Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
faciasında, kurtulanlar, refah

Refah Faciasında Kurtulanlar

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Refah Faciasında Kurtulanlar




Refah faciasında kurtulanlar





Denizaltı filomuzun tarihindeki ilk ve en büyük kayıp: ‘Refah Faciası’

Bugün ‘Refah Faciası’nın üzerinden tam 65 yıl geçmiş olmasına rağmen, bazı sorular hâlâ yanıtını bulamamıştır:

• II Dünya Savaşı'nın en kritik günlerinde, İngiltere’de yaptırılan 4 denizaltıyı almaya giden askerî kafileyi taşıyan Refah şilebini, 23 Haziran 1941 gecesi, Mersin açıklarında kim torpilledi?

• Bu önemli sefer için, neden Refah gibi yaşlı bir gemi seçildi? Daha sonra, mahkeme safhasında, kimi yetkililer, ‘casuslarının dikkatini çekmemek için’ bu yola başvurulduğunu öne sürmüşlerse de, bu açıklamanın tatmin edici olmadığı ortadadır

• Refah yola çıkarken, neden savaş gemilerinin cirit attığı Akdeniz’in koşullarına uygun olarak donatılmadı? Refah’ta sadece mürettebat için iki filika bulunuyordu 200 kişilik bir askerî kafilenin yolculuk yapacağı gemideki filikaların sayısı neden çoğaltılmamıştı?

• Asker ve sivil 167 deneyimli denizcinin canına mal olan ‘Refah Faciası’ olayında, eksik önlemler nelerdi? Refah yola çıkarken, neden Akdeniz’deki hava ve deniz keşif raporları kaptana iletilmemişti?

• Refah yola çıkmadan önce, herhangi bir olasılığa karşı, gemide neden can kurtarma ve tahliye tatbikatı yapılmamıştı?

• Refah’ın telsizi eski ve gemi elektriğiyle çalışan cinsten idi Gemide elektriğin kesilmesi, Refah’ın telsizinin de susmasına ve çevreyle bağlantısının kopmasına yol açmıştı Geminin telsizi çalışsaydı, Kıbrıs ve Mersin’den yardım gelmesi gelecek ve can kaybı büyümeyecekti Gemiye neden yeni bir telsiz konulmadı?

• Refah’ın kaptanı İzzet Dalgakıran tarafından saptanan rota, neden gemiye binen İngiliz irtibat subayı tarafından değiştirilmişti?

• Olay sırasında, Akdeniz’de gerek Müttefik ve gerekse de Mihver devletlerinin savaş gemileri ve denizaltıları cirit atıyordu Refah’a neden refakatçi olarak bir savaş gemisi verilmemiş ya da bir denizaltı şilebi koruma görevini üstlenmemişti?

Bu ve benzeri kimi soru işaretleri hâlâ yanıtını ararken son günlerde, Refah Faciası hakkında yeni bir kitap yeni iddialar da gündeme getirdi:

Denizcilik tarihi çalışmalarıyla tanınan Osman Öndeş’in uzun yıllara yayılan araştırmasının ve tanık söyleşilerinin yer aldığı “Refah’ı kim batırdı?” adlı kitabı, Denizler Kitabevi tarafından şu sıralar yayımlandı

Kitabın ilk bölümünde Öndeş, geminin nasıl battığı konusundaki senaryolara yeni bir bakış açısı getiriyor: Refah şilebi batırıldıktan sonra, bunun bir denizaltı saldırısı olduğu tahmin edilmiş; ancak hangi ülkenin bu saldırıyı gerçekleştirdiği belirlenememişti

Refah Faciası’ndan iki yıl sonra, İskenderun’daki İtalyan Başkonsolosluğu’nda diplomat olarak görülen Luigi Ferraro isimli bir sualtı komandosu tarafından, İskenderun ve Mersin limanlarından denize açılan krom yüklü dört geminin batırılması olaylarına dikkat çeken Osman Öndeş, Refah’ın da bu gemiler gibi, şilebin altına önceden konulan sualtı mıknatıslı mayınların patlatılması sonucu battığını öne sürüyor

