Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
babür, biyografisi, kimdir, şah

Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi




Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi

Hindistan’daki en büyük Müslüman Türk Devleti olan Gürgâniyye Devletinin kurucusu Asıl adı Zahireddin Muhammed Babür’dür Timur Han soyundan gelip, babası, Sultan Ebu Said’in oğlu, Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’dır

günümüzde Hindistan toprakları üzerinde bulunan bölgede kurulmuş olan devlet

Timur'un torunu olan Babür tarafından 1526 kurulmuştur 1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Hindistan'daki Babür İmparatorluğu'na son verilerek; Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır

Hükümdarlığın adı: Gürganiyye 'dir

Hindistan; zenginliği, enginliği esrarla dolu bir dünya olarak, insanlık aleminin hayalinde her devirde yaşamış bir kıtadır Asırlar boyunca Hindistan’a bir sel gibi akınlar olmuş, birçok kavimler Hindistan’ın her bucağında medeniyetler kurmuşlardır Arîler, Persler, Büyük İskender ve nihayet Türkler, Hindistan topraklarına girerek birçok devletler meydana getirmişlerdi Bu devletlerin içinde Hindistan’ın en büyük medeniyetini Babür Şah ve oğulları kurmuştur

Hindistan’ın büyük fatihi Babür Şah Ferganalı bir Türk’tür Babür, Türk Barlas Kabilesine mensup olup, Timurlenk’in torunudur Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’nın oğludur 14 Şubat 1483 tarihinde Batı Türkelinde bulunan Fergana’nın Andican kasabasında dünyaya gelmiştir

O zamanlar Timurlenk’in kurduğu devlet parçalanmış, torunları ayrı ayrı devletler kurmuşlardı Bunlardan Ebu Said, Maveraünnehir’de, Hüseyin Baykara Horasan’da, Babür’ün babası Şeyh Mirza ise Fergana’da hükümdar bulunmakta idi Şeyh Mirza’nın son zamanlarında kardeşler arasında kavga başlamıştı Bu iç mücadeleler devam ederken 1494 tarihinde Şeyh Mirza vefat etti

Babür Şah, 11 yaşında babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı Sultan Ahmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet Fergana’ya hücum etmekte idiler Babür, babasının kudretli kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı Fakat Babür’ün gençlik hayatı, bundan sonra, tehlikeli ve pek heyecanlı maceralarla geçti Her hadise, zekî ve cesur olan Babür’ün tecrübesini arttırmakta idi Babür, büyük atası Timur’un muhteşem hükümet merkezi olan Semerkant’ı zaptetmeğe muvaffak oldu Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî’ye mağlup oldu Fergana Hanlığını kaybedip etrafındaki askerlerin dağılmasını önleyemedi

Tek başına kalan bu genç Han, Pamir Dağlarına çekildi Büyük bir felakete uğramış olmasına rağmen ümidini kesmedi Yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türk kadınının evinde saklandı Bu kadının kardeşi, Timurlenk’le Hindistan seferlerine katılmış ihtiyar bir askerdi O gün için aksakallı bir savaşçı olan tecrübeli koruyucusu, durmadan, Hindistan’ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind’in eski tarihini her gece Babür’e anlatıyordu Babür de bunları can kulağı ile dinliyordu Edebiyata da ilgisi olan Babür, bu defa tarihe merak sardı Atası Timur’un tarihini bularak okumaya başladı

Ruhunda yepyeni bir mefkure alevlenmişti: Hindistan’ı zaptetmek, orada büyük bir Türk İmparatorluğu kurmak Esasen kendisine, yeni bir devlet kurmak, kurabilmek için lazım olan özellikler mevcuttu Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere haber gönderdi Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 cesur ve yiğit bir asker kalabalığı toplamaya muvaffak oldu

Bu ordu ile Hindikuş Dağlarını aşarak Afganistan’ın merkezi olan Kabil şehrini zaptetti Artık, Hindistan’ın kapısında karargahını kurmuş bulunuyordu Saka Türkleri, Hun Türkleri, Gazneli Türkler ve hatta Timurlenk bu noktadan geçerek Hindistan’ı istila etmişlerdi Babür’ün talihine yeni bir güneşin doğma zamanı yaklaşmıştı Kabil’de kendisini şah olarak ilan etti Bu sıralarda da en büyük düşmanı olan Şeybanî de, düşmanları tarafından öldürülmüştü Böylece Hindistan seferi hazırlıklarına başlamak için en önemli engel ortadan kalkmış oluyordu

