi eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından biridir

Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 (Hicri:976) yılında başlanmıştır Caminin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da ancak II Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır

Mülkiyeti Sultan Selim Vakfında’dır Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına Süleyman Çelebi döneminde başlanan, sonradan Yıldırım Bayezid'in geliştirdiği Edirne'nin ilk sarayı (Saray-ı elik) ve Baltacı Muhafızları haremi bulunmaktaydı Bu alandan “Sarıbayır” veya “Kavak Meydanı” diye bahsedilir

Neden Edirne?

Sultan’ın caminin yapılacağı şehir olarak neden Edirne'yi seçtiği kesin olarak bilinmemektedir Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde padişahın rüyasında İslam peygamberi Muhammed'i gördüğünü ve onun kendisinden Kıbrıs'ın fethi anısına bir cami yaptırmasını istediğini yazmıştır[6] Ancak Kıbrıs'ın caminin yapımına başlanmasından üç yıl sonra 1571'de fethedildiği bilindiğinden bu iddianın doğruluk payı olamaz Bu konudaki daha gerçekçi yorumlarda ise o dönemde İstanbul'da yeni bir büyük camiye ihtiyaç duyulmadığı, Edirne'nin Rumeli'deki Osmanlı egemenliğinin merkezi konumunda olduğu ve Selim'in gençlik yıllarından beri şehre ayrı sevgi beslediğine dikkat çekilir

Çıraklığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde yaptım Kalfalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han Camii'nde sarf edip ustalığımı ayân ve beyân ettim (Mimar Sinan)

Kubbe

Bir tepe üzerinde bulunan Selimiye'de daha önceki hiçbir camide, ya da antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir lebi ile örtülmüştür Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur Kasnak, filayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlıdır Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler

Minareler

Caminin dört köşesinde bulunan her biri üç şerefeli 380 santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84, bazılarına göreyse 85 metredir Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı atılır çıkılır Diğer iki minare tek merdivenlidir Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterirBu caminin en büyük özelliği Edirne'nin her tarafından görülmesidir

İç Süslemeler

Caminin mermer, çini ve hat işçilikleri de önemlidir Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür Büyük kubbenin tam altındaki hünkar mahfili, 12 mermer sütunludur ve 2 metre yüksekliktedir Çinilerin bir kısmı 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında, Rus generali Mihail Skobelev tarafından sökülerek Moskova'ya götürülmüştür

Avlu

Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır Dış avluda ise sıbyan mektebi, darül kurra, darül hadis, medrese ve imaret bulunmaktadır Sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi, medrese ise müze olarak kullanılmaktadır Geçmişte cami meşalelerle aydınlatılmakta idi Meşalelerden çıkan is, hava akımı oluşturmak üzere özel olarak yapılan bir delikten dışarı çıkmaktaydı

“Ters Lale” motifi

Caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin altında ters bir lale motifi bulunmaktadır Rivayete göre, caminin yapılacağı arsa üzerinde bir lale bahçesi bulunmaktaydı Bu arsanın sahibi, başlarda arsasının satılmasını istememiştir En sonunda, Mimar Sinan'dan camide bir lale motifi olmasını isteyerek arsasını satmıştır Mimar Sinan da lale motifini ters olarak yapmıştır Lale motifi bu arsada bir lale bahçesi olduğunu, ters olması ise sahibinin tersliğini temsil etmektedir

Dünya Mirası Listesi

28 Haziran 2011 Salı Günü, Paris’te yapılan UNESCO Dünya Mirası Komitesi toplantısında Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi’nin Dünya Mirası Listesi’ne adaylığını değerlendirdi ve komite oybirliğiyle Selimiye Camii ve Külliyesi'nin Dünya Mirası Listesine girmesine karar verdi

Böylelikle Drina Köprüsünden sonra bir Osmanlı eseri daha Dünya Mirası Listesi’ne girmiş oldu

Seyit Mehmet Ağa Camii

Seyit Mehmet Ağa Camii, Kıbrıs'ın Lapta köyünde bulunan bir cami 17 yüzyıl ortalarında, Osmanlı döneminde inşa edilmiştir Kesme taştan inşa edilen camiin birkaç kemeri bulunmaktadır 1960'lar ve 1970'lerde yaşanan çatışmalarda zarar gören camiin minaresi tamamen yıkılmıştır Bu nedenle 1976 yılında yeni bir minare yapılmıştır

Sinan Paşa Camii

Sinan Paşa Camisi İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde yer alan Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş bir Osmanlı camisidir İlçenin merkezinde yer alan Sinanpaşa mahallesine adını vermiştir

Cami Beşiktaş İskelesi karşısında yer alır 1550-1553 yılları arasında Osmanlı Donanması'nın Kaptan-ı Deryası olan Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır Sinan Paşa 1553 yılında öldüğünde cami inşa halinde bulunmaktaydı O yüzden Sinan Paşa Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camisi'ne gömüldü Cami ise 1555 yılında tamamlandı

Mimar Sinan'ın eseri olan bu cami dikdörtgen bir plan üzerine oturtulmuştur Merkezi kubbe kemerlerle altı köşeli bir şekilde sütunlara dayandırılmış olup iki yanda ikişer kubbe bulunur Kurulduğundan bu yana çeşitli tarihlerde onarım görmüştür Mabedin son cemaat yerini medrese çevreler Tek minareli olan caminin Hünkar mahfili yıkılmıştır Caminin şadırvanının üstü havuzdaki suyun kirlenmemesi için mermer eteklikle kapatılmıştır Mermer eteklik ve sütun başlıkları 16 yüzyıl Osmanlı işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir Günümüzde hala tarihi yapısını korunmaktadır

Sinan Paşa Camii, Prizren

Sinan Paşa Camii, MS 1615 (hicrî 1024) yılında Kosova’da bulunan Osmanlı-Türk eserleri içinde en ünlülerinden biridir Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır Bu kayıt, cami içinde de mevcuttur

Prizren şehrinin merkezinde yer almaktadır Sinan Paşa Camii, Evkaf Kuyud-ı Kadimesi 757 Defterleri’nin 15-24 sayfalarında, Sofi Sinan Paşa Camii adıyla kaydedilmiştir Müellif aynı sicilin 17 sayfasında bu camiyi sadece Sinan Paşa Camii olarak da geçtiğini bildirmektedir

Kimi kaynaklarda caminin yapımında Aziz Arhancel Manastırı taşlarının kullanıldığı iddiasına rastlanmaktadır O zamanda Prizren’de Rus Başkonsolosu olan Ivan Yastrebov, yayınlamış olduğu eserinde, bu olayı izah ediyor: Prizren yakınlığında bulunan Aziz Arhancel Manastırı bakımsızlık yüzünden harap ve daha sonra kendiliğinden yıkılmış olabileceğine dikkat çekiyor Öyle ki Osmanlıların bu topraklara geldiğinde yıkılmış ve harap olmuş manastır taşlarını kullanıp bu camiyi yaptırmamışlar Eserin devamında Yastrebov, manastırın Osmanlılar tarafından yıktırılmadığına da işaret etmektedir

Sinan Paşa

Caminin kurucusu olan Sinan Paşa, ilk önce İstanbul’da ağa, daha sonra sekbanbaşı olarak 1590 yılında 15 ay kadar Budin, 1594/95’te Kars, 1595/96’da Erzurum, 1596/97’de Eğri, 1600/1’de Bosna Beylerbeyliği’nde bulunmuştur

Sinan Paşa Camii, Prizren’in çarşı muhiti Şadırvan meydanının hemen yanında yer almaktadır 2008 yılıyla beraber TİKA başkanlığında onarıma alınmıştır

Sofya Büyük Camii

Sofya Büyük Camii Bulgaristan'ın başkenti Sofya’da bulunur Bu camiinin asıl adı Koca Mahmut Paşa Camii’dir Bu caminin inşası vezir Mahmut Paşa döneminde 1451 yılında başlanmış ancak paşanın ölümünden 20 yıl sonra 1494 yılında bitmiştir

Camii yapısı içerinde medrese, su sarnıcı ve çeşme bulunmaktadır Caminin bulunduğu mahalleye halk arasında Büyük Camii mahallesi denilmekteymiş

Osmanlı Rus savaşı 1877 – 1878 yıllarında camii hastaneye dönüştürülmüştür Daha sonraki yıllarda camii kütüphane olarak kullanılmış ve 1892 yılından günümüze kadar da Sofya Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır

Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi (Kadırga)

Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi, Mimar Sinan'ın İstanbul Kadırga'da Şehit Mehmet Paşa yokuşunda bulunan ve cami ile külliyeden oluşan bir eseri Sinan'ın en güzel eserlerinden biri sayılır Üç padişaha sadrazamlık yapan Sırp asıllı Sokollu Mehmet Paşa adına 1571'de karısı tarafından yaptırılmıştır

Dik yokuşlardan oluşan sokakların arasında kurulan külliye, bu güçlükten plan olarak da yararlanmış, üç sokaktan ve üç farklı kottan girilen külliyenin avlusuna merdivenlerle ulaşılarak pek sık rastlanmayan bir zenginlik yaratılmıştır Avluda mermer bir şadırvan yer alır Çevresinde medresenin bölümleri bulunur Camide, İznik çinileri ve orijinal kalem işleri de bulunmaktadır

Sultanahmet Camii ile Küçük Ayasofya Camii arasındaki Kadırga yokuşunda 2 metrelik duvarla çevrili bir alanda yapılmış olan caminin banisi Sokollu Mehmet Paşa, mimarı Mimar Sinan'dır Eğimli bir arazide, tek minareli, tek kubbelidir Sokollu Mehmet Paşa'nın İstanbul'da iki yerde kendi adını taşıyan camilerden biridir Öteki cami, Azapkapı'daki Sokollu Mehmet Paşa Camii'dir

Sultanahmet Camii önündeki At Meydanı'ndan Kadırga'ya inen Şehit Mehmet Paşa yokuşu üzerindedir Aynı yokuşun sonunda Küçükayasofya Camii bulunmaktadır Üç dış kapıdan mermer taşlı avluya girilir Avlunun ortasında kubbeli bir şadırvan ve etrafında medrese odaları bulunmaktadır Son cemaat yeri platformu sağlı sollu uzanır ve ortada caminin orta büyüklükteki giriş kapısından camiye girilir Mihrap çevresinde insan boyundan büyük iki mum ve mihrap üzerinde hat sanatlı çini süsleme boydan boya kaplıdır Caminin ses ve aydınlatma sistemi her Sinan camiindeki gibi mükemmeldir Giriş sahını sağ ve soldan ikinci kata çıkar Bu caminin mihrap, minber, kubbe bölümlerinde Hacerülesved parçaları gömülüdür

