Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kavramlar, psikolojide

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Psikolojide Kavramlar 5

Edimsel Koşullanma

Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir Oysa insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmek mümkün değildir İnsanlar çevrelerinde bulunan çeşitli nesnelerle etkileşim kurarak farklı davranışlarda bulunurlar

Thorndike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir İnsanların karmaşık uyarıcı durumlarla karşılaştıklarında gösterdikleri davranışlara operant (edim) adı veren Skinner, bu operantların, onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürmektedir

Organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışlar kalıcı olur Diğer bir deyişle, insanlar davranışları sonucu olumlu bir durumla karşılaştıklarında, o davranışın tekrarlanma olasılığı artar Davranıştan sonra gelen bu olumlu sonuçlara pekiştirme denir Skinner'in çalışması Operant Koşullanma olarak bilinmektedir

Edimsel davranış: Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir

Klasik koşullanmada önce uyaran vardır ve organizma ona tepki gösterir (U-T)

Edimsel davranışta önce tepki yapılır sonra tepkinin doğurduğu uyarıcı gelir (T-U)

Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar Örneğin yeni aldığınız bir kazağı giydiğiniz zaman arkadaşlarınız "Kazağın çok güzel, sana çok yakışmış" derse, o kazağı giyme davranışınız devam eder Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir durum ortaya çıkar Yeni kazağınızı giydiğiniz gün değer verdiğiniz bir arkadaşınız size yakışmadığını söylerse, o kazağı giymek istemezsiniz

Skinner'e göre bir davranışın sonucu, organizma için hoşa giden, olumlu bir durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığı artar Davranışın arkasından olumlu uyarıcı verilerek yapılan koşullamaya edimsel koşullama denir

Bu tür koşullamada, davranışı izleyen ve organizma üzerinde hoşa gidici bir etki yaratarak, davranışın (edimin) ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir Diğer bir deyişle pekiştirilen davranış öğrenilir Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılar ise cezadır Ceza davranışı zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur

Pekiştireçler olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır Bir davranış, organizmanın hoşuna gidecek bir uyarıcının doğrudan verilmesi ile pekiştiriliyorsa, buna olumlu pekiştirme denir Sınıfta bir soruyu doğru cevaplandıran öğrenciye yaşına göre, aferin denmesi, başının okşanması, (+) puan verilmesi, gülümsenerek onaylanması birer olumlu pekiştirmedir Organizma hoş olmayan bir durumdan kurtarılarak da davranış pekiştirilebilir Bu tür pekiştirmeye olumsuz pekiştirme denir

Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından, sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa, okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir Çünkü öğrenci okula gelerek kendisine acı veren sorunlardan kurtulmakta ve rahat etmektedir Hem olumlu hem de olumsuz pekiştirme organizmanın hoşuna giden bir etki yaratır ve davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığını artırır Pekiştireçler yoluyla birey istendik ve istenmedik davranışlar öğrenebilir Bu nedenle pekiştireçler çok dikkatli kullanılmalı ve doğru davranışlar pekiştirilmelidir

Yapılan bir davranışın sonucunda, organizma için olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir Ceza da pekiştireç gibi iki türlüdür Birinci tip cezada davranışın arkasından olumsuz uyarıcı doğrudan doğruya verilir Çocuğun yaptığı bir davranış nedeniyle dövülmesi, azarlanmasıİkinci tür cezada ise ortamda bulunan olumlu bir uyarıcı ortamdan çekilerek, organizma için olumsuz bir durum yaratılır Teneffüse çıkmayı yasaklama, arkadaşlarından ayırma

Pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza zayıflatır ya da belli bir süre için durdururCeza davranışı kısa zamanda durdurduğu ve uygulaması kolay olduğu için öğretmenler ve ebeveynler tarafından sıkça kullanılmaktadır Ceza, istenmedik davranışların bastırılmasında etkili olabilir Ancak davranış değişikliğine neden olmaz Diğer bir deyişle istenmedik bir davranışı istendik yönde değiştirmez

Cezanın diğer bir olumsuz yönü ise saldırgan davranışlara neden olmasıdır Olumsuz pekiştirme ile ceza, çoğu zaman karıştırılmakta birinin yerine kullanılmaktadır Oysa, olumsuz pekiştirmede, olumsuz pekiştireçler ortamdan çıkartılırken, cezada olumsuz pekiştireçler ortama konur Olumsuz pekiştirmede, davranışın tekrar edilme olasılığı artarken, ceza, davranışı durdurur

Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları

Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze yedirmek için "Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin" denebilir "Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz" şeklinde okulda da çok kullanılır

