Prof. Dr. Sinsi
|
Sözcük Nedir - Sözcük Bilgisi - Sözcüğün Anlamı
Sözcük Nedir - Sözcük Bilgisi - Sözcüğün Anlamı
İletişimde tek tek sözcüklerin mi, tümcenin mi daha önemli olduğu çok tartışılmıştır Bütünden (tümceden) parçaya (sözcüğe) gidiş de tutulabilecek bir yolken, en küçükten, sözcükten başlayarak tümceye giden bir yöntemi; yani bir anlamda tümevarım yöntemini izleyeceğiz biz Hem hepimizin konuşmaya sözcüklerden başladığını dikkate alarak hem de kimi zaman tek sözcükle bile meramımızı anlatabildiğimizi düşünerek, sözcüğü öne alıyor ve önce sözcüğün anlamı üzerinde durmayı öneriyorum turkforumuz biz'den alınmıştır
Kaç çeşit anlam vardır, diye sıralamak kolaydır da anlamın tanımını yapmak zordur Biz de anlamın var olmasını sağlayan şeyle, kavramla işe başlayalım ve kavram nedir, diye soralım önce Bunu sorarken, her kavrama/her anlama bir sözcük düştüğü hesabıyla hareket edeceğimizi anımsatmış olayım
KAVRAM
Bir sözcüğün, o dili bilenlerin beyninde oluşturduğu tasarım ve çağrışımlardır
Ne demek? Türkçe bilen biri ağaç sözcüğünü duyduğunda gözünü kapatsa beyninde bir ağaç canlanmaz mı? Tasarımdan işte bunu kastediyorum Beynimize kazınmış görüntüler  Bunlar, daha annemizin babamızın elinden tutup "Bu ne? Bu ne?" diye kafalarını şişirmeye başladığımız zamanlarda kaydedilmiş oraya Anne ya da babamız: "Bak, oğlum / kızım! Bu, ağaç " dediğinde beyin, ağaç sözcüğüyle kodlayarak bir kayıt yapmış Bir tür sesli kodlama ve görüntülü kayıt O yüzden ağaç sözcüğünü duyan ve elbette Türkçe bilen herkesin kafasında bir ağaç tasarımı oluşur turkforumuz biz'den alınmıştır
Henüz okula bile gitmeyen çocukların ağaç, ev, kedi vb çizebilmeleri bu sayede oluyor Burada "Tıpkı bilgisayar gibi " diyeceğim; beyne ayıp olacak En gelişmiş bilgisayarlar bile insan beyninin kapasitesine erişememiştir Buraya bir "henüz" diye ekleyeyim mi diye düşündüm bir an Hayır, henüz ulaşamamış değildir, hiçbir zaman da ulaşamayacak; çünkü bilindiği gibi bilgisayar zaten insan beyni örnek alınarak yapılmıştır Bilgisayarları en çok kendi beynimizin kapasitesine çıkarabiliriz Siz bakmayın birtakım bilimkurgu filmlerinde insanların emrini dinlemeyen bilgisayarlara, başına buyruk robotlara falan ("Onlar kâğıt!" derlerdi ya eskiden çocuklara, filme kapılıp gidince Tıpkı öyle ) Onlar film Bizi bu yolla korkutmaya çalışan bir insanın beyninden çıkma hepsi Öyleyse beynimizde tasarımlar var zaten Bizim anımsamadığımız bir dönemde oraya kaydedilmiş durumda
Peki, çağrışım ne? Çağrışım da bir sözcüğün bize anımsattıkları Herhangi bir sözcük duyduğumuzda aklımıza onunla uzaktan yakından ilgili pek çok başka şey gelir ya, onlar işte Bizim, "ağaç" sözcüğünü duyan kişimizin, "dal, yaprak, meyve, gölge, orman  " pek çok şeyi anımsaması  Bir sözcüğün anlamını bu sayede biliriz Zihnimizde daha önceden yapılmış kayıtları vardır, o kayda bağlı, ona akraba kayıtlar  Sözcüğü duyduğumuzda tümünü birden anımsarız Öyleyse nedir anlam?
