Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
altın, hikaye, kız|masal, saçlı, özetleri

Altın Saçlı Kız|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Altın Saçlı Kız|Masal Ve Hikaye Özetleri




Altın Saçlı Kız

Zamanın birinde, bundan çok yıllar önce Saraylarda padişahların yaşadığı, meydanlarda okların atıldığı, pazarlarda altın sikkelerle alış veriş yapıldığı zamanın birinde… Güzel bir bahçenin tam ortasına kurulu bembeyaz bir ev varmış Bu evde altın sarısı saçları olan güzel mi güzel, alımlı mı alımlı; al yanaklı, gül dudaklı, boylu poslu, Bukle adında bir genç kız anneciği ile beraber otururmuş
Güzeller güzeli Bukle her sabah, babaannesinden kalma bir kemik tarak ile saçlarını taramayı pek severmiş Bir saat, iki saat hiç bıkmadan tarar da tararmış yumuşacık saçlarını Sonra da tarağın dişlerine takılan, bir de yere dökülen tellerini itinayla toplarmış Onları pembe ipek mendilinin içine sarar bir çekmecede saklarmış
Oturdukları beyaz evin bahçesi öyle güzel çiçeklerle bezeliymiş ki, kokuları siz deyin on mahalle, ben diyeyim yirmi mahalle öteden duyulurmuş Renkleri o kadar canlı, o kadar başkaymış ki; bahçenin önünden her geçen durup bakar, hayran kalırmış bu güzelliğe Bukle’nin annesi Menzile, bir çocuk gibi severmiş bu güzel çiçekleri Okşarmış, öpermiş; her akşam güneş batınca dağların gerisine, ay ışığı altında sularmış tek tek Laleler onu gördüklerinde daha dik durmaya, menekşeler kokularını her köşeye yaymaya, güller iri iri açmaya çalışırlar; güzellik yarışına girişirlermiş Hem çiçeklerle yaşamak öyle kolay da değilmiş Çabuk küser, çabuk solar, çabuk bükerlermiş boyunlarını Pek nazlı, pek nazenin, pek hassas, pek narin, pek kırılgan imişler Öyleymişler işte Sevgi imiş asıl onları besleyip büyüten
Menzile haftada bir kere, karanlık çöker çökmez Bukle’nin altın sarısı tellerinden birisini alır, bahçedeki o güzel çiçeklerden seçtiğinin içine usulca koyarmış Ertesi sabah da aynı çiçek bir altın verirmiş Menzile’ye Bu, kimseye duyurmak istemedikleri bir sırmış Anne kız böyle yaşar giderlermiş işte Kimseye zararları yokmuş Kimseye de muhtaç değillermiş
Ancak insanlar çeşit çeşitmiş İyiler de çokmuş, kötüler de… Kimin iyi, kimin kötü olduğunu ise bilebilmek pek zormuş Günlerden bir gün nasıl olduysa, kadının biri, bir köşede durur iken Menzile’nin çiçekten aldığı altını görüvermiş Hayret etmiş, gözlerine inanamamış, dönüp bir daha bakmış “gördüklerim doğru mu acep!” diye Hemen aklında türlü fikirler dolaşmaya, bu fikirler bir kurt gibi beynini kemirmeye başlamış Sonunda bu fikirlere yenilip de aklınca bir plan hazırlamış Üzerine eski püskü, yırtık pırtık giysiler geçirip elini yüzünü kire pasa bulayıp, varmış güzel bahçeli beyaz evin kapısına
Menzile çıkmış bu perişan görünen kadının karşısına “Buyrun” demiş gülümseyerek Kadın iki büklüm durarak, kısık sesle “misafir etseniz beni birkaç gün Allah rızası için” demiş ve kapının önüne yığılıp kalmış Menzile kadına pek acımış, haline pek üzülmüş Hemen ana kız içeri taşımışlar kadını Yatağa yatırıp üstünü örtmüşler Merakla başında beklemeye başlamışlar Bir süre sonra kadın açmış gözlerini “su içsem” demiş Bukle bir koşu su getimiş “Açım” demiş bunun üzerine kadın Bu sefer de Menzile koşmuş mutfağa, sıcak çorba getirmiş Bir güzel karnını doyurmuş kadın Ardından da açmış elerini, uzun uzun dua etmiş bu güzel insanlara:
“Allah ne muradınız varsa versin
Sağlık, mutluluk, huzur dolsun eviniz
Tuttuğunuz altın, sofranız bereketli olsun
Eviniz sıcak, yüreğiniz ferah olsun
Yarınınız güzel, seveniniz bol olsun
