Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akım, alaşehir, çayı, grafiği

Alaşehir Çayı Akım Grafiği

Eski 10-19-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alaşehir Çayı Akım Grafiği




Alaşehir çayı akım grafiği



Türkiye, akarsuların ve buna bağlı olarak vadilerin çok ve sık bulunduğu bir memlekettir Türkiye’nin yeryüzü şekilleri, ana çizgileriyle, uzun sıradağlar, tek tek yükselen dağlar, platolar, tekneler ve ovalardan oluşmuş bulunduğundan, bu şekiller, akarsuların akıları ve birleşmeleri, denizlere veya içi havzalara uzanmaları bakımından önemli etkiler yapmıştır Bundan ötürü Türkiye’de çok yer tutan dağ akarsularından, ova çay ve ırmaklarından, plato ırmaklarından, düden derelerinden ve çaylarından söz etmek gerekir şunu hemen belirtelim ki, belirli bir yatakta akan, sonra bir denize, bir göle dökülen veya ovada belirsizleşen sulara akarsu denir Bunların küçüklerine dere, biraz daha büyük olanlarına çay, çok büyük olanlarına ırmak ve nehir denir Memleketimizde birçok akarsulara bunların dışında su ve öz kelimeleri de eklenir Sözgelişi: Göksu, Aksu, Karasu, Zamantı Sıyı, İnözü, Acıöz, Budaközü, Hamamözü gibi Bunlar böylece kullanıldığı gibi, büyüklüklerine göre, Göksu ırmağı, Aksu ırmağı, Aksu çayı, İnözü deresi, Budaközü deresi şeklinde de kullanılır Yerine göre su kelimesi akarsularda bir ırmağı, bir çayı, bir dereyi karşılar Öz ise, daha çok, bir dere karşılığındadır Türkiye’de birçok akarsu adları renklere göredir Yeşilırmak, Kızılırmak, Göksu, Bozçay, Karasu, Sarısu, Aksu, Akçay gibi Bazı akarsular Deliçay, Değirmendere, Tersakan,, Kocaçay gibi adlarla söylenir Türlü bölgelerimizde böyle adlarla anılan akarsular vardır

Akarsu Havzalarımız:

Memleketimiz akarsularının bir kısmı denize paralel uzanan dağ sıralarının doruk bölümlerinden doğruca ve kısa yoldan denize ulaşır, çoğunca dar ve derin, dik yamaçlı, hızlı akışlı ve çağlayanlı vadilerden geçerler Doğu Karadeniz dağlarının Hopa’dan Terme’ye kadar uzanan kuzey yamaçlarından, birbirine paralel şekilde ve kısa yoldan Karadeniz’e inen 80 kadar çağıltılı dere vardır ayrıca Alaçam ile Bartın arasında sayıları 40’ı bulan ve doğruca denize inen paralel dereler sıralanmıştır Bunlar gibi, Zonguldak ile Karasu arasında, Kocaeli yarımadasının kuzey ve güney taraflarında, Yıldız dağlarının (Istranca dağlarının) Karadeniz’e bakan yamaçlarında sayıları 40’ı geçen dereler, doğruca denize inerler Bu durum, yeni bir çöküntü bölgesi olan Karadeniz çanağının güneyini çeviren dağlarımızın, bu denize bakan yamaçlarından inen akarsuları ve bunların açtığı dar ve derin vadileri göstermektedir Ancak, bu sıradağlar boyunda büyük akarsular, bu dağları enine keserek ve vadilerini iyice derinleştirip yer yer genişleterek uzanırlar: Yeşilırmak Kızılırmak, Sakarya nehri ve bir dereceye kadar da Yenice ırmağı (Filyos ırmağı) ve Doğankent çayı (Harşit çayı) Bu ırmaklar, boydan boya uzanan bu kıyı dağlarında boğazlar (yarmavadiler) açmış, iç bölgelere çok uzanan geniş yerlerdeki suları toplamışlardır Bu uzun yarma vadilerin gerek deniz iklimi etkilerinin içerilere sokulabilmesi, gerekse yolların geçmesi bakımından pek önemli yerleri olmuştur Bu arada bir yandan Çoruh nehri, öte yandan Kelkit ırmağı, ayrı doğrultularda, sıradağlar arasından geçerek akar, kaynak yerlerinde birbirine yanaşırlar Açtıkları vadilerin yerleriyle buradaki sıradağların meydana gelişleri arasında yakın ilgi vardır

