Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gezi, seyahat, yazısı

Gezi (Seyahat) Yazısı

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gezi (Seyahat) Yazısı




Gezi (Seyahat)

Gezi (Seyahat)

Eskiden gezi yazılarına seyahatname, seyahat yazıları denirdi Gezip gören insana da seyyah denirdi Bugün gezen gören kimseye gezgin, onların gezip gördükleri yerleri anlattıkları yazılara da gezi yazıları denmektedir

Gezi yazılarında verilen bilgiler doğru ve gerçek olmalıdır Bu bakımdan gezi yazıları tarih, coğrafya, edebiyat, toplum bilimi vb bakımından yararlı kaynaklardır

En eski ve uzun bir geçmişi olan yazı türünün önemli ve tanınmış iki ismi Venedikli Gezgin Marco Polo ile Arap gezgin İbni Batuta’ dır

Bizim edebiyatımızda ilk gezi kitabı ünlü denizcilerimizden Seydi Ali Reis’ in Miratül-Memalik (Ülkelerin Aynası) adlı eseridir

Edebiyatımızın gezi türünde en önemli eseri ünlü gezginimiz Evliyâ Çelebi ‘nin Seyahatnâme ( Tarih-i seyyah) adını taşıyan on ciltlik eseridir Bu eser dünyada, bu türde yazılmış bütün eserlerle boy ölçüşebilecek mükemmelliğe sahiptir

Gezi yazılarının yazılışlarına göre çeşitleri bu türün mektup, anı ve röportajla benzerliklerini de ortaya koyar Gezi yazıları ister mektup, ister anı şeklinde yazılsın isterse gezilen yerlerdeki insanlarla röportaj yapılsın mutlaka, bütün gezi yazılarında edebi bir özellik, ilginç bir yaklaşım, farklı bir gözlem gücü bulunmalıdır Gezi yazılarında her zaman, her yerlerde görülen şeylerden değil de farklı, özgün şeylerden bahsetmeli, karşılaştırmalardan faydalanmalı, örnekler vermelidir

Gezi yazıları belli bir plan dâhilinde yazılır Genellikle yazıya gezinin başlandığı günden başlanır ve dönüş gününe kadarki zamanı içine alan olaylar anlatılır Ancak tersi bir sıralama yapmakta mümkündür veya gezide görülen en önemli özellikler belirlenip önemsizden önemliye doğru bir sıralamaya gidilir

Gezi yazısında görülenler genellikle birinci kişinin ağzından yani gezenin ağzından anlatılır Gezi yazılarının dili sade ve yalın olmalıdır

“Gezi Yazısı” Türünün Özellikleri

(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)

Bir yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür Gezi yazıları gezip görmenin, iyi bir gözlemin ürünüdürler Gezi yazılarının tarihi çok eskidir İnsanlar hep uzak ülkeleri, uzak ülkelerin doğasını, insanlarını, bu insanların yaşayış biçimlerini ve yarattıkları kültür eserlerini merak etmişlerdir Bir nedenle başka ülkelere giden kişilerle karşılaştığımızda, onları soru yağmuruna tutmamız bundandır Günümüzde televizyon görüntüleri dünyanın birçok kültürünü yanıbaşımıza getirdiği halde, hâlâ gezi anılarını dinlemenin ya da okumanın tadı başkadır

Gezi yazılarının çok yönlü anlatım olanakları vardır Uzunluğu çoğu zaman kitap olacak kadardır Gazetenin iç sayfalarından birinde dizi halinde günlerce yayınlandığı da olur Okuyucunun sıkılmadan, merakla okuduğu bir yazı türüdür

Gezi yazısı yazarken ilgiyi uyanık tutmak, okuyucuda okuduğu yerleri görme isteği uyandırmak çok önemlidir Gezi yazarlığı ayrı bir ustalığı gerektirir Yazar gezdiği yerlerin ilginç özelliklerini hemen fark edecek kıvrak bir zekâya ve kültür birikimine sahip olmalıdır

Gezi yazısı ile röportaj arasındaki ayrılıklar nelerdir?