Kötülük dokunamadan geçip gitsin çatınızın üzerinden
………
Bir güzel dualar etmiş ki kadın oturduğu yerden, Bukle ve Menzile pek sevinmişler Menzile “evin yoksa kal bizimle, yoldaş olursun bize” demiş Kadın hiç beklemeden hemen atılmış “Olur olur, kalırım” diyerek bir çığlık bırakmış havaya Kim ne düşünür nereden bilsin Menzile Kimin niyeti nedir nasıl bilsin Menzile
O günden sonra birlikte yaşamaya başlamışlar beyaz evde Güzel, temiz elbiseler vermiş Menzile kadına Birlikte yiyip birlikte içmeye, birlikte gezip birlikte tozmaya, birlikte oturup birlikte kalkmaya kısa zamanda pek alışmışlar Her sabah Bukle’nin altın sarısı saçlarını o tarar olmuş Her teli itinayla toplamış, kimse görmeden bir kısmını ayırıp saklamış Fırsat buldukça bahçeye çıkıp çiçeklere koymuş telleri Ertesi sabah da bir bir toplamış altınları
Günler geçmiş, haftalar geçmiş, aylar geçmiş Kadın usanmış bu işten Yorulmuş, bıkmış, “yeter artık” diyerek bir gece yarısı uyurken Bukle derin derin, mışıl mışıl; almış makası eline, altın saçını kökünden tutup kesmiş bir çırpıda
İşte o an olmuş ne olduysa, altın saçın her bir teli kocaman bir yılana dönüşüp atlamışlar kadının üstüne Oracıkta sokup öldüreceklermiş neredeyse, Bukle “durun” demeseymiş Kadın korkudan küçük dilini yutmuş da, bir dahi hiç konuşamamış Ödü “pat” diye patlamış da aklı yerinden oynamış O günden sonra da kiminle karşılaştıysa, saçının tellerini yaşmağının ucundan gösterip birşeyler geveler, birşeyler anlatmak istermiş Lakin kimse ne dediğini bir türlü anlayamazmış bu deli kadının Acıdıklarından eline ekmek parası tutuşturup yollarına devam ederlermiş
Birgün bir sokağın köşesinde bağdaş kurmuş otururken ak sakallı bir dede gelip durmuş karşısında Uzun uzun bakmış gözlerine bir şey okur gibi Sonra da “bir adam vardı buralarda yaşayan” demiş kadına “Nalbant idi Herkes sever, herkes hürmet eder, herkes pek güvenirdi ona Bir sabah senin gibi o da gördü çiçeklerin verdiği altınları Göz bir gördü mü, akıl bir yazdı mı kenara gözün gördüklerini insan kendini tutamaz olur Günler boyu eline iş alamadı Gelip gidenler “niye çalışmıyorsun, hasta mısın?” diye sordular uzun süre Nalbant kimseyle tek kelime konuşmadı Gözünün önünden çil çil altınlar gitmiyordu Bir damla uyku girmedi gözüne Sonra baktı ki olmayacak; eline koluna, diline kulağına bir de aklına hakim olamayacak Her bir şeyini, neyi var neyi yoksa olduğu gibi bırakıp çekti gitti buralardan Kimseler bir daha haber alamadı nalbanttan Ne nereye gittiğini öğrendiler, ne de neler yaptığını duydular Ben sana söyliyeyim mi ne oldu nalbanta?”
Kadın gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi bakmış dedeye, karşısında duran bir canavarmış gibi Devam etmiş ak sakallı dede konuşmaya “Nalbant şimdi padişahın sağ kolu Vezir oldu memlekete Eğer senin gibi tutamasaydı kendini, bu şehrin sokaklarında dolaşacak, adı “deli nalbant”a çıkacaktı belki de
Konuşması bitince dede yürüye yürüye uzaklaşmış kadının yanından Onun arkasından bakakalan kadın saçını başını yola yola bağırmış da duyanlar gök yarıldı sanmış Çocuklar öyle bir ağlamış ki üç gün üç gece susturamamışlar Kediler korkup damdan dama atlaya atlaya başka şehirde miyavlamaya gitmişler
Bukle’nin saçları da kısa sürede uzamış, yine eskisi gibi taranacak hale gelmiş Açgözlü olmanın, yalan söylemenin, kötü düşüncelerin ne kadar zararlı olduğunu da daha iyi öğrenmiş Anne kız uzun yıllar mutlu bir şekilde, beyaz evlerinde, güzel çiçekleri ile yaşamaya devam etmişler Bir daha da kimseye güvenip evlerine almayı hiç düşünmemişler



