Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allahı, sevmek

Allah'ı Sevmek Nedir?

Eski 07-20-2007   #1
Ergenekon
Varsayılan

Allah'ı Sevmek Nedir?



Allahü Teâlâyı Sevmek

Sual: Sevgi nedir, Allah sevgisi nedir?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Sevgi, gönlün zevk aldığı şeye meyletmesi demektir Bu meylin kuvvetlisine aşk denir

Sevginin deyim anlamı ise şöyledir:
Sevgi, hiçbir karşılık beklemeden sevgiliye [Allahü teâlâya] tâbi olmak, Ona itaat etmek, Onun her işini güzel, her eziyetini, her iyilikten daha tatlı görmek ve Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek, kısacası Onun rızası için yaşamaktır

Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir Bu sevgi ve düşmanlık, sadık olan aşıkların elinde ve iradesinde değildir Çalışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hasıl olur Dostun dostları güzel görünür ve düşmanları çirkin ve fena görünür Dünyanın güzel görünüşlerine kapılanlara hasıl olan sevgi de, bunu gerektiriyor Seven, sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe, sözünün eri sayılmaz

İki zıt şey sevilmez
Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir Ona yakından uzaktan ilgili olan her şeyi sevgili kılar Bunun için, "Sevgilinin kapısındaki köpek, sevenin kalbinde, diğer köpeklerden üstündür ve ayrı bir yer tutar" demişlerdir

Şeyh-ül-İslam Abdullah-i Ensarihazretleri buyuruyor ki:
(Biri, çok sevdiğim bir zatı incitmişti O andan beri, kalbimde ona karşı soğukluk duyuyorum) Büyüklerin, (Sevdiğini incitene darılmaz, gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) sözü meşhurdur

Sevginin şartı olan hubb-i fillah, buğd-i fillah, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şerifte bildiriliyor Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır Teberri etmedikçe, tevelli olmaz Yani düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz (C4, m29)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Muhammed aleyhisselama tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilmektir Onu beğenmeyenleri sevmemektir Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz

Aşıklar, sevgililerinin divanesi olup, onlara aykırı bir şey yapamaz Aykırı gidenlerle uyuşamaz İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez Cem-i zıddeyn muhaldir Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı icap ettirir (C1, m165)

Abdullah-i Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâyı seven, bilmediği bir aşk ile şaşkın haldedir Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez Her işinde Allah’tan korkar, titrer Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır Sabreder, affeder Her geçimsizlikte, sıkıntıda, kusuru kendisinde görür Her nefeste Allahü teâlâyı düşünür, gafletle yaşamaz Kimseyle münakaşa etmez Bir kalbi incitmekten korkar Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir (M 85)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak işlerin sevgisini nasip et ve sevgini [susuzluktan yananın arzuladığı] soğuk sudan benim için daha kıymetli kıl!) Gazali]

Bir kimse, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor demektir
Büyüklerden biri buyurdu ki:
(Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi zannediyordum Halbuki O beni seviyormuş)

Sevginin sebepleri
Bilip anlamadan sevgi gerçekleşmez Ancak bilinen sevilir Sevgi, cansızların değil, canlı ve anlayışlı olanların özelliğidir İnsanın anladığı, zevk ve rahatlık duyduğu her şey, sevimli; acı duyduğu, nefret ettiği her şey sevimsizdir Zevk alınan her şeyin, zevk alan için sevimli olması, gönlün ona meyletmesi demektir

Her duyu, ancak anladığı şeyden zevk alır, ona meyleder, onu sever Mesela gözün zevki, görüp hoşlandığı şeylerdir Kulağın zevki, duyduğu güzel seslerdir Burnunki güzel kokulardır Dilin zevki, yiyip içtiği şeylerin tadıdır Dokunma duygusunun, tutmanın zevki, yumuşaklık ve zevki okşayan şeylerdir İşte duyularla anlaşılan bu şeyler, hoşa gittikleri için sevilir

Beş duyunun hiçbiri ile anlaşılmayan sevgi de vardır Altıncı bir duyu ile bilinir Beş duyu ile elde edilen zevkte hayvanlar da ortaktır

İnsanın kalb gözü, baştaki gözden daha kuvvetlidir Aklın anladığı güzellik, gözün gördüğünden daha büyüktür

Sevginin sebepleri üçtür:
1- Her canlı kendini sever Kendini sevmek, varlığının devam etmesini istemek ve yok olmaktan hoşlanmamak demektir İşte bunun için insan, yaşamayı sever ve ölümden hoşlanmaz Varlığımızın devamı gibi, her şeyimizin mükemmel olması da sevilir İnsan, önce kendi zatını, sonra uzuvlarının selametini sever Daha sonra malının, evladının, akraba ve dostlarının selametini sever Bunları, vücudunun devam ve kemaline sebep oldukları için sever Mesela evladından bir fayda görmese de sever Çünkü kendinden sonra neslini devam ettirecek odur

2- İnsan, ihsanı sever İnsan, ihsanın kölesidir Gönül, kendine iyilik edeni sever, kötülük edenden nefret eder İnsan, ister istemez iyilik edene karşı sevgi duyar
Sağlık sevilir Sağlığının devamı için doktor da sevilir Doktoru da kendimizi sevdiğimiz için severiz Bunun gibi ilmi de, öğretmeni de severiz Öğretmeni ilme sebep olduğu için severiz

Para,çeşitli ihtiyaçları karşılamaya ve yiyip içmeye vasıta olduğu için sevilir Yemeğin kendisi de yenmek için sevilir Biri bizatihi, diğeri ise vasıta olduğu için sevilir İyilik edeni sevmek, onun şahsını değil, iyiliğini sevmektir İyilik kalkınca, sevgi de kalkar İyilik azalırsa, sevgi de azalır

