Ata Sporları Ve Açıklamaları |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ata Sporları Ve AçıklamalarıAta sporları ve açıklamaları Binicilik Günümüzde de olduğu gibi,ulusal ve Türk Tarihinin her döneminde “At Murattır” sözcüklerine bağlı kalınarak,her Türk ata karşı sevgi,güven,ilgi duymuş ve onu kendisinden bir parça kabul etmiş,ona kutsallık tanımış,saygınlık kazandırmış,sanatında,edebiyatında,müziğind e eşsiz bir yer vermiştir Nazmi Sevgen;”Türklerde at ve atçılık” adlı kitabında 1937 yılında Ankara da toplanan tarih kurultayında Avusturya lı tarih bilimcisi Hoopers atın ilk evcilleştirme hareketinin İç Asya da Türkler tarafından yapıldığını, Macar tarihçisi Allfoldin de,bu konudaki ilklerin Altay Türklerine ait olduğunu öne sürmüştürAlman tarih bilimcisi Portriatz ise “Eski çağlarda at” adlı eserinde atın MÖ6000 dolaylarında Türkler tarafından evcilleştirildiğini iddia etmiş ve iddiası için bazı bulguları kesin kanıt göstermiştir Yaklaşık olarak MÖ4000 yılları dolaylarında Türkler tarafından bir çekim hayvanı olarak arabalara koşulan at,askeri amaçlarla savaş sınıfı oluşmasına sonuç olarak ta Asya’nın ve öteki kıtaların tarihi ve siyasal yaşamının oluşum ve değişiminde etkinlik kazanmıştırTürkler onunla uzaklıkları enmişler,derisinden giysi ve ayakkabı yapmışlar,lezzetli buldukları tayının etini yemişler,kısrakların sütünden mayalanma ile sağlanan “Kımız” adı verilen ve keyiflendirici içkiyi yapmışlardırAyrıca yele ve kuyruklarını da değerlendirmişlerdirkemiğinden kaymak için araç,kıllarından ağ,gözleri güneş ışığından koruyan bir tür gözlük örmüşlerdir Eski Türklerde at kültürü ile ilgili çeşitli bulgular bir belge olarak,bu gün çeşitli ülkelerin müzelerine değer katmaktadırYenisey yörelerinde eski Türkler tarafından,kayalar üzerine yapılmış at resimleri ve çok eski dönemlere ait,Türk mezarından çıkan eşyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürleri kullanıldığı görülmektedirEski Türk destanlarında ve efsanelerinde at baş tacı dır,ayrı bir yeri vardırOğuz destanı atla başlarDede Korkut ta ,Bamsı Beyrek öyküsünde atla kardeşleşmiştir Eski Türklerin ilkel atları yakalayabilmek için Türlü yöntemler kullandıkları,kitabelerde yazılıdırKarluk han buzullar içinden ünlü bir atı alıp çıkardığı için ad almıştırEski Türklerdeki ”Türk atsız,kuş kanatsız” sözü çok şey anlatır Tüm tarihi kaynaklar,atın vatanı olarak orta Asya bölgesini göstermektedirKırgız stepleri ile Gobi havalisinin atın vatanı olduğu konusunda görüş ve kanıt birliği vardırEski Türklerin “Yılkı” adını verdikleri at sürülerinin,ırk ve evcilleştirilmeleri ile ilgili bilgiler çok geniştir Cirit Cirit; Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır 16 yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti 19 yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II Mahmut tarafından yasaklanmıştır Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı Tarihin eski çağlarında insan topluluklarının ulaşım ve savaş vasıtalarından olan at sürüler halinde beslenmiş,günün şartlarına göre eğitilmiş savaş zamanlarında savaş vasıtası,sulh zamanlarında da spor ve eğlence vasıtası olmuştur Savaşı spor haline getiren,sporu en güzel eğitim aracı bilen Türk kahramanlarının çağlar boyu kazandıkları zaferlerde canları kadar aziz bildikleri atlarının büyük hissesi vardır Bunun için atlı cirit,Türklerin en eski milli sporlarından olup,canlılardan yapma ve konuşma özelliği olan insanla taşıma ve his gücü olan atın ve cansız 110 cm’ lik cirit sopasının en güzel uyum sağladığı insanla aklın bütünleştiği eski savaş kurallarının uygulandığı bir oyundur Atlı ciritte erlik yaşar, mertlik yaşar, sportmenlik yaşar ama her şeyden önce bir tarih yaşar Atalarımız barış zamanlarında at ve askerlerini zinde ve kuvvetli tutabilmek için atlı cirit sporunu tesis etmiş, insanları ruh ve bedenen eğiterek yarınlara hazırlamışlardırAtlı ciritte hiçbir spor müsabakasında bulunmayan rakibi bağışlama ,affetme şeklinde bir davranış vardır Hasmının önünü kesip,ona ciritle vurma imkanı varken vurmayıp bağışlayan sporcu puan kazanmaktadırVurma imkanı yüzde yüz mevcut iken,o anda zayıf düsene vurmayı zul kabul ederek bağışlama yolunun seçilmesi, Bu yönüyle spor ve erdemin birlikte anıldığı asil bir yapıya sahiptir Okçuluk Türklerin ok ve yaya verdiği önem, onun inanç dünyasını da etkilemiştir Pagan dönemlerinden beri Türkler için ok ve yay hâkimiyet sembolüydü Hakan tahtında otururken elinde ok ve yay tutardı Komutanlarını toplamak için onlara anlamı belli, değişik oklar yollardı Çetirlerinde, damga ve sikkelerinde ok ve yay resmi vardı(32, s 4) Okçuluktaki bu töre ve semboller, daha sonra Selçuklularda da devam etmişti Büyük Selçuklular 1040'da Dandanakan zaferini kazanınca, komşu ülkelere gönderdikleri fetih-nâmelerin başında eski Türk hâkimiyet sembolü olan ok ve yay işaretleri bulunuyordu Öte yandan, tüm dünya uluslarınca benimsenen