|  | Mesut Uçakan - Kimdir Kısaca Hayatı |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Mesut Uçakan - Kimdir Kısaca HayatıMesut Uçakan Hakkında Herşey  Doğum Tarihi - 1953, Kırklareli 1970’ler, porno filmlerin başladığı ve dinî değerlere dayalı bir sinema anlayışının gündeme geldiği bir dönem oldu  “Millî Sinema” yaklaşımı, 1980’lerde, yeni sinemacıların da katılımıyla daha politik bir çizgiye kayarak “Beyaz Sinema” olarak varlığını sürdürdü  Bu sinema, aynı dönemde yükselen “siyasal İslam”ın gündemine de paralel olarak, “İslâmî kimlik üzerindeki baskı” konusunu tarihî/dinî kişiliklerin ya da günümüzde yaşayan sıradan insanların öyküleri aracılığıyla perdeye taşıdı  Mesut UÇAKAN bu tarihlerde Yücel ÇAKMAKLI'nın asistanlığını yapmaktaydı  Milli Sinema fikrini de ondan öğrendi ve daha sonra bu tarzda kendi filmlerini yönetti  İlk filmi olan "Lanet" 1977 yapımı  Daha sonra yönettiği Rahmet ve Gazap filminin Türkiye gösterilerinden beklediği sonucu alamayan Mesut Uçakan, "Lanet" gibi bu son filmini de koltuğunun altına alarak Mart 82'de yeniden Avrupa'ya gitti  Özellikle Almanya'da bir yandan Türk İşçilerine Rahmet ve Gazap'ı gösterir, bir yandan da orada bir film çekme zemini araştırır  Ancak her iki çabasından da olumlu bir sonuç çıkmaz  Gösteriler fazla ilgi görmez  Hatta bazı gösterilerde yapılan masrafı çıkarmak bile mümkün olmaz  Asıl gayesi senaryo yazıp film çekmek olan Mesut Uçakan, dört yıllık çaba ve koşuşturmanın verdiği yorgunluk içinde yeni kararlar almak zorunda kalır  Kendini bir süre kenara çekerek, iç dünyasındaki manevi boyutu genişletmeye çalışır  Evlenmeye ve prodüktörlüğü bir yana bırakıp, sadece tebliğe yönelik film çalışmaları yapmaya karar verir  Dört yıllık Anestezi ihtisasını bitirerek Bremen yakınlarında bir kasabada uzman doktor olarak çalışmaya başlayan Salih Diriklik'le yaptığı istişareden sonra bu düşüncesini hemen hayata geçirmeye karar verir  8mm kamera ile İslam'ın itikat, ibadet, ahlak ve muamelat kısımlarını anlatan "Aşk ve Secde" adlı öğretici-belgesel bir film çeker  Sanatçı duyarlığıyla dile getirilen ve kainatın yaratılışı gibi çok enteresan bir giriş bölümü bulunan bu film, gösterilme imkanı bulamaz  Bu arada, Yeşilçam Dedikleri adını verdiği bir sinema araştırmasını da tamamlamaya çalışır  1982 yılının aralık ayında Türkiye'ye döner  Evlenir ve "kan kusarak" gerçekleştirmeye çalıştığı sinemacılık hayatını terk ederek Bursa'ya yerleşir  1987 yılında TRT için Kavanozdaki Adam isimli 4 bölümlük filmi yönetir  Bu film de İslam felsefesi üzerinedir  Necip Fazıl Kısakürek tarafından 1964 tarihinde yazılan Reis Bey isimli romanı sinemaya uyarlar  Film 1989 İstanbul Sinema Şenliği’nde gösterilir  Mesut UÇAKAN'ın tanınmasını sağlayan film, 1990 yılında yönettiği, basında çok fazla tepki edinen ve türban sorununu ele alan "Yalnız Değilsiniz" olur  Ardından da İskilipli Atıf Hoca (1993)  Mehmet Akif Ersoy Fikir Fikir ve Sanat vakfının kurucuları arasında yer alır ve TRT tarafından çekilen Türk Büyükleri isimli belgesel dizilerden biri olan Ahmet Hamdi TANPINAR