Skinner'e göre eğitimin amacı bilgiyi en yüksek düzeye çıkarmak olmalıdırBu da edimsel koşullanmayla, davranış repertuarını zenginleştirerek sağlanabilir Öğrencinin bir şey bildiğini söyleyebilmek için, belirli davranışlarının gözlenebilmesi gerekir

Skinner'in programlanmış öğrenme ilkeleri şöyle sıralanabilir:

· Öğrenilecek konu çok küçük ünitelere ayrılarak güçlük derecesine göre basamaklandırılır

· Öğrenci her basamakta bir edimde bulunur

· Öğrenilecek konu bir uyaran durumuna gelir

· Öğrenci her basamakta yaptığı edimin sonucunu hemen görür

Edim doğru ise ilerler yanlış ise düzeltilir

EDİMSEL KOŞULLANMANIN EĞİTİME UYGULANMASI

Edimsel koşullamanın getirdiği ilkeler günümüzde halen geçerliğini korumaktadır Edimsel koşullanma özellikle çocuk eğitiminde, sınıfta disiplinin sağlanmasında, psiko-motor ve duyuşsal davranışların kazandırılmasında önemli rol oynamaktadır Pekiştireçlerin etkili bir biçimde kullanılması için göz önünde bulundurulması gereken hususlar:

Pekiştireç mutlaka doğru davranışı takip etmelidir Pekiştireç hangi davranışın arkasından verilirse o davranışın ortaya çıkma sıklığını artırır Örneğin sınıfta söz almak istediğini göstermeden, arkadaşlarının sözünü keserek konuşan bir öğrenci, öğretmen tarafından dinlenirse, öğrenci bu tür davranışları tekrar edecektir

Öğrenci pekiştireci hangi davranışın sonucunda aldığını farketmelidir Bunu sağlamak için pekiştirecin doğru davranıştan hemen sonra verilmesi gerekir Aradan zaman geçtiyse, öğrenciye verilen pekiştirecin hangi davranışı için olduğunu açıklamak gerekir Öğrencide davranış değişikliği meydana getirmek için mümkün olduğunca olumlu pekiştireç kullanılmaya çalışılmalıdır Ayrıca pekiştirecin verildiği durumda öğrenciyi etkileyen diğer uyarıcılar da göz önünde bulundurulmalıdır

Örneğin derste sıkılan bir öğrenciyi gürültü yapıyor diye sınıftan atan bir öğretmen, öğrencinin davranışını cezalandırmaktan çok pekiştirmiş olur Pekiştireçlerin değeri öğrenciden öğrenciye değişir Bir öğrenci için yüksek not önemli bir pekiştireçken, sınıfta kalmaya niyetli bir öğrenci için hiçbir anlam ifade etmeyebilir Pekiştireçler, öğrencilerin ihtiyaçlarına, yaşlarına, sosyal çevrelerine göre değişmektedir Pekiştirecin ne olacağının yanı sıra, ne zaman verileceği de önem taşımaktadır Pekiştireç, yeni ve öğrenilmesi güç davranışların kazandırılmasında daha sık verilmelidir Davranış öğrenildikten sonra pekiştireçlerin azaltılması daha etkili olacaktır

Bazı ince pekiştirme çeşitleri:

Öğrenilecek davranış yeni ve karmaşık ise her doğru davranış pekiştirilebilir Buna sürekli pekiştirme denir Ancak okul öğrenmelerinde tüm öğrencilerin davranışlarını sürekli pekiştirmek mümkün değildir Ayrıca pekiştireç çok sık verilirse değerini yitirir ve pekiştireç olma özelliğini kaybeder Bu nedenle pekiştireçler çoğunlukla belli aralıklarla verilir Bu uygulamaya aralıklı pekiştirme denir

Sabit zaman aralıklı pekiştirmede, pekiştireçler belli zamanlarda verilir Memur maaşları, günlük yövmiyeler, öğrenciler için teneffüsler bu tip pekiştirmelere örnektir Bu tür pekiştirmeye örnek olarak, öğrencilerin yazılı ve sözlü sınavlardan önce çalışıp, sonra çalışmamaları verilebilir

Değişken zaman aralıklı pekiştirmede ise pekiştireçler beklenmedik zamanlarda verilir Bu nedenle süpriz niteliğindedir Birey de pekiştireç beklentisi olduğu sürece istenilen davranışı gösterir Okulda öğretmenin, öğrencilerin bazı başarılarını pekiştirmesi, arada sırada başarısına yüksek puan vermesi bu tür pekiştirmedir Okulda bu tür pekiştireçler öğrencinin sürekli çalışmasını sağlar

