|  | İlkel Tiyatro|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İlkel Tiyatro|Tiyatro Tarihi Ve SkeçlerTiyatro denince bugün aklımıza gelen sanat türünün nasıl başladığını,nerede başladığını aşağı yukarı biliyoruz  Azıcık daha geri gidersek, Eski Yunan’daki o yüce tiyatronun kaynakları olarak Mısır’la Babil’le, Suriye’yle, Kıbrıs’la, Trakya’yla, Anadolu’yla, Girit’le ilgili yarı masalımsı bilgilerimiz de var  Ama ondan öncesi? Karanlık,belirsiz,gene de çok ilgi çekici bir yol-mitler dünyası içinden-tarih öncesi insanına doğru uzanıyor   Fransa’nın güneyindeki bir mağara duvarında bulunan erkek geyiği kılığına girmiş,maskeli büyücü resminin,en aşağı on bin yıl,belki de elli bin yıl önce çizilmiş olan o resmin karşısında durduğumuz zaman bile, tiyatronun başlangıcından çok uzaklarda olduğumuzu bilmeliyiz  Tiyatro,oyun sanatı dinden de eskidir  Gece, ateşin çevresinde otururken,av hayvanlarını çoğaltmak, ya da ertesi gün çıkacakları avın iyi gitmesini sağlamak amacıyla bir çeşit büyü yapmayı düşünen, kalkıp avlanacak hayvanları taklit eden ilk insanın bu davranışıyla birlikte tiyatro da başlamış oluyor  Taklit yoluyla yapılan büyünün ardından,dansla,müzikle,maskelerle yapılan büyü,yağmur yağdırma,ürünü çoğaltma törenleri geliyor  Büyüme, olgunlaşma,topluluğun üyeliğine alınma törenlerindeyse söz,konuşma gerekiyor  Atalar tanrılaşıyor, onlara dansla, türkülerle tapınılıyor  Tapınmak mitleri getiriyor  “mitler oynanarak anılırsa, gösterilirse soy gelişir,topluluk yaşar” inancı yerleşiyor  Trajedi doğuyor, arkasından komedi,sonra da salt bir eğlence olarak oynanan tiyatro  Karışık, çok yönlü bir sanat olan “tiyatro”nun tarihi,tersine,karışıklıklardan uzak, açık,kolay anlatılabilen,kolay anlaşılan bir tarih  2500 yıllık bir tarih  Basit bir sanat olan “ilkel tiyatro”nun tarihi ise, iyice karışık,anlatılması güç,bilinmeyen ,karanlık yerleri pek çok, on binlerce yıllık bir tarih  Günümüzde de ilkel insan toplulukları var  Bunlar ayrı anakaralarda,çeşitli adalarda yaşıyorlar  Hemen hemen hepsinin bir ilkel tiyatrosu bulunduğu görülüyor  Uygarlık yolunda bir tiyatro olayına ulaşamayacak kadar geri kalmış hiçbir soy yok yeryüzünde bugün  Öte yandan,çağımızın ilkel insanları ile ilk insanlar arasında büyük benzerlikler olduğu kabul ediliyor  Tarihin karanlıklarına doğru inildikçe,büyü alanında,taklit alanında, pek çok şeyin,ufak tefek değişikliklerle günümüze kadar ulaşabildiği anlaşılıyor  Demek ki çağdaş ilkel topluluklarda görülen,tiyatro olaylarını inceleyerek tarih öncesi insanların tiyatro olayları üzerine,başka bir söyleyişle,başlangıçtaki ilkel tiyatro üzerine bilgiler edinebiliriz  Ama önce,tiyatronun doğuşu konusundaki iki ayrı görüşü inceleyelim: ÖNCE DANS Kimi düşünürlere göre yeryüzünde ilk sanat dans  Bütün öbür sanatların anası  Dansın gelişmelerinden şiir,müzik,sonra da bir öykü,bir olaylar dizisi(pilot)ile birlikte tiyatro doğuyor  İlkel insan yiyeceğini,sığınacağı yeri sağladı mı,arkasından dans gelir  Dans,duyguların,heyecanların ilk ortaya vuruluş yolu, sanatların başlangıcıdır  Dili,konuşma