Prof. Dr. Sinsi
|
Tüp Bebek Hakkında Merak Edebileceğiniz Her Soruya Uzman Cevabı
Histeroskopi ise, rahim içinin gözle görülerek incelenmesini sağlayan bir tür operasyondur Anestezi eşliğinde veya lokal anestezi ile muayenehane şartlarında yapılabilen küçük bir operasyondur Fakat büyük bir polip veya myom varlığında ameliyathane şartları gerekebilir Rahim içine sıvı verilerek veya ultrason veya da rahim filmi ile, rahim içinde bir problem tespit edildiğinde ya da şüphede kalındığında, mutlaka tüp bebek tedavisi öncesi histeroskopi ile rahim içi görülmelidir Özellikle rahim içi yapışıklıların, poliplerin veya rahim içi kaynaklı myomların teşhis ve de aynı anda tedavisinde yani çıkarılmasında tek yöntem histeroskopidir Histeroskopide, ucunda optik bir cihaz olan ince bir alet ile rahim ağzında geçilerek rahim içi gözle görüntülenmektedir Bu sırada tespit edilen problemli yapılar ortadan kaldırılabilmektedir Genellikle işlemden 2–4 saat sonra hasta klinikten ayrılıp evine dönebilmektedir Bu işlem için de en uygun zaman adet bittikten sonraki bir haftalık dönemdir
LAPAROSKOPİ NE ZAMAN, KİMLERE YAPILIR?
Laparoskopi, göbekten bir iğne ile girilerek karın içinin gözlenebildiği endoskopik bir ameliyattır Tüplerle ilgili sıkıntı olan hastalarımızda tüplerdeki hasarı ve problemi ortaya koymada altın standart denilen en iyi yöntemdir Genellikle yine adet bitimi bir hafta içinde ve anestezi altında yapılır Hastanede 4–6 saat kalındıktan sonra eve gidilebilir Fakat tüplerle ilgili ciddi problemler varsa, örneğin büyük bir hidrosalpenks çıkarılmış veya karın içi çok yapışık olarak tespit edilmiş ise, bu gibi durumlarda bir gece hastanede yatış ve gözetim önerilmektedir Yapılan değerlendirmeler neticesi hiçbir problem tespit edilmeyen çiftlerde de laparoskopi ile tüplerin durumu kesin olarak ortaya konabilir Yani laparoskopi, çocuk sahibi olmak için başvuran ve yapılan testlerde problem tespit edilemeyen çiftlere, rahim filmi ile tüplerinde problem olduğundan şüphelenilen çiftlere, rahim filmi veya ultrason ile büyük hidrosalpenks tespit edilen ve bu yapıların çıkarılması gereken kadınlara önerilen ve faydası olduğu ortaya konan endoskopik bir ameliyattır
HİDROSALPENKS'İN (KANALLARDA SIVI BİRİKMESİ) TÜP BEBEK TEDAVİLERİNE ETKİSİ NEDİR?
Hidrosalpenks, tüplerin tıkanıklığı sonucu oluşan, tüpün içi sıvı dolu şişkin olan kısımlarına verilen isimdir Hidrosalpenks genellikle rahim filmi ile ve bazen de ultrason muayenesi sırasında tespit edilebilmektedir Hidrosalpenks varlığında tüp bebek tedavilerine geçilmesi bir takım riskler taşımaktadır Tüpün bu içi sıvı dolu şiş kısımlarının içindeki sıvı geri kaçış ile rahim içine geçerek tüp bebek tedavisi sonunda rahime transfer edilen embryoların tutunmalarını zorlaştırabilmektedir Bu sebeple özellikle büyük çaptaki ve ultrason ile de gözlenebilen hidrosalpenkslerin tedavi öncesi çıkarılması önerilmektedir Ultrason ile görülmeyen fakat rahim filmi ile hidrosalpenks olduğu ortaya konan hastalarda ise önce laparoskopi yapılarak bu yapılar hakkında kesin fikir edinilebilir veya direkt tedaviye geçilebilir Bu yapıların çıkarılmasında açık ameliyat yapılabildiği gibi genellikle laparoskopi denilen endoskopik bir ameliyat ile yaklaşım daha çok tercih edilmektedir Laparoskopide göbekten bir iğne ile anestezi altında karın içine girilerek birtakım aletlerle bu yapılar çıkarılabilmektedir Karın içinde çok yapışıklık olan hastalarda veya yaşnedeniyle tüpün çıkarılmasının yumurtalık rezervine zarar verme olasılığı olan kişilerde ise bu yapıların rahim ile olan ilişkisi laparoskopi sırasında kesilebilmektedir
PCOS NEDİR?
