10-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kayip Kita Atlantis
[B]Kasım 1929 tarihinde Topkapı Sarayı’nda büyük Türk denizcisi Piri Reis’e ait eski bir harita bulundu
Berlin Devlet Kitaplığı’nda bulunan ve Akdeniz’le Lut Gölü dolaylarını tam olarak gösteren atlaslar da Piri Reis’e aitti
Haritada nehirler ve ovalar tam bir doğrulukla görünüyordu İşin akıl almaz yanı haritalarda ayrıntılarıyla görülen Antarktika dağlarıydı Çünkü bu dağlar 1952 yılında, ses yansıtıcı araçlarla keşfedilebilmişti Daha önce varlıkları bilinmiyordu ve Antarktika tarih boyunca hep buzlarla kaplı kalmıştı
Prof Charles H Hapgood ve matematikçi W Starchan’ın son çalışmaları daha da dikkat çekiciydi Uydulardan çekilmiş dünya fotoğrafları Piri Reis’in haritalarıyla karşılaştırıldığında aralarında çok büyük bir benzerlik çıkmıştı Bilim adamları bu haritaların asıllarının çok yükseklerden çekilmiş fotoğraflar oldukları sonucuna varmışlardı 2000 yıl önce İskenderiye Kütüphanesi’nde bulunan bir dünya haritasının parçası olduğuna inanılan bu harita, haritalarda uygulanan küresel trigonometri konusundaki eski bilgileri sergilemekteydi ki, bu bilim çevrelerinde akıl almaz bir olay olarak değerlendiriliyordu
Haritalar, incelenmek üzere Amerikalı haritacı Arlington H Mallery’ye verildi Mallery, bütün coğrafî konuların haritalarda yer aldığını, ancak gerçek yerlerinde bulunmadıklarını belirtti ve Amerikan Donanması haritacılarından Walters’in yardımını istedi Walters ve Mallery, haritayı modern bir küreye uygulamaya koyuldular Çıkan sonuç ile bilim çevrelerinde yer yerinden oynadı Haritalar kesinlikle doğru çizilmişti Üstelik Akdeniz ve Lut Gölü çevresini göstermekle kalmıyor, Kuzey ve Güney Amerika kıyılarını, hatta Antarktika’nın ana hatlarını da çiziyordu Kıtalardaki dağ sıraları ile doruklar bile bütün çıplaklığıyla görülmekteydi
Mısır’da bulunan Piramitler de aynı şekilde şaşırtıcı birtakım sorulara konu oluyordu Mısırlılar kaya mezarlarını nasıl oymuşlardı? Mezar duvarları pürüzsüzdü ve çok güzel kabartmalarla süslenmişti Kayalık zeminde mezar odasına kadar büyük bir ustalıkla kazılmış sütunlar ve çok ilerlemiş taş işçiliği gerektiren merdivenler nasıl yapılmıştı?
Charles Piazzi Smith 1864’te yayınladığı Our Inheritence in Great Pyramid (Büyük Piramit’teki Mirasımız) adlı kitabında son derece ilginç bazı sorular soruyordu
Keops Piramidi’nin yüksekliğinin bir milyarla çarpımının yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki uzaklığı vermesi bir tesadüf müydü? Piramidin üstünden geçen meridyenin, karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya bölmesi bir rastlantı mıydı? Taban çevresinin, yüksekliğinin iki katına bölünmesinin pi=3 14 sayısını vermesi bir rastlantı mıydı? Piramitte dünya ağırlığını gösteren hesapların bulunması bir rastlantı mıydı? Piramidin kurulduğu kayalık alanın büyük bir özen ve doğrulukla düzeltilmiş olması bir rastlantı mıydı?
2 milyon 600 bin adet dev taş blok, ocaklardan nasıl ve neyle çıkarılmıştı? Keskin kenarlar ve pürüzsüz yüzeyler nasıl sağlanmıştı? Tonlarca ağırlıktaki bu kayalar nasıl taşınmış ve santimetrenin binde biri gibi bir yakınlıkla nasıl birleştirilmişlerdi? Bu tür soruları çoğaltmak mümkün
Kafa karıştıran sorular
Yaşadığımız düyada bugünün teknolojisiyle bile yapılması mümkün olmayan daha nice eserler taşıdıkları sırlara ait cevapları bekliyor
Örneğin yeryüzünün en eski şehirlerinden biri olan Tiahuanko’daki dev boyutlara sahip sarayların, mabedlerin, surların ve piramitlerin bir kısmı yekpare granit taşlardan yapılmışlar Evlerde kapı ve pencere boşlukları taşlar içinden oyularak açılmıştır Tek bir kapı bloğunun ağırlığı 100—200 ton arasında değişiyor
Bu şehirde bulunan takvim taşları da hâlâ esrarını korumaya devam ediyor Bu üçgen taşlardan biri Venüs yılına ait Söz konusu takvim Venüs gezegenine göre hesaplanmış, yani 225 gün İkinci taş ise güneş yılı takvimini gösteriyor ve tam olarak 365,2422 gün Yani çağımız bilim adamlarının ancak uzun çalışmalarla yapabildiği bu hesaplamaları, Tiahuankolular —tahmini— 170 bin yıl öncesinden hesaplamışlardı
Bir başka esrarengiz kalıntı da Paskalya adasındaki heykeller 8—10 metre yükseklikte ve 15—20 ton ağırlıklarda olan yüzlerce heykelin nerede yapılıp nasıl taşındıkları hâlâ çözülmüş değil İnsan kafası şeklindeki bu heykellerin üzerinde silindir şeklinde 2—3 metrelik şapkalar var ki, onların oraya nasıl yükseltilip konduğu da muamma Adada bunların taşınmasına yarayacak kızak veya ip gibi şeylere rastlanmaması, adanın bütün bu işleri yapabilecek insan gücünü barındıracak büyüklükte olmaması ve bu heykellerin yapıldığı taşların adada mevcut olmaması heykellerin dışarıdan taşındığına işaret ediyor
|
|
|