Köylü De Kentli De Karısını Dövüyor |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Köylü De Kentli De Karısını DövüyorKöylü de kentli de karısını dövüyor TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 ay süren 'Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet' araştırmasının sonuçları bizi acı gerçekle bir kez daha yüzleştirdi ![]() Türkiye'de yıllarca 'kırsal kesimin' sorunu olarak lanse edilen koca dayağından kentli kadınlar da dertli Gazetelerde üçüncü sayfa olarak yer alıp bir gün sonra da unutulan dayak, son yıllarda çok sayıda yuvanın dağılmasına sebep oldu Birçok kadının, sistemli olarak şiddet görmesine rağmen 'Eşiniz şiddet uyguluyor mu?' sorusuna ısrarla 'Hayır' yanıtı vermesi şiddeti toplum olarak ne kadar kanıksadığımızı gösteriyor 35 yıl fizik profesörü eşi Ziya Kantarcı'dan dayak yiyen Nesrin Savaş, koca dayağının ulaştığı noktayı göstermesi bakımından acı bir örnek Savaş, kocasının sırtında kırdığı oklavayı gösterirken, diğer kadınların ibret almasını istemişti "Eşim perdeleri kapatır, müziği açar, bana gün aşırı elektrik verirdi " diyen kadın ise sığınma evinde kalan bir hanım Eşi marangoz olan 48 yaşındaki A S , 'gidecek başka yerim olmadığı için yıllarca şiddete katlandım' diyor Bir gün canına tak edip eşini polise şikâyet ettiğini söyleyen A S , "Eşim bunun bedelini bacağımı kırarak ödetti " ifadelerini kullanmıştı Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Gül Altınay ve Boğaziçi'nden Yeşim Arat'ın TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 ay süren 'Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet' araştırmasının sonuçları bizi acı gerçekle bir kez daha yüzleştirdi Raporda her üç kadından birinin şiddet gördüğü ve kadınların yarısının bu durumu hiç kimseye anlatamadığı belirtilmişti Diğer bir deyişle üç kocadan biri eşine kapalı kapılar ardında şiddet uyguluyordu Araştırmada dikkat çeken bir diğer konu ise yükseköğrenim görmüş altı erkekten birinin eşine fiziksel şiddet uyguladığıydı Bin 800 evli kadınla yüz yüze yürütülen araştırma, kadına yönelik şiddetin nasıl tanımlandığı ve nasıl algılandığı gerçeğine mercek tutmuştu Raporda, çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama ihtimalini, kadınların da bu duruma maruz kalma riskini iki kat artırdığı vurgulanıyordu Araştırmaya göre, okuma-yazma bilmeyen kadınların yüzde 43'ü en az bir kez dayak yediğini söylerken, yükseköğrenimli kadınların yüzde 12'si bu yönde cevap verdi Araştırma, aile içi şiddetin çözümünde hükümet, yerel yönetim, devlet kurumları, yasalara ve mahkemelere önemli sorumluluklar yüklendiğini gösteriyordu Aile içi şiddetin trajikomik gerekçeleri Trabzon'da bu yılın ilk 9 ayında Emniyet ve Jandarma kayıtlarına göre 213 aile içi şiddet olayı yaşandı Tamamına yakını kadınlara yönelik şiddeti kapsayan başvurularda kavgaların çoğunun kocaların alkollü eve gelmesi sonucu çıktığı belirtildi Gerekçeler arasında gösterilen trajikomik bahaneler ise dikkatlerden kaçmadı Beşikdüzü ilçesinde N K, kendisinden izinsiz