belgeselini yönetir  Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir  Mesut Uçakan gençliğinde şiirle uğraşmış ve yazmıştır  Şimdi ise diyor ki: “Ben şiirimi kameramla yazıyorum artık” YÖNETMENLİĞİNİ YAPTIĞI BELGESELLER Türk Büyükleri : Ahmet Hamdi TANPINAR - 1986 ( TRT ) Halının Türküsü - 1988 İslam'ın Şartları - 1989 Aşk ve Secde Asr-ı Saadet Akıncıları (İstanbul Sahabeleri) - 1991 YÖNETMEN FİLMOGRAFİSİ Lanet / İlenç - 1977 Rahmet Ve Gazap - 1980 Öç - 1984 Sessiz Ölüm - 1985 Yapayalnız - 1986 Uzak Kentin İnsanları (Köprü) - 1986 Kavanozdaki Adam - 1987 ( TRT ) Zeynepler Ölmesin - 1987 Reis Bey - 1988 İnsanlar Yaşadıkça - 1989 Yalnız Değilsiniz - 1990 Sonsuza Yürümek - 1991 Asr-ı Saadet Akıncıları (İstanbul Sahabeleri) - 1991 Sevdaların Ölümü - 1992 Çöküş - 1992 İskilipli Atıf Hoca / Kelebekler Sonsuza Uçar - 1993 Ölümsüz Karanfiller - 1995 SENARİST FİLMOGRAFİSİ Gençlik Köprüsü 1975 Lanet / İlenç 1977 Rahmet Ve Gazap 1980 Öç 1984 Sessiz Ölüm 1985 Uzak Kentin İnsanları (Köprü) 1986 Yapayalnız 1986 Zeynepler Ölmesin 1987 Erler Film Reis Bey 1988 Erler Film Sonsuza Yürümek 1991 Çöküş 1992 Sevdaların Ölümü 1992 İskilipli Atıf Hoca / Kelebekler Sonsuza Uçar 1993 Ölümsüz Karanfiller 1995 DİĞER FİLMOGRAFİSİ Unutma Beni 1974     Yönetmen Yardımcısı ÖDÜLLERİ Olumsuz Karanfiller - Taşkent Uluslararası Film Festivalinde gösterildi  Rahmet ve Gazap - Türkiye Yazarlar Birliği, Sinema Dalı Ödülü  1981 Reis Bey - Türkiye Yazarlar Birliği, Sinema Dalı Ödülü  1989 İskilipli Atıf Hoca - Türkiye Yazarlar Birliği, Sinema Dalı Ödülü  1993 YAYINLANMIŞ KİTAPLARI Türk sinemasında ideoloji - 1977 Düşünce Yayınları 200 sayfa, 32 sayfa fotoğraf Mesut Uçakan’ın sinemasına yüzeysel bir bakış İki ay kadar önce “Nida Dergisi”nden Suat Köçer isimli bir kardeşimiz aradı  Nida Dergisinin “Mesut Uçakan Dosyası” hazırlamakta olduğunu söylüyordu Suat kardeş ve katkıda bulunmamızı istiyordu  Hazırlayacakları dosyada daha çok sevgili Mesut Uçakan’ın kişisel dünyası ve fikirleri üzerinde yoğunlaşmak; hayatı, olaylara bakış açısı ve sinema anlayışını yansıtmak istiyorlardı  Sevgili Uçakan’ın kişiliği ve amaçları… Sinema anlayışı… Sineması hakkındaki kanaat ve düşünceler… “Mesut Uçakan Sineması”nın ismi hakkındaki spekülasyonlara yönelik değerlendirme    Uçakan’ın da içinde bulunduğu sinema çizgisi hakkında genel bir değerlendirme ve Uçakan’ın bu açıdan küçük bir portresi gibi noktalar, dosyada cevap aranan noktalardı  Benden de görüşlerim istenmişti  Kısa bir cevap yazıp yolladım  Dergi yayınlandığında ulaştıracaklarını söylemişlerdi, ama ne Nida Dergisinden ulaştırılan bir dergi var ne de piyasada dergiyi bulabildim  Onun için diğer dostların neler yazdıklarını, ortaya nasıl bir dosya çıktığını bilmiyorum  Ama kendi görüşlerimi buradan sizlerle paylaşmak istiyorum  Kaldı ki; cevabın içinde de belirttiğim gibi “Mesut Uçakan “adı etrafında kitaplık çapta çalışmalar yapılmalıydı bugüne kadar ama olmadı… Yücel Çakmaklı, Hasan Nail Canat isimleri de unutulmadan elbette  Ama; bu konuda BİRSAD deneyiminin anlaşılamayışının altını çizmekle