gerçekte, ok-yay ve okçuluğun Türklerce dünyaya tanıtılmış olmasıdır Bu gerçekle ilgili tarihi kanıtların bir bölümü Ergenekon ve Oğuz Destanlarında yer alır Bedenlerini çeşitli uğraşlarla en iyi biçimde eğiten Türkler, ok ve yayı çok iyi değerlendirmişlerdir Maden çağının açılması ve atın eğitilmesi sonrası Türklerin Orta Asya'dan göçleriyle ok ve yayın kullanımındaki becerilerini dört bir yana yaymışlardır Türk, Orta Asya steplerinden uzandığı her yere elinde yayı, sırtında ok sadağı, altında atı ile gitti ve bunları gittiği her yerde tanıttı Ünlü Türk Hakanı Oğuz Han, Gün, Ay ve Yıldız adlı üç büyük oğluna "Bozok", Gök, Dağ ve Deniz adlı üç oğluna da "üçok" demesi, Türklerin oka verdikleri önemi yansıtması bakımından büyük değer kazanır Güreş Türklerde en eski spor türlerinden biride GüreştirGüreş,zorlu bir doğa içinde insanların güçlerini ve güvenlerini kolları ile denedikleri ve aradıkları bir mücadele türü olmuşturDindirilmez bir yaşam isteği insanları birbirine saldırmaya ve devirmeye zorlamıştırTürkler doğaya ve kuvvete düşkün kişilerdirDoğudan batıya yelpaze gibi yayılan Türkler,yakın mücadeleyi her zaman ön planda tutmuşlardırGüreşte insanların üstün olduklarını kanıtlamak güçlerini topluma kabul ettirmek için uyguladıkları bir mücadele biçimidirBöylelikle bir kişinin kuvvetini öteki kişilerle oranlama imkanı bulunur İlk çağlarda güreş, elbette bir tür boğuşmadır Orta Asya devirlerinde Türkler arasında yapılan güreş müsabakalarında güreşin sporculardan birinin ölümü halinde sona erdiği bilinmektedir Manas Destanı'nda kaydedilen güreşler bu gerçeği aydınlığa kavuşturmaktadır Kaşgarlı XI Asır DLT’de “Çalış” ve “Çelme” kelimesinin karşılığı olarak “Güreş” (küreş) diye tanımlanmıştır Aynı sayfada “çalışçı” kelimesi “Güreşçi” olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı, 1985) Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde “Kız ila küreşme kısrak ile yarışma” (Kaşgarlı, 1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır Aynı dönemlere (XI Asır) tekabül eden ve temel eserlerden biri olan KB’de Yusuf Has Hacip; “Güreş” sözcüğünün karşılığı olarak “Küreşmek = Boğuşmak” olarak vurgulamaktadır (Yusuf Has Hacip, 1979) Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra (1127 - 1144) yazılmış olan ME’de de El-Havarizmi güreşe “küreş” derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türk’lerinin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi, 1993) Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler “gülaş”, Başkurtlar “köraş”; Kazaklar “küres”; Kırgızlar “küröş”; Özbekler “kuraş”; Tatarlar “köraş /küreş; Türkmenler “göreş”; Uygurlar’ın “küraş/küreş” (KTLS, 1992) dedikleri görülmektedir Diğer Türk’lerden Gagouzlar “küreş”; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise “küraş” demektedirler (BRSMSTS, 1988) Yukarıda da görüleceği gibi güreş sözcüğü bütün Türk toplumlarında birbirine benzer ya da aynı şekilde telaffuz ediliyor Bilindiği gibi Anadolu’da da güreş sözcüğü halk arasında “güleş” ya da “küleş” (Afşin, 1988) diye telaffuz edilmektedir Görülen o ki, eski ve yeni bütün Türk toplumlarında bu sözcüğün kökeninin “kür” olduğudur |
Ata Sporları Ve Açıklamaları |
10-21-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ata Sporları Ve AçıklamalarıKılıç Sporları Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldırTürkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardırKılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştirDemir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdiDemire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler,yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından gerçekleştirilmiştirKamaların namlu denilen madeni bölümü daha da uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa toplanacak biçimde yapılırdıHer bozuluş yada kırılışta yeniden dövülerek kılıç biçimi veriliyorduTürkler,kılıcın yapımında ve kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de büyük aşama yapmışlardırÖzel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli bileklerde büyük işler başarmışlardırTek vuruşta bir deve yavrusunu ikiye biçen bilek,yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor,kat kat yapılmış keçeyi doğruyordu Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı da ona eş değer özellikte kullanıyorduAvrupa kılıçları düz ve iki tarafı da keskin olarak yapılıyorduTürk kılıçlarının ise bir tarafı keskin ve kıvrıktırMezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir MÖ 23-24 Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardırBir bölümde şöyle denilmektedir:”Onların hepsi zırhlı süvarilerdiUzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı Tarihçi lofyor”Türkler(kılıç,acemilik ve dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır)derkılıç onu kullananın bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanırİşte bu bilek Türklerde vardır” demektedir |
|