Akarsuların denizlere ulaşmaları ve çizdikleri yollar bakımından, bir dereceye kadar, buna benzer bir durumu Akdeniz boyunda da görmek mümkündür Burada Amanos dağlarından İskenderun körfezine kısa yoldan ve birbirine paralel olarak inen, çok sayıdaki dereler ile Mersin-Silifke arasında dağların denize bakan yamaçlarından inen dereler, daha batıda Ovacık-Manavgat arasının kıyı boyu dereleri dar ve derin vadilere gömülmüş, çok yerinde hızlı akışlı ve çağlayanlı, kısa akarsular halinde, çok sayıda sıralanmışlardır Yine bu kıyılarda benzer durumu Güneybatı Anadolu kıyılarında da görmek mümkündür Bu durumda yine yakın bir jeolojik geçmişte Doğu Akdeniz Bölgesindeki çöküntülere karşılık, Anadolu karasının yükselmeleri ile ilgilidir Bu kısa ve dik, çoğunca basamaklı yatakları bulunan genç dereler, bu vadileri açarak denize ulaşmışlardır Burada da bu sıradağlar, yer yer büyük bir takım akarsularla derin bir şekilde yarılarak, buralarda boğazlar (yarma vadiler) oluşmuştur Bu ırmaklar iç bölgelerin sularını geniş ölçüde alanları içine yani su toplama bölgelerine almışlardır: Ceyhan, Seyhan, Göksu, Köprü ırmağı, Aksu, Dalaman çayı

Ege Bölgesinde ise akarsuların ve vadilerin uzanışları farklı olmuştur Her ne kadar burada da Ege Denizi’nin bulunduğu bölgedeki eski bir kara bölümü, yakın bir jeoloji devrinde çömüş, Ege Bölgemize tekabül eden bölümü de yer yer yükselmiştir Ancak bu hareketler olurken, çoğunca pek eski ve kırılma özelliği almış bu bölgenin arazisinde, çoğu batı-doğu doğrultulu kırılmalar olmuştur Bu kırılmalar sonucu, bu hatların doğrultularına uyan yükselme alanlarında doğu-batı uzanışlı dağlar oluşmuş, bunlar arasında da yine aynı doğrultuda uzanan geniş çöküntü hendekleri doğmuştur Yerine göre farklı genişlikte olmakla beraber, çoğunca 20-30 km genişliğinde olarak, çok içerilere kadar sokulan bu uzun çukurluklar, daha gerideki ve çevredeki dağlardan inen suların, bir doğal birleşme yeri olmuş, bu bölgenin ırmak ağları böylece oluşmuştur Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz, Bakırçayı akarsu ve vadi sistemleri bu şekilde meydana gelmiştir



Alıntı Yaparak Cevapla

Alaşehir Çayı Akım Grafiği

Eski 10-19-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alaşehir Çayı Akım Grafiği




Bu çöküntü hendeklerinde uzak çevrelerin sularını toplayarak birleşen ve birer ırmak sistemi özelliği kazanan bu büyük akarsular, buralardaki körfezlere dökülmüş, binlerce yıl içinde sürükleyip yığdıkları sürüntü maddeleriyle doldurdukları körfezleri de uzunluklarına katmışlardı Bu ırmaklar, aşağı ve orta kesimlerinde, bu geniş ve çok uzun çöküntü hendeklerinde (Graben’lerde), ağır ağır akar, yolları boyunca bu nedenle, çok sayıda menderes kıvrıntılarının oluşmasına yol açmış bulunurlar Böyle yerlerinde tam ova ırmağı özelliği gösteren bu ırmakların yatakları bulunduğu halde, yamaçları ile birlikte wwwfrmsinsinet/ göz önüne alındığında, vadileri belirsizdir Bu ırmakların yataklarından çok uzaklarda, yerine göre değişmekle beraber, 5-10 km hatta çok daha uzaklarda yamaçlara ulaşmak mümkün olur ki, bu yamaçlar çöküntü hendeklerinin kenarlarındaki kırık hatlarına (fay çizgilerine ve basamaklarına) uyan yamaçlardır Bu yamaçlardan çöküntü hendeklerine doğru kısa yoldan ve birbirine paralel olarak inen çok sayıdaki dereler, döküldükleri ırmakları beslerler Yine Ege denizine dökülen bir başka ırmağın, Meriç’in, büyük bir kolu olarak, Ergene ırmağı da, Yıldız dağları (Istrancalar) ile Tekir dağları kabarıklıklarının Ergene teknesine bakan yamaçlardan itibaren Trakya’nın büyük bir bölümünü içine alan teknenin sularını toplayarak Meriç nehrine döker

