İdealizm Nedir İdealizm Hakkında |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İdealizm Nedir İdealizm Hakkındaİdealizm Nedir İdealizm Hakkında Felsefe'de dünyayı ve var oluşu, bilinç ve düşünceyi önem vererek açıklayan öğreti idealistler, varlıklar arasındaki soyut ilişkilerin, duyularla algılanan nesnelerden daha gerçek olduğunu ve insanların var olan her şeye düşünsel bağlamda, idealar aracılığıyla ve idealar olarak bildiğini savunurlar İdealizmin birçok türü olmakla birlikte hepsinin paylaştığı ortak ilkelerden söz edilebilir Tümellerin varlığı, burada ve şimdi var olanın aşılması, varlıklar arasındaki ilişkilerin o varlıkların dönüştürüleceği varsayımı, çelişik bileşenleri bütünleştiren sistemler kurmaya yönelik diyalektik yaklaşım; zihnin, özellikle tinin maddeden önce sayılması Metafizik veya epistemolojik yaklaşımı temel alması bakımından idealizmin iki temel biçimi vardır: metafizik idealizm gerçekliğin idealara dayandığını, epistemolojik idealizm ise bilgi sürecinde zihnin yalnızca tinsel olanı kavrayabileceğini ya da nesnelerin gerçekliğinin algılanabilirliklerinden kaynaklandığını savunur İlk biçimi ile idealizm dünyadaki temel tözün madde olduğunu, bunun da maddi biçimler ve süreçlerle bileneceğini ileri süren maddeciliğin, ikinci biçimi ile insan biliminin, zihnin dışında ve bundan bağımsız olarak var olan nesneleri gerçekte oldukları gibi görüp kavradığını öne süren gerçekliğin karşıtıdır Gözlemlenebilir gerçekleri ve ilişkileri vurgulayarak metafizik görüşlere karşı çıkan olguculuk ile ateizm ve şüphecilik gibi akımlarda idealizme karşı çıkar Felsefi idealizmin tarihsel gelişiminde, başlıca üç sorunu yanıtlama çabası belirleyici olmuştur 1) İnsan deyiminin sonul gerçekliği nedir? Bu soruya verilen yanıtlar iki uç arasında dağılır Deneyci filozoflardan David Hume'a göre insan deneyiminde anlatımını bulan sonul gerçeklik, olayların her bireyin bilincinde art arda akışıdır Bu düşünce, tüm gerçekliğin tek bir benliğin anlık duyu deneyimine indirgenmesi sonucuna varır Öteki uçta usçu filozoflardan Spinoza'yı izleyenler için sonul öz, kendi başına var olabilen ve yalnızca kendisi tarafından kavranabilendir 2) bilginin içeriğinde verilen nedir? Verilerin mantıksal yorumu ve açıklamasıyla ne elde edilebilir? İdealistlere göre bilgi sürecinin sonu, bireysel deneyimin dışında kalmakla birlikte gene de somut bir tümel ya da bir dizgedir Verilen mantıksal yorumu ve açıklaması, gerçekte, yeryüzünü üzerinde yaşayanlarca tümüyle yeni bir biçime dönüştürülmesi demektir 3) Bir düşünür zaman içindeki oluşum ve değişim olgusu ya da değişik amaçlar ve değerler karşısında nasıl bir tutum alınmalıdır? İdealistlere göre us yalnızca doğadaki uyumlu düzeni ortaya çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda uygar bir toplumun kültürel yaşamının parçası olan devleti ve öteki kurumları da yaratır, bu kurumların değerlerini korumak ve geliştirmek, her uygar insanın ahlaki temel görevidir Uluslar arası etik kurallarına da katkısı bulunan idealistler, hiçbir ulusun etkin güçlerini bir başka ulus üzerinde hüküm sürmek için kullanamayacağını ileri sürerler Bu güç, yalnızca bir başka ulusun yaratıcı güçlerini ilerletmek, onların kültürel düzeyini kalkındırmak için kullanabilinir İdealizmin de tarih felsefesi, değer felsefesiyle yakından ilişkilidir Benedotto Croce bu tarih felsefesini "her gerçek tarih, çağdaş tarihtir" deyimiyle özetler İdealistlerin başlıca dört savından biri Berkeley'in esse est percipi (var olmak algılanmış olmaktır) ilkesidir Nesnelere dayandırılan bütün nitelikler duyu nitelikleridir Bunlar ancak duyu organları bulunan