Aynı Kalanlar|Kitap Özetleri E-Kitaplar |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aynı Kalanlar|Kitap Özetleri E-KitaplarSadri Ertem, 'Kaybolan Adam'da Batılılaştırma çabalarına eleştirel yaklaşan öyküler anlatıyor ve Türkiye'de nelerin değişmediğini ortaya koyuyor Cumhuriyet, Türkiye için yeni bir dönem anlamına geliyordu Bu yenilik, sadece imparatorluktan ulus devlete geçiş değildi, bir yönüyle de Batı'ya yüzünü dönmüş yeni devletin, bu anlamda getirdiği çağdaş uygulamalardı Yeni harflere geçmek ve kılık kıyafet gibi, tamamıyla Batı dünyasından devşirilmiş bu yenilikler, bir toplumun eski alışkanlıklarını yeni baştan yaratmalarıyla ilginç dönüşümlere neden olmuştu Yenilikler, Türkiye'nin Batı kentlerinde çok garip karşılanmadı, çünkü bu şehirler böyle bir dönüşümde zorlansa bile, uyumlu olmayı becerebilecek altyapıyı barındırıyorlardı Fakat Anadolu insanının bu dönüşüme uyması hiçbir zaman kolay olmadı Çünkü bu coğrafyada dönüşümü sağlayacak ekonomik ve kültürel unsurlar henüz yaratılamamıştı Bir defa köylülerin çoğunun yoksul olması, böylesi bir dönüşümü doğal olmaktan çok, yüzeysel kılıyordu Anlaşılan, aç ve eğitimsiz köylünün başına şapka geçirmek, her şeyden önce absürd bir görüntüye neden oluyordu Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası'nda, İstanbullu kahramanının Batı özentisini hicvediyordu Fakat bu ister özenti, ister yapmacık, ister sadece görüntüde olsun, bu kentlerdeki toplumsal yapının Batı'yla uyuşamaması anlamına gelmiyordu Aynı dönemlerde ve daha sonrasında da, Anadolu'daki Batılılaşma durumuna eleştirel bakan Türkiye edebiyatından bazı isimler de, bu durumu hicvetmişti Edebiyata sosyolojik çerçeveden bakıldığında bu durumu normal karşılamak gerek Çünkü bu yazarlar, yukarıda da söylediğim gibi, yoksul Anadolu insanının kültürel anlamda Batıyı kabul edebilmesinin tek şartının, Batı gibi olmasa bile, en azından Batılılar gibi sosyo-ekonomik şartlara sahip olmaları gerektiğinin bilincindeydi Cumhuriyet döneminde gazetecilik yapmış bir isim olan Sabri Ertem, iktidarın Anadolu'da çağdaşlık yaratma çabalarına eleştirel bakan isimlerden biri Ertem'in yeniden yayımlanan Kaybolan Adam isimli öykü kitabı, kendisinin bu eleştirilerini yeniden okuyucuyla buluşturuyor Yazar, İstanbul'da doğup Ankara'da yaşadığı halde, öyküleri çoğunlukla köy/taşra yaşamını anlatıyor Bu anlatımda, Ertem'in içinden gelmediği taşraya ve köye, çok zayıf da olsa, dışardan bakma özelliği bulunsa da, anlatımın genel olarak gerçekçi gözlemlerle oluşturulduğunun hakkını vermek lazım Ertem'in öyküleri, genel olarak toplumsal eleştiriye dayanır Bu eleştiriden sadece yoksul Anadolu'nun bir türlü Batılılaşmayı beceremeyen köylüleri değil, Anadolu'ya büyük kentlerden gelip burayı sadece söylemle dönüştürmeye çalışan aydınlar da nasibini alıyor Ertem'in kitaba alınan yirmi beş öyküsü, Türkiye'nin sosyo-ekonomik anlamda ne gibi şartlardan bugüne geldiğini anlatmalarıyla önemli Ayrıca günümüz Türkiye'sinin 'bir zamanlar'ına dair ayrıntılar taşımalarıyla da, bu öyküler, dönem okumaları anlamında da ilgi çekebilecek nitelikte Hicveden kalem Yukarıda belirttiğim gibi, Ertem'in hicvinden köylü ve aydın, herkes nasibini alır Bu metinler çok çeşitli unsurlarla oluşturulsa da, genel olarak, anlık durumların çelişkileri üzerine kurulur diyebilirim Kaybolan Adam, kendi atölyesini açan fakir kahramanı Mehmet'in 'sınıf atlama' çabalarını hikâye ediyor Öykünün olay örgüsünün arka planında görünen, Mehmet'in sahip olduğu bu geçici güçten sarhoşluğa kapılmasıdır Tam da bu aşamada, Mehmet'in sahip olduğu 'güç', atölyesine çok yakın yerde, büyük bir atölyenin açılmasıyla kesintiye uğrar İşleri kötüye giden Mehmet, danslı gecelerden ve iyi elbiselerden vazgeçmek zorunda kalıp, çok küçümsediği işçiler gibi, gidip fabrikada ücretli çalışmak zorunda kalacaktır