Marmara denizi de yakın bir jeolojik geçmişte çöküntü alanı olmuş, bu alanı çevreleyen yerlerde yükselmeler sonucu dağlar, yükselmiş dalgalı arazi şekilleri belirmiştir İşte bu yüksekçe yerlerden Marmara’ya doğru akarsular yönelmiştir Marmara denizinin kuzeyini çeviren yerlerden sadece kısa dereler denize inmişlerdir İzmit körfezinin kuzey kıyı bölümleri, çatalca yarımadasının çok yeri, Tekir dağının bu denize bakan yamaçlarından inen kısa kısa dereler bunlardandır Marmara denizinin güney bölümünde ise akarsu ağlarının oluşması farklı bir durum göstermiştir: Çanakkale’den Kütahya batısına, Balıkesir yakınlarından İzmit çevrelerine kadar geniş bir alanda uzanan bu bölgede yer yer kırılmalar, bükülmeler olmuş, bu hareketler sonucu yükselen yerler (dağlar) ve çöken kısımlar (ovalar, çöküntü hendekleri, göl çanakları) belirmiştir İşte bu bölgedeki akarsu ağları ve vadiler bunlara bağlı olarak gelişmişlerdir Deniz suları ile örtülmüş bir çöküntü hendeği olan İzmit körfezine doğru dereler yönelmiş, bu arada bugünkünden daha uzun olmuş bulunan eski körfezin bir bölümünde çok yığıntı yaparak körfezin uç bölümü körfezden ayrılarak bir göl belirmiştir ki, bu Sapanca gölüdür Yine bu arada İznik gölü çöküntü alanına çevreden kısa dereler yönelmiş, bu derin gölün fazla suları, kısmen sızıntılarla da dolmuş bulunarak, Gemlik körfezine dökülmüştür Güney Marmara bölgesinin büyük akarsuları, içerisine, Ulubat ve Kuş göllerinin de girdiği orta bölümde oluşmuştur Uludağ ile Kütahya batısındaki dağlardan, Simav dağlarından ve Biga yarımadası dağlarından kaynaklarını alan dereler, Marmara denizi doğrultusuna yönelmiş, yer yer buralardaki çöküntü hendeklerinden geçerek, yer yer tepeler ve dağlar arasında açılmış boğazlarda akara, göllere girip çıkara, Karacabey Boğazında birleşmiş ve Kocadere adlı ile pek kısa bir ırmak halinde Marmara denizine dökülmüşlerdir Ancak, 20 km uzunluktaki bu Kocadere, Güney Marmara’nın esas ırmağı olarak, kendisinden çok uzun ve birer büyük çay durumunda olan birçok kolların toplanmasından doğmuştur

Bu kolların başlıcaları Bursa ovasının Nilüfer çayı, Ulubat gölünü besleyen Emet ve Adranos çayları ile bunların birleşmesinden doğmuş Kirmasti çayı, Kuşgölüne dökülen Kocaçay (bu, az önce belirtilen Kocadere’den ayrıdır), bunların arasında birçok kollarla ve bu arada Simav çayı ile büyüyen susurluk çayı geçer ki, bu çaya her iki yanındaki gölün (Ulubat, Kuşgölleri) ayakları da karışır göllerin fazla sularını buna katarlar İşte bu birleşmelerden sonra Kocadere adlı kısa ırmak meydana gelmiş bulunur Güney Marmara’nın daha batısında Gönen çayı ve Kocaçay (bu da ayrı) ile birtakım dereler ayrı ayrı olarak denize ulaşırlar

