Prof. Dr. Sinsi
|
Felsefe-Postmodernizm Ve Sanat
İmajın ve anlatının kuralarına yöneltilmiş başdöndürücü sorgulama çalışmasında, aldığı ya da alamadığı yer nedir?
Modernin bir parçasını oluşturduğu muhakkak:
Devralınan her şeyden, bu daha geçen günden devralınmış olsa bile, (modo, modo diye yazıyordu Pétrone) kuşkulanılmalıdır
Cézanne hangi uzama çatar?
İzlenimcilerinkine Picasso ve Braque’ı Öfkelendiren nesne ise Cesanne’ınkidir Duchamp ise 1912′de, kübist bile olsa, bir tablo yapmak gerektiği önvarsayımını bir kenara bırakır Buren de, Duchamp’m yapıtında dokunulmadan kaldığını düşündüğü başka bir önvarsayımı sorguya çeker Yapıtın sunuluş mekanı Kuşaklar şaşırtıcı bir hızlanmayla koşuştururlar
Bir yapıt ancak önce postmodernse, modern olabilir Böyle anlaşıldığında, postmodernlik nihayetine varmış modernizm değil, doğum halindeki modernizmdir ve bu süreklilik arz eder
Yine de kelimenin bu bir miktar mekanist kabulüyle yetinmek istemem Eğer modernliğin, gerçeğin geri çekilişi içinde, gösterilebilir ile kavramsallaştırılabilirin yüce ilişkisine göre geliştiği doğruysa, bu ilişkinin içinde, müzisyen gibi konuşursak, iki farklı makam ayırdedilebilir Bir yandan gösterme yetisinin güçsüzlüğü, insani öznenin yaşadığı mevcudiyet (presence) nostaljisi ve bu özneyi her şeye rağmen harekete geçiren karanlık ve beyhude istem vurgulanabilir Ya da öte yandan, kavramsallaştırma yetisinin gücü, böyle söylemek gerekirse, insandışılığı (Apollinaire’in modern sanatçılardan talep ettiği niteliktir bu) insandışı çünkü insani duyarlık ya da imgelemin, insanın kavramlaştırdığına uyum sağlayıp sağlayamaması, anlığın belirleyebileceği bir şey değildir ve yeni, sanatsal, resimsel ya da bambaşka oyun kuralları icat etmenin yol açtığı haz ve varlık çoğalması da vurgulanabilir
Bazı adların avangarda tarih tablosu üzerinde karikatürel bir dağılımı, sana söylemek istediğimi açıkça anlatacaktır Melankoli tarafında Alman dışavurumcuları, yenilik (novatio) tarafında Picasso Braque; birinci tarafta Malevitch, ikicisinde Lissitzky, birincide Chirico, diğerinde Duchamp Bu iki makamı ayıran farklılık çok cüzi olabilir, bunlar çoğu zaman aynı yapıtta ve neredeyse ayırdedilemez bir biçimde bir arada bulunurlar, ama yine de bu iki makam, düşüncenin kaderinin uzun süreden beri içinde biçimlendiği ve biçimleneceği, üzüntü ile deneme arasındaki ihtilafa (differend) tanıklık ederler

Proust’un yapıtı ve Joyce’unki, ikisi de mevcudiyete kendini teslim etmeyen bir şeye imâda bulunurlar Yakın bir zaman önce Paola Fabbri’nin dikkatimi çektiği bu imâ, belki de yücenin estetiğine ait yapıtlar için vazgeçilmez bir ifade biçimidir
Proust’da bu imânın bedelini ödemek için, zamanın aşırı yoğunluğu tehdidi altındaki bilincin özdeşliğinden vazgeçilir Oysa Joyce’da, kitabın ve edebiyatın aşırılığına maruz kalmış yazı tarzının özdeşliğidir bu bedeli ödeyen Proust gösterilemezi, sözdizimi ve söz dağarcığı bakımından, bütünsel bir dil ve işlem öğelerinin büyük çoğunluğunu kullanarak, yine de romanesk anlatım türüne ait bir üslup aracılığıyla gündeme getirir Edebi kurumun, Proust’a Balzac ve Flaubert’den miras kalan biçimi altüst edilmiştir kuşkusuz: Şöyle ki, kahraman bir kişilik değil, o zamanın iç bilincidir, Flaubert tarafından bozulan öykülemenin artzamanlığı da, anlatım için seçilen sesten ötürü yeniden sorgulanmış olur Ama bu arada kitabın birliği, söz konusu bilincin odysea’sı, bölümden bölüme geri atılmış olsa da, bozulmuş değildir