Kitapta buna benzer diğer hikâye ise 'Bir Boşanma Hikâyesi' ismini taşıyor Bu öyküdeki son, Mehmet'inki kadar trajik değildir, fakat kahramanı Fettah'ın eşinden boşanmasıyla noktalanacaktır Çünkü, yoksul bir aileden gelen, daha sonra da zengin sınıfa 'terfi' eden Fettah'ın Batı'ya ilgi duyması, ona özenmesi karısından boşanmasına neden olacaktır Fettah, ilk başlarda karısının ud çalıp söylemesinden haz alırken, ilerleyen zamanlarda maddi anlamda güçlü hale gelmesiyle beraber, zevklerinde dönüşüm olacaktır Artık eşinin ud çalıp söylemesinden haz almayan Fettah, Batılı/teknolojik bir enstrüman olan gramofona ilgi duyacak ve Fettah'ın dönüşümünü simgeleyen bu gramofon, çiftin kültürel uyumsuzluğunun somutlanması anlamına gelecektir Sadri Ertem'in öykülerinin bir diğer özelliği, para hırsının insanları getirebileceği acımasızlığın anlatımına dayanır 'Bacayı İndir Bacayı Kaldır'daki fabrika müdürü, fabrikanın bulunduğu köydeki arazileri ucuza kapatmak amacıyla, zehirli atıkları toprağa salacak, böylece köylüleri topraklarını satmaya zorlayacaktır 'Altı Günde Biten Oyun'daki Nuri, savaşı fırsat bilip bundan kişisel çıkar sağlamaya çalışır Nuri, Birinci Dünya Savaşı'nın kopmasının hemen ertesinde, halkın Avusturya feslerini boykot etmesini sağlayarak, kendi imal ettiği fesleri satıp zengin olacaktır İki öykü de, açgözlülüğün nasıl bir korkunçluk yaratabileceğini, iki hırslı kahramanı üzerinden verir 'Tetkik Seyahati', bir köye araştırma amacıyla giden üç profesörün, buradaki insanlara tepeden bakan, onlara 'medeniyet götüren' tavırlarını hicveder Köylüler, oyunlarıyla, bu üç profesörü en zayıf noktalarından, köylülere dair cahilliklerinden yakalar Ertem, kurgusunu çok basit çelişkiler/ uyuşmazlıklar üzerinden kursa dahi, öykünün temel eleştirisi yerindedir 'Silindir Şapka Giyen' köylü öyküsünde de konu benzerdir Yolları köye düşen kentli grup, etraflarında Batı tarzı giyinmiş köylüler görüp sevinirken, bu köylülerin ayağında çarık bile olmadığını fark edecektir İlerleyen sayfalarda, köylülerin bu elbiseleri bilinçli olarak giymedikleri anlaşılır ve bu durum kentlilerde şok yaratır Ertem'in bu öyküde ilgi çekici eleştirisi, kentlilerin köylülere tepeden bakmalarından öte, daha çok Batılılaşma anlayışının da bir yerde aşırı derecede romantikleşebileceği, taassuba yaklaşabileceğidir Eski metin, güncel konu Sadri Ertem'in kalan öykülerinin çok farklı temaları var Bunlardan mesaj kaygısı güdenler de var, serbest tarzda yazılmış olanı da Kitabın geneline bakıldığında, tüm öykülerin de farklı tatlar verdiğini söyleyebilirim Özellikle geriye kalan öyküler, yazarın biraz katı denebilecek eleştiri anlayışı üzerine inşa edilmediği için de, yukarıda anlattığım öykülere göre, edebiyat, yaratı kaygısını daha çok güdüyor ve böylece de yazarı tümden didaktik olmaktan kurtarıp, öykülerini daha bir zengin kılıyor Dolayısıyla Ertem'in, yaratı dünyasının genişliğiyle, Türkiye öykücülüğünün öncü isimlerinden biri olduğunu, kuşkusuz, kabul etmek gerekir Bu tanım için, Çıkrıklar Durunca isimli romanı ile, yayımlanmış çok sayıda öyküsü bir yana, sadece bu kitaba alınan yirmi beş öyküsü dahi yeterlidir Ertem'in metinleri, o dönemin iyi çoğu eseri gibi, Türkiye'nin sosyal tarihine dair fikir edinmeyi de beraberinde getiriyor, ve ayrıca, geçen zaman içinde, Türkiye'de neyin değiştiği, neyin hep aynı kalıp 'kader gibi' hiç değişmediğini anlamak açısından da çok önemli Son olarak, Sadri Ertem'in, Kaybolan Adam'daki bu seçme öykülerinde, Feridun Andaç ve kitabın hazırlayanı Adnan Özyalçıner'in, yazarın edebiyatını derli toplu değerlendiren yazılarının, Ertem'i daha iyi tanımak için iyi bir fırsat Yine Sadri Ertem'in kitaba alınan 'Zola'nın Gerçekçiliğinden Yaratıcı Gerçekçiliğe' isimli makalesinin de, kendisinin edebiyat anlayışına dair ipuçlarını sunduğunu belirtmem gerekiyor |
|