Sabit oran aralıklı pekiştirmede kaç davranıştan sonra pekiştireç verileceği bellidir Örneğin işçilere ürettikleri parça başına ücret verilmesi bu tür pekiştirmeye örnek gösterilebilir Okulda da öğrencilere yaptıkları her ödev için not ya da yıldız verilmesi, doğru yanıtladıkları her 5 problem için tam puan verilmesi, sabit oranlı pekiştirmedir Bu durumda öğrenciler yaptıkları doğru davranış sayısını artırarak istediği kadar pekiştireç alabilirler

Değişken oran aralıklı pekiştirmede ise kaç doğru davranışa pekiştireç verileceği belirli değildir Öğretmenin bir seferinde 5 problemi doğru çözeni, diğer seferinde 7 problemi doğru çözeni ödüllendirmesi bu tür pekiştirme tarifine örnek verilebilir

Koşullu Anlaşma:

Koşullu anlaşma, bireyin pekiştireci elde etmesi için belli bir şekilde davranmasını gerektirir Örneğin, annenin çocuğuyla "ödevini bitirdiği taktirde oynamaya dışarı çıkabilirsin", "Bir hafta boyunca odanı düzenli tuttuğun taktirde hafta sonununda çocuk tiyatrosuna götüreceğim" gibi yaptığı sözleşmelerdir Birey kendi kendisiyle de koşullu anlaşmalar yapabilir Örneğin; Bu sınavdan başarılı olduğum taktirde hafta sonu sinemaya gideceğim, gibi

Davranış değiştirmek amacıyla kullanılan diğer bir yöntem de, simgesel ödülle pekiştirmedir Bu yöntemde çocuğa şeker, oyuncak, sokağa çıkma izni gibi doğrudan doğruya ihtiyacını karşılayacak bir ödül yerine, yıldız, puan, oyuncak, para vb simgesel ödüller verilir Çocuk bu simgesel ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle dönüştürür Simgesel ödülle pekiştirme, okulda özellikle yavaş öğrenen ve özürlü çocuklarda, akademik ve sosyal davranışların geliştirilmesinde etkili bir biçimde kullanılabilir Simgesel ödülle pekiştirme, bir program çerçevesinde düzenlenir Bu programı öğretmen kendisi hazırlayabileceği gibi, öğrenciyle birlikte de hazırlayabilir Program hazırlanırken aşağıdaki işlemlerin yapılması gerekir

Değiştirilmek istenilen davranışların belirlenmesi: Programın başarıya ulaşması için öncelikle öğrencide hangi davranışların değiştirilmek istendiğine karar verilmesi gerekir Bu amaçla öğrencinin sınıftaki davranışları incelenir ve bu davranışlardan istenen ve istenmeyenler belirlenir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Efendi-Köle Diyalektiği

Hegel tarafından güç ilişkilerini analiz için ortaya atılan efendi-köle diyalektiği, psikolojide (Mead, Wallon, Zazzo, Lacan, vb) kimliğin oluşumu konusunda aynayla ve diğer insanlarla ilişkinin önemini vurgulamak için kullanılmaktadır Aynayla ilişki, çocukluk yıllarında çocuğun aynada yansıyan görüntüsüyle, daha sonraki yıllarda ise diğer insanların bireye ilişkin değerlendirmelerinde yansıyan görüntüyle ilişki biçimini almaktadır

Bilincin oluşumunda kendini bir obje olarak ele alma kapasitesi önemli bir noktadır Genetik bir perspektifte, Wallon'un (1959) işaret ettiği üzere, benlik bilincinin oluşumunda ben-diğeri ilişkisi önem taşımakta ve bu ilişki ben ve diğeri arası farklılaşma sürecinde katedilen gelişim evrelerine göre değişmektedir

Wallon'dan sonra Lacan, ayna aşamasını (miror stage), 'kimlik arayışını oluşturan' en önemli an olarak nitelemiştir; O'na göre çocuk, aynadaki görüntüsünü, çoğu kez, bir tür hayranlıkla ve zevkle seyretmektedir; bu görüntü, "ben'in (Je, I) diğeriyle Özdeşleşmenin diyalektiğinde objeleşmeden önce temel bir biçime girdiği sembolik bir matristir" Çocuk, bu biçim vasıtasıyla, bireyselliğini ve bedensel birliğini keşfeder ve yavaş yavaş kendini tanımayı ve dolayısıyla özdeşleşmeyi öğrenir

