| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| barbaros, hayreddin, paşa, tarihimize, veren, şan | 
|  | Tarihimize Şan Veren Barbaros Hayreddin Paşa |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Tarihimize Şan Veren Barbaros Hayreddin PaşaBarbaros Hayreddin Paşa Barbaros Hayreddin Paşa; 16  Asırda ihtişamın zirvesine erişen Osmanlı Devletinin sancağını denizlerde şerefle dolaştıran kahraman kaptanımızdır  Akdenizi bir Müslüman gölü haline getiren, Haçlı Avrupayı titreten bu şanlı kumandanın hayatı zaferlerle doludur  «İlayi kelimetullah» uğruna çıktığı seferlerde kazandığı zaferlerle Hak ismini yüceltmiş, ehl-i İslâmı mutlu edip, İslâm düşmanlarını üzmüştür  Bu bakımdan kendisine «Dinin hayırlı evladı» mânasına «Hayreddin» denilmiştir  Asıl adı Hızır olan Barbaros Hayreddin Paşa, Fatih'in ordusunda tımarlı sipahi olan Nurullah Yakup Ağa'nın oğludur  Barbaros Hayreddin Paşa'nın dedesi Abdullah Ağa da tanınmış tımarlı sipahilerdendir  Bu aile, Anadoludan Rümeliye geçmiş, Çanakkale Boğazı üzerindeki Eceabat liman kasabasına yerleşmişlerdi  Dört cengaver kardeş Barbaros'un babası Nurullah Yakup Ağa, Fatih'in kumanda ettiği orduyla birlikte 1462'deki Midilli'nin fethine iştirak etmiş, fetihten sonra gösterdiği fedakârlıktan dolayı adanın Bonova köyü kendisine tımar olarak verilmiştir  Endülüslü bir Müslüman kızıyla evlenen Nurullah Yakup Ağanın, İshak, Oruç, Hızır ve İlyas ismindeki, tarihe «Barbaros Kardeşler» olarak geçen kahraman evladları bu köyde dünyaya gelmiştir  Nurullah Yakup Ağa, evladlarının tahsiline büyük ehemmiyet vermiştir  Barbaros kardeşler, dinî ilimler tahsilinin yanı sıra, birçok dil de öğrenmişlerdir  Barbaros kardeşler ana lisanları Türkçeden başka; Arapça, Yunanca, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Latince de öğrenerek yetişmişlerdir  Bu dört cengaver kardeşten üçü, İlyas, Oruç, İshak Reisler şehâdet şerbetini içmişlerdir    İlyas Reis, ağabeyi Oruç Reisle birlikte Trablus Şam'a gitmek üzere Midilliden ayrıldığında Rodos'un Saint - Jean şövalyelerinin büyük harp gemileri tarafından yolları kesilmiştir, çarpışmada İlyas reis şehid, Oruç reis esir düşmüştür  İshak Reis; Cezayir'de Kalelerin Kalesi mânasına gelen Kal'atü'l Kılâ'yı İspanyollara karşı kahramanca müdafaa etmiş, son nefesine kadar kılıcını elinden bırakmamış, vuruşa vuruşa şehid olmuştur  (31 Ocak 1518'de) Oruç Reis; (10 Ekim 1518'de) İspanyollar tarafından şehid edilmiştir  Binlerce İspanyol askerinin saldırısına karşı 6 ay Tlemsen'i kahramanca koruyan deniz kurdu da dillere destan bir mücadele vererek 40 bini bulan düşman askerinin saldırısı sonucu, askerleriyle birlikte şehid edilmiştir  Barbaros kardeşlerin bu şehâdetlerinden sonra kardeşleri Hızır, şehitlerin gözlerini arkada koymamıştır  Etrafına topladığı gözü pek reisler ve Leventlerle Haçlıları perişan etmiştir Hızır Reis'in leventleri: Deniz üstünde yürürüz, Düşmanı arar