|  | Ahmed Rıza (Ahmed Rıza Kimdir? ) |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Ahmed Rıza (Ahmed Rıza Kimdir? )İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve Jön Türkler hareketinin ileri gelenlerinden  1859 yılında İstanbul’da doğdu  Birinci Meşrutiyetin Ayan Meclisi azasından ve Kırım Harbinde İngilizlerle yakından ilgilendiği için İngiliz Ali Bey diye meşhur bir zatın oğludur  Annesi ise, Avusturyalı bir kadındır   Ahmed Rıza, ailesinden Avrupai bir eğitim gördü  Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Fransa’ya gitti ve ziraat tahsili yaparak Türkiye’ye döndü  Bursa Maarif müdürlüğü vazifesine tayin edildi  Bu sırada İbrahim Temo, Abdullah Cevdet gibi kişilerin tıbbiye talebesiyken gizlice kurdukları, daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan İttihad-ı Osmani Cemiyetine üye oldu  1884’te merkezi Paris’te olan Societe des Positivistes’e (Pozitivistler Birliğine) üye olarak, onların fikir ve görüşlerini yeni Türk fikir hareketinin parolası haline getirmeye çalıştı  1889’da Fransa ihtilalinin yüzüncü yıl dönümü sebebiyle Paris’te açılan meşhur sergiyi gezmek bahanesiyle Avrupa’ya gitti  Yurda dönmeyerek Jön Türkler hareketinin başına geçti  Hayranı olduğu Fransız filozofu Auguste Comte’un: “Pozitif bilimden başka bilim yoktur  İnsanlığa, hiçbir insan üstü varlığa dayanmayan ve insan sevgisinden doğan yeni bir insanlık dini gereklidir  Bu din pozitif (müsbet) sebeplerin üzerine kurulmalı, teolojiye (dini ilimlere) olduğu kadar metafiziğe de sırt çevirmemelidir  İnsanlık dini nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi düşünmeden, kısa hayatımızı daha yaşanılır bir hale (pozitif hale) koyacaktır  Bu ise birbirimizi sevmekle, birbirimiz için yaşamakla gerçekleşecektir  İnsanlığı, bir insanı sevdiğiniz gibi seviniz” diyerek peygamberleri ve vahyi inkar eden felsefi fikirlerini yaymaya çalıştı   Avrupa’daki teşkilatın adını, Auguste Comte’un pozitivist felsefesinin parolası olan “Nizam ve Terakki” koymak istedi  Ancak Jön Türkler, bu ismi kabul etmeyip, İstanbul’daki İttihad-i Osmani Cemiyetinin İttihad’ının da bu cemiyetin isminde yer almasını istediler  Böylece İstanbul’dakilerin İttihad’ı ile Ahmed Rıza’nın Terakki’si bir araya getirilerek, "İttihad ve Terakki" Cemiyeti haline geldi   Cemiyetin başına geçen Ahmed Rıza, Paris’e tahsil için gönderildi  Burada cemiyetin diğer üyeleri ile birlikte Meşveret Gazetesi'ni çıkarmaya başladı  Çeşitli yollardan yurda gizlice sokulan bu gazeteyi bir ara Osmanlı idaresinin Fransa hükümetiyle olan diplomatik görüşmeleri neticesinde Paris’te çıkaramaz olunca, Cenevre'de neşretmeye başladı  Orada da takibata uğrayınca Brüksel’de çıkarmaya devam etti  Fakat Belçika hükümeti de Osmanlı Devletiyle olan münasebetleri sebebiyle gazetenin çıkmasına mani oldu  Ancak Belçika parlamenterlerinden M  Georges Lorand, gazetenin mesul müdürlüğünü üzerine aldı  Yıkıcı ve bölücü fikirleri yaymaya devam etmesi sebebiyle Ahmed Rıza Belçika’dan 1897 senesinde sınır dışı edildi   Şahsi geçimsizliği ve sadece pozitivist fikirlere itibar etmesi sebebiyle Jön Türkler arasında bölünme oldu  Bir kısmı İstanbul’a döndü  Ahmed Rıza ise, Avrupa’daki grubun başında kaldı  İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesine kadar hayranı olduğu Auguste Comte’un pozitivist fikirlerini yaydı ve Sultan İkinci Abdülhamid Han aleyhindeki faaliyetlere devam etti   1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edilince, İstanbul’a döndü  İttihat ve Terakki Partisinin önemli kişileri arasında ilk Mebusan Meclisine İstanbul’dan milletvekili seçildi ve Mebusan Meclisi başkanı oldu  Bir müddet sonra Ayan Meclisi üyeliğine getirildi  Hareket Ordusunun İstanbul’u işgali ve İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra, Mebusan Meclisinin toplandığı Çırağan Sarayında çıkan bir yangın sebebiyle itibarını kaybetti   İttihat ve Terakki Partisi liderlerinden fikirce ayrılmış olan Ahmed Rıza, Birinci Cihan Harbi sonunda Padişah Mehmed Vahideddin Han tarafından Ayan Meclisi başkanlığına getirildi  Mütareke devrinin ilk günlerinde bazı hareketleri sebebiyle Ayan Meclisi başkanlığından uzaklaştırıldı  Tekrar Paris’e gitti  İstiklal Harbi sona erince İstanbul’a döndü  Ömrünün son yıllarını, kendi köşesinde hiç bir şeye karışmadan geçirdi  Başkalarını hor ve hakir gören, kibirli ve inatçı olduğu kadar geçimsiz bir kişiliğe de sahib olan Ahmed Rıza, 1930 yılında İstanbul’da Şişli Etfal Hastanesinde öldü   Büyük bir İslam düşmanı olan Ahmed Rıza, milletine de ihanet içerisinde idi  Parti Gazetesi'nin muhabirine söylediği; “Şarkta Hıristiyanlar, Müslümanlardan daha ziyade mağdur, mahkum ve mazlumdur  Ben onların da müsavi (eşit) haklara kavuşmaları için çalışıyorum  Fırka ise (İttihat ve Terakki Fırkası) bilakis Müslümanların taassubunu tahrik ederek Hıristiyanları mahkum bırakmak istiyor  ” sözleri onun bu hıyanetini açıkça göstermektedir  Ayrıca Şerafeddin Mağmumi Hakikat-i Hal isimli eserinde; “İttihat ve Terakki Cemiyeti, ihtilalden sonra dahi geniş ölçüde mason ve Yahudi karakterini muhafaza etmiştir  Bunun tesirinin mühim bir netice ve misali olarak Meclis-i Mebusan reisi Ahmed Rıza Beyin yemin sırasında, anayasanın koyduğu “Allah” kelimesini kullanmayı reddettiğini gösterebiliriz  ” diyerek, bu düşüncede olanların inançsızlığını ortaya koymuştur   Ahmed Rıza, gayesini tahakkuk ettirmek için bazı eserler yazmıştır  Fransızca ve Türkçe olan bu eserlerden bazıları: 1) La Crise de L’Orient (1907), 2) Tolerence Musulmane (1897), 3) La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient (1922), 4) Hatırat, 5) Vazife ve Mes’uliyet (Paris-1324), 6) Layihalar (Londra-1312)  | 
|   | 
|  | 
|  |