çocuğuna oyuncak aldığı gerekçesiyle kocası İ K tarafından darp edildi Araklı'da oturan S Ç , bebeğini susturamadığı için kocası tarafından şiddete maruz kaldı Merkez 1 No'lu Erdoğdu Mahallesi'nden M N , kendisinden izin almadan evdeki halıyı yıkadığı gerekçesiyle eşi G N 'yi dövdü Beşikdüzü'nde M D , "Bu çocuk niye yatağa işiyor?" diye eşi H D 'ye şiddet uyguladı Akçaabat'ta yaşayan M B , sipariş ettiği sigarayı getirmeyi unutan eşi G B 'yi darp etti Bir şikayet de Of'tan geldi: Seyrettiği TV kanalını değiştirmesine sinirlenen S K , eşi M K 'ye şiddet uyguladı Vakfıkebir'de K O , "Soba niye tütüyor?" diye kızan eşi S O tarafından darp edildi Beşikdüzü'nde eve gelen misafirlerle fotoğraf çektiren Ş İ , eşi A İ tarafından "Neden onlarla fotoğraf çektirdin?" diye dövüldü Merkez Gülbaharhatun Mahallesi'nde oturan F A , yemeğin tuzu konusunda tartıştığı eşi L A 'ya şiddet uyguladı 'Okumuş kadın ezilmiyor' tezi yanlış TÜBİTAK'ın 'Kadına Yönelik Şiddet' araştırması, okuma-yazma bilmeyen kadınların yüzde 43'ünün en az bir defa dayak yediğini gösterirken yükseköğretimlilerde bu oranın yüzde 12 olduğunu ortaya koydu Diğer sonuçlar ise şöyle sıralandı: Ailelerin onayıyla evlenenlerin yüzde 28'i, görücü usulüyle evlenenlerin 37'si en az bir kez şiddete maruz kalırken, bu oran ailelerin onayını almayanlarda yüzde 49'a çıkıyor Her 10 kadından yalnızca biri başka bir şehre/köye eşinden izin almadan gidebiliyor 3'ü izin alma ihtiyacı duymadan ailesini ziyaret edebiliyor, 4'ü izne tabi olmadan komşu/arkadaş ziyareti yapabiliyor Kadınların eşlerinden çok kazanması, şiddet riskini 2 kat artırıyor Bu durumdaki her 3 kadından ikisi şiddete maruz kalıyor (Zaman) |
|
Köylü De Kentli De Karısını Dövüyor |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Köylü De Kentli De Karısını Dövüyor"Aile İçi Şiddet" hangi yasada yer alıyor? Şiddet: Medenî Yasada var mı? Türk Ceza Yasası'nda mı-uygulama ne durumda?! Şartların mağduru olan kadınlar! Şiddetin tüm biçimlerini gören ve tüm olumsuzluklara rağmen evliliği sürdürebilme çabasını güden, didinen anneler için tuzu kuruların ahkâm kestiği gerçeği yadsınamaz Bu durumların gerekçesini ortaya koyacak olursak: Ezilmişliğe mahkum olmamanız, savaşım verebilmeniz için ve kendinizden çok çocuklarınız için ekonomik gücünüzün gerekliliği şarttır, yaşadağınız ülkenin sistemi önem içerir! Hiç kimse şiddeti kabullenmez! Ekonomik gücü olan her kadın sessizliğini duraksamadan bozar Toplumsal dokumuz filân dinlemez Ülkemizde sistem ve hukuk kadını sözle bile yeterince koruyamamaktadır Sözde (!) programlar yaparak ve siyasî amaçlar güdülerek verilen konferanslarda, bu dev sorun, Avrupa ülkeleri ile kıyaslanırken ülkemizdeki durumların her alandaki geriliğinin -bilinçlice- altı yeterince çizilmemektedir! Olacak iş değil! Ayrıca sürekli: Bu dünya kadınlarının sorunu demek, olguyu 'normalleştirmek' gibi bir sonuç oluşturmuyor mu? Ve yine savunucu bir anlam taşımıyor mu? AB İlerleme Raporu için çıkarılan göstermelik yasaların uygulanmadığını