Prof. Dr. Sinsi
|
İklim Kuşakları Ve Doğal Yapı Nedir?
İklim Kuşakları ve Doğal Yapı
İklim Kuşakları ve Doğal Yapı Nedir?
İklim Kuşakları
İklim kuşaklarını yeryüzünün üstüne düşen güneş ışınlarına göre ayırma işi Antik Çağ’dan beri yapılmaktadır Buna göre dönenceler arası (23,5° kuzey ve güney enlemleri arası) tropik kuşak, dönencelerle kutup kuşakları arasındaki bölge ılıman iklim kuşağı, kutup daireleri (66,5° kuzey ve güney enlemleri) ile Kuzey ve Güney kutupları arasında kalan bölge de soğuk bölge olarak anılmıştır Bu, Güneş ışınlarının astronomik olarak dağılışına göre yapılmış bir ayrımdır; günlük ve yıllık oynamaların daha az olmasına yol açarak nemli okyanus iklimini oluşturan denizlerin etkisi hesaba katılamamıştır Deniz iklimi ile kıtaların iç bölgelerinde görülen kara iklimi birbirlerinden oldukça farklı olabilir Örneğin, İzlanda’nın güneyindeki Faroe Adaları ile Sibirya’daki Yakutsk yaklaşık aynı paralel (62) üstünde yer alırlar, ama Gulf Stream’in kıyılarından geçtiği Faroe Adaları’nda ocak ayı ısısı +3,2 dereceyken, kara ikliminin egemen olduğu Yakutsk’ta –43,3 derecedir Buna karşılık ortalama temmuz sıcaklığı birincide +10,6 dereceyken, ikincide +19,0 derece olur
Herkes tarafından benimsenmiş ideal bir iklim kuşakları ayrımı yoktur Kuşaklar genellikle yalnızca ısı ve yağışa göre belirlenmiş ve bunların canlılar dünyası, yani bitki ve hayvanlar üstündeki etkilerine göre düzenlenmiştir Doğal olarak, belirli bir iklimin egemen olduğu yerde de orman, step, çöl ya da tundra gibi belirli bir bitki örtüsü bulunur
MATEMATİKİ İKLİM KUŞAKLARI
Eksen eğikliği etkisiyle aydınlanma süreleri birbirinden farklı olan ve her iki yarımkürede birbirinin simetriği şeklinde ortaya çıkan alanlara matematiki iklim kuşakları denir
Matematiki iklim kuşakları ile sıcaklık kuşakları birbirinden farklıdır Çünkü matematiki iklim kuşaklarında eksen eğikliği, sıcaklık kuşaklarında ise sıcaklıklar esas alınmıştır
Ekvator’la Ekliptik arasındaki açı 23˚27’ dan daha büyük olsaydı;
Dönenceler Ekvator’dan uzaklaşırdı Kutup daireleri de Kutup noktalarında uzaklaşırdı
Tropikal kuşak ve Kutup kuşağı genişler, Orta kuşak daralırdı
Güneş ışınlarının dik geldiği alanlar genişlerdi
Gece ve gündüz arasındaki zaman farkı artardı (Ekvator hariç)
Mevsimlik sıcaklık farkları artardı
Ekvator çevresinde ortalama sıcaklık azalırdı
Ekvator’la ekliptik arasındaki açı 23˚27’ dan küçük olsaydı yukarıdaki sonuçların tam tersi olurdu
Eksen eğikliği olmasaydı;
Güneş ışınları sadece Ekvator’a dik açıyla gelirdi
Mevsimler oluşmazdı
Gece gündüz süreleri her yerde yıl boyu eşit olurdu
Dünya’nın yaşanabilir alanı daralırdı
Orta kuşak sürekli bahar mevsimini yaşardı
Kutuplar sürekli alacakaranlığı yaşardı
Ekvator daha sıcak, kutuplar daha soğuk olurdu
SICAKLIK KUŞAKLARI
Sıcaklık kuşaklarının sınırları deniz seviyesine indirgenmiş sıcaklık esas alınarak belirlenir Sıcaklık kuşaklarının oluşmasında Yer’in şekli, kara ve denizlerin dağılışı, sıcak ve soğuk su akıntıları ile genel hava dolaşımı etkili olmuştur
Sıcak Kuşak: Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 20˚C ve üzerinde olduğu alanları kapsar Sıcak kuşakta yaz şartları egemendir
Orta Kuşak:
Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10˚C ve 20˚C arasında olduğu alanları kapsar Yılda dört mevsimin belirgin şekilde yaşandığı tek kuşaktır Her türlü yaşam faaliyetine en uygun şartları taşır