Caminin kuzeyinde şerefe kısmından üstü yıkılmış eski bir tuğla minare vardır Sultanahmet tarafındaki avlu kapısından ve bu kapının karşı tarafındaki kapı ile kıbleye bakan merdivenli kapıdan girildiğinde üç kapıdan da medrese revakından geçerek avluya girilir İlk iki kapı girişinde mezarlıklar vardır

Sokollu Mehmet Paşa Camii (Azapkapı)

Sokollu Mehmet Paşa Camii İstanbul'da Unkapanı köprüsünün Galata ayağının dibinde, Azapkapı semtinde yer alan camidir Mimar Sinan tarafından 1578'de Sokollu Mehmet Paşa adına yapılmıştır Selimiye Camii stilinde yapılmış olan caminin altı mahzendir Denize yakın camiler içinde sağlam temellidir Giriş kapısı köprü tarafında olup caddeden gelinen bir patikadan dönülerek girilir

Camilerde alışılmışın aksine tek minaresi solda yer almaktadır Bunun nedeni denize fazla yakın olmasıdır Avlusu yoktur Son cemaat yerine iki yönden merdivenlerle çıkılır Dikdörtgen planlı caminin mihrabı çıkıktır Ana kubbe, sekiz kemere dayanır Yan sofaları revaklı kat oluşturmaktadırKubbe u biçiminde koridorla çevrelenmiştir Mihrap önü bölümü dışa taşırılmış ve üzeri yarım kubbeyle kapatılmıştırMerkezi kubbeyi taşıyan 8 destek dışa yansıtılmış ve üzerleri kubbeyle kapatılmıştırİç mekanda çini uygulamaları görülür 1807 yangınında zarar görmesi ve minaresinin kısmen yıkılması nedeniyle kürsü kısmından itibaren yeniden inşa edilmiştir Balkan ve 1dünya savaslarından kısa bir süre önce cami bir onarımdan gecirilmiş,ancak savas nedeniyle onarıma ara verilerek cami uzun yıllar harabe halinde kalmıştır Camii ancak 1938 e dogru yapılan büyük çaplı bir onarım ile 1941 de tekrar ibadete acılmıştırKapılardan birini üstünde bulunan caminin esas kitabesi kırıldıgı için yine 1941 de eski kalıbına göre kamil akdik tarafından yeniden yazılmıştır Kubbenin çevresinde destek kuleleri ve sırayla biri büyük, biri küçük sekiz yarım kubbe bulunur

Sokullu Mehmet Paşa Camii (Büyükçekmece)

Sokullu Mehmet Paşa Camii, İstanbul ilinin Büyükçekmece ilçesinde bulunan Osmanlı Dönemi'ne ait tarihi mescid Sokollu Mescidi olarak da bilinir

1567 yılında Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır Ahşap olan cemaat yeri sonradan yapılan ilavelerle değiştirilmiştir

En önemli özelliği dünyada sadece bir eşinin daha bulunduğu minaresidir Minare yekpare taştan oyularak yapılmış olup bu tip minare bir de Mısır'da bulunmaktadır

Caminin karşısında Kurşunlu Han, yanıbaşında ise Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi yer alır Her üçü de Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nün başındaki turistik alanda bulunur

Sultan Ahmet Camii

Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştırCami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır

Aslında Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır

Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate sayan en önemli yanı, 20000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmıştır Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir

Mimari

Sultanahmet camiinin tasarımı Osmanlı cami mimarisi ile Bizans kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturur Komşusu olan Ayasofya'dan bazı Bizans esintileri içermesinin yanı sıra geleneksel İslami mimari de ağır basar ve klasik dönemin son büyük camisi olarak görülür Caminin mimarı, büyük usta Mimar Sedefkar Mehmet Ağa'nın "boyutta büyüklük, heybet ve ihtişam" fikirlerini yansıtmada başarılı olmuştur

Dış

Köşe kubbelerin üstündeki küçük kulelerin eklenmesi dışında, geniş ön avlunun cephesi Süleymaniye Camii'nin cephesiyle aynı tarzda yapılmıştır Avlu neredeyse caminin kendisi kadar geniştir ve kesintisiz bir kemeraltıyla çevrilmiştir Her iki tarafında abdesthaneler vardır Ortadaki büyük altıgen fıskiye avlunun boyutları göz önüne alındığında küçük kalır Avluya doğru açılan dar anıtsal geçit kemeraltından mimari olarak farklı durur Yarı kubbesi kendinden daha küçük çıkıntılı bir kubbe ile taçlandırılmış ve ince sarkıt bir yapıya sahiptir

İç

Her katında alçak düzeyde olmak üzere, caminin içi İznik'te 50 farklı lale deseninden üretilmiş 20 binden fazla çini ile bezenmiştir Alt seviyelerdeki çiniler gelenekselken, galerideki çinilerin desenleri çiçekler, meyveler ve servilerle gösterişli ve ihtişamlıdır 20 binden fazla çini İznik'te çini ustası Kasap Hacı ve Kapadokyalı Barış Efendi'nin yönetiminde üretilmiştir Her çini başına ödenecek tutar sultanın emriyle düzenlense de çini fiyatı zamanla artmış, bunun sonucunda kullanılan çinilerin kalitesi zamanla azalmıştır Renkleri solmuş ve cilaları sönükleşmiştir Arka balkon duvarındaki çiniler 1574'teki yangında zarar gören Topkapı Sarayı'nın hareminden geri dönüştürülen çinilerdir

Sultan Ahmet Camii'nin kubbe ve tavan işlemeleri Sultan Ahmet Camii, 1985 yılında İstanbul Tarihî Alanları (Zones historiques d'Istanbul) adıyla UNESCO Dünya Mirasları listesine eklenen alanın bir parçasıdır

İç kısmın daha yükseklerine mavi boya hakimdir, fakat düşük kalitelidir 200'den fazla karışık leke desenli cam doğal ışığı geçirir, bugün avizelerle desteklenmişlerdir Avizelerde devekuşu yumurtası kullanımının örümcekleri uzak tuttuğunun keşfedilmesi örümcek ağlarının oluşumunu engellemiştir Kuran'dan sözler içeren hat dekorasyonlarının çoğu zamanın en büyük hat sanatçısı Seyid Kasım Gubari tarafından yapılmıştır Yerler yardımsever insanlarca eskidikçe yenilenen halılarla kaplıdır Pek çok büyük pencere geniş ve ferah bir ortam hissi vermektedir Zemin kattaki açılır pencereler "opus sectile" adı verilen bir döşeme şekliyle dekore edilmiştir Her kavisli bölüm bazıları ışık geçirmeyen 5 pencereye sahiptir Her yarı kubbe 14 pencereye ve merkez kubbe 4'ü kör olmak üzere 28 pencereye sahiptir Pencereler için renkli camlar Venedik sinyorundan sultana hediyedir Bu renkli camların çoğu bugun sanatsal değeri olmayan modern versiyonlarıyla değiştirilmiştir

Caminin içindeki en önemli unsur ince işçilikle oyulmuş ve yontulmuş mermerden yapılma mihraptır Bitişik duvarlar seramik çinilerle kaplanmıştır Gakat çevresindeki çok sayıda pencere onu daha az ihtişamlı gösterir Mihrabın sağında zengin dekore edilmiş minber bulunur Cami en kalabalık halinde dahi olsa herkesin imamı duyabileceği şekilde tasarlanmıştırSultan mahfili güneydoğu köşesindedir Bir platform, iki küçük dinlenme odası ve sundurmadan oluşur ve padişahın güneydoğu üst galerideki locasına geçişi bulunur Bu dinlenme odaları 1826'da yeniçerilerin ayaklanması sırasında veziriazamın yönetim merkezi oldu Hünkar Mahfili 10 adet mermer sütunla desteklenmiştir Zümrüt, gül ve yaldızlarla süslenmiş ve yaldızlarla 100 adet Kuran işlenmiş kendi mihrabı vardır

Caminin içindeki birçok lamba zamanında altın ve diğer değerli taşlarla ve de içinde devekuşu yumurtası ya da kristal toplar bulunabilecek cam kaselerle kaplıydı Bu dekorların tümü ya kaldırıldı ya da yağmalandı

Duvarlardaki büyük tabletlerde halifelerin isimleri ve kurandan parçalar yazılıdır Bunları orijinal haliyle 17 yüzyılın büyük hat sanatçısı Diyarbakırlı Kasım Gubarım yapmıştır, fakat yakın zamanda restore edilmek için kaldırılmışlardır

Minareler

Sultanahmet camii Türkiye'de 6 minaresi olan 3 camiden biridir Diğer 2 tanesi ise Adana'daki Sabancı Camii ve Mersin'deki Muğdat Camii'dir Minarelerin sayısı ortaya çıkınca sultan küstahlıkla suçlanmıştır çünkü o zamanlarda, Mekke'deki Kâbe'de de 6 minare bulunmaktadır Sultan bu problemi Mekkede olan (Mescidi Haram) camiye yedinci minareyi yaptırarak çözer 4 minare caminin köşelerindedir Kalem şeklindeki bu minarelerin her birinin 3 şerefesi vardır Ön avludaki diğer iki minare ise ikişer şerefelidir

Yakın zamana kadar müezzin günde 5 kere dar sarmal merdivenleri çıkmak zorunda kalıyordu, bugün ise toplu dağıtım sistemi uygulanıyor ve diğer camilerce de yankılanan ezan şehrin eski bölümlerinde de duyuluyor Türklerin ve turistlerin oluşturduğu kalabalık günbatımı vaktinde, güneş batarken ve cami renkli projektörlerle parlak bir şekilde aydınlatılmaya başlarken parkta toplanıp yüzünü camiye vererek akşam ezanını dinliyorlar

Cami inşa edildiği dönemlerde uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı'ndakilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekân olmuştur

Sultan Mustafa Camii

İskele Camii de denilen mabet III Mustafa tarafından 1760’da yaptırılmıştır Yıllar sonra harap olmuş, 1858’de Abdülmecit, kagir olarak yeniden inşa ettirmiştir Yanında bir de Sübyan Mektebi olduğu biliniyorsa da artık yoktur

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z







Süleymaniye Camii

Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında İstanbul'da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir

Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir

Süleymaniye Camii Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biridirYapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m yüksekliğinde ve 27,5 m çapındadır Bu ana kubbe, Ayasofya'da da görüldüğü gibi, iki yarım kubbe ile desteklenmektedir Kubbe kasnağında 32 pencere bulunmaktadır Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde soncemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m yüksekliğindedir Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edilmiştirYani cami içinde, yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilmiştir Camiden çıkan isler ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanmış ve bu isler mürekkep yapımında kullanılmıştır