buluruz, Öcümüz komaz alırız, Bize Hayreddinli derler  diyerek Akdeniz'i bir uçtan bir uca geçip önlerine çıkan düşmanı perişan etmişlerdir    Oruç'un şehadetine kadar Ağabeyi ile birlikte küffara karşı mücadele veren Barbaros Hayreddin Paşa, daha sonra tek başına Akdeniz'de dolaşmaya başlamıştır  Hayatı zaferlerle geçti 1473'te dünyaya gelen Hayreddin Paşa'nın hayatı zaferlerle doludur demiştik  Bu zafer dolu hayata kısaca göz gezdirelim    1512'de ağabeyi Oruç'la birlikte Cenevizliler'in elindeki Cecel'i fethetmişlerdir  Tunus'un «Halku'l vâd» kalesini üs edindiler 1516'da Cezayir şehrini fethettiler  Barbaros karedşler Kuzey Afrika'daki müslümanlar üzerindeki Haçlı baskısını kırmaya azmetmişlerdi  Bu azimle çalışmışlar muvaffak olmuşlardır  Cezayir'i fetheden Barbaros kardeşler, bütün Kuzey Afrika'yı fethetmeyi gaye edinmişlerdi  Yalnız daha önce bir düşünceleri vardı  Yavuz gibi bir cihangirin idaresindeki, İslâm âleminin hâmisi Osmanlı Devletinin maiyyetine girmek istiyorlardı    Bu düşünceleriyle Barbaroslann şan, şeref peşinde olmadıkları, sırf «İTTİHAD» için «İLA-Yİ KELİMETULLAH» için cihad ettikleri açıkça görülmektedir  Çünkü Kuzey Afrika'nın büyük kesiminde onlar Sultan olarak tanınmaktaydılar  Hutbeler önce Oruç, daha sonra Hayreddin adına okunmaktaydı  Fakat onlar dünyevî saltanat peşinde değillerdi  «Hadimü'l Haremeyni şerifeyn» olduğunu ilan edecek olan Yavuz gibi, onlar da dinlerinin, milletlerinin ve Ulvi gayeleri gerçekleştirmek için çalışan Devletin hizmetinde bulunmayı Hâkimliğe tercih etmişlerdir  Bunun için Yavuz Sultan Selim'e çeşitli zamanlarda defalarca elçi gönderirler  İlk önce Mayıs 1516'da Piri Reis İstanbul'a gönderilir  Yavuz Barbarosların teklifleri karşısında memnuniyetini belli eder  Bunun nişanesi olmak üzere iki elmaslı kılıç verir  Biri Oruç, biri Hızır Reisler için    Barbaros Hayreddin reis daha sonra 1517'de Hacı Hüseyin Reis'i Yavuz'a gönderir  Kahire'de bulunan Yavuz'la görüşen Hüseyin Reis daha sonraları 15 Mayıs 1519'da Yavuz'la İstanbul'da da bir görüşme yapmıştır       Yavuz Barbaros Hayreddin Reisin isteklerini kabul etmiş, Yeniçeri kuvveti ile toplar göndermiş ve Anadolu'dan dilediği kadar asker toplaması izninin yanı sıra «Cezayir Beylerbeyi» unvanını vermiştir  Artık Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz'de Osmanlı devletini temsil etmektedir  Bu sıfatla İslâm düşmanlarının karşısına çıkacak, cihad edecektir  Devamlı kazandığı zaferlerle, aldığı ganimetlerle maddî cihetten de güçlenen Barbaros, kazandığı bu zaferleri iman gücü ve azmi yanında «Deniz Harp sanatındaki maharetine» ve yine mahir reislere sahip oluşuna borçludur  Barbros'un maiyyetindeki her biri Denizcilikte mahir, gözüpek reislerinden bir kısmı şunlardır: Coğrafya âlimi Piri Reis, Yahya Reis, Sinan Reis, Mehmet Reis, Aydın Reis, Kurtoğlu Müslihuddin Reis, Salih Reis, Turgut Reis, Barbaros'un oğlu Hasan Reis ve manevîoğlu Hasan