Soğuk Kuşak:
Yıllık ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10˚C’nin altında olduğu alanları kapsar Soğuk kuşakta kış şartları egemendir Bu nedenle, her türlü yaşam faaliyeti açısından en olumsuz kuşaktır
Sıcaklık kuşaklarının Kuzey ve Güney Yarımkürelerde farklı genişlikte olmasının temel nedeni; kara ve denizlerin dağılışıdır Esasen, eksen eğikliğinin doğurduğu sonuçlar istisna kabul edilirse, Kuzey ve Güney Yarımküre arasında oluşan farklılıkların tamamının sebebi de kara ve denizlerin dağılışıdır
Ilıman İklim Kuşağı
Herdem yeşil ormanlarla kutupaltı tundraları arasında kalan bölgeye ılıman iklim kuşağı denir Bu kuşak aşırı olmayan sıcaklığının yanı sıra, iklim özelliklerinin çeşitliliğiyle de kendini belli eder Dünya'nın yüzde 15'ini oluşturan bu kuşakta toplam nüfusun yüzde 48'i yaşar Ekonomik ve teknolojik açıdan en güçlü ülkeler bu kuşak üzerinde yer alır
Ilıman Kuşak-Tanrı’nın Kayırdığı Bir Yaşama Alanı
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 48’i yeryüzünün yüzde 15’ini oluşturan ılıman kuşakta yaşamaktadır Pek çok ulus için yaşam alanı oluşturan bu bölge, aynı zamanda ekonomik ve teknik olarak en ileri bölgeleri barındırır Bu bölgedeki topraklar başka yerlere, örneğin tropik bölgelere göre daha elverişli tarım koşulları sağlamakta ve sürekli bir biçimde işlenebilmektedir En önemli hammadde kaynaklarından birini oluşturan ahşap, Taş Çağı’ndan bu yana yapı, gemi, araba, mobilya ve araç ile dinsel ve sanatsal nesnelerin yapımında kullanılmaktadır Doğadaki uygun koşullara, ortaçağdan beri çalışmayı erdem sayan düşünce biçiminin eklenmesiyle bu bölge hızla ilerlemiştir Bu bölge sanayide kullanılan hammaddeler bakımından da çok zengindir En önemli yer altı kaynaklarının başında, özellikle Kayalık Dağlar, Apalaşlar, Britanya Adaları, Ruhr bölgesi, Yukarı Silezya ve Mançurya’da bulunan kömür gelir Bu yatakların varlığı Sanayi Devrimi’nin başlamasında önemli rol oynamıştır
Geçiş Bölgesi
Dönencelerle kutup bölgeleri arasında kalan ılıman iklim bölgesi matematiksel bir bakışla orta kuşak olarak da adlandırılabilir Bu bölge yeryüzündeki kara alanlarının yüzde 52’sini kaplar Burada ne gündüzler ve geceler tropik kuşakta olduğu gibi bütün yıl boyunca birbirine eşittir; ne de kutuplardaki gibi altı ay gündüz, altı ay gece yaşanır Orta Avrupa’da gündüzün uzunluğu ortalama olarak kışın (22 Aralık) 8, yazın (21 Temmuz) 16 saattir Güneş ışığının mevsimlere göre değişmesiyle ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış daha belirgin bir biçimde yaşanır Bu bölgede ortalama güneşli gün sayısı 1 400-1 800 saat arasında değişir Bu sayı Kuzey Afrika’da 3 000’i aşarken, İzlanda’da 1 000’in altına düşer Gene bu bölgedeki ortalama yağış miktarı 500-1 500 mm ile oldukça dengeli bir dağılım gösterir Ama bu miktar bölgeden bölgeye önemli ölçüde değişebilir Astropik bölgelerden, kutuplardan, denizlerden ve karalardan gelen hava kütlelerinin bu bölgede karşılaşmasıyla siklonlar ortaya çıkar ve hava kütleleri genel olarak batıdan doğuya doğru hareket eder Batı ve Orta Avrupa’ya egemen olan iklim özelliklerini bu hava hareketleri belirler
Soğuk Kuzeyin Ormanları