Kitabın ikinci bölümünde ise, Refah’ın batırılması ve sonrasında yaşananlarla ilgili anlatımlar sunuluyor Osman Öndeş’in, askerî kafileden ve gemideki mürettebattan olup da faciadan kurtulanlarla yaptığı söyleşiler; ‘Refah Faciası’na ilişkin mektuplar, soruşturma süreci ve mahkeme kayıtlarıyla ilk kez yayımlanan fotoğraflar, bu ikinci bölümde yer alıyor

Biz de Popüler Tarih olarak, ‘Refah Faciası’nın 65 yıldönümünde, olayı geniş bir çalışma çerçevesinde ele aldık

Popüler Tarih’in yazı ailesinden gazeteci arkadaşımız Ertan Ünal, konuyu araştırdı

Şimdi önce, facianın patlak verdiği günlerin ortamına dönelim Türkiye, II Dünya Savaşı’nın ilk sıcak etkilerini 1940 yılında hissedilmeye başlar Muhtemel bir Alman saldırısını sınırda karşılamak amacıyla, Kırklareli ve Edirne’den geçen, daha sonra da Çatalca’ya kadar uzatılan, adını da dönemin Genelkurmay Başkanı’nın soyadından alan ‘Çakmak Hattı’ kurulur

Boğazlar çevresindeki 6 ilde de, olağanüstü durum ilan edilirken, genel karartma uygulanmasına başlanır

Alman orduları 1941 Şubat’ında Balkanlar üzerine bir çığ gibi inerken, Türkiye’deki tedirgin bekleyiş de son haddini bulur 1939’dan beri ‘Yıldırım Savaşı’ taktiğiyle çeşitli cephelerde peş peşe zaferler kazanan Alman ordularının öncü tümenleri, Romanya’yı işgal ettikten sonra, Bulgaristan içlerinde ilerlemeye başlar

Takvimler 17 Şubat 1941’i gösterdiğinde, öncü birliklerin Bulgaristan-Türkiye sınırına varmasına az bir zaman vardır Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberi daralır Ankara, heyecanlı bir bekleyiş içindedir

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Franz von Papen, bu tedirginliği ortadan kaldırmak için, ülkesinin Türkiye’ye saldırmayacağı konusunda yetkililere güvence verirken, müttefik ülkelerin temsilcileri de, başta İngiltere Büyükelçisi olmak üzere, Türkiye’yi kendi saflarında savaşa sokmak için çaba harcarlar Türkiye, her iki blok için de vazgeçilmez derecede önemli bir ülkedir

Türkiye savaşa girecek miydi? Yoksa ani bir saldırı ile, savaşa girmek zorunda mı bırakılacaktı?

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye’yi savaşın dışında tutma politikasını izler; tarafları silah, malzeme gibi isteklerle oyalama yolunu seçer

Beklenti tüm heyecanıyla sürerken, Büyükelçi von Papen’in 4 Mart 1941 günü İnönü’ye sunduğu Hitler’in mektubu, tedirginliği biraz olsun ‘hafifletir’

Hitler mektubunda, savaşı kendisinin çıkartmadığını iddia etmekte ve Almanya’nın Türkiye’ye saldırmayacağına dair güvence vermektedir

Bulgaristan’da bulunan Alman birliklerine, “Oradaki mevcudiyetlerinden dolayı yanlış bir anlam çıkarılmaması için,” Türk sınırından uzak kalmalarını emrettiğini de mektubunda vurgular

Cumhurbaşkanı İnönü’nün cevabî mektubuyla da, Türk-Alman ilişkileri yumuşarken, gelişmeleri dikkatle izleyen müttefiklerden İngiltere, Türkiye için tersanelerinde yapılan 4 denizaltının hazır olduğunu açıklar

