Prof. Dr. Sinsi
|
17. Yy. Felsefesi Hakkında Bilgi
17 yy Felsefesi Hakkında Bilgi
Rönesans’ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeniçağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17 yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17 yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır

Decartes
Descartes modern düşüncede rasyonalizmin yalnızca babası sayılmamakta, bizzat modern düşüncenin kurucu isimlerinden birisi olarak değerlendirilmektedir Modern zamanların ilk büyük sistemli düşünürü Deskartes’dir ve bu nedenle bütün modern felsefi tartışmalar bir anlamda ona dönmektedir Rönesansın bilimsel ve düşünsel gelişmeleri onun çalışmalrında sistemli bir bütünlük haline getilmiş ve felsefe alanına taşınmıştır Felsefeyi yöntem, bilgi ve düşünce konularında önemli sorularla geliştirmiştir 17 yüzyıl felsefesinin çercevesini ve niteliğini doğrudan belirleyen Descartes’dir Descartes şüphe ile işe başlar ve şüphe edilemeyecek bir noktaya varmak üzere hareket eder Analiz ve sentez onun yönteminin başlıca ögeleridir Şüphe ile işe başlayan Descartes, artık şüphe edilemeyecek son noktaya kadar ilerler, bu noktada apaçık bir doğruya ulaşacaktır: Düşünce Cogito ergo sum (düşünüyorum o halde varım) noktasına ulaşan Descartes bunun şüphe edilemeycek bir bilgi olarak belirler Bu sağlam noktadan hareketle, bütün varoluşun ve gerçekliğin açıklamasına yönelinebilecektir Varlık hakkındaki bütün kesin bilgilerimiz, bu bilincin kendi üzerine eğilmesinden, yani düşüncenin şüphe yöntemiyle kendinde bulduğu şüphe edilemez dayanak noktasından hareketle ortaya konulabilecektir Açık ve seçik öncüllerden, bütün öteki bilgileri üretebilir ve temelendirebiliriz Böylece her türlü bilginin başlangıç noktası düşünce ya da bilinçtekiler olarak belirlenmiş olur, ki Descartesci rasyonalizmin en kısa ifadesi budur
Pascal
Yazar, matematikçi ve filozof özelliklerini bir arada barındıran önemli düşünürlerden birisidir Jansenistler arasında yetişmiş, Descartes gibi rasyonalist düşüncenin temel ilkelerine ve matematiksel yönteme bağlı kalmıştır Çok erken yaşta ölen Blaise Pascal, ana yapıtı “!Din Hakkında Düşünceler” kitabıdır Kartezyen felsefeden etkilenmiş ve benimsemiş olmakla birlikte, Pascal’da derin bir din duygusu vardır Bu duyguyla onun rasyonalist felsefenin çercevesinin dışına çıktığını, mistisizme varan bir yön izlediğini söylemek gerekir Descartes felsefesinde, özellikle töz ve bilgi anlayışında mistisiszme varan bir yol sözkonusudur; dünya`yı ve ben`i bilmek mutlak ve sosuz töz olan Tanrı’yı bilmek olarak belirlenince, buradan mistisiszme varacak bir yol bulmanın olanağı sözkonusudur Malebranche ve Spinoza’da aynı yoldan başka şekillerde bir tür mistisiszme varacaklardır Akıl kendi çercevesi içinde bulunan her şeyi açık ve seçik olarak ortaya koyabilir, ancak kendi sınırlarına geldiğinde ötesini kavrayamaz, “sonsuz varlık” akıl için kavranamaz olarak kalacaktır İnsan’ı özü itibariyle nasıl bir varlık olduğunu açıklayamaz, bunu ancak Pascal’a göre içimize, gönlümüze yöneerek başarmak mümkündür Çünkü, insan sonsuzluk ile hiçlik arasında bulunan bir varlıktır Hayatın ve varoluşun gerçek bilmecelerine akıl ya da bilim kendi başına yanıt veremez Bu bakımdan insan, akıklla kavranamayacak kanıtları olan
gönül bilgisini de dikkate almalı ve ona kulak vermelidir Bir rasyonalist olmakla birlikte Pascal, akla sınır çizmektedir ve duygu, gönül ve sezgiyi devreye sokmaktadır
Pierre Bayle
