Prof. Dr. Sinsi
|
Masal Hakkında Bilgi
Masal hakkında bilgi
masal, masal nedir, masal ne demek, masal neye denir, masal ile ilgili bilgiler, masal hak
Dilimize masal olarak geçen ve Arapça bir sözcük olan “mesel”in İngilizcesi “tale”, Fransızcası “conte”, Almancası ise “maerchen”dır Değişik bölgelerimizde metel, mesel, misal, mesele, nağıl, hikaye, sanık olarak da söylenen masal, çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde şöyle tanımlanıyor:
Ana Britannica: Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülere denmektedir
Türkçe sözlük: Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikayelerdir
Büyük sözlük: Düzyazı biçiminde söylenmiş dinsel ve büyüsel inançlardan ve törelerden bağımsız, bütünüyle düş ürünü olan, gerçeklerle ilgisi bulunmayan olağanüstü kişi, olay ve motiflerle bezenmiş, bir çoğu anonim kısa anlatı türü
Türk folkloru araştırma ve derleme uzmanı Pertev Naili Boratav’ın yazdığı şekliyle ise, masal, nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamamıyla hayal ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddası olmayan kısa bir anlatı diye tanımlanır
Kısaca diyebiliriz ki, masal, hayal ürünü olan, bilinmeyen bir zamanda geçen, anlatılanlara inandırmak iddiası bulunmayan bir anlatım türüdür
Masalların içine, sözlü geleneğin ürünü olan Külkedisi, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Çizmeli Kedi gibi halk öyküleriyle birlikte ünlü İngiliz yazar Oscar Wilde’ın Mutlu Prens ya da Azra Erhat’ın Troya Masalları gibi edebi yönü ağır basan bazı yapıtlar da girer
Türleri ve özellikleri:
Masallar, “Halk Masalı Türleri” (A Aerne ve S Thompson, 1964) adlı uluslararası masal kataloğunda genel olarak şu ana çeşitlere ayrılmıştır:
1- Hayvan Masalları (Fabllar): Bunlar soyut fikirleri somut halde veren kısa hikayeciklerdir Fablların kaynağı Hindistan’dan gelmektedir Orada Buda dini hakimdir, tabiattaki her şeyde ruhun hakim olduğuna inanırlar ve hayvanlara değer verirler Fabllarda bilinen gerçekler kısa ve öz sözlerle tekrar edilir ve masalın sonunda mutlaka açık biçimde ders verilir Karakterleri genellikle insan gibi düşünen ve hareket eden hayvanlar ya da bitkilerdir, ancak her hayvan tek bir yönü ile ele alınır Hayvanların ve bazen de bitkilerin “kişileştirme” ve “konuşturma” sanatı yoluyla insan tiplerini canlandırdığı fabllar, bir düşünceyi güçlendirmek, ibret dersi vermek gibi gerekli hallerde yeri gelmişken anlatılır
2- Olağanüstü Masallar: Bu tür, diğer masal türlerine göre daha uzundur, kişi sayısı daha fazla, olaylar ise daha çapraşıktır Olağanüstü masalların kişileri insanlarla birlikte cinler, periler, devler, ejderhalar gibi tabiat dışı varlıklardır Konular gerçek dışı olup olaylar hayal ürünü yerlerde geçer Kahramanlar daima olağanüstü olaylarla karşı karşıya gelir Olayların düğümlenmesi ve çözümlenmesinde tılsım, fal, kehanet gibi olağanüstü ve esrarlı güçlerin büyük payı görülür
3- Gerçekçi Masallar: Bu masallarda ise padişahlar, vezirler, zengin tüccarlar, sıradan ve yoksul insanlar, haydutlar gibi gerçek dünyadan alınma kişiler vardır Konularını günlük hayatımızdan, yaşam felsefesinden, zengin-fakir ilişkilerinden almakta, bazen de çocukların karşılaştıkları güçlükler, üvey anne kıskançlıkları, aile üyelerinin birbirlerine gösterdikleri özveriler, kardeşler içinde en küçük ve saf olanın başarısı, anne-baba-kardeş ilişkileri ve sevgisi, insan aklını kurcalayan olayların nedeniyle ilgili soruların açıklanması, hayatın gülünç yönlerinin dile getirilmesi gibi temalar bulunmaktadır