O zamanlar Hindistan’ın Pencap valisi bulunan Devlet Han, Hindistan’ın Delhi hükümdarlarından Sultan İbrahim ile bozuşmuş olduğundan Babür Şah’ı, Hind Seferine teşvik etmekte idi

Bunun üzerine Babür Şah Delhi Sultanına, bu ülkenin, atası Timurlenk’ten kendisine miras kaldığını bildirdi Bu haber Sultan İbrahim’e ulaştırıldığı sıralarda Babür Şah, Hindistan’a sefer yapacak olan ordusunu da hazırlamış bulunuyordu Ordusunda kuvvetli bir de topçu bataryası vardı Kuvvetleri 13,000 kişiyi bulmuştu Hindistan Hükümdarı Sultan İbrahim’in ordusu ise 100,000 kişi idi Hind ordusunda 1000 kadar da fil bulunmaktaydı Türk ordusu Hayber geçidini aşarak Hindistan’ın Pencap bölgesine girdi Türk askerleri, ataları gibi çelik miğfer ve elbiseler giyinmiş, vakurane bir surette, efsaneler diyarı olan Hindistan içlerine doğru ilerliyorlardı Türklerin Sind nehri boylarından ilerlemekte olduğunu haber alan Sultan İbrahim, ordusunun başına geçti

İki taraf kuvvetleri, Hindistan’ın Panipat mevkiinde karşılaştılar

Babür Şah; uzun hortumlu, dev cüsseli fillerin ağır ağır üzerlerine geldiklerini görünce, bu ağır kuvvetlere mukavemet için ordusunun, önüne birçok arabalar dizdirip bunları zincirlerle birbirine bağladı Aralarına da topları yerleştirdi Böylece iki ordu 21 Nisan 1526 tarihinde kanlı bir savaşa giriştiler Kılıçlar oynuyor, kalkanlar ses veriyor, Türklerin yıldırımı andıran naraları Hindistan semasına yükseliyordu Bu yiğit sipahilerin önünde durmak ne mümkündü Kısa bir zaman içinde Hind kuvvetleri birbirine karıştı 25,000 ölü verdiren Türk askerleri bu savaştan muzaffer olarak çıktılar Türk süvarileri kaçanları kovalayarak Delhi şehrine girdi Aynı yıl içinde Osmanlı Türkleri de Mohaç Meydan Muharebesini kazanarak bütün Macaristan’ı fethetmişlerdi

Babür Şah, Hind’in büyük şehirlerinden olan Delhi’ye girdiği zaman şehirde bulanan Ulu Cami’de cemaatla birlikte namaz kıldı Kendisini Hind Padişahı olarak ilan ettiler Babür’ün oğlu Humayun da öncü kuvvetlerle ilerleyerek Hind’in meşhur bir şehri olan Ağra’yı zaptetmişti Humayun, Sultan İbrahim’in Ağra’da bir eve sığınmış olan ailesini esir aldı Bunlara fazlasıyla saygı gösterdiğinden Sultan İbrahim’in eşi, bütün mücevherlerini Humayun’a hediye etti Bu mücevherler içinde bir tek taş pırlanta vardı ki bu pırlanta Hind Türk padişahlarının giydiği taca konuldu Bu pırlantaya Avrupalı kuyumcular 880,000 İngiliz lirası kıymet takdir etmişlerdi Babür Şah’ın eline Hindistan’ın hadsiz hesapsız servetleri geçti Fakat gözü pek tok olan Babür Şah, bütün bu hazineleri askerlerine dağıttı

O zamanlar Hindistan’da bir çok Müslüman Hint racaları hükümet sürmekte idiler Türkler bu racaları teker teker kendi hakimiyetleri altına alarak ilk defa Hindistan’ın birliğini temin ettiler Bu racalarla mücadele tam beş yıl sürmüştü Babür Şah, bu zaferleri neticesinde, Hint-Türk İmparatorluğu’nu kurmaya muvaffak oldu

Babür Şah iyi ruhlu cömert ve adaleti sever bir Türk hükümdarı idi Devlet kuruculukta müstesna bir zekaya sahip olan Türkler, Hindistan’da da kuvvetli bir devlet teşkilatı kurdular Hakimiyetlerine aldıkları çeşitli kavimlerin vicdan ve hürriyetlerine büyük saygı gösterdiler Hindistanlılar dinlerinde ve adetlerinde serbest bırakıldı Hindistan’ın her bucağında Türk kanunları hakim olduğundan halk saadete erişti Bunun neticesi iktisadi hayatta bir faaliyet görüldü