Ayna aşaması, çocuğun psişik gelişiminde önemli bir evredir 'Ben' (ego), imajiner temsil değerini diğeri sayesinde ve diğerinin bakışında bulur Ayna aşaması, bu diyalektiği başlatan süreçtir Çocuğun görüntüsel imgesiyle özdeşleşmesi, diğerinin (Anne) bunu tanımasıyla/kabulüyle desteklendiği ölçüde mümkündür; çocuk kendi öz imgesinde, diğeri onu böyle tanıdığı için kendini tanır, yani diğerinin gözünde, bu imgenin kendine ait olduğunun tasdikini bulur

Ayna aşamasında gerçekleşen bu temel özdeşleşme, Hegel'in bilincin diyalektiği kavramına gönderir Bu düşüncelerin kaynağı, Kojev'in ve daha sonra Lacan'ın vurguladığı üzere Hegel'e kadar uzanmaktadır

Söz konusu diyalektiği ve yorumunu Kojev'den aktaralım: Hegel, Efendi ve Köle Diyalektiği adlı eserinde, karşılıklı tanımanın bütünsel bir analizini yapar Başlangıçta, insan, ancak yaşayan hayvan statüsünde insandır Bu haliyle ancak bir ihtiyaç varlığıdır Kimliğim kazanması için, arzunun varlığı, yani arzulayan bilinç ya da kendilik/benlik bilinci haline gelmesi gerekir

Yaşayan hayvan kendilik bilincine ulaşmak için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etme mecburiyetindedir, zira kendilik bilincinin ortaya çıkışı, diğerinde kendini tanıyabilmeyi gerektirir Fakat tersine, bunu yapabilmesi için, diğerinin de onda (kendilik bilinci) kendini tanıyabilmesi gerekir Zorunlu olarak birinin diğerinde arzulayan bir başka bilinç bulması gereklidir

Burada kaçınılmaz olarak ölümüne bir mücadele başlar ve bu kavgada her biri, diğerinde arzulayan bir bilinç bulabilmek için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etmeyi arzular Kojev'in (1991) yorumuyla "insanın gerçekten insan olması için, hayvandan özsel olarak ayrılması için, onda, insani Arzunun, hayvani Arzuyu yenmesi gereklidir Oysa her Arzu, bir delerin arzusudur Hayvanın bütün arzuları, son çözümlemede onun hayatını koruma isteğinin sonuçlarıdır

O halde insani arzu, bu korunma Arzusunu yenmek durumundadır Başka bir deyişle, insan hayvani yaşamını insani Arzusunun sonucu olarak tehlikeye atarsa, insan olarak 'kendini ortaya koyar' Bu tehlikede ve bu tehlike aracılığıyladır ki, insan gerçekliği, gerçeklik olarak kendini yaratır ve açımlar"

Bu ölüm savaşının bir tek çıkış noktası vardır: Madem ki, taraflardan biri boyun eğmek zorundadır, öyleyse işi prestij savaşına döndürmek gerekir Bir diğer deyişle ölüm savaşı, bir kölelik ilişkisini kurmaktan başka bir uç noktaya sahip değildir

Savaşanlardan biri, yaşayan hayvan olarak ölümden çekindiğini ve kendilik bilinci olarak tanınmaktan vazgeçtiğini diğerine göstererek savaşı bırakır Efendi, bu şekilde köle tarafından tanınır ve onun tarafından tanındığını kendi kendine bilir Bu andan itibaren, süreç, kölece bilincin diyalektiğine girerek tersine döner

Efendinin köle tarafından tanınması tek yönlüdür Bu nedenle, etkisizdir Efendi, köle tarafından kendilik bilinci olarak tanınmıştır, ama kölede kendilik bilinci olarak hiç bulunmaz Yani Efendi, kendilik bilinci olmayan bir bilinç tarafından kendilik bilinci olarak tanınmıştır Benzer fakat tersine nedenlerden ötürü, köle Efendi'de kendini tanımaz

Oysa, bilinç olarak, köle de tanınmak ister; korku O'nu bundan vazgeçirir, ama otantik bir kendilik bilinci olma isteği yok olmaz; demek ki köle kendisinde-kendisi için bir bilinçtir, yani gelişmesi, sahte bilinç aşamasında durmuş bir bilinçtir Bu kendinde kendi için bilinç, bu kendinde kendisi içini objektif olarak kendisi için konumlamamıştır ve bu kendinde kendisi içini sübjektif olarak kendinde ortaya koymamıştır

Köle için, tanınma, hizmet etmesiyle gerçekleşir Gerçekten de Efendi'nin arzusu, arzulayan bilinç olarak değil, kölece bilinç olarak tanınan bir bilinç vasıtasıyla tatmin olur Bu nedenle, Efendi'nin arzusu, kölenin bilincine yabancılaşmıştır Sadece köle, Efendi tarafından arzulanan objeye insani bir biçim verebilir Bu böyleyse, köle objektifliğe sübjektif bir anlam verir ve dolayısıyla, aynı zamanda kendi öz sübjektifliğine objektif bir anlam verir Bu koşullarda, kendisi için kendinde ve kendinde kendisi İçin haline gelir Oysa, bizzat buradan, otantik olarak kendilik bilincine ulaşır

