Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
işkence, işkencecinin, profili, psikolojik

İşkence Ve İşkencecinin Psikolojik Profili

Eski 10-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İşkence Ve İşkencecinin Psikolojik Profili




İşkence yöntemleri, bu güne kadar çeşitli kaynaklarda defalarca yazılmıştır ve artık birçok kişi tarafından bilinmektedir Aynı zamanda bu içerikle hazırlanmış yazıların, işkenceyi önlemek ve bu konuda insanları bilinçlendirmekten çok, bazı kişilerde istenmeyen birtakım davranışların ortaya çıkmasına neden olduğunu, ayrıca bu yolla şiddet içerikli bu davranışların öğrenilmesinin söz konusu olduğunu düşünmekteyim Örnek vermek gerekirse; özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Nazi zulümlerinin yazılı olduğu çeşitli kaynakların, sonraki dönemlerde bir şekilde suça karışan gençler için ilham kaynağı olduğu görülmüştür Savaş sonrası dönemde ve günümüzde Nazi hayranlığı, beraberinde getirdiği şiddet eğilimleriyle hala bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır Gerçek hayatta meydana gelen işkence ve şiddet içerikli davranışların örnek alınması konusunda şüphesi olanlar, seri katiller hakkında yazılmış biyografilere bakabilirler Bu nedenle bu yazımda işkence yöntemlerinden bahsetmeyeceğim

İŞKENCE NEDİR?

’Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Davranış veya Cezaya Karşı Sözleşme’, işkenceyi bilgi ya da itiraf elde etmek, ceza, korkutma, ya da baskı amaçlı, ya da “ ayrımcılığa dayanan herhangi bir nedenle”, “kişiye fiziksel ve ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren kasten yapılan tüm fiiller” olarak tanımlar Bu tanım içerisindeki ‘işkence’, ‘zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı davranış veya ceza’yı birbirinden tam anlamıyla ayırmak ne yazık ki mümkün görünmemektedir Her ne şekilde olursa olsun bu tanımları karşıladığı düşünülen her eylem, uluslararası hukuk kurallarıyla yasaklanmıştır

İŞKENCENİN AMACI

İşkence basit olarak iki tipe ayrılabilir; Psikolojik zayıflık yaratan teknikler (kişiye çaresiz kalmayı öğretme ve kişide tükenmişlik hissi yaratma) ve kişiliği yıkan teknikler (kişiye suçluluk yükleme, korku ve aşağılanma yoluyla öz saygı yitimi yaratma) En etkili psikolojik işkence, kişilerin kendilerini ifade etme haklarının ellerinden alınmasıdır Fiziksel işkence tekniklerinin kullanılma amacı ise yine psikolojik etkileridir Peki nedir bu psikolojik etkiler?

İşkence, bireyi konuşturarak bilgi toplamaktan öte, sistematik olarak, bireyin benlik duygusunu yok etme amacına yönelik bir cezalandırma yöntemidir Bu yolla benlik parçalanması yaşayan birey, bir daha kendisini insan yapan en önemli olgusunu gerçekleştiremez, yani sağlıklı olarak sosyalleşemez

Her türlü duyusal girdinin en aza indirgenmesi ile kendini gösteren işkence görme (yoksunluk yaratma), duyusal yoksunlukla birlikte algısal ve sosyal yoksunluğu beraberinde getirir Bu şekilde yoksunluğa uğrama bilişsel bozukluklara, konsantrasyon güçlüklerine, bellek, konuşma ve yönelim bozukluklarına, kimlik duygusu zayıflığına, büyük olasılıkla görsel ve işitsel halüsinasyonlarla birlikte seyreden psikotik rahatsızlıklara ve duygusal değişkenliğe neden olur Bozulan psikolojik dengenin yeniden kurulması çabasında, işkenceye maruz kalan kişi her türlü uyarana çok duyarlı hale gelir

Bilindiği gibi korkunun, öğrenilen bir olgu olduğu düşünülmektedir Yani doğduğumuzda korkuyu bilmeyiz; zamanla öğreniriz İşkencenin bir baskı aracı olarak yaygın biçimde kullanıldığı toplumlarda, tek tek bireyler aracılığıyla uygulanan işkencenin, topluma korkmayı öğreterek ciddi bir yaptırı aracı olarak kullanıldığı görülmektedir Özünde işkence bireyi ya da bireyleri değil, bireylerin yaşadığı tüm toplumu hedef alarak, sadece bireye eziyet edip bu yolla ceza vermekten öte sistematik bir işleve hizmet etmektedir