Reis    Barbaros'un oğulları Bunlardan, Barbaros'un oğlu ile manevî oğlu Hasan Reisler Cezayir Beylerbeyliği yapmışlardır  Salih Reis de Cezayir Beylerbeyliği yanısıra Fas Fatihi olarak ta tanınır  Aydın Reis, Endülüslü Müslümanların İspanyol zulmünden kurtarılmalarında büyük vazife yapmıştır  Mücadeleleriyle düşmanın belini kırmıştır  Bu bakımdan Avrupalılar Ona «Şeytan Döven» demekteydiler  Müslümanlar ise, Aydın Reis'e'"Kâfir Döven" diyorlardı    23 Ağustos 1519 ile 1520 baharında üst üste Cezayir'i ele geçirmek için saldıran İspanyollar, Hayreddin Paşa kumandasındaki kuvvetler tarafından bozguna uğratılmıştır  (1520-1525) tarihleri arasındayerli ahalinin ihaneti üzerine geçici bir süre elden çıkan Cezayir, 1525'te tekrar fethedilmiştir  Bu parlak zaferlerden sonra Kanunî Barbaros'u İstanbul'a davet eder  Barbaros, 18 Amirali ile birlikte İstanbul'a hareket eder  Yol boyunca düşman limanlarına hücum eder  Önüne çıkan düşman donanmalarını perişan eder  27 Aralık 1533'te binlerce İstanbullunun karşılamasıyla İstanbul'a ulaşır  Kanuniyle görüşür  Kanuni Barbaros'a iltifat eder  Barbaros'a Kaptan-ı Derya'lık verilecektir  Fakat bunun için, protokola göre bu unvanı Sadrazam İbrahim Paşanın vermesi gerekmektedir  Padişah, devlet işinde yetkisi dahilinde olsa bile nizama halel vermekten şiddetle kaçınmaktadır  Bunun için Barbaros bizzat kendisi İbrahim Paşayla görüşmek üzere Halep'e gitmiştir  İstanbul - Halep arasını at sırtında 10 gün gibi kısa bir zamanda kateden Barbaros, dönüşte de 10 günde gelmiştir  İstanbul'a döndükten sonra 6 Nisan 1534'te tertip edilen merasimle Barbaros'a Kaptan'ı Deryalığa tayin fermanı bildirilir  Artık Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı Devletinin Kaptan-ı Deryasıdır ve muazzam Osmanlı donanması emrindedir  "Muazzam donanma" diyoruz  Çünkü o devirde Osmanlı donanması Dünyanın donanma bakımından ilk sıralarındaydı  Askeriyenin diğer sahalarında olduğu gibi    Öyle ki birkaç senede bir bu gemiler değiştirilmekte, yenilenmekteydi    Donanmaya çok ehemmiyet verdi Barbaros'un birkaç ay içerisinde, sadece İstanbul'daki tersanelerde 61 Harp gemisi inşa ettirmesi, donanmanın gücünü gösteren müşahhas bir örnektir  Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa kumandasındaki Osmanlı Donanması denize açılır  Yeni Fetihlere doğru yelkenler fora edilir    22 Ağustos 1534'te Tunus fethedilir  Bu fetih üzerine Barbaros, Kaptan-ı Deryalık ve Cezayir Beylerbeyliği makamlarına ek olarak Divan-ı Hümayun tarafından yeni bir Beylerbeyi tayinine kadar Tunus Beylerbeyi vekilliğini de üzerine almıştır  Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa, İtalya (Venedik) üzerine sefer-i Hümâyûna iştirak etmiştir  Orduyu Hümâyûn'un karadan hareketi ile birlikte 280 parçadan müteşekkil Donanmayı Hümâyûn 11 Mayıs 1537 günü hareket etmiştir  1537'de Kiklad Adalannı fetheden Barbaros, Akdeniz'in yanı sıra Ege'yi de düşmandan