Prof. Dr. Sinsi
|
Milli Mücadelede Ankaranin Yeri Ve Önemi
Milli mücadelede ankaranin yeri ve önemi

1918 Yılı sonları itibariyle Türklerin en önemli sığınak noktası Anadolu karadan ve denizden çok yoğun bir düşman kuşatması ve taarruzuyla karşı karşıya idi Balkan ve I Dünya Savaşı felaketlerinin enkazı altında kalan Türk Toplumunun artık tarih sahnesinden çekilmesi bekleniyordu Türk milleti, büyük insan kaybına uğramış, üretim ve ekonomisi durmuştu Devlet teşkilatının merkezi İstanbul işgal edilerek kontrol altında tutuluyordu En önemlisi bir milletin koruyucu “Akyuvar”, niteliğindeki ordusu lağvedilmişti Bütün bunlara rağmen 1919 yılı baharından itibaren tarihi bir faaliyete girişen Mustafa Kemal, Amasya, Erzurum, ve Sivas’taki çalışmaların sonucunu Ankara’ya taşıdı Burada kalıcı bir organizasyona geçerek, siyasi, askeri ve sosyal nitelikli hayati kararlar alarak, Türk Milletinin daha ölmediğini, yaşaması gerektiğini, yaşantısını da mutlak surette “İstiklâl” kavramıyla bütünleştirmesinin elzem olduğunu büyük inançla savundu Böylece Mustafa Kemal ve arkadaşları önderliğinde dünyanın beklemediği, büyük irade gücüne dayalı bir kurtuluş mücadelesi başladı
Ani reflekslerle düşmana silahla mevzi karşılık verme hareketleriyle başlayan kurtuluş mücadelesi, arka arkaya yapılan teşebbüslerle hayati müesselerini de oluşturmaya başladı Ankara’da bir millî meclis açılıp bir hükümet oluşturuldu Arkasından Anadolu’daki kanun düzeninin, Ankara’ya göre düzenlenmesine geçildi Bütün bunlar gerçekleşirken düşman da boş durmuyor, son bağımsız Türk coğrafyası olan Anadolu’nun etrafında adeta demir bir çember örüyordu Başta İstanbul olmak üzere Marmara bölgesi tüm İtilaf kuvvetlerinin kontrolündeydi Ege bölgesi ise İngiliz destekli Yunan kuvvetlerinin tahakkümüne geçmişti Güney’de Akdeniz sahillerinde İngiliz-İtalyan Fransız kuvvetleri geçit vermiyordu Güneydoğu’da ise, bölgedeki Türk halkı kıyasıya bir sıcak mücadele yaşıyordu Bütün bu kötü şartlar karşısında Türk Milli Mücadelesinin cephede zafer kazanması için mutlaka cephane ve lojistik ikmale ihtiyacı vardı
Besinsiz bir vücudun yaşama şansının olmaması gibi cephanesiz bir savaşın ve mücadelenin kazanılması da imkansızdı
Anadolu Coğrafyasının işgalden nasibini almayan tek yöresi Karadeniz Bölgesi’ydi Bu bölgenin de doğu kesiminde yerli Rum çeteleri huzur ve güvenliği yok etmişti Anadolu’nun ortasının dışarıya açılabileceği yegane güvenli bölge Batı Karadeniz olarak görünüyordu Bu bölgedeki Kastamonu-İnebolu limanı, söz konusu bölgenin denize açılan, dolayısıyla dışarıya bakan tek pencereydi Türk toplumunun “Ankara” adıyla atmaya başlayan yeni kalbinin, hayatiyetini devam ettirmesi İnebolu kapısından girdi yapacak, Kastamonu-Çankırı yoluyla ulaşacak mühimate bağlıydı Bu arada İstanbul-Ankara bağlantısını sağlayan yol da itilaf kuvvetleri ve bazı isyancı kesimlerin kontrolünde bulunuyordu Böylece İnebolu-Kastamonu-Ankara hattı Millî Mücadele’nin en hayati yolu haline geliyordu Bu ehemmiyet Millî Mücadele boyunca hiç eksilmedi
Millî Mücadele İnebolu-Kastamonu-Ankara hattı, şu güzergahı takip ediyordu: İnebolu, Küre, Ecevit, Şeydiler, Devrekani, Halkacılar, Şeker Köprü, Kastamonu, Beşdeğirmenler, Ilgaz, dibi, Ilgaz, Çomarın, Yenice köy, Kazancı, İnköy, Gündoğdu, Çankırı, Çandır, Kızılkaya, Kalecik ve Ankara Coğrafi ve tarihi şartların şekillendirdiği bu yol hattının bugünde büyük ölçüde aynı güzergahı takip ettiği gözlenmektedir İnebolu-Ankara hattında Yolcu Konaklaması ve güvenlik için çok sayıda han, otel ve karakol bulunmaktaydı Bunların bir kısmı Millî Mücadele sırasında yapılmıştı Bu barınak ve güvenlik noktaları şunlardı:
Merkez İnebolu Sübyan Çavuşun Oteli, Merkez -Küre Ahmet Çavuşun Oteli, Ecevit Herif Kâmil, Üyük Hanı, Ödemiş Hanı, Şeydiler Yumurtacı Hüseyin Ağa Hanı, Beşdeğirmenler, İlgaz Dibi Otelleri, II-gazdağ doruğunda Jandarma Karakolu, Çomarın, Yeniceköy, Kazancı Hanları, Kale Hanı, İnköy Hanları, Gündoğdu Jandarma Karakolu, Çankırı Hacı Kadir, Hafız Ağa Hanları, Hacıbey, Kalecik Yeni Han ve Ankara Taş Misafirhanesi