Bayle, 17 yüzyıl felsefesinin şüpheci düşünürlerindendir Akla yönelik şüpheyi derinleştirmiş ve sistematik bir septisizme varmıştır Din ile bilim´in uzlaştırılamazlığı fikrinden hareket etmiştir, dinsel dogmalarla aklın bilgileri arasında bir uzlaşma sağlanamayacağını öne sürmüştür Dolayıyısıyla pascal ile aynı şekilde herşeyin akıl ile aydınlatılabileceğine inanmaz Çifte doğruluk öönermesini ileri sürer; aklın doğruları ve inancın doğruları Bayle’nin şüphesi Kartezyen felsefenin ilkelerini de kapsar O hem düşünüyorum´dan, hem de matematik aksiyomların kesinliğinden şüphe eder Ona göre bilginin hiç bir yerinde şüpheyi sona erdirecek bir kesinlik sözkonusu olamaz
Hobbes
Hobbes, 17 yüzyıl felsefecilerinin önemli isimlerinden biridir ve Descartes felsefesinden önemli ölçüde etkilenmiş olmasının yanı sıra, bu felsefeye karşı gelen ilk filozoflardan da birisidir Hobbes doğalcı (natüralist) denilen felsefi düşüncenin önemli temsilcilerinden biridir ve bu temelde Descartes’ın idealizmine karşı gelmiştir Daha sonra iyice sistemleşecek olan empirizmin ilk temellerini oluşturmuştur Dönemin etkili matematiksel fizik yöntemini reddetmeyen, ancak her tür idealist, dinsel ya da aşkınsal düşünceleri yadsıyan bir tür deneyci görüşü geliştirmiştir Siyaset felsefesinde etkili olmuştur Hobbes, her tür olayı doğal nedenlere bağlar ve bu yönde bir felsefe kurar Buna göre tanrı ve ruhsal olan her şey de doğal bir nedendir ya da nedenlere bağlıdır Buna bağlı olarak
istenç özgürlüğü gibi bir kavramı Hobbes kabul etmez Bütün bunlar önyargılardır Bütün nedenler doğaldır, yani cisimsel/ maddi niteliktedirler Bilginin olanaklılığı üzerine çözümlemelerinde Hobbes addıcılığa ve duyumculuğa varır Duyu verileri ona göre özneldirler, ancak duyumsayan bilinç yine de cisimseldir Descartesci felsefede görülen töz kavramını değerlendiren Hobbes’a göre töz, doğal bir şeydir, ancak cisimsel bir şey olarak ele alınabilir Dolayısıyla Hobbes hem siyasal felsefesini (özellikle de ünlü devlet öğretisini) hem de ahlak felsefesini bu yönde bir doğalcı görüşle temellendirir Bilimin görevi görünenden hareketle bize asıl nedenleri vermektir Daha sonraları gelişecek olan sistemli materyalizm de önemli öncüllerini Hobbes’ta bulur
Nicola Malebranche
Malebranche, 17 yüzyıl felsefesinde, Descartes’ten sonra Fransa’daki en büyük filozoflardan birisi olarak kabul edilir Bu yüzyıl filozoflarının genelinde olduğu gibi Malebranche’nin felsefi çıkış noktası da Descartes felsefesinde temelendirilen töz kavramı olmuştur Occasionalizm olarak adlandılan Descartesci felsefe eğilimini en son mantıksal sınırlarına kadar götürmüştür Malebranche, maddi ile ruhsal olanı birbirinden ayırır ve bunları birbirleriyle ilişkili kılanın Tanrı olduğunu söyler Ayrıca her türlü etkinliğin temel nedeni sonsuz töz, yani Tanrı’dır Gerçek bir felsefe bu tek nedenin geçerliliğini kabul eder ve buna göre çalışır Buna göre insan bilgisi ne öznenin kendisiyle ilgilidir ne de nesnenin kendisiyle, doğrudan bilgiyi ruha yerleştiren Tanrı’dır Bilginin temeli bu bakımdan kendi bilincimizi yani Tanrı’yı bilmektir Açık ve seçik olan anlayışını temellendirir Bu etik anlayışına göre, her tür istemimizin sonul ereği Tanrı’dır İstemlerimiz (doğru ve yerinde olan istemlerimiz) tanrı sevgisinin bir parçasıdır yegane tasarım Tanrı’dır ve dolayısıyla kendi varoluşumuzu açık ve seçik olarak bilmemiz, kendimizi sonsuz töün bir parçası olarak bilmemizden ileri gelir Böylece her tür bilgi Tanrı’nın bizdeki/içimizdeki ışığı olarak açıklanabilir Malebranche’nin metafizik görüşü, hem bilgi teorisini hem de etikMutluluk ve erdem bu dünyayı unutmak ve sonsuz tözü bulmak ve bilmek istemektir Descartes felsefesinin yanı sıra Malebranche’de b Augustinus etkisi görmek mümkündür Tanrı bilgisi ile insan bilgisinin bir tür kaynaştırımı olan bu düşüncelerde, hem rasyonalizme hem de mistisizme varmak mümkündür Malebranche iki yoluda birlestirerek bir senteze ulaşmaya çalışır
|