ANLAM
Tasarım ve çağrışımların toplamıdır
Felsefenin temel konularından biri olmuştur insanoğlunun nasıl öğrendiği Yüzlerce yıl filozoflar bunu tartışmışlar İnsan doğduğunda bir şeyler biliyor ve yeryüzü serüveni boyunca bunları anımsayıp öğrendiğini mi sanıyor; yoksa beynimiz boş bir levha halinde mi doğduğumuzda? Bilim el attıktan ve kesin sonuca ulaştırdıktan sonra felsefenin konusu olmaktan çıkar ya pek çok şey, "epistemoloji (bilgi kuramı)" için de böyle olmuş bu Bilim, öğrenmenin beyinde DNA iplikçikleriyle oluşturulan bağlantılarla olduğunu bulduktan sonra felsefe bırakmış bu konunun peşini Beyindeki bu faaliyet insanın gözlerine, bakışlarına bile yansır gerçekten, öğretmenseniz iyi bilirsiniz turkforumuz biz'den alınmıştır
Dersi dinleyen öğrencilere şöyle bir baktığınızda kimin anladığını kimin anlamadığını bakışlarından çıkarırsınız Birtakım şeyleri sürekli ezberleyenlerin gözlerine baktığınızda da görebilirsiniz bu dediğimi Çoğu bön bön bakar, gözlerinde trene bakan bir ineğinkinden daha fazla ışıltı, daha fazla parlaklık bulunmaz Oysa öğrenmekte olan insanın gözleri ışıl ışıldır Almakta olduğu bilgiyi eskileriyle ilişkilendirmiş ve yerli yerine oturtmuştur Ezber ise bu söylediğimden tümüyle farklıdır Ezber, bir bilgiyi hiçbir yere dayamadan beyinde tutmaya çalışmaktır; anlama ise o bilgiyi öncekilerle bağlantılandırmak Dişçi bile, takma bir dişi sağındaki solundaki dişlere bağlar; yapıştırdığı yerde tek başına duramayacağını bilir Sözü uzattım, kesiyorum Biz yine sözcüğün anlamına dönelim
Bir beyinde bir sözcükle ilgili kayıt yoksa o beyinden o sözcüğün anlamıyla ilgili bir tanım, bir bilgi çıkmaz Sözgelimi ben şimdi size "mip" nedir, diye sorsam; sorduğum anda bir bilgisayarın "enter" tuşuna basılmış gibi zihniniz o zamana dek yapılmış tüm kayıtları gözden geçirecek ve böyle bir kayda rastlanmadığını size bildirecek Üstelik bu işi, dünyanın en hızlı bilgisayarını hasedinden çatlatacak bir hızla yapacak Öyle bir kayıt yok Demek ki bu sözcüğün anlamını bilmiyorsunuz Bilseniz çok şaşardım zaten; çünkü şimdi, yazarken uydurdum bu "sözcük"ü Böyle bir sözcük yok Ama mip yerine ev deseydim hemen bir ev resmi belirecekti gözünüzde ve evle ilgili "aile, yuva, eşya" vb çağrışımlar Bu sözcüğün anlamını da bunlardan çıkaracaktınız Zihninizdeki tasarım ve çağrışımı birleştirip "içinde insanların yaşadığı yapı" diye anlamını söyleyiverecektiniz
Şimdi de soyut ve somut anlamlı sözcüklerin ne olduğuna bakalım Biliyorum, hepimizin zihninde "elimizle tutup gözümüzle gördüğümüz" diye bir ezber var Bir sözcüğün somut anlamlı olup olmadığını anlamak için her seferinde gidip o varlığı ellememiz gerekmez Beynimizde tasarım ve çağrışım yaptıran her kavram somut, bu kavramın karşılığı olan anlam da somut anlamdır Biraz daha "somut" söylemeye çalışayım Beş duyu organımızın herhangi biriyle algıladığımız bütün kavramlar somuttur Sözgelimi "ses" sözcüğünü düşünün Elimizle tutup gözümüzle görmüyoruz diye somut olmadığını mı düşüneceğiz? Olur mu? Fizikte başlı başına bir alandır, bir konudur ses