Gezi yazılarıyla röportaj birbirine karıştırılmamalıdır Gezi yazısında ilgi çekici yerler anlatılır Röportajda olduğu gibi, sorunları deşmek, arkasındaki sorunları duyurmak, kamuoyu oluşturmak amacı güdülmez Gezi yazıları bir bakıma anıya ve günlüğe de benzer, fakat onlardan ayrı bir yazı türüdür

Gezi yazısının belirleyici özellikleri nelerdir?

• Gezi yazılarında çoğu kez kronolojik zamanlı plân uygulanır Gezi için yapılan hazırlıklar; yolculuk, yolculuk sırasında görülen ilgi çekici olaylar; varış, varıştaki ilk izlenimler…

• Gezi yazılarında da kendinden önceki söylenmişlerden, yazılmışlardan ayrı olmak önemlidir Aynı yerler daha önce de başkaları tarafından görülmüş, yazılmış olabilir İkinci gidişte görülenlerle, ilk gidişte görülenler arasındaki farklara bile değinmek gerekir Bu da gezi yazılarının zamanla tarihsel belge olduğunu ortaya koymaktadır

• Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma ile, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir

• Gezi yazılarında yazar; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır Ayrıca okuyucuya değişikliği gösterebilmek için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme gibi nesnel verilerden de yararlanabilir

• Resim kullanılmalıdır

Eskiden gezi notlarının kaleme alındığı eserlere “seyahatname” deniyordu Modern zamanlarda ise Türkçe bir sözcük olan “gezi” terimi tercih edildi

Gezi yazısı, bir kişinin ya da grubun yurdun değişik bölgelerine ya da başka ülkelere değişik amaçlarla yaptıkları gezilerde gözleyip izlediklerini, tespitlerini, ele geçirdikleri bilgi ve bulguları, oralarla ilgili duygu ve düşüncelerini anlattıkları yayınlara denir

Gezi yazarı gezip gördüğü yerlerin hem kendisi hem de okuyucular için tarihî ve coğrafî açıdan ilgi çeken yönlerini, özelliklerini, kültürel, jeolojik güzelliklerini, halkının gelenek, görenek, töre ve âdetlerini akıcı, ilgi çekici ve etkili bir üslûpla kaleme döker

Gezi yazıları genellikle mensur ise de manzum olanlar da vardır Gezi yazarları, gözlem ve izlenimlerini daha çok tasvîrî bir üslûpla kaleme alırlar Bazı yazarlar, olay ve olguları olduğu gibi aktarırken, bazıları günlük, mektup , röportaj gibi türlere ait tekniklerle yazma yöntemini tercih ederler

Dünya edebiyatının en önemli seyahatnameleri arasında 13 yüzyılda yayımlanmış Marko Polo’nun Uzak Doğu izlenimlerini içeren Seyahatnamesi ve 14 yüzyılda yaşamış Arap gezgin İbni Batuta’nın İslâm dünyası gezilerini konu edinen Seyahatnamesi yer alır

Türk edebiyatının ilk seyahatname eserleri arasında Farsça yazılan Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın Acâibü’lLetâif adlı eseriyle Ali Ekber Hatâî’nin 1515′te yazdığı Hıtâînâme adlı eseri sayılabilir

Seydî Ali Reis (ö1562) Mir’atü’lMemâlik (1557) adlı seyahatnamesinde Belücistan, Hindistan, Afganistan, Buhara, Maveraünnehir’le ilgili gözlemlerini ve yaşadığı olayları anlatmıştır III Sultan Murat (15751575) döneminde Tokatlı İbrahim oğlu Ahmet, Acâibnamei Hindistan adlı eserinde Kabil, Hindistan, Basra, Yemen, Hicaz izlenimlerini aktarır