bir özne tarafından algılandıklarında var olurlar Maddenin varlığını ve duyu algılarının maddeden kaynaklandığını görüşünü yadsıyan bu yalın sav, geniş tartışmalara yol açmıştır Özneyle nesnenin karşılıklı birbirine bağımlı olduğu savı, birinci savla yakından ilişkilidir Nesnesi olmayan bir özneyi düşünmek olanaksızdır; çünkü özne olmak bir nesnenin ayrımında olmaktır Buna karşılık her nesne de ancak bir öznenin karşısında nesnedir Bu ilişki mutlak ve evrensel bir biçimde karşılıklıdır Dolayısıyla her tam gerçeklik, bir nesneyle bir öznenin birliğidir, yani somut bir tümeldir İdealizmin üçüncü savına göre insanın en dolaysız deneyiminde, yani kendi öznel bilinçliğinde sezgisel ben, tinsel özellik taşıdığı var sayılan sonul gerçekliği doğrudan kavrayabilir Örneğin Platon'a göre, "iyi ideası"na sıçrama mistik bir nitelik taşır İdealizmin dördüncü savı özellikle Tanrı'nın varlığını kanıtlamak için geliştirilmiştir 11 yüzyılda Canterbury'li Aziz Anselmus'un geliştirdiği bu sava göre yetkin bir varlığın var olması zorunludur, çünkü var olamak yetkinliğin temel öğelerinden biridir Tanrı yetkin olduğunu göre varlığı da zorunludur Bazı idealist filozoflar bu savı idealizmin öteki ilkelerine de yaymışlardır |
İdealizm Nedir İdealizm Hakkında |
10-21-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İdealizm Nedir İdealizm HakkındaRuh maddeyi yaratır Bu, idealist felsefenin ilk biçimidir ve evrenin ruh tarafından yaratıldığını kabul eden bütün dinlerde kendini gösterir Evren, düşüncemizin dışında var olamaz İşte özelliklerin ancak zihnimizde var olduklarını, ve böyleyken onları şeylerin kendilerine atfetmekle yanılgıya düştüğümüzü kabul eden idealistlerin ispatlamaya çalıştığı şey budur İdealistler için, şu masa ve sıralar vardır elbette, ama sadece düşüncemizde Çünkü şeyleri yaratan fikirlerimizdir Başka bir deyişle, düşüncemizin yansısıdır şeyler Gerçekten de, madem ki zihnimiz tarafından yaratılmaktadır bizdeki madde fiksiyonu, madem ki madde kavramı zihnimiz tarafından bize verilmektedir; ve madem ki şeylerden aldığımız duyunun nedeni düşüncemizdir, öyleyse bizi çevreleyen şeylerin hiçbirinin bizim zihnimizin dışında bir varlığı yoktur Ve de bunlar, düşüncemizin yansıları olmaktan öteye geçemezler Demek oluyor ki, ruhumuzun yaratıcısı olan ve bize evren hakkındaki bütün fikirleri empoze eden daha üstün bir ruh vardır Buysa, kendiliğinden de anlaşılabileceği gibi Tanrıdır |
İdealizm Nedir İdealizm Hakkında |
10-21-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İdealizm Nedir İdealizm Hakkındaİdealizm Düşünce Nedir? İdealizm, felsefede, en geniş anlamıyla, dinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunan tüm felsefe öğretilerini içerecek biçimde kullanılan terimVarolan her şeyi “düşünce”ye bağlayıp ondan türeten; düşünce dışında nesnel bir gerçekliğin varolmadığını, başka bir deyişle düşünceden bağımsız bir varlığın ya da maddî gerçekliğin bulunmadığını dile getiren felsefe akımını niteler İdealizm, varlığın düşünceden bağımsız olarak varolduğunu kabul eden “gerçekçilik”, “maddecilik” ve “doğalcılık” felsefe anlayışlarının tam karşı kutbunda yer almaktadır Felsefede İdealizm, dünyanın temellendirilmesinde en önemli görevin, bilince ya da maddi olmayan zihne yönelik bir gerçeklik kuramı geliştirmek olduğu düşüncesi üstüne kurulmuştur İdealizm anlayışının temelleri önce Platon’un “Idealar Dünyası Kuramı” yla atılmış olmakla birlikte, daha sonra çeşitli filozoflarca sunulan izahlarla güçlendirilmiştir Metafizikte idealizm, bütün fiziksel nesnelerin bütünüyle zihne bağımlı olduğu, onların bilincinde olan bir zihin olmaksızın metafizik anlamda