İyi bir masal ilgi bütünlüğü taşımalıdır Okuyucunun bütün dikkati ana fikir üzerine çekilmeli, bu bakımdan fazla olay içermemelidir Çeşitli olay ve karakterler okuyucunun ilgisini dağıtır Genel olarak masalların temaları kuvvetli ve açıktır, karşıtlık unsuru taşır İyinin karşısında kötü, güzelin karşısında çirkin vardır
Bazı dil özellikleri de masalları öteki anlatım türlerinden ayırır Masallar 3 esas üzerine kurulmuştur; giriş, gelişme-düğüm ve sonuç Tekerlemeler ve kafiyeler girişi çekici yapar Girişte belli başlı kahramanlar kısa ve öz olarak tanıtılır Çözülecek sorun ortaya konur Hızlı ve kısa anlatımına bağlı olarak masal fiilleri –miş’li geçmiş zaman, şimdiki zaman ya da geniş zamanla anlatılır, di’li geçmiş zaman kullanılmaz Zaman saptaması, “evvel zaman içinde”, “çok eski zamanlarda” gibi cümleciklerle verilerek okuyucu belli belirsiz fakat kesinlikle eskiye ait bir döneme götürülür Olayların geçtiği sahneler birkaç kısa cümle ile çizilir Örneğin, ormanın kenarında küçük bir evde güzel bir kız yaşarmış gibi Gelişme ve düğüme gelindiğinde ise, girişte de belirtilmiş olan zorluklar iyice ortaya çıkar ve kahramanı başarıya ulaşmaktan alıkoyar Olayların birbirini izlemesi sonucunda öyle bir doruk noktasına ulaşılır ki, orada bir çözüm bulmak şart olur Çözüm, giriş kadar kısa ve öz olmalıdır Girişte belirtilmiş her şey bir sonuca bağlanmalı, iyiler ödüllerini, kötüler cezalarını bulmalıdır
Anlatısı kısa ve hızlı olan hayvan masallarıyla kıyasladığımızda, olağanüstü ve gerçekçi masallar daha uzun ve detaylı gibi görünürler, ama içinde geçen olayların çokluğunu ve geçen zamanın uzunluğunu göz önünde bulundurduğumuzda anlatının aslında kısa ve hızlı olduğunu görürüz
Dinleyicinin dikkatini masalda toplayabilmek için masalın başında, sonunda ve bazen uygun görülen yerlerde bulunan tekerlemeler masalların önemli özelliklerinden biridir Bu tekerlemeler her masalda aynı kalabilmekle beraber, masaldan masala da değişebilirler Ancak fabllarda başlama tekerlemeleri yoktur, ortada ve sonda gelen tekerlemeler ya da tekerlememsi kalıp sözler de öteki masallardaki kadar önemli yer tutmaz
TÜRKİYE’DE MASAL VE TÜRK MASALCILARI
Diğer Müslüman Doğu halkları gibi Türkler de Hint, Arap ve İran kökenli masallara büyük ilgi göstermişlerdir Çeviri ve uyarlama yoluyla türkçeye kazandırılan Binbir Gece Masalları, Bahtiyarname, Sinbadname gibi yapıtlar hem çok beğenilmiş, hem de Türk halk masallarını çok etkilemiştir İlk türkçe masal kitabı sözlü gelenekten derlenmiş olan Billur Köşk Masalları’dır Halk arasında ağızdan ağıza yayılan binlerce anonim masal, Nasrettin Hoca fıkraları, Keloğlan masalları, Karagöz oyunları, tekerlemeler olmasına rağmen çocuk edebiyatının gelişmesi Tanzimatla (1839) başlamıştır Ahmed Mithat’ın “Kıssadan Hisse” isimli kitabı bazılarınca ilk çocuk kitabı sayılır (1871), ayrıca Şinasi ve Recaizade Ekrem’le birlikte o dönemde bir çok hayvan masalını da türkçeye çevirmiştir
