![]() |
İstiklal - 8 Kişilik Skeç |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İstiklal - 8 Kişilik Skeçİstiklal - 8 Kişilik Skeç KİŞİLER ADALI HÜSEYİN (30 yaşında) – İHTİYAR KöYLÜ (70 yaşında) – KAZA KAYMAKAMI (40 yaşında) – HAPİSHANE MÜDÜRÜ (60 yaşında) – SAVCI (35 yaşında) – ADLİYE MÜFETTİŞİ (45 yaşında) – BİR ECNEBİ SUBAY (30 yaşında) TERCÜMAN (50 yaşında) – İKİ JANDARMA ![]() SAHNE (Akdeniz kıyılarında bir kaza merkezinin hapishanesinde müdür odası ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BİR JANDARMA (Kapıdan girerek müdüre) — Müdür bey, Kaymakam, beyle Savcı bey geldi… Yanlarında bir de yabancı var… MÜDÜR (Yerinden fırlayıp üstünü başını düzelterek) yursunlar… buyursunlar… (Kapıya doğru koşar ![]() ![]() MÜDÜR — Sefa geldiniz beyefendi… Gece yansından sonra teşrif ettiğinize nazaran hiç uyumamış olacaksınız ![]() MÜFETTİŞ — Evet efendim… öyle oldu… Kasabanın bir heyecanlı gecesine rastgeldik… KAYMAKAM (Müdürü süzerek) — Siz de pek uyumuşa benzemiyorsunuz ![]() MÜDÜR (Gülümseyerek) — İyi keşfettiniz Kaymakam bey… Bendeniz de uyumadım… On beş seneden beri kasaba hapishane müdürüyüm… İlk defa idam cezasına tesadüf ediyorum… (İçini çekerek) Düğünler gibi bu işler için de az çok hazırlık lâzım geliyor… Geçerken belki görmüşsünüzdür… Cami meydanında darağacım kuruyorlar… Ara sıra çıkıp nezaret ediyorum… SAVCI (Gülerek Müfettiş’e) — Mesleğine pek uymaz amma hapishane müdürümüz şairdir… Eski tarzda gazeller yazar… Böyle bir vakanın kendisini ne kadar müteessir edeceğini tahmin buyurursunuz… MÜDÜR — Müteessir olmamak elde değil… Maamafih bendeniz o kadar yufka yürekli bir insan değilim… Bilhassa vazife başında… Yani bendenizi öyle zayıf, iradesiz, aciz, korkak bir insan olarak tanımamanızı rica ederim Müfettiş bey… MÜFETTİŞ (Gülümseyerek) — Ne münasebet efendim… İdam, cezaların en ağırıdır… Bu çirkin ölüm en taş yüreklileri bile müteessir eder… Fakat ne yaparsınız ki zarurî… Umumun selâmet ve emniyeti için ara sıra bu çareye başvurmak lâzım geliyor… KAYMAKAM — Maalesef öyle Müfettiş bey… Meselâ biraz sonra asılacak adam memleketin en uslanmaz bir çapkınıydı… Bütün kasaba halkı ondan yaka silkerdi… Birçok kimseler onun asılmasını bir bayram addediyorlar ![]() MÜDÜR — Hakikaten öyle Müfettiş bey… Adalı Hüseyin denen bu adam iki günde bir vukuat çıkarır, buraya gelirdi… Birkaç gün yahut birkaç ay yattıktan sonra hapishaneden çıkarken dilim döndüğü kadar, nasihat ederim… Sözlerim bir kulağından girer, bir kulağından çıkardı… “Pekâlâ Müdür bey, pekâlâ… Uslu otururuz amma insanlık halidir… Sen yine ihtiyaten benim odayı hazır tut” derdi… Hasılı Adalı burasını otele çevirmişti… KAYMAKAM — Ona nasihat eden sade Müdür bey değildi… Ben de senelerce bu çapkınla uğraştım… Hattâ, bu başına gelecek şeyi evvelden kendisine haber verdim; “Adalı! Sen bu gidişle galiba