Doğu Anadolu’nun çok yerinin ve Güneydoğu Anadolu’nun suları, 2 büyük ırmakla toplanarak (Fırat, Dicle) Basra körfezine ve dolayısı ile Hint Okyanusuna dökülür Basra körfezi (240000 km2) ve onun hemen kuzeybatısında uzanan Mezopotamya çukur bölgesi de kuzeyinde Anadolu yüksek arazisi ve doğusundaki Güney İran sıradağları arasında yeni bir çöküntü alanıdır Bu çöküntü alanına doğru çevresindeki yüksekliklerden ve özellikle Doğu Anadolu’dan inen sular yönelmişlerdir Mezopotamya’nın wwwfrmsinsinet/ çok yerine ve özellikle körfeze yakın aşağı bölümüne buralardan inen akarsuların alüvyonları birikmiş, buralarda verimli topraklar, geniş birikinti düzlükleri oluşmuştur Mezopotamya’ya hayat gücünü, buradan geçen ve kaynaklarını Anadolu’dan alan nehirler vermişti

Kaynak kollarını ve büyük besleme alanlarını Doğu Anadolu yüksek bölgesinden alarak güneye yönelen iki nehrin (Fırat, Dicle) bu yönelişlerinde bu arazi oluşmasının etkileri olmuştur Bu iki ana nehirden Dicle, Malatya ve Muş ile Van güneyi dağlarının güney yamaçlarından kaynaklarını alarak Diyarbakır-Siirt güneyine kadar birbirine paralel uzanan derin ve çoğunca dik yamaçlı vadilerden geçen hızlı ve gür akışlı birçok çaylarla doludur (Batman, Garzan, Botan) bu kuzey-güney uzanışla akarsuların oluşumu ile bunların beslendikleri yeni yükselmeler yer vermiş dağlar ve yeni çöküntülere uğramış güneydeki çukurluklar arasında ilgi vardır Daha doğuda Dicle’nin önemli kolu Büyük Zap ırmağı, Hakkari dağlarının sularını toplamıştır

Fırat nehrinin kollarının uzanışı daha çeşitlilik gösterir ve Doğu Anadolu’nun dağ ve ova sıralanışlarını, bunların yeni yükselme durumlarını yansıtır Doğu Anadolu’da çoğunca, doğu-batı uzanışlı olan sıradağlar ve bunlar arasında uzanan çukur alanlarla Fırat nehrinin kolları (özellikle Erzurum tarafından gelen Karasu ve Ağrı taraflarından gelen Murat ırmakları) arasında yakın ilişki vardır Her iki ana kol da, birçok kesimlerinde doğu-batı doğrultusunda akar, yer yer belirgin dirsekler yaparak güneye döner ve böyle yerlerde açtıkları boğazları geçerler Çok sayıda önemli kollarla beslenen Fırat’ın bu iki ana kolu, Keban kuzeyinde birleşirler Buradan sonra nehir, artık Fırat adını alır, ana çizgileriyle ve güneye doğru akar Kaynaklarını Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinden alan ve böylece ayrı ayrı güneydeki çukur bölgelere inen Dicle ve Fırat, Mezopotamya düzlüklerinde aktıktan sonra, Basra körfezine yakın bir yerde birleşir ve Şatt-ül Arab adı ile kısa, büyük bir nehir görünüşü alırlar

Doğu Anadolu’nun kuzeydoğu bölümünün bir kısım suları Kura ve Aras ırmakları yoluyla Hazer denizine yönelmiştir Hazer denizi, Kafkasya doğusundaki büyük bir çöküntü alanında oluşmuş bulunan dünyanın en büyük gölüdür Büyüklüğü 425000 km2 kapalı bir deniz gibi göz önüne alınmıştır Bu denizin seviyesi, normal deniz yüzünden 26 m Aşağıdadır Derinliği 950 m ye varır İşte Doğu Anadolu’nun 1500-200 m yüksekliğindeki dağ ve yaylalarından beslenen Aras ve Kura ırmakları bu çöküntü alanına doğru akarlar Bunlardan Kura ırmağı, kaynağını Göle çevresi dağlarından alır, Yalnızçam dağlarından inen sularla beslenir, Ardahan ovasından geçer, daha ileride büyür, boğazlara girer, Çıldır suyunu alır, bu derin boğazda Kurtkale’den biraz ötede sınır dışına çıkar Böylece Türkiye’deki yukarı kesiminde Kura, Küçük Menderes kadar bir ırmak durumundadır İlkbahar ortalarından yaz ortalarına kadar, yaya veya at wwwfrmsinsinet/ üstünde geçilemeyecek kadar geniş ve derin bir ırmak olur, Ardahan ovasında su taşkınlarına yol açar (Kafkasların güney tarafının en büyük ırmağı olan Kura, Türkiye’deki yukarı kesiminden döküldüğü Hazer denizine kadar 1100 km uzunluğundadır)