Alıntı Yaparak Cevapla

Altın Saçlı Kız|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Altın Saçlı Kız|Masal Ve Hikaye Özetleri




Sarı Saçlı KızIşıkları KapatSınıfın orta sıralarında oturan yüzünde gülücükler açan, sınıfın menekşesiydi Sümeyye

On ikisin de bir kız çocuğu



Bu okuluma yeni tayin edilmiştim

‘Yeni’ her şey insana heyecan ile onulmaz bir cazibe katar Hele mesleğin öğretmenlikse Yeni öğrenci ile yeni öğretmenin heyecanı bir başka olur

Açılmamış paket misali… Kaygı ve heyecanla bezenmiş meraklar, bir tatlı olur, bir tatlı olur anlatamam

Bir mahalle okulu atandığım

Gönlü zenginlerin bir araya geldiği fakir aileler

Varoş okuluymuş, aileler ilgisizmiş, okula aidat getiremiyorlarmış

Hiç birine kulak asmıyorum Diri kalpler görüyordum ya, o yetiyordu

Bu sene 6/B sınıfının sınıf öğretmeniyim Okulun ilk günleri Zihnimde bir dizi projeler

Masum gözler, beni süzdüklerinde daha bir şevkleniyorum

Mardin’in yamacına konmuş güzel okulum

Öğretmenler odasındaki pencereden Mezopotamya'ya gözlerim takılıyor ’Uçsuz bucaksız’

Mardin de deniz ne gezer demeyin !

Baharda yamaca konmuş şehirden seyrangah olur her yerDoğanın kalbindeki ekinlerle ‘yeşil denizin’ tadına varırsın

Gecesine gerdanlık diyorlar buraların

Yamaçtan seyre devam ediyoruz gece de Yeşil deniz birden karanlığa, karanlık içindeki küme küme köyler, ışık demeti olur birden Yıldızlar yere düşmüş, büyüklü küçüklü yıldızların raksına şahit olursun

……

Sınıfın mavilisi Sümeyye

Okulumdan günler günlerden düşerken, öğrencilerle birlikteliklerimiz alaşımlı bir hal alıyor , bütünleşmeye başlıyoruz



Tarihler kasım ayının sonlarından dem vuruyordu Kurban bayramına günler kala, herkeste tatlı bir telaşe Bayramlıklar, şekerlemeler, tatlılar

Arife gününde Sümeyye de her çocuk gibi bayramlıklarını almak için babasıyla Mardin’in tarih kokan dar sokaklarından alışverişini yapacaktı Darlık içinde yaşanan hayatlar için bir bayramlığın kıymetini ancak yaşayan bilirdi, Sümeyye de bildi İhtimal,çocuklar bayramlıklarla yatacak,bayramın sabahında yataktan yay gibi fırlayıp sokağa, özlenen sabaha kavuşacaklardı

Alışveriş tamamdı Küçük kardeşiyle beraber mutlu, umutlu ve heyecan dolu duygularla evin yolunu tuttular

Öyle anlar olur ki ‘her şey ‘ insana ‘lal’ kesilir

Caddenin öbür yanında ki evine hızlı adımlarla yürüyen Sümeyye'ye, cenazesine yetişmeye çalışan bir araba gelip çarpıyor, ayağını eziyordu Araba hızlı, Sümeyye hızlı, ezeli kader olması gerektiği gibi işliyordu

Taziyeci araba hüzne duruyor, bayram,sabahını geç karşılıyordu şimdi

Günler sonra öğrendim Sümeyye’nin yaşadıklarınıHemen ziyaretine koştum

Evde şükür kesilmiş bir baba Hayatın darlığı yüz çizgilerinde birleşmiş ,herşey hüzne yazgılıydı,bu hanede Günlüğü yedi liraya çalışıyor, iki paket sigaraya Akrabalarının yardımıyla ayakta duruyorlar

Derin sessizlikte ki sükûnet her şeyi anlatıyordu

Sümeyye'yi soruyorum yeniden Doktorlar yanlış tedavi etmişler buralarda,diyor

Yarası iyileşemiyormuş Antep’e kaldırdık

Bu gün ameliyata alacaklardı ama almadılar

Niye diyorum, neden almazlar ki ameliyata kızcağızı?

Hocam bugün grevleri varmış,doktorların Hastayı, hastaneyi bırakıp greve koşmuşlar

Aldıkları parayı az buluyorlarmış


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.