Efsane Türünün Belli Başlı Özellikleri |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Efsane Türünün Belli Başlı ÖzellikleriEfsane türünün belli başlı özellikleri Efsane türünün belli başlı özellikleri aşağıdaki gibidir: 1 Efsaneler, dilden dile anlatılagelmiş çok eski hikayelerdir ve anonim halk edebiyatı ürünleridir 2 Efsanelerin konuları bir kişiye, bir olaya ya da bir yere dayandırılıp, şahıs, yer ay da olaylar hakkında anlatılırlar 3 Efsanelerde anlatılanların bir ölçüde de olsa inandırıcılık özelliği vardır 4 Efsanelerde çoğunlukla olağanüstülük ağır basar 5 Efsaneler bir bakıma, milletlerin modernleşmiş şekilleri olarak ifade edildikleri için kutsal öğeler de taşırlar 6 Efsaneler, belli şekilleri olmayan bir üslup ve biçime bağlı kalmayan, konuşma diliyle anlatılan kısa halk anlatımları olup kaynaklarını genellikle geçmişin derinliklerinden alırlar 7 Efsaneler kısa, yalın, ağızdan ağıza yayılan anonim halk anlatımları olup ağızdan ağıza anlatılırken her anlatıcının özelliklerine göre değişikliklere uğrarlar 8 Efsaneler genellikle bir inanç üzerine kurulurlar Efsane tanımlarını inceleyen Prof Dr Saim Sakaoğlu, efsanenin genel özelliklerini başlıklar altında toplar a Kişi, yer ve olaylar hakkında anlatılırlar b Analtılanalrın inandırıcılık özelliği vardır c Efsanelerin belirli bir kuralı yoktur; kısa ve konuşma diline yer veren bir anlatımdır İlk devir insanları -bugün okumamış zümrelerde görüleceği üzere- tabiat hâdiselerinin sebeplerini bilemiyorlardı İnsanın nereden gelip nereye gittiği, hayatla ölümün mâhiyeti, yıldızların hareketi, denizin yükselmesi, yağmurun yağması; hayvan, bitki, toprak, orman, dağ, ateş, mâden vb gibi hâdise ve maddelerin teşekkül ve icadı onları hayret, korku, heyecan veya memnunluk içinde birtakım hayaller kurmaya yöneltti Bu hayaller, insanın kendi ruhunu, hayatını eşyaya, tabiata aksettirmesinden ibaret olan düşünce tarzını doğurdu İşte canlı-cansız varlıklarla tabiat hâdiseleri karşısında kurulan hayal, tasavvur ve düşünceler henüz müsbet (pozitif) zihniyete ulaşamamış toplulukların doğru, yalan şeklinde kabul ettikleri iptidâi bilgileri teşkil etmiştir Kuvvetli bir anane bağı içinde yaşayan ilk devir, mitos devri , hatta ortaçağ insanları inandıkları bu bilgilerle kâinatta Tanrı, iyi ve fena ruh, kıyamet, melek, şeytan, cin, peri, gök, dağ, su ya da (yağmur) taşı, büyücü vb gibi üstün saydıkları maddi manevî kudretlere umumiyetle teşhis ve intak yolu ile (canlandırarak veya konuşturarak) birtakım masallar uydurmuşlardır Bugün masal sayılan mahsullerden ayrı olarak düşün düğümüz cemiyetin ortak malı bu eserler, sonraları yeni din, kültür ve ekonomi şartlarının ve alışverişinin hazırladığı muhit içinde az-çok târihî gerçeklerle beslenerek yazılı kaynaklara geçen efsâne ve menkabelere örnek (model) olmuşlardır Türklerin hayatında şaman, alperen, peygamber, halife, pâdişah, şeyh, şeyhülislâm, asker vb gibi otoriteler etrafında veya şehirler, saraylar, camiler, mezarlar, türbeler, adaklar… üzerine doğmuş masallar ve menkabeler bu mahsuller arasında yer alırlar türk efsaneleri, türk destanları Eski cemiyetlerde ve bugün bâzı kapalı, muhafazakâr zümrelerde, mukaddes sayılan dağ, orman, mağara vb gibi yerlerde belli zamanlarda, çocuk, kadın ve yabancılar dışında anlatılan efsâneler; 1- Teogoni (Tanrıların nereden geldikleri) , 2- Kozmogoni (kâinatın nasıl meydana geldiği, bkz: Türk Kozmogonisi) 3- Antropogoni (insanın teşekkülü), 4- Eskatoloji (insanla dünyanın geleceği) gibi dört ana kolda toplanmaktadır Bugün, ilk devirlerden zamanımıza kadar teşekkül etmiş efsâneleri araştıran disiplin veya ilme «esâtîr-mitoloji» adı verilmektedir Efsanelerin Oluşumu: Efsanelerin oluşumunu (ortaya çıkışlarını) açıklayabilmek için önce, köklerini araştırmak gerekir Çünkü, efsaneler teşekkül ederlerken beslendikleri kaynaklara, köklerine göre farklılık arz etmektedirler Yani, bütün efsaneler aynı teşekkül, oluşum sürecinden geçmemektedir Efsane oluşumlarının bu şekilde farlılık göstermesinde sebebi ne olabilir, neden aynı süreçten geçmemektedirler? Bu soruların cevabı, efsanelerin kökleriyle ilgilidir Efsanelerin bir değil, birkaç kökü vardır bu kökleri şöyle sıralayabiliriz: 1 Mitolojik kökler, 2 Tarihi kökler, 3 Dini kökler, 4 Hayli, fantastik kökler Bu köklerin hepsi her efsanede görülmez Efsanenin çeşidine göre köklerden biri önem kazanır Örneğin tarihi efsanelerde tarihi kökler, dini efsanelerde dini kökler, aratılış efsanelerinde mitolojik ve