Alıntı Yaparak Cevapla

Alaşehir Çayı Akım Grafiği

Eski 10-19-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alaşehir Çayı Akım Grafiği




Hazer denizine yönelen ve Türkiye’den beslenen büyük bir akarsu da aras ırmağıdır Bu ırmağın bütün boyu 920 km, Bingöl dağlarından Türkiye-Sovyet Rusya sınırına kadar olan boyu 441 km dir Bingöl dağlarından inerek, Mescitli Boğazından geçtikten sonra, Pasinler çayını alır, daha ileride her iki yandan aldığı kollarla büyür, pek dar ve derin Boğum Boğazına girer, buradan sonra kuvvetli bir akarsu olan Arpaçayı’nı alır Arpaçayı Kavşağından sonra ırmak daha da büyür ve 150 km ye yaklaşan bölümünde Türkiye ile Sovyet Rusya arasında sınır teşkil eder

Türkiye akarsularının bir kısmı da, böyle uzak ve yakın denizlere ulaşamayarak iç bölgelere doğru yönelmişlerdir Böyle bölgelere “denize akışı olmayan havsalar” veya “kapalı havzalar”denir Bu türlü bir akış gösteren bölgeler, Türkiye arazisinin beşte bir kadarını tutar Memleketimizde bunlardan biri geniş yerler kaplar ve iş Anadolu Bölgesinin güney bölümünü içine alır Buna “İç Anadolu kapalı havzaları” adı verilir Ötekisi Van gölü ile onun çevresini içine alır ki, buna da “Van kapalı havzası” denir Bunlardan bazı akış ve oluş farklılıkları göstermekle beraber, yine de normal bir dışarıya akışı olmayan veya belirsiz bulunan “Güneybatı Anadolu’nun karstik bölgesi”vardır Şimdi bunlar üzerine esas bilgileri verelim

İç Anadolu kapalı havzaları:

Sularını denizlere gönderememek bakımından, bütünü ile göz önüne alınırsa, İç Anadolu kapalı havzaları bir yandan Afyon’un batısından Kayseri’nin Develi kasabasın kadar, öte yandan Orta Torosların kuzey eteklerinden Tuz gölü kuzeyine kadar çok geniş alanlarda uzanır Ancak, bu yayılış içinde birbirinden berilli veya belirsiz şekilde ayrılmış birtakım kapalı havzaların bulunduğu wwwfrmsinsinet/ görülür Bu geniş kapalı havzaların meydana gelişinde hem iklim şartlanın, hem yer şekillerin oluşmasının önemli etkileri olmuştur Bu geniş yerlerin kapalı havza olarak kalmalarında etki yapmış bulunan bu iki sebebin, bu oluşta birbirleriyle de yakın ilişkileri bulunmuştur: yakın jeolojik bir geçmişte (Üçüncü zaman sonraları, Dördüncü Zaman) çevresindeki büyük çöküntü alanları ortasında Anadolu bir bütün olarak yükselirken ve Güney ve Kuzey Anadolu sıradağları bugünkü şekillerini alırken, İç Anadolu Bölgesi bu kenar bölgelere göre daha alçakta kalmış, bu nedenle denizlerin daha bol yağı verici etkisinden uzak düşmüştür Yine bu hareketler sırasında, temelinde kırılma özelliği kazanmış bir takım eski kütlelerin önemli yer tuttuğu İç Anadolu’da, bu devirlerdeki yerkabuğu hareketleri sırasında kırılmalar olmuş, faylar teşekkül etmiş bu nedenle de burada yer yer çöküntü ovalarının esasları ve bunlar arasındaki dağlık yerler oluşmuştur İşte bu nedenlerle ve böyle bir oluşmaya bağlı bulunarak, İç Anadolu kurak kalmış, bunun içinde de bölmeler (kompartımanlar) halinde tali kapalı havzalar belirmiştir