Polikistik over sendromu olarak adlandırılan ve halk arasında yumurtalıklarda birçok kist varlığı olarak tanımlanan durum genç kadınlarda oranında, çocuk sahibi olmak isteyen kadınların da % 25–45 de görülmektedir Bu tanımlamanın nedeni ise hastalardaki tipik ultrasonografi bulgusudur; yumurtalıkları bir gerdanlık şeklinde saran birçok folikül yan yana dizilmiştir Ayrıca düzenli adet görememe şikayeti çok sıktır Uzun aralıklarla adet görme, bazı hastalarda ise adet görememe şikayeti sözkonusudur Aşırı kıllanma ve kilo artışı da sıklıkla eşlik eden bulgulardır Çocuk sahibi olmak amacıyla infertilite merkezlerine başvuran kadınlarda en sık karşılaşılan sorunlardan biridir, çünkü bu kadınların yumurtalıklarında düzenli yumurta gelişimi olmamaktadır Aşırı kilo alımı ise tüylenme artışı ile birlikte durumu daha da olumsuz etkilemektedir Bu nedenle hastalarımıza ilk önerimiz kilo vermeleri yönündedir Kilo vermeyi başaran ve boy/kilo indeksinin 28 kg/m2’ nin altına indiği hastalarda tedaviye olumlu yanıt oranı artmakta, hatta kendiliğinden gebelikler görülebilmektedir Bu hastalarda artmış insülin direnci söz konusudur, insülin duyarlığını arttıran ilaçlardan biri olan metforminin kullanımı başarıyı arttırmaktadır Çocuk isteyen kadınlara yumurta gelişimini sağlayan ilaçların (klomifen sitrat, rec - FSH) uygun şekilde ve dozda uygulanması ile büyük oranda gebelik elde edilmektedir Başarılı olunamayan olgularda tüp bebek tedavisi de denenebilir
OBEZİTE (ŞİŞMANLIK) ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI ETKİLER Mİ?
Vücut tartısının boya göre normalden fazla olması vücut kitle indeksi ile belirlenir Body Mass Index (BMI):kg/m2 olarak hesaplanır Bu değerin >30 kg/m2 olması durumunda kadınlarda düzenli yumurta gelişiminin olumsuz etkilenebileceği ifade edilmektedir Tüp bebek uygulamalarında da bu olgularda yumurtalıkların hormon ilaçlarına cevabı daha az olmakta ve az sayıda folikül gelişmektedir Ayrıca yağ dokusunun vücuttaki dağılımı da önemlidir Artmış bel /kalça çevresi oranı yani santral (merkezi) obezite bazı hormonal düzensizlikler ve insülin direnci ile birlikte olduğunda gebe kalmayı da olumsuz etkiler Gerekirse endokrinolojik (hormon hastalıkları uzmanı) konsültasyonla, diyetisyen eşliğinde yapılacak uygun diyet ve egzersiz ile kilo verdikten sonra tedaviye başlanması hem gebelik şansını arttıracak, hem de hastaları gebelikte oluşabilecek obeziteye bağlı sorunlardan da koruyacaktır Bunlar arasında hipertansiyon, gebelikte gözlenen diyabet, iri bebek, zor doğum ve doğum sonrası bebeğe ilişkin bazı sorunlar sayılabilir
METFORMİN (GLUKOFAJ, GLİFOR, GLUKOFEN) KULLANIMI NE ZAMAN GEREKLİDİR?
Metformin şeker hastalığının tedavisinde uygulanan bir ilaç olmakla birlikte, kadınlarda en sık infertilite nedenlerinden biri olan polikistik yumurtalık sendromunda da insülin duyarlılığını arttırmak amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır Bu hastalarda yüksek kan insülin düzeyleri, artmış insülin direnci, aşırı tüylenmeye yol açan yüksek androgen hormonları bu ilacın ortalama 2 aylık kullanımı sonrası düzelmekte; hastaların düzenli adet görmesi ve normal yolla hamile kalması da mümkün olabilmektedir Metforminin ülkemizde bulunan formları glifor, glucophage, glukofen, gluformin şeklindedir Yemeklerle birlikte günde 3 kez 500 mg veya günde 2 kez 850 mg alınması önerilmektedir İlaca başlamadan önce karaciğer ve böbrek fonksiyonları kontrol edilmelidir Oluşabilecek bulantı, ishal gibi yan etkiler genellikle bir hafta içinde azalır Metformin kullanımına tedavi süresince ve gebeliğin 8–10 haftalarına kadar devam edilmektedir Bu ilacın kulanımı sonrası anormal bebek doğumuna ilişkin bilgi bulunmamaktadır
EMBRİYONUN İYİ GELİŞİM KRİTERLERİ NELERDİR?
