Prof. Dr. Sinsi
|
Bilgi Türk Dil Kurumu Nedir? Amaçları Nelerdir?
Ancak dil konusunda bağlayıcı bir yasa çıkarmanın hukuk kurallarıyla bağdaşmadığı düşünülerek bu öneri kabul edilmemişti Böylece bir örgüt kurma yöntemi tek çıkar yol olarak ortaya çıkmıştı
Dil konularıyla uğraşacak bir kurul oluşturulması, 1926’da Milli Eğitim Bakanlığı kuruluş yasası görüşülürken gündeme gelmişti Yeni Türk abecesinin saptanması için kurulan Alfabe Komisyonu’na aynı zamanda Dil Heyeti adı verilmişti Bununla abecenin dil çalışmalarına geçişte ilk aşama olduğu anlatılmak istenilmişti Gerçekte de Dil Kurulu yeni abeceyi saptadıktan sonra dağıtılmamış, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak dil çalışmalarını sürdürmesi istenmişti Kurul öncelikle bir Yazım Kılavuzu yayımlamış, arkasında bir Türkçe sözlük hazırlamaya koyulmuştu Ancak bu kurulun çalışmalarının politikacılar tarafından eleştirilmesi ve kurulun iş göremez hale gelmesi sonucu yeni ve bağımsız bir örgütün kurulması yoluna gidilmiştir
Türk Tarih Kurumu’nun başarılı çalışmaları da dikkate alınarak Atatürk’ün önerisiyle ona benzer bir dil derneğinin kurulması uygun görülmüştü 12 Temmuz 1932’de hepsi de milletvekili olan dört ünlü yazar ve düşünürün başvurusuyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur Derneğin amacı; Türk dilini incelemek ve elde edeceği sonuçları yayıp yaygınlaştırmak olarak belirtilmiştir
Türk Dili Kurumu’nun üye sayısı Türk Tarih kurumu gibi sınırlı tutulmamıştı 26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda ilk genel kurula dileyen her Türk vatandaşının katılabileceği açıklanmıştı On gün süren ve 917 delegenin katıldığı bu kurultayda dilde devrim mi, evrim mi sorunu enine boyuna tartışılmış ve çoğunluk görüşü devrim üzerinde yoğunlaşmıştı Türk Dili Tetkik cemiyeti adı 1936’da toplanan III Kurultayda Atatürk’ün isteğiyle ve Türk Tarih Kurumu adına uygun olarak Türk dil Kurumu olarak değiştirilmiştir
Derneğin amacı, Türk dilini, ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek ve ikinci olarak da Türk dilini, çağdaş uygarlığın önümüze getirdiği tüm gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek olarak belirtilmiştir
Türk Dil Kurumu, Atatürk döneminde ve ondan sonra da çeşitli siyasal dalgalanmalara karşın çalışmalarını kuruluşunda saptanan amaçlar doğrultusunda sürdürmüştür Bunun sonucunda da konuşma dili yazı dili arasındaki uçurum giderilmiş, Türkçe, büyük oranda özleştirilmiş bir bilim ve kültür dili düzeyine çıkarılmıştır
Bu birinci kurultaydan sonra, yukarıda zikredilen kollar vasıtasıyla kurultayın tespit ettiği programın yönetim kurulu uygulanmaya başlanmıştır Ülkede bir dil seferberliği başladı Amaç,Türkçe’yi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarmak;yeni kavramları karşılayacak bir kültür dili yaratmaktı
Bu amacı gerçekleştirmek için yapılan girişimlerin tümüne birden Dil Devrimi denildi Çalışmalar hızlandı Bir söz derleme kılavuzu hazırlandı Kurulan derleme örgütleri ile on dokuz ayda 30 000 fişlik söz derlendi Türkçe, halkın diline yönetilmeye çalışıldı
İkinci dil kurultayı, birincisinden iki yıl sonra, 18-23 Ağustos 1934’de yine Dolmabahçe sarayında toplandı Bu kurultaya da yerli ve yabancı çok sayıda bilgin katıldı Kurultayda, Türkçe’nin dünya dilleri arasındaki yeri ele alındı
Bütün terimlerin Türkçe köklerden türetilmesi, türetilecek bu öz Türkçe kelimelerin de okul kitaplarına girmesi kararlaştırıldı Ancak, zorunlu hallerde batıda kullanılan bilimsel ve teknik terimlerin,yaşayan yabancı dillerden değil, bunların temeli olan eski dillerden alınarak fonetiğinin Türk gramerine tespitinin uygun görüldüğü bildirildi Birçok matematik terimleri okul kitaplarına bundan sonra girmiştir Yeni bu kurultayda,iki yıl içinde yapılan uygulamaların toplu bir değerlenmesi de yapıldı Eksiklik ve karışıklıklar üzerinde duruldu Bir yabancı kelime yerine önerilen değişik karşılıkların durumu görüşüldü buların hangisinin uygun olduğu gösterir bir kılavuz hazırlanması gereksinimi belirlendi Tarama Dergisi’ndeki Türkçe sözcükleri gözden geçirip Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu adıyla bir sözlük meydana getirildi Buna eş olarak bir de Türkçe’den Osmanlıca’ya Cep Kılavuzu hazırlandı bunlar o günler için oldukça yararlı sayılacak çalışmalardı Yazı dilinin Türkçeleşmesi gittikçe hızlanıyor ve yaygınlaşıyordu