Fil ayağı destekli ana ve destek kubbeleri

28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan'ın bulunduğu bir hazire mevcuttur Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla (elmaslarla) süslenmiştir

Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir

Süleymaniye camiinin 4 minaresi vardır Bunun nedeni Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefininde Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işaretidir

Osmanlı külliyeleri içinde Fatih külliyesinden sonra ikinci büyük külliye Süleymaniye külliyesidir Külliye İstanbul yarımadasının Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi'ni gören ortadaki en yüksek tepesinde inşa edilmiştir Cami, medreseler, darüşşifa, darülhadis, çeşme, darülkurra, darüzziyafe, imaret, hamam, tabhane, kütüphane ve dükkânlardan meydana gelen külliyede Mimar Sinan'ın türbesi dış avlu duvarlarının karşısında mütevazı küçük bir yapıdır Tiryakiler Çarşısı'nı iki medrese çevreler, arkasındaki yolda iki küçük ev vardır

"Tiryakiler Çarşısı adını taşıyan ince uzun meydanın bir cephesini oluşturan ufki tek katlı medreselerde, her kubbenin alatında bir pencereyle belirlenen iç odaların imaretleri, aza razı bir zahit tavrı içindeki cephesi, Mimar Sultan Külliyesi'ndeki medrese duvarı pencerelerinin ve kubbe dizilerinin tezyini düzenini hatırlatır"

Anakubbenin kemeri, Sinan tarafından kemeri kübra,( kudret kemeri) diye adlandırılmıştır Cami avlusunun platformu, Haliç tarafındaki yoldan yüksektedir

Evliya Çelebi anlatımıyla Süleymaniye Camii

Evliya Çelebi'nin anlatımıyla caminin yapımı şöyle olmuştur: "Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstad mimar yapı ustası işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdilerüç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı Bir yıl o halde kaldıBir yıldan sonra Sultan Bayazıdı Veli'nin presesine (hiza ipi) göre mihrab kondu Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar 3 yıl yükselttiler Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar Süleymaniye Camii'nin ne yolda şekillendiği, bu ulu camiin kubbenin mavi tasının ta üst tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak ve yedi meliki arşın yüksek cihanı kaplayan bir kubbedir Bu eşsiz kubbenin dört ayağından başka camiin solunda ve sağında dört tane somaki mermer sütun vardır ki her biri onar Mısır hazinesi değerindedirAma Allah bilir bu kırmızı renkli dört somaki sütunun cihanın dört köşesinde benzeri yoktur, ellişer arşın yüksekliğinde güzel sütunlardırMihrab ve minber üzerinde olan renk renk camlar Serhoş İbrahim'in işidir Her cam parçasında nice kerre yüzbin parçanın renk renk hurda camlarla çiçekler ve Allah'ın güzel adlarıyla süslenmiş camlardır ki, bunlar kara ve deniz seyyahları arasında dünyaca övülmektedir, felekte bunların eşi görülmemiştirmermeri işleyen üstad ince sütun üzerine bir müezzin mahfili yapmıştır ki guya cennet mahfillerindendirmihrabın üzerinde Karahisari hattıyla Zekeriya ne zaman bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu (Ali İmran: 37) ayeti zehebi laciverd ile yazılmıştır

Ve mihrabın sağında ve solunda burma, zıh zıh yapma sütunlar ve yine orada bir adam boyu halis bakır ve halis altunla cilalanmış şamdanların üzerinde yirmişer kantar kafuri balmumlarıcamiin sol köşesinde sütun üzre bir yüksek makam, Hünkar Mahfili vardır, dört sütun payelerin köşelerinde dört tane aşırhan maksurecikleri var camiin iki tarafında yan suffaları varyine bu suffalara eş ince sütunların üzerinde deryaya nazır ve sağ tarafı çarşuya bakan katlarcemaat çok olduğu zaman bu suffalarda ibadet ederlermübarek gecelerde kandiller yakarlar hepsi yirmi iki bin kandil ve asılmış avizeler Bu camiin içinde geride Kıble Kapusu tarafındaki iki payelerde bir çeşme vardır

Bu caminin içinde ve dışında olan Ahmed Karahisari hattı bugün de ne yazılmıştır ne yazılsa gerektir İlkin büyük kubbenin ta ortasında Allah göklerin ve yerin nurudur Onun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir O çerağ bir sırça içindedir O sırça kandil de sanki bir inci gibi parıldayan bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nisbeti olmayan mübarek bir ağaçtır, zeytundan tutuşturulup yakılır Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen ışık verir ki nur üstüne nurdur Allah insanlara meseller irad eder Allah herşeyi hakkıyla bilendir' ayetini yazmada yedi beyzasını göstermiştir (Nur 35) Mihrab üzerindeki yarım kubbenin içinde (Enam 79) ayeti Ve dört payelerin köşesinde Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin yazılmıştır Ve minberin sağındaki pencere üstünde (Cin 18) ayeti yazılıdır Üst pencereler üzerinde Allah'ın güzel adları yazılıdır

Ve bu camiin 5 kapusu vardır Sağ tarafta imam kapusu, sol tarafta hünkar mahfili, altında vüzera kapusu, ve iki yan kapuları var, sol yan kapu üzerinde (Rad 24)yazılıdır, kıble kapusu üzerinde sol taraftaki kitabenin içinde Ketebehu Ahmed el Karahisari senedeyü tahrir olunmuştur

Camii şerifin adı geçen babı saadetlerine ve haremi latifin üç tane yüce kapusuna ayak taş merdivenle çıkılır ve inilirve bu avlunun dört yanına nazır hepsi adet pencerelerdir, demirci ustası Davudi sanat gösterüp öyle örs vurmuş ki, bu zamana kadar cilasına bir zerre toz tesir etmeyüp puladı nahçevani gibi parlak pencerelerdir Ve bu pencereler üzere bütün camlarortasında ibret verici bir havuz vardır avlunun kıble kapusu bütün kapulardan yüksek bir sanatlı babı saadettir ki yeryüzünde bu kapuya benzer beyaz ham mermer eşikli ve kat kat girişme zıhlı çengelli ve medeneli bir kapu görülmüş değildir, bütün ham mermerdirVe bu camiin dört tane minarelerinin evsafı var ki her biri bir ezanı Muhammedi makamıdırdört minare on tabakasol taraftaki üç şerefeli minareye Cevahir minaresi derlerve bu camiin iki tarafında kırkar tane abdest tazeleycek muslukları vardır

Temelinin atılışındaki metanet ve köşesinde olan zarafet ve güzellik eserleri ve her türlü sanatlar insanı büyüleyen görünüşü, bu camiin içinde ve dışında vardır Hatta bina tamamlanınca Koca Mimar Sinan şunu der: 'Padişahım sana bir cami inşa ettim ki kıyamet gününde Hallacı Mansur yeryüzünde Makalidi Cibal Demavend dağlarını Hallacın yayından pamuk gibi attığında bu caminin kubbesinde Mansur'un yay kirişi önünde çevgan topu gibi bu rütbe senasını medh eder

Mihrab önünde bir ok atımı yerde bir gülistanı nısfı cihen hıyaban içinde, Süleyman Han'ın meşhedi -toprağı nur olsun-bir yüksek kubbe altında görülür

Caminin üç tarafında bir kat dış avlu daha vardır ki iki yanı birer at menzili kum sahrasıdır, türlü türlü ulu çınarlar, salkım söğütler, servi ve ıhlamur ve karaağaçlar, dışbudak ağaçları ile süslenmiş bir büyük avludur ki üç yanı hepsi pencereli duvarlar ve hepsi on adet kapuŞark tarafına bakan hamam kapusumerdivenle hamama varılır amma bu tarafta avlunun duvarı olmayup İstanbul şehrini temaşa için bir kenarset alçak duvar çekilmiştir Cümle cemaat orada durup Hünkar Sarayı, Üsküdar'ı, Boğazhisar'ı, Beşiktaş'ı, Tophane ve Galata ve Kasımpaşa ve Okmeydanı boydanboya görülür

Bu camiin sağında ve solunda dört mezhep şeyhülislamları içün dört adet büyük medreseler vardır ve bir darülhadis ve bir darülkurra ve ayrıca bir tıp ilmi medresesi, bir sıbyan mektebi ve bir darüşşifa ve imaret ve bir yemekhane, bir tavhanei müsafirin, gelip gidenler için bir kervansaray, bir yeniçeri ağası sarayı, bir kuyumcular dökmeciler ayakkabıcılar ve nısfı cihen aydınlık hamamı tetimmei şuhan bin adet hizmetliler evi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z







Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında İstanbul'da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir

Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir

Süleymaniye Camii Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biridirYapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m yüksekliğinde ve 27,5 m çapındadır Bu ana kubbe, Ayasofya'da da görüldüğü gibi, iki yarım kubbe ile desteklenmektedir Kubbe kasnağında 32 pencere bulunmaktadır Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde soncemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m yüksekliğindedir Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edilmiştirYani cami içinde, yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilmiştir Camiden çıkan isler ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanmış ve bu isler mürekkep yapımında kullanılmıştır
Fil ayağı destekli ana ve destek kubbeleri

28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan'ın bulunduğu bir hazire mevcuttur Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla (elmaslarla) süslenmiştir

Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir

Süleymaniye camiinin 4 minaresi vardır Bunun nedeni Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefininde Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işaretidir

Osmanlı külliyeleri içinde Fatih külliyesinden sonra ikinci büyük külliye Süleymaniye külliyesidir Külliye İstanbul yarımadasının Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi'ni gören ortadaki en yüksek tepesinde inşa edilmiştir Cami, medreseler, darüşşifa, darülhadis, çeşme, darülkurra, darüzziyafe, imaret, hamam, tabhane, kütüphane ve dükkânlardan meydana gelen külliyede Mimar Sinan'ın türbesi dış avlu duvarlarının karşısında mütevazı küçük bir yapıdır Tiryakiler Çarşısı'nı iki medrese çevreler, arkasındaki yolda iki küçük ev vardır

"Tiryakiler Çarşısı adını taşıyan ince uzun meydanın bir cephesini oluşturan ufki tek katlı medreselerde, her kubbenin alatında bir pencereyle belirlenen iç odaların imaretleri, aza razı bir zahit tavrı içindeki cephesi, Mimar Sultan Külliyesi'ndeki medrese duvarı pencerelerinin ve kubbe dizilerinin tezyini düzenini hatırlatır"

Anakubbenin kemeri, Sinan tarafından kemeri kübra,( kudret kemeri) diye adlandırılmıştır Cami avlusunun platformu, Haliç tarafındaki yoldan yüksektedir