Mikroenjeksiyon ya da tüp bebek işleminden; 16–20 saat sonra (1 gün) döllenme izlenir 48 saat sonra (2 gün) 3–4 hücreli embriyolar izlenir 72 saat sonra (3 gün) 6–8 veya daha fazla hücre içeren embriyolar izlenir ve hücreler arası birleşme başlar 4 günün sabahında hücre sayısı net sayılamamakta, morula dönemine ulaşan embriyolar oluşmaktadır 5 veya 6 gündeki embriyoya blastosist adı verilir ve hücre sayısı 60 tan fazladır Bu kriterlere sahip olan embriyolar normal gelişen embriyolar olarak değerlendirilir
EMBRİYO SEÇİMİNİ NASIL YAPIYORUZ - ÇOĞUL GEBELİĞİ NASIL ÖNLÜYORUZ?
Embriyo transferi genellikle döllenmenin hemen sonrasındaki günde yani 2 gün ile 5 gün arasında yapılabilir Transfer edilecek embriyoları seçerken hekim, embriyolog ve hastanın birlikte kaç adet embriyo transferi yapılacağına karara vermesi gerekir Bu kararı verirken öncelikle ülkemizdeki yönetmeliklere göre eğer geçerli bir sebep yoksa transfer edilecek embriyo sayısının 3 ile sınırlandırıldığını belirtmekte yarar vardır Kötü embriyo gelişimi ve ileri anne yaşı gibi durumlarda bu sayı artabilir Merkezimizde geçerli olan kriterlere göre daha önceden başarısız denemeleri olmayan, en iyi kalite (top quality) denilen embriyolara sahip ve 35 yaşından genç bayanlarda iki adet embriyo verilmesi prensibi benimsenmiştir Bu sayı, kadının yaşı arttıkça, daha önceki başarısız denemelerin varlığında ve transfer edilecek embriyoların kalitesinde azalma olduğu sürece artabilir ancak 4 den fazla embriyo verilmesinin gebelik şansını arttırmadığı bilindiğinden çok nadir durumların dışında bu sayının üstüne çıkılmamaktadır Ayrıca embriyolardan genetik araştırma yapıldığında sonuçlar sayıyı kısıtlayıcı da olabilmektedir Örneğin sağlıklı genetik yapıya sahip olan tek embryosu olduğu ya da HLA (Doku uyumluluğu) uyumu açısından tedavi ve araştırma yapılan hastalarda bu incelemeleri sonuçlarına göre embriyo sayısı belirlenmektedir
EMBRİYOLARIN HANGİ GÜNDE TRANSFER EDİLECEĞİNE NASIL KARAR VERİLMEKTEDİR?
Kadının yaşı, hangi nedenle tüp bebek tedavisi yapıldığı, varsa daha önceki denemelerinin sonuçları, embriyo gelişim özellikleri, preimplantasyon genetik tanı yapılıp yapılmayacağı, elde edilen yumurta sayısı, gelişen embriyo sayısı ve embriyonun günlük gelişim hızı gibi kriterlere bakarak hangi günde transfer yapılacağına karar verilmektedir En erken 2 günde en geç ise 6 günde olmak üzere 2, 3, 4, 5 ve 6 günlerde transfer yapılabilmektedir
EMBRİYOLARI BLASTOSİST DÖNEMİNE KADAR BEKLETMEYE NASIL KARAR VERİLİR, YARARLARI NELERDİR?
Elde edilen yumurta sayısı, kalitesi, döllenmiş yumurtanın (zigot) özellikleri, embriyonun günlük gelişme ve bölünme hızına göre embriyoları 3 günden daha ileriye büyütebilmek mümkündür Doğal gebeliklerde embriyonun rahim içine ulaştığı dönem blastosist dönemidir Rahim içi bu dönemdeki embriyoyu daha rahat kabul etmekte ve embriyo-rahim içi uyumluluğu bu dönemde en yüksek düzeye ulaşmaktadır Bu nedenle blastosist dönemine ulaşmış 5 veya 6 gün embriyolarının transferi hem rahim içi tutunmayı arttırmak ve hem de daha az sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesine imkan sağlanarak çoğul gebelik riskinden korunmak amacı ile daha avantajlıdır
|