biliyoruz! Gerçek anlamda çalışan çaba gösteren değerli insanlarımız yok değil Salt finansal sorunların yetersizliği değil, daha da önemlisi zihniyetin kolay değişemediği bir ülkede olduğumuzu ve olguların benimsenmeyerek bireyselleştirilerek ele alındığını görüyoruz Kadının bilgilenmesi/bilinçlendirilmesi dolayısıyla farkındalığı yaratmak elbette bir değerdir Ancak kendisiyle hızlı hesaplaşma sürecindeki Türkiye'de en az inanılır kurum olan salt çıkarları için tozu dumana katan malûm medya kimilerini yıldırmak, yok etmek pahasına her türlü yol/yöntem/araç ile kuralsızlığın pençesine düşebilmektedir Temel insan haklarından ve uygar değerlerden uzaklaşmaktadır, dolayısıyla da toplumsal değer ve kanaatleri kırıp bir boşluk oluşturup keyfince davranabilmektedir bu medya ![]() ![]() Var olanları adlandırabilmek ve ölçüm yapabilmek için farkındalık şarttır İşte o zaman çıkarcı medya, çoğu yalan/yanlışlarını kolay-kolay başka birşeymiş gibi kitlelere sunamaz Durumları-amaçları: İyi okumak gerek Kitleleri yönlendirerek belli bir biçime sokmak isteyenler verilenlerin yanıt vererek düzeltilebilecek hiçbir yanını bırakmamaktadır Bunlar hak ihlâli değilse nedir? Ve yine konuyla ilgili olarak siyasete gelince: Hükümet, Avrupa Birliği'ne uyum ve aile içi şiddeti azaltmak amacıyla getirilen yeni ceza sisteminden geri adım atıyordu: Aile içi şiddeti, yeniden " şikâyete bağlı suç" kapsamına alan tasarının gerekçesinde: "Bir tokat atılması durumunda dahi soruşturma açılıyor" ifadesinin kullanılması dikkât çekiciydi Yaptırımın azaltılmak istenmesi ile karşılaştık Şiddete verilecek ceza indirilmek istendi Şiddeti körükler nitelikte! Adamına göre ceza ayarlamalarının olduğunu da görmezden gelemeyiz! Brüksel'de AP raportörü ( Ria Oomen-Ruijten) şu soruyu sordu: " Neden Cinsiyet Eşitliği Komisyonu için türban kadar hızlı davranmadınız?" Bu konuda sürekli uyarılmaktayız! Ayrıca kadının kadını fazlasıyla vurduğu bir ülkedir burası Bu denli sosyal sorunları da olan ülkemizde, olduğundan daha fazla imkân sahibi olan güçlü ve gerçek anlamda bir Sosyal Hizmetler Kurumuna gereksinim vardır Yeterince üniversitelerde Sosyal Hizmetler bölümü var mı? "Aile içi şiddet" sorununda, çoğu kadının çocuklarıyla gidecek yeri/işi/parası yoktur bu ülkede Sorun ekonomiktir! Varmış gibi konuşuluyor Bunların ciddî boyutta yetersizliği bilinirken sorunların ne denli az çözülebileceğini yadsıyabilir miyiz? Sistem kadına güven verseydi binlercesi bugün ateşin içinde olmazdı Haklarını öğrenen kadının, haklarını alamayacağı endişesi taşıdığını ve bunda da haklı olduğunu hiçbir kurum ve kuruluş yadsıyamaz Güvensizliğin/güvencesizliğin katlanarak artmasına tanık oluyoruz Denetlenmeyen kurum ve kuruluşların varolan sistemi bilinirken para yokken projeler, anketler, konferanslar düzenlendiğinde gerçek durumlar samimiyetle masaya yatırılabiliyor mu? Yatırılıyormuş gibi yapmanın sorunu çözemeyeceği bilindiktir Hukuk ise bugünkü durumuyla sosyal sorunları çözmek için yeterli olabiliyor mu evrensel hukuk işliyor mu? Kocaman bir: Hayır!!! Adlî kurtarma kurumu rezaleti ve Anayasa değişikliğinde maddeye zorluklarla konulan,"kadın-erkek"eşitliği bendiyle uğraştıklarına da tanıklık ettik Daha ne olsun! Eşine şiddet uygulayan; 'sokakları süpürme' cezası alacak safsataları üretip ölçümü yapamayan ve ölçüyü kaçıran bu traji-komikliklerde: Bir Milletvekili (!)