Evliya Çelebi anlatımıyla Süleymaniye Camii
Evliya Çelebi'nin anlatımıyla caminin yapımı şöyle olmuştur: "Bütün Osmanlı ülkesinde ne kadar bin mükemmel üstad mimar yapı ustası işçiler ve taşçılar ve mermer işleyenler varsa hepsini toplayıp üç yıl bütün ayakları bağlı forsa temelini yerin altına indirdilerüç senede binanın temeli yeryüzüne yükselip bina meydana çıktı Bir yıl o halde kaldıBir yıldan sonra Sultan Bayazıdı Veli'nin presesine (hiza ipi) göre mihrab kondu Dört tarafına duvarlarını kubbe aralarına varıncaya kadar 3 yıl yükselttiler Ondan sonra metin güçlü dört paye üzerine yüksek kubbeyi yaptılar Süleymaniye Camii'nin ne yolda şekillendiği, bu ulu camiin kubbenin mavi tasının ta üst tepesi Ayasofya kubbesinden yuvarlak ve yedi meliki arşın yüksek cihanı kaplayan bir kubbedir Bu eşsiz kubbenin dört ayağından başka camiin solunda ve sağında dört tane somaki mermer sütun vardır ki her biri onar Mısır hazinesi değerindedirAma Allah bilir bu kırmızı renkli dört somaki sütunun cihanın dört köşesinde benzeri yoktur, ellişer arşın yüksekliğinde güzel sütunlardırMihrab ve minber üzerinde olan renk renk camlar Serhoş İbrahim'in işidir Her cam parçasında nice kerre yüzbin parçanın renk renk hurda camlarla çiçekler ve Allah'ın güzel adlarıyla süslenmiş camlardır ki, bunlar kara ve deniz seyyahları arasında dünyaca övülmektedir, felekte bunların eşi görülmemiştirmermeri işleyen üstad ince sütun üzerine bir müezzin mahfili yapmıştır ki guya cennet mahfillerindendirmihrabın üzerinde Karahisari hattıyla Zekeriya ne zaman bulunduğu mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu (Ali İmran: 37) ayeti zehebi laciverd ile yazılmıştır

Ve mihrabın sağında ve solunda burma, zıh zıh yapma sütunlar ve yine orada bir adam boyu halis bakır ve halis altunla cilalanmış şamdanların üzerinde yirmişer kantar kafuri balmumlarıcamiin sol köşesinde sütun üzre bir yüksek makam, Hünkar Mahfili vardır, dört sütun payelerin köşelerinde dört tane aşırhan maksurecikleri var camiin iki tarafında yan suffaları varyine bu suffalara eş ince sütunların üzerinde deryaya nazır ve sağ tarafı çarşuya bakan katlarcemaat çok olduğu zaman bu suffalarda ibadet ederlermübarek gecelerde kandiller yakarlar hepsi yirmi iki bin kandil ve asılmış avizeler Bu camiin içinde geride Kıble Kapusu tarafındaki iki payelerde bir çeşme vardır

Bu caminin içinde ve dışında olan Ahmed Karahisari hattı bugün de ne yazılmıştır ne yazılsa gerektir İlkin büyük kubbenin ta ortasında Allah göklerin ve yerin nurudur Onun nurunun sıfatı sanki içinde bir çerağ bulunan bir hücredir O çerağ bir sırça içindedir O sırça kandil de sanki bir inci gibi parıldayan bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de battığı yere de nisbeti olmayan mübarek bir ağaçtır, zeytundan tutuşturulup yakılır Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa da hemen ışık verir ki nur üstüne nurdur Allah insanlara meseller irad eder Allah herşeyi hakkıyla bilendir' ayetini yazmada yedi beyzasını göstermiştir (Nur 35) Mihrab üzerindeki yarım kubbenin içinde (Enam 79) ayeti Ve dört payelerin köşesinde Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin yazılmıştır Ve minberin sağındaki pencere üstünde (Cin 18) ayeti yazılıdır Üst pencereler üzerinde Allah'ın güzel adları yazılıdır

Ve bu camiin 5 kapusu vardır Sağ tarafta imam kapusu, sol tarafta hünkar mahfili, altında vüzera kapusu, ve iki yan kapuları var, sol yan kapu üzerinde (Rad 24)yazılıdır, kıble kapusu üzerinde sol taraftaki kitabenin içinde Ketebehu Ahmed el Karahisari senedeyü tahrir olunmuştur

Camii şerifin adı geçen babı saadetlerine ve haremi latifin üç tane yüce kapusuna ayak taş merdivenle çıkılır ve inilirve bu avlunun dört yanına nazır hepsi adet pencerelerdir, demirci ustası Davudi sanat gösterüp öyle örs vurmuş ki, bu zamana kadar cilasına bir zerre toz tesir etmeyüp puladı nahçevani gibi parlak pencerelerdir Ve bu pencereler üzere bütün camlarortasında ibret verici bir havuz vardır avlunun kıble kapusu bütün kapulardan yüksek bir sanatlı babı saadettir ki yeryüzünde bu kapuya benzer beyaz ham mermer eşikli ve kat kat girişme zıhlı çengelli ve medeneli bir kapu görülmüş değildir, bütün ham mermerdirVe bu camiin dört tane minarelerinin evsafı var ki her biri bir ezanı Muhammedi makamıdırdört minare on tabakasol taraftaki üç şerefeli minareye Cevahir minaresi derlerve bu camiin iki tarafında kırkar tane abdest tazeleycek muslukları vardır

Temelinin atılışındaki metanet ve köşesinde olan zarafet ve güzellik eserleri ve her türlü sanatlar insanı büyüleyen görünüşü, bu camiin içinde ve dışında vardır Hatta bina tamamlanınca Koca Mimar Sinan şunu der: 'Padişahım sana bir cami inşa ettim ki kıyamet gününde Hallacı Mansur yeryüzünde Makalidi Cibal Demavend dağlarını Hallacın yayından pamuk gibi attığında bu caminin kubbesinde Mansur'un yay kirişi önünde çevgan topu gibi bu rütbe senasını medh eder

Mihrab önünde bir ok atımı yerde bir gülistanı nısfı cihen hıyaban içinde, Süleyman Han'ın meşhedi -toprağı nur olsun-bir yüksek kubbe altında görülür

Caminin üç tarafında bir kat dış avlu daha vardır ki iki yanı birer at menzili kum sahrasıdır, türlü türlü ulu çınarlar, salkım söğütler, servi ve ıhlamur ve karaağaçlar, dışbudak ağaçları ile süslenmiş bir büyük avludur ki üç yanı hepsi pencereli duvarlar ve hepsi on adet kapuŞark tarafına bakan hamam kapusumerdivenle hamama varılır amma bu tarafta avlunun duvarı olmayup İstanbul şehrini temaşa için bir kenarset alçak duvar çekilmiştir Cümle cemaat orada durup Hünkar Sarayı, Üsküdar'ı, Boğazhisar'ı, Beşiktaş'ı, Tophane ve Galata ve Kasımpaşa ve Okmeydanı boydanboya görülür

Bu camiin sağında ve solunda dört mezhep şeyhülislamları içün dört adet büyük medreseler vardır ve bir darülhadis ve bir darülkurra ve ayrıca bir tıp ilmi medresesi, bir sıbyan mektebi ve bir darüşşifa ve imaret ve bir yemekhane, bir tavhanei müsafirin, gelip gidenler için bir kervansaray, bir yeniçeri ağası sarayı, bir kuyumcular dökmeciler ayakkabıcılar ve nısfı cihen aydınlık hamamı tetimmei şuhan bin adet hizmetliler evi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



T
Teşvikiye Camii
Tombul Camii

Y
Yeni Cami
Yeni Valide Külliyesi
Yeşil Camii
Yıldız Hamidiye Camii

Z
Zal Mahmud Paşa Camii
Zeynep Sultan Camii

Ç
Çakaloz Camii
Çavuşbaşı Camii
Çeşnigir Camii

Ö
Ömer Paşa Camii

Teşvikiye Camii
İstanbul'un Teşvikiye semtinde 1854 yılında Abdülmecit tarafından yaptırılmış olan camidir 1794-1795 yıllarında III Selim tarafından inşa ettirilmiş olan mescidin yerine yapılmıştır

Şerif Halil Paşa Camii halk arasında bilinen adıyla Tombul Camii

Bulgaristanın Şumnu (Shumen) ilinde bulunan cami

1744 yılında Şerif Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır Tek şerefeli minaresi 40 metre yüksekliğe, Kubbesi ise 25 m yüksekliğe sahip olan caminin duvarları düz taştan kesilmiş, geometrik şekilde yontulmuş ve çeşitli bitki figürleriyle süslenmiştir İç mekânlarda Lale devri etkisi diyebileceğimiz Türk Barok kalem işi bezeme görülmektedir Aynı zamanda Külliye olan Camii kompleksi içinde kütüphane ve mektebi de içeren bir medrese bulunur Camii Batı mimarisinin yanı sıra bir Osmanlı yapısı özellğini de taşır Yapı Türkiye hariç (Edirne dahil), Balkanların en büyük ikinci camisi olma özellğini de taşır Balkanların en büyük camisi ise Edirne'de bulunan Selimiye camiidir

Bulgaristan’da Osmanlı mimarîsinin tamamıyla korunmuş tek eseridir Tombul Camii şu an restore aşamasında olmakla beraber, ibadete açıktırCami 27 ağustos 2010 tarihinde kimliği belirsiz kişilerce saldırıya uğramış ve cami duvarlarına İslam dini ve Allah hakkında ağıza alınmayacak küfürler yazılmıştırBu olay büyük tepkilere sebep olmuştur

Yeni Cami ya da Valide Sultan Camii
İstanbul'da 1597 yılında Sultan III Murat'ın eşi Safiye Sultan'ın emriyle temeli atılan ve 1663'te zamanın padişahı IV Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan'ın büyük çabaları ve bağışlarıyla tamamlanıp ibadete açılan camidir

Mimar Davut Ağa tarafından yapılmaya başlanmış, Mimar Dalgıç Ahmed Ağa devam ettirmiş ancak inşaatın başlangıcından 66 yıl sonra dönemin mimarbaşısı Mustafa Ağa tarafından IV Mehmed zamanında bitirilebilmiştir

Mimar Sinan'ın Şehzade Camii'nde ve Sedefkar Mimar Mehmed Ağa'nın Sultanahmet Camii'nde kullandığı kubbe planını tekrarlar Ancak kubbenin piramidi andırır şekilde yükselmesi kendine has bir özelliktir

Yeni Cami etrafında Valide Sultan Türbesi, sebil, Mısır Çarşısı arastası bulunmaktadır Caminin mimari üslubu, kubbedeki yükseklik vurgusu ve yan cephe revaklarıdır

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından cami ve eklentilerinde günümüzde restorasyon çalışmaları yapılmaktadır