fantastik kökler önem kazanır Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki, bir efsanede birden fazla kök bulunabilir Yani tarihi kökün hakim olduğu bir efsanede dini veya hayali kökler bulunabilir Mitolojik kökler, karmaşık köklerdir İçlerinde eski dini inançların izleri olduğu gibi hayal ürünü unsurlar da vardır bu unsurları ayırmak oldukça zordur Hem Batılı alimler, hem de Doğulu alimler, efsane ile mitolojinin birbirlerine çok yakın olduğu konusunda hemfikirdirler Efsanelerdeki mitolojik köklerin büyük bir bölümü, eski inanç sistemlerinden kaynaklanmaktadır Mitler, esrarengizlik, korku ve telaş anlayışı ile insanı etkilemenin yanında, onların belli olaylara, cisimlere bakışını, onlar hakkındaki düşüncesini sistemleştirerek, bu düşüncelerin genel bir özellik kazanmasını sağlar Bu düşüceler, açıklamalar gitgide işlev değiştirerek dini inanç sistemi haline gelmeye başlamıştır Bu sistemin içinde tarihte olmuş veya olması muhtemel gerçek olaylar olabileceği gibi, halkın veya anlatıcını muhayyilesinden kaynaklanmış hayali, “uydurma” unsurlar da olabilir Halkın sırrına akıl erdiremediği cisim ve olaylar hakkındaki düşünce ve açıklamaları ile tarihi olay ve halk fantazisi birleşerek inanç sistemi haline gelmiştir İşte bu inanç sistemini bazı unsurları, bugün efsanelerin kökünü oluşturmaktadır Özellikle gök cisimleriyle be hadiseleriyle ilgili olan efsanelerde bu türden mitolojik kökleri aramak gerekir Halk Efsaneleri ve Mitler: Efsaneler, mitler; masalımsı ürünlerdir Bunlarda “olağanüstülük” vardır ama, toplumun inanışlarına uymaktadır Gerçekten, millet sır ve sihirle yoğrulmuş tabiatın ve tabiat olaylarının hayal gücüyle çözümlenmesi sayılabilir Bu dünya nedir? Nereden gelmiş, nereye gidiyor? Her ilkel toplum, bunu kendi hayal gücüyle çözümlemiştir Türklerin de Orta Asya‘da bulundukları çağlardan kalma bir yaratılış miti vardı ve buna inanmaktaydılar Türk Edebiyatında Efsane: Bunların bir gerçeği vardır geçmişte… Ancak, halkın kendi hayalinden kattığı şeylerle bu gerçek yönleri unutulmuş, yada değişikliğe uğramıştır Cennet Bursa efsanesi, Şehitler Kayası efsanesi gibi… Elbette Bursa’nın bir kuruluş tarihi ve o kayanın bir yıkılış nedeni vardır Fakat halk kendi hayal gücüyle öylesine efsaneleştirmiştir ki, bunları, tarihi gerçeklerini hiç de aratmıyor bize Başka milletlerin de böyle efsaneleri, mitolojileri var ve nice şah eserler için İlham kaynağı olmuştur bunlar… Bizde de Halide Edip Adıvar, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ömer Bedrettin Uşaklıgil bu kaynaklardan alacaklarını alarak, Cennet Dağı, Cehennem Dağı, Ses Duyan Kızı Yalnız Efe, Çoban Çeşmesi ve Sarı Kız mermerlerini edebiyatımıza kazandırmışlardır Efsanelerin Toplumsal İşlevi: Kutsallık ve yaptırımcılık gücü, efsaneye toplumsal işlevi bakımında diğerlerine göre oldukça farklı bir konum kazandırmıştır Efsane konusunda önemli bir çalışma olan Prof Dr Bilge Seyidoğlunun Erzurum Efsaneleri hakkındaki eserindeki efsanenin toplumsal işlevleri şöyle özetlenebilir: 1 Gelenek görenekleri korurlar: Efsanenin teşekkül ettiği bazı yerlerde, mesela camiler, türbeler ve ziyaret yerlerinde ritiviel davranışlara rastlıyoruz Böyle yerler ziyaret edilirken bazı kurallara mutlaka uyulur Ziyaret yerlerinin etrafında üç yedi bazen kırk kez dönülür ve ziyaretler belli ararlıklarla belli günlerde tekrarlanır 2 Efsaneler topluma yön verir, onlara iyi olmayı, nelerin yapılıp nelerin yapılmayacağını telkin eder Hastaların, zayıfların maddi bakımdan güçsüz olanların korunmalarını telkin ederek insanları iyilik yapmaya teşvik eder 3 Teşekkül ettikleri yere mana kazandırırlar Teşekkül ettikleri yere başka bir gözle bakılmasını sağlarlar Tarihi gerçeğin dışında halkın gerçek ve kutsal olarak belli bir yer etrafında efsane yaratması onunla bu gerçeği paylaşması o yerle birleşmesi anlamına gelir Böylece insanlar kendilerinden bir parça olarak gördükleri şeye daha çok değer verir, anlamı daha derin olur 4 Koruyucu ve tedavi edici rolü: Mekanla ilgili efsaneler hem etrafında teşekkül etmiş oldukları yerleri hem de onlara inanları koruyucu aksiyonu vardır içinde olağanüstü ve kutsal bir şahsın yattığına inanılan kabrin yerinin değiştirilmesi hatta onarılması bile mümkün değildir kutsal olan bu yerlere el sürülmediği için yüzyıllarca varlıklarını korumuşlardır Efsanelerin tedavi edici fonksiyonu da vardır halk çeşitli hastalıklarına çare olması için Türkleri ve kutsal kabirleri ziyaret eder Şifa bulacaklarına inanırlar |
|