Savaşın başlamasından kısa bir süre önce, Türkiye, ordusunu güçlendirmek amacıyla İngiltere’den bazı taleplerde bulunmuş ve 1930’da yapılmış olan bir karşılıklı yardımlaşma sözleşmesi gereğince, 4 denizaltı, 4 muhrip, 12 çıkarma gemisi ve 4 uçak filosu sipariş etmişti

İngiltere, tam bu kritik dönemde, Türk Hükümeti’ne bir mesaj göndererek, denizaltıların teslime hazır olduğunu bildirdi: ‘Burak Reis’, ‘Murat Reis’, ‘Oruç Reis’ ve ‘Uluç Reis’ adları verilen denizaltılar ile 4 uçak filosunu almak üzere, gerekli mürettebatın İngiltere’ye gönderilmesi isteniyordu

Dışişleri Bakanlığı’nın, durumu Başbakanlık katına bildirmesi üzerine görev, Millî Müdafaa ve Münakalat (Ulaştırma) bakanlıklarına havale edildi

Bu arada, oluşturulan komisyon, Türk donanmasının en seçkin denizcilerini, sicillerine bakarak saptandı ve İngiltere'ye gidecek olanları açıkladı

Bu büyük görev için, 19 deniz subayı, 63 deniz astsubayı, 68 deniz eri seçildi Kafilede ayrıca İngiltere’ye havacılık öğrenimine giden bir hava subayı ve 20 Hava Harp Okulu öğrencisi -ki bazı kaynaklarda, bunlardan 16’sının Kara Harp Okulu’nu üstün derece ile bitirdikleri için, İngiltere’de pilot olarak yetiştirilmesine karar verilen topçu, piyade, süvari, istihkam ve diğer sınıflardan mezun oldukları öne sürülmektedir- yer aldı

İngilizler, böylece Almanya’ya karşı kozlarını ortaya koyuyor, Türkiye’yi kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlardı Ama bir şartları vardı: Denizaltıları teslim alacak mürettebatın, en geç 25 Haziran 1941 günü, Mısır’ın Port Said Limanı’nda olmasını istiyorlardı Mürettebat, burada kendilerini bekleyecek olan meşhur Quenn Mary transatlantiği ile ve koruma altında İngiltere’ye gideceklerdi

Bu durum karşısında, Deniz Askerî Nakliyat Genel Komutanlığı’nın, İstanbul’da yaptığı araştırma sonucu, ‘Barzılay ve Benjamen Vapur Kumpanyası’na ait Refah şilebi kiralanır

Geminin sahiplerine, şilebin Mısır’a giderek Millî Müdafaa Vekâleti’ne ait kimi malzemeleri Türkiye’ye getireceği söylenir

İzzet Dalgakıran’ın kaptanlığını yaptığı ve 28 mürettebatı bulunan Refah şilebi, 16 Haziran 1941 günü, İstanbul’dan Mersin’e doğru hareket eder

Gemi alelacele sefere hazırlanmıştır ve ‘asıl amaç’ gemi kumpanyasından gizlendiği gibi, kaptana da bildirilmediğinden, Refah, eksiklikler içindedir



Alıntı Yaparak Cevapla

Refah Faciasında Kurtulanlar

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Refah Faciasında Kurtulanlar