3- Bir kimseyi, ettiği iyilikten dolayı değil, bizzat zatından dolayı sevmek, yok olup tükenmeyen gerçek sevgidir Bu da güzeli sevmek demektir Güzelliği anlayan güzeli sever Güzelliği sevmek, güzelliğin zatındandır Çünkü ondaki güzelliği anlamak, zevkin kendisidir Güzeli anlamak da bir zevktir Akarsu, yeşillik, tabiattaki güzellikler yiyip içildikleri için değil, sırf güzel oldukları için sevilir Bu insanın elinde olmayan sevgidir Allahü teâlânın güzel olduğu bilinirse, Onu da sevmemek imkansızdır O ise, güzeller güzelidir

Sevgi ve üstün zevk
Zevkler anlayışlara bağlıdır Herkes her şeyden aynı zevki alamaz, yaratılışına uygun şeylerden zevk alır Mesela, gazap ehli, intikam almak ve galip gelmekten zevk alır Her organın zevki de ayrıdır

Kalb, beş duyunun bilemediği manaları anlar Mesela, âlemin yaratıldığını, yani sonradan meydana geldiğini ve bunu yaratan bir Halıka muhtaç olduğunu anlar Bunlar beş duyu ile bilinmez

Akıl, insanı hayvandan ayıran bir kuvvettir Eşyanın hakikati akılla bilinir Akıl da marifet ve ilimden zevk alır Bu, âdi, faydasız, hatta zararlı bir ilim bile olsa, bunu başkasına öğretmekten zevk alır Mesela, bir kumar oyununu bilen, onu başkasına öğretmek ister Bu da her çeşit bilginin zevkli olduğunu gösterir

İlmin zevki, ilmin şerefi nispetinde kıymetli olur İlmin zevki de bilinen şeylerin kıymetine göre değer kazanır Mesela insanların gizli hallerini bilip onu anlatmak zevklidir Bir valinin sırlarını bilip açıklamak daha zevklidir Hele dünyanın en büyük hükümdarının sırlarını bilip açıklamak çok daha zevklidir Görüldüğü gibi ilmin şerefi, malumun [bilinen şeylerin] şerefine bağlıdır

Kâinatı yoktan yaratan, süsleyen, devam ettiren Allahü teâlânın ilminden daha yüce, daha şerefli, daha büyük, daha olgun ilim olamaz O halde en çok arzu edilen bu ilimdir Bu ilmin zevki; şehvet, gazap ve diğer duyulardan elde edilen zevklerden çok daha fazladır Allahü teâlâyı tanımak, Onun cemalini temaşa etmek, emirlerindeki sırları anlamak, zevklerin en büyüğüdür Zevk veren öyle şeyler var ki, hayal etmek bile mümkün değildir Allahü teâlâ, (Salihler için, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve insanların hatırından geçmeyen şeyler hazırladım) buyurdu

Evliya, üst olmanın sıkıntılarla dolu olduğunu ve ölümle de sona ereceğini bildiği için, baş olmaya değer vermez Ahiret nimetleri sonsuz ve sıkıntısız olduğu için hep onlarla meşgul olur Ölüm de buna mani değildir Çünkü Allahü teâlâyı bilen yok olmaz Ölüm onun halini değiştirir Ruh, beden kafesinden kurtulur Beden ölür, fakat ruh ölmez Ölüm yok olmak değildir

Batıni olan baş olma zevki, zahiri olan 5 duyunun zevkinden daha üstündür Batıni zevkleri, hayvan ve bunak anlayamaz Allahü teâlânın işlerinin sırlarını bilmek, baş olmak gibi bütün zevklerden çok üstündür

Manevi zevkler anlatılmakla bilinmez, tatmayan anlayamaz Çocuk, önce oyundan, oyuncaktan zevk alır Sonra süslenmek, vasıtalara binmekten zevk alır Erginlik çağına girince evlenmek ister Daha sonra da baş olma sevdasına düşer Bir çocuk, oyuncakları bırakıp da, makam sevdasına düşenlere güler Makam sevdasında olanlar da, marifetullah ile uğraşan evliyaya güler Kişi bilmediğinin düşmanıdır

Ahiret nimetleri, sevginin kuvvetiyle ölçülür Sevgi ne kadar kuvvetli olursa, zevk de o nispette artar Her müminde sevgi bulunur Çok sevebilmek için iki sebep vardır:

1- Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez İçine su koyunca da, bu suyu çıkarmadan başka şey konulmaz Kalb de bardak gibidir Kalbi Allah sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi temizlemek gerekir İhlas, kalbde Allah sevgisinden başka şeye yer bırakmamak, başka şeyleri temizlemek demektir Kalbi başka sevgilerden temizleyenin imanı kuvvetlenir

2- Kalbi masivadan [yani Allah sevgisinden başka her sevgiden] temizledikten sonra, Allah sevgisini kalbe iyice yerleştirmek gerekir Toprağı sürüp yabancı otlardan temizledikten sonra temiz tohum atmaya benzer Bu tohumdan sevgi ağacı büyür Bunun için de salih amel gerekir Amel için de ilim gerekir Demek ki, istenilen sevgiye kavuşabilmek için ilim, amel ve ihlas şarttır

Sevgide farklı olmak
Müslümanlar, imanın aslında müşterek olduğu gibi, sevginin aslında da müşterektir Her mümin, imanın altı esasına inandığı halde, kiminin imanı çok parlak, kimininki ise çok sönüktür İnsanlar, Allah’ı tanımakta farklı olduğu için, sevgide de farklıdır Bunu bir misalle açıklayalım:

