Prof. Dr. Sinsi
|
Juan Gris Hayatı
Juan Gris Biyografisi
Yüzyılımızın başlarında etkinliğini duyuran kübist akımın, Braque, Picasso ve Léger ile birlikte dört büyük kişiliğinden biridir Juan Gris Onun bu akıma bütün yaşamı boyunca içtenlikle bağlı kaldığı, yalnız uygulamacı olarak değil, kendi çapında kuramcı olarak da kübizmin temellerini oluşturduğu göz önüne alınırsa, Gris’ye özel bir yer ayıran kaynaklara hak vermek gerekecektir Fransız eleştirmen Maurice Raynal’in “resmin cebiri” deyimini kullanmakla, belki doğrudan doğruya Juan Gris’nin sanatını anlatmak istediği bile düşünülebilir Çünkü, doğanın Cézanne’dan beri geometrik biçimlere dönüştürülmesi yöntemini, açık yüreklilikle ve tam bir içtenlikle savunan, uygulayan o olmuştur Tipik bir kübist’tir bu bakımdan Juan Gris Eşyanın ve doğanın, bu anlayış çerçevesinde resme yansıyan görünümleri, en tanımlanır biçimini onun sanatında bulmuştur
1887’de Madrid’te, bir tüccar ailesinin on üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti Asıl adı José Gonzalez’di Daha yedi yaşlarına doğru, defterinin sayfa kenarlarını süslemek için karaladığı desenlerle, resme olan ilgisini ve yeteneğini kanıtlamıştı Ne var ki, her sanatçı gibi onun ailesi de, resim sanatına olan bu yakınlığından yana değildi O da bir bakıma ailesine hoş görünmek için Madrid Sanat ve Zenaat Okulu’nu seçti Bir yandan bu okulda öğrenimini sürdürüyor, öte yandan “Madrid Comico” ve “Bianco y Negro” dergilerine satirik desenler, karikatürler çiziyordu Ama okulun eğitim sistemiyle bağdaşmadığı için bir süre sonra okulu bırakarak, kendini bütünüyle resme verdi İki yıla yakın bir zaman, akademik ressamlardan Moreno Carbonero’ nun atölyesinde çalıştı Bu arada sanatçılarla yakın ilişkiler kurmaya başladı On dokuz yaşında, kız- kardeşi Antonieta’nı da yardımıyla Paris’e gitti Paris’e vardığında cebinde yalnızca on altı frank kadar bir parası vardı Ressamların yuvalandığı Montmantre’a yerleşti ve Picasso ile arkadaşlarının toplandıkları ünlü “Bateau - Lavoir”da, zamanın tanınmış sanatçılarıyla yakın ilişkiler kurdu Atölyenin güç yaşam koşulları içinde, salt resim satarak geçimini sürdürmek, hele Paris’e yeni adım atmış genç ve toy bir sanatçı için oldukça zordu
Gris, ilk yıllar “L’Assiette au Beurre”, “Charivari”, “Cri de Paris” ve “Témoin” gibi karikatür dergilerine çizerek geçimini sağlamaya çalıştı Ama daha çok, o sıralar Picasso ve çevresinde oluşan gelişmelerle ilgiliydi Juan Gris 1910’da doğadan ilk büyük akvarel resimlerini yaptığında Picasso, ön- kübist denemelerini ve zenci sanatına öykünerek ortaya çıkardığı işleri yavaş yavaş geride bırakıyordu
Kübist akım için asıl önemli olan yıllar başlamaktaydı Kübizmin çözümlemeci ve bireşimci dönemini içeren bu yıllar, özellikle geniş bir aydın ve sanatçı kesiminin bu akımla yakından ilgilendiği yıllardır Apollinaire, 1913’te “Kübist Ressamlar” adli kitabını yayımlıyor, André Salmon, Roger Allard, André Varnod, Jules Granié, Olivier Hourcade ve Gustave Khan gibi yazarlar bu yeni akımı savunmaya girişiyorlar; Kahnweiler ve Stein gibi koleksiyoncular kübist ressamlar çevresinde geniş bir halka oluşturuyorlardı giderek 1913 yılının ocak ayında Delaunay Berlin’de; sergi açıyordu Braque, Duchamp, Gleizes, Léger, Marcoussis, Metzinger, Picabia, Brancusi ve Picasso, kübist grup sergileriyle New York ve Londra gibi önemli merkezlerde birbiri arkasına görünüyorlardı
Juan Gris’nin bu ortam içersinde ilk yağlı boya çalışmaları, 1911 yılına rastlıyor Raynal’in portresini konu alan resim bunlar dandır ‘Özellikle kübist ressamlardan Duchamp kardeşlerin atölyesinde Gleizes, Léger, La Fresnaye, Le Fauconnier, André Mare, Marcoussis’le ve Amerikalı eleştirmen Walter Paeh’la bir araya geliyor, sanat sorunları üzerinde tartışıyor ve sürekli olarak kübist resmin olanakları üzerinde düşünüyordu 1912 ilkbaharında Bağımsızlar Salonunda sergilediği’ “Picasso’ya Saygı” adlı kübist portresiyle dikkatleri üzerine çekti

Şimdi Chicago Sanat Enstitüsü’nde bulunan bu resmi, Vauxcelles ilk gördüğühde “aptalca” bir iş olarak tanımlamıştı Oysa kübist akımın temel yapıtlarından biriydi bu Aynı yılın sonbaharında “Section d’Or” salonunda gösterdiği ve bir ayna parçasını tablo gereci olarak kullandığı “Lavabo” adlı tablosuyla adını biraz daha geniş bir çevreye yaymış oluyordu Aynı yılın sonunda tablo alım - satımcısı Alman asıllı yazar Kahnweiler, bütün resimleri için Juan Gris’yle bir sözleşme imzalayacak ve o tarihten sonra Hermann Rupf, Gertrude Stein, Alfred Fleichahem gibi koleksiyoncular, onun çalışmalarını izlemek zorunda kalacaklardı
|