21 Haziran 1941 günü Refah şilebi, Mersin limanına demir atar
Bu arada, alelacele Ankara’ya giderek Deniz Kuvvetleri'nden yolluk ve harcırahını alan denizciler de, Mersin’e gelmeye başlarlar Ancak 40 yaşındaki bu yorgun şilebin görüntüsü, kafiledeki tüm denizcileri hayal kırıklığına uğratacaktır
Bu durumda yapılacak olan, gemiyi mümkün olduğu ölçüde yolculuğa uygun hale getirmektir Önce iskele ve sancak taraflarıyla, ambar kapağına büyük boy birer Türk bayrağı resmedilir
Gece projektörlerle aydınlatılacak bu bayrak görüntüleri, geminin milliyeti hakkında bilgi vermeye yeterlidir Daha sonra, Mersin’deki Deniz Harp Okulu’ndan ödünç yataklar alınır; güverteye de alelacele birkaç tuvalet kondurulur
Aslında Refah, 1901 yılında İngiltere’de Sunderland’daki aaagahlarda yapılmış; 102 metre 20 santim boyunda, 14 metre 80 santim eninde, 7 metre su çekerinde bir tekneydi
Gemi, 1 adet 3 genişlemeli buhar makinesi ile 8,5 mil hız yapabiliyordu Ama son yıllarda eskilikten dolayı, hızı daha da düşmüştü ‘Sunderland’ adıyla denizlere açılan gemi, birkaç kez sahip değiştirdikten sonra, 1931 yılında Barzılay ve Benjamen Firması tarafından satın alınmış, ‘Perseveranza’ olan adı ‘Refah’ olarak değiştirilmişti
Gemide sadece 24’er kişilik 2 filika vardı Personel ile birlikte 200 kişiyi bulan yolcular için; yer de, yatak da, yiyecek de, tuvalet de yoktu Zaten kafile başkanı Yarbay Zeki Işın da, gemiyi gezdikten sonra, “sefere elverişli olmadığını” Ankara’ya, yetkililere bildirmişti
Her neyse; biz şimdi geminin hazırlanması safhasına dönelim: Yeterli yiyecek ikmali de yapıldıktan sonra, gemi harekete hazır hale getirilir Son anda, şilebe bir İngiliz subayı biner: ‘İrtibat subayı’ olduğu söylenen bu subay, Refah’ın kaptanı İzzet Dalgakıran’ın belirlediği rotayı değiştirerek yeni bir rota verir
Tam da o günlerde, uluslararası ilişkilerde beklenmedik gelişmeler olur: 18 Haziran 1941 günü, Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması imzalanır Bu antlaşma İngilizleri çileden çıkarırken, güneyini güvence altına alan Almanya için, 22 Haziran 1941 günü Sovyetler Birliği’ne saldırarak Barbarossa Harekâtı’nı başlatabilmenin ilk dönemeci olur
Bu tarihten bir gün sonra da, 23 Haziran 1941 günü, saat 1730’da Refah sessiz sedasız Mersin limanından demir alır
Geminin çeşitli noktalarına; köprü üstüne, güverteye, ambar kapakları üstüne ve kıç bölümüne yayılmış olan kafile, Mersin’den alınmış akşam yemeğini yerken, yabancı denizaltıların av alanı haline gelmiş Akdeniz’de, tehlikeli bir yolculuk başlar
Hafif bir lodos esmektedir; karanlığın içinde sadece gemi motorlarının uğultusu yankılanır Saatler 2230’u gösterirken, gemi korkunç bir patlama ile sarsılır: Bordasına yediği torpille açılan gedikten, içeri hızla su dolmaya başlar
Refah şilebi, milliyeti belirsiz bir denizaltının attığı torpille, tam ortasından ikiye bölünür; mevcut iki filikadan biri, içinde uyuyanlarla birlikte havaya uçar, elektrik düzeneği bozulduğundan cereyanlar kesilir, telsiz susar Güvertedekilerden kimi patlamayla şehit düşer, kimileri ise, can havliyle kendilerini attıkları denizde köpek balıklarının kurbanı olur
Hayatta kalanlar, mevcut tek filikanın başına hücum eder Refah’ın yolcularından Yüzbaşı Nevzat Erül, tabancasını çekerek, filika başındakileri, ‘Burada kumanda bendedir’ diyerek düzene sokar Tam 24 kişiyi filikaya bindirdikten sonra, kaptan köprüsündeki İzzet Dalgakıran’ı ve kafile başkanı Yarbay Zeki Işın’ı filikaya çağırır
Kaptan ve Zeki Işın, ikisi birlikte, filikadakileri selamlayarak, “Siz gidin, kurtulmaya çalışın Biz gemide kalacağız” derler Bu arada, geminin batmadığını gören bazı denizciler, yeniden gemiye çıkarak sal yapmak amacıyla malzeme aramaya başlar: Kimi, birkaç saat önce tamamlanan tuvaletlerin ahşap kapılarını sökmeye çalışırken, kimileri de, ambar kapısını kırmaya çalışırlar
Filikaya binenler ise, denize inemezler; çünkü sandalı indirmeye yarayan matafora çalışmaz Bu yüzden geminin batmasını beklerler; ama bu bekleyiş işlerine yarar Gemiden aldıkları yiyecekleri, sandala doldururlar
Bundan sonrasını, faciadan kurtulanlardan Muhittin Darga ile 1983 yılında bir röportaj yapan yazar Erhan Demirutku'nun kaleminden okuyalım: “Kurtulma ümidimizi kaybetmemiştik Filikayı kaldıramadığımız için, saat 0200’ye kadar, geminin yavaş yavaş batmasını bekledik Filika su seviyesine gelir gelmez, içine atladık
Muhittin Darga anlatımını şöyle sürdürür: “İngiliz, sandala atlayamamıştı Sonradan boğulduğunu öğrendik Torpillendiğimiz sırada, kurtuluruz ümidiyle denize atlayanlar da boğulmuşlardı
“Filika ile açıldığımızda, denizde yüzenlerden rastladığımız 3-4 kişiyi de sandala aldık Küreklerden direk yapıp battaniyeleri de yelken olarak kullandık
“Ben köprü üstündeyken, bir harita ile küçük bir pusula almıştım Bunun bize çok yardımı dokundu Kıbrıs’a gitmemiz, 10 millik yakınlığı yüzünden, daha elverişliydi; ama lodos bizi Türkiye kıyılarına doğru sürüklüyordu
Emektar Refah, 4 saat süreyle su üstünde kaldıktan sonra, tam ortasından ikiye bölünerek batar; donanmanın kıymetli denizaltıcılarını, hava kuvvetlerinin müstakbel pilotlarını, ölüme götürür
Yaptıkları bir sal üzerinde kendilerini denize atan Abdullah Şay, Kamil İnan ve Kadir Karaül ise, dalgalar ve soğukla boğuşurlar Sabaha karşı hava iyice soğur, üçünün de dişleri takırdamaya başlar Abdullah Şay çenesi donmasın diye atletini çıkarıp kemirmeye başlar Diğerleri de onu taklit ederler
25 Haziran sabahı, artık dayanacak halleri kalmaz; bir ara Kadir Karaül, “Bakın geliyorlar, bizi kurtarmaya geliyorlar” diyerek kendini denize atar ve dalgalar arasında kaybolup gider
Saatler sonra, iki denizci kendilerini ölümün kucağına bırakmaya hazırlanırken, hızla yaklaşan bir motor, onları alıp yaşama döndürecektir