Türkler zamanında Hindistan’da çok kuvvetli bir medeniyet meydana geldi Hindistan’ın her tarafı, imar edilerek mermerden saraylar, camiler, köprüler ve birçok hayır müesseseleri meydana getirildi Hint’in her tarafına yollar açıldı Benares, Ağra, Delhi şehirleri cihanın en güzel sanat eserleriyle dolup taştı Mimar Sinan’ın kalfaları Hindistan’a gelerek birçok abideler meydana getirdiler Babür Şah’tan sonra gelen Türk hükümdarları zamanında yapılan Taç Mahal Türbesi, Hümayun Türbesi, Türk Sultanı denilen beş katlı Saray ve İnci Camii, Hindistan’ın en büyük sanat eserleri arasındadır



Alıntı Yaparak Cevapla

Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi




Babür Şah, kuvvetli bir şairdi de Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır Buna Babürnâme denilmektedir Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ile yazmıştı Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir Şiirleriyle aşkı pek güzel bir şekilde terennüm etmiştir Bir şiirinde şöyle demektedir:

Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım

Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım

Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim

Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim

Bir rubaisinde de şöyle diyor:

Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim

Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim

Cismim bükülmüştür ben ne ideyim

Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim

Hindistan’da büyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530 tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehir dışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür

Babürnâme adıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Han tarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’ye çevrilmiştir Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübîn veya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır

Kurduğu, büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devam etmektedir

Gazi Zahireddin Muhammed Babur’un, İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan -856 sayfalık- eseri, Kabalcı Yayınevi tarafından yayımlandı

- Babur, 1483’ten 1530’a kadar süren hayatını, padişah olduğu 1494 yılından başlayarak ölümüne dek Çağatay Türkçesi’yle kaleme aldığı hatıratına nakşetmiş

Zahîreddin Muhammed Babur, şehzade ve padişah, “kafirleri hunharca katleden” efendimiz, oğlu hayatta kalsın diye kendini Allah’a kurban veren sevgili kul, tabiata âşık şair, kendini adamış vakanüvis, fatih ve fatîn hükümdarımız, söyleyin siz kimsiniz?

Bu sorunun yanıtına ulaşmak için halen Afganistan, Pakistan ve Hindistan coğrafyasında anlatılan büyük bir imparatora, gönül koymuş bir mümine ya da tapınakları yıkan, terör estiren bir despota dair söylencelerden başka bir kaynağa bakmak gerekir

Bu kaynak Babur’un bizzat kaleme aldığı ve İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan kendi koyduğu adıyla Vekayi, daha sonra yaygın kabul gören adıyla ‘Baburnâme’dir

Kişisel hayatını, yaptığı savaşlar, gördüğü yerler ve telkinler ve sevinçlerin ayrıntılı tasviriyle birlikte samimi ve teferruatlı bir biçimde sunar bu hatıratta

‘Baburnâme’ dünya literatüründe Augustinus’un İtirafları’yla yan yana anılan, “tarih”ten ziyade hayatı kaydetme çabası olan ve on beşinci yüzyıl sonu on altıncı yüzyıl başında yaşadığı coğrafyada hayatın nasıl olduğuna dair canlı ve keyif veren bir eserdir

Ona böylesi bir hatırat yazma esinini neyin verdiğini, hatta çevresindeki insanlara hatırat yazmalarını telkin etmesinin ardında yatan ulvî amacı bilemeyiz? Ancak bilebildiğimiz ve önünde saygıyla eğileceğimiz tek şey elimizde kalan bu kıymetli, gerçeğe adanmış ve önyargılardan uzak metindir - ki yazarımız da bize çağların ötesinden açık sözlülükle seslenir:

“Bunları yazmaktaki amacım şikâyet değil, gerçekleri söylemektir; bu söylenenlerdeki amaç kendimi tarif değil, gerçekleşmiş olanları beyan etmektir Burada böylece her sözün doğrusunu ve her işin olduğu gibi yazılması gerekli sayıldığı için şüphesiz ki, baba ve büyük kardeşten iyi ve kötü ne duyulup görülmüşse onları söyledim, akraba ve yabancıdan da ne kusur veya meziyet görülmüşse onları yazdım Okuyan mazur görsün, işitenler de kınamasın

BAŞKA KAYNAKLARDAN BABÜR ŞAH :