İmam-ı Gazali hazretlerini her Müslüman sever Çünkü hepsi onun büyük bir âlim olduğunu bilir Onun ilmini bilen âlimler, onu halk tabakasından daha çok sever Âlimi, âlim olan anlar Âlimin güzel bir eseri okununca, ona karşı sevgi duyulur Ondan daha güzel bir eseri okununca, bu sevgisi artar Eserini tetkik edip, orada bulunan ince bilgilere vakıf olunca, ona karşı olan hayranlık ve sevgi daha da artar

Kâinatta bulunan her şey Allahü teâlânın eseridir Halk, her şeyi Allah yarattığı için Onu sever Fakat âlimler, basiret sahipleri, Allahü teâlânın eserindeki, sanatındaki inceliklere, harikalara vakıf olduğundan, halktan daha çok sever Mesela bir doktor, insan vücudundaki harikaları ve akıllara durgunluk veren incelikleri görürse, sevgisi kat kat fazlalaşır Bu sevgi, Onun eserindeki incelikleri bildiği ölçüde fazlalaşır Onun için âlimlerin, âriflerin sevgisi fazla olur Çok bilen çok sever

Allahü teâlâyı zatı için değil de, verdiği nimetleri için sevenin, ihsanındaki değişiklik sebebiyle sevgisi de değişir Bolluk ve refahtaki sevgisi ile, darlık ve beladaki sevgisi aynı olmaz Fakat zatı için, sırf her şeyin maliki, Rabbi olduğu için sevenin sevgisi, ihsanın azalıp çoğalması ile değişmez Zenginlik-fakirlik, hastalık-sağlık onun sevgisini etkilemez Müslüman, Allahü teâlâya olan sevgisi nispetinde, ahirette nimetlere kavuşacaktır

İbrahim bin Edhem hazretleri, (Ya Rabbi, seni seven bu kulunun kalbini huzura kavuştur) diye dua edince, rüyasında, (Ey İbrahim, bana kavuşmadan nasıl huzur istersin? Sevgiliye kavuşmadan huzura hiç erilir mi?) buyuruldu

Hz Musa, (Ya Rabbi, sevdiğin ve buğzettiklerini nasıl ayırabiliriz) diye sual edince, Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Sevdiğim kulun iki alameti vardır O beni anar ve günahlardan sakınır Ben de onu, meleklerin yanında anar ve günah işlemekten muhafaza ederim Buğzettiğim kulun da iki alameti vardır Beni unutup, hiç anmaz, günah, isyan içinde yüzer Buğzettiğim kimsenin gönlü kibirli, dili kötü söyler, gözü kötülüktedir, eli de cimridir Böyle kimseye gazaplanır, azap ederim)

Beni seveni severim
Yine Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Beni sevenin sevgilisiyim Beni gerçekten seveni, herkesten üstün tutarım Beni arayan bulur; başkasını arayan ise beni bulamaz Öyle kullarım vardır ki, ben onları severim, onlar da beni sever Onlar bana müştak, ben onlara müştakım Onlar beni anarlar, ben de onları anarım Onların yolunda olanı severim Onların yolundan ayrılana buğzederim O kullarım, gece olup, herkes sevdiği ile baş başa kaldığı zaman, onlar yatıp uyumaz, bana münacâtta bulunur, namaz kılar, nimetlerime şükreder, gözyaşı dökerler Bütün sıkıntılara beni sevdikleri için katlanırlar Onlara büyük ihsanlarda bulunurum)

Ömer bin Abdülaziz’in bir hizmetçisi vardı Gündüz hizmet eder, gece olunca bir köşeye çekilir, dua eder, gözyaşları içinde Allahü teâlâdan bir şeyler isterdi Ömer bin Abdülaziz hazretleri hizmetçinin neler söylediğini merak etti Bir gün dinledi Hizmetçi, (Ya Rabbi, bana olan sevgin hürmetine, beni mağfiret eyle, bana rahmet et) diyordu Hizmetçinin duasına hayret edip, (Ey hizmetçi, bu ne cüret) diye sordu Hizmetçi, (Allahü teâlâ beni sevmeseydi, sen uykuda iken, beni uyanık tutar, kendisiyle meşgul eder miydi? Kur’an-ı kerimde, “Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever” buyuruyor Önce kendi sevgisini bildiriyor Sonra da sevdiğinin sevgisini bildiriyor Sevmek için sevilmek gerekir) dedi

Sevgi ve aşkın kuvveti
Bazı kimseler, (Allah bazı şeyleri yasak ettiği, çeşitli haramlar koyduğu için, Onu sevmek mümkün olur mu) diyorlar Bu çok yanlıştır Çünkü bir annenin, ateşe elini uzatan çocuğunu ikaz etmesi, onun eline vurması, çocuğun annesini sevmesine mani değildir

Akıllı insan, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerde, kendisi için çok faydalı hikmetler olduğunu bilir Yasak edilen şeyleri yapmamayı nimet olarak görür Mesela, (İçki yasak edilmemiş olsaydı, alkolik olabilirdim) der, içkinin haram edilişini nimet olarak görür Bu bakımdan, Allahü teâlânın emrettiği şeylerde olduğu gibi, yasakladığı şeylerde de sayısız hikmetler vardır

Emirlere uyup, yasaklardan kaçmak bir nimet olduğu için, nimeti gönderen Rabbimizi sevmeye hiçbir şey engel olamaz