Trabzonlu Mehmet Aşık’ın (1555?) Menâzıru’lAvâlim adındaki eseri de gezi edebiyatının önemli eserlerindendir

Türk edebiyatının en önemli seyahatname eserlerinden biri Evliya Çelebi’nin (16111682) 10 ciltlik seyahatnamesidir Evliya Çelebi , 40 yıllık gezilerinden elde ettiği coğrafî, etnografik, tarihî, kültürel pek çok bilgiyi akıcı ve mübalâğalı bir üslûpla kaleme almıştır

Türk edebiyatında “seyahatname” adıyla birçok eser yazıldığı gibi, adı “seyahatname” olmadığı hâlde bu türe özgü özellikler gösteren başka eserler de vardır Pirî Reis’in Bahriye adlı eseri buna bir örnektir

İlk seyahatnameler, genellikle başka ülkelerde elçi olarak gönderilen devlet memurlarının gittikleri ülkenin yaşama biçimi, kültürel özellikleri, sosyal ilişkileri, giyim kuşamları, sokakları, şehircilikleri, bürokrasileri ve başka özellikleri hakkında Türk okuyucusu için aktardıkları ilgi çekici bilgilerden oluşmaktadır

Kimi yazarlar, gittikleri ülkelerden gönderdikleri mektuplarda bulundukları ülke ile ilgili bazı bilgiler de vermişlerdir

Sultanların sefer sırasında konaklar arası mesafeleri gösteren menâzil kitapları, her gün yapılan işleri anlatan rûznâmeler de gezi türüne ilişkin bilgiler içermektedirler Haydar Çelebi Rûznâmesi buna örnek olarak gösterilebilir

Keçecizade İzzet Molla (17851829) sürgüne gönderildiği Keşan ve İstanbul’a dönüş izlenimlerini MihnetKeşan (1269) adlı eserinde anlatır

Ömer Lütfi, Ümit Burnu Seyahatnamesi’nde dört yıl din bilgisi hocası olarak kaldığı Ümit Burnu ve havalisini değişik yönleriyle tanıtır

Türk edebiyatında modern zamanlarda da yurt içine, İslâm dünyasına, Batıya ve başka ülkelere yapılmış pek çok gezinin notları yayımlanmıştır

Gezi Türünün Gelişimi

Gezi türünün uzun bir geçmişi vardır Bu günkü tanımına ve niteliğine tam uymasa da çok eski çağlarda gezi türünden sayılabilecek örneklerin bulunduğu bilinmektedir Eski Yunanistan’dan başlayarak günümüze kadar çeşitli ülkelerden birçok gezgin, elçi, şair ve yazar gezip gördükleri yerleri anlatan eserler meydana getirmişlerdir

Başka ülkelere yapılan yolculuklarla ilgili ilk gezi yazılarına örnek olmak üzere MS 448′de Hun hükümdarı Atilla’ya gönderilen elçilik heyetinde görevli tarihçi Priskosun eseri ile MS 568 de Kilikyalı Zemarkhos’un Göktürkler ülkesinde Bizans İmparatorluğu elçisi iken tuttuğu notları gösterebiliriz

İranlı şair ve din adamı Nasır Hüsrev ‘in hac maksadıyla yaptığı Mekke gezisini ve bu arada Mısır ve Anadolu’nun doğusunda gördüklerini anlatan ’sefername’ adlı eserini de ilk gezi kitapları arasında sayabiliriz

Gezi türünün ilk önemli eselerini verenlerin başında şüphesiz Venedikli ünlü gezgin Marco Polo ile yine ünlü Arap gezgini İbn-i Batuta’yı anmamız gerekir