darağacında can vereceksin” dedim… SAVCI — Ne yapalım, kendi düşen ağlamaz… MÜFETTİŞ (Kaymakama) — Benim, meseleden haberim yok… Bir kadın meselesi demiştiniz değil mi efendim? KAYMAKAM — Evet bir kadın meselesi… Yolsuz bir kadın için memleketin en kahraman, en temiz bir delikanlısına kıydı… SAVCI — Kanaatimce kimsenin ölümü bu serserininki derecesinde haklı olamaz ![]() MÜFETTİŞ (Köşedeki düşünen ihtiyarı görerek) — Bu adam kim? HAPİSHANE MÜDÜRÜ — öldürülen biçarenin babası ![]() MÜFETTİŞ — Burada ne arıyor? KAYMAKAM — Dün ayaklarıma kapandı… “izin verin oğlumu öldürenin nasıl öldüğünü gözümle göreyim” diye yalvardı… MÜFETTİŞ (İhtiyara doğru yürüyerek merhametle) — Baba keşke sen gidip yatsan… Bak ihtiyarsın… Oturduğun yerde uyukluyorsun… Hasta olacaksın… KöYLÜ (Yavaş yavaş yerinden kalkar) — Ben mi uyukluyorum bey? ![]() ![]() MÜFETTİŞ — Hakkın var baba… Allah sana sabır versin ![]() KöYLÜ — “Onun ipini bana çektirin” diye yalvardım, razı olmadılar… Bari gözümle göreyim ölüm kolay mı imiş… (Göğsüne yumrukla vurup içini çekerek ve ağlayarak) Ah, bey… benim oğlumu göreydin sen de yanardın ya… Ne filiz gibi delikanlıydı! İki elim koynumda kaldı… Yazık değil mi bu yaşta bana? ![]() ![]() KAYMAKAM (Müfettişe) — Bu adamın hali hakikaten yürekler acısıdır… Dediği gibi oğlundan başka kimsesi de yoktu… Şimdi böyle sürünecek vaziyete düştü… MÜFETTİŞ — Vah biçare vah… KAYMAKAM (Saate bakarak) — Vakit geliyor galiba Müdür bey… MÜDÜR (Asabiyetinden sakallarını çekerek) — Ah şu gece bir geçse… Şu iş bir hayırlısıyla olup bitse… (Dışarıda köpek ulumalarıyla karışık birkaç otomobil kornası… Bir otomobilin sokakta durduğu işitilir ![]() KAYMAKAM — Garip şey… Kasabamızda otomobil yok… Bu saatte kim gelmiş olabilir? MÜFETTİŞ — Şunu bir anlayım bakalım Müdür bey ![]() MÜDÜR — Hay hay efendim… (Müdür soldaki kapıya giderken kapı açılır, jandarma girer ![]() JANDARMA (Kaymakama) — Efendim bir ecnebi subayı ile tercümanı geldi… Sizi istiyorlar… Evinize uğramışlar ![]() KAYMAKAM — Bir ecnebi subayı mı? Şaşılacak şey ![]() (Kapıda formalı bir ecnebi subayı görünür… Göğsünde büyük bir kordon var… Arkasında orta yaşlı bir tercüman ![]() JANDARMA (Tercümana Kaymakamı göstererek) — Kaymakam bey bu beyefendidir… KAYMAKAM — Buyurun efendim… Beni mi istediniz…Kimsiniz? (Subay ve Tercüman selâm verirler ![]() KAYMAKAM (Sandalye göstererek) — Buyurun efendim… (Subay işaretle reddeder ![]() TERCÜMAN — Kaymakam bey zatıâlinizsiniz değil mi? KAYMAKAM — Evet… TERCÜMAN (Bozuk bir telâffuzla) — Devlethanenizde aradıksa burada olduğunuzu söylediler ![]() ![]() ![]() KAYMAKAM — Kumandanın arzulan nedir? TERCÜMAN — Efendim burada Adalı Hüseyin isminde bir delikanlı idama mahkûm edilmiş… Sanırım ki birkaç saat sonra hüküm infaz edilecekmiş… Malûmu âliniz bu çocuk “Terma” Adası ahalisindendir ![]() ![]() ![]() ![]() (Kaymakam, Sava, Müfettiş, Hapishane Müdürü hayretle birbirlerine bakarlar aralarında konuşurlar ![]() KAYMAKAM — Tercüman efendi… İzahatınız bize biraz karışık geldi… Kanunlarımızın idama mahkûm ettiği bir adamı size teslim etmemizi mi istiyorsunuz? TERCÜMAN — Evet Kaymakam Bey ![]() KAYMAKAM — Devlet mahkemesinin idama mahkûm ettiği bir mücrimi kimsenin kimseye teslim etmeye hakkı yoktur… Bunu kumandan Galo Hazretleri de pek iyi bilirler… TERCÜMAN (Yaverle konuştuktan sonra küstah bir tavırla) — Yaver efendi buyuruyorlar ki General Galo Hazretleri lâzım gelen hakkı ve… kuvveti kendilerinde bulmasa idiler böyle bir işe teşebbüs etmezlerdi ![]() ![]() TERCÜMAN (Sinsi ve küstah) — Kaymakam bey bendeniz Türkiye’de büyümüşüm… Türkleri severim… İstemem ki onlara bir zarar gelsin ![]() ![]() ![]() KAYMAKAM — Peki Vali Paşa ne cevap verdi? TERCÜMAN — Vali Paşa mabeyinden yetişme bir ferasetli paşadır ![]() ![]() (Yavere işaret eder ![]() ![]() TERCÜMAN — Buyurunuz beyefendi… (Kaymakam büyük bir heyecan içinde zarfı yırtar… Kâğıtları çıkarır… Müfettiş, Savcı ve Hapishane Müdürü de ona yaklaşırlar, sessizce okurlar… Sonra heyecan ve nefretle birbirlerine bakarlar ![]() KAYMAKAM — Ne dediniz? SAVCI — Kepazelik… MÜFETTİŞ — Namussuzluk… Devlette iki paralık haysiyet bırakmadılar… SAVCI — Ne bedbaht insanlarmışız yarabbi! KAYMAKAM — Şimdi ne yapacağız beyefendiler… İsabet ki yalnız değilim… SAVCI — Evet, seri bir karar vermek lâzım… MÜFETTİŞ (Büyük bir ümitsizlik içinde acı acı gülümseyerek) — Karar verilmiş gitmiş… Elinizi yüzünüze kapayıp Adalı’yı bunlara teslim etmekten başka yapılacak ne iş var? KAYMAKAM (Ellerini oğuşturarak) — Ben namussuzluğu nasıl yapacağım? MÜFETTİŞ (Deli gibi) — Sana ne oluyor azizim? Ecnebi kapitülâsyonu kabul eden bir devlet her türlü --------liği ezelden kabul etmiş, sineye çekmiş bir devlet demektir… Vali Paşa, mabeyin usulü, lâkırdıyı ağzında gevelemekle beraber Adalı’nın teslimini hemen açıktan açığa emrediyor… (İhtiyar köylü bu muhavereye kulak kabartmıştır ![]() ![]() İHTİYAR (Yavaş yavaş kaymakama yaklaşır) — Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın ![]() KAYMAKAM (Hiddetle) — Ne olacak baba… Oğlunun katili ecnebî tebaasıymış… Düşman gemileri üstümüze toplarını çevirmişler Adalı’yı istiyorlar… Sağ salim onu teslim edecekmişiz ![]() İHTİYAR (Evvelâ vurulmuş gibi sendeler, sonra derin ve saf bir bakışla Kaymakam ve arkadaşlarına) — Etmeyin efendiler… Benim gibi dertli bir ihtiyarla eğlenmek günahtır… Sizin gibi efendilere yakışmaz… KAYMAKAM — Ne eğlenmesi baba… Bizde eğlenecek hal var mı? İHTİYAR (Kaşlarım çatarak ağır ağır) — Eğleniyorsunuz… Koca devlet, koca Türk Devleti; mahkemesinin kararını bozdurur mu? Mahkûmunu eliyle düşmana teslim eder mi? Bunu benim ihtiyar kafama sokamazsınız ![]() MÜFETTİŞ (Derin bir teessür içinde) — Sus