Allahü teâlânın lutfettiği nimetlerden istifade ederken, bazı sıkıntılara katlanmak gerekir Gülü koklamak için yanına gitmek külfetine katlanmak gerekir
(Külfetsiz nimet, dikensiz gül ve engelsiz yâr olmaz) demişlerdir Bir nimet külfetsiz ele geçerse, kıymeti olmaz Mirasyedi gibi harcarız, şükrünü düşünmeyiz Allahü teâlâdan gül isteyen aşık, dikenine de katlanmalıdır

Muhammed Masumhazretleri buyuruyor ki:
(Zavallı aşığa, sevgilinin kendisini aradığını bilme saadeti yetişir Ayrılık hasretini çektiğini gördüğünü bilmesi yeter Çünkü, Allahü teâlâ onu elbette görüyor)

Yusuf aleyhisselamdan sonra Allah’a aşık olan Hz Zeliha, (Bugün Yusuf’u gördüm)diyen herkese bir kolye verir Sevgisi uğruna, malını, mülkünü, güzelliğini, hatta 70 deve yükü cevahir ve gerdanlık feda eder Hz Yusuf ile evlenince, yanına gitmez Hz Yusuf sebebini sorunca, (Allah sevgisi bana yeter) der Gülün kadrini ancak bülbül bilir

Leyla’nın uğruna deliren Mecnun’a, (Adın ne) diye sorarlar O da, Leyla der (Leyla ölmedi mi) derler
(Hayır ölmedi Kalbimde Ben Leyla’yım) der
(Leyla’nın evine doğru bak) derler O da, (Leyla’nın evini gören yıldıza bakmak bana yeter) diyerek ağlar
Gül, demişler bülbüle,
Ağlamış feryat ile

Büyükler, (Aşktan maksat, dert ve gam çekmektir Kavuşmak, hiç hatıra bile gelmez) demişler, aşkı böyle tarif etmişlerdir

Gerçek sevgi üç şeyle belli olur:
1- Seven, sevdiğinin sözünü, başkasının sözüne tercih eder
2- Sevdiğinin yanında bulunmayı, başkalarının yanında bulunmaktan üstün tutar
3- Sevdiğinin kendisinden razı olmasını, başkalarının hoşnut olmasından çok kıymetli bilir

Allah’ı sevmek
Allahü teâlâyı sevmenin beş sebebi vardır:
1- Herkes, kendisinin olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını, ancak Allahü teâlânın dilemesiyle var olduğunu anlar Varlıkların hepsi Allahü teâlânın kudretiyle vardır Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez

O halde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli nimetler veren, yaşatan Rabbimizi sevmemesi mümkün değildir Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden, cehaletindendir Çünkü sevgi, marifetin [bilmenin, anlamanın] meyvesidir

Bir şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir Yani marifet olmadan sevgi olmaz Sevgi marifete göredir Marifet ne nispette ise, sevgi de o nispette olur

Rabbini bilen Onu sever Çünkü kendisini seven bir kimsenin, kendisini yaratıp çeşitli nimetler vereni sevmemesi düşünülemez

Güneşin yakıcı sıcağına maruz kalan, gölgeyi sever Gölgeyi seven de ister istemez, gölge veren ağaçları sever Kâinatta ne varsa, Allah’a nispetle, gölgenin ağaca nispeti gibidir Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey Allah’ın eseri olup, hepsinin varlığı, Onun varlığına bağlıdır

2- Bir kimse, kendine iyilik edeni sever
Bir zengin, bütün mallarını sana verse, Bunların hepsi senindir Dilediğin gibi tasarruf et dese, bu ihsanı zenginden bilmek yanlış olur Zengini ve o malı yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin, zengin için hayır olduğu düşüncesini veren kimdir?

Eğer zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve ahirette hiçbir kazancının olmayacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?
Şu halde, cenab-ı Allah bu sebepleri yarattı Demek ki, sana asıl ihsanda bulunan, bu işe zengini vasıta edendir Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi için bir menfaat düşünmüştür Seni minnet altına almak, kendini övdürmek, cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkesi kendine sevdirmek ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır Ayrıca, ahirette çok sevap kazanmak üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna vermez, bir maksat için verir Maksadı sen değilsin Sen onun maksadını yerine getirmek için bir vasıtasın

Demek ki, sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur Sonra o, verdiğinden fazlasını beklemektedir Çünkü o, Allah’ın en az bire on veya bire yediyüz, hatta daha fazla vereceğini biliyor Böyle bir ümidi olmasa sana bütün malını verir miydi?

3- İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever Kendine zararı dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder O halde, bütün mahlukatı yaratıp, onlara çeşitli nimetler ihsan eden yalnız Allahü teâlâdır Herkese iyilik eden de sevilir

4- Kendine hiçbir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever Beş duyu ile de anlaşılmayan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır Güzel ahlak böyledir İmam-ı a’zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı severiz

Demek ki güzel sevilir Mutlak güzel, ortağı eşi, benzeri olmayan, dilediğini yapan yalnız Allahü teâlâdır

5- İnsan, benzediği şeye meyleder Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar Âlim âlimi, bir sanatkârdan daha çok sever İlim sahibi olan da, her şeyi bilen Allah’ı sever Basiret sahipleri gerçek sevgiye layık olanın yalnız Allah olduğunu bildirmişlerdir

Sual: Allahü teâlâyı sevmek nasıl olur?
CEVAP
Allahü teâlâyı sevmek ikiye ayrılır:
Farz olan sevmek, farz olmayan sevmek Farz olan sevmek Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, kaza ve kaderine razı olmaktır Haram işlemek ve farzları yapmamak, bu sevginin gevşek olduğunu gösterir

