Prof. Dr. Sinsi
|
Yeryüzündeki Diller Ve Kelime Alışverişleri Makale
Yeryüzünde saf bir dil olduğunu söylemek oldukça zordur Böyle bir dil ancak hiçbir medeniyetle alâka kur(a)mamış kabilelerde konuşuluyor olabilir Yoksa her milletin dilinde başka dillerden geçmiş yüzlerce, binlerce kelime bulunması pek tabiîdir Fransız düşünürü Albert Dauzat, La Philosophie du Langue adlı eserinde, Haçlı Seferlerinin birçok Arapça kelimenin Avrupa dillerine girmesine sebep olduğunu, 100 Yıl Savaşlarıyla Fransızcaya İngilizce kelimelerin, 30 Yıl Savaşlarıyla da İtalyan ve İspanyol terimlerinin girdiğini belirtir Her cemiyet, alâka tesis ettiği komşu milletlerin âdet, kültür ve inançlarının tesiri altında kaldığı gibi, dillerinden de kelimeler almıştır Üstelik bu kelime transferi çift yönlüdür Kelime alışverişleri, yirminci yüzyıl başlarına kadar tabiî bir seyir takip ettiğinden, dünya dilleri için bir tehlike arz etmiyordu Geride bıraktığımız yüzyılın başlarından itibaren ise bilhassa haberleşmenin, nakliyatın kolaylaşması, bazı dillerin hayrına neticeler doğurmuş olsa da, birçok dili yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır
Türkçenin durumu
Türkçenin kelime hazinesi de Türklerin tarih içindeki yolculuğuyla değişikliklere uğramıştır Bilinen en eski Türkçe yazılı vesika kabul edilen Orhun Kitabelerinde yabancı kelime sayısı % 1'i geçmemektedir Manihaizm ve Budizm'le karşılaşılmasıyla birlikte, Türkçenin kelime varlığında değişiklikler görülmeye başlanmıştır Türklerin İslâmiyet'le tanışıp Anadolu'ya yerleşmelerinden sonra ise Türkçeye, Arapça ve Farsçadan çok sayıda kelime geçmiş ve günümüzde Osmanlıca diye anılan dil teşekkül etmiştir Bu arada Balkan milletleriyle münasebet kurulmasıyla az sayıda da olsa Balkan dillerinden geçen kelimeleri unutmayalım Osmanlı münevverlerinin yüzlerini Tanzimat'la birlikte Batı'ya, bilhassa Fransa'ya çevirmeleriyle bu sefer Türkçede, Fransızca kelimeler arz-ı endam etmeye başlamıştır Birinci Dünya Savaşı'na Almanya'yla aynı safta girilmesi neticesi Almancayla münasebetler artmaya başlamış ve kelime alışverişi yoğunlaşmıştır Daha sonraki yıllarda ABD'nin dünya siyaseti ve ekonomisindeki ağırlığının tesiriyle, Türkçeye İngilizce kelimelerin girişi hız kazanmış ve günümüzde İngilizce kelimeler Türkçeyi âdeta istilâ eder hâle gelmiştir İfade edildiği gibi dünyada her iki haftada bir lisan hayatiyetini kaybetmektedir Türkçenin de hayatiyetini kaybeden lisanlardan olmasını istemiyorsak, millî bir mesele olan lisan mevzuunda herkes şuurlu bir şekilde hareket etmelidir İlmî keşifler ve teknolojik gelişmeler neticesinde ortaya çıkan yeni kelimeler bir yana bırakılacak olursa, bilhassa konuşma dilinde İngilizce kelimelere yer verilmesinin, İngiliz gibi konuşup eğlenip espriler üretilmesinin; korku, heyecan, sevinç, hasret gibi hislerin Türkçe değil de İngilizce kelimelerle ifade edilmesinin, dilimizin aleyhine neticeler doğuracağını söylemek kehanet olmasa gerektir Bu mevzuda cemiyete numune teşkil eden ve genç nesil tarafından taklit edilen sanatçılara, her zaman halkın gözü önünde bulunan devlet adamlarına, gelecek nesilleri yetiştiren maarif ordusuna, günün bir kısmını karşısında geçirdiğimiz televizyonların, gazetelerin çalışanlarına, yöneticilerine büyük vazifeler düşmektedir
Türkçenin komşu dillerle olan bu münasebetinde sadece alıcı bir dil olmadığını söylemekte fayda vardır Osmanlı'nın cihanşümul bir devlet olması hasebiyle tarih içinde diğer diller de Türkçeden çok sayıda kelime almıştır Meselâ, sadece Sırpça ve Hırvatçada 6 878 Türkçe kelime vardır Ermenicede 4 262, Bulgarca ve Rumencede 3 500'er, Yunanca, Farsça ve Arnavutçada 3 000'er, Rusça'da 2 500, Macarca ve Arapçada 2 000'er, Ukraynacada 747, İngilizcede 470, Çincede 347, Çekçede 248, Urducada 227, Almancada 166, İtalyancada 146, Fincede 118 Türkçe kelime tespit edilmiştir
Yaşanılan yer ve dil