aracı çok basit olan ilkel insanlar duygularını anlatabilmek için hareketlerden bol bol yararlanmak zorundadırlar  Hareketleri bir ölçüye bağlamak,dansa yöneltmek isteğini ise tabiatın etkilerinde aramalıyız  Dalgalar belli aralıklarla gelir,güneş,ay belli aralıklarla doğup batar,yüreğin atışı belli aralarladır  Doğa ilkel insanı içten dıştan ölçülülüğe, ritme doğru çeker  Hareketlerle konuşmak,hareketlerle derdini anlatmak en yüksek noktasında dansa ulaşır  Hem hoşlandığı için,hem de hem de isteklerini ortaya koymak,onların gerçekleşmesini sağlamak amacıyla dans eder ilkel insan  Tanrılarına dansla söyler söyleyeceğini,duası dansladır,dansla teşekkür eder  Bu hareketlere tiyatro denemez elbette ama tiyatronun başlangıcı budur  Danstan tiyatroya ne zaman geçilmiş oluyor?Ug ya da Kar totemine bağlılığını göstermek için, ya da kazandığı bir savaşı,kavgayı kutlamak için dans ediyorsa bu bir tiyatro olayı değildir  Ama kavgasını anlatmak, neler yaptığını göstermek için dans ediyorsa, düşmanını nasıl gördüğünü,nasıl sokulduğunu,nasıl üstüne atıldığını, nasıl vuruştuğunu,nasıl öldürdüğünü,nasıl kafasını kestiğini dansla anlatıyorsa tiyatronun çok yakınına gelmiş demektir  ÖNCE TAKLİT İnsan doğada gördüğü biçimlerin taklidi olan şeyler yapmaktan hoşlanıyor,başka insanların, hayvanların hareketlerini taklit etmekten de hoşlanıyor  Sanatların temelinde bu hoşlanmanın yattığı söylenebilir  Taklitle anlatma, taklitle büyü, sonra dans, dans,şarkı,törenler   TAKLİT YOLUYLA BÜYÜ İnsan,avcılıkla başlıyor  Avının üstüne ağaçların arasından atılacak durumda değilse,diyelim bir açıklıkta avlanıyorsa,ister istemez avlayacağı hayvanın biçimine girecek,hareketlerini taklit edecek, ayrı bir yaratık olduğunu,düşman olduğunu sezdirmeden onun yanına yaklaşmaya çalışacaktır   Sonra avcı bağlı olduğu topluluğa dönüyor  Avını kutluyor, avcılığını övüyor  Hayvanın derisini sırtına alıp, hem avcı oluyor, başlıyor oynayarak anlatmaya  Bu tiyatronun başlangıcı,ama daha büyü,bilinmeyen güçlere inanmak,din yok ortada  Büyü insanoğlunun ava çıkmadan önce dans etmesiyle beliriyor  Şöyle bir inanç gelişmiş ilkel insanda: Avlanacak hayvanlar,sonra onların öldürülüşleri taklit edilirse,çok hayvanla karşılaşılır, av da başarılı geçer  Önceleri yalnızca hayvanlar taklit ediliyor,avcılar girmiyor aralarına  Zamanla daha tiyatroya yaklaşıyor bu büyü: Kimi hayvan biçimine giriyor,kimi avcı oluyor,karşılıklı oynuyorlar  Bu çeşit büyünün dinden çok bilime yakın olduğu söylenebilir  Basit,yararlı bir amacı var: Doğaya yön vermek,doğayı istediği yana çekmeye çalışmak  İnsanoğlu avcılıktan çiftçiliğe geçince,yağmur ya da güneş için yapılan büyüler,dualara yöneliyor  Dine doğru bir gidiş  Kahramanlar,atalar tanrılaşınca da onların başlarından geçenleri anlatmak,oynamak gereği duyuluyor  Bir çeşit tapınma  Tekrarlanan oyunlar ise hem oyunculuğu, hem de oyun yazarlığını getirmiş oluyor  ÇAĞDAŞ İLKEL İNSANLAR İlk insanı anlamanın bir yolu da çağdaş ilkel insanlara bakmak  Av getirme, ya da av çoğaltma dansları var,yağmur yağdırma, güneş açtırma dansları