Yazı tarzının, bitimsiz anlatımın labirenti boyunca kendi kendiyle özdeş kalması, Tin’in Fenomenolojisi’nin birliği ile karşılaştırılabilecek bu birliği sağlamaya yeter Joyce ise gösterilemezi bizzat yazı tarzında, gösterende sezdirtir Bilinen anlatım ve hattâ üslup operatörleri gamı, bütünün birliğini koruma kaygusu olmaksızın riske atılır; yeni operatörler denenir
Edebi dilin grameri ve söz hazinesi artık veri olmaktan çıkıp, gösterilmeze atıfta bulunmayı engelleyen (Nietzsche’nin dediği gibi) bir sofuluktan doğan ritüeller, katılıklar olarak belirir
İşte ihtilaf:
Modern estetik bir yüce estetiğidir, ama nostaljiktir, gösterilemeze sadece namevcut bir içerik olarak atıfta bulunmaya imkan verir Ama biçim, tanınabilir istikrarı ile bakana ve okuyana teselli ve haz için malzeme sunmaya devam eder Oysa bu duygular, hakiki yüce duygusunu oluşturmazlar Yüce, hazzın ve acının özgün bir bileşimidir; aklın her türlü gösterimi aşmasının hazzı ve imgelemin ya da duyarlığın kavramla boy ölçüşememesinin acısıdır
Bu durumda postmodern, modernin içinde gösterilmezi, bizzat gösterimin kendinde öne çıkaran; uygun formların tesellisi ile imkansızın nostaljisini hep birlikte yaşamaya elveren beğeni konsensusunu reddeden; yeni gösterimleri, tadını çıkarmak için değil, ama gösterilemezin varolduğunu daha iyi hissettirmek için araştırandır
Postmodern bir yazar ya da sanatçı, bir filozof konumundadır, yazdığı metin, ürettiği yapıt, prensip olarak, önceden yerleşmiş kurallar tarafından yönetilmez ve belirli bir yargı aracılığıyla, bilinen kategorilerin bu metne, bu yapıta uygulanmasıyla yargılanamaz Bu kurallar ve kategoriler, yapıtın aramakta olduklarıdır Dolayısıyla sanatçı ve yazar, kuralsız ve yapılmış olacak olan’ın kurallarını oluşturmak için çalışırlar Bu yüzdendir ki, yapıt ve metin olay niteliğini taşırlar Ve yine bundan ötürüdür ki, yaratıcıları için gecikirler ya da bu da aynı kapıya çıkar seferberlikleri hep çok erken başlar
Postmodernin, ‘gelecek zamanın geçmişi’ paradoksuyla anlaşılması gerekir
Bana öyle geliyor ki, deneme (Montaigne) postmodern fragman (Athaeneum – Schlegel kardeşlerin kurdukları, Alman Romantikleri’nin dergisi ç n ) ise moderndir
Son olarak, şunu açıkça belirtmek gerek: Bize düşen gerçekliği sağlamak değil, gösterilemeyen kavranabilir için yeni imalar icat etmektir Bu görevden, "dil oyunları" arasında en ufak bir uzlaşma bile sağlaması beklenemez Kant yetiler adı altında, dil oyunlarını bir uçurumun ayırdığını ve ancak aşkın bir yanılsamanın (Hegel’inki) onları gerçek bir birlik içinde bütünleştirmeyi umabileceğini biliyordu Ama aynı zamanda, bu yanılsamanın bedelinin terör olduğunu da bilmekteydi
19 ve 20 yy’lar, terörden yana gözümüzü yeterince doyurdu Kavram ile duyuların, saydam deneyim ile iletilebilir deneyimin uzlaşmasına duyulan nostaljinin, bir ve bütün nostaljisinin bedelini yeterince ödedik Genel gevşeme ve çatışma talebinin altında teröre yeniden başlama, gerçekliği kucaklama fantazmasını gerçekleştirme arzusunun homurdandığını duyuyoruz, Cevap; Bütüne karşı savaşalım, gösterilemeze tanıklık edelim, ihtilafları şiddetlendirelim, ismin onurunu kurtaralım
*
Türkçesi: Dumrul Sabuncuoğlu
NOTLAR
* Le Postmoderne expliqué aux enfants; ed Galilée, 1986 Paris
** Deleuze/Guattari’nin kitapları
Kaynak: Postmodernizm, Jameson, Lyotard, Habermas, Zekâ, 1990, Kıyı Yayınları
Derleyen ve Sunan: Necmi Zekâ 
|