Marco Polo, Yakın Doğu ve Orta Asya ülkelerini kapsayan uzun bir yolculuğa çıkmış ve bu yolculuğunda gezip gördüğü yerleri anlatan bir eser yazmıştır Birçok dile çevrilen bu eser gezi edebiyatının ilk klasik örneklerinden biri sayılır Arap gezgini İbn Batuta da Anadolu, Harezm, Maveraünnehir ve Horasan’ı dolaşarak oralarda yaşayan Türklerin teknik ve toplumsal özelliklerini anlatan bir kitap yazmıştır

Önceleri daha çok tarihçilerin ilgi gösterdikleri bu eserler, sonradan edebiyatçıların da dikkatini çekmiştir Ele alınan konular, kullanılan dil, yazarların gözlem ve anlatım özellikleri bakımından gezi yazı ve kitapları artık edebiyatın bir kolu, bir başka deyişle bir yazı türü özelliği kazanmıştır

Gezi Yazılarının Çeşitleri

Gezi yazılarını, yolculuk yapılan yer bakımından ikiye ayırmak mümkündür: yurtiçi gezi yazıları ve yurt dışı gezi yazıları’

Yurtiçi gezi yazıları, bir yazarın herhangi bir amaçla kendi ülkesinde yaptığı bir yolculuk sırasında gezip gördüğü yerleri ve edindiği izlenimleri anlattığı yazılardır Bu tür gezi yazılarına, Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu Notlarını gösterebiliriz

Yurtdışı gezi yazıları ise bir yazarın kendi ülkesi dışında yaptığı gezi ve incelemelerinin bir ürünüdür Bu tür gezi yazısına da Falih Rıfkı Atay’ın Deniz Aşırı adlı eseri örnek olarak gösterebiliriz

Gezi yazılarını, gezi türünde eser veren kimselerin durumları bakımından da ikiye ayırabiliriz: uğraşları yazarlık olan kimselerin kalemlerinden çıkan gezi yazıları, uğraşları yazarlık olmayan kimselerin ortaya koyduğu gezi yazıları

Yazarlığı bir meslek olarak benimsemiş kimselerin eserlerinde gezilen görülen yerler, değinilen konular, insanlarla ilgili gözlemler yazı sanatının birçok özelliğini yansıtan renkli bir dille anlatılır

İkinci kategoriye giren yazılar, genellikle yazarlıkla ilgili olmayan, fakat yurt içinde veya dışında bazı yerleri görmek üzere geziye çıkanların veya geçici görevlerle yabancı bir ülkede oturanların kaleme aldıkları yazılardır Bu gibi kimselerin eserlerinde anlatım kuru ve renksiz olabilir Ancak bu tür eserlerde bazen çok ilginç gözlemlere, sağlam bilgilere ve mantıklı yorumlara rastlayabiliriz Örneğin ünlü Türk denizcisi Piri Reis’in Bahriye adlı kitabı bu bakımdan ilginçtir Bu kitap Akdeniz’i çevreleyen karalar, ormanlar, dağlar, kentler üzerinde verdiği bilgilerle hem bir deniz atlası, hem de bir gezi kitabı niteliği taşır

Gezi yazılarını amaç ve yazılış bakımından da üçe ayırmak mümkündür: günü gününe alınmış notlara dayalı gezi yazıları, mektup biçiminde yazılan gezi yazıları ve bir ülkeyi daha nesnel ve derinlemesine tanıtmayı amaçlayan gezi yazıları

Kimi yazarlar, gezip gördükleri yerleri günü gününe veya aralıklı olarak tuttukları notlarla anlatırlar Bu gibi gezi yazıları çoğu kez anı türünün de özelliklerini taşır Bu çeşit gezi yazılarına Burhan Arpad’ın Gezi Günlüğü adlı eseri örnek olabilir

Kimi yazarlar da gezi izlenimlerini belli aralıklarla arkadaşlarına yazdıkları mektuplarda anlatırlar Bu gibi gezi yazılarında mektup türünün hemen hemen her özelliğini görebiliriz Bu çeşit gezi yazılarına Celaleddin Ezine’nin Amerika Mektupları örnek olarak gösterebiliriz