Bu arada, bir başka motor da, bir kapı üstünde hayatta kalmaya çalışan havacı öğrenci Haydar Gürsan’ı sulardan çekip çıkarır
Yedi denizci ise, üzerine Türk bayrağının resmedildiği ambar kapağı üstünde, kıyıya ulaşmaya çalışır; 8 metre eninde ve 12 metre boyundaki bu kapak emniyetlidir, ama yol alamazlar
Sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, bu 7 denizciden 6’sı, “Yüzerek gidelim” diyerek kendilerini denize atar; geride kalan er Rahmi, dalgaların arasında kaybolup gidene kadar, onları bir süre izler
Er Rahmi, kapağın üstünde tek başına aç, susuz ne yapacağını kara kara düşünürken bir mucize gerçekleşir: İstanbul’dan İskenderun’a gitmekte olan ‘Doğan’ adlı gemi, aldığı telsiz emri üzerine, rotasını değiştirir, Refah'ın battığı bölgeye gelir Kurtarılırdığında, er Rahmi baygın haldedir
Filikaya binen 28 kişi ise, tam 20 saat 9 dakika süren bir yolculuktan sonra, 24 Haziran Pazartesi, saat 1910’da Karataş Feneri yakınlarında karaya ayak basar
Onları ilk gören, fenerci olur Önce yabancı zannederek ihtiyatlı davranan fenerci, daha sonra olayı öğrenince onları fenere götürür ve durumu ilgililere haber verir
Türkiye acı gerçeği böyle öğrenecektir Olay öğrenilince, askerî uçaklar havadan, motorlar denizden kazazede aramaya başlar Gün boyu süren aramalarda, sadece öykülerini aktardığımız 4 kişi bulunabilir
15 deniz subayı, 16 Hava Harp Okulu öğrencisi, 48 denizaltı astsubayı, 63 deniz eri ile 25’i gemi mürettebatından olmak üzere, toplam 167 kişi şehit düşmüştür Gemide, sürekli olarak üzerindeki can yeleğiyle dolaşan İngiliz subayı da boğulmuş ve ölü sayısı 168’i bulmuştur
Tam 11 kez tarafsızlığını ilan etmiş olan Türkiye’nin bir gemisine karşı girişilen bu saldırıyı kimse sahiplenmez Olaydan bir gün sonra, İngiliz Büyükelçisi Sir Knutchebull Huggessen, yaptığı açıklamada, “Olayı Akdeniz’de bulunan Alman ya da İtalyan denizaltıları meydana getirmiştir” derken, Alman resmî DNB Ajansı da, “İngilizlerin garip açıklaması vicdan rahatsızlıklarını kanıtlıyor İtalya’nın ve bizim olayla ilgimiz yok” diyerek İngilizlerin iddiasını yalanlar
Daha sonra, bir Fransız savaş gemisinin, Refah’ı Mısır gemisi zannederek batırdığı öne sürülür Oysa kurtulanlar, bir savaş gemi görmemişlerdir Bundan sonra suçlamalar İngiltere’ye yönelir: Acaba İngiltere, denizaltıları vermemek; daha da önemlisi, Türkiye’yi müttefikler safında savaşa sokmak için mi Refah’ı torpillemiştir?