Sonuç olarak, her biri, diğeri ona karşıt bilinç olarak var olduğu için kendilik bilinci olarak vardır Birey, ancak diğerinin vasıtasıyla kendilik bilinci olarak kendini tanır Ancak, kendilik bilinci olarak var olmak için, arzulayan bilinç olarak diğerini inkâr etmek gerekir Arzulayan öznenin bilinçlenmesi, tanınmak isteyen bir başka arzulayan bilince karşı olduğu ölçüde anlam taşır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Ego Psikolojisi

Başlıca temsilcileri arasında Loevenstein, Kris, Erikson, Rapaport ve Heinz Hartman'ın bulunduğu Ego psikolojisi (Ego Psychology), Amerikan Freudizmi'nin (özellikle New York Ekolü'nün) en güçlü akımlarından biridir

Roudinesco ve Plon'un (1997) analizine göre Ego psikoloji ve Amerikan psikanalitik akımları, insanın bir topluma, topluluğa, cinsel bir kimliğe, bir farklılığa, bir renge, bir etniye entegrasyonunun mümkün olduğu fikrinde birleşirler Ego psikolojisi 20 yyın ikinci yarısında, zengin Amerikan burjuvazisinin, her dakikası hesaplanan ve sonu gelmeyen, sosyal prestij ve parasal kazanç peşindeki doktorlar tarafından uygulanan tedavi seanslarının doktrini olmuştur Bu nedenle de eleştirilmiştir

Genel olarak bakıldığında, Amerikan Freudçülüğü, İd, Bilinç-dışı ve Özne yerine Ego (Ben), Şelf veya Bireye önem verir, Avrupa'dan farklı olarak koruyucu sosyal tıp ve zihinsel hijyene dayalı pragmatik bir etiği temel alır; bunun sonucu olarak klasik Viyana anlayışından tamamen farklı, tıbbileşmiş ve psikiyatriye dönüşmüş bir psikanaliz gelişmiştir (bunda Maccarthyzm de etkili olmuştur)

Bu akımlar Avrupa'nın 'kökensel' psikanalitik akımları, Kleinizm, Lacanizm, hatta sol Freudizmden (Otto Fenichel) farklı bir zeminde ilerler, mutluluk ve sağlık kültü etrafında dönerler; Amerikan psikanalistleri, bir tür uyum teknisyenlerine dönüşürler

Tüm bunlar psikanalizin imajını bozar, gözden düşürür ve onun yerine; çeşitli New Age terapileri, mutluluk hapları, şamanistik kürler, telepati, spiritizm, falcılık, medyumluk gibi etkinlikler gelişir (Kaynak: Roudinesco ve Plon, 1997)


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Ekolojik Psikoloji

Ekolojik psikoloji, çevre psikolojisinin öncülerinden Barker (1964, 1968) tarafından ortaya atılan bir yaklaşımdır Barker, insan-çevre etkileşiminin karmaşıklığına dikkati çekerek, mekânın bireyleri ve bireylerin de mekânı kendi tarzlarında şekillendirdiğini öne sürmüştür

Ona göre, yaşamımızın cereyan ettiği her yer, bizim için bir yaşam çerçevesi (behavior setting) oluşturarak özgül bir durum yaratır Bu yaşam çerçevesi, söz konusu yerin fiziksel özellikleri ile kültürel verilerin etkileşiminin şekillendirdiği kültürel davranış ve etkinliklerin içinde cereyan ettiği sosyo-kültürel nitelikli topolojik bir zemin gibi düşünülebilir

Bu açıdan davranışlarımız, yaşadığımız mekânların doğrudan bir sonucu değildir, her mekân içersinde, az ya da çok geniş bir olanaklar alanı vardır; yaşanan mekânı düzenleme ve kendine bir yer yapma, dolayısıyla davranışlarını bu kültürel-mekânsal duruma uyarlamak söz konusudur

Barker'ın yaklaşımı, mekânın içinde cereyan eden etkinliklere göre farklı mekânsal yapılar ayırdetmektedir Mekân tipi, bu mekânda bulunan kişiler ve sosyal rolleri bir bütün oluşturmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Empati

Empati terimi, etimolojik anlamında, içsel olarak etkilenmiş, duygulanmış birinin durumunu ifade etmektedir Kişiler arası ilişkiler bağlamında ise karşımızdakilerin tepkilerini öngörebilme kapasitesi anlamıyla yaygınlaşmıştır Bu anlamda empatik kişi diğerinin duygularını hissedebilen, onun bakış açısından bakabilen biridir