Farz olmayan sevgi, nafileleri de yapmaktır Şüphelilerden sakınmaya sebep olur
Hadis-i kudside Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında bana en sevgili olanlar, ona farz kıldığım şeyleri yapmasıdır Kulum nafile ibadetleri yapmakla bana o kadar yaklaşır ki, onu çok severim Onu sevince, onun duyan kulağı, gören gözü ve tutan eli ve yürüyen ayağı olurum Her istediğini veririm Benden yardım isteyince, imdadına yetişirim) [Buhari]

Şu halde, Allahü teâlânın en çok sevdiği ibadet, farzları yapmaktır Burada bildirilen nafile ibadetler, farzlarla birlikte yapılanlardır

Ömer bin Ali Fakihani hazretleri buyuruyor ki:
Bu hadis-i kudsi gösteriyor ki, farzlarla birlikte nafile ibadetleri yapan, Allahü teâlânın sevgisini kazanır

Ebu Süleyman Hattabi hazretleri buyuruyor ki:
Bu hadis-i kudsi gösteriyor ki, bunların duaları kabul olduğu gibi dua ettikleri kimseler de, muratlarına kavuşur (Mevahib)

Allah sevgisinin alameti
Sual: Allah sevgisinin alameti nedir, Allah sevgisini kimler anlayamaz?
CEVAP
Allah sevgisinin alameti yedi şeyde belli olur:
1- Allahü teâlâyı seven, ölümden korkmaz Seven, daima ölüme hazır bekler Çünkü ölümle, aşık maşuka, garip öz yurduna kavuşmuş olur Dinimize bir müddet daha hizmet edeyim düşüncesiyle, ölümün hemen gelmesini istememek Allah sevgisine zıt değildir

2- Seven, sevdiğinin sevdiklerini, kendi sevdiklerine tercih eder

3- Seven, her an sevdiğini düşünür, onu anar

4- Seven, sevgilisinin sevdiği her şeyi sever

5- Seven, bütün engellerden sıyrılır, sevdiğini çok anar Uykusundan fedakârlık eder Allahü teâlâ, HzDavud’a buyurdu ki:
(Beni sevdiğini söyleyip de, sabaha kadar yatan, yalancıdır Zira dost, dostla sohbet ister Gafleti bırakıp beni anar, sohbetime kavuşur) [MName]

6- Sevene, bütün ibadetler kolay gelir İbadetlere zevkle sarılır

7- Seven, sevgilisinin dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilir Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İmanın en sağlam temeli, Allah için sevmek Allah için buğzetmektir) [Ebu Davud]

İman eden ve imanın tadını bulan, Allahü teâlâyı çok sever Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenlerin Allah sevgisi çok sağlamdır) [Bekara 165]

Allahü teâlâya tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilmektir Onu beğenmeyenleri sevmemektir Sevgiye gevşeklik sığmaz

Aşıklar, sevgililerinin divanesi olup, onlara aykırı bir şey yapamaz Aykırı gidenlerle uyuşamaz İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde bulunamaz iki zıttan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir
İnsan sevgisi, hayvanlarda olduğu gibi beş duyuya bağlı değildir Altıncı hissi inkâr eden, insanı hayvan derecesine indirmiş olur İnsan, akıl, nur, kalb gibi özellikleriyle hayvandan ayrılır İnsanın kalb gözü, baştaki gözden daha kuvvetlidir Aklın anladığı güzellik, gözün gördüğünden daha büyüktür İşte bunun için, beş duyu ile anlaşılamayan ve ancak kalb ile idrak edilen, şerefli şeylerin zevki daha büyüktür Beş duyudan başka şey olmadığını sanıp, insanı hayvan derecesine düşürenler, Allah sevgisini anlayamaz
Peygamber efendimizin, (Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak işlerin sevgisini nasip et ve sevgini susuzluktan yanan kimsenin arzuladığı soğuk sudan benim için daha kıymetli kıl!) duası, Allah sevgisinin önemini bildirmektedir Allah’ı seven, bilmediği bir aşk ile şaşkın haldedir Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez Her işinde Allah’tan korkar, titrer Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır Sevgi kuvvetli ise buna aşk denir Allah’ı aşkla sevmek gerekir

Bu konuda Yunus Emre diyor ki:

Bilmeyenler bilsin ki aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül misâl-i taşa benzer

Taş gönülden ne biter dilinde ağı tüter
Çok yumuşak söylese sözü savaşa benzer

Aşk dolu gönül yanar yumuşar muma döner
Kararır taş gönüller sarp katı kışa benzer

***

Senin aşkının oku, demirden taştan geçer
Aşkına düşen kişi can ile baştan geçer

Gece gündüz eder zâr, aşkın ile olur yâr
Endişesi sen olan yemekten aştan geçer

Aşkına düşenlerin yanar durur yüreği
Sana veren kendini lüzumsuz işten geçer

Başında aklı olan ücretle amel etmez
Her güzele kapılmaz, göz ile kaştan geçer

Gerçek âşık olasın, can vermeye ivesin
Dostla pazarlık eden nice bin baştan geçer

Yunus’un gönül evi doludur Hak sevgisi
Tercih eden sohbeti dosttan tanıştan geçer

Sevgide gevşeklik
Sual: Bazıları hem Allah’ı seviyoruz diyorlar, hem de Allah’a inanmayanlarla dostluk kurup, onlarla birlikte olmaktan rahatsız olmuyorlar Böyle Allah sevgisi olur mu?
CEVAP
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, Allahü teâlânın kâfirlere düşman olduğunu, açıkça bildiriyor Onun düşmanlarını seven, Onu sevmiş olur mu? Kâfirler, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, (Buğd-i fillah) vacip olmazdı İnsanı Allahü teâlânın rızasına kavuşturacakların en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm]

Allahü teâlâ, HzMusa’ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim, zikrettim
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir Oruçların, seni Cehennemden korur Verdiğin zekatlar, kıyamette, sana gölgelik olur Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır Bunların faydası sanadır Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?

Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı (Mektubat-ı Masumiyye)

Cenab-ı Hak, Hz İsa’ya da vahyetti ki:
(Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz) [KSaadet]

Sevenin, sevgilinin sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini sevmemesi gerekir Bu sevgi ve düşmanlık, insanın elinde değildir Sevginin icabıdır Burada, diğer işlerde gereken iradeye ve kesbe ihtiyaç yoktur Kendiliğinden hasıl olur Dostun dostları, insana sevimli görünür Düşmanları, çok çirkin görünür Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sözüne inanılmaz Ona münafık denir

Allahü teâlâ, Mümtehine suresinin dördüncü âyetinde mealen, (İbrahim’in ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alınız! Onlar, kâfirlere dediler ki, biz sizden ve putlarınızdan uzağız Dininizi beğenmiyoruz Allahü teâlâya inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık vardır) buyurdu Bundan sonraki âyet-i kerimede mealen, (Bu sözlerinde sizin için ve Allahü teâlânın rızasını ve ahiret gününün nimetlerini isteyenler için, ibret vardır) buyurdu

Buradan anlaşılıyor ki, Allahü teâlânın rızasını kazanmak isteyenlere, bu teberri [uzaklaşmak] gerekir Allahü teâlâ mealen buyuruyor ki, (Kâfirleri sevmek, Allahü teâlâyı sevmemektir İki zıt şey, birlikte sevilemez) Bir kimse, seviyorum dese, fakat onun düşmanlarından teberri etmese, bu sözüne inanılmaz Al-i İmran suresinin 28 âyetinde mealen, (Kâfirleri sevenleri, Allahü teâlâ, azabı ile korkutuyor) buyurdu Bu büyük tehdit, çirkinliğin çok büyük olduğunu gösteriyor (Mektubat-ı Masumiyye c3, m55)

Sevginin icabını yapsın!
Bir âlim, çarşıdan geçerken, çocuğun birinin bir ihtiyarın yüzüne tokat vurduğunu görür Fakat ihtiyar, hiç ses çıkarmaz Âlim, hayret edip sebebini sorar İhtiyar der ki:
- Ben buna, hatta daha fazlasına layığım
- Niçin?
- Çocuktan sor!
Âlim çocuğa sorar:
- Evladım ihtiyara niçin tokat attın!
- Amca bu ihtiyar, bizi sevdiğini söylüyor Fakat iki gündür, bizi görmeye gelmedi Ya seviyorum iddiasında bulunmasın! Yahut sevginin icabını yapsın!
Âlim, ağlayarak der ki:
(Bir mahluku sevdiğini söyleyip de, sevgisinin gereğini yapmayan tokat yerse, ya Halıkı sevdiğini söyleyip sevginin hakkını vermeyenin hali nice olur? Elbette Rabbinden uzaklaşmak elemine maruz kalır)

Sevgi gibi, güzellikler de farklıdır
Sual: (Allah güzeldir, güzeli sever) hadis-i şerifi bana biraz tuhaf geldi Güzelin Allah ile ne ilgisi olabilir? Bunun açıklaması nasıldır?
CEVAP
Bahsettiğiniz hadis-i şerifin daha uygun tercümesi şöyledir:
(Allahü teâlâ cemildir Cemal sahiplerini sever) [Müslim]

Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir Gösteriş için, övünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur Yukarıdaki hadis-i şerif, cemal sahibi olmayı övmektedir Bu bakımdan her işte tertipli, düzenli olmak iyidir Cemil güzel demektir, hasen de güzel demektir İkisinin arasında fark vardır Güzel bina ve güzel manzara ile güzel kız arasındaki fark gibi Sevgi de, sevilen şeye göre değişir Allah sevgisi ile evlat sevgisi, ana-baba sevgisi, hanım sevgisi, çiçek sevgisi farklıdır Sevgi gibi, güzellikler de farklıdır Kur’an-ı kerimde, (Allah, her şeyi güzel yaratmıştır) buyuruluyor (Secde 7)

Allahü teâlânın yarattığı her şeyde muhakkak bir güzellik, bir sanat, bir tenasüp vardır O yaratılıştan daha güzeli düşünülemez Kur’an-ı kerimde, (Biz insanı, en güzel şekilde yarattık) buyuruluyor (Tin 4)

İnsanın hiçbir organı ne fazladır, ne de eksiktir Sindirim sistemi ve diğer sistemlerinden daha güzelini düşünmek bile mümkün değildir Kulağımız tek olsaydı veya üç tane olsaydı daha iyi olmazdı Diğer organların durumu da böyledir Allahü teâlâ, kemal sıfatlarla muttasıf, noksan sıfatlardan münezzehtir Yani her bakımdan güzeldir İsimleri de güzeldir Kur’an-ı kerimde; (En güzel isimler [esma-ül-hüsna] Allah’ındır Ona o güzel isimlerle dua edin) buyuruluyor (Araf 180)

Allahü teâlâ, Cennete de, Kur’an-ı kerime de hüsna [en güzel] demiştir:
(Rabbinizden size indirilenin en güzeline [Kur’an-ı kerime] tâbi olun!) [Zümer 55]

(Allah, [Eshab-ı kiramın] hepsine de en güzeli [Cenneti] va’detmiştir!) [Nisa 95]

([Eshab-ı kiramın] hepsine hüsnayı [Cenneti] va’dettik) [Hadid 10]