Son zamanlarda bulunan bazı İtalyan ve Alman belgeleri ise, Refah’ın İtalyan bandıralı ve ‘Gondina’ adlı denizaltı tarafından batırıldığı iddialarını güçlendirmiştir
İtalyan Deniz Kuvvetleri tarafından yayımlanan ve II Dünya Savaşı’na ait bir raporda, Gondina’nın batırdığı geminin yerinin koordinatları verilmektedir Bu koordinatlar, Refah’ın battığı bölgeye uymaktadır
‘Refah Faciası’ ile ilgili adlî soruşturma açılırken, konu CHP grubunda tartışma nedeni olur ve bu tartışmalar, dönemin Ulaştırma Bakanı Cevdet Kerim İncedayı ile Millî Savunma Bakanı Saffet Arıkan’ın görevlerinden istifa etmelerine yol açar
TBMM tarafından bu konuda açılan soruşturma, 18 Aralık 1941’de sonuçlanır ve istifa etmiş olan bakanlar suçsuz görülür Daha sonra ikinci derecede sorumlu kişiler için açılan dava da, beraat ile sonuçlanır
Popüler Tarih için konuyu araştıran gazetece arkadaşımız Ertan Ünal, Refah Faciası’ şehitlerinden İ Ekicigil’in kardeşi Erdoğan Özekici ile de görüştü Refah Faciası şehitlerinden ‘Deniz Gedikli Çavuş’ İbrahim Ekicigil’in kardeşi Erdoğan Özekici, bize 65 yıl önceki bir aile dramını, kardeşinin mektubunun nasıl ölümünden sonra ellerine geçtiğini anlattı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.