Prof. Dr. Sinsi
|
Malatya Türküsü Hangi Olay Üzerine Yazılmıştır
Malatya türküsü hangi olay üzerine yazılmıştır
"Gaziantep" dendi mi, ne düşer aklınıza? Yiğitlik mi, Antep fıstığı mı, baklava mı?
Bana, bunların yanısıra folkloru anımsatır, bu sevilesi ilimiz Kızlı-erkekli halk oyunları gelir gözümün önüne; dizgisi de, ezgisi de sağlam türküleri gelip konar dilimin ucuna Dalar gider; Antep türkülerinde Muzaffer Akgün'ü, Lohanlı Ökkeş'i, Şerif Akbağ'ı dinler gibi oluyorum: "Antep'in etrafı gül ile diken, ayrılıktır benim belimi büken" ya da anlı-şanlı "Karayılan" Sonra, öyküye sığmayıp türküleşen; ağzınıza layık bir çorbaya bile ad olan "Ezo Gelin", Antep yöresinde anıldığı adıyle "Özey Gelin"
Bu ünlü ve paylaşılamayan halk türkümüzün öyküsünü, kalemimin döndüğünce özetlemek istiyorum size Hemen belirteyim: Bu konudaki bilgileri, Kilisli folklor uzmanı dostumuz Mazlum N Kılıçkıran'la birlikte taradığımız Barak ovası köylülerinden; Gaziantep kültürünün rakipsiz avukatı Cemil Cahit Güzelbey'den; Gaziantep Kültür Derneği Başkanı Hulusi Yetkin'den ve Gaziantep folkloru konusunda çok değerli yapıtlar ortaya koyan Mehmet Solmaz'ın "Ezo Gelin" adlı kitabından aldım
Asıl adı "Zöhre" olan Ezo Gelin, www frmsinsi net/ 1909'da Oğuzeli ilçesinin Uruş köyünde doğdu Babası, Bozgeyikli oymağından Emir Dede, anası Elif'tir Nüfus kaydında halen bekar görünen Ezo'nun, üçü erkek, üçü kız, altı kardeşi daha vardır
Ezo, erken gençliğinden itibaren, güzelliğiyle dikkatleri üstünde topluyordu O kadar ki; düğünlerde gözler, gelinden çok onun üzerinde gezinirdi Ezo'yu, birçok zenginin yanısıra, (o zamanki) Halep (ilimiz)in Carablus ilçesinin Kozbaş köyünde oturan teyz'oğlu Memey (Mehmet) istiyordu Takdirde yazılan tedbirde bozulmazmış; Ezo'nun ilk evliliği ne bu ağalardan biriyle oldu, ne de teyz'oğluyla  
Anlatanlar, Ezo'nun güzelliğini nereye koyacaklarını bilemiyorlar Öykümüze geçmeden, Ezo'nun güzelliği üstüne dillerde dolaşanları özetlemeye çalışalım:
-Öylesine güzelmiş ki Ezo; görenler, iki yanağına birer elma oturtulmuş sanırlarmış
-Öyle güzelmiş ki Ezo, bakanlar bakmaya doyamazlarmış
-Öyle güzelmiş ki, bir yaz günü kapısını çalıp bir kap ayran isteyen gurbetçi bir çerçi, Ezo'nun güzelliği karşısında şaşalayıp, Ezo'nun uzattığı ayran tasını yere düşürüp kırmış
-Öyle güzelmiş ki Ezo; gülümseyerek bakmasıyla, düşmanları barıştırırmış,
-Öylesine güzelmiş ki Ezo; olursa o kadar olurmuş  
Ezo'nun güzelliği söyleyen dillere söylence (efsane) olurken, Barak ovasında bir genç adamın adı dillerde dolaşır olmuştu Bu, komşu Beledin köyünden, "Şitto" Hanefi Açıkgöz'dü Şitto'nun bağlaması, akarsulara "Siz şırıldamayın, ben şırıldayım"; sesi de bülbüllere, "Siz şakımayın, ben şakıyayım" diyen cinstendi Tekmil Barak ovasında düğünler kambersiz oluyordu da, Şitto Hanefi'siz olmuyordu O sıralar Hanefi 30; aya "Sen doğma ben doğayım" diyen güzeller güzeli Ezo da 20 yaşlarındaydı
Gün o idi ki; Uruş köyünde Hacı Mamuş'un düğünü vardı Düğüne Zöhre (Ezo) de, Şitto da çağrılıydılar elbet Düğünde tüm gözler gelini de güveyiyi de unutup, Ezo ile Şitto'yu izledi Şitto, Ezo'ya gönlünü kaptırdı Şitto Hanefi'nin gönlüyle kafası aynı telden çalıyordu Bu nedenle, Ezo'ya dünür yolladı Hanefi, ala ala "Düşünelim"cevabı aldı
Araya acımasız zaman girdi Bu ara Şitto, kendi köyü Beledinden Mehmet Öztürk'le, yörenin töresi olan "değişik" uygulamaya karar verdi (Bu töreye göre, bir erkek, hısımlarından bir kızı bir arkadaşına verir, arkadaşının hısımı bir kızı alır Böylece iki tarafta çevrede "kalın" diye anılan başlıktan kurtulmuş olur ) Şitto halası Hazik'i (Hatice'yi) Mehmet'e verecek; buna karşılık, Mehmet'in kızkardeşi Selvi'yi alacaktı Araya girenler girdi; bu "değişik" gerçekleşemedi Öyle ki; Şitto Hanefi, eş-dostla acı-yüz (yani onların yüzüne bakamaz) oldu