İŞKENCENİN FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK SONUÇLARI

İşkencenin, tek tek bireyler üzerindeki etkisi değişebilmekle birlikte, işkence kurbanları bir takım ortak fiziksel ve psikolojik semptomlar göstermektedir

İşkenceye maruz kalmış kişilerin kemiklerde kırık, çıkık, çatlak ve incinme; eklemlerde oynama; kaslarda yırtılma; kronik baş, mide, sırt, kol, bacak ağrıları; parmak, tırnak, kulak, ayak parmağı gibi vücut organlarının eksilmesi; deride kesiklerden oluşan derin izler; sigara, kimyasal madde veya elektrik şokunun yarattığı yanıklar, dişlerde kırıklar; kulak zarı yırtılması, sağırlık, burun kemiklerinde kırıklık, görme yetisinde kayıplar; böbrek ve idrar yolu iltihabı; anüs ve vajina ağzı yırtılmaları, testislerde hasar (kısırlık); kadınlarda düzensiz adet kanamaları gibi fiziksel rahatsızlıklara rastlanmaktadır Ayrıca işkencenin cinsel taciz veya tecavüz ile birlikte görülmesi durumunda, işkenceye maruz kalan kişide 'cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar' görülebilmektedir İşkence sonucu ortaya çıkan bütün bu fiziksel rahatsızlıklar, doğaldır ki birçok psikolojik rahatsızlığı beraberinde getirecektir İşkencenin, işkenceye maruz kalan birey ve toplum üzerindeki etkisi çok büyük olmakla birlikte, neredeyse tüm işkence kurbanlarının ortak ifadesi, işkencenin psikolojik ve sosyal etkilerinin çok daha şiddetli ve kalıcı olduğu yönündedir

İşkence kurbanlarının birçoğunda, Travma sonrası stres bozukluğu (Post traumatic stress disorder) başta olmak üzere, anksiyete, çeşitli fobiler, depresyon ya da kişilik bozuklukları görülmektedir İşkence kurbanlarının bir kısmında psikolojik rahatsızlıklar hemen ortaya çıkarken, bir kısmında yıllar sonra kendini gösterektedir

İşkenceye maruz kalan kurban, yaşadıklarını çok açık ve detaylı olarak başkalarıyla paylaşmasa da, işkencenin psikolojik ve sosyal sonuçları o kadar şiddetli ve güçlüdür ki, bireyin günlük yaşamla ilişkisinde çok açık olarak kendini gösterir Birçoğunda konsantre olma sorunu vardır Bu kişiler sürekli suçluluk duygusu hissedebilirler ve insanlara güvenlerini kaybettiklerinden, sürekli izole olmuş biçimde yaşarlar ve sosyal ilişki kurmakta zorlanırlar Kişinin çekilen bu psikolojik acıya dayanamayıp intihar girişiminde bulunması oldukça sık görülen bir durumdur İşkencenin yapısı ve süresine bağlı olarak her olguda kişiliğin yıkılabilmesi söz konusudur

Aşağılanma duygusu, kişinin kendisi ve çevresi üzerindeki kontrolünü yitirdiğinde ortaya çıkan bir duygudur İşkence ile kurbanın aşağılanması sonucu suçluluk duygusu gelişir ve utanca yol açan zihinsel bir süreç başlar Böylece kurban, psikolojik olarak da kendisini, öz yıkımının bir parçası olarak algılanmaya zorlanır Bu sürecin sonunda, bütün suçun kendisinde olduğuna yönelik çıkarımlarda bulunur

İşkence öncesinde, zihinsel gelişim, insanın kişiliğine uygun biçimde ortaya çıkan güdülerine, davranışlarına ve seçimlerine bağlı olarak gelişir Yani her türlü gelişimin kendisi büyük ölçüde kişinin kendisinin kontrolündedir İşkence boyunca zihinsel gelişim zorunlu öğrenmeye dayanır ve kişi zamanla sağ kalabilmek için az yada çok uyumlu hale gelir Bunun dışında iki olasılık daha söz konusudur: intihar ve psikolojik rahatsızlık Böylece kişi, eğer sağ kalabilirse, işkenceden kurtulduğunda ‘kurban rolü’ne uyum sağlar Bu durum nadir olarak zamanla değişebilmekle birlikte (kişi eski sağlıklı kimliğine geri döner), sağ kalanların çoğu sonsuz bir travmatik yaşantı içinde kalırlar Kurbanın karşılaşmak zorunda kaldığı dayanılmaz anılar, dünyanın güvenilmez olduğu inancı, suçluluk duyma, anksiyete, öz saygı yitimi bu travmatik yaşantı içinde sıklıkla görülebilecek bazı psikolojik durumlardır İşkenceden uzun yıllar sonra bile, işkence görenlerin beden algılarının değişmiş olduğu belirtilmiştir