Fizikte (****fizik sözcüğünü ve kavram alanını da anımsayarak) somut olanın ta kendisidir Ben burada "limon" örneğini vermekten çok hoşlanırım Özellikle de ballandırırım Tahtaya "limon" yazıp tasarımını, çağrışımını belirledikten sonra "Bakın," derim öğrencilere "Elimde limon falan yok Oysa üç-beş tane limonu bir güzel yıkadıktan sonra, üstünde su damlacıklarıyla bir tabağa koyup buraya getirebilirdim ve gözünüzün önünde cırt diye kesip suyunu, birilerinize yalatarak eksiliğini gösterebilirdim size Öyle yapmadığım halde ağzınız sulandı, değil mi?" Gerçekten de ben böyle ballandırarak (pardon, sulandırarak) anlattığımda, ben dahil, hepimizin ağzı sulanır Ben de fırsat eğitimi yaratıp "Gördünüz mü?" derim "Yalnızca sözcüğü duydunuz Duyduğunuz anda beyninize uyarı gitti Biliyor muydu beyniniz bu sözcüğü? Biliyordu O kadar iyi biliyordu ki yalnız size anımsatmakla kalmadı; salgı bezlerinize kadar ulaştı bilgi; salgı bezleriniz su koyverdi " Böylece anlamın öyle uzaklarda bir yerlerde olmadığını, kafamızın içinde tarafımızdan aranmayı beklediğini söylemiş olurum onlara
Dediğim gibi, tahtaya da çizerim şöyle:
Soyut anlama geçtiğimde de "aşk" ve "sevgi" sözcüklerini yazarım tahtaya
Öğrencilerimiz hangi yaşta olurlarsa olsunlar, bu sözcükleri tahtada görmeye pek alışık değildirler; o yüzden dikkat kesilirler Amacım bu fırsattan yararlanıp Türkçenin güzelliğini, zenginliğini göstermektir onlara; ama aşkı ve sevgiyi özellikle karşılaştırırım En katışıksız sevginin anne sevgisi olduğunu, annelerinin nasıl da üstlerine titrediğini anlattıktan sonra aşka geçer, kimi gazete haberlerini anımsatırım Adam sevgilisini 37 yerinden bıçaklıyor "Niye yaptın?" diyorlar "Âşıktım abi " diyor Hani sevgi, korur gözetirdi! Aşk öldürüyor Dahası, aşkın, öldürmenin bağışlanabilir nedeni olduğu düşünülüyor "Öğrenmekte olduğunuz Batı dillerini düşünün," diyorum "Aşk ve sevgi çoğunda aynı sözcükle ifade ediliyor Oysa bunlar aynı kavramlar değil Gördünüz mü Türkçenin zenginliğini?"
Bu arada, bizim, sevgilisini 37 yerinden bıçaklayan hayali âşığı anlatırken bir fırsat daha yaratıp simge (sembol) ile tasarım arasındaki farka da değinirim "Aşk tasarım yapıyor mu?" diye sorup "Hayır!" yanıtını aldıktan sonra birkaç kişi mutlaka sağa sola çizilen kalp resimlerini anımsar Onların aklına gelmezse ben getiririm "Hani parklardaki banklara, ağaçlara kazınan kalpler vardır Onlar ne peki?"turkforumuz biz'den alınmıştır
Bizim hayali âşığa bir kez daha iş düşer Daha âşık olmamış, âşık olacağı kişiyi arama dönemindedir Hıdrellez gelmiştir Hızır ile İlyas senede bir gün ya deniz kıyısında ya bir su kenarında buluşacaklardır Hızır karadakilerin yardımına koşmakta olduğu için karadan, İlyas denizdekileri koruduğu için denizden gelecektir İnsanlar da onların buluşma yerleri olacağını varsaydıkları yerlere, deniz kıyılarına, su kenarlarına koşmakta, "Biri görmezse öteki görür, dileğimi gerçekleştirir " diyerek kavuşmak istedikleri şeyleri çizmektedirler çakıl taşlarıyla Ev isteyen ev resmi çizer kumların üstüne, araba isteyen araba resmi
Peki bizim âşık adayımız ne çizecek? O yaşa gelmiş, adam gibi bir aşk yaşamamış Nasıl anlatacak doğru dürüst bir aşk yaşamak istediğini? O da bir kalp resmi yapıyor Çünkü başka türlü anlatamıyor Tasarımı olsa istediği şeyin, onu çizecek; ama tasarımı yok işte o yüzden bir simge buluyor o şeye, simgeyle anlatıyor Demek ki neymiş? Hiçbir duyu organıyla algılayamadığımız kavramın anlamı soyuttur Peki, temel anlam, mecaz anlam, gerçek anlam falan gibi sözler dolaşıyor ortalıkta Onlar nedir?
|