Faizsiz ve sırf Allah rızası için verilen ödünç için de, güzel borç anlamında “Karz-ı hasen” denmiştir (Maide 12)

Dine uygun sabra da sabr-ı cemil [güzel sabır] denmiştir (Yusüf 18, Mearic 5)

Hatta Cennet kadınları da, huyu ve yüzü güzel olarak vasıflandırılmıştır (Rahman 70)

Çok namaz kılmak, çok oruç tutmak yani çok ibadet etmek değil de, güzel ibadet etmek gerekir Kur’an-ı kerimde, (Hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan için) buyuruluyor (Hud 7, Kehf 7, Mülk 2)

Güzel ve güzellik hakkında hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hayrı, iyiliği güzel yüzlü olanların yanında arayınız!) [Beyheki]
(Bana göndereceğiniz temsilcinin, yüzü ve ismi güzel olsun!) [Bezzar]

(Allahü teâlâ, birinin hilkati ile ahlakını güzel yaratmışsa, onu asla ateşe atmaz) Adiy]

(Allahü teâlâ, kime güzel yüz ve isim verir, o da bunları küçültecek duruma düşürmezse, seçilmişlerden olur) [Beyheki]

(Geceleri çok namaz kılanın yüzü güzel olur) [Mevkufat]
(Güzelin güzeli güzel ahlaktır) [İbni Asakir]

(İslam, ahlak güzelliğidir) [Deylemi]
(Güzel saç, güzel ses, güzel yüz, fitneye düşürebilir) [Deylemi]

(Güzellik, kiminde daha güzeldir: Adalet güzeldir, fakat idarecide daha güzeldir Cömertlik güzeldir, zenginde daha güzeldir Vera âlimde, sabır fakirde, tevbe gençte daha güzeldir Haya güzeldir, kadında daha güzeldir) [Deylemi]

Evliyadan bir zat, (Bir kimsenin veli olduğu; tatlı dili, güzel ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır) buyurmuştur

Allah indinde en kıymetli amel
Sual: Allah indinde en kıymetli amel nedir?
CEVAP
Allah indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin önemi büyüktür Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek) [Taberani]

(Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun yanında olur) [Buhari]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir Bu sevgi ve düşmanlık, aşıkların elinde ve iradesinde değildir Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz Buna yalancı denir Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz

Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir Sevgiye gevşeklik sığmaz İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez Cem-i zıddeyn muhaldir Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir (m 165)

Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler Bir kimse, kendini müslüman zanneder Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der Namaz kılar ve ibadet yapar Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür (m 163)

Muhammed Masum hazretleri de, (Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir Kur'an-ı kerime uymamız farzdır) buyurdu Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez) [Mücadele 22]

(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur) [Al-i İmran 28]
(Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 51]
(Kâfirlerle, münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]

Allahü teâlâ, eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir (Feth 29)

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur)Ahmed]

(Allah’ın dostunu seven, düşmanına buğzedenin imanı kâmildir) [Ebu Davud]

(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]

(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur) [Taberani]

(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad edin!) [RMuhtar]

Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan var Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine katip yap) dediler Kabul etmedi Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:
- Hıristiyan katibim çok işe yarıyor
- Niçin, bir müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
- Dini onun, katipliği benim
- Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!
- Basra’yı onunla idare edebiliyorum
- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!

Huzur için
Seven, ancak sevdiği ile huzura kavuşur Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(İman edenlerin kalbleri Allah’ı anmakla itminana [huzura] kavuşur Dikkat edin kalbler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur) [Rad 28]

Seven, sevdiğinin sözlerinden, ondan bahsedilmesinden usanmaz Sevenin her düşüncesi sevdiği ile olur Yani mümin her zaman Allahü teâlâyı hatırlar Böylece huzura kavuşur Allah’ı unuttukça sıkıntılar başlar Yahya bin Muaz hazretleri buyuruyor ki:
(Üç haslet kendisinde bulunmayan gerçek aşık değildir Allah’ın kelamını başka sözlere, Allah’a kavuşmayı başka şeylere kavuşmaya ve Allah’a ibadeti fanilere hizmete tercih etmeyen sevgisinde samimi değildir)

Allah’ın kulunu sevmesi
Allahü teâlâ, salih kullarını sever Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah iyilik edenleri sever) [Maide 13]
(Allah tevbe edenleri, temizlenenleri sever) [Bekara 222]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, günah o kula zarar vermez) [Deylemi]

[Yani Allahü teâlâ, o kuluna günah işletmez demektir Peygamber efendimizin (Ya Rabbi, bugünden sonra Osman’a günah yazma!) buyurması da böyledir Bu hadis-i şerif, Hz Osman’ın günah işlemeyeceğini gösterir]

Bir kulu Allahü teâlânın sevip sevmemesi nasıl belli olur? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu çeşitli dertlere maruz bırakır) [Taberani]

(Allahü teâlâ, bir kulu sevdiği vakit, onu dertlere müptela kılar Kul sabrederse, ondan razı olur) [Deylemi]

(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, o kulun kalbinde, iyiye yönlendirici, kötülüklerden uzaklaştırıcı bir kuvvet verir) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, kuluna hayır murad ettiği vakit, kusurlarını ona gösterir) [Deylemi]

Kim, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor


Allah ve Resulünü çok sevmek için
Sual: Allah ve Resulünü ve İslam âlimlerini çok sevebilmek için ne yapmalıdır?
CEVAP
1- İmanı Ehl-i sünnet itikadına göre düzeltmelidir! İman doğru olmadıkça, Allahü teâlâ ve Onun sevdikleri sevilemez Kur'an-ı kerimde mealen, (İman edenlerin Allah sevgisi çok sağlamdır) buyuruluyor (Bekara 165)

Sevgi, imanın esaslarındandır Hadis-i şerifte, (Bir kimse, Allah ve Resulünü her şeyden daha çok sevmedikçe, iman etmiş sayılmaz) buyuruldu (Buhari)

Demek ki, hakiki imana kavuşanlar, Allah ve Resulünü çok severler, sevdiklerini de Allah rızası için severler, buğzettiklerine de Allah için buğzederler Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(En faziletli amel, Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir) Ahmed]

2- Haramlardan kaçıp bütün ibadetleri yapmaya çalışmalıdır! Bilhassa bid'at işlemekten çok sakınmalıdır!

