Prof. Dr. Sinsi
|
Fırında Ölümü Bekleyiş.|Masal Ve Hikaye Özetleri
Fırında ölümü bekleyiş
Hikmet, belediyeye ait ekmek fabrikasında çalışan bir isçiydi İşine çok dikkat eder, vazifesini ihmal etmemeye çalışır, kazancının helal olmasını isterdi Fabrikayı hemen her aksam en geç o terk ederdi Belediyenin ekmeği biraz daha ucuz olduğu için halk çok bu ekmeğe çok rağbet ediyordu Kocaman fırının içini ara sıra temizlemek gerekir, onu da genellikle Hikmet yapardı
Ramazan bayramının son günüydü Ertesi gün ekmek çıkarılacaktı Hikmet, temizlik yapmak için fabrikaya gitti İçeriye girip dış kapıyı kapattı Işıkları yaktı ve fırının kapağını açıp içerisine girdi Gerekli temizliği yaptıktan sonra evine gidecekti Sabaha karsı dörde doğru gelen isçiler de, gelir gelmez elektrikle çalışan fırının düğmelerini açacak, onlar hamuru yoğurup ekmekleri hazır edene kadar da fırın güzelce ısınmış olacaktı
Hikmet temizliğe dalıp gitmişti Bir taraftan da kendi yakıştırdığı şeyleri mırıldanıyordu Tam o saatlerde fırının genç ustalarından olan Cengiz fabrikaya geldi Kirlenmiş olan beyaz önlüğünü almak için uğramıştı O aksam yıkattırıp, ertesi gün temiz temiz giymeyi düşünüyordu Dış kapıyı açtığında şaşırdı "Hayret, içerdeki elektrikler açık unutulmuş" diye mırıldandı Gidip önlüğünü aldı Fırının önünden geçerken açık duran fırın kapağını eliyle söyle bir itekledi Çıkarken ışıkları söndürmeyi de ihmal etmedi
Elektriklerin sönmesiyle Hikmet hemen fırının kapağına koştu Fakat
heyhat, kapak üzerine kilitlenmişti Var gücüyle bağırmaya başladı Fırının kapağını yumrukladı Çırpınması fayda vermiyor, sesini kimseye duyurması mümkün olmuyordu Tüyleri diken diken oldu Dehşete kapılmıştı
Uzun müddet kendisine gelemedi Birazcık sakinleşince saatine baktı Saat 23 05'i gösteriyordu Yaklaşık beş saati kalmıştı Bir anda ölümle burun buruna gelmişti Önce terlediğini hissedecek, sonra bunalacak, sıcaklık yavaş yavaş sürekli artacak, artacak, artacak; vücudundaki yağlar erimeye başlayacak, etler kızaracak ve daha bütün bunlar olmaya başlamadan belki de o kalpten gidecekti Belki de çıldıracaktı Çılgın çılgın gülecekti  
Ah, o en güzeliydi Bir delirebilseydi, düşüncenin kezzap gibi yakıcılığından kurtulacaktı Fırından yeni çıkan ekmekleri eline alınca parmaklarında duyduğu yanık acısı aklına geldi Sadece o kadarı  Yanığın ilk safhası bile değildi ama hemen elinden bırakırdı Şimdi ekmekler gibi kendisi pişecekti Bir kaç gün önceydi İşçiler acıkmışlar, küçük tüpün üstünde yemek pişirmişlerdi Bir aralık tüpün kızgın demirine değmişti eli  Hemen nasıl da kabarmış, su toplamış, sızladıkça sızlamıştı Sadece iki parmağın acısına dayanamamış, soğuk suyun içinde tutmuştu Ya şimdi?
Yanan iki parmak ucu değil,bütün vücudu olacaktı Gözlerinin önünde filmlerde yanan adamlar canlandı Kendi hali daha da zordu Bir anda yanmak değildi ki bu  Adım adım, hissede hissede   Terleye çıldıra, dövüne dövüne  İçerisinin ısındığını hissetti Kapıyı kapatan her kimse fırını da yakmış mıydı yoksa? 