İşkenceye maruz kalan bir insan, kendisine işkence yapan kişilere çeşitli atıflarda bulunarak bu süreci atlatmaya çalışabilir Ancak işkencenin sona erdirilmesi konusunda dışarıdan yardım alamadığı sürece, insanların bu duruma engel olamamasını bir türlü kabullenemez Sonuçta, insanlara ve insanlığa olan inancını ve güvenini zamanla yitirerek, dünyaya ilişkin algısını olumsuz bir biçimde değiştirir

İŞKENCEYE MARUZ KALMIŞ KİŞİNİN PSİKOTERAPİSİ

Bu kişilere genellikle, Travma sonrası stres bozukluğu tedavisi uygulanmaktadır İşkenceye maruz kalmış kişinin psikoterapsinde genellikle ilk adım, bu konuda uzmanlaşmış olan psikoloğun, kurbanın işkence sürecinde hangi uyum taktiğini kullanmış olduğunu belirlemesi ve bu uyum taktiğinin, kurbanın şu anki düşünce ve davranışları üzerindeki etkisini gözlemlemeye çalışmasıdır

İŞKENCECİNİN PSİKOLOJİK PROFİLİ

1962 yılının Mayıs ayında, Yale Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Stanley Milgram adlı sosyal psikolog, psikoloji tarihinin en tartışmalı deneylerinden birini yapmıştır İtaatkarlık deneyi olarak da bilinen bu deneyden, işkence konusunun geçtiği yerlerde sıklıkla bahsedilmektedir

Başta Hitler Almanya'sında olmak üzere yargılanan savaş suçlularının, işkence ve kötü muamele yaptıklarına dair suçlamalara yanıt olarak kendilerini "ben sadece görevimi yapıyordum" şeklinde savunmaları Milgram’ı oldukça etkilemiş ve bunun üzerine bu deneyi yapmaya karar vermiştir

İnsanların hangi seviyeye kadar itaat edeceklerinin ölçüldüğü bu deneyde deneklere, cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisinin araştırıldığı söylenmiştir Denekler ya öğretmen ya da öğrenci olmak üzere hileli (yani her halükarda öğretmen olacakları) bir kuraya katılmışlardır Öğretmen rolünde yapmaları gereken yan odada, kelime çiftlerini ezberlemeye çalışan ve bir şok aletine ("shock generator"a) bağlanmış diğer deneğe (öğrenciye), yanlış yaptıkça elektrik vermekti Önlerindeki panelde 15 volttan başlayıp, 450 volta kadar 15 voltluk aralıklarla giden düğmeler vardı Yapılan her yanlışta, öğrenci rolündeki deneğe verilen elektriğin dozu arttırılacaktı Bu arada öğrenci rolündeki denek kalbinden hafif bir rahatsızlığı olduğunu söylemektedir Öğrenci rolündeki bu insan aslında Milgram'ın asistanıdır ve elektriğe bağlı değildir

Deneğe şokun ne kadar can acıtabilecek bir şey olduğunu görmesi için 40 voltluk örnek şok uygulanır Deney başladıktan bir süre sonra, öğrenci de yavaş yavaş yanlışlar yapmaya başlar (bu durum teybe alınmış sabit ve her uygulama için aynı olan bir ses kaydıdır) Deneğin, öğrenci ile göz teması yoktur, sadece sesini duymaktadır

Denek uygulanacak gerilimi yükseltme konusunda her tereddüt ettiğinde, aşağıdaki cümleler sırayla söylenir;
1- Lütfen devam edin
2- Deney devam etmenizi gerektiriyor
3- Devam etmeniz deney için çok önemli
4- Devam etmekten başka çareniz yok, devam edeceksiniz

Beşinci hatayı yapıp da 75 volt elektriği aldığı andan itibaren öğrenci inlemeye, tuhaf sesler çıkarmaya; 150 voltta deneyden çıkmak için yalvarmaya; 180 voltta "artık acıya dayanamıyorum" diye bağırmaya başlar Öğretmen rolündeki denek panelin üzerinde ‘tehlike: yüksek şok’ yazan yerlere geldiğinde ise öğrenci duvarlara vurarak "beni bu odadan çıkartın" diye haykırır