Yeni Valide Camii
İstanbul'un Üsküdar ilçesinde İskele caddesi üzerinde II Mustafa ve III Ahmet'in annesi Emetullah Râbi'a Gülnûş Sultan tarafından yaptırılmış olan camidir 1708-1710 yılları arasında Lâle Devri baş mimarı Kayserili Mehmet Ağa tarafından yapılmıştır Kare planlıdır Basık şekilli kubbesi dört kemerle dört yarım kubbenin meydana getirdiği sekiz köşe üzerine oturur İkişer şerefeli iki minaresi vardır Yazıları Hezarfen Mehmet Efendi'nin eseridir

Bursa Yeşil Camii
Bursa’da ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli örnekleri arasında yer alan bir tarihi yapı Caminin ünü, çini kaplamalarından gelir
Cami, adını verdiği Yeşil semtindedir; Yeşil külliyesi yapılarındandır “Yeşil” adını, bir zamanlar minarelerinde bulunan yeşil renk ağırlıklı süslemelerinden aldığı düşünülür Halen aktif olarak kullanılan caminin kapasitesi 2000 kişidir
Kuzey cephe ortasındaki taç kapısında bulunan Arapça kitabeye göre mimarı Hacı İvaz b Ahî Bayezıt (Hacı İvaz Paşa); bitirildiği tarih Aralık 1419’dur İç mekanda, hünkar mahfili üzerinde yer alan yazıttan anlaşıldığı kadarıyla yapının nakkaşı, “Nakkaş Ali” olarak da bilinen Ali b İlyas Ali’dir (ünlü divan şairi Lâmiî Çelebi’nin babası); süslemelerinin tamamlandığı tarih 1424'tür Osmanlı sultanlarından Çelebi Mehmet’in emri ile yapılan cami; Sultan’ın ölümü üzerine II Murad devrinde tamamlanmıştır

Mimari özellikleri
Yeşil Camii, Çelebi Mehmet tarafından aynı zamanda hükümet konağı olarak inşa edilmiş iki katlı, iki kubbeli görkemli bir yapıdır

Cami, ters T planlıdır Kronolojik sıraya göre bu plandaki yapıların, Orhan Gazi Camii ile Yıldırım Camii'den sonra üçüncüsüdür Caminin büyük ve olağanüstü oyma süslemeleri bulunan ana kapısı kuzey cephede yer alır Kapıdan yan odalara açılan dar bir koridora girilir Asıl ibadet alanına Bizans başlıklı iki sütunun ortasındaki alçak bir kapıdan girilir

İbadet mekanın iki yanındaki simetrik odalar, sancaklardan gelenlerin meselelerinin görüşüldüğü yerler olarak yapılmıştı Doğudaki oda Anadolu Beylerbeyliği’nden gelenler için, batıdaki oda Rumeli Beylerbeyliği’nden gelenler için kullanılıyordu Daha sonraları bu odalar mahkeme salonu olarak kullanılmıştırGirişin iki yanındaki merdivenlerle üst kata çıkılır Yapının üst katında ortada hünkar mahfili, iki tarafında saray daireleri bulunur

İbadet mekanı, aynı eksen üzerinde üzerli birer kubbe ile örtülü iki ana mekandan oluşur Kubbelerin çapı 13metre, yerden yüksekliği ise 25metredir Her iki kubbe büyük bir kemer ve kilit taşı ile birleştirilmiştir

Mermer işçiliği
Caminin yapımında Marmara Adası’ndan getirilen mermer kullanılmıştır; eser, Bursa’da yapılan ilk mermer abidedir Eserin ön yüzü, pencereleri, kapısı, kitabeleri, kapı tavanı mermer işçiliğinin en güzel örneklerindendir

Çinileri
Cami, mimari özellikleri yanında çini süslemeleri ile de büyük bir öneme sahiptir Özelikle iç mekânda eyvanlar, müezzin mahfilleri, hünkar mahfili, tabhaneler, şahnişinler ve mihrap çini süslemenin yoğun olarak kullanıldığı bölümlerdir Bunlar arasında bütünüyle çini ile kaplanmış mihrap zengin süslemeleriyle dikkat çeker

Mihrap, eserin güney cephe ortasındadır 1067 cm yüksekliğinde ve 628 cm genişliğindedir ve sır tekniğinde çinilerle kaplanmıştır Erken Osmanlı döneminin ilk çini süslemeli mihrabıdır Ağırlıklı olarak bitkisel motif ve kompozisyonlara sahip çinilerle kaplanmıştır Yeşil Camii’indeki çinileri yapan usta, "Mecnun Mehmet’tir"

Ahşap işçiliği
Yeşil Camii’nin giriş kapısı ve pencere kapakları, devrin ahşap işçiliğinin güzel örneklerindendir Mihrabın batısında bulunan, tepesi altıgen külahla örtülü minber de özenli bir ahşap işçiliğinin ürünüdür

Hat eserleri
Mihrap eyvanının doğu ve batı pencereleri üzerinde duvara asılmış birbirinin eşi olan daire biçiminde iki yazı levhası bulunur Levhalarda “Amme suresi” yazılıdır Biri yeşil, biri kırmızı olan bu yazılardan birinde Bursa’da 19 yüzyılda valilik yapmış Ahmet Vefik Paşa’nın adı geçer

Minareleri
Caminin minarelerinin birisi kzeybatı, diğeri güneybatı köşesindedir Minareler yapının 1855 depreminin ardından, 19 yüzyıl sonlarına doğru yapılmıştır Orijinal minarelerin camiye adını veren yeşil çinilerle akplı olduğu düşünülür

Külliye yapıları
Yeşil Camii'nin inşasından sonra batısına medrese, doğusuna imaret yapılmıştır Medrese, “Sultaniye Medresesi” olarak anılırdıMedrese binası, günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılır

Caminin karşısında Bursa'nın en değerli anıtsal yapılarından biri olan Yeşil Türbe bulunur

Bursa’daki “Sultan Han” ve “Fidan Han” adlı hanlar, Yeşil Camii’nin inşasından sonra Çelebi Mehmet’in isteği ile Hacı İvaz Paşa tarafından Yeşil Camii’ye gelir sağlamak için inşa edilmiştir

Yıldız Hamidiye Camii
Yıldız Hamidiye Camii ya da Yıldız Camii Beşiktaş'ta Barbaros Bulvarı'nın kuzey kesiminde, Yıldız Sarayı yolu üzerindedir Asıl adının Hamidiye olmasına karşılık daha çok Yıldız Camii olarak bilinmektedir

Tarihi
II Abdülhamid tarafından 1885-1886 yılları arasında yaptırılmıştır Gerek kitlesi ve plan şeması, gerekse dekorasyonu ile son dönem Osmanlı mimarisinin en tipik örneklerindendir

Zal Mahmud Paşa Camii
İstanbul'un Eyüp ilçesinde Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Zal Mahmut'un Mimar Sinan'a yaptırdığı cami medrese, türbe, çeşmeden meydana gelen bir külliyedir Zal Paşa caddesindeki caminin inşa tarihi 1577'dir Bir medrese şadırvan avlusu çevresinde, ve buna bağlı ikinci medrese düşük bir platformda türbe etrafında avlu ve Defterdar caddesi tarafında kapısında bir çeşmesi vardır Sekizgen, tek kubbeli, girişi 6 sütunlu bir revaktan olan türbede Zal Mahmut Paşa yatmaktadır Türbe pencereleri klasik karınca gözlüdür

Caminin içinde üç yanda dörder sütunlu düz tavanlı revaklar vardır Mermer minber ve mihrap mükemmeldir Mihrap etrafında çini bordür bulunmaktadır Son cemaat yeri beş açıklı bir revaktır ve yanlar kubbelidir Duvarlar taş ve tuğladır Dış görünümü camiye kırmızı beyaz bir hava kazandırmıştır Minare sağda yapıya bitişiktir Duvar pencereleri iki sıradır

Eyüp İlçesi’nde, Defterdar Caddesi ile Zal Paşa Caddesi arasında yer alır Külliye bir cami, medrese, türbe ve çeşmeden oluşmaktadır 1570’li yıllarda Sadrazam Zal Mahmud Paşa ile eşi Şah Sultan tarafından yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eseridir Külliyenin merkezini cami oluşturmaktadır Daha önceleri de birçok tamirat geçiren cami son olarak 1955-63 yılları arasında restore edilmiştir İç avlu, son cemaat yeriyle birlikte 17 sütun ve 15 kubbe ile çevrilidir Ortada 8 sütunlu şadırvanı vardır Minaresi tek şerefelidir Caminin duvarları taş ve tuğla karışımıdır Cami büyük bir kubbe ile örtülüdür Çini mihrabı ve minberi kalem işleriyle süslüdür

Zeynep Sultan Camii
1769 yılında III Ahmed'in kızı Zeynep Âsime Sultan tarafından Ayazma Camii'nin de mîmarı olan Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılmış barok tarzındaki câmidir Mîmârî tarzına bulunduğu mekân göz önüne alınarak karar verilmiştir Bu özel tarzı ve yapımında kullanılan malzemeler nedeniyle Bizans kiliselerini anımsatır

Gülhâne'nin karşısında bulunan câminin arka tarafında bugün de ilkokul olarak kullanılan mektep vardır Eskiden sebil olarak kullanılan kısmı ise şu anda vakıflar tarafından kiraya verilmiş, büfe olarak işletilmektedir Câminin hemen önünde I Abdülhamit'in külliyesinden, 1920'lerde Eminönü'den 4 Vakıf Han'ın yapımı nedeniyle buraya taşınmış olan çeşme artık istimlak çalışmaları sırasında Taya Hatun Sokak'taki bugünkü yerine taşınmıştır Hemen üst tarafında ise Osmanlı Araştırmaları Vakfı bulunmaktadır

Hazîresinde[3] Alemdar Mustafa Paşa'nın mezarı bulunmaktadır Yeniçeri isyânını bastırmak için İstanbul'a gelen Alemdar Mustafa Paşa tahta II Mahmut'u çıkarmış, kendisi de sadrâzamı olmuştur Ancak bir süre sonra yeniçeriler tekrar ayaklanıp Alemdar Mustafa Paşa'nın evini kuşatmış, paşa da kendisiyle birlikte evini havaya uçurmuştur Cesedi yeniçeriler tarafından Yedikule Zindanları'na atılmıştır 1900 yılında İstanbul'da ilk istimlâk çalışması sırasında naaşı bir tören düzenlenerek Zeynep Sultan Camii'nin avlusuna defnedilmiştir Câminin bahçesine bir sıbyan mektebi yapılmış ve Alemdar Mustafa Paşa'nın ismi verilmiştir