Empati genel olarak, Diğeri'ni "Diğeri" olarak anlamaya ve onun potansiyellerini tahmin etmeye yönelik çaba harcamaktır Empati bu açıdan kendini diğerinin yerine koyabilme kapasitesidir Bu çaba, bireyin kendini merkeze alarak dünyaya ve dolayısıyla diğerine bakmak yerine, kendinden çıkarak diğerinin bakış açısına yerleşmesini gerektirmektedir

Sosyal psikologlar, empati düzeyini ölçmeyi amaçlayan çeşitli ölçekler geliştirmişlerdir; örneğin Mehrabian ve Epstein (1972) ölçeği Araştırmalara göre akıl hastalan, dikkatlerini aşırı bir şekilde kendileri üzerine odaklaştırmakta ve diğerlerinin bakış açılarını dikkate almamaktadırlar Bazı sosyal psikologlar da (Lerner), empatiyi modernleşmenin önemli bir faktörü ve göstergesi saymışlardır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Enformasyon

Enformasyon, genel olarak insanın dış dünyayla ilişkisinde, belirsizlik düzeyini azaltan her tür uyaran şeklinde tanımlanabilir Daha özel olarak ise formatlanmış ve yapılandırılmış veriler bütünü olarak tanımlanabilir

Yaygın anlamda enformasyon terimi, "haber" (Ing News, Alnı Nachrichf) veya mesaj terimiyle eşanlamlıdır Shannon, mesajın ilettiği "enformasyon miktarı" kavramını matematik olarak tanımlarken enformasyon terimine de teknik bir anlam yüklemiştir

Bu anlamıyla enformasyon mesaj vasıtasıyla belirsizliğin azaltılmasının ölçüsüdür Bu doğrultuda enformasyon, mesajın alıcıya göre yeni, orijinal olan yanına veya öğelerine göndermektedir Enformasyon teorisi, bu noktadan hareketle, mesajları, kapsadıkları enformasyon miktarına, orijinallik ve olağanlık derecesine, artıklık (redundancy) oranına, anlaşılabilirlik düzeyine göre çeşitli kategorilere ayırmaktadır (Moles'in tarafımdan 1983'de Türkçe'ye çevrilen Kültürün Toplumsal Dinamiği adlı eseri bu teorinin sosyal olgulara uygulanışının çok çeşitli örnekleriyle doludur)

Enformasyon istatistiksel olarak ikili sorularla (bits olarak), yani evet veya hayır şeklinde cevap verilen soruların sayısıyla ölçülmektedir Belirsizliği azaltma bakımından, her iki cevap eşdeğerli sayılmaktadır

Moles (1971) bunu şu tür bir örnekle açıklar: A, B, C, D, E, F, G, H şeklinde 8 işaretlik bir dizi içinden bir harf seçelim; bu harf D olsun Muhatabımıza, evet-hayır cevabı alacağı sorular vasıtasıyla, aklımızda hangi harfi tuttuğumuzu kesinlikle bulmasını söyleyelim Bu oyun, alıcının bizden bir takım enformasyonlar istemesine dayanan bir oyundur

Muhatabımız doğru harfi bulmak için kaç enformasyon isteyecektir? Her bir harfin "doğru" (seçilen) olma ihtimali 1/8'dİr En mantıklı yol bu oranı her seferinde yan yarıya büyütmektir (yani olasılığı artırmaktır) İlk soru şudur: Seçilen harf, dizinin ilk yarısında mıdır?

Evet veya hayır cevabına göre A, B, C, D ve E, F, G, H yarıları kalacak ve olasılık 1/4'e düşecektir Cevap "evet"tir İkinci soru yine aynı olacaktır: Seçilen harf bu dörtlünün ilk yarısında mıdır? Cevap "hayır" olacağına göre C, D ikilisi kalacaktır ve bu iki harften birisinin doğru olma olasılığı 1/2'ye düşecektir

Üçüncü soru yine aynıdır ve cevap "hayır" olacaktır Böylece muhatabımız üç soruda (üç bits'lik enformasyonla) hangi harfi tuttuğumuzu kesinlikle bulacaktır 32 harflik bir alfabede, herhangi bir harfi bulmak için ise 5 bits'lik enformasyon yeterli olmaktadır