baba sus… Bu sözlerinle bizleri, memleketin münevver denen adamlarını yerin dibine sokuyorsun… KAYMAKAM (ihtiyarın omuzunu, yanaklarım okşayarak) — Bunun sebeplerini sana anlatmak, senin saf, mübarek başına sokmak kabil değil babacığım… Fakat bu iş böyle… Bizim de senin kadar yüreğimiz yanıyor… Utancımızdan yere geçiyoruz… Fakat böyle itaat edeceğiz, Adalı’yı teslime mecburuz ![]() İHTİYAR (Teessürü gittikçe korkunç bir hiddete dönerek bağırmaya başlar) — Kabul etmem… Ben adalet isterim… Kanıma kan isterim… Bu milletin namusu var… Siz onu teslim etseniz bile ben parçalarım… Bakmayın ihtiyarlığıma, ben de genç oldum, bu milletin namusu için ben de kanımı döktüm… (Ecnebi zabitine hücum edecek gibi) Sen kim oluyorsun? (Jandarma İhtiyarı kolundan yakalar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İstiklal - 8 Kişilik Skeç |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İstiklal - 8 Kişilik SkeçKAYMAKAM — Baba aklının ermediği işe karışma ![]() ![]() İHTİYAR — Bey sen buranın kaymakamısın… Büyüğiimüzsün… Yarın ahrette iki elim yakanda olsun eğer… KAYMAKAM (Hiddetle bağırarak) — Sus dedik baba… Şimdi seni dışarıya attırırım ![]() TERCÜMAN — Malûm efendim, malûm… Yaver efendi deanlamıştır… Ziyam yok… KAYMAKAM (Müfettiş ve Savcıya) — Adalı’yı veriyoruz değil mi? MÜFETTİŞ (Omuz silker) — Başka çare var mı? ^ SAVCI — Ne zillet yarabbi ne zillet… MÜDÜR — Bu gidişle bakalım daha neler göreceğiz… KAYMAKAM (Müdüre) — Adalı uyanık mı? MÜDÜR — Uyandırmıştık… KAYMAKAM — Bu sabah asılacağını biliyor muydu? MÜDÜR — Maalesef biliyordu… Adalı’ya fena halde diş bileyen üç kişi münasebetsizlik ettiler… Gece pencerenin önünde: “Adalı Allah bugünleri bize gösterdi ![]() KAYMAKAM — Hakikaten can sıkacak bir münasebetsizlik! Ne yaptı? Korktu mu? MÜDÜR — Elbette korkmuştur… ölüm bu… Fakat yine de şirretliği elden bırakmadı… Pencereden dehşetli küfürler etti ![]() ![]() KAYMAKAM — Hakikaten misli görülmemiş bir şerir… Yazık ki elimizden kurtuluyor… (Bu muhavere esnasında ihtiyarın heybesinden bir bıçak çıkardığı gizlice cebine soktuğu görülür ![]() KAYMAKAM — Haydi Müdür bey… Emir ver de getirsinler… MÜDÜR — Başüstüne Kaymakam bey… (Müdür çıkar ![]() KAYMAKAM (Sessizce ve sakin duran ihtiyara) — Baba… ne yapalım kader böyle imiş… Haydi artık git… İHTİYAR (Sinsi bir mazlumlukla) — Bir ziyanım dokunuyor mu ki bey ![]() KAYMAKAM — Hayır ama belki heyecanlanırsın… Bağırıp çağırmaya kalkarsın… İHTİYAR — Yok bey… Bağırıp çağırmayacağım… KAYMAKAM — Söz veriyor musun? İHTİYAR — Veriyorum bey, ![]() ![]() (Adalı’nın dışardan bağırdığı işitilir ![]() KAYMAKAM —- Hâlâ edepsizliğinde devam ediyor ![]() ![]() ![]() ADALI (Saç baş karmakarışık, küstah bir tavırla Kaymakama) — Hayrola… Böyle erken erken ne zahmet? Sizi leş kargaları sizi… Ulan hayırlı bir iş var deseler bu vakit yatağınızdan