var,savaş dansları var  Hep bir amaca yönelen danslar  Bu arada bir amacı olmadığı söylenen danslar da var  Hatırlamak için, bir olayı yeniden yaşamanın tadını tatmak için    Avustralya yerlilerinin Canoe Dansı da o çeşit danslara örnek gösteriliyor  “Canoe”yerli kayığı demek,hafif kayık  Dans şöyle: Kadınlar,erkekler sıra sıra diziliyorlar  Ellerine sopalar alıyorlar,kürek yerine  Vücutlar hareket etmeye başlıyor, sopalar da küreklerin suya girip çıkışını örnek alan bir ritme uyuyor  Hep birlikte kendilerini kaptırıp gidiyorlar   BİR AMACA YÖNELEN DANSLAR Kuzey Missouri’deki Mandan Kızılderililerinin etsiz kaldıkları zaman başvurdukları dansa “Buffalo Gel” dansı deniyor  Tanrılar bu isteğe karşılık vermekte gecikir, yaban öküzlerini göndermezlerse, dans sona ermiyor,günlerce sürüyor  Aralarla, dans edenler değişe değişe  Gözcüler bir Buffalo sürüsünün göründüğü haberini getirince dans da bitiyor  On iki kişi Buffalo kılığına giriyor, boynuzlu Buffalo kafaları giyiyor,kuyruklar takıyorlar, sonra bir çember çizerek, başlıyorlar dönmeye  İlk yorulup düşen vurulmuş sayılıyor,taklit hareketlerle derisi yüzülüyor  Sonra onun yerine bir başkası geçiyor,yeniden başlıyorlar  Toprağa verilen önem arttıkça yağmur yağdırma danslarının da önemi artıyor  Güney Batı Kızılderilileri arasında büyücünün en önemli işi yağmurculuktur  SAVAŞ DANSI Hindistan’ın kuzeydoğusunda Nagalar’ın bir savaş dansı: Önce savaşçılar geçiyor sırayla,sonra birlikte ilerliyor,geri çekiliyorlar,tıpkı bir savaştaymış gibi korunuyor,kaçınıyor,mızraklarını savuruyorlar  Savaş düzeni içinde sürünerek geliyorlar,yere yapışıyorlar iyice,yalnızca kalkanlardan bir çizgi görünüyor  Düşmana yeterince yaklaşınca fırlayıp saldırıyorlar  Düşmanlarını öldürünce yerden çimenleri kökleriyle birlikte söküp çıkarıyorlar, baltalarıyla vurup ikiye bölüyorlar,böylece kafalar da kesilmiş oluyor  Öldürdükleri adamın kafaları ( çimen kökleri)omuzlarında köye dönüyorlar  Köyde kadınlar onları zafer türküleri,danslarla karşılıyorlar  İLKEL KOMEDİ Çağdaş ilkel insanlar, av yada savaş oyunlarını komediye çevirmişler  Kahramanın yerini soytarı almış  Bütün gücüyle silahını savuran ama bir türlü tutturamayan,ya da başkasına atıp başkasını vuran gülünç kişiler girmiş oyunlara  Avustralya yerlilerinin şöyle bir dansları olduğu söyleniyor   Köy halkının büyük bir çoğunluğu kanguru oluyor,bir de avcı oluyor  Kangurular dans ederek avcının önünden geçiyorlar,avcı onlara vurmak için savurup duruyor elindeki sopayı,ama hiçbirini tutturamıyor  Büyüden komediye geçişin nedenleri arasında düşmanlarını gülünç gösterme,yabancılarla alay etme isteğinin de bulunduğu düşünülebilir  AŞK OYUNU Sözsüz oyun biçimindeki bu danslar arasında sevimli olmakla yetinen danslar bulunduğu gibi, iyice açık saçık, uygar insanlara “utanmazca” gelebilecek danslar da vardır  Gösterilen çoğu zaman şudur: Erkek beğenir,istek duyar,çevresinde dolanıp kadının gönlünü almaya çalışır  Kadın cilvelidir  Önce yüz verir,sonra ürker,çekinir,sonunda boyun eğer  Bütün bu çeşit oyunlardan,danslardan dinsel anlamlar