hiçbir varlıkları olmadığı anlayışına karşılık gelmektedir Bir başka deyişle, metafizik idealizme göre gerçeklik her durumda zihne bağımlı olduğu için gerçekliğin gerçek bilgisi ancak tinsel bir bilinç kaynağına başvurularak elde edilebilirdir Buna karşı, idealizm ile taban tabana zıt bir konuma yerleştirilip temellendirilen Maddecilik, zihnin ya da bilincin bütünler halinde fiziksel öğeler ile süreçlere indirgenebileceğini savunmaktadır İdealistler; doğadaki şeyleri ya da nesneleri, her şeyin özünü oluşturan tek bir gücün ya da enerjinin geçici görünümleri olarak görür; varlığın tüm görünüşlerinde tek bir anlamın yattığını düşünür; varoluşu tek bir birlik olarak algılar; aklın sağladıklarının dışında gerçekliğe ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürer; gerçekliği “idea”olarak belirleyip maddeyi bunun bir yansıması sayar Felsefi anlamda idealizm dünyanın yalnızca düşüncelerin, zihnin, ruhun, ya da daha doğrusu, fiziksel dünya varolmadan önce varolan İdeanın bir yansıması olduğu görüşünden hareket eder Duyularımızla bildiğimiz maddi şeyler, kusursuz İdeanın kusurlu kopyalarıdır Antik dönemde bu felsefenin en tutarlı savunucusu Platon’du Ancak idealizmin başlangıcı MÖ 6yüzyıl a, ilkçağ Yunan felsefesinde Ksenophanes’e değin uzanır Ksenophanes , çok olanı Bir’e indirgemiş ve bu Bir’i “tüm düşünme” olarak belirlemiştir Ksenophanes’in öğretisi günümüzde metafıziğin kurucusu olarak gösterilen öğrencisi Parmenides ‘in kurduğu Elea Okulu eliyle daha bir gelişim göstermiştir: “Varlık, değişmez ve birdir; özne ve nesne bir ve aynıdır” Platon’a göre “gerçek varlık idea, ‘düşünce varlığı’dır” Platon “düşünülür dünya” (idealar dünyası) ile “duyulur dünya” (görüngüler dünyası) ayrımına gitmiş; duyulur dünyayı gölgelerden ibaret bir görünüşler dünyası olarak betimlerken, düşünülür dünyayı değişmez gerçeklikler diye gördüğü idealardan oluşan gerçek dünya olarak ilan etmiştir Aynı fikir Kant’tan önce İrlandalı rahip ve filozof George Berkeley ve klasik İngiliz ampiristlerinin en sonuncusu David Hume tarafından ileri sürülmüştü Temelde şöyle özetlenebilir: “Dünyayı duyumlarım aracılığıyla yorumlarım Bu nedenle, varolduğunu bildiğim tek şey duyu izlenimlerimdir Örneğin bu elmanın varolduğunu söyleyebilir miyim? Hayır Tüm söyleyebileceğim, onu gördüğüm, hissettiğim, kokladığım, tattığımdır Bu bakımdan, gerçekte bir maddi dünyanın varolduğunu hiçbir surette söyleyemem” Öznel idealizmin mantığına göre, eğer gözlerimi kaparsam dünya varolmaktan çıkar Her ne kadar Berkeley idealist düşünceye önemli katkılarda bulunduysa da, idealist düşünce asıl gelişimini Kant ‘la birlikte göstermiştir Kendi felsefesini “madde tanımazcılık” diye adlandıran Berkeley ‘e göre ise; iki tür gerçek varlık -tinler (zihinler) ve idealar- söz konusudur; fiziksel nesneler ise duyusal ideaların toplamıdırlar Dolayısıyla, Berkeley’e göre, bir elmayı algıladığımızı söylediğimizde doğrudan farkına vardığımız duyusal görünüşlerin bir toplamıdır Bundan dolayı sınırlı bir zihin tarafından algılanmayan şeyler yokturlar; şeyler zihnimize sınırlı zihin tarafindan algılandıklarında ulaşırlar: “varolmak algılanmış olmaktır” Berkeley şeyleri, onlara atfettiğimiz niteliklere ilişkin duyu deneyimimizden soyutlayarak kavrayamayacağı düşüncesinden hareket ederek, fiziksel nesnelerin varoluşunun algılanmak olduğunu, fiziksel nesnelerin yalnızca idealar olarak varolduklarını ileri sürer Berkeley ‘in fiziksel şeylerin, onları algılayan kimse olmadığında da var gözükmeleri sorusuna yanıtı, onların Tanrı’ın hafızasında varolduklarıdır Düşüncemizde şeylerin varlığını yaratan yegane güç Tanrı’dır |
|