kalkar mısınız ya… Herifçi oğulları gidi… Bunlar da seyre mi geldi? KAYMAKAM — Terbiyesizlik etme Adalı… ADALI (Dişlerini gıcırdatarak kinle) — Şu ellerimdeki demir olmasa bana bu cevabı vermezdin ya… Dua et ulan… Hepiniz gözünüz aydın artık… KAYMAKAM — Adalı bu lâkırdıların sırası değil ![]() ![]() ![]() ADALI — Ulan utanmadan bir de benimle alay mı ediyorsunuz be? KAYMAKAM (Jandarmaya) — Çözün ellerini… (Jandarma yürür… Adalı’nın bileklerindeki kelepçeyi çıkarmaya başlarlar… Adalı hayretten taş kesilir ![]() ADALI (Şaşkın şaşkın etrafına bakarak) — Bu ne iş bu… Bu ne iş bu? (Kelepçe çözülmüştür ![]() KAYMAKAM — Serbestsin ![]() ADALI (Derin bir nefes alarak) — Hay Allah razı olsun be… Terbiyesizlik ettik ama kusura bakma… (Bir çocuk sevinci içinde) Yaşamak tatlı şey be yahu… Bari ben de bir daha uslu oturayım… (Kaymakama) Eksik olmayın ![]() KAYMAKAM — Bizim devlete dua etme… Senin kendi devletine dua et… ADALI — Kimmiş benim devletim? KAYMAKAM — Senin memleketin neresi? ADALI — “Terma” adası… KAYMAKAM — “Terma” adasını Türklerden alan devlete dua et… Bize kalsa işin fenadır… Onlar seni kurtardı… (Subayla Tercümanı gösterir ![]() ADALI — Anlayamıyorum, anlayamıyorum ![]() TERCÜMAN (Bir adım ilerler, nutuk söyler gibi tane tane) — Adalı… Kaymakam beyin söyledikleri doğrudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() elini sık… ADALI (Büyük bir gurur ve istihfaf ile Tercümanı süzerek)— Sen kimsin? TERCÜMAN — Ben General Galo Hazretlerinin tercümanıyım… ADALI — Anlaşıldı… Anlaşıldı… Sen ister bu efendiye, ister General Galo dediğin adama benim tarafımdan şu sözleri söyle… Ben aşağılık bir serseriyim… Herkesin bildiğini ne saklayayım… Binbir türlü marifetim, pisliğim vardır… Bu yetmiyormuş gibi bir kardeşimin kanma da el bulaştırdım… İstemezdim ama oldu… Ne yapayım… Kader… Talih… Fakat benim bütün ahlâksızlıklarıma, pisliklerime karşı bir tek iyi tarafım vardır… Benim memleketimin, devletimin işine yabancıların, dost olsun, düşman olsun, ecnebinin burnunu, parmağını sokmasına tahammül edemem… Benim devletim, benim kanunum beni ölmeye mahkûm ediyor… Haksız yere bile olsa benim devletimdir, benim milletimin kanunudur… (Heyecanı artmış, sesi tıkanarak) Unutma amma… ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ADALI (Gülerek masum bir tavırla) — Kaymakam bey… Emret şuna… Beni kızdıracak… yine kavga çıkaracağım… küfredeceğim… Gözünle görüyorsun ya! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İHTİYAR (Kaymakama) — Bey, sana ses çıkarmayacağım diye söz verdim… Lâkin yüreğim yanarak yalvaracağım… Bırak beni Adalı’ya iki çift lâkırdı söyleyeyim… (Adalı ya yanaşır, cebindeki bıçağı çıkarıp gösterir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (İhtiyar Adalı mn boynunda hıçkıra hıçkıra ağlarken perde iner ![]() Reşat Nuri GÜNTEKİN |
![]() |
![]() |
|