çıktığı, çoğalmanın değerlendirildiği bir gerçektir  OLGUNLAŞMA TÖRENLERİ Bir oğlan çocuğun büyükler arasına katılabilmesi,topluluğun üyeliğine alınması,erkekten sayılması için yapılan törenlere”olgunlaşma töreni”(initiation ceremony)deniyor  Çocuk ergenlik yaşına ulaşınca yapılan bu törenin, öğretici,eğitici amaçları var  O güne kadar avcılık,balıkçılık gibi,yaşayışına sıkıca bağlı şeyleri öğrenmekle yetinmiş olan çocuğun büyükler arasına katılabilmesi için birtakım bilgiler edinmesi gerek  Gelenekler,kurallar,sır saklama,önderlere bağlılık gibi şeyler  Büyükler çocuğu karşılarına alıp danslarla bütün bunları anlatıyor,dürüst,yararlı bir yaşayışa ulaşabilmesini sağlayacak öğütler veriyorlar  Kimi topluluklarda ise, korkutma,yıldırma da karışıyor  Çocuk,önderlere bağlılıktan ayrılmasın diye iyice korkutuluyor,eziliyor  Yerine, topluluğuna göre, birkaç gün, birkaç ay, birkaç yıl süren, törenlerde çocuklar ille ayrı ayrı değil, topluca da eğitilebiliyor  Avustralya yerlileri arasında olgunlaşma törenini on beş yirmi yıl sürdüren soylar da varmış   Bu eğitim yolunun temelinde,Dionysos ile Osiris mitlerinin en önemli öğesine sıkı sıkıya bağlı derin bir anlam, bir inanç yatıyor: Ölüp sonra yeniden yaşama dönmek-tıpkı güzde ölüp ilkyazda yeniden yeşeren doğa gibi  Olgunlaşma törenlerinde de erkeğin doğabilmesi için çocuk öldürülüyor, ya da başka bir deyişle delikanlının içindeki çocukluk eğilimleri öldürülüyor  İLK REJİSÖR Başlangıçta büyü,herkesin işi  Ama zamanla, büyüler çoğalıp çeşitlileştikçe,karışıklaştıkça durum değişiyor  Avcılıkla ,savaşçılıkla büyücülüğün, bir arada yürütülemeyeceği anlaşılıyor  Böylece büyücülük herkesin bilmesi gereken ikinci bir iş değil de,ayrı bir iş olarak önem kazanıyor  Büyüye en yatkın kişiler seçilip büyücülükle görevlendiriliyorlar  Büyücülerin tanrılarla ilintiler kurması,ataların,ruhların gücünü taşıması gerekiyor  Seçkin kişi durumuna yükselen büyücüler ise, yerlerini sağlama bağlamak isteğini duyarak törenleri gittikçe karışıklaştırıyorlar  Zamanla büyücüler arasından biri baskın çıkıyor  Tek büyücüye geçiliyor  Ruhların yardımıyla hastaları iyileştirmek,avı çoğaltmak, yağmur yağdırmak derken büyücü topluluğun en güçlü kişisi tanrıların,ataların elçisi olup çıkıyor  İşte bu yükselişin bir noktasında ilkel tiyatronun rejisörüyle karşılaşıyoruz  Önceleri el birliğiyle ortaya konan oyunların yerini büyücünün ortaya koyduğu daha karışık oyunlar alıyor  Müziği,dansları, olaylar dizisiyle ilkel tiyatro büyücülerin rejisörlüğüne bırakılmış oluyor  Kadın şamanlar, kadın büyücüler de yok değil ama ilkel toplulukların büyük çoğunluğunda hem törenlere katılanlar,hem de büyücüler erkeklerden seçiliyor  Bir çok yerlerde kadınlara, seyircilik bile yasak, Buna karşılık, Avustralya’da kimi topluluklarda (temiz olmadığına inanılan) kadınların şarkı söylemelerine,sahne dışından oyunlara katılmalarına izin veriliyor  Eskimolar ve Kızılderililerse kimi danslara,törenlere kadınların da katılmasını hoş görüyor,seyirciler arasında yer almalarına da engel olmuyorlar  | 
|   | 
|  | 
|  |