Ayrıca 1912 yılında yapılan istimlâk çalışmaları neticesinde türbesi yıkılan Zeynep Sultan'ın naaşı, câminin bodrumunda 1950 yılına kadar kalmıştır 1950'de dönemin vakıflar idâresi tarafından Zeynep Sultan'ın naaşı bugünkü yerine defnedilmiştir Câminin bodrumu ise 1983 yılında restore edilmiş, şu an hâlen ibâdete açık durumdadır III Selim'in sadrâzamlarından Zeynep Sultan ile evli olan Melek Mehmet Paşa'nın kabri de câminin hazîresinde yer almaktadır

Zeynep Sultan Camii 1958 yılında Vakıflar İdâresi tarafından, 1983 yılındaysa câmii cemaati tarafından restore edilmiştir

Çakaloz Camii
Uşak'ın Kurtuluş mahallesinde 19 yüzyılda inşa edilmiş Osmanlı dönemi camisi

Çavuşbaşı Camii
Mimar Sinan'ın 1538'de Abdi Subaşı ve Mahmud Ağa için yaptığı, İstanbul'da Sütlüce Hamam sokağında bulunan cami Mahmud Ağa camii olarak da bilinir Taş merdivenlidir Duvarlar taş-tuğladır Çatı ahşap ve kiremit örtülüdür Avluda bir kütüphane ve mezarlık, bir türbe bulunmaktadır Minaresi taştan, kürsü ve minberi ahşaptır

Çeşnigir Camii
Manisa'da bir cami 1474 yılında II Mehmed'in azat etmiş olduğu bir köle olan Çeşnigir Sinan Bey tarafından yapılan cami, şehrin en eski camilerinden biridir Bir de kütüphanesi bulunmaktaydı

Ömer Paşa Camii
Ömer Paşa Camii, cami, Ketenci Ömer Paşa tarafından 1602 yılında yaptırılmıştır Elmalı merkezdedir Klasik Osmanlı mimarisini yansıtır Elmalı ve Antalya'daki en büyük Osmanlı yapısıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Camileri A-Z

Eski 10-28-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Camileri A-Z



Ü

Üç Şerefeli Cami

İ

İbrahim Paşa Camii (Razgrad)

İbrahim Paşa Camii, Şehzadebaşı

İmaret Camii

İskenderpaşa Camii (Beykoz)

Ş

Şahabettin İmaret Camii

Şahidi Camii

Şebinkarahisar Fatih Camii

Şebinkarahisar Kurşunlu Camii

Şehzade Camii

Şeyh Seraceddin Camii

Üç Şerefeli Cami

Edirne'deki Osmanlı döneminden kalma camidir Kimin tarafından hangi tarihte yaptırıldığı tartışmalıdır Bazı iddialara göre Yıldırım Bayezid'ın oğullarından Musa Çelebi tarafından 1410 yılında yaptırılmıştır Diğer bir iddiaya göre ise II Murat tarafından 1437'de yaptırılmıştır Bazı kaynaklar yapım tarihi olarak 1447 yılını da vermektedir Mimarı Sinan'ın ustası Müslihiddin Ağa'dır

Daha önce yapılan camilerden ayrı olarak geniş bir şadırvan avlusu vardır Orta kubbesi yüksek ve büyüktür Açılma gücüne karşı sekiz payandası vardır Caminin dört minaresi avlunun dört köşesindedir Bu minarelerden en yüksek ve üç şerefeli olanı, camiye adını vermiştir Bu şerefelerin her birine ayrı merdivenle çıkılır

İbrahim Paşa Camii (Razgrad)

İbrahim Paşa Camii, Balkanlarda Osmanlılar'a ait ayakta kalmış en büyük sanat eseridir Bulgaristan'ın Deliorman kesiminde, Razgrad'da bulunur UNESCO kataloğunda kayıtlı olan cami, Balkanlar'daki üçüncü en büyük camidir

Kanuni Sultan Süleyman devrinin sadrazamı Pargalı Damat İbrahim Paşa hayratlarına dahildir Caminin inşaatı 1530-1535 yıllarında, İbrahim Paşa tarafından başlatılmıştır İbrahim Paşanın vefatından sonra (1536 y) caminin inşaatı durmuştur 1616 yılında Mahmut Paşa tarafından inşaati tamamlanan cami ibadete açılmıştır İbrahim Paşa camisi klasik Türk mimarisinin en güzel eserlerinden birisidir Cami herşeyden önce dış görünüşüyle dikkati çeker Şu anda ibadete kapalı olan caminin tamiri için 30 yılı aşkın zamandır bir adım atılmamıştır

İbrahim Paşa Camii, Şehzadebaşı

İbrahim Paşa Camii İstanbul'da Şehzadebaşı'nda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından 1720 yılında yaptırılan camidir Minaresi sonradan yapılmıştır

İmaret Camii

İmaret Camii, Akşehir'deki tek Osmanlı camisidir Hasan Paşa tarafından 1510 yılında inşa ettirilmiştir

Yapı kesme taşlardan oluşmaktadır Caminin tek büyük kubbesi sağırdır Dört küşesinde askılık görevi yapan kubbecikler yer alır Dört mermer sütunun tuttuğu üç kubbe, cemaat yerini örter Caminin önünde 12 tane sütunu olan bir şadırvan vardır

İmaret Camii girişinin sol tarfındaki ilk sütunun aşağısındaki tunç bileziğin üzeri, Akşehir'e uğrayanların yazılarıyla bir anı defterei gibi doldurulmuştur Bu yazılardan en önemlisi Evliya Çelebi'ye aittir Evliya Çelebi yazdığı metinde "Fakir Mehmed Sultan Murad Han - Tanrı Kendisini Teyit Etsin - askerleriyle beraber buraya geldi Bunu 1048 yılı muharreminin 26 günü yazdı" demektedir

İskenderpaşa Camii (Beykoz)

İskender Paşa Camii, Külliye, Beykoz ilçesi’ nde, Kanlıca İskelesi’ nin önündeki küçük meydanda bulunmaktadır I Süleyman ( Kanuni) ve II Selim dönemlerinin devletin ileri gelenlerinden, “Magosa Fatihi” olarak tanınan Gazi İskender Paşa (ö 1570) tarafından yaptırılmıştır

Kanlıca Camii olarak da bilinir İskender Paşa’ nın 967/ 1559 tarihli vakfiyesi ile belirtilen bu mescidi, Mimar Sinan’ ın tezkirelerinde “Kanlıca’ da merhum İskender Paşa” ve “Camii İskender Paşa der Kanlıca” şeklinde kayıtlıdır

Caminin harim kapısı üzerindeki kitabede görülen 967/ 1559-60 tarihi külliyenin tamamlanma tarihi olarak kabul edilebilir

Yapıların tasarımı Mimar Sinan’a aittir

Zaman içinde çeşitli onarımlar geçiren bu yapı topluluğu 19 yy’ da birtakım ek binalarla donatılmış, Tanzimat dönemi ileri gelenlerinden M Sadık Rıfat Paşa (ö 1857 ) türbeye bitişik bir muvakkithane inşa ettirmiş, aşağı yukarı aynı yıllarda caminin doğu yönüne, zemin katı kahvehane olarak kullanılan fevkani bir mektep yaptırılmıştır

1925’te Üsküdar’ı Beykoz’a bağlayan yolun genişletilmesi amacıyla, Kanlıca’ nın çekirdeğini teşkil eden bu küçük külliye önemli ölçüde tahrip edilmiş, 1916’da bir yangın geçirerek harap düşmüş olan hamam, ayrıca camiyi üç yönden kuşatan hazire, çevre duvarları, üç adet avlu kapısı, fevkani mektep, caminin mihrap duvarının arkasında yer alan ahşap imam meşrutası ile yanındaki aşhane (imaret) ortadan kaldırılmış, bu arada, camiyi kuşatan ve hazireleri gölgelendiren asırlık ağaçların da bir kısmı kesilmiştir

1930’ dan önce caminin sağ ve kıble tarafının kabristan ve hatta mihrap önünde Nevres Paşa’ nın kabri, tabutluk ve sonradan bekar odası ve kahvehane haline getirilen aşhane, iki oda, imam meşrutası, iki katlı ev olduğu ve bahsi geçen caddenin genişletilmesi sırasında bütün bunların da yok edildiği anlaşılıyor

Cabir Vada’ ya göre cami ve diğer bölümler 1895, 1910, 1926 ve 1942’ de çeşitli tamirler görmüştür 1944’ de de bir ihata duvarı ve üç kapısı olan bir avlu içinde olduğu o tarihte yapılan rölövelerinde görülmektedir

Mimarisi

Cami, Mimar Sinan ’ ın çatılı camiler grubuna girmektedir Her ikisi de enine dikdörtgen planlı, bir harim ile ahşap duvarlarla kuşatılmış bir son cemaat yerinden meydana gelir İki sıra tuğla hatıllı moloz taşla örülmüş duvarları ile kargir bir yapıdır

Batı cephesinde üst katta iki, alt katta iki pencere açıklığı yer almaktadır Güney cephesinde üst katta üç pencere açıklığı, alt katta iki pencere açıklığı yer alır Doğu cephesinde üst katta iki alt katta iki olmak üzere toplam dört pencere açıklığı yer almaktadır Kuzey cephesinde üst katta yedi, alt katta altı adet pencere açıklığı vardır Kuzey cephesindeki pencereler hariç tüm pencerelerde, alt sıradaki pencerelerin dikdörtgen açıklıkları kesme küfeki taşından sövelerle çevrelenmiş, lokma demir parmaklıklarla donatılmış, tuğla örgülü sivri hafifletme kemerleri ile taçlandırılmıştır Üst kat pencereleri sivri kemerli olup alçı revzenlerle kaplıdır

Oranları ve ayrıntıları ile klasik üslubu sergileyen, kesme küfeki taşı örgülü minare harimin kuzeybatı köşesinde yer alır Çokgen kesitli gövdesi, batı cephesinde taşkınlık yapan, kare tabanlı kaideye oturmakta, şerefenin altındaki mukarnasların ince işçiliği dikkati çekmektedir Sağır olan korkuluğu geometrik taksimatlıdır 1895 depreminden sonra yenilendiği bilinen petek kısmı, koni biçiminde, kurşun kaplı bir külahla son bulur

Kuzey cephesinin önünde, tek katlı üstü kırma çatı ile örtülü bir çıkma bölümü yer alır Bu çıkmanın önünde üç bölüme ayrılmış bir pencere açıklığı vardır Sağında ve solunda son cemaat yerine girişi sağlayan birer kapı bulunmaktadır