İskandinavya, Sibirya ve Kanada’nın büyük bölümlerini kaplayan ormanlar başta kızıl ve kara çam olmak üzere iğneyapraklı ağaçlardan ve bunların arasına karışan kayın ve akkavak ağaçlarından oluşur Kışın uzun sürmesi nedeniyle yavaş büyüyen bu ağaçların odunu çok değerlidir İğneyapraklı ağaçlar yazın kısa süren sıcak günlerinden en çok yararı sağlayacak biçimde kendilerini bu iklime uydurmuşlardır Eğer yaprakları su kaybına yol açmayacak biçimde incelmemiş ve mumsu bir maddeyle kaplanmamış olsaydı, büyük olasılıkla kışın donan toprak kurumalarına neden olurdu Bu ormanlardan çeşitli amaçlarla kullanılan kerestenin yanı sıra kağıt hammaddesi olan selüloz elde edilir
Yazları Yeşil Yapraklı Ormanlar
İğneyapraklı ormanların güneyinde karışık ormanlar ve kışın yapraklarını döken ağaçlardan oluşan ormanlar bulunur Bunlar kıtaların doğu ve batı kıyılarında yoğunlaşır Buralara egemen olan görece sıcak ve serin iklim onlara her yıl yapraklarını yenileme olanağı sağlar Bu bölgedeki ağaçların en önemlileri meşe, akçaağaç, dişbudak, ıhlamur, kayın ve karaağaçtır Kayın genellikle daha yumuşak bir iklimin hüküm sürdüğü deniz kıyılarında yetişir Sert kışlara dayanıklı ve besin maddelerine fazla gereksinim göstermeyen bir ağaç türü olan meşeye ise Almanya’nın ve Doğu Avrupa’nın karışık ormanlarında rastlanır İğneyapraklı ağaçlar ötekilere göre daha çabuk büyüdükleri, dolayısıyla da karlı oldukları için, 18 yüzyıldan bu yana yapraklarını döken ağaçların yerine bunlar dikilmeye başlamıştır Ama kazanca yönelik bu uygulama ekolojik dengeyi bozmakta, orman zararlılarıyla savaşımı güçleştirmekte ve bu ağaçlar fırtınalara dayanıksız olduğu için fırtınalar çevreye büyük zarar vermektedir Ayrıca toprağın üstüne dökülen iğne yaprakların çok güç çürümesi ve ormanaltı bitki örtüsünün yokluğu toprağın asitliliğini artırmaktadır
Orta Avrupa’da Ormanın Öyküsü
Almanya’nın büyük bölümünün yaprakdöken ağaçlarla kaplı olmasına karşın 1990’da insan eliyle dikilmiş ormanların yüzde 68’ini iğne yapraklı ağaçlar oluşturuyordu 1800 dolaylarında 2/1 olan yaprakdöken ve iğneyapraklı orman oranı günümüzde ½ oranıyla tersine dönmüş durumdadır 19 yüzyılın ilk yarısından bu yana kömür kullanımının yaygınlaşması ısınma amacıyla ağaç kesimini azaltmış, ama bu arada madencilikte, demiryolu traverslerinin üretiminde ve sanayide kullanılan ahşap miktarı çok arttığından kesilen ağacın yerine yenisinin yetiştirilmesi önemli bir sorun durumuna gelmiştir Bu dönemde insan eliyle dikilmiş ormanların sayısı giderek artmıştır Ama dikilen ağaçların daha çok çamlardan oluşması bazı olumsuz sonuçlara yol açmıştır Çam ağacı dikilen bölgelerde ağaçlar böceklerin ve mantarların saldırısına uğramış, rüzgarın ve karın etkisiyle yıkılmış ve beslendikleri toprak bir süre sonra verimsizleşmiştir
Bugün insan ormanların önemini daha iyi anlamış durumdadır İnsanlar artık ormanın yalnızca odun ve kereste elde edilen bir yer değil, aynı zamanda suyu çeken ve depolayan, yabanıl hayvanlara yaşama ve beslenme ortamı yaratan, insanlar için dinlenme olanakları da sağlayan bir yer olduğunu, bu nedenle korunması gerektiğini biliyorlar
Güç Kaynağı Olarak Güneş
150 milyon km uzaklıktan her gün yeryüzüne ulaşan güneş enerjisi, yaklaşık 1 200 megawatt kapasiteli 160 milyon tane atom reaktörünün üretimine eşittir Bu durum Güneş’in, yerküre üstündeki her değişikliğin itici gücü olmasını sağlar Ama Güneş enerjisi dünya yüzeyine eşit olarak dağılmaz
|