temizlemiş ve Venediklileri Ege'den kovmuştur  Barbaros'un kumandanlığında kazanılan Preveze Zaferi, Dünya Deniz Harp tarihine geçmiş, bütün Dünyaya Osmanlı hakimiyetini bir kez daha duyurmuş ve Akdeniz'in tamamen bir Müslüman gölü olduğunu düşmanlara da kabul ettirmiştir    İspanya, Almanya, Venedik, Portekiz, Ceneviz, Papalık, Floransa, Malta donanmalarından kurulu 600'den fazla gemiden müteşekkil Haçlı donanmasını 28 Eylül 1538'de Preveze'de bozguna uğratan Donanmayı Hümâyûna kumandanlık eden Kaptan-ı Derya Hayreddin Paşa, bu mücadelesiyle şanlı tarihimize parlak bir sayfa daha ilave etmiştir  Zaferler birbirini takip eder  Barbaros'un evladlığı Hasan Bey, Almanya İmparatoru ve İspanya Kralı Charles Quint (Şarlken)in bizzat kumanda ettiği haçlı donanmasını ve ordusunu Cezayir önlerinde bozguna uğratmış, yok etmiştir (24 Ekim 1541)  Bu bozgun üzerine mağrur kral öfkeyle tacını denize fırlatmış ve perişan bir halde geri dönmüştür       Ve Barbaros vefat ediyor Dünyanın en büyük devleti, kendilerinden yardım isteyenlerin yardımına koşmaktan geri durmamıştır  Fransa Kralı I  Français'in İspanya ile yaptıkları savaşta kendilerine yardımda bulunmaları için Kanûni'ye rica etmiş  Kanunî de bu ricayı kabul etmişti  Fransa'ya yardım için Barbaros vazifelendirilmiştir Barbaros Mayıs 1543'te Donanma ile İstanbul'dan ayrılır  20 Ağustos 1543'te Nice'yi fetheden Barbaros şehrin anahtarını Kanunî Sultan Süleyman adına kabul etmiştir  Barbaros Nice'de fazla kalmaz ve Nice'i Fransızlara teslim eder Fransızlar burada Avrupa'nın durumunu ortaya koyan davranışlarda bulunurlar ve Nice'i yağmalarlar  Barbaros, 1543 - 44 kışını Toulon'da geçirir  Barbaros Toulon'da kaldığı müddetçe şehre Osmanlı sancağı çekilmiştir     Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra İstanbul'a dönmüştür  4 Temmuz 1546'da İstanbul'da fani dünyaya veda eden bu namlı reis, Beşiktaştaki türbesine defnedilmiştir  Ömrünü Hakka adayan Barbaros, hayatının her safhasında Rıza-i İlâhî için çalıştığını ısbat etmiştir  O yardımı Allah'tan beklemekteydi  Bunun içindir ki Bayrağında; «Nasr'un minallahi ve fethun kariybun ve beşşiril mü'mi-niyne» (Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır  -Ey Resulüm!- Mü'minlere müjde ver) -Es-saf Sûresi a  13- âyet-i kerimesi yazılıydı    Asırlar boyu, sefere çıkan donanmalar Barbaros'un türbesi önünden hareket etmiş ve türbe önünden geçerken top atışlarıyla O'nu selâmlamışlardır    Halen de deniz kuvvetleri top atışlarıyla bu denizlerin Pirî'ni hatırlamaktadırlar    Bu şanlı büyüğümüzü tekrar hatırlarken ruhu şad olsun diyor ve yazımızı Beşiktaş önünden atılan her top sesleriyle hatırladığımız Yahya Kemal'in beyitleriyle noktalıyoruz Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor! Adalardan mı? Tunus'dan mı, Cezayir'den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübarek gemiler hangi seferden geliyor? | 
|   | 
|  | 
|  |