Türk masallarını derleme ve inceleme çalışmaları Cumhuriyet döneminde yoğunlaşmış, Ziya Gökalp (Altın Işık), Tahir Alangu (Keloğlan Masalları) ve Naki Tezel (İstanbul Masalları) derledikleri masalları edebi bir biçim vererek yayımlamışlardır; büyük masalcılarımızdan Eflatun Cem Güney de “Açıl Sofram Açıl” ve “Dede Korkut Masalları” ile bir çok ödül almıştır Daha sonra Orhan Veli Kanık La Fontaine’den çeviriler yapmış, Nasreddin Hoca fıkralarını akıcı bir dille yazarak yeniden dilimize kazandırmıştır Cahit Uçuk da 1940’lı yıllarda sırasıyla “Kırmızı Mantarlar”, “Üç Masal”, “Türk Çocuğuna Masallar”, “Ateş Gözlü Dev” ve “Kurnaz Tilki” eserlerini yazmış ve “Türk İkizleri” (1958) adlı eseri ile Hans Christian Andersen ödülü almıştır Aynı yıl Halil Aytekin içinde hem Ezop’tan hem de Türk sözlü geleneğinden alınmış hikayeler bulunan “Hayvan Masalları”nı yayımlar
Başta Pertev Naili Boratav olmak üzere Mehmet Tuğrul, Ahmet Edip Uysal gibi araştırmacılar da Türk masalları üzerine derleme ve araştırmalar yapmışlar, yakın dönemde ise Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu ve Umay Günay Anadolu masalları üzerine yaptıkları önemli araştırmalarını ve derlemelerini yayımlamışlardır
Anadolu’dan bir masal:
FESLEĞENCİ KIZ
“Bir varmış bir yokmuş Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde deve tellal iken, pire berber iken, anam benim beşiğimi tıngır mıngır sallar iken, uzak ülkelerin birinde ihtiyar bir çiftçi ve üç kızı yaşarmış Birbirine büyük bir sevgiyle bağlı olan bu ailecik mutluluk içinde yaşayıp giderlerken bir gün yaşlı çiftçi hastalanıp ölmüş ve üç kızı üç gün üç gece durmadan ağlamışlar Ama yapacak birşey yokmuş Zavallı kızlar yoksulluk içinde kalakalmışlar Bir gece en küçük kız rüyasında bahçedeki fesleğen ağacının dibinde dokuz küp altın olduğunu görmüş İlk önce kız buna pek aldırmamış ama üç gece üstüste aynı rüyayı görünce kardeşlerine durumu anlatmış Hemen gidip fesleğen ağacının dibini kazmışlar ve gerçekten de dokuz küp altın olduğunu görmüşler Mutluluktan birbirlerine sarılıp ağlaşan bu üç kardeş hemen kendilerine sarayın karşısında güzel bir ev yaptırmışlar ve fesleğeni de oradaki bahçelerine dikip her gün sırayla sulamaya başlamışlar Meğerse padişahın yakışıklı mı yakışıklı, akıllı mı akıllı oğlu da her gün balkondan merakla bu üç kızı izlermiş Bir akşam büyük kız bahçede fesleğeni sularken padişahın oğlu dayanamayıp kıza laf atmış: “Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Kız hem utancından hem de yanıtı bilemediğinden hemen içeri kaçmış Diğer akşam ortanca kız çıkmış bahçeye ve fesleğeni sulamaya başlamış Padişahın oğlu ona da laf atmış: “Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Ortanca kız da ablası gibi utanmış ve cevap vermeden içeri kaçmış Derken diğer akşam küçük kız çıkmış fesleğeni sulamaya Padişahın oğlu aynı soruyu ona da sormuş: “Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Küçük kız çok akıllı ve zeki bir kızmış ve bu uyanık oğlanın cevabını hemen vermiş: “Ağasın beysin paşasın, gece gündüz camdan bakarsın, gökte yıldız kaç?” Padişahın oğlu bu akıllı olduğu kadar da güzel olan kızdan o kadar etkilenmiş ki, hemen oracıkta ona aşık oluvermiş Kırk gün kırk gece düğün dernek yapılmış, prensle fesleğenci kız mutlulukların en yücesine çıkıp oturmuş, fesleğen ağacı da aşk bahçesinde sevgiyle beslenip büyümüş Ben de düğünlerine vardım, bana 3 fesleğen yaprağı verdiler, biri benim, biri bu masalı okuyanın, biri de bu masalı dinleyenlerin yüreğine mutluluk versin ”
|