Derler ya; "İnsan sarayda olmamalı Saray insanda olmalı  " Şitto'nun doğru dürüst evi bile yoktu ama, yüreğinde Ezo geziniyordu Eşin dostun araya girmesiyle, Ezo Şitto'ya çatıldı "Ele gelin gelir, bize kalın gelir" demişler Bu evlenmede Şitto'ya kalın (başlık) da gelmeyecekti Çünkü, Şitto Ezo'yu almasına karşılık, Ezo'nun ağabeyi Zeynel'e halası Hazik'i verecekti Alan razı, veren razı  
Güzün ortanca ayında iki düğün birden kuruldu Şitto'yla Ezo'nun düğünü Beledin köyünde; Zeynel'le Hazik'in düğünü Uruş'ta kuruldu Zurna öttü davul vuruldu  Alındı, verildi; iki köyde, gerdeğe girildi Sen sağ ben selamet Bu demektir ki iki köyde iki mutlu yuva kuruldu
Şitto ile Ezo, sizlere layık bir mutlu yaşamı sürdürüyordu Ağızlarının tadı yerindeydi yani Gel gelelim, mutlulukları göze geldi
Daha doğrusu aralarına arabozucular girdi Yemediler içmediler, dedikodu yaptılar Atalarımız "Söz taşıma, taş taşı" demiş ama, bazı kendini bilmezler söz taşıdılar Hatta kendileri söz uydurup getirdiler, götürdüler  
Bir harman sonu evlenmişlerdi; ikinci harman sonuna dek birlikte yaşayamadı Şitto ile Ezo, Şitto öykülerini bir cümlede özetler "Kötü talih geç buldum; tez yitirdim  "
Şitto, Ezo'yu boşayınca "değişik" töresince halası Hazik de geri döndü Şitto Hanefi, bu acı ayrılışı da yarısının ağzından şöyle anlatır; "Bizim böyle olmamız dostlarımızı acındırıyor, düşmanlarımızı sevindiriyordu "
Efsanesel güzel Ezo, Şitto Hanefi'den www frmsinsi net/ (Açıkgöz) ayrıldıktan sonra altı yıl dul kaldı Yörenin ağızbirliği etmişcesine anlattıklarına göre Ezo, bu süre içinde daha bir serpildi, daha bir güzelleşti Öyle ki; görenin gözü kalırdı Nasıl anlatmalı; o bir ışıktı da, tüm erkekler, onun çevresinde pervane kesilmişlerdi
Genç-yaşlı, zengin-fakir, nice talibi çıktı Ezo'nun Her talibi, tek tüy isteyen Hz Süleyman'ın önünde tüm tüylerini döküverdiği söylenen yarasa örneği, neyi var neyi yoksa önüne seriyorlardı Ezo'nun Ezo, tam altı yıl, evlenme önerilerini geri çevirdi
Sonunda, ailesinin de ısrarı üzerine, kendisine genç kızlığından beri talip olan teyz'oğlu Memey'le evlenmeye yanaştı Türkmen oymağından olan Memey Suriye'nin, Carablus ilçesinin Türkiye sınırına yakın Kozbaş köyünde oturuyordu
Ezo 1936 yılının güzünde, Uruş'tan Kozbaş'a gelin gitti Bu evliliği de değişik töresine göre olmuş; onu alan Memey, bacısı Selvi'yi, Ezo'nun ağabeyi Zeynel Bozgedik'e vermişti
Ezo'yla Memey'in iki kızları oldu İlki, fazla yaşamadan öldü "Celile" adlı ikinci kızları halen sağdır ve Suriye'de yaşamaktadır
Ezo'nun, ikinci kocasıyla geçimi yerindeydi Ne var ki; "gurbet" denilen bir ateş yüreğini yakıyordu da Türk köylüsü "Çalının ardı gurbet" der Ezo da, Kozbaş'tan Türkiye'yi, Uruş'u görüyordu Hatta ara sıra doğduğu köye gidip geliyordu ama, bunlar özlemini azaltmıyor, pekiştiriyor, dayanılmaz hale getiriyordu Yakınları onun "Vara öleyim, tek yurdumda kalaydım" dediğini anlatırlar
Ezo bir de "Göreceksiniz, gurbetlik beni öldürecek" der ve öldüğünde, hiç olmazsa Türkiye'yi; Uruş köyünü görecek bir yere gömülmesini dilerdi
Dediği de oldu Suriye'ye gidişinin yirminci yılında, 1956 güzünde Ezo yatağa düştü Hastalığının ince hastalık (verem) olduğunu, herkes gibi kendisi de www frmsinsi net/ biliyordu Ezo, kızı Celile'yi yatağının başından ayırmak istemiyordu Ecelle kavil gününün gelip çattığını anlıyor, tek avuntuyu güzel kızı Celile'de buluyordu
Ve Ezo Gelin, güz yağmurlarının düştüğü bir cuma, yatsı vakti son soluğunu soludu
Eşi ve yakınları, vasiyetini dikkate alarak, onu; arasıra tepesine çıkıp yaşlı gözlerle Türkiye'yi seyrettiği Bozhöyük'ün en yüksek noktasına gömdüler
Mezarı oradadır şimdi  O kum ülkesinde
|