Prof. Dr. Sinsi
|
Orman Denizi
Orman denizi

Kara ve denizin buluştuğu noktada serpilen mangrov ormanları, denizyıldızından insana, tüm canlıların yaşamını zenginleştiriyor Gezegenimiz için taşıdıkları önemse düşündüğümüzden çok daha geniş boyutlar içeriyor
Mangrovlar hayatı sınırda yaşar Bir ayakları karada, bir ayakları denizde olan bu bitkisel amfibiler, sıcağı kavurucu, çamuru boğucu, tuzluluk oranı ise sıradan bir bitkiyi birkaç saat içinde öldürecek bir kuşakta varlık gösterir Tüm bu sayılanlara rağmen, mangrovların oluşturduğu ormanlar, yeryüzünün en verimli, en karmaşık ekosistemlerinden biridir Orman örtüsünün yükseklerine, en üst dallara kuşlar tüner; midyeler kendilerini köklere tutturur ve yılanlarla timsahlar buralara avlanmaya gelir Balıklara erken dönemlerinde barınıp, gelişmelerini tamamlayabilecekleri beslenme ve büyüme alanları sağlayan mangrovlar, maymunlar, geyikler, ağaç tırmanan yengeçler ve hatta kangurular için yiyecek, yarasa ve balarıları için de nektar kaynağıdır
Mangrov topluluğunu tanımlamak pek kolay değil Aralarında palmiyegiller, ebegümecigiller, baklagiller ve mersingiller de olmak üzere iki düzine familyaya dağılmış 70 kadar tür bu ormanlarda yetişiyor Mangrovlar kısa boylu çalılardan, 60 metre boyundaki kerestelik ağaçlara kadar değişkenlik gösteriyor En yaygın olarak, anavatanları olduğu düşünülen Güneydoğu Asya'da bulunsalar da, yerkürenin dört bir yanında onlara rastlanabiliyor Çoğu, ekvator civarında, 30 derece kuzey ve güney enlemleri arasındaki kuşakta yer alıyor; ancak dayanıklı bazı türler ılıman iklimlere de uyum sağlamış; hatta güneşi bol tropiklerden çok uzakta, Yeni Zelanda'da yaşayan bir tür bile var Ama nerede yaşarlarsa yaşasınlar, tümü ortak bir noktayı paylaşıyor: Uyum sağlamada üstlerine yok Her bir mangrovda, büyük oranda tuzu dışarıda tutan bir ince süzüm sistemi ve gelgit arası bölgede sağ kalmasını sağlayan karmaşık bir kök sistemi bulunuyor Bazılarının, hava almak için çamurdan dışarı uzanan, şnorkeli andıran hava kökleri var; diğerleri ise gövdelerinin gelgit sınırındaki yumuşak çökellerde dik durması için gövde dallarından destek kökler kullanıyor
Mangrovlar ayrıca toprak yaratma konusunda da uzman Kuzey Avustralya'daki Aborijinlerin bir bölümü, bir mangrov türünün, çamur düzlüklerinde yürüyüp ağacı var eden ilk ataları Giyapara'yı andırdığına inanıyor Bitkilerin birbirine kenetlenen kökleri, nehirlerin taşıyıp getirdiği çökellerin denize akmasını engellerken, gövde ve dalları da dalgaların aşındırma etkisini azaltan bir bariyer görevi üstleniyor
Ancak taşıdıkları stratejik öneme rağmen, mangrovlar dünya çapında tehlike altında Tuzlalar, su ürünleri yetiştirme havuzları, konut inşaatları, yollar, liman tesisleri, oteller, golf sahaları ve çiftlikler için yer açmak adına feda ediliyorlar Petrol sızıntıları, kimyasal kirlilik, aşırı çökel birikmesi ile hassas su ve tuzluluk dengelerinin bozulması gibi sayısız dolaylı darbe sonucu ölüyorlar 2004 yılında Hint Okyanusu'nda oluşan tsunamiyi izleyen dönemde, mangrovların korunmasına yönelik çağrılar kısa bir süreliğine de olsa, ciddi anlamda dikkat çekti El değmemiş, sık mangrov ormanları, doğal bir dalgakıran görevi üstlenmiş, dalgaların enerjisini dağıtmış, maddi zararı azaltmış, belki de pek çok yaşam kurtarmıştı Tsunami sonrasında bir ülkenin mangrovlardan oluşan "biyolojik kalkanları"nın üstünden buldozerle geçilmesine izin veren bir mantık sadece hatalı olmakla kalmaz, üstelik kabul edilemez olurdu