14 Şubat 1483'te Fergana’da doğdu 1493'te babasının ölümü üzerine, Fergana hükümetine varis oldu 11 sene Özbek ve Tatar melikleri ile savaş edip, nihayet hakimiyeti sağlayamayacağını anlayarak güneye indi 1504'te Kabil’i fethedip kendisine başşehir yaptı Aynı zamanda Gazne’yi aldı ve kısa zamanda Afganistan’ın büyük bir kısmını içine alan bir devlet kurdu 1511 Ekiminde Semerkant İmparatorluk tahtına oturdu Bir ay sonra Taşkent’i, Buhara’yı aldı, bütün Maveraünnehir’e hakim oldu Fakat, bir müddet sonra, Özbekler tarafından ata yurdundan kovuldu

Babür Şah, 1519'da Hayber’i geçerek, Hindistan’a girdi Pencab’a düzenlediği beş sefer sonunda bütün kuzey Hindistan’ı fethetti 1525'te Hindistan’ın tamamını fethetmek üzere Kabil’den ayrıldı 1526'da, yani Osmanlılar’ın Mohaç Zaferinden birkaç ay önce, Paniput Meydan Muharebesinde Sultan İbrahim Ludi’nin 100000 asker ve 1000 filden müteşekkil büyük ordusunu yendi Bu zaferle Babürlüler (Gürgâniyye) Devletini kesin olarak kurdu (1526) Böylece Hindistan Türk İmparatorluğu tacı Ludilerden Babür’e geçti

Bu başarıdan sonra Delhi, Agra ve Hanpur’u alan Babür Şah, Agra’yı başşehir yaptı 1527'de Hindular üzerine yürümek için Agra’dan çıktı Hindular, aralarında ittifak kurduktan sonra, 100000 kişilik bir ordu ve birkaç yüz zırhlı fille yeni Hindistan fatihinin üzerine yürümeye başladılar Çok kritik ve tarihi bir andı Babür’ün harbi kaybetmesi demek, Ganj Vadisinin Hinduların eline düşmesi, netice itibariyle beş asırlık Müslüman ve Türk hakimiyetinin Hint kıtasından atılması demekti Babür 13500 kişilik pek seçkin bir Türkistan atlı birliği ile düşman üzerine yürüdü Yanında Osmanlı Türklerinden Mustafa Rumi’nin kumanda ettiği bir topçu birliği de bulunuyordu Hindularda ne top, ne de tüfek vardı Ateşli silahlar ve Türk atlısının üstün savaş kabiliyeti, Babür’e savaşı kazandırdı Düşman tamamen imha edildi Bu, Babür Şah için Paniput’tan daha büyük bir zaferdi Biyana civarında geçen bu Kanva Meydan Muharebesinde birkaç saat içerisinde düşmanı yok eden Babür, ‘Gazi’ unvanını aldı Meşhur Zeynüddin Hafî’nin torunu Şeyh Zeyn Hafî’nin kaleme aldığı Zafername, bütün İslam memleketlerinin hükümdarlarına gönderildi Bundan sonra Odh (Audh) eyaleti de fethedildi Art arda yapılan fetihlerle Babür İmparatorluğunun sınırları çok genişledi

Babür Şah, 25 Aralık 1530'da Agra’da öldü ve vasiyeti üzerine pek sevdiği Kabil’e götürülüp, orada gömüldü 1526'da kurduğu devlet 1858 senesinde İngilizlerin işgaline kadar, 332 sene varlığını sürdürmüştür Kabri üzerine Şah Cihan tarafından 1646'da muhteşem bir türbe yaptırıldı Babür Şah memleketin imarı için gayret gösterdi Hindistan ve Afganistan’da birçok yollar, kervansaraylar ve medreseler yaptırıp, fethettiği yerleri mamur hâle getirdi Âlim, edip bir zat olan Babür Şah, hayatını kendisi yazdı Tüzük-i Baburî (Babürname) adını verdiği bu kitabı, Ekber Şah zamanında Çağatay dilinden Farsça’ya sonra İngilizce’ye tercüme edilerek neşredildi Türkçe pek değerli bir Aruz risalesi yazdı ve kendisine doğduğu zaman Zahirüddin Muhammed adını veren zahirî ve batınî ilimlerin hazinesi büyük mutasavvıf Hace Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin Farsça Hanefi fıkhı üzerine yazdığı Risale-i Validiyye’yi Türkçe nazma çevirdi Yine Hanefi mezhebine ait fıkıh bilgilerini içine alan Mübeyyen adlı eseri yazdı Şiirlerini Divan’da topladı Orijinal yazı stili, ‘Hatt-ı Baburî’ adıyla meşhur oldu Babür, Türkçe‘den başka pek mükemmel surette Farsça, Arapça ve Moğolca biliyordu Ölümünden sonra ‘Hazret-i Firdevs-Mekani’ ve ‘Hazret- i Giti-Sitani’ (Cihan Fatihi) diye anılmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.