Üçüncü tür gezi yazıları, yazarın kişisel gözlemleri yanında daha başka bilgi ve belgelere dayalı tasvir ve yorumları içerir Örneğin Falih Rıfkı Atay’ın gezi kitapları genellikle bu biçimde yazılmış eserlerdir



Alıntı Yaparak Cevapla

Gezi (Seyahat) Yazısı

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gezi (Seyahat) Yazısı




Türk Edebiyatında Gezi Yazıları

Bugünkü bilgilerimize göre Türkçe yazılan ilk gezi kitabı, tanınmış denizcilerimizden Seydi Ali Reis’in Miratül-Memalik adlı eseridir Eser Portekizlilere karşı savaşırken Hint denizinde fırtınaya yakalanıp Gücerat’ta karaya çıkan Seydi Ali Reis’in Hindistan, Afganistan, Buhara ve Maveraünnehir yoluyla Edirne’ye dönüşü sırasında başından geçen serüvenleri kapsar
Ünlü bilginlerimizden Kâtip Çelebi’nin Cihannüma adlı eseri de gezi yazılarında rastlanan birtakım özellikleri içermektedir Kâtip Çelebi, Osmanlı ülkesinin birçok yerini dolaşmış ve eserinde gördüğü bu yerlerle ilgili ayrıntılı bilgiler vermiştir
Edebiyatımızda gezi türünde ilk büyük ve önemli eserin yazarı Evliya Çelebi’dir Tarih-i Seyyah adını taşıyan on ciltlik eserinde Evliya Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde ve dışında gezip gördüğü yerleri anlatır Bu yerler arasında Bursa, İzmir, Trabzon gibi şehirlerimiz yanında Avusturya, Hicaz, Mısır, Habeşistan ve Dağıstan gibi yabancı ülkeler de bulunmaktadır Evliya Çelebi’nin gezi kitabından XVII Yy toplumumuzun zengin kültür özelliklerini öğrenmek mümkündür Anlatımdaki sa****k, içtenlik ve söyleşi havası da eser için ayrı bir üstünlük sayılır
XVII yy’da Hac yolculuklarını anlatan bir takım gezi kitapları ile birlikte Avrupa ve Yakın Doğu ülkelerine gönderilen elçilerimizi yazdıkları ’sefaretname’leri de birer gezi eseri sayabiliriz Bu eserler arasında gezi türünün özelliklerini en belirgin biçimde taşıyanı Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Fransa Sefaretnamesi’dir Yazar bu eserinde Lale Devri’nde Fransa’da elçilik yaparken gördüklerini tatlı bir dille anlatmıştır
Edebiyatımızda gezi türünden yazılara ilginin arttığını daha çok XIX yy’da görüyoruz Bir takım denizcilerimizin, ülke dışındaki Müslümanların eğitilmesi için görevlendirilmiş din adamlarımızın ve gezginlerimizin görevle ve ya kendi istekleri ile gezip gördükleri yerleri anlatan eserlerini burada anmak gerekir Bu eserlerde Orta Asya, Uzak Doğu, Afrika, Güney Amerika üzerinde ilginç gözlem ve izlenimlere dayalı bilgiler sergilenmiş bulunmaktadır
Tanzimat’tan Sonraki Gelişmeler