Bangladeş bu konuda dikkatli davranıyor; ülkede mangrovların kıyıları stabilize etme ve çökelleri tutma özelliklerine büyük önem veriliyor Uzun ve tehditlere açık bir kıyı şeridine sahip, alçak rakımlı bir ülke olan Bangladeş, kilometrekare başına 875 kişilik nüfus yoğunluğuyla da toprağa muhtaç bir ülke Bangladeş, nehirlerin Himalayalar'dan sürükleyip getirdiği delta çökellerine mangrov dikerek Bengal Körfezi'nde 125 000 hektarın üzerinde yeni toprak kazandı Ağaç dikimi görece yeni olsa da, mangrovlar burada Ganj, Brahmaputra ve Meghna nehirleri körfeze dökülmeye başladığı zamanlardan beri yetişiyor Gelgit bölgesinde oluşturdukları geniş ağaçlık alan, Sundarbans, yani "güzel orman" olarak biliniyor Günümüzde, yeryüzünde varlığını sürdürebilen en büyük kesintisiz mangrov ormanı burası
Ormanın en sık kesimlerinde, tüylü bir palmiye çeşidinden (Nypa fruticans) devasa sundri ağaçlarına bir düzine mangrov türü, 18 metreye kadar yükselen labirent benzeri korular oluşturuyor Sundri ağaçlarının altındaki vıcık vıcık çamur, ağacın nefes alan kökleriyle titriyor Otuz santimetre yüksekliğinde ve geyik boynuzu kadar kalın bu kökler, o kadar sık ki, neredeyse aralarında adım atacak yer kalmıyor Daha kuru alanlarda, kışın yapraklarını kısmen döken mangrovlar, muson mevsiminden önceki aylarda alev rengine bürünüyor Işıklı gölgelerin arasından süzülen benekli geyik, bir grup makak uyarı çığlıkları atınca aniden duruyor Yüksek dallarda ağaçkakanlar takırdarken, orman zeminindeki kuru yapraklar, çamur yengeçlerinin seğirtmesiyle hışırdıyor Kara Sultan adı verilen beyaz benekli, kömür rengi bir kelebek, ince bir dala konmuş, kanatlarını açıp kapıyor
Çobanaldatanların cunk cunk sesleriyle birlikte karanlık çöküyor ve orman sessizliğe bürünüyor Gece, kaplanlara ait Bu ormanlar, Bengal kaplanlarının geriye kalan son yaşam alanlarından biri, ayrıca tuzlu sular yakınındaki tek yaşam alanları Yerel geleneklere göre, kaplanın adı -bagh- asla dile getirilmemeli Yüksek sesle adının söylenmesi, onun çağırılması anlamına geliyor Bu nedenle de insanlar "amca" sözcüğünü kullanıyor: mamu Sundarbans'ın efendisi kaplan amca 
Yarım milyon Bangladeşli her yıl, Sundarbans ürünlerini hasat etmek için buraya gelerek mamunun keyfini kaçırma riskini göze alıyor Bu insanlar, balıkçılık ve kerestecilik yapıyor; palmiye yaprağı ya da -çatı malzemesi olarak- saz kesiyor; yabani bal topluyor  Ormanda haftalarca kalabilen işçiler, emeklerine karşılık beş-on kuruş kazanırken, ormanın nimetlerinden de yararlanıyor Sundarbans'ın kilerinde deniz ürünleri, meyve, ilaç, çay, şeker, hatta bira ve sigara için gerekli hammaddeleri bulmak mümkün
|