a)İç Anadolu’nun bu tali kapalı havzalarından biri doğu ucundaki Develi ovası ve çevresidir Toroslardan ve Erciyes’ten inen dereler bu havzaya (yağış alanı 3000 km2 den fazla ) yönelmiştir Güneydeki Toroslardan inen birçok akarsular ve birçok gür kaynaklardan doğmuş bulunan dereler bu tekneye doğru akarlar Bunlar yer yer yarı yolda sızmalar ve buharlaşmalarla kaybolur, pek yayvan çanaklarda sazlıklar, bataklıklar meydana getirirler Bütün bunların birleşmesinden de, Sultansazlığı wwwfrmsinsinet/ ve onun ortasında Yay gölü doğmuştur Çünkü, başka bir yere çıkış yeri ve ayak olmadığından gelen sular bu teknede çoğu geçici olan su birikintilerini meydana getirmiştir Yay gölü de bu nedenle tuzlu suludur

b)Bu kapalı havzanın batısında İç Anadolu'nun Ereğli ve Konya kapalı havzaları uzanır Bunlar çok geniş yerler kaplamıştır Ereğli şehrinin kuzeyinde ve batısında öbek öbek sazlık, bataklık ve otluklar uzanır Yılın çok zamanında buraları böyledir Bunlar 1 metreye kadar derinlikteki su birikintileridir Yağışlı mevsimlerin ardından birbiriyle birleşerek göl görünüşü alırlar Mesela Akgöl bunlardandır Bu bataklıkların bir kısım suyu Düden denilen yerde dibe batar İşte bu yayvan çanaklar topluluğu, bir ucu Bor ve Niğde taraflarına, öteki ucu Karadağ eteklerine kadar uzanan uzun ve geniş bir kapalı havzaya çevreden küçük dereler ve Toroslardan da daha uzun dereler iner Bol su çıkaran kaynaklardan İvriz’in suları birleşerek güçlü İvriz çayı doğmuş, bu da bu kapalı havzaya yönelmiştir Daha batıda Bolkar dağlarından beslenen birtakım dereler, bu kapalı havzanın yayvan ve sınırlar belirsiz çanaklarına doğru uzanmışlardır

c)Bunların batısında, benzer özellikler gösteren Konya kapalı havzası yayılır Burası da çok geniştir Buraya türlü yerlerden dereler iner Bunların içinde en büyüğü Çarşamba suyudur Uzunluğu 200 km yi geçen ve Bozkır’dan inen dereyi aldıktan sonra büyük bir çay özelliği kazanır Çarşamba suyu ile Beyşehir ve Suğla gölleri arasında yakın bağlantı bulunmuş, her iki göl arasında ve daha aşağılarda açılan pek çok sulama kanalları ile bu akarsuda önemli yol değişiklikleri olmuştur Yağışlı mevsimlerin ardından çevre dağlardan inen sular bu göllerde toplanır, bir su deposu gibi bu sular buğday ambarı değerinde olan Konya ovasına verilir Beyşehir gölünden çıkan su, gerektiği zaman açılır veya kapanır Kışın fazla sular Suğla gölüne salınır, bu sıralarda gölden Çarşamba suyuna doğru bir ayak çıkar Yazın Suğla gölünün düdenleri (suyutan delikleri) gölün sularını çokça çeker, su seviyesi düşer Bunun için bu mevsimde Beyşehir gölünün ayağı, Suğla gölüne uğratılmadan bir kanal ile gölün yanından doğuya doğru çevrilmiştir Çarşamba suyu, yağışlı mevsimlerde bir ırmak görünüşü alır Ancak, Çumra ovasından Konya ötelerine uzanan ana sulama kanalları ve bunların pek çok kolları ile dağıldığı gibi, Konya ovasında sulamanın yapılmadığı kış mevsiminde bu ırmak sularının büyük bir kısmı Hotamış bataklığını besleyecek şekilde kuzeydoğuya uzanır Bu mevsimde bir göl görünüşü almış olan bu bataklı 60 km2lik yerlere yayılmış bulunur Yazın ise çok çekilir, kuruyacak hale gelir