İstiklâl Savaşı süresince İnebolu-Kastamonu-Ankara hattının bir anda çok önem kazanıp adeta bir hayat damarı haline gelmesi güvenli oluşunun dışında coğrafi olarak elverişli bir güzergah oluşuydu Gerçekten Türk Milletinin yeni kalbi Ankara’ya denizden en yakın yer İnebolu idi İnebolu, Ankara için denize açılan en yakın ve en güvenli pencere idi İstanbul’dan Ankara’ya İstiklâl Mücadelesi’ne katılmak için harekete geçen çok önemli devlet erkanı ve aydınların büyük kısmı, İnebolu yolunu tercih etmişlerdi Gelenlerin başlıcaları: Trabzon Valisi Hamit Bey, Nurettin Paşa, Tunalı Hilmi, Eşref Edip, Rıza Nur, Hamdullah Suphi, Yusuf Kemal, Mehmet Akif, Osman Ağa, Mustafa Sagir, Hüseyin Hüsnü, Galip Paşa, Konya eski Valisi Semih Rifat, İzzet Paşa, Salih Paşa, Mithat Bey, Mehmet Emin, Yusuf, Akçura, Yakup Kadri, Rauf Bey, Buhara ve Azerbaycan heyetleri, Malta’dan gelen elli dokuz kişi, 1920-1922 yılları arasında İnebolu-Ankara hattını kullanmışlardı Görüldüğü gibi istiklâl harbinin önde gelen pek çok şahsiyeti İnebolu-Kastamonu-Çankırı yolu ve bu yol üzerindeki ahaliyle bütünleştikten sonra Ankara’ya geçiş yapmışlardı Gerçekten bu yol güzergahındaki halkın İstiklâl mücadelesine katkısı ender görülen bir gayret, fedakârlık ve inanca dayanmıştı Bu bölgedeki halkın mücadele bilinci ve kahramanlıkları tarih kitaplarında yer alacak değerde, hafızalarda unutulmayacak değerde hatıralardan olacaktı Halkın bu derece bilinçlenmesinde söz konusu yolu takip eden yüksek şahsiyetlerin halka yönelik heyecanlı, duygulu, bilgilendirme ve motive etme faaliyetlerinin bir sonucuydu
İnebolu-Kastamonu-Ankara Hattı ve İkmal
Hattın büyük Türk mücadelesine katkısı esasen mühimmat ve lojistik destek konusunda olmuştu İnebolu’da 1920 Ağustos’un da “Yükleme-Boşaltma Kumandanlığı” kurulmuştu Bu kumandanlık Umur-ı Bahriye Müdürlüğü emrine verilmişti Bu kuruluşa paralel Sinop ve Zonguldak’ta da birer mevki kumandanlığı kurulmuştu Önceleri İstanbul’dan tüccar eşyası olacak bir şekilde sağlık ve çeşitli ikmal malzemesine ek 1920 yılı boyunca Doğu Karadeniz’den gelmeye başlayan savaş araçlarının çoğu silâh komisyonuna teslim edilerek şubelere dağıtılmıştı
Milli Mücadele’nin en kritik günlerinde adeta taze kan damarı haline gelen İnebolu yolunun başlangıcında ortaya çıkan fedakarlık ve kahramanlık halkalarının ilkini İnebolu kayıkçıları oluşturdu Gece gündüz demeden yılmadan, usanmadan adeta denizi Anadolu’ya taşıdılar Bir alicenaplık olarak kayıkçıları temsilen İnebolu Mavnacıları 1924 yılında 2107 numaralı İstiklâl Madalyası’yla ödüllendirildi Fedakarlıkta İnebolu ahalisi kayıkçılardan hiç de geri kalmadı Kastamonu Havalisi Komutanı Muhittin Paşa Genel Kurmay Başkanlığı’na verdiği bir raporda İnebolu halkının fedakarlığını şöyle ifade ediyordu: “İnebolu’nun vatansever halkının şimdiye kadar askerlere dolayısıyla millete yaptıkları hizmet ve yardımları takdire şayandır Yollamalar başladıktan bu yana hergün arkası kesilmeyen taşımalarda, malzemenin teslim ve yollanmasında parasız ve bir mükafat beklemeden çalıştıklarını gördüm ”
Rauf Orbay, Kasım 1921’de gerçekleştirdiği Ankara yolculuğu sırasında, bahsimiz olan yoldaki ikmal sırasındaki, zorluk, sıkıntı ve fedakarlıklardan çok etkilenmiş ve konuyu şöyle aktarmıştı:
“İnebolu’dan Çankırı’ya kadar cephe gerisindeki geri hizmetlerin %90’ının kadınlar tarafından erkekleri mahcup edecek derecede gayret ve fedakarlıkla yapılmakta olduğunu görmekteyiz Bu fedakâr kadınların arkasında emzikte çocukları olan mübarek analar da vardır Yavruları kucaklarında, kağnıları önlerinde, övendereleri ellerinde, Ankara’ya ve cepheye naklediyorlar Allah bu millete yakında necat ve uzun müddet sulh ve saadet nasip edecektir Bu millet hakkıyla istihkak kesbetmiştir
|