-Profesör de(!) aynı cezayı bile alamayacaktır bu ülkede!!! Alamadıda! Aile içi şiddet konusunda: Kadınlar: Yasaları bilin, karakola koşun, bedava avukatlar var, nafaka alırsın vb gibi söylemlerle; kadın eve geri dönüp daha çok şiddet görmektedir! Çünkü bu kopya çekilen anlatımlar, gelişmiş ülkelerden alıntıdır! Ve yine şiddet uygulayanın 'para cezası ödeyeceği' biçiminde kimi çalışmalara yer verilmekte! Çoğunluğu işşiz güçsüz olan ve cebinde beş parası bile olmayan zırcahillerin ceketini mi alacaklar? Eşine şiddet uygulayan; "Paranoid"ler (!) tehlike içeren akıl hastasıyken; hiç bir ceza almadan toplum içerisinde dolanabilmekteler bu ülkede!!! Bakınız: Jaluzik Tip- Paranoid Şizofreni- Othello Sendromu- Parafreni- Paranoyak- Paranoid Tip-Sanrısal Bozukluk! Akıl sağlığı bozukluğu nedeniyle; T C Mahkemeleri'nden ceza almayan hastalara karşı alınan bir önlem filan da yok bu ülkede! Şiddet: Para - kültür- aile içi eğitim - ciddî hastalık (!!!) sorunlarıdır Gerçek anlamdaki çabalar-mücadeleler-bir değerdir Ancak: Genel menuniyetsizlik belirtilmeli, eğitim ve finansal yolları sağlamlaştırılmalı, ondan sonra objektif bir biçimde dile getirilmelidir bu dev sorun ![]() ![]() Yoksa sürekli geri teper Tepiyorda![]() ![]() Kadınlarımız bilgilendirilip/bilinçlendirilirken yanıltılmamalı! Yok, ya da az olanı varmış gibi göstermek her alandaki kimilerinin çok işine gelmekte ancak çok daha beter durumlar da doğurmaktadır! Gerçek anlamda, abartısız dürüstçe çalışmalar ise elbette faydalı olabilir Ancak: Ülkenin dokusu ve koşullarının ileri ülkelere göre büyük fark göstereceği kesindir Özen gösterilerek sisteme yerleştirilmesi gerekenlerin başında "adalet sistemi" geldiğine göre; hak anlayışının uygulamadaki etkisinin önemsenmediğini her daim görmekteyiz Sorumluluk dağılması ve ciddî boyutta ekonomik sorunlar yaşanmaktayken, kimi zihniyetler de bilinirken: İnsanlık suçuna hafifletici neden aranabiliyor bu ülkede, insanların acılara katlanabildiği ancak haksızlıklara katlanamayacağı unutulmamalıdır Yasaların uygulanamazlığı da görünmez kılınamaz Bu konuda: AİHM'e örneklerine sıklıkla rastlamaktayız! Ve yine: Çoğu medyada kimi malûm köşecilerin de bu olguları kullandığını, yangına körükle gittiğini de biliyoruz! İnsan hakları-onuru, mahkeme süreci bu türler için bir 'hiç'! Gereksiz/yetersizlikleriyle ve kaptıkları köşelerde kalma hırsıyla-hıncıyla; hileyle haberi çekip, özelikle de gerçeği saklayıp yalanı haber yapabiliyorlar! Para kazanmak uğruna, topluma haberi istedikleri biçimiyle algılatırıyorlar Şiddet "özel yaşam" olamaz! Çünkü, bir insanlık "suç"udur! İnsan yaşamı, onuru söz konusudur! O kadar!!! Nesrin Savaş Kantarcı |
|
|
|