Deneye katılan kırk kişiden %65’i (24 tanesi), karşılarındakini öldürebilecek bir seviye olduğunu bile bile, 450'e volta kadar giderler Bu hiç beklenmeyen düzeyde yüksek bir rakamdır Deneklere uygulanan kişilik testleri, bu insanların hiç de psikopat, sosyopat ya da sadist eğilimlere sahip kişiler olmadıklarını ortaya koymuştur Başka deneklerle ve başka ülkelerde defalarca tekrarlanan deneyde, benzer sonuçlar bulunmuştur Hatta bazı deneylerde, 450 volta çıkanların oranı %85’i bulmuştur Deneylerde erkekler ve kadınlar arasında itaat konusunda farklılık görülmemiştir

Yukarıda bahsettiğim bu deneyin sonuçlarını, her insanın işkenceci olabileceği ve işkencecilerin psikolojik bir rahatsızlığa ve/veya kişilik bozukluğuna sahip olmadığı yönünde yorumlamak oldukça yanlıştır Çünkü gerçek işkence ortamıyla, deney koşulları arasında belli farklılıklar söz konusudur Milgram’ın deneyinde, denekler sahte öğrenciye, gerçekte var olmayan voltajı verirken, voltajı verdikleri kişiyi görmemektedirler Tabi ki o insanların sesi, çığlıkları da engelleyici bir faktör olabilir, ancak bu deneyde olmamıştır Ayrıca görüntünün, sesten daha önemli bir engelleyici olduğu bellidir Durumsal etkenlerin de çok önemli olduğu görülmüştür Deney yapılan yerin değişmesi durumunda ( şehrin eski bir binasında, üniversite binasına oranla) itaatin azaldığı gözlenmiştir Aynı şekilde deneklerin yanında öğretmen rolünü paylaşan bir başka kişi olduğunda ve gerilimi artırmak konusunda tereddüt ettiğinde yine itaat azalmaktadır

Oysa gerçek işkence ortamında görsel ve işitsel uyaranlar birlikte görülür Kişinin başında durarak, işkence uygulamak zorunda olduğunu sürekli söyleyen birisi de bulunmaz Yani işkenceyi uygulayıp uygulamamak, işkenceye devam edip etmemek, genellikle işkencecinin kendi kontrolündedir

Her insan şiddete başvurma eğilimi gösterebilir Bunun doğuştan gelen bir eğilim olup olmadığı da tartışmalıdır Ancak her insan şiddete başvurmaz Aynı şekilde, her insan işkenceci de olamaz

İşkence vakalarının görülme sıklığı savaş ve işgal dönemlerinde, diğer zamanlara oranla oldukça artmaktadır Bu dönemlerde dünyanın pek çok yerinde devletlerin, güvenlik kuvvetlerinin çeşitli kademelerdeki mensuplarına ülkenin bütünlüğünü korumak gerekçesiyle belli talimatlar verdiği bilinmektedir (Nazi Almanya’sı döneminde olduğu gibi) Bu emirlere direnebilmek gerçekten zordur Ama bu emirleri uygulayan kişilerin rasgele seçildiğini düşünmek, bu kişilere karşı oldukça iyi niyetli bir düşüncedir

İşkence uygulayan kişilerin neredeyse tamamı, bunu kendilerinden bir üst kademede, rütbede, seviyede bulunan bir başka kişinin isteği (ya da emri) üzerine yapmak zorunda kaldıklarını belirtirler Bu sınıflandırmaya uymayan ve işkence uygulayan bir başka grup ise sadist eğilimlere sahip kişilerdir İşkence uygulamaya, bir başkası tarafından zorlanmak fikrini benimsemek, bu süreci çok basit görmek ve işkencecinin kişiliğini göz ardı etmek demektir Oysa bu konuda yapılan diğer araştırmalar her iki gruptaki işkencecilerin, güç ve kontrol yönelimli, uyum sağlamaya ve yönlendirilmeye açık, sadistik bir kişiliğe sahip olduklarını göstermektedir İşkencecilerin yakın çevresindekilere de (eş, çocuklar vs) fiziksel şiddet gösteren kişiler oldukları bilinmektedir Bu yaklaşıma göre işkencecilerin, seri katil vakalarına benzer şekilde, çocukluklarında aşırı fiziksel ve/veya duygusal istismara maruz kalma oranları oldukça yüksektir

İşkencenin psikolojik nedenlerine ilişkin tartışmalara değinmeye çalıştım Asıl önemli olan, bütün canlıların işkence karşısında masum olduğudur İşkenceye maruz kalanlar hukuksal açıdan kendilerine tanınan bütün haklardan yararlanabilmelidirler, bu konuda zaman aşımı gibi bir durum söz konusu olamaz

[alinti]



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.