Aynı oyun bir kitap içinden seçilen bir sözcüğü bulmak şeklinde de oynanabilir Bu durumda da sorular; Bu sözcük, kitabın ilk yansında mı ? şeklinde başlayıp tek bir sayfaya gelindiğinde Bu sözcük, sayfanın ilk yarısında mı? İle devam edecek ve nihayet Bu sözcük satırın ilk yarısında mı? vb şeklini alacaktır Sonuçta kitabın sayfa sayısına ve sayfanın büyüklüğüne bağlı olarak az ya da çok sayıda (ve tümüyle kodlanabilir) enformasyonla hedefe ulaşılacaktır

Enformasyon bilgiden farklıdır Bilgi, bir öğrenme kapasitesi ve bilişsel kapasite gerektirmektedir, birbirinden farklı gerçeklikleri kapsar; örneğin eğitim kurumlarında verilen bilgiler, bir araştırma laboratuarında elde edilen bilgiler veya bir üretim (bir iş yaparken) etkinliği sırasında kendiliğinden ortaya çıkan bilgiler

Tüm enformasyonlar "a priori" olarak kodlanabilir ve dolayısıyla büyük ölçekte kopyalanıp yayılabilir; oysa bilgi, örtük, satır arası niteliğinde olabilir ve bu nedenle kodlanması zordur, Örneğin bir mesleğin yıllarca icrasıyla kazanılan ustalık böyledir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Epistemik İhtiyaç

Epistemik veya bilişsel ihtiyaçlar (need for cognitiori), kişilerin çeşitli sorunlar veya durumlar konusunda bilgiyle (veri, enformasyon) ilişki eğilimlerini ifade etmektedir İnsanların günlük yaşamlarında çeşitli konulara ilişkin bilgilerini nasıl oluşturdukları ve değiştirdikleri, naif psikolojinin önemli bir alanıdır Kruglanski ve Ajzen tarafından ortaya atılan naif epistemoloji teorisine göre bilgilerimiz, problemlerin ifade edilmesi ve çözülmesi şeklinde iki aşamalı bir süreçte oluşurlar

Bu oluşumda enformasyon etkenleri yanı sıra epistemik ihtiyaçlar da etkilidir Bunlar, bilgiye ilişkin güdülerdir ve belirli bir konudaki bilginin arzu edilmesi veya edilmemesinde ifadesini bulurlar Bir başka deyişle burada söz konusu olan, belirli bir konuda bilgi veya kararla ilgili olarak arayışı durdurma, sonuca bağlama, hesabı sabitleştirme, tespit etme tutumu veya tam tersi tutumdur

Kruglanski'ye göre bu konudaki eğilimler birbirini dikey olarak kesen iki boyutta şematize edilebilir Bunlardan biri, "kapatma - kapatmaktan kaçınma" boyutudur; diğeri "kapatmanın özgül olması- özgül olmaması" boyutudur Tüm bireyler bu iki boyut üzerinde konumlandırılabilir

Bu çerçevede bireylerde iki tip ihtiyaç ayırdedilebilir Birincisi özgül olmayan kapatma ihtiyacıdır ve bireyin belirsizlik veya karışıklık yerine, hangisi olursa olsun bir cevap bulma ihtiyacına tekabül eder Örneğin acele karar vermenin gerekli olduğu durumlarda, bu yola gidilebilir Bu ihtiyacın karşı yüzünde kapatmaktan kaçınma yer alır ve bireyin, olumsuz bir sonuçla karşılaşma endişesiyle kararı geciktirmesini ifade eder

İkincisi, özgül kapatma ihtiyacıdır ve bireyin, kendi sorunları konusunda özgül cevap bulma ihtiyacına tekabül eder Bu tür bir kapatma, arzulanır cevaplar bulunmasına bağlı olarak epistemik arayışı sona erdirir Bu ihtiyacın karşı yüzünde 'arzu edilmeyen cevaplardan kaçınma' yer alır

Örneğin ağır bir hastalığa yakalanma olasılığı yüksek olan kişiler, bazen bu hastalığın teşhisini sağlayacak muayeneden kaçınmakta ve 'kendilerinin hasta olamayacaklarını' düşünmelerini sağlayacak işaretler, kanıtlar aramaktadırlar Burada özgül kapatmadan (kişi hastadır) kaçınma, karşıt kapatmanın (o hasta olamaz) elde edilmesine bağlıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Ergonomi

Ergonomi, fiziksel çevreyi işe olabildiğince uyumlu hale getirme amacıyla, iş ya da görevlerin bilimsel olarak incelenmesi şeklinde tanımlanabilir Bir başka deyişle ergonomi, işçi ile iş donatımlarının uyumunun incelenmesidir