Allahü teâlâyı seven, Onun emir ve yasaklarına riayet eder Resulü Muhammed aleyhisselamı sever, onun sünnetine riayet eder Böyle bir kimse de elbette Cennete gider
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, beni sevene Cehennem ateşini haram kılar) [Ebu Nuaym]

3- (Müjdeci Mektublar) kitabını severek çok okumalıdır! Büyüklerin feyzleri sayesinde Allahü teâlâ ve Onun dostları sevilir
4- İstediğiniz sevgiye kavuşabilmek için dua etmeye devam etmelisiniz! Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana kendi sevgini, seni sevenin sevgisini, beni sevgine yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle ve kendi sevgini, [susuzluktan yanan kimsenin şiddetle arzuladığı] soğuk sudan benim için daha sevgili kıl!) [Tirmizi]

Allah’ın rızası
Sual: Bilhassa ne yaparsak Allah bizden razı olur?
CEVAP
İsrailoğulları benzer bir suali Musa aleyhisselama sual etmişlerdir Allahü teâlâ, (Onlar benden razı olurlarsa, ben de onlardan razı olurum) buyurdu Yani başına gelen belalara katlanmak, ona buna şikayet etmemek, Allah’tan gelen her şeye razı olmaktır

Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi en çok buğzettiğin kimdir?) diye sual etti Allahü teâlâ (Bir kul, benden hayırlısını isteyip Ben de ona hakkındaki hükmü gönderince ona rıza göstermeyendir) buyurdu Allahü teâlânın takdirine razı olmalıdır! Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen, verdiğim nimetlere şükretmeyen benden başka rab arasın!) [Taberani]

Günah ve Sevgi
Sual: Hiçbir sebep yokken arkadaşımla aramızda bir soğukluk oldu Sebebi ne olabilir?
CEVAP
İşin başı Allahü teâlâyı sevip günahlardan kaçmaktır Allahü teâlâ bir kimseyi severse, iyilere de onu sevdirir Allah’ın sevmediği kimselerden iyiler nefret eder
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kulunu sevince, o kulun sevgisini meleklerin kalbine yerleştirir [Melekler de onu sever] Eğer Allahü teâlâ, o kula buğzederse, o buğzu meleklerin kalbine de yerleştirir [Melekler de o kimseye buğzeder] Allahü teâlâ o sevgi ve buğzu insanların kalbine de yerleştirir) [Ebu Nuaym]

Günah işleyen, önce Allahü teâlânın sonra da insanların sevgisini kaybeder Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İki kimse, Allah için birbirini severken, sonra aralarındaki muhabbet zail olmuşsa, bu ikisinden birinin işlediği günahtan dolayıdır) [Buhari]

Dünyada Allahü teâlâdan korkup haramlardan kaçan ve ibadetleri yapan kimse için, ahirette korkacak sıkıntı kalmaz Dünyada korkmayan ahirette çok sıkıntılara maruz kalır Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Bir kuluma iki korku, iki eminlik vermem Eğer dünyada benden emin olursa, ahirette korkar Dünyada korkarsa, ahirette emin olur) [Ebu Nuaym]

Harama bakmaktan da çok sakınmalıdır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Harama bakış, İblisin zehirli oklarından biridir Allah korkusundan dolayı bakışına hakim olan, imanının tadını duyar) [Taberani]

Niyet kalbin amelidir
Niyet, kalbin amelidir Kalb ise marifet kaynağıdır Marifet kaynağında bulunanlar, dışarıdakilerden daha değerlidir Münafık ise, çok kötülük yapmak ister, fakat niyetini gerçekleştiremez İnsanlara yaranmak için iyi şeyler yapmaya çalışır Bu bakımdan münafığın ameli niyetinden hayırlı olur
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sizin güzel suretlerinize, mallarınıza bakmaz Kalblerinize ve amellerinize bakar) [Müslim]

Yani Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, makam ve rütbesine bakarak sevap vermez Amelini ne düşünce ile, ne niyetle yaptığına bakarak sevap veya azap verir

Yahya bin Muaz-ı Razihazretlerine Allah sevgisinin, (muhabbetin) ne olduğu soruldu Cevabında, (İyilikle artmayan, kötülükle eksilmeyen bir şeydir) buyurdu

Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri de, (Muhabbet, sevdiği şeyleri sevdiği için vermektir) buyurdu

Hz Şibli, (Sevdiğini söyleyip de, başkaları ile meşgul olan, dost ile alay etmiş olur) buyurdu

Sevginin alameti üçtür:
Çok tefekkür, az uyku ve Allahü teâlâyı çok anmak (TGafilin, RNasıhin)


Allah benden razı mı?
Sual: Allah benden razı mı değil mi, bilmem mümkün mü?
CEVAP
Mümkündür İbadet etmek tatlı ve kolay, günah işlemek acı ve sıkıntılı geliyorsa, o kimseden Allahü teâlâ razıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.