İkinci kurultaydan sonra yine söz derleme ve gramer çalışmalarına devam edilmiş, bir yandan da kitap tarama ve folklor araştırmalarına girişilmiştir Yine bu yılın diğer önemli bir olayı da Soyadı Kanunu’nun çıkarılmasıdır Bu kanun, dil devriminin gelişimini etkilemiştir O zamanlar, alınacak soyadlarının Türkçe olmasına dikkat ediliyordu Bu durum çok sayıda öz Türkçe kelimenin ortaya çıkmasına yaradı Yine kurultayı takiben din dilini Türkçeleştirme çalışmaları başladı Türkçe’nin Arapça’nın etkisinde kalmasının başlıca nedenlerinden biri de ibadet dilinin Arapça olmasındandı ibadet dilinde yapılacak değişiklik halkın Arapça ile olan zorunlu bağını ortadan kaldıracaktı Böylece de Arapça’nın Türkçe üzerindeki etkisi iyice zayıflayacaktı Ezanın Türkçeleştirilmesi, Kuran’ın Türkçe çevirisi bu düşüncenin ürünü olan uygulamalardır
Bu kurultay sonrasının başlıca konularından biri de Türk dilinin eskiliğini kanıtlamak çabalarıdır Bu çaba esas itibariyle Türk tarihine karşı uzun yıllar süren kayıtsızlığa bir tepki olarak, milli bilinci kuvvetlendirmek amacıyla doğmuştur Türkçe kelimeleri, Arapça, Farsça dilleriyle açıklamak alışılageldik bir yöntemdi Adeta buna bir tepki olarak bir çok kelimenin Türkçe olabileceği kanıtlanma çabalarına girişilmiştir
Düzenlenen III Kurultaydan sonra bazı dilciler bu dönem için, dil devriminin ikinci evresi, ya da dil felsefesi adını vermişlerdir Bu kurultay esas olarak Güneş Dil Teorisi üzerinde durdu Aslında, Güneş Dil Teorisi özleşme ile ilgili değildir Ancak bir dilin nasıl doğup geliştiğini araştırmayı amaçlamaktadır Bu yolla, Türk dilinin eskiliği ve başka dillere kaynaklık ettiği görüşü savunulacaktır Yine bu teorinin doğuşunda, Türk milletinin çok eski bir millet olduğunu kanıtlama çabası ve isteğinin rol aldığı bir çeşit tepkiden doğduğu, daha doğrusu bir moral güç yaratılmak istenildiği açıktır Kısacası, bilimsel olmaktan, bir dil felsefesi geliştirmekten çok, politik bir içerik taşımaktadır ve o devrin tarih görüşünün de yansımasıdır
Kuram buna göre geliştirilir Bu kurama göre Türk dili tarihten önceki çağlarda var olan bir dil idi Bir çok sözcükler göçler yoluyla dünyaya yayılmıştır Bunun için Batı etimoloji sözlüklerinde kaynağı belirtilmeyen sözcükler Türkçe olabileceği varsayılmıştır Böylece dilimize giren bir çok yabancı kelimenin de Türkçe olduğu zamanla ortaya çıkacaktır Güneş Dil Teorisi aslında yukarıda belirtildiği gibi tarih felsefesinin, tarih görüşünün, dil konusundaki bir yansımasıdır; Milli dilin eskiliğini ve köklülüğünü belirtmeye çabalıyordu
Türk Dil Kurumu varlığını ve çalışmalarını, değişen siyasal koşullar ve dönemlerde, zaman zaman sert eleştirilere karşın 1982 yılına kadar sürdürdü Bu yıllar içinde giderek olgun bir kimliğe kavuşan Türk Dil Kurumu, dil ve edebiyat alanında çok sayıda eserler yayımladı Anıt eserler sayılacak Türk dilinin Derleme ve Tarama Sözlükleri, Türkçe Sözlük, Yazım Kavuzu, yetmiş kadar terim sözlüğü başta olmak üzere bilimsel bir çok eser yayımlamıştır Ulusal ve uluslar arası kongreler düzenlenmiş, edebiyat alanına, sosyal bilimlere katkılarda bulunmuş, Türk Dili Dergisi’ni yıllarca aksatmadan çıkartmış, Divan-ı Lügat-ı Türk ve benzeri bir çok eski Türkçe kaynağı yayımlamış bilimsel saygınlığı olan bir kuruluştu Türkçe’nin bugünkü düzeyine gelmesinde başlıca rolü oynamıştır Dernek statüsündeki bu kurumun maddi kaynağı, özel hukuk kurallarına göre düzenlenen Atatürk’ün vasiyetnamesinde kuruma bırakılmış gelir idi 1982 anayasasına konan bir hüküm ile bu kurum ve benzeri statüdeki Türk Tarih Kurumu’nun kaldırılması öngörülmüştür Daha sonra çıkartılan bir yasa ile bu kurum kapatılmış ve devlete bağlı resmi konumda, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kurulmuştu
|