Ergonomik yaklaşım, vücut pozisyonları ile iş araçlarının kullanılış tarzı arasında yüksek düzeyde bir ahenk sağlayarak çalışanların en az yorgunluk ve en az çabayla en büyük verime ulaşmasını hedeflemektedir Ergonomi, günümüzde daha geniş bir anlamda, 'insan-makine sistemleri 'nin incelenmesine odaklaşmaktadır

Ergonomi, insan faktörünü hesaba katmayan bir iş organizasyonu içinde doğmuştur Ondan önce uzun bir dönem boyunca makineler, kullanıcıların Özelliklerine bakmaksızın salt teknolojik gerekleri dikkate alarak tasarlanmıştır, aygıtların üzerindeki pedallar, kollar, düğmeler, kullanıcı ve kullanım süreci göz önüne alınmadan yerleştirilmiş ve bu yüzden gerek makineyi kullanan insan (operatör), gerekse makinenin bulunduğu işletme ve çevre için olumsuz sonuçlarla karşılaşılmıştır

Bu bağlamda ortaya çıkan ergonomi, önce bir tür 'beşeri mühendislik' biçimini almıştır: Bu çerçevede, örneğin bir köprü yapımında üstünden geçecek taşıtların ağırlığına göre malzeme seçmek veya kullanıcısına bir takım enformasyonlar sunan teknik bir aygıtı tasarlarken, alıcı-kullanıcının enformasyon alma kapasitesini dikkate almak gibi kaygılar güdülmüştür

Böylece, hareket noktasına bağlı olarak psikolojik ve fizyolojik yönelimli ergonomi anlayışları gelişmiştir Fizyolojik yönelimli olan, ısı, ışık, titreşim, uyku bozuklukları ve çeşitli bedensel çabaların kasların çalışması üstündeki etkilerine odaklaşırken, psikolojik yönelimli olan ölçüm araçlarının algılanması, dikkat gerektiren görevler, enformasyonun kodlanması ve zihinsel yüklerin değerlendirilmesi gibi hususlar üzerinde durmuştur

Kısa zamanda ergonomi disiplinler arası bir hüviyet kazanmış, fizyoloji ve psikolojinin yanı sıra, biyometri, antropometri, psikofizik, mühendislik gibi bilim dallarının katkısını gerektirmiştir İkinci Dünya Savaşı sırasında gelişen bu anlayışın ardından, ergonomi çalışmalarının bir iş analiziyle başlaması gerektiğinin vurgulandığı bir başka aşamaya geçilmiştir Bu anlayış ergonomiyi psikolojiye daha çok yaklaştırmış ve literatürde 'ergonomik psikoloji'den söz edilmeye başlanmıştır

XX yüzyılın ikinci yarısı boyunca ergonomide, çalışanların özellikle fiziksel enerjisiyle önem taşıdığı bir üretim tarzının aktörü oldukları bir durumdan çıkılarak insanın enformasyon işlemek üzere dahil olduğu otomatik sistemlere ve enformasyon teknolojilerine geçilmiştir; bir bakıma ergonomi, konusunu değiştirmiş, fiziksel gereklerden çok bilişsel gerekleri dikkate almaya yönelmiştir ve bu anlamda 'bilişsel ergonomi'den (Helander, 1988; Eason, 1993, vb) söz edilmiştir

Nihayet bazı araştırmacılar, işin ve iş araçlarının tasarımında daha sosyal psikolojik bir perspektife kaymış ve çalışanlar için işin/çalışmanın anlamının da hesaba katılması gerektiği üzerinde durmuştur; bu da bir tür 'sosyal psikolojik ergonomi' yaklaşımı doğurmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikolojide Kavramlar 5

Eski 10-15-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojide Kavramlar 5




Estetik Kişi

Sanat psikolojisi çerçevesinde yapılan çalışmalarda ortaya atılan estetik kişi kavramı, sanatsal etkinliklere doğrudan veya dolaylı olarak katılan ve belirli bir estetik duyarlılığa sahip kişilere göndermektedir Bu tür kişiler, uzun yıllardan beri merak konusu olmuştur Nitekim Spranger'in insan tiplerinden hareketle geliştirilen Allport, Vernon ve Lindzey'in değer tiplerinden biri de (Estetik Değer) bu tür kişilerin değerlerini kapsamıştır

Daha somut bir deyişle, seyirci, dinleyici, aktif amatör olarak, doğal veya insani çevre dahil (örneğin mimarlık) çeşitli sanat biçimlerinden tat alan, uzman olmadan bu sanatları incelemeye, onlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışan kişiler söz konusudur Araştırmacılar (Berlyne, Lindauer), bu kişilerin bir takım yaşantısal, bilişsel, kişisel ve davranışsal özelliklerle karakterize edilebileceğini öne sürmektedirler


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.