XIX yy’nin sonlarında yayımlanan ve gerçek bir gezi yazısı niteliği taşıyan eser Ahmet Mithat Efendi’nin Avrupa’da Bir Cevelan adlı kitabı olmuştur Yazar bu eserinde İstanbul’dan Stockholm’e kadar yaptığı tren yolculuğuna ve dönüşünde uğradığı birçok Avrupa kentlerine ilişkin gözlem ve izlenimlerini anlatır Ali bey’in Seyahat Jurnali adlı kitabı da bu yüzyılın önemli gezi eserleri arasında sayılır
1908′den sonra gezi türünden eserlerin sayısında önemli bir gelişme görülmektedir Bunda okur sayısının artışı yanında yabancı gezi kitaplarının Türkçeye çevrilmesinin etkisi büyük olmuştur Bu dönemin tanınmış şair ve yazarlarından Cenap Şehabettin’in Hicaz yolculuğunu anlatan Hac Yolunda Suriye ve Irak’tan söz eden Afak-ı Irak ve bir Avrupa gezisinde gördüklerini yansıtan Avrupa Mektupları adlı eserlerini Türkçe gezi türünün başarılı örnekleri arasında gösterebiliriz
Cumhuriyet Döneminde ve Günümüzde Gezi Yazıları

Cumhuriyet döneminde edebiyatımızda gezi türünde nicelik ve nitelik yönünden büyük bir ilerleme sağlanmıştır Bu dönemin tanınmış gezi yazarları arasında önce Falih Rıfkı Atay’ı anmamız gerekir Atay’ın Denizaşırı, Taymıs Kıyıları, Bizim Akdeniz, Tuna Kıyıları, Hind, Yolcu Defteri, Gezerek Gördüklerim ele alınan konular ile gerek gözlem gerekse anlatım ustalığı bakımından ilginç ve değerli eserlerdir
Cumhuriyet döneminde gezi türünde eser veren diğer yazarlar arasında İstanbul’dan Londra’ya Şileple Yolculuk ve Akdenizde Bir Yaz Gezintisi adlı kitaplarıyla Saik Sabri Duran’ı, Finlandiya adlı kitabıyla Şükufe Nihal’i, Bir Vagon Penceresinden ve Ankara-Bükreş adlı kitaplarıyla Sadri Ertem’i, Tuna’dan Batıya ve Anadolu Notları adlı iki ciltlik kitabıyla Reşat Nuri Güntekin’i, Anadolu Manzaraları adlı kitabıyla Hikmet Birand’ı, Gezi Günlüğü ve Avusturya Günlüğü adlı kitaplarıyla Burhan Arpad’ı sayabiliriz
Son yıllarda gezi edebiyatımız yeni eserlerde daha da zenginleşmiştir Yabancı ülkelerle kültürel ilişkilerin artması ve bireysel gezi imkanlarının çoğalması sonucu olarak bu türde eser yazanları sayısında da bir artış görülmektedir
Günümüz yazarları arasında gezi yazı ve kitaparıyla ün yapmış olanlar arasında Mavi Yolculuk ve Mavi Anadolu isimli eserleriyle Azra Erhat’ı, Düşsem Yollara Yollara adlı eseriyle Haldun Taner’i, Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan, Macaristan adlı eseriyle Melih Cevdet Anday’ı, Sam Amcanın Evinde ve Bir Garip Ada adlı eserleriyle Badii Faik Akın’ı, Canım Anadolu adlı eseriyle Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, Şu Bizim Rumeli adlı eseriyle Yılmaz Çetiner’i ve Almanya Beyleri İle Portekiz’in Bahçeleri adlı eseriyle Nevzat Üstün’ü sayabiliriz
Örnek:
Kırıkkale’ye Giderken
Ankara kalesi, telsiz direkleri ve bir tünel… Yarım dakika karanlık Ankara geride kaldı Bu yol, bütün bozkırı geçer, Karadeniz’e dek ulaşır
İsmet Paşa yıllardır fikir döktü, ray döşedi şimdi ben, bu ray üstünden fikir taşıyan kültür savaşının zırhlı trenine yetişmek için kilometrelerin sekişini sayıyorum Tren yolunda… Gezici eğitim sergisi Kırıkkale istasyonunda…
Tren yolunda dediğim zaman dudaklarımızda yabansı bir kıvrıntı seziyor gibiyim Sezmeye de gerek yok gerçekten:
“Tren yolunda da laf mı a canım” diyebilirsiniz
Eğer siz, bir zamanlar Yahşıhan’a dek böyle gidip gelen eski tren bozuntusunu anımsarsınız hiç de böyle düşünmezsiniz
Hele benim gibi Yahşıhan yolunda tuhaflıklara tanık olmuşsanız…
Size, istasyonların kimi bodurumsu, kimi kavaklar gibi birbirlerinin sırtından sırıtan uzun dallı ağaçlarından, çeşmelerinden, bayrak direklerinden, makaslarından, telgraf direklerine tünemiş güvercinlerinden, yol kenarında doygun doygun treni seyreden öküzlerden, özgür ve neşeli sıpalardan söz edeceğimize bizim orta Anadolu’ya kültür ve yeninin aşkını taşıyan trene rast gelinceye dek bugünkü güzel trenin yerindeki o eski tren ve ray bozuntusundan söz edeyim, her halde canınız sıkılmaz