d)İç Anadolu kapalı havzasının bir başka büyük bölümü de “Tuz gölü kapalı havzası” dır Melendiz dağlarından Cihanbeyli batısına ve Kulu’ya kadar uzanan ve içerisinde Tuz gölü çanağı bulunan bu kapalı havzaya başlıca 4 akarsı yönelir: Doğudan gelen Peçenek suyu, güneydoğudan uzanan Uluçay, güneyden gelen Kırkdelik suyu, batıdan yönelen İnsuyu Bunlardan yolları boyunca olan sızmalar ve baharlaşmalar, öte yandan sulama suyu olarak bahçelere verilmeleri nedeniyle, yılın uzun bir süresi içinde göle ulaşamaz ve havzanın ortalarına doğru kaybolurlar Bunlardan Peçenek suyu, kışın bir çay görünüşünde ise de, yazın suyu azalır, aşağı kesiminde kurur Bol sulu Melendiz dağlarından kaynaklarını alan Melendiz çayı ile bundan daha güçlü olan Karasu’nun birleşmesinden doğmuş bulunan Uluçay (100 km)’ın sulamada faydalanılarak suyu azalır ve çoğunca göle ulaşamaz Güneyden buraya yönelen Kırkdelik çayı da güçlü bir su olup, bu da yaz aylarında göle inemez olur Batıdan uzanan İnsuyu, gür kaynaklarla da beslenerek, yılın çok zamanında bir çay görünüşünde akar, fakat yazın bunun da göle yakın suları çekilir

e)İç Anadolu kapalı havzasının kuzeybatı bölümünde “Akşehir kapalı havzası” uzanır Buraya yönelen ve Afyon taraflarından gelen Akarçay ile Sultan dağlarının doğu yamaçlarından inen bir takım dereler vardır Bunların başında gelen Akarçay’ın hayli geniş bir su toplama alanı varsa da, akımı bol değildir Kurak ve çıplak yerlerden geçerek, Eber gölüne doğru uzanır, yolu boyunda Şuhut taraflarından inen Seyit Suyu’nu alarak büyür Aşağı kesiminde yaz sonlarında kuruyan bu çay, yağışlı zamanlarda göle ulaşır, Eber gölünün fazla suları bu sırada bir ayakla Akşehir gölüne akar Böylece bu sıralarda iki göl birbirine bağlanır, su seviyeleri yükselir

f) bu tâli kapalı havzanın doğusunda, Ilgın gölü ile bunun uzak çevresinde bir bölme daha uzanır Bu bölmeye, özellikle güneydeki dağlardan inen dereler yönelir ve göle dökülürler Bu göl beslendiği mevsimlerde kabarır, fazla sular Bolasan deresine dökülür idi Daha sonra buradan bir kanal açılarak akış düzenlenmiştir Eskiden Ilgın gölünü besleyen derelerden biri iken, şimdi bu çevrenin en alçak yeri olan doğudaki Atlantı çukurluğuna doğru verilmiş bulunan Bolasan deresi, arazinin sulanmasında ve değirmenleri döndürmede yararlanıldıktan sonra Atlantı kurak teknesine girer, bunun biraz ötesinde düdenlere girerek kaybolur Bu kurak çevrenin doğusundaki bazı sular da yer yer dibe dalarlar Buna göre, Ilgın kapalı teknesinin üstten değil, dipten bir akışı vardır ki, bu bakımdan Beyşehir ve Suğla gölçanaklarının durumunu andırır

Görülüyor ki, İç Anadolu kapalı havzasının bölmelerinin suları yer yer göller, bataklıklar, sazlıklar meydana getiren bir akış tarzı göstermekte ve denize ulaşamamaktadırlar Yalnız bazı hallerde, arazinin kalın kalker yapısı gösterdiği yerlerde suların dibe daldığı, yani düdenlerden aşağılara indiği görülmektedir: Beyşehir, Suğla gölleri ve Ilgın havzasının Atlantı çevresi gibi Dibe dalan bu suların, yeraltında nerelerden geçtiği ve nereye döküldüğü kesin olarak bilinmemekte, sadece bazı tahminler ileri sürülmektedir Bu bölmeli kaplı havzalar topluluğunun (İç Anadolu kapalı havzalarının) doğuşunda tektonik çöküntülerin ( yerkabuğunun yer yer çökmelerinin) önemli yeri bulunmakla beraber, bu oluşun asıl nedenini bu geniş içi bölgelerin kurak oluşunda (yıllık yağış tutarı ortalama 25-30 cm), buharlaşma’nın fazla olmasında aramalıdır Bu nedenle, denizlere akışı bulunan ırmak sistemlerine bağlanamamışlardır Bu büyük kapalı havzalar topluluğu dışında, yine İç Anadolu’da, yer yer daha küçük kapalı çanaklar da görülür ki, bunlar da aynı nedenlere dayanarak oluşmuşlardır: Kayseri’nin Tuzla gölü havzası, Kırşehir’in Seyfe gölü havzası






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.