Milletlerin kelime dağarcığında yaşadıkları bölgenin coğrafî özelliklerinin de belirleyici rolü vardır Meselâ deniz kıyısında yaşayan bir halk ile uçsuz bucaksız bozkırda yaşayan bir halkın; çöllerde yaşayan bir halk ile Afrika ormanlarının derinliklerinde yaşayan ve medeni âlemle teması bulunmayan bir halkın hayat tarzları, geçim kaynakları farklı olduğu gibi, dillerindeki kelime sayıları ve çeşitliliği de farklılık arz etmektedir Balıkçılıkla geçinen insanların kullandığı kelimeleri, tarım ve hayvancılıkla geçinen bir topluluğun dilinde aramak beyhûdedir Bu yüzden olsa gerektir ki, Orta Asya'da ziraatçılık ve hayvancılık yapan Türkler, Anadolu'da karşılaştıkları deniz ve denizcilikle alâkalı terimleri, balık isimlerini İtalyanca, Yunanca gibi bu sahalarda kelimelerin üretildiği dillerden almıştır Meselâ Türkçeye 'liman, çinakop, istavrit, palamut, lüfer, kalamar, izmarit, karides, levrek, kerevit, ispari, uskumru, iskorpit, ispendek, palamar, orkinos, ısparoz, mavraki, gasparoz' kelimeleri Yunancadan; 'iskele, sardalye, kamara, kamarot, kalyon, barbunya, manevra, filika, marina' kelimeleri İtalyancadan geçmiştir Bu misâller, yaşanılan yerin lisana tesirini açıkça göstermektedir Mehmet Niyazi "Hayat ve Dil" başlıklı yazısında bu durumu şu sözlerle ifade etmektedir: "Sahillerde yaşayan, geçimlerini denizcilikten temin eden milletlerin dilinde, kıtaların iç kesimlerinde bulunan milletlerin dillerine göre denizle alâkalı kelimeler mukayese edilemeyecek kadar çoktur  Karlar içinde hayat hakkı arayan Eskimoların dillerinde en medenî milletlerin dahi anlatamadığı karın durumu, yağışı, rüzgârla karın aldığı şekiller, havanın patlamak üzereki hâlini anlatan kelimeler tespit edilmiştir Afrika'nın ormanlık bölgelerinde yaşayan kabilelerin 3 000 kelimelik dillerinde yeşilin değişik tonlarını ifade etmek için 60'tan fazla kelime bulunduğu hayretle görülmüştür Erich Rothacker çöl çevresinde yaşayan Kaffer'lerin dilinde sırf kahverenginin tonlarını karşılayan 800 kelime olduğunu yazmaktadır "
Din ve dil
Fertlerin inanç ve dinlerinin de bir milletin lisanına, kelime hazinesine büyük tesiri vardır Buna Türklerin İslâmiyet'i kabulünden sonra karşılaştıkları birçok varlık ve mefhumun Arapça veya Farsça kelimelerle karşılanmasıyla Türkçenin kelime hazinesinde meydana gelen farklılaşma misâl gösterilebilir Bu kelime geçişi yeni dinin ismiyle başlamaktadır Allah, İslâm, peygamber, Kelime-i Şahadet, namaz, oruç, zekât, hacla devam eden kelime geçişi; melek, peygamber, kitap, kıyamet, âhiret, hayır, şer, tekbir, kıyam, kıraat, rükû, sücut, kelimeleriyle sürüp gider Minare, şerefe, cami, mihrap, minber, kürsü, seher, sabah, şehit, gazi, nefis derken hayatın her ânını ihata eden Arapça-Farsça kelimeler, bu kadarla da sınırlı kalmaz Haram, helâl, günah, sevap nihayet Azrail, kabir, Münker, Nekir, mizan, sırat, cennet, cehennem derken Arapça, Farsça kelimeler, Türkçe konuşan birini beşikten mezara kadar takip etmektedir
Diller arasındaki kelime alışverişi tabiî olmakla birlikte özellikle son yıllarda yabancı menşeli kelimelerin kendi dillerindeki telâffuz ve kullanımlarıyla dilimize geçmesi, yetmiyormuş gibi, bir de gramer kurallarının ithal edilip tabelalarda "Kedi's, Döner's" vb altı kaval üstü şeş hane dedirtecek Türkçe kelimeye İngilizce ek getirme gibi garabetlerle karşılaşılması, dilimizin geleceği mevzuunda insanı karamsarlığa sevk etmiyor değil Ancak bütün kıtalarda çok sayıda ülkede büyük fedakârlıklarla açılan Türk okulları ve bu okullarda Türkçenin öğretilmesi, dilimizin geleceği konusunda, korkularımızı izale etmektedir Bu ve benzeri gönüllü teşekküllerin veya resmî kurumların gayretleri neticesinde Türk dili de dünyada daha üst sıralarda yer almaya başlamıştır Gelenek hâline gelen Milletlerarası Türkçe Olimpiyatlarında 2009 yılı içerisinde 115 ülkenin temsil edilmesi, Türk dilinin geleceği konusunda ümit bahşetmektedir
|