Yıl 1921, İnönü ile Sakarya savaşının araları… Ankara’dan Kayseri’ye doğru bir akın var
Kağnı, kağnı, kağnı Yollardan, dağlardan, taşlardan gıcırtıdan geçilmiyor
Mumyalanmış bir eşeğe benzeyen cılız, sanki tenekeden yapılma bir lokomotif, ince, uzun hörgücünü kaldırmış, bitkin develeri anımsatan vagonlar da bunların arasında Kayseri yolunu tutuyor
Her nedense o zaman burada işleyen dekovilde, sudan geçmeyen hayvanın inadına benzer bir inat vardı Zaman zaman tutarağı tutardı Bakarsınız, tıpış t ıpış giderken birdenbire zınk yerinde sayar Bir ses duyulur:
“Lokomotifin suyu tükendi Allah’ını seven su getirsin!…”
Kovalarla, ibriklerle, testilerle bir sürü halk su aramaya çıkar, su bulunmayan bir yerde ise herkes mataralarındaki, testilerindeki, teneke ya da toprak ibriklerindeki suları lokomotife boşaltırlar Mübarek, yürümeye başlar Ama yürüyüş de ne yürüyüş!…
Trenin üstünde pinekleyen ihtiyarlar, kimi zaman şöyle konuşurlardı:
“Tren giderken indim, aptes bozdum, elimi yudum, trene bindim
“Abdest tazeledim, yine geldim, yetiştim
Yokuş bir yere gelindi mi bir ses yükselirdi:
“Allah’ını seven vagonları ardından itsin!”
Yüzlerce adam trenden iner, trenin durduğunu gören köylüler de gelir Helesa yelesa ile treni yürütürlerdi Trenin kömürü tükenip yöreden çalı çırpı topladığımızı da ben bilirim
Bunları söylerken sadece bir anıyı anlatıyorum Dün süngüsünü tüfeğine çaputla bağlayıp düşmana saldıran bir ulusun o günü böyle geçerdi
Şimdi İsmet Paşa’nın döşediği raylar üstünde fikir gibi hızlı, düzenli ve rahat trenle Kırıkkale’ye yaklaşıyoruz
Makinenin, tekniğin dokunduğu yer, çölün ortasında bile olsa yepyeni bir uygarlığı f ışkırtıveriyor Kırıkkale işte böyle bozkırın ortasında baca, fabrika, asfalt, geometri, boyalı ev, sağlam tavan, iş gömleği giyen alın terli insan demektir Kırıkkale bana, kopmuş bir film parçasının sarı bakkal kâğıdına yapıştırılması etkisini yaptı Kırıkkale, başlı başına minnacık bir fabrika yuvasıdır Sağı solu, önü arkası bozkırdır
İstasyon kalabalık… Siyahlar giyinmiş öğretmenler, iş gömlekli işçiler, ustalar, mühendisler, bereli kadınlar, irili ufaklı çocuklar vagonların çevresinde toplanıyorlar…


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.