Son cemaat yerinin aslında, ahşap direklerle taşınan bir revak şeklinde tasarlandığı, bu niteliğe sahip yapıların büyük çoğunluğunda olduğu gibi, sonradan ahşap duvarlarla kapatıldığı ve içine bir kat ilave edildiği anlaşılmaktadır Sonuçta iki katlı bir ahşap mesken görünümü kazanmış olan son cemaat yerinin yan cepheleri sağır bırakılmış, kuzey cephesinin eksenine caminin girişi yerleştirilmiştir Tüm dış cephesi ahşap ile kaplanmıştır Derinliği 450 metredir Son cemaat yerinin sağında ve solunda kadınlar mahfiline çıkan merdivenler yer alır Soldaki merdivenin altı oda haline getirilmiştir

Caminin cümle kapısı iki kanatlıdır Kapının sağında ve solunda dikdörtgen açıklıklı, lokma demir parmaklıklı birer pencere yer almaktadır Cümle kapısının basık kemeri üzerinde üç satırlık ve üç beyitlik Arapça ve sülüs celisiyle yazılmış kitabesi yer alır Tarih rakamla ve ebcedle 967/ 1560 olarak verilmiştir
Kitabe şu şekildedir:

“Sadr- ı al- i İskender Paşa kerim

Seyakdirullahü zü’ l- kadri’ l- a’ zim

Kad bena haze’ l- binae li’ l- a’ bidin

Hasenete’ l- vahide’ l- ferdi’ l- kadim

Kale rıdvanü’ l- u’ la tarihehu

Kulna Bismillahirrahmanirrahim”

Cümle kapısından caminin dikdörtgen planlı harim bölümüne girilir Caminin harimi günümüzde, çıtalarla “çubuklu” denilen türde taksim edilmiş bir ahşap tavanla kaplıdır Evliya Çelebi, halen kiremitle kaplı olan çatının kurşunla örtülü olduğunu, çatının altında da Topkapısı’ndaki Takkeci Camii gibi ahşap bir kubbenin yer aldığını nakletmektedir

Moloz küfeki taşı ile örülmüş olan duvarlarda, klasik Osmanlı üslubundaki düzene uygun olarak iki sıra halinde pencereler açılmıştır Üst sıra pencereler dışarıdan sivri kemerli olmasına rağmen içeriden dikdörtgen biçiminde ve renkli cam ve alçı ile süslenmiştir Alt sıradaki pencereler klasik üslupta kalem işi alınlıklarla taçlandırılmış, tepe pencereleri de aynı türde şeritlerle kuşatılmıştır

Duvarlarda Allah, Muhammet, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan,Hüseyin isimlerinin yazılı olduğu levhalar asılıdır

Güney duvarının sağında ve solunda ayaklı birer saat bulunur

Klasik üslûbu yansıtan mihrabın yarım sekizgen plânlı nişi, köşe sütunçeleri ile kuşatılmış ve mukarnaslı bir yaşmakla donatılmıştır Minber ve vaaz kürsüsü ahşap ve yenidir

İskender Paşa’nın türbesi

Türbe Kanlıca Camii’nin kuzeyindedir Bir zamanlar ihata duvarı var iken orta avlu kapısı solunda bulunuyordu Caminin kuzey tarafında bulunması, bani türbelerinin yerleşiminde gözlenen geleneğe aykırıdır

Türbe, 1267/ 1850 yılında tamir görmüştür

Dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve düz ahşap çatılı bir yapıdır İçeriye kuzey duvarından birkaç basamakla girilebilmektedir Buradaki basık kemerli kapı aslına uygundur Türbenin ön cephesinde dört pencere, arka cephesinde beş pencere, yan cephelerinde ise üçer pencere yer almaktadır Pencerelerin köşelerinde iri taş ayaklar ve aralarında yine taş söveler vardır Pencerelerin dikdörtgen açıklıkları topuzlu demir parmaklıklarla donatılmıştır

Osmanlı mimarisinin klasik üslup döneminde alışılmadık bir görünüm arz eden bu türbenin başlangıçta üzeri açık olarak tasarlandığı sonradan üzerine, bugünkü kurşun kaplı ahşap çatının konduğu tahmin edilebilir Türbede bulunan, İskender Paşa ile oğlu Ahmed Paşa’ ya ait kabirlerin üzerine ahşap sandukalar yerine mermer lahitler konmuş olması da bu ihtimali desteklemektedir Lahitlerin ayak ve baş uçlarında silindir biçiminde mermer şahideler yükselmekte, başucu şahidelerinde, ölüm tarihlerini vermeyen kitabeler bulunmaktadır Bu iki mermer lahidden sağdakinin yuvarlak baş taşında “Merhum ve mağfur oğlu Ahmed Paşanın ruhuna fatiha” yazılıdır İskender Paşa’ ya ait olanda ise Merhum/ Gazi İskender/ Paşa ruhuna/ Fatiha yazılıdır

Muvakkithane

Muvakkithane, camiden dört yüz yıl sonra inşa edilmesine ve ampir üslubunu yansıtmasına rağmen, mütevazı boyutları ve sade cepheleri ve köşesine iliştirilmiş olduğu türbe ile uyum içindedir

Sekizgen planlı yapının kagir duvarları sıva ile kaplanmış, üzeri basık sekizgen prizma biçiminde bir ahşap çatı ile örtülmüştür Dikdörtgen açıklıklı kapısı ile Boğaz tarafına (batıya) açılan üç adet yuvarlak kemerli penceresi mermer sövelerle kuşatılmıştır

Kapının üzerindeki kitabe levhasına ta’lik hatla “Eser- i Rıfat Paşa 1266” ibaresi yazılmıştır Günümüzde kitaplık olarak kullanılan muvakkithanenin bu yeni fonksiyonu da Osmanlıca kitabenin altına yerleştirilmiş olan Latin harfli küçük bir kitabe ile belirtilmiştir Demir parmaklıklarla donatılmış olan pencerelerin kemerleri, üzengi hizasında yer alan silmelerle birbirine bağlanmış, kemerlerin kilit taşları çıkıntılı olarak tasarlanmıştır Orta kapının bulunduğu yere ve türbeye yapışık olarak 1266/ 1850 tarihinde Rifat Paşa sekiz kenarlı bir muvakkithane yaptırmıştır Kapısı üzerinde “Eser- i Rifat Paşa 1266” ibaresi mevcuttur

Vakfiyelerinde görülmeyen bu medreseden sadece Mimar Sinan “Kanlıca’da merhum İskender Paşa Medresesi” ve “Medrese- i İskender Paşa- Bab 1” şeklinde zikreder Ne gariptir ki böyle bir medresenin varlığına tarih içinde de rastlanmamaktadır Nitekim Evliya Çelebi bir asır sonra, Kanlıca’ da “iki muallimhane- i sıbyan” dan bahseder ve medrese ve darülhadis gibi eserlerin olmadığını yazar Konyalı medresenin mektebin altında olduğunu söyler B Tanman da bu yapının medrese adı altında zikredilen mektep olması ihtimali üzerinde durur C Baltacı malum eserinde bu medreseye ait hiçbir tevcihattan bahsetmemektedir Bu hale göre medrese, Tanman’ ın ileri sürdüğü gibi sadece mektepti veya en azından yapıldıktan kısa bir süre sonra daha faaliyete geçmeden herhangi bir şekilde ortadan kalkmıştı Nitekim daha yakın kaynaklarda da böyle bir medresenin varlığına rastlanmıyor

Cami ile birlikte inşa edildiği anlaşılan, Evliya Çelebi’ nin “muallimhane- i sıbyan” adı ile zikrettiği mektebin dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı bir yapı olduğu, iki sıralı pencerelerin bulunduğu, duvarların moloz taşla örüldüğü, köşelerde, ayrıca kapı ve pencere sövelerinde kesme küfeki taşının kullanıldığı, çatısının kurşunla kaplandığı bilinmektedir C Vada’ nın naklettiğine göre 19 yy sonlarında metruk ve harap durumda olan mektep 1897’de iptidai mektep olarak kullanılmak üzere tadil edilmiş, bu arada pencere sıralarının arasına ahşap bir kat döşemesi yerleştirilmiş, çatı kaldırılarak bunlara bir kat daha ilave edilmiş, her üç kat da kendi içlerinde ahşap duvarlara bölünerek sınıflar ve öğretmen odaları meydana getirilmiştir Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1924’e kadar bu şekli ile faaliyet gösteren mektep bu tarihte terk edilmiş, 1938’den sonra karakola dönüştürülmüştür Bu arada, 1897’de eklenen ahşap döşeme, üst kat ve iç duvarlar iptal edilmiş, cephelerde de değişiklik yapılarak, yapı asıl şeklinden iyice uzaklaştırılmıştır

Zemin katındaki kahvehanenin üzerine oturan ve 1874- 1880 arasında ortaokul olarak kullanıldığı bilinen fevkani mektebin ise ahşap bir mesken görünümü arz ettiği tahmin edilebilir İskender Paşa’ nın daha Bostancıbaşı iken tanzim ettirdiği 951/ 1544 tarihli ilk vakfiyesinde görülen mektebin caminin avlu duvarının sol köşesinde ve 1944’e kadar mevcut olduğu anlaşılıyor Diğer vakfiyelerinde de aynen zikredilmiştir Bu bina, Evliya Çelebi’nin bahsettiği iki muallimhane- i sıbyandan biri olmalıdır A S Ülgen’ in 1944’ de çizdiği rölöveye göre bina kare planlı, kargir, çatılı tek bir hacim olarak görülüyor Her duvarda ikişer alt pencere ( ve belki de ikinci sıra penceresi vardı) ve bir ocak bulunmaktadır Kapısı caminin avlusu dışındadır Evliya’nın bahsettiği diğer sıbyan mektebi ise muvakkıthaneye bitişik olan avlu kapısından şoseye kadar devam eden fevkani ahşap bina olmalıdır A Cabir Vada’ya göre burada 1874 ila 1880 yılları içinde rüşdiye tahsili yapılmakta imiş ve kendisi de ilk tahsilini burada yapmış Yukarıda anlatılan kargir bina ihya edilince bu ahşap bina terk edilmiş Buranın zemin katı caminin kahvehanesi ve abdest alma yeri olarak kullanılmakta imiş ve bütün bu yapılar yol yapımı bahanesi ile yıktırılmış

Hamam

Tamamen tarihe karışmış olan hamam hakkında C Vada’ nın verdiği bilgilerden, soğukluk bölümünün ahşap çatılı olduğu, çepeçevre, soyunma mahallerini barındıran iki asma katla kuşatıldığı, 1916’da hamamın yakınındaki Ata Molla Yalısı’ndan sirayet eden yangında bütün bu ahşap aksamın yandığı öğrenilmektedir