yetineyim ve Nida Dergisine verdiğim cevabı paylaşayım sizlerle: “Atalarımız, ‘Debbağ sevdiği deriyi yerden yere vurur’ demişler ama… Biz, sevdiklerimizi, hele hele iyi niyetli olduğunu yakînen bildiklerimizi hep korumaya gayret ettik  Debbağın yaptığını yapmadık! Bundan sonra yapmaya da niyetimiz yok… Bu genel girişten sonra, MTTB Sinema Kulübünün, MTTB çatısı altından kapı dışarı edildiği günlerden itibaren tanıdığım, mücadelesini, çalışmalarını yakından takip etmeye gayret ettiğim Mesut Uçakan adına bir dergide dosyadan öte çok daha geniş kitaplar hazırlanmalıydı  Oysa yok  Böylesine ilgiden mahrum bir ortamda yine de ‘film’ çekerek ‘hayr’ peşinde koşmayı sürdürdüğü için bile kutlanmalı Mesut Uçakan  Aslında bizim bir şeyler söylememize de gerek yok  Necip Tosun’un, Mesut Uçakan’la yaptığı söyleşileri kitaplaştırmasıyla ortaya çıkan ‘Mesut Uçakan’la Sinema Söyleşileri’ isimli kitaba bakmak yeterli  Bir insanı kendinden daha iyi kim anlatabilir  İlk filmleriyle ilgili olarak Mesut Uçakan dostum diyor ki; ‘Her ne kadar filmlerimizde zaman zaman ( öncelikle ilk çalışmalarımızda ) gençlik heyecanlarımızın getirdiği lâf ebelikleri, hamasî yaklaşımlar, anlatım düzensizlikleri söz konusu olsa da… Her sanatçı gibi her filmimizden sonra yaptıklarımızı beğenmediğimiz pek çok taraflarımız çıkıyor  Özellikle kimi ticarî kaygılara, kimi piyasa şartlarına bezen yenildiğimizi görüyor ve üzülüyoruz  Bu nedenle eserlerimizi yargılayanlardan onun varoluş şartlarını da dikkate almalarını bekleriz  ’ Bu sözler arasında en çarpıcı ve dışarıdan anlaşılma zorluğu çekilecek olanı, -sanırım-‘ticarî’ kelimesi altında gizli… Burada tek yönüyle ele alındığını sandığım ‘ticarî’ kelimesinin bir yönünde, ‘Seyirci böyle şeyi bekler benden’ mantığıyla eklenen ya da çıkarılan sahnelerdir ki… ‘Sinema’nın ruhunu zedeler böylesi ekleme/çıkarmalar… Mesut Uçakan’ın sinemasında bu örneğe uyacak sahneler bulmak mümkündür  Bir de işin, filme para yatıran kişi ya da kurumla ilintili ‘ticarî’ boyutu vardır ki… ‘Parayı ben verdim/ biz verdik, müdahale de ederim/z!’ şeklindeki bir özetle anlatabiliriz onu da! Sinemaya para veren, yatırım yapmış görünen bazı holdinglerin, yaptıkları filmle/lerle birlikte üye sayılarını arttırıp kenara çekilmiş, bu bâkir alanı terk etmiş olmalarının vebalini soracak cesaret ve basirette çok sayıda insana ihtiyacımız olduğunu da belirtmeliyim bu arada! Sadece Mesut Uçakan’ın değil… Benzer durumdaki diğer sinemacı ağabey ve dostların da tiyatrocuların da haklı yönleri çok olmakla birlikte takıldıkları noktalardan birisi de kendi yazdıklarını filme çekme, oynama durumudur  Konumuz madem ki Mesut Uçakan dostum, ona bakalım meselâ… Sinema yoluyla anlatmak istediklerini, bir plân ve program doğrultusunda yürütmedi, yürütemedi  Şartların böyle bir çalışma ve üretme için hiç de uygun olmadığını hemen hatırlatmalıyım yine de… Ama… Böylesi fırsatlar çıktığında da önüne, ‘Benim senaryolarım!’ diye çıktı para sahibinin önüne  Ortak üretime itibar olmayınca, hataların fazlalığı da kaçınılmaz elbette… | 
|   | 
|  | 
|  |