Bu hararet böyle sürekli niçin artıyordu? Aman Allah’ım! Beklenen an çabuk gelmişti Saatine bakti Saat gecenin 1 00'i olmustu Nasil geçmisti
iki saat? Zaman su gibi akmisti Bir ömür gibi  Ömürleri yanmak vaktini
meyve veren insanlar gibi Elleriyle duvarlara, demirlere dokundu Yok
canim  Korkusundan firinin yanmaya basladigini zannetmisti Demirler
soguktu iste  Biraz sakinlesti Evini düsündü Hanimi, oglu merak ediyor
olmaliydi Hanimini niçin azarlamisti sanki çikarken? Hayat arkadasina
karsi daha nazik, daha hürmetli olmali degil miydi? Ya çocugunu  Keske
dövmemis olsaydi onu  Onlardan da mes'ul oldugu için onlarin hesabini da
verecekti Allah'a  Keske haniminin dedigini yapsaydi Hanimi ona:
"Haydi, birlikte namaza basliyalim" demisti Hikmet ise: "Biraz daha
yaslanalim" diye cevap vermisti Sanki sonrasinda bütün bir ömrün hesabini
vermeyecek, sadece ihtiyarligin hesabini verecekti Niçin sanki firina
gelirken camiye girmemisti? Müezzin gönlünün derinliklerinden geldigi
belli olan sesiyle yatsi namazina davet etmis, Allah'in büyüklügünü,
kurtulusun o'nun yolunda oldugunu haykirmisti Hiç degil se ölmeden evvel
son vakit namazini kilmis olacakti Belki Rabbi o son vakit hürmetine
affeder,digerlerinin hesabini sormazdi "Ah ahmak kafam" diye inledi
Halbuki bes vakit namaz kilan bir insanin hali ne güzeldi Kildigi bir
vakit muhakkak onun son eda ettigi vakit olacakti ve Rabbinin huzuruna
secdesiz bir alinla çikmayacakti Öyle olmayi ne kadar isterdi Ya oglu 
Yedi yasina girmisti Bir baba olarak onun üstüne basina, yiyip içtigine
dikkat ettigi kadar, kalbine niçin dikkat etmemisti? Daha o yasta her tip
pisligin televizyon ekranlarindan üstüne siçramasina nasil da razi
olmustu? Çocuguna Allah'ini,peygamberini niçin sevdirmemisti?Akli
çocukluguna gitti  Gençligine ugradi, tek tek dolasti o günleri  O
günlerden elinde sadece pismanlik veren, utandiran günahlar kalmisti En
ince teferruatina kadar bütün günahlari aklina geldi Demek bütün bu
tespit edilen seylerin hesabini verecekti Aklina bir fikir geldi,
'firinin içinde teyemmüm edip namaz kilmak ' Toprak yoktu ki  Ellerini
firinin içinde yere vurarak teyemmüm aldi Namaza durdu Her seyin bitip
tükendigi noktada baska kime dayanabilirdi ki?Aslinda her namazda öyle
hissetmeliydi
Kendisini hayatida ilk defa Rabbiyle konusuyor gibi hissetti Alemlerin
Rabbi'ne hamdetmeyi, O'na dayanmayi, O'ndan yardim dilemeyi, dosdogru
olmayi ilk defa böylesine anliyordu Bütün benligiyle secde
etti "Eksiksiz,yüce, merhametli Sensin" acizligini iliklerine kadar
duyarak  Rabbinden gelmisti ve O'na dönüyordu Ah, dönüsün ona oldugunu
hiç unutmamis olsaydi Yoruldukça oturup tövbe etti Estagfurullah
çekti Nasil da daracik yerde sikisip kalmisti Firinda oldugunu
hatirladikça vücudunu atesler basiyordu       
Cengiz ise evine gidip yatmisti Gece bir aralik yataktan siçrayarak
uyandi Saatine bakti Saat 3 15'ti Bir rüya görmüstü Arkadasi Hikmet
firinin içinde alev alev yaniyor, "Cengiz!"diye bas basbagiriyordu Nasil
bir rüyaydi bu böyle  Birden aklina geldi Olamaz! Firinin kapagini
Hikmet'in üzerine mi kapatmisti yoksa? Hemen üzerini giyip sokaga firladi
Hiç durmadan kostu Gece isçileri henüz gelmemislerdi Kapiyi açti,
isiklari yakti Hemen firinin kapagini açip içeriye seslendi:"Hikmet!"
Içerden hiç ses gelmiyordu Bir kaç defa daha bagirdi Hikmet, aglaya
aglaya namaz kiliyordu Öyle dalmistiki, isminin söylendigini duyunca
irkildi Olamazdi, yanlis duyuyor, hayal görüyordu Fakat, yine
duydu Birisi 'Hikmet' diyordu Hem firinin isigida yanmisti Selam
verdikten sonra kapaga dogru yürüdü Karsisinda Cengiz 'i gördü Firindan
çikti Cengiz, bir anda hortlak görmüscesine irkildi Korkuyla:"Kimsin
sen?" dedi Hikmet' in Cengiz 'e sarilmak için uzanan kollari bos
kalmisti Hikmet hala agliyordu "Ne demek sen kimsin? Hikmet' im iste,
görmüyor musun?Dün aksam temizlemek için girmistim Birisi üzerime firinin
kapagini kapatti" dedi -"Olamaz" diyordu Cengiz "Sen Hikmet degilsin "
Hikmet ilk önceleri Cengiz' in bu hareketine bir mana veremedi Nasil olur
böyle söyler, nasil olur da mesai arkadasini taniyamazdi? Birden aklinda
bir simsek çakti Hemen aynaya dogru kosup kendine bakti Hayir, bu yüz,
bu saçlar kendisinin olamazdi Kirismis ellerini, solmus yüzüne, bembeyaz
olmus saçlarina götürdü Bir gecede ihtiyarlamisti Hiçkiriklarla
sarsiliyordu Bir daha aynaya bakamadi Kendisinden kendisi korkmustu
Yanmanin ne demek oldugunu bilseler kim bilir bir gece de ne kadar insan
ihtiyarliyacakti Yarin denilecek kadar kisa bir süre sonra yanmak ihtimali
bu kadar hafife alinabilir miydi? Başı ellerinin arasinda kala kaldi
Ahirette sonsuz yanmamak için, iman etmek ve günahlardan kaçmak
gerekiyordu  
|