Bu bilgilerin ışığında hamamın planı tam olarak çizmek etmek mümkün değildir Ancak ılıklık kısmından iki hela birimine geçildiği, sıcaklığın kare planlı olduğu, bunun solunda dikdörtgen planlı bir halvetin yer aldığı anlaşılmaktadır Bu halvetteki kurnalardan birisinde yer alan, Evliya Çelebi’ nin de sözünü ettiği, fil kabartması ile bezeli aynataşı 1914’te Evkaf-ı İslamiye Müzesi’ne (bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi) taşınmıştır Söz konusu hamamın, Mimar Sinan’ın mührünü taşıyan inşaat defteri Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunmaktadır

Mimar Sinan, İskender Paşa Hamamı’ ndan “İskender Paşa Hamamı bina olunmuştur” demekte ve fakat yer belirtmemektedir Ancak hamam hiçbir vakfıyede geçmemektedir Evliya Çelebi ise kime ait olduğunu açıklamadan Kanlıca’ da bir küçük hamam olduğunu söyler ve hamamın kurnasındaki bir fil suretini tasvir eder

Kanlıca’ daki caminin köşesinde bulunan ve takribi 1925’ lerde yine yol genişletilmesi bahanesiyle yıkılan hamamın, İskender Paşa’ya ait olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını söyleyen Konyalı bir de vesika vermektedir Topkapı Sarayı arşivinde 14/1461 numarada kayıtlı olan bir muhasebe defterinde bulunan 972/1564 tarihli bu vesika Mimar Sinan tarafından mühürlenip imzalanmıştır Defterin başında bulunan ifade, hamamın Kanlıca’da olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını açıkça belirtir Bu ibareyi Konyalı şöyle vermektedir:

“Muhasebe- i ihracat- ı binakerden- i hamam- ı cedid be ferman- ı Hazret- i Padişah- ı alempenah hullidet bi ma’ rifet- i Sinan Ağa ser mi’ maran- ı dergah- ı ali el vakıı fi 10 şabanü’ l- muazzam sene dokuz yüz yetmiş iki der kasaba- i Kanlıca tabi- i kaza- i Üsküdar”

Ancak yine de hamamı bu kayıttan üç yıl sonra hazırlanan 975/ 1567 tarihli üçüncü vakfiyede göremiyoruz Konyalı’ nın izahatından hamamın inşaatı için 64 bin akça harcanmış olduğunu ve ne kadar ve ne çeşit malzeme kullanıldığını tafsilatıyla görmekteyiz

Ayvansarayi İskender Paşa’ ya ait bir başka hamamın Yeniköy’ de olduğunu söyler Mehmed Arif de hamamın yerini Yeniköy’de Molla Çelebi Camii kurbinde çifte hamam olarak tarif etmektedir

Cabir Vada, hamamın cümle kapısının güneye caddeye açıldığını yazar Hamam bir soyunmalık ve iki hela ve tek kurnalı bir yıkanma yeri olan dar bir ılıklık ve daha sonra dört kurnalı sıcaklık ve buna bağlı 5 metre, uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde üç kurnalı bir halvetten ibaret imiş ve Evliya Çelebi’ nin bahsettiği fil kabartması bu kurnalardan birinde imiş

Şahabettin İmaret Camii

Şahabettin İmaret Camii (Bulgarca: Шахбединова Имарет джамия) Bulgaristan'ın Filibe şehrinin güneyinde Meriç nehrinin kıyısında yer alır 1444 – 1445 yıllarında II Murat döneminde Rumeli beylerbeyi Lala Şahin Paşanın oğlu olan Şahabettin Paşa tarafından yaptırılmıştır

Şahabettin İmaret Camii II Bayazid döneminde etrafına avlu yapılarak imarethane haline getirilerek aşevi yapılmıştır Müslüman yolcuların ibadethanesi olarak kullanılmış 19 yüzyılın sonuna kadar ibadete açık kalmıştır

Caminin mezarlık bölümünde bir de türbe bulunmaktadır, türbede Lala Şahin Paşa bir diğer rivayete göre Şahabettin Paşa’ yatığı söylenmektedir

Şahidi Camii

Şahidi Camii, Muğla'nın Camikebir mahallesinde bulunan Osmanlı dönemine ait yapı

Daha önce caminin yerinde Muğla Mevlevihanesi bulunuyordu Bu mevlevihane 1390 yılında Şeyh Seyyid Kemâleddîn tarafından yaptırılmıştır Zamanla eskiyen bu dergah 1848'de Hacı Osman Ağa tarafından onarılmış ve genişletilmiştir Camii ismini, daha önce burada bulunan mevlevihanede şeyh olan Şahidi İbrahim Dede'den almıştır Şahidi İbrahim Dede'nin ve babası Hüdai'nin türbe halindeki kabirleri caminin haziresindedir Camii 1869 ve 1911 yılında Şeyh Cemal tarafından tamir ettirilmiştir Kente tepeden bakan bir mevkide bulunan caminin bahçesindeki mevlevi zatların varlığının Muğla'yı manevi olarak koruduğuna inanılır

Şahidi Camisi'nin giriş kapısının bulunduğu kitabede Muğla Hanedanından Merhum ve Mağfurun İley Hacı Osman Ağazade El Hacı Mehmet Ağanın Ruhuna El Fatiha diye yazmaktadır

Şebinkarahisar Fatih Camii

Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma olan camii, Fatih Sultan Mehmet'in Otlukbeli Savaşı'nı kazandıktan sonra Şebinkarahisar’a geldiğinde, bu gelişinin anısı olarak bir cami yapılmasını emretmesi üzerine Fatih Camii yapılmaya başlanılmış ve yapımı 5 yıl sürmüştür

Ahşap olarak yapılan cami tarihinde iki defa büyük yangın görmüştür, birinci yangından sonra onarılmış fakat 1886 tarihinde ki ikinci yangında tamamen yanarak yok olma noktasına gelmiştir Mutasarrıf Resih Paşa ve Defterdar Mahmut Nedim’in öncülüğünde 1888 tarihinde Şebinkarahisar halkından da yardım alınarak şimdiki Fatih Camii yeniden yapılmıştır, dikdörtgen planlı ibadet mekânının üzeri altı kubbe ile örtülmüş ve böylece Osmanlı mimarisindeki ulu cami plan tipi burada uygulanarak inşa edilmiştir Kitabeleri olmadığından yandıktan sonra yeniden yapılışı ve banisi ile ilgili bilgiler karanlıkta kalmıştır 1939 yılında yaşanan büyük Erzincan depremi Şebinkarahisar’da da oldukça etkili olmuş ve büyük hasar yaratmıştır, Fatih Camiinin kubbeleri çökmüş, halıları yırtılmıştır Kaymakam Mukadder Öztekin’in çabaları ile 1950 yılında onarılmış ve kurulan Fatih Camii koruma ve Güzelleştirme Derneği vasıtasıyla onarım ve ihtiyaçları karşılanmaya başlamıştır

Şebinkarahisar’da yaşanan 1915 yılında ki Ermeni ve Rum isyanlarında tahrip edilen ve saldırılara maruz kalan caminin duvarlarında ki mermi izlerini görmek mümkündür Tamamen kesme taştan yapılan Fatih Caminin ana mekânı içerden dört adet büyük taş sütunlarla taşınmaktadır, binanın çatısı ise Şebinkarahisar Fatih Camii içerden düz görünmesine rağmen dışardan kubbeli olarak yapılmıştır Caminin giriş kısmı olan kuzey cephesinde iki tane son cemaat yeri mevcuttur Birinci son cemaat yerinin üzeri iki, ikinci son cemaat yerinin üzeri üç küçük kubbeyle örtülüdür Giriş kısmı üç büyük kemere ayrılıp aydınlık sağlamak için yapılmıştır

Giriş kısmının sağında kare planlı kaide üzerinde önce konik sonra çok köşeli bir gövdeye sahip tek şerefeli minareye sahiptir Şebinkarahisar İlçe merkezinde bulunan Fatih Camii, ilçenin en büyük camisidir, geniş bir avlusu mevcuttur ve üstü kurşunla kaplıdır 2006 Yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restore edilerek üstü bakırla kaplanmış ve temel güçlendirme çalışması yapılmıştır

Şebinkarahisar Kurşunlu Camii

Kurşunlu Camii, Şebinkarahisar İlçesi Taş Mahallesi Kurşunlu Semtinde yer alır

Caminin Harime giriş kapısında ki kemer dilimlerinde bulunan 4 satırdan ibaret inşa kitabesine göre Kurşunlu Camii inşası 5 yıl sürmüş ve 1586 yılında yapımı tamamlanmıştır Kurşunlu Camii, Şebinkarahisar'ın ileri gelenlerinden Allah Kulu diye bilinen bir Şebinkarahisarlı hayırsever tarafından yaptırılmıştır Kurşunlu Camii Osmanlı Devletinin klasik uslupta karakteristik cami şemasına uygun olarak yapılmıştır, Osmanlı Mimarisi'nin tipik özelliklerini taşımaktadır, üç kubbelidir, bir son cemaat yeri ve tek kubbe ile örtülen haremden meydana gelmektedir

Küçük boyutlu son cemaat yerinde minare sol tarafa yer almaktadır ve üç kubbe ile örtülmüştür Kurşunlu Camii mihrap ve minberi ilk yapıldığı zamanlardaki haliyle günümüze kadar gelmiştir 19 yüzyılda da yapılan tamirle bu günkü görünümünü alan Kurşunlu Camii en son 1986 yılında restore edilmiş ve günümüzde halen kullanılmaktadır

Şehzade Camii

Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir), İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde Mimar Sinan tarafından yapılmış olan cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543'de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır Camiyi 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırttı Mimar Sinan'ın çıraklık eserimdir dediği camidir

18,42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye yaslanır Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir İkişer şerefeli çift minaresi vardır İmaret ve medrese, tabhane, türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır

Şehzade türbesinin içi rengarenk çinilerle doludur Ortadaki sandukada Şehzade Mehmed, sağında Şehzade Cihangir yatar, solunda Hümaşah Sultan Şehzade türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa'nın türbesi bulunur Diğer şehzade türbeleri Vefa tarafındadır Dış avluda Pargali İbrahim Paşa ile Destari Mustafa Paşa'nın türbeleri vardır

Şeyh Seraceddin Camii

Şeyh Seraceddin Camii Bağdat'ta bulunur Ünlü mutasavvıf Şeyh Seraceddin adına külliye ile beraber yaptırılmıştır Aynı adlı mahallede bulunan külliyenin camii, türbe ve diğer imaret binalarıyla birlikte 1718'de Vali Hüseyin Paşa tarafından tamir ettirilmiştir

Külliye, 1975 yılında Irak Vakıflarınca büyük ölçüde yıktırılarak modern bir cami yaptırılmış, türbesi